ÂŞIK FEYMANİ İLE YAPILAN SORULU-CEVAPLI SANAL GÖRÜŞME METNİ

ÂŞIK FEYMANİ İLE YAPILAN SORULU-CEVAPLI SANAL GÖRÜŞME METNİ

Soru 1 : Değerli üstadım, öncelikle görüşme talebimizi kabul ettiğiniz için sonsuz teşekkürler. Gönül isterdi ki bu görüşmeyi yüz yüze yapalım ama malum salgın hastalık var.Bu yüzden görüşmemizi sanal ortamda yapacağız. Türk Halk Edebiyatının yaşayan en önemli şahsiyetlerinden birisiniz ve   bizler sizi Aşık Feymani olarak tanıyoruz.Bilmeyenler için, asıl isminiz nedir, nerelisiniz, doğum tarihinizi söyleyebilir misiniz?

Cevap 1 : Selim Bey,asıl biz size teşekkür ederiz.Böyle bir çalışmaya bizleri dahil edip gençlerle buluşturduğunuz için.Gelelim sorunuza, nüfustaki isim ve soy ismim Osman TAŞKAYA.Osmaniye İli,Kadirli İlçesi,Avşarlar köyündenim.Doğduğumdan beri köyümde yaşıyorum.

Soru 2    :  Ozanlığa ne zaman başladınız, ustanız var mı, mahlasınızı kim verdi? Badeli Âşık mısınız? 

Cevap 2 : Bizim sülale ozanlıkla içli dışlı bir sülaledir.Saz çalan,söz söyleyen çok vardı.Ben de onlardan görüp heveslendim.Dolayısıyla, ozanlığa ilgim beş altılı yaşlarda başlamış oldu.Beni etkileyen ve ilk hocam olarak gördüğüm kişi Aşık Hüdayi’dir. Benden iki yaş büyük olan dostum, Kahramanmaraş İli, Göksün İlçesi, Göğünoğlu köyündendir. Âşık  Hüdayi’dir. Hüdayi bana şiir yazmasını öğretti. Dolayısıyla ilk hocam odur.Sonra,Mehmet Cihangir hocadan çok şeyler öğrendim.İlerleyen zamanlarda Adana’nın Buruklu köyünden  Âşık Buruklu Kul Mustafa ile (1969) yılında tanıştım.Onun saz çalma kabiliyeti yoktu.Çok iyi şiir yazar ve okurdu.Beraber yurdun her tarafını gezdik.Ben, çalardım beraber  söylerdik.Ondan da çok şeyler öğrendim.Mahlasıma gelince bunun hikayesi biraz uzun.İsterseniz anlatayım.

Mahlasım bana bade ile verildi.Aslında bana iki defa bade verildi.Biri mahlas badesi diğeri maşukan badesi.Maşukan badesi demek; Aşık olduğum kızın gösterilmesi demektir.İlk badeyi 1964’ün Ekim’i Kasım’a bağlayan otuz birinde oldu.O gece bir rüya gördüm.Rüyamda; Karşımda küçük bir dağ var.Dağ küçük ama etrafta ondan daha büyük dağ olmadığı için gözüme büyük görünüyor.Mevsim ilkbahar ve ben dağa doğru giderken çiçekleri ezmemeye dikkat ediyorum.Hatta şöyle düşünüyorum.”Çiçeklere basarsam ve üzerinde börtü böcek varsa ben ne yaparım.”Tam bu sırada bir ses duydum. “FEYMANİ!” dediler.Tek bir sefer söylendi.Bir baktım karşımda yeşil elbiseli ama kıyafeti eskimiş , siyah saç ve sakallı bir zat duruyor.Ben güneye doğru (Kıbleye) gidiyorum.O kuzeye doğru gidiyor.Sonra, peşine takıldım.O gitti ben gittim.Yanına iyice yaklaştım.Aramızda bir-bir buçuk metre kaldı.İyice bakınca aramızda bir dere olduğunu gördüm.Çok dar ama derin bir su.Aynı zamanda çokta berrak bir su.Zatın elinde beyaz bir tas var.Eğildi ve o sudan bir tas doldurup  bana uzattı.

Bütün bunları hiçbir kelam etmeden yapıyoruz.Ama ben içimden şöyle düşünüyorum.”Susuz değilim ama bu zata ayıp olmasın diye içeyim.”  Diyorum. Tası aldım ve hepsini içtim.İçtikçe ferahlık geldi.Çok lezzetli, aromalı ve rayihalı idi.Tası ona uzattım.Yarısı onun elinde yarısı benim elimdeyken uyandım.Lakin,uyandıktan sonra her şeyi ayan beyan hatırlıyorum ama bana verilen “Feymani” ismini bir türlü hatırlayamıyorum. Aynı yılın temmuz ayına girdik.Köyde işlerimiz çok. Ağabeyimle beraber tarlaya gittik. Öğlene kadar çalıştık ve yorulduk.Oturup azığımızı yedik.Sonra, ağabeyimle ağacın dibinde uyuyakalmışız.Ne kadar uyumuşuz bilmiyorum.Rüyamda yine bir önceki zatı gördüm.

Rüyamda da aynı ağacın dibinde yattığımı görüyorum. Baş tarafım güneye dönük şekilde yatıyorum.O zat bana iki metre kadar yaklaştı.Üç defa ;  “Feymani, Feymani, Feymani!” diye bağırdı.İyice yaklaştıktan sonra; “ Hadi kalk,kalk” dedi.Ben de hemen kalktım. O zat bana çok hızlı bir şekilde otuz-kırk arası isim saydı.Herhalde kırk olabilir.Kırkları temsil etmesi babından söylüyorum.Hatırladıklarım şunlar; İmam’ı Azam, Cüneydi Bağdadi, Abdulkadir Geylani v.s.bir kaç tane de kadın alimlerin ismini saydı.Eliyle Kadirli’yi işaret ederek;  “Bu saydığım isimler oraya geldiler.”Muhabbet meclisi” kurdular.Seni bekliyorlar,niye yatıyorsun hadi kalk” dedi.Birden irkilip uyandım.Baktım ki yattığım yer ile rüyada olduğum yer aynı.

O kadar canlı bir rüyaydı yani. Ağabeyimi kaldırdım. Yalnız, rüyamı anlatamadım.Utandığımdan mı yoksa başka nedeni ne bilmiyorum.Dolayısıyla o meclise gidemedim.Keşke gitseydim. Ancak,bu sefer  bana verilen ismi yani “Feymani” ismini  unutmadan yazayım diye cebimden kalem kağıt çıkardım.Devamlı şiir yazdığım için yanımda kağıt kalem taşıyordum.Tam “Feymani” yazacakken şu şiir aklıma geldi.Oracıkta hemen yazdım.

Aşıkların mektebinde okudum

Hocam bana ilmi ledün öğretti

Gönül tezgahında sevda dokudum

Aşkın nakışını,  yadın öğretti.

Nereye baktımsa gizli hakikat

Bir noktadan hasıl olmuş kainat

Yediler marifet, üçler tarikat

Kırklar muhabbetin,tadın öğretti

Feymani alimin,elinde devran

Görünce arifler, oldular hayran

Gönülden gönüle,eyledim seyran

Pirim sır şehrinin,adın öğretti 

Böylece mahlasımla ilk şiirimi de yazmış oldum. O günden beri bu mahlası kullanıyorum. Bu mahlastan önce “Çoban Osman” lakabını kullanıyordum .Feymani ne demek onu da açıklayayım. Benim bir arkadaşım kütüphanede memurdu. Bir gün, elinde Farsça bir kitapla  yanıma geldi.İlgili sayfayı açtı. İlk sırada ”Fiman” ,sonra “Feyman “ en altta da “Feymani” yazıyordu. Anlamına ise;- Tevfik ve hidayete eren – yazıyordu.

Soru 3 : Badeli aşık olduğunuzu anlattınız.Sizce, Bade nedir ve Halk edebiyatındaki yerini  anlatır mısınız?

Cevap 3: Bade rüyada ilgili kişiye sunulan içecektir. Kimine su,kimine şerbet kimineyse bal olarak ikram edilir. Tabi ki gören kişiyi bağlar. Ancak,  Halk edebiyatımızda badeli aşıkların sayısı çoktur. Ben üç defa bade rüyası gördüm. İkisini yukarıda anlattım. İsterseniz maşukan rüyamı da anlatayım. Köydeki evimiz, köy ara yollarının kesiştiği yerdedir. Küçük bir bahçemiz var ve bu bahçede birçok meyve ağacımız var. Yaklaşık on dört yaşındayım. Köyde de sevdiğim bir kız var. Onu maşukum olarak görüyorum. Gençliğin verdiği hevesle sıkı çalışıyorum. Maşukumu özlediğimde omu görme hevesi ile yanıyorum. Günler bu minvalde geçiyordu. Derken, günlerden bir gün iş sonrası bahçemizde ağacın dibinde uyuya kalmışım. Rüyamda bir ses duydum ve sesin geldiği yöne doğru baktım. Ses, yerin dibinden geliyordu.

“Karşıya bak !” dedi.

Baktım ki benim köyde aşık olduğum kızı gösteriyor. Tekrar onu işaret ederek;

”Bu senin maşukanın” dedi. Ben de kendi kendime diyorum ki; “Bu zaten benim maşukum” o arada bu kız başka bir yöne geçti. Sonra, başka bir kızın şekli göründü. O ses tekrar bana ;

“Senin maşukanın artık bu” dedi.Kıza doğru seslenip; “Sen de iyi bak senin aşıkanın bu! ”

O ara bahçede bir kütük var O kütüğe doğru baktım, kütük birden  sapsarı altından bir kütük oldu. Kütüğün gövdesinde  bir çeşme var, şırıl şırıl akıyor. Su yere doğru otuz santime kadar akıyor ama yere dökülmüyor. Kütüğün sağ cephesinde bir kanca var, kancanın ucunda uzunca bir zincir ve zincirin ucunda tas var. Bunların hepsi altından. Sonra o kıza diyor ki;“O tası al suyu doldur. Bu çeşme aşıkların bade çeşmesidir.” Kızın uzattığı tası alıp suyu içtim. Tası geri uzattım. O ses, tekrar kıza doğru seslenip;“O senin aşıkanın,sen de onun maşukusun” diyor. Neden sonra şunu anlıyorum ki,yerden gelen ses Hz.Ali Efendimizin sesiymiş. O altın çeşme ve tas onunmuş .Önceden gördüğüm rüyadaki beyaz tas ise Peygamber Efendimizin tasıymış.

Soru 4: Eğitim durumunuz nedir?

Ben aşıklığa küçük yaşta başladım. O dönemler Karacaoğlan’ın türkülerini dinleyip “Ben de onun gibi şiirler yazıp deftere kaydedebilir miyim? ” deyip hayıflanırdım. Arkadaşım Âşık Hüdayi ile ilkokula yazıldık. O birinci sınıfı okudu ve sonra Bursa’ya göçtüler. Ben de o gittikten sonra biraz zorlandım ama ilkokulu bitirdim. Daha fazlasını okuyamadım, keşke okusaymışım. Benim için önemli konulardan biri de biz yapamadık bari gençler yapsın; Âşıklık icra eden arkadaşlarımın ve bundan sonra bu işi yapmak isteyen gençlerin, Âşıklık mesleğini akademik anlamda yapmaları. Üniversitelerde bu dala ait kürsülerde bu işi yapan ustaların akademik anlamda çalışma içine dahil edilmeleri  iyi olur diye düşünüyorum.

Soru 5: Kaç çocuğunuz var, çocuklarınızdan Âşıklık geleneğini sürdüren var mı? Bu işi yapmak isteyen gençlerimize tavsiyeleriniz nelerdir?

1970’de evlendim. Dört evladım var. Bunlardan hiçbiri  Âşıklık yolunu seçmedi. Dedelerimde, amcalarımda bu yolu takip edenler var, ben de onlardan görüp bu yolu izlemiştim. Ama benim çocuklarım bu yolu tutmadılar. Büyük oğlum saza biraz heveslendi bir iki makam öğrendi ama gerisi gelmedi. Büyük kızım liseye giderken şiirler yazdı.

İyi de şiirler yazıyordu. Evlendikten sonra o da bıraktı. Aslında çocuklarımın bu yolu tutmasını isterdim.  Âşık dostlarımın çocuklarını görünce imrenmiyor değilim. Öncelikle bu mesleği topluma ve gençlere sevdirmek lazım. Bu bizim ata dede kültürümüz. Bu kültüre sahip çıkıp devamını geleceğe aktarma gayretinde olmalıyız. Bunu da geçmişten günümüze süregelen yol olan usta-çırak yoluyla yapmak gerekir.

Soru 6    : Tam da bu konuyu soracaktım siz değindiniz. Kaç çırağınız var ve usta –çırak ilişkisi hakkında neler düşünüyorsunuz?

Cevap 6 : Selim Hocam, inanın çıraklarımın sayısını bilmiyorum. Bizim dönemde Çukurova’da  bu işi ilk yapan ben olduğum içindir herhalde. Yaşıtlarım ve benden küçük olanların hepsi bu konuda benden ders alıp çıraklık yapmışlardır. Eskilerden ve çok tanınmış olanlardan örnek verecek olursam;

Hilmi Şahballı, Mustafa Yıldızdoğan, Ozan Arif v.s. bunlara bildiklerimizi öğretmeye çalıştık. Onlar da sanatlarını farklı alana taşıyıp başarılı oldular. Yenilerden  ise Âşık Medeni, Turgut Yörükoğlu v.s gibi onlarca çırağım oldu. Çocuklarımdan beni takip eden olmadı ama yetiştirdiğim çıraklarımdan memnunum. Şimdi ki nesilden henüz çıraklık talep eden olmadı. Özellikle ortaokul ve lise gruplarına Âşıklık geleneğini iyi tanıtmalıyız. Okul idarecileri bu tür faaliyetleri tertip ederek,  bizim gibi sanat ve zanaat erbabını öğrenciler ile buluşturmalılar. Böylece eğitimin kalitesi artar ve gençlerin kültürümüze katkısı daha iyi olur.

Soru 7 : Aldığınız ödüller var mı? Konya Aşıklar bayramına ve diğer festivallere hala katılıyor musunuz? 

Cevap 7:Ödüllerimin sayısını bilmiyorum. Özellikle atışma ve muamma dalında çok ödül ve sertifika aldım. Sadece Konya Âşıklar bayramına değil, 1970’ den beri Türkiye  çapında yapılan tüm  Âşıklar bayram ve festivallerine katılıyorum. Son dönemlerde uzak yerlere gidemiyorum. Malum yaşlandık artık.

Soru   8:  Âşıklar içinde en yakın arkadaşınız kim veya kimler?

Cevap 8: Tanıdığım bütün Aşıklar ile aram iyidir. Ancak, Erzurum’dan Rahmetli Reyhani ile aram çok iyiydi. O benden on yaş büyüktür hatta bana hocalık bile yapmıştır diyebilirim. Sonra, Erzurum-Tortum’dan Ruhani, Hüseyin Sümmanioğlu var. Kars’tan Şeref Taşlıova, Murat Çobanoğlu var. Çok var da şu an aklıma gelenler bunlar.

Röportaj: Selim ADIM 

Röportajlar