Dünyada Açlık ve İsraf Sorunu

Dünyada Açlık ve İsraf Sorunu

Açlık, insanların yaşamlarını sürdürebilmesi için gerekli olan yeterli miktarda gıdaya ulaşılamaması olarak tanımlanıyor.

Dünya nüfusu yıllar itibarıyla artarak 2021 yılında 7,9 milyara kadar yükseldi. Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü (BM-FAO) Gıda İsrafı Endeksi Raporu`na göre, dünya nüfusu 2050‘de 9,6 milyara ulaşacağı ifade ediliyor. Aynı raporda Türkiye‘ye ilişkin nüfus beklentisi ise yaklaşık 95 milyon olarak öngörülüyor. 2050 yılında dünya nüfusunun % 70`inden fazlasının kentsel alanlarda yaşayacağı tahmin ediliyor.

Açlık, insanoğlunun başına gelebilecek en büyük felaketlerden biridir. Bundan dolayı atalarımız ” Allah kimseyi açlıkla terbiye etmesin” duasını yapmışlardır. Açlık ve yoksulluk dünyada yoğun olarak kırsal yörelerde daha fazla görülen bir problemdir. Dünyada her yıl 11 milyon kişi açlık veya yetersiz beslenme sebebiyle ölüyor. Yine dünyada 300 milyonu çocuk olmak üzere 842 milyon insan yetersiz beslendiği için açlık çekmektedir.

Açlık sorunun nedenleri arasında Küresel Isınmaya bağlı iklim değişikliği ve kuraklık gibi, mücadele etmesi zor olan ve tek tek ülkelerin gücünü aşan, uluslararası kolektif çabalar gerektiren sorunlar olduğu kadar; nüfus artışı, iç çatışmalar, ülkeler arası savaşlar, kaynak israfı, silahlanma yarışı… vb olaylar da bulunmaktadır.

Artan nüfus ve yeryüzünde tarıma elverişli toprakların sınırlı oluşu gibi faktörler dikkate alındığında, açlık sorunun çözümü için son zamanlarda önerilen çıkış yollarının başında Tarım Alanlarının Korunması gelmektedir. Çünkü gıdanın temin edildiği ve yetiştiği yer Tarım arazileridir. İnsanların hayatlarını devam ettirebilmesi için gerekli olan gıdaların çok önemli bir kısmı tarım arazilerinden karşılanmaktadır. Tüketilen gıdaların % 99.7’si topraktan sağlanırken, yalnızca % 0.3’ü sulardan sağlanmaktadır.

Dünyada 1,7 milyar insan aşırı kiloludur. Bu insanların 796 milyonu obezdir. Acımasız bir dünyada yaşıyoruz. Birileri gıdaya erişmek için mücadele ederken, diğerleri fazla kilolardan kurtulmak mücadele veriyor. Sonuçta iki kesimde mutsuz. Bir yanda açlık ve sağlıklı gıdaya erişimde yaşanan zorluklar, diğer yanda obezite ve gıda israfı çelişkisi devam ediyor.

Dünyada her yıl 1,3 milyar ton gıda israf ediliyor. ABD ‘de üretilen gıdanın % 40 ‘ı, AB ‘de üretilen ekmeğin % 30 ‘u israf edilmektedir. Oysa İsrafın dörtte bir oranında azaltılmasıyla, yetersiz beslenen 842 milyon insanın gıda ihtiyacı karşılanabilmektedir. İsraf edilmeden kullanılması halinde, yeryüzünün gıda kaynakları bugünkü dünya nüfusundan çok daha fazlasını beslenmeye yeterlidir. Dünyada her gün 13 milyar insanı doyurabilecek gıda üretilmektedir. Buna rağmen halen 7,9 milyar olan dünya nüfusunun, her 9 insanından 1‘i açlık sorunu yaşıyor. (3)

Şu an dünyada herkese yetebilecek kadar gıda bulunmasına rağmen halen dünyanın bazı önemli bölgelerinde açlık yaşanıyor. Yeterli miktarda gıda bulunsa da adil dağılım olmadığı sürece dünyada ne yazık ki açlık yaşanmaya devam edecektir. Açlığın yanı sıra obezite sorununda da ciddi bir artış gözlenmektedir. Bunun nedeni fazla gıda tüketiminin yanında sağlıksız gıda tüketimlerinin artmasıdır. (3)

Dünyanın 2020 yılındaki tahıl üretimi 2.226 milyon tonu bulmuştur. Mevcut 7,9 milyar olan dünya nüfusu dikkate alındığında günlük kişi başına düşen tahıl miktarının 772 gram olduğu anlaşılıyor. Görüldüğü üzere açlık riski yalnızca gıda yetersizliğinden değil, aynı zamanda üretilen gıdaların eşit olmayan dağılımından da kaynaklanmaktadır.

2021 yılında yayınlanan Birleşmiş Milletler Çevre Programı Gıda İsrafı Endeksi Raporu’na göre Türkiye’de her yıl 7,7 milyon tondan fazla gıda israf edilmektedir. Aynı raporda Türkiye’de her yıl kişi başına 93 kilogram yiyeceğin israf edilerek çöpe atıldığı belirtilmiştir. Ülkemiz bu veri ile kişi başı gıda israfında dünyada üçüncü sırada bulunuyor. İlk sırada Kongo Cumhuriyeti yer alırken, ikinci sırada Meksika ve üçüncü sırada Türkiye yer aldı. Türkiye’yi Etiyopya ve Mısır ülkeleri takip ediyor. Rapora göre dünya genelinde her yıl yapılan toplam gıda israfı ise 931 milyon ton olarak kayıtlara geçti. (Bazı kaynaklarda 1,3 milyar ton, diğer bazı kaynaklarda ise 1,5 milyar ton olarak belirtiliyor)

Organik gıdalara olan talep son yıllarda sağlıklı beslenme bilincinin artması nedeniyle sürekli olarak artmaktadır. Her ne kadar ekonomik gücü yeterli bireyler ve toplumlar için organik gıdalar ile beslenme tavsiye edilebilirse de, bu tür gıdaların üretim şartları gereği çok etkili bir şekilde gübreleme ve zararlılarla mücadele yapılmamaktadır. Bu gibi nedenlerden dolayı oluşan verim kaybı ülkelerin ve dünyanın gıda güvencesini tehlikeye sokacağı ve açlığı büyütebileceği şeklinde görüşler de bulunmaktadır. Bu nedenle organik tarım yerine İyi Tarım teknikleri kullanılarak üretim yapılması teşvik edilmelidir. (6)

Roma’da 1974 yılında düzenlenen Dünya Gıda Konferansı sırasında, ABD Tarım Bakanı Eari Butz yaptığı konuşmada geleceğe dair planı açıklıyordu. Butz, gıdanın aslında bir silah olduğunu söylüyor ve ekliyordu; ‘’ Gıda pazarlık sandıklarındaki en önemli araçlardan biridir. İnsanların size güvenip dayanmalarının, size bağımlı olmalarının ve bu şekilde sizinle işbirliği yapmalarının yolunu arıyorsanız, onları gıdaya bağımlı hale getirmek bana kalırsa mükemmel bir yöntemdir.’’

Son yıllarda bir kısım hammaddesi gıda ürünleri olan Biyoyakıt üretimi hızla artmaktadır.

 Biyoyakıt üretiminde; pirinç, patates, ayçiçeği, kolza, şeker kamışı, tütün, pamuk, fındık, soya, mısır, palmiye, aspir gibi bitkiler kullanılmaktadır. Biyoyakıtlar, biyoetanol, biyodizel, biyometanol, biyogaz… gibi biçimde ürünlere dönüştürülmesi ile elde ediliyor. Bunlar motorlu araçlarda enerji kaynağı olarak kullanılabiliyor. Günümüzde biyoyakıt kullanımı küresel ısınma ile mücadele, petrol kaynak ve fiyatlarındaki istikrarsızlıklar gibi nedenlerle her geçen gün artmaktadır. (6)

 Biyoetanol üretiminde ise buğday, mısır, şeker pancarı, şeker kamışı… vb bitkisel ürünler kullanılmaktadır. İnsanların gıda olarak tüketmesi gereken bu ürünleri, motorlu taşıtların yakıtı olarak kullanmak açlığı daha da artıracaktır. Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü (FAO)`nun, gıda kaynaklarına dayalı biyoyakıt üretiminin, dünyada yeni bir açlık dalgasına yol açacağı uyarısına rağmen bu alandaki yatırımlar artarak devam etmektedir.

Küreselleşen dünyada buğday ve mısıra dayalı Biyoetanol üretimindeki artışın, bu ürünlerde ithalata gerek duyan ihtiyaç sahibi ülkelerin ekonomileri üzerinde bir baskı oluşturacağı açıktır. Ülkemiz şartlarında biyoetanol kaynaklı buğday talebi düşüktür.

Günümüzde, Brezilya, ABD, Hindistan ve AB başta olmak üzere birçok ülkede kullanımı giderek artan Biyoyakıtlar olarak adlandırılan Biyoetanol ve Biyodizel gibi gıda kaynaklarından üretilen bu yakıtlar hızla atmaktadır.

Dünya’da Buğday İhtiyacı (Milyon Ton)

Yıllar

2003

2007

2008

2009

2010

2011

2012

2013

2014

2015

2016

2017

2018

2019

2020

Üretim

557

607

687

683

655

701

659

718

732

740

757

763

732

763

774

Tüketim

596

603

647

657

660

704

679

698

716

720

736

740

738

753

763

Fark

– 39

4

40

26

– 5

– 3

-20

20

16

20

21

23

– 6

10

11

Kaynak: IGC (Uluslararası Hububat Konseyi) TMO- Hububat Sektör Raporu 2021

Dünya nüfusunun giderek artması sonucunda, gıda talebinde ortaya çıkan artışa rağmen, buğday üretimi bazı yıllarda bu talebi karşılayamamaktadır. Bunun sonucunda, dünyanın çeşitli yerlerinde insanlar açlık tehlikesi ile karşı karşıya kalıyorlar.

Türkiye’de Buğday İhtiyacı (Milyon Ton)

Yıllar

2003

2007

2008

2009

2010

2011

2012

2013

2014

2015

2016

2017

2018

2019

2020

Üretim

19,0

17,2

17,8

20,6

19,7

21,8

20,1

22,1

19,0

22,6

20,6

21,5

20,0

19,0

20,5

Tüketim

18,9

16,9

17,8

17,0

18,2

19,6

19,4

20,5

19,0

20,4

20,0

20,5

18,8

18,8

19,5

Fark

0,1

0,3

3,6

1,5

2,2

0,7

1,6

2,2

0,6

1,0

1,2

0,2

1,0

Kaynak: IGC (Uluslararası Hububat Konseyi) TMO- Hububat Sektör Raporu 2021, TÜİK

Ülkelerin, tarımsal üretimle ilgili öncelikli hedefi, ülke nüfusunun yeterli ve dengeli beslenmesinin sağlanmasıdır. İşte bu nedenle, Türkiye’de de planlı dönemin başlangıcından beri, tarımsal üretim politikalarının öncelikli hedefi, halkın bitkisel ve hayvansal besin maddeleri ihtiyacının yurtiçi imkânlarla karşılanması olmuştur. Bilindiği gibi, dünyada beslenme açısından temel ürünlerden biri tahıl grubu ürünlerdir. Bu gruptaki diğer ürünlere göre buğdayın hem gıda, hem de hayvan yemi olarak kullanılması itibariyle, insan beslenmesindeki önemi stratejik bir ürün olması sebebiyle tartışmasızdır.

Ülkemiz yüz ölçümünün %29,5’i (23,1 milyon hektar) tarım yapılabilir özelliktedir. Tarım alanlarımızın nadas alanları hariç % 67,5’i (15,6 milyon hektar) tarla ziraatına ayrılmıştır. Bu alanın da yaklaşık % 71’inde (11,13 milyon hektar) hububat ekilmektedir. Hububat ekim alanı içerisinde % 62’lik payla ilk sırada buğday, % 28’lik payla ikinci sırada arpa ve % 6,2’lik payla üçüncü sırada mısır yer almaktadır. Bu ürünleri sırasıyla; çeltik, çavdar, yulaf ve tritikale izlemektedir

Buğday üretimi, ülkemizin her bölgesinde yapılmaktadır. Bu nedenle buğday, tarla ürünleri içerisinde ekiliş alanı ve üretim miktarı bakımından ilk sırayı almaktadır. Son 20 yılda buğday ekim alanları 6,8-9,4 milyon hektar arasında, üretimi ise 17,2-22,6 milyon ton arasında değişmiştir. Ülkemizde artan nüfusa paralel olarak buğday talebi de artmaktadır. Ekmek, bulgur, makarna, irmik, bisküvi, nişasta ve diğer buğdaya dayalı unlu mamuller tüketimi dikkate alındığında buğday tüketimimiz 19-19,5 milyon ton seviyelerindedir.

Ülkemizde buğday genellikle kuru tarım arazilerinde üretilmektedir. Türkiye 2020 yılı buğday ekim alanları incelendiğinde buğday ekili alanların %78’i kuru, %22’si sulu alanlar olduğu görülmektedir. Dolayısıyla ülkemiz buğday üretimi yağış miktarı ile doğrudan ilişkilidir. Nitekim TÜİK verilerine göre 2015 yılında buğday üretimimiz 22,6 milyon ton olarak gerçekleşmiş iken 2020 yılında buğday üretimimiz 20,5 milyon tona düşmüştür. Son on yıllık buğday üretimimiz ise 19,0-22,6 milyon ton aralığında seyretmiştir.

Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü (FAO), dünya gıda fiyatlarının artarak 2011’den bu yana en yüksek seviyesine ulaştığını bildirdi. Bundan pandemi dönemindeki koronavirüs etkisi oldukça fazladır. Özelikle 2021 yılı sonlarında hızla fiyatı artan ürünlerin başında bitkisel yağlar oldu. Süt ve süt ürünleri, tahıllar ve şeker bunu izledi.

Cemil USANMAZ

ESAV Yönetim Kurulu Üyesi

Kaynaklar:

1.) TMO. Türkiye’de Ekmek İsrafı Araştırması, Ankara: Toprak Mahsulleri Ofisi Genel Müdürlüğü Yayını, 2013

2.) İNSAMER –İnsani ve Sosyal Araştırmalar Merkezi https://www.insamer.com/tr/?output=pdf&type=post&id=4548. Erişim Tarihi 15.11.2021

3.) TMMOB Gıda Mühendisleri Odası – Gıda İsrafı ve Gıda Kaybını Önlemek Elimizde! 05.10.2021- https://www.gidamo.org.tr/genel/bizden_detay.php?kod=10945&tipi=2&sube=0. Erişim Tarihi 15.11.2021

4.) TMO 2020 Yılı Hububat Sektör Raporu – Ankara 2021

5.) https://www.worldometers.info/tr/

6.) Erbaş M, Arslan S. Açlığın Önlenmesi ve Gıda Güvencesinin Sağlanması, Akdeniz Üniversitesi Mühendislik Fakültesi Gıda Mühendisliği Bölümü. Gıda Mühendisleri Odası 36. sayı

Share this content:

Genel Araştırmalar