ERZURUM’DAN GÖÇ EDİLMEYECEKTİR!

ERZURUM’DAN GÖÇ EDİLMEYECEKTİR!

Erzurum’un en büyük sorunlarından birisi Erzurum’dan sermaye, iş gücü ve hepsinden önemlisi beyin göçünün yaşanmasıdır. Bu durum şehrin sosyo- ekonomik yapısının olumsuz yönde değişimine neden olmaktadır.

Göç hareketi giderek Erzurum demografik yapısının, Erzurumluluk kimliğinin ve tanımının değişmesine de sebep olmaktadır.

Erzurum cadde ve sokakların da artan toplumsal kuralları hiçe sayan kaba-saba davranış ve konuşmalar, şehrin Dadaş kimliğinin ve asaletinin kaybolduğunun bariz örnekleridir.

Erzurum kan kaybediyor, sermayesini, insanını, kültürünü kaybediyor. Ülke ve şehir yöneticileri Erzurum’un Göç veren, yoksullaşan, sahipsiz kalan bir şehir olarak stratejik açıdan Doğu’da meydana getireceği sarsıntıyı da iyi tahlil etmeleri gerekmektedir.

Erzurum’un stratejik konumu tarihte olduğu kadar günümüzde de hassasiyetini muhafaza etmektedir. Belki de tarihte ki kırılma eşiği sayacağımız günlerden daha fazla önem arz etmektedir.

Tarihin o en dağdağalı günlerinde Mondros ateşkes antlaşmasının ağır şartları ve dayatmalarına karşı en sert tepkiyi veren şehir Erzurum’du. Öyle ki henüz Mustafa Kemal Paşa daha Erzurum’a gelmeden önce 17 Haziran 1919 da mahalli bir kongre tertip ederek başta; “ERZURUMDAN GÖÇ EDİLMEYECEKTİR” kararı olmak üzere çok önemli kararların altına Erzurumlular imza atmışlardı..

Bu konuda araştırmalar yapan rahmi Çiçek hocamız şunları söylemektedir: ”Mondros Ateşkes Antlaşmasından sonra Osmanlı topraklarını paylaşmaya başlayan İtilaf devletleri, yanlarına azınlıkları da alarak, onların hak ve hukuklarını koruma gerekçesiyle Türk’ün ana yurdunu paylaşmaya başlamışlardı. Anadolu toprakları üzerinde hak ideasında bulunan Ermeniler, bunu fırsat bilerek, “Vilayat-ı Sitte” adını verdiğimiz altı doğu vilayeti üzerinde bağımsız bir Ermeni devleti kurma yolunda propaganda faaliyetlerine başlamışlardı. Erzurum’u da içerisine alan, bağımsız Ermeni devleti kurma çalışmalarına karşı yöre insanı, önce İstanbul merkezli bir örgütlenmeyle “Vilayat-ı Şarkiye Müdafaa-i Hukuk-ı Milliye Cemiyeti”ni kurdular .

Cemiyetin amacı, Doğu Anadolu’nun top-yekûn savunulması ve bütünlüğünün sağlanması idi. Cemiyet, Vilayat-ı Sitte üzerinde başlatılan Ermeni idealarına İstanbul’dan cevap vermenin zorlukları karşısında, çalışmalarını bölgeye kaydırmaya başladı. Bu amaçla başta Erzurum olmak üzere doğu illerinde şubeler açmaya başladı. Erzurum’da bir şube oluşturma yetkisi Cevat Dursunoğlu’na verilmişti. Trabzon üzerinden Erzurum’a ulaşan Cevat Bey, kendinden önce Albayrak Gazetesi’ni yayınlayan Süleyman Necati Bey’in oluşturduğu gizli teşkilatla temas kurarak, İstanbul’da bulunan cemiyete bağlı bir şube oluşturma çalışmalarına başladı.

İlk temaslarının ardından Belediye Başkanı Zakir Bey ve şehrin ileri gelenleriyle görüşen Cevat Bey, şubenin kurulmasına için 2 Mart 1919’da vilayete başvurarak, 10 Mart tarihinde gerekli izinleri aldı. Şube, ilk faaliyet olarak Doğu Anadolu’nun önemli bir merkezi olan Erzurum’un Ermeni yurdu olamayacağını belirten bir beyanname yayınladı. Daha sonra Erzurum’um kurtuluşunun birinci yıl dönümü etkinliklerine katılan şube, burada da Erzurum’da Türk varlığını dile getiren söylemelerde bulundular. 19 Mart 1919 tarihinde Ermeni propagandalarına karşı Erzurum halkını bilinçlendirmek amacıyla yeni bir beyanname yayınlayan şube, Mayıs ayına kadar sessiz kaldı. Bu süre içerinde Kolordu komutanlığı ile uzlaşma ve anlaşmanın yollarını arayan Cemiyet, bu desteği sağladıktan sonra tekrar faaliyete başladı.

Erzurum Vilayet Kongresi

Vilayat-ı Şarkiye Müdafaa-i Hukuk-ı Milliye Cemiyeti Erzurum şubesi Mart- Mayıs 1919 döneminin arkasından, yeniden organize olarak faal üyelerini artırdı. Genç bir grubu bünyesine alan Cemiyet, yeni bir idare oluşturdu . Buna göre; Hoca Raif Efendinin başkanlığında oluşan yeni yönetim kurulu, şu kişilerden oluşmaktadır: Kâtip Cevat Dursunoğlu, muhasebeci: Emekli Binbaşı Süleyman, üyeler: Emekli Binbaşı Kazım, Albayrak Gazetesi sahibi Necati, Namık Efendizade Ahmet, avukat Hüseyin Avni(Ulaş), Hacı Recepzade Hacı Hafız, Kırbaşzade Fevzi, eski evrak müdürü Maksut, avukat Mesut, baytar Nedim .

Yeni oluşan heyetle birlikte cemiyetin yayın organı olan Albayrak Gazetesi, cemiyet tarafından hazırlanan propaganda faaliyetlerinin hızlanmasını sağladı. Cemiyet yeni yapısıyla her kesimden insanları bünyesinde toplayarak, halk arasında güven duygusunu kuvvetlendirmenin yanın da, iş çevreleri ve aydınlar arasındaki rabıtayı da güçlendirmiş oldu .

15 Mayıs 1919 tarihinde Yunanlıların İzmir’i işgali üzerine Erzurum halkı ve cemiyet Kazım Karabekir’in de teşvikleri ile 18 Mayıs tarihinde Hükümet Konağı meydanında bir protesto mitingi tertip ettiler. Belediye başkanı Zakir, Şeyh Eşref, Süleyman Necati ve Cevat Dursunoğlu’nun öncülüğünde yapılan protesto mitinginden sonra, miting heyeti 22 Mayıs’ta İtilaf Devletleri temsilcilerine, 30 Mayıs’ta Sadarete gönderdikleri telgraflarla işgalin sonlandırılmasını talep ettiler .

Erzurum’da ikinci olarak, 2 Haziran 1919 tarihinde yapılan İzmir’in işgali protestosun da ise konuşmacılar, milletin kendi gücüne dayanarak kurtuluşu sağlayabileceği inancını dile getirmişlerdir. Mustafa Kemal’in İzmir’in işgalinin protesto edilmesi tamimimden sonra yapılan bu mitingin benzerleri Anadolu’nun çeşitli mıntıkalarında olduğu gibi Erzurum’un ilçelerinde de yapılmıştır. Erzurum ve ilçelerinden İzmir’in işgalini protesto eden birçok telgraf İtilaf Devletleri temsilcileri ile İstanbul hükümetine gönderilmiştir.

Cemiyet, Kars’ın Ermeniler tarafından işgalinden sonra çalışmalara hız vererek geniş katılımlı iki toplantı yapmıştır. İlk toplantıya dini ulemadan 8, askerden 6, aydınlardan 10, memurlardan 17 ve şehrin ileri gelenlerinden 18 kişinin oluşturduğu yaklaşık 60-70 kişinin katılımı ile gerçekleştirmiştir. İkinci toplantı ise Erzurum esnafının ileri gelenleriyle yapılmıştır. Bu iki toplantıdan sonra cemiyet beş madde ifade edilen kararları oluşturmuştur. Buna göre:

1-Erzurum merkezdeki aydınları daha faal hale getirmek için bir heyet-i faale medyana getirmek.

2- Şehir içerisinde yapılan teşkilatı liva ve kazalara yayarak emin kişiler vasıtasıyla köylere kadar yaymak.

3-Bütün Doğu Anadolu vilayetlerini ortak kurtuluş düşüncesi etrafında toplamak.

4-Ordu ile işbirliği sağlayarak, ordunun yardımını almak.

5-İstanbul merkezi dışında yeniden nizamname hazırlayarak yeni bir amaçlar belirlemek.

Bunları gerçekleştirmek amacıyla cemiyet, “Vilayat-ı Şarkiye Müdafaa-i Hukuk-ı Milliye Cemiyeti Erzurum Şubesi Teşkilat Nizamnamesi” adıyla yeni bir düzen oluşturmuştur . Böylece Erzurum şubesi, İstanbul’dan bağımsız bir organ olarak hareket etmeye başlamıştır. Hazırlanan bu nizamname ile 50 kişiden oluşan bir heyet-i faale kurularak, şehir dört bölgeye ayrılarak liva ve kaza teşkilatlarının oluşumu sağlanmıştır.

Haziran ayının başlarında Erzurum bölgesinde teşkilatlanmasını sağlayan yeni yapılanma, 17 Haziran 1919 tarihinde seçilmiş 21 delegelerin katılımı ile Erzurum Vilayet Kongresini toplamıştır. Kongrenin açılış konuşmasını cemiyet başkanı sıfatıyla Hoca Raif Efendi yaptıktan sonra, cemiyet tarafından hazırlanan 18 sayfalık bir rapor kâtip Cevat Dursunoğlu tarafından delegelere okunmuştur. Erzurum’la ilgili belgelerin bulunduğu Ankara Üniversitesi Türk İnkılâp Tarihi Enstitüsü’nde yer alan ve büyük bir kısmı Bekir Sıtkı Baykal tarafından “Erzurum Kongresiyle İlgili Belgeler” adı altında yayınlanan belgelerde vilayet kongresiyle ilgili olanlardan birisi de söz konusu kongrede tartışılan 18 sayfalık rapordur . Bu rapor basılı olarak delegelere dağıtılmıştır. Raporun alt başlığı ise “Vilayat-ı Şarkiye’de Yapılan Propagandaların Hedefleri”dir.

Vilayat-ı Şarkiye’de Yapılan Propagandaların Hedefleri

Rapora göre Vilayat-ı Şarkiye’de yapılan propagandalar üç temel kaynağa dayandırılmaktadır.

1-Ermeni Propagandası.

2-Avrupalıların Ermeniler lehine yaptıkları telkinler.

3-Şahsi gayeleri için, ikbal temin etme peşinde koşan bazı kimseler ki, bunlar yukarıdaki çevrelerle işbirliği yapmaktadırlar.

Bu üç çevre Doğu Anadolu bölgesinde ortak çıkarları açısından bir Türk-Kürt çatışmaması yaratmak gayesiyle;

1- Türklük, Kürtlük meselesi çıkarmayı,

2- İstanbul hükümetinin, Anadolu’yu ihmal etmesinin sorumluluğunu Türklere mal ederek Türk-Kürt sorunu derinleştirmeyi,

3- Bir Kürt hükümeti tesis eylemek perdesi altında Vilayat-ı Şarkiye gençlerinin birleşmesine imkân bırakmamayı,

4- Muhtelif sebeplerle Türklerle Kürtleri birbiri aleyhine kışkırtarak karışıklıklar çıkarmak ve bunlardan faydalanarak bölgede bir Ermeni hükümeti kurmayı amaçladıkları vurgulanmaktadır.

Raporun 2. sayfasından başlayarak “Türklük-Kürtlük Meselesi” başlığı altında ırk, din, seçiye, adet ve tarihsel olarak Kürtlerle Ermeniler arasında kurulmak istenilen bağlantılara yer verilerek, bunların bölge insanlarını birbirine karşı düşmanlaştırmak amacıyla ortaya atılmış boş istinatlar oldukları bir takım delillerle 14 sayfada ortaya konulmaktadır. Raporun bu kısmıyla ilgili olarak, cemiyetin yayın organı olan Albayrak Gazetesi bu konularda bölge insanını aydınlatacak bir çok yazı kaleme almıştır. Yine Ermenilerin ortaya koymaya çalıştıkları Ermeni-Kürt soy birliği idealarına cevap olarak hazırlanan broşürlerin cemiyet tarafından halkı aydınlatmak amacıyla dağıtıldığı bilinmektedir.

15.sayfada bu propagandaya karşı cemiyetin alacağı tedbir veya yapacağı mücadele ile ilgili olarak şunlara 3 madde üzerinde izahat verilmektedir. Bu üç madde şu şekilde ifade edilmiştir.

1-Katiyen muhaceret(göç) etmemek.

Çünkü muhaceret vatan-ı hukuku terk etmek demektir. Bundan dolayıdır ki “Ta Viyana surlarına kadar yükselen milletimiz” siyasi hâkimiyetimiz son bulur bulmaz birden bire yok olmuştur. Bizim o fetih ve fedakârlıklarımızın neticesi hiçbir işe yaramamış, yüz elli sene Macaristan’da silahlı olarak nöbet bekledikten sonra geri çekilmiş bir asker gibi nöbetinde kaldık. Memleketeyn(Eflak-Boğdan), Sırbistan, Tuna, Bosna, Hersek, Teselya, Makedonya ve kısmen Kafkasya hep böyle oldu. Hâlbuki beşeriyet-i hakka doğru adım atılmaya mecbur bulunduğumuzda, eğer dedelerimiz göç etmeyerek vatanlarında kalmış ve bir teşkilat etrafında güçlü bir birlik temin etmiş olsalardı, İslamiyet o kıtlarda son bulmaz ve biz bu vaziyete düşmezdik. Bu sebeple bizi toprağa bağlı olamayan bir istila ordusu mahiyetinde gören, Batılıların kolay avlanır bir şeyler ad etmelerine imkân kalmaz, hakkımızda reva gören katliamlar, zulümler vücut bulmazdı. Zira biz bir, iki adamdan oluşan, bir kaç çete vasıtasıyla tehdit tazyik yüzü gördüğümüzde göçe mecbur olmamız kâfi gelmekte olduğundan kaybettiğimiz memleketlerde bedel daima kaybetmişizdir. Azınlıkta bulunan gayri Müslimler bu suretle bizi göç ettirmiş ve çoğunluğu temin eylemişlerdir.

Görülüyor ki göç felaket getiriyor. Çoğunluk Müslümanlar da iken hukuk-u hâkimiyeti temin etmek ve Müslümanları katliam etmek mümkün olamayacağından bizim evvela zayıf tarafımızdan istifade ederek aydınlarımızı zenginlerimizi bu suretle tehcir ettikten sonra geri kalan başsız, teşkilatsız kalan halkı katletmişlerdir. İşte Girit faciaları bunun kanlı bir misalidir. Elli sene öncesinde Girit’te çoğunluk Müslümanlarda iken arz ettiğimiz sebeplerden dolayı bugün Girit’in yerinde yeller esiyor. Hâlbuki burada yerleşmiş Müslümanlar göç ettiklerinden sonra çoğunluğu kaybeden Müslümanlar oralarda bir İslam varlığını sürdürememişlerdir. Binaenaleyh her ne vaziyet hâsıl olursa olsun göç etmek en büyük bir facia-i vataniye ve diniyedir. Göç etmez ve birlik fikrine muvaffak olduğumuz müddetçe buralar bizimdir. Konferans ne karar verirse versin, o kararlar buz üstündeki yazı mahiyetinden başka bir kıymet kesp etmez. Şurası da unutulmamalıdır ki, birlik ve teşkilata sahip bir çoğunluk karşısında çetecilik katil ve imhaları kolay kolay yapılamaz, hukuk-u milliye yok edilemez.

2- Derhal İlmi, İktisadi, Dini Teşkilat Yapmak

Rabıtasız, efkâr ve amali birleştirecek teşkilatsız bulunan milletler kolayca dağılabilir, bir koyun sürüsüne benzetilebilir. Bir kurt bile binlerce koyunu parçalamak iktidarına haizdir. Binaenaleyh heyet-i içtimaiyemizi böyle kolayca avlanır bir mahiyetten kurtarmak, ona her türlü müsademeye mukavemet edecek bir kuvvet ve metanet vermek için dini, ilmi, iktisadi teşkilatı asri esaslar üzerinde oluşturmak lazımdır.

Millete sahip olacak kimseler mekteplerin, camilerin, ticarethanelerin, gazetelerin başına geçerek birlik amacıyla ve bu birlikten doğacak kuvvet-i milletin istikbal yollarını açacak surette istimal etmelidirler. İşte milli birlik, hâkimiyet bu nevi mesaiden doğar. Milleti birleştirmek temini hayat ve beka için yegâne esastır. Bu da arz ettiğimiz cihetle bütün milli kuvvetlerin bir teşkilat etrafında aynı gayeye doğru yürümesiyle mümkün olabilir. Bu türlü teşkilata her zaman muhtacız. İnşallah birlik oluşturma yolundaki mesaimiz ve hudut-u Osmaniye haricine çıkılmamayı temin edecektir. Bu takdirde de ilmi, iktisadi teşkilat-ı milliye ye ihtiyacımız bir tarafa bırakılamaz. Her şeyi hükümetten beklemek hüsran ve ümitsizlik tevlit etti. Yaşamak isteyen milletler kendi ihtiyaçlarını kendileri temin ederler. Binaenaleyh hakk-ı hayat ve bekamızı halletmeden masun bulundurmak için milleti ilmi, iktisadi gelişmeye hazır etmek, bir medeniyet meydana getirmek vazifesini doğrudan doğruya yüklenmemiz lazımdır.

3-Tecavüze Maruz Kalacak Vilayat-ı Şarkiye’nin Her Hangi Bir Bucağını Müdafaada Birleşmek Lazımdır.

Bu esası izahata lüzum görmüyoruz.

İşte bu esasları kongre heyetinin nazar-ı dikkat ve himmetlerine arz eder ve dini, ilmi, iktisadi teşkilata malik bulunmayan milletlerin hayat ve bekaları mukadder bulunmayacağını tekrar ile sözlerimize nihayet veririz.”

Cevat Dursuoğlu tarafından okunan 18 sayfalık rapor, vilayet kongresi çalışmaları sırasında 21 üyesi tarafından tartışılarak üzerinde uzlaşama sağlanmıştır. Kongre sırasında Erzurum merkez delegeleri tarafından hazırlanarak, sunulan rapor ve delegelerin ortaya koyduğu görüşlerde iki nokta ön plana çıkmıştır . Bunlardan birincisi Ermeni çetelerinin saldırılarına karşı son ferdin ölümüne kadar savunma yapmak. İkincisi ise Türkiye bütünlüğünden kesinlikle taviz vermeme düşüncesidir.

Sonuç

Erzurum vilayet kongresine katılan 21 delege arsında fikir birliğinin sağlanması. Mustafa Kemal ve Rauf Bey’in Erzurum Kongresine katılımlarının sağlanmasında, Erzurumlu delegelerin gösterdikleri fedakârlığın arkasında, Erzurum teşkilatının top-yekûn hareket ve fikir birliğinin önemli katkısı olmuştur.

Erzurum Vilayet Kongresinde alınan kararlar ve tartışılan konular, Erzurum Kongresinde de tartışılarak, kongrenin aldığı genel kararlar üzerinde etkili olmuştur. Özellikle kongre kararları arasında yer alan kesinlikle göç etmemek, her türlü işgale karşı top-yekûn savunmada bulunmak, her türlü Rumluk ve Ermenilik idealarına karşı birlikte hareket etmek ve iktisadi gelişimin sağlanması için gerekli örgütlenmenin sağlanması gibi genel konularda vilayet kongresi kararları ile Erzurum Kongresi kararları bütünlük oluşturmaktadır. Yine Erzurum Kongresinde alınan kararlar arsında yer alan Doğu Anadolu’nun bütünlüğü ve Türkiye’nin ayrılmaz bir parçası olduğu kararı vilayet kongresi kararlarıyla paralellik göstermektedir.

Erzurum Vilayet Kongresi, toplanışı ve aldığı kararlarla Erzurum Kongresinin her açıdan temelini oluşturmaktadır. Erzurum Kongresi ise vilayet kongresinde de vurgulanan milli birlik fikrinin sağlanmasında önemli bir adım olmanın yanında aldığı kararları uygulamaya koyacak Mustafa Kemal gibi bir lideri de kazanmıştır.”

Araştırma Yazar:Muzaffer TAŞYÜREK

Share this content:

Erzurum Araştırmaları