Veteriner Hekim Selin coştur Eroğlu Röportaj

Veteriner Hekim Selin coştur Eroğlu Röportaj

EC:Selin coştur Eroğlu kimdir?

Veteriner Hekimlik mesleğine öğrencilik yılları ile birlikte 22 yılını vermiş; aslen Giresunlu olmakla birlikte Ankara doğumlu olan, liseye kadar okul hayatını Kocaeli’nde tamamlamış bulunan, üniversite eğitimini Konya Selçuk Üniversitesi Veteriner Fakültesinde yapmış bulunan, 4 yaşında bir kız çocuğu annesidir.

EC:Neden Veteriner Hekimlik? Sizi bu mesleğe yönlendiren nedenler ne?

Çocukluğumdan beri hayvanlara karşı büyük bir düşkünlüğüm vardı. Bu düşkünlük, onları bakmak, beslemek, temizlemek ve onlara başkasının zarar vermesini önlemek şeklindeydi. Bu mesleği yapmaya 12 yaşında karar verdim. Mahallemizde bir kedi ve o kedinin yavrularını kaldırıp fırlatmak şeklinde zarar veren bazı çocuklar vardı. Bunun üzerine annemi apartman dairemizin 3. katındaki balkona kedileri almayı ikna ettim( anne ve dört yavrusunu). Anne su borusundan inip çıkıyordu. Yavrular biraz hareketlenmeye başlayınca demir korkuluklara gerilmiş olan çadıra ben camdan bakmaktayken yavrulardan birinin tırmanıp düştüğünü gördüm ve aşağıya çıplak ayaklarla fırlayarak ağzından burnundan kanlar dökülen o düşmüş olan kediyi elime aldım. O sıralarda 9-10 yaşlarındaydım. Ve o dönemlerde Veteriner Klinikleri şimdiki gibi popüler değildi. Dolayısıyla hasta hayvanı götürebileceğimiz bir yer olduğunu bilmiyorduk.

Kediyi eve aldık. Anne ve diğer yavrularla birlikte bir odaya koyduk ve annenin yavrusunu yalayarak iyileştirme çabalarını seyrettik uzun bir süre. Belli bir süre sonra yavru sürünerek gezinmeye başladı. Diğer kardeşler anneden ayrılma durumuna gelince onları sahiplendirdik. Anneyi de dışarıya bırakarak sakat olan yavrusuna YUMAK ismini takarak onu sahiplendik.

Aylar sonra kedinin kırıkları kaynayarak kendiliğinden yürümeye başladı. Erkek kedi olması sebebiyle yeterli olgunluğa eriştiğinde çiftleşme isteğinin pik yaptığı kızgınlık dönemlerini yaşamaya başladı. O sıralar kısırlaştırma yöntemiyle bu soruna köklü çözüm bulunabileceğinden haberimiz olmadığı için kendi çabalarımızla duruma çare aradık ve kediyi bahçesi olan bir tanıdığımıza verdik. Fakat kedi orada kızgınlık dönemlerinin tabiatı gereği çiftleşme dürtülerinin vermiş olduğu hormonal kuşatma ablukası altında kalmaya devam etmesinden ötürü orada duramayarak kaçtığını öğrendik. Sonrasında annemle birlikte kedinin kaçmış olduğu bölgenin tamamını ve kedinin gidebileceği her bir apartmanın bodrumlarından koridorlarına kadar günlerce araştırarak kediyi bulmaya çabaladık. Fakat çabalarımız nafileydi. Çok üzgün olarak onu kaybettiğimizi kabullenmek durumunda kaldım. O kabullenme anlarında ileride Veteriner Hekim olarak hayvanlara yardım edeceğime dair kendi kendime bir söz verdim.

EC:Veteriner Hekim olmanın ilk şartı nedir? Bu mesleği tercih etmek isteyen gençlerimiz kendilerinde hangi özelliği barındırmalı ve Veteriner HEKİM’likten ne tür beklentileri olmalı? Mezun olduklarında hangi alanlarda iş bulabilirler?

Sevgi önceliğinde mesleğimizin etik kurallarına sıkı sıkıya bağlı kalmaktır. Zarar vermeme ilkesi her durumda önceliğimiz olmalı.

Bu mesleğe adım atmayı arzulayan her bir aday öncelikle etik değerleri içerisinde meslek erbaplarına saygılı olmalı. Ondan sonra da yeteri kadar özgüvenli, hızlı karar verebilme özelliğine sahip, uyumlu, sabırlı ve problem çözebilme kabiliyetlerini barındırmalıdır. Mesleğimizin psikolojik yıpranma boyutları da oldukça yüksek olabiliyor. Bu mesleği icra etmeye niyetlenecek her bir kardeşimiz komplike bir kabullenmeyle yola çıkıp ellerinden gelenin en iyisini sergilemeye çalışmalılar.

Bu meslek doğru şartlar ve doğru zeminde kendisini icra edecek bireylere çok büyük vaadler sunabilir ancak şurası kesindir ki bunu başarmak da o kadar kolay değildir. Mesleğimizin klinik, gıda, hayvancılık, kanatlı, ilaç, yem, akademik kariyer gibi sahalarda çalışma imkanları mevcuttur.

EC:Veterinerlik genelde hayvan sağlığı ile ilişkilendirilen bir meslek olarak algılanmakla birlikte halk sağlığına yönelik katkıları da var, bu katkılar nedir?

Kuduz hastalığı başta olmak üzere,Tüberküloz, Şarbon, Deli Dana, Brucella, Lyme…gibi birçok zoonoz ( hayvandan insana bulaşabilen) hastalıklara karşı toplumu koruyan bir mesleğin erbaplarıyız. COVİD-19 olarak da isimlendirilen CORONAVİRÜS PANDEMİSİ sürecinde şahit olduğumuz üzere Türkiye’de etkeni ilk izole edenler ve aşı çalışmalarına başlayanlar da Veteriner HEKİMLER olmuşlardır.

Dolayısıyla Halk sağlığı açısından Veteriner Hekimler ve Veteriner Hekimlik mesleği olmazsa olmaz derecesinde önemlidir ve de gereklidir.

EC:Kulüp Veteriner Kliniğinin öyküsü nedir? Ne zaman ve nasıl kuruldu? Ne tür hizmetler yapıyorsunuz? Kapasitesi nedir?

2013 yılında Veteriner Hekimi olarak 9 yıl çalışanı olduğum Sakarya’da özel bir klinikten evliliğim sebebiyle ayrılıp Kocaeli‘ne gelince artık kendi kanatlarımla uçmaya karar vermiştim. İlk olarak doğu kışla parkı civarında Kulüp Veteriner ismiyle kliniğimi açıp başladım serüvenimize. Dükkan ile ilgili hukuki süreçler neticesinde yıkım kararı çıkınca oradan mecburen çıkarak Yahya Kaptan’ın bitişiğindeki Yenişehir Mahallesinde Konak Hastanesi cidarında bulunan yeni yerimizde beş yılı aşkın bir süredir hizmet sunmaktayız. Üç Veteriner Hekimi, 2 Veteriner Sağlık Teknikeri ve bir Satış Sorumlumuzdan oluşan 6 kişilik kadromuzla aile ortamında hizmetimize devam ediyoruz.

Hemen her türlü operasyon ( kırık, sezaryen, kısırlaştırma ) röntgen çekimi, kan, idrar ve dışkı analiz testleri ile acil müdahale, aşılama, hastalık tedavileri, pet shop hizmetleri, traş ve banyo hizmetleri ile hasta nakil ya da yerinde müdahele ile çiftlik hayvanları muayene ve tedavileri, tohumlama hizmetleri ile geniş bir teşhis tedavi skalamız bulunmaktadır.

EC:Kendinizi mesleki açıdan en başarılı gördüğünüz veya üzerinde uzmanlaştığınız dal hangisi? Veteriner hekimliğin en keyif aldığınız ve sizi en çok sıkıntıya sokan yönleri nelerdir?

Bizim meslek en nihayetine sağlık sektörü olduğu için ben oldum diyebileceğiniz bir meslek değil. Gelişen sektörü, tedavileri takip etmeniz gerekli. Fakat ileri doku kayıplı vakalarda güzel sonuçlar alıyoruz.

En mutlu olduğumuz zamanlar vakalara verdiğimiz emeğin takdir edilip görüldüğü zamanlardır. Her türlü olumlu geri dönüş mutlu ve motive olmamıza neden oluyor.

Hastalarla iyi anlaşıyoruz fakat hasta sahipleri zaman zaman kulaktan dolma bilgileriyle ve cehaletin verdiği cesaretle epeyce haddini aşan yaklaşımlarda bulunabiliyorlar ara sıra. Daha önce de vurguladığım üzere mesleğimizin psikolojik yıpranma boyutu mevcuttur ve bu tanımlamayı da bu saha oluşturuyor çoğunlukla. Çok severek yapmakta olduğum mesleğimi icra ederken de en zorlandığım hususları bu sıkıntılar oluşturuyor maalesef. Her meslekte geçerli olduğu gibi bizim mesleğimizde de örneklerine sıklıkla rastlanılan bu sorunla ilgili defaatle herkes tarafından dile getirilen klişeyi ben de söyleyeyim yeri gelmişken: Her zaman olmasa bile bazen insanla uğraşmak gerçekten çok zor oluyor maalesef…

EC:Şimdiye dek sizi çok zorlayan, üzen, mutlu eden hiç unutamadığınız bir vaka oldu mu?

Gençlik hastalığı atlatmış, yürümede güçlük çeken ŞANSLI adındaki bir sokak köpeğine araba çarpması sonucu kendisine yapmış olduğumuz kırık operasyonu sonrasında 3 ay gibi çok uzun bir sürede ayağa kalkmıştı. İlk ayağa kalktığında çok sevinmiştik. ŞANSLI’yı sahiplendim. Maşukiye’de ailemin bahçesinde artık dilediği gibi koşuyor ve de çok mutlu.

EC:Son dönemlerde hayvana yönelik şiddet ve istismar kamuoyunda yer almaya başladı. Hayvanlara yönelik bu şiddetin ve istismarın nedenleri nedir? Bu tür hadiselerin önlenmesi en azından asgariye indirilmesi için neler yapılmalıdır?

Şiddet, öncelikle öğrenilen bir şeydir. Maalesef, medyanın bu konuda ki rolü oldukça büyük. Sosyal medyadan da her şeye kolay erişim sağlanması sebebiyle maalesef artış çok yüksek. Sevgisizlik, şiddetin en temel sebebi. Dolayısıyla ailelerden eksik sevgi alan, kendisiyle yeterince ilgilenilmeyen bireylerde şiddet oranı oldukça yüksek seviyelerde seyretmektedir. Kişilerin bu olumsuz taraflarından da nasibini almak zorunda kalan hayvanlarımız oluyor maalesef.

Şiddet ve istismar suçlarıyla ilgili genelde para cezası dışında yeterli sosyal baskı oluşmuyorsa kanuni açıdan da cezası ya hiç olmuyor ya da olsa bile oldukça yetersiz oluyor. Mevcut kanunların hiçbir caydırıcılığı yok. Bu sebeple hayvan hakları ile ilgili cezalar çok daha caydırıcı olmalı ve her türlü şiddetin gösterilmesi de medyada olabildiğince sınırlandırılmalı. Okullarda sivil toplum kuruluşları çocuklara eğitimler vermeli ve bu eğitimler sıklıkla tekrarlanmalı.

EC:Sokak hayvanlarına destek olmak için KOHAYDER başta olmak üzere Sivil Toplum Kuruluşları ile birlikte çalışmalarınız var? Okurlarımıza bu faaliyetlerinize ilişkin bilgi verir misiniz?

Evet zaten hayvan sever olarak başladığım bu yolda istismar edilmemek kaydıyla elimden gelen tüm desteği veriyorum kendilerine. Bir okul da öğrencileriyle askıda tedavi adı altında yardım kutusu yaparak kliniğimize koydular. Başlangıçta bir kaç hayvanın tedavisini üstlendiler. Artık o projelerinin gelirinin idaresini de KOHAYDER’e bıraktılar. Fakat benim bu bireysel yardımım denizde ancak bir kum tanesi olabilir. Çünkü sokak hayvanları sorunu kanayan bir yara olarak devam etmekte ve maalesef halen daha çözümsüz bir şekilde varlığını sürdürmektedir. Aslında belediyelerin hizmet alanında olmasına rağmen bu konuya yeterine eğilinmiş değil.

EC:Her ilin ve şehrin hayvanlara yönelik farklı koruma ve bakım çalışmaları var ama bizim başımıza geldiği gibi misafir olarak geldiğimiz bir şehirde yardıma muhtaç bir hayvanla karşılaştığımız zaman nereye nasıl başvuruda bulunabileceğimizi bilmiyoruz. Bütün bir ülkede bu konuda başvuruda bulunabileceğimiz ortak bir merkez var mı?

Evet var.153’ü aradığınızda ilgili birimler size yardımcı olmaya çalışıyor. Fakat aktif ,her türlü tedavi yapan rehabilitasyon merkezi sayısı ülkemizde çok az. O yüzden muhtemelen ellerindeki kısıtlı imkanlarla kırık vs. komplike konularda yardımcı olamayacaklardır. En doğrusu; bulunulan ildeki aktif çalışan, bölgeyi bilen ,hayvan koruma dernekleriyle irtibat kurulursa onların yönlendirmesine göre hareket edilmesi daha uygun olur.

EC:Hayvan sahibi olmak isteyen bir kişide ne özellikler olmalı? Şu anda hayvan sahibi olan insanların bilinç ve bilgi seviyeleri hakkında bir gözleminiz var mı?

Ülkemizde kedi ve köpeklerin sokağa ya da barınak/bakımevi denilen yetersiz altyapıya sahip yerlere terk edilme nedeni, işte tam da bu soru üzerinde yeterince durulmamasından kaynaklanıyor. Hem devletin hayvanlar konusunda izlediği yetersiz politika, ( çok fazla hayvan üretimi yapılması, hayvanlarını terk edenlere ciddi yaptırım uygulayamaması, takip altına alamaması )hem de insanların bu konuda ki duyarsızlığı şu an sokaklarda gördüğümüz bir çok kedi ve köpeklerin kaynağını oluşturmakta.

Sokak Hayvanları dediğimiz canlar bir zamanlar bir hevesle alınmış, sonra çeşitli bahanelerle terk edilmiş hayvanlar, onların çocukları, yavruları…

Bu yüzden bir kedi ya da köpek evlat edinmek isteyenler öncelikle çok iyi düşünmeli ve hayvan evlat edindiren kişi/ kurumlar da bu konuda titiz bir çalışma yürütmeli.

Peki bu sorulması gereken sorular ve üzerinde düşünülmesi gereken konular nelerdir? Neden bir hayvan evlat edinmek istiyorsunuz? Çocuklar mı istiyor? Komşuda gördüğünüz hoşunuza mı gitti? Çok mu seviyorsunuz? Ortalama ömürleri on beş yıl olan bu canlıların maddi ve manevi sorumluluğunu almaya hazır mısınız?

Peki bu sorumluluklar nelerdir? Her gün yemek, su, egzersiz, bakım ve sevgi ihtiyacını karşılayabilecek misiniz?

Aşı, kısırlaştırma, mama, kaza veya hastalandığında tedavi masrafları hakkında bilginiz var mı? Evlat edinmek istediğiniz hayvanın ihtiyaçları ve eğitimi hakkında bilginiz var mı? Ortamınız evlat edinmek istediğiniz hayvan için müsait mi ve korunaklı mı?

Öğrenciyseniz, askere gidecekseniz, evlenecekseniz, henüz yerleşik bir düzeniniz yoksa şartlarınız değiştiğinde hayvanınız için bir planınız var mı? Hamile kalındığında ve çocuğunuz olduğunda (alerji, sağlık sorunu vs. çıkma olasılığında) evlat edinilen bu canı terk mi edeceksiniz yoksa başka yollar mı arayacaksınız?

Tatile gittiğinizde kim bakacak? Güvenilir eşiniz, dostunuz var mı? Pansiyona bırakmanız gerektiğinde ücreti hakkında bilginiz var mı?

Eğitimi tamamlanana kadar kırılan, çizilen eşyaları gözden çıkarabilir misiniz? Birçok ev sahibi veya apartman yönetimi evde hayvan beslemeye izin vermez. Siz yaşadığınız ortamdaki durumu araştırdınız mı? Kısaca iyi günde, kötü günde, hastalıkta, sağlıkta, varlıkta, yoklukta onların ömürlerinin sonuna kadar (ortalama ömürleri 15 yıl) onunla olabilecek misiniz?

İşte tam bu sorular üzerinde yeterince düşünülmeden alınan canların sonu sokak ve bakımevleri

Bu zamana kadar olan gözlemlerimiz bir canın sonuna kadar sorumluluğu alıp şartları ne olursa olsun onları terk etmeyen sorumluluk sahibi aileler de olduğu ama bu sayının oldukça az olduğu..

Öğrenciyken okulu bittiğinde memlekete dönerken ailesi istemediği için, evlenirken eşi istemediği için, hamile kalınca, çocuğu olunca, iş nedeniyle şehir değişikliği gerekince, ev sahibi istemediği için ya da bakımı maliyetli olduğu için terkedilme olayları bir hayli fazla…

EC:Evcil hayvan sahiplerinin hayvan sağlığı ve acil durumlarda müdahale, bakımı ve beslenmesi konusunda eğitim alabileceği merkezler var mı? Bu konuda önerileriniz nedir?

İşaret etmiş olduğunuz manada hizmet veren bir yer yok ancak o konularda bilgi edinmek isteyen her vatandaşımız özel Veteriner Kliniklerine başvurabilecekleri gibi, kamudaki ve belediyelerdeki meslektaşlarımızdan da bilgilendirme hizmeti alabilirler.

Bir can evlat edinirken/ edindirilirken ve daha sonrasında onların bakımı, acil durumlarda müdahalesi gibi konularda bilgilendirme yapan kuruluşlar yine Veteriner Hekimler ve ilgili dernekler. Ancak devlet tarafından sırf bu iş üzerine yoğunlaşan bilgi eksikliğini gideren, vatandaşa bu konuda eğitim veren bir birim bulunmamakta. İlgili bakanlık olan Tarım ve Orman Bakanlığı ve belediyelere yetki vermiş olup onlar da bu konuda oldukça yetersiz kalmaktadırlar. Bu konunun ciddiye alınması ve bu yönde bir an önce harekete geçilmesi hayvan severler olarak hepimizin dilek ve arzusudur.

Share this content:

Röportajlar