Senelerce İhmal Edilmiş Eşsiz Bir Belge Iı. Abdülhamid’in Erzurum Fermanı

Senelerce İhmal Edilmiş Eşsiz Bir Belge Iı. Abdülhamid’in Erzurum Fermanı

Cihan devleti Osmanlının 34.padişahı Sultan II. Abdülhamid 31 Ağustos 1876’da 34 yaşındayken tahta çıkmıştı. Abdülhamid tahta çıktığında Osmanlı İmparatorluğu büyük bir bunalım içindeydi. Rusya’nın Balkanlar’da ıslahat için verdiği tekliflerin 12 Nisan 1877’de İbrahim Ethem Paşa hükümeti tarafından reddedilmesi üzerine 93 Harbi olarak bilinen Osmanlı -Rus Savaşı patlak verdi. Abdülhamid’in karşı olmasına rağmen Mithat Paşa, Damat Mahmud Paşa ve Redif Paşa gibi devlet adamlarının ısrarlarıyla girilen savaşta Rus orduları Balkan ve Kafkas cephelerinde Osmanlı kuvvetlerini bir dizi yenilgiye uğratarak doğuda Erzurum’u, batıda ise Bulgaristan’ın tamamı ile Trakya’nın İstanbul surlarına kadarki kısmını işgal ettiler.

Evet, Sultan II. Abdülhamid tahta çıkalı 15 ay olmamıştı ki 93 Harbi (1877-78 Osmanlı-Rus Harbi) başladı. Abdülhamid 5 Kasım’da Kafkas cephesi Başkumandanı Ahmet Muhtar Paşa’ya bir telgraf (mektup) çekerek desteğini, dualarını ve iyi dileklerini bildirdi. Bu arada Rus ordusu Erzurum’a çok yaklaşmış, Türk ordusu şehre doğru iyice geri çekilmişti. Halktan biri olan Arapzâde Ali, muhtemelen 7 Kasım’da Ahmet Muhtar Paşa’ya gelerek halkı (çocuklar, yaşlılar ve kadınlar) örgütlediğini Ruslara karşı savaşabileceklerini ifade eder.

Erzurum’un düşmek üzere olduğu haberi pay-ı tahta ulaşınca Padişah II. Abdülhamid 8 Kasım’da Erzurum ahalisine hitaben hatt-i hümayun kaleme alır. Ferman da diyebileceğimiz hümayunda Erzurum’un vatan için değerine, Erzurum halkının kahramanlıklarına ve vatan sevgisine vurgu yapılmıştır.

Fermanın yayımlandığı 8 Kasım’ın gecesinde Ruslar, Vank deresindeki Ermeni köylülerin casusluğu ve rehberliğinde gece Aziziye tabyalarına baskın yapmışlar, uyku halindeki Türk askerlerini şehit etmişlerdir. Baskın haberini duyan ve bir iki gün önce Arapzâde Ali’nin önderliğinde örgütlenmiş olmanın verdiği hareket kabiliyetiyle 9 Kasım (1877) günü sabah namazından bir iki saat evvel Erzurum Kalesi’nden silah alan Erzurum ahalisi tabyalara koşmuş, ahaliden silah alamayanlar ellerine geçirdikleri balta, kılıç, sopa, dirgen, tırmık gibi gereçlerle tabyalara yürümüşler, Aziziye tabyalarında Rus ordusuyla Erzurum ahalisi arasında göğüs göğüse amansız bir mücadele başlamıştır.

Erzurum ahalisi tabyalarda baskın ve savaş olduğunu Camilerin minarelerinden sala getirip haykıran müezzinlerden ve imamlardan duymuştur: “Ey Erzurumlular! Ey Ahali! Moskof, Aziziye’yi bastı. Allah’ını seven, eli silah tutan herkes, Askerimizin yardımına koşsun! Vatanını seven yetişsin!”

Erzurum halkı kadınıyla erkeğiyle, genciyle yaşlısıyla ve hatta çocuklarıyla tabyalara yürümüş, Erzurum ahalisi iki saatlik bir çatışmanın akabinde tabyalara girmiş, Rus askerleri bozguna uğratılmıştır. Böylelikle tarih, bir avuç şehir halkının düzenli bir orduyu püskürttüğüne tanık olmuştur. Günün sonunda 1300 askerimiz, 500’e yakın sivilimiz şahadet şerbetini içmiş, Rus tarafında da 2300 asker kaybı yaşanmıştır. Başta şehitlerimiz olmak üzere vatan toprağı için canını hiçe sayan ecdadımızın ruhları şad olsun!

İşte II. Abdülhamid’in Erzurum Fermanı, 9 Kasım’da ahalinin Ruslara karşı kazandığı zaferden önceki gün yani 8 Kasım 1877’de yayımlanmıştır. Şüphesiz fermanın da ahali üzeri de olumlu tesiri olmuş, ahaliyi daha da yüreklendirmiştir.

II. Abdülhamid’in kaleme aldığı bu metni üslup ve içerik açısından incelettiğimiz tarihçiler, bu metnin hatt-i hümayun (ferman) olduğunu ifade etmişlerdir. Bu metin padişahın bizzat kaleme aldığı bir mütalaadır. Padişahların vilayet valilerine, kumandanlarına, fetihlerden sonra gayr-i müslimlerin dini liderlerine yazdığı ferman, irade çoktur. Ama bilindiği kadarıyla bir şehir ahalisine bir padişahın bizzat kaleme aldığı tek ferman budur. Bu yönüyle bu ferman çok kıymetlidir.

Tespit ettiğimiz kadarıyla son dönem çalışmalarda bu fer- mandan ilk ve tek olarak, Atatürk Üniversitesi Eğitim Fakültesi Tarih Bölümü Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Selahattin Tozlu 1991’de tamamladığı “Zivin Savaşı’ndan Berlin Anlaşması’na kadar Erzurum, 1877-1878” başlıklı yüksek lisans tez çalışmasında bahsetmiştir. Selahattin Tozlu hocanın çalışmasından sonra Erzurum ve 93 Harbi üzerine çok sayıda çalışma yapılmasına rağmen konuyla ilgili yayınlarda, makalelerde ve kitaplarda Erzurum fermanına yer verilmemesi kabul edilebilecek bir durum değildir.

Selahattin Tozlu hocamızın yüksek lisans tezinden öğrendiğimiz kadarıyla ferman Ahmet Mithat Efendi’nin “Zübdetü’l-Hakâyık” (İstanbul 1295, sayfa 393) ve Gazi Ahmet Muhtar Paşa’nın “Sergüzeşt-i Hayâtımın Cild-i Sânîsi-1294” (Anadolu’da Rus Muhârebesi, Dersaadet 1328, sayfa 125-126) adlı eserlerinde eski yazı ile bulunmaktadır.

Bir bilinç oluşması adına şehrimiz için bu kadar kıymetli bir belge olan II. Abdülhamid’in Erzurum Fermanı’nı ŞEHİRDER olarak derneğimizin imkânlarıyla bastırıp bu sene Kongre Haftası’nda kongre kararlarıyla birlikte halka ücretsiz dağıttık. Daha önce ziyaretlerimizde fermanı büyük pano halinde çerçeveletip şehrin yöneticilerine hediye ettik. 9 Kasım’ın tanıtımı için derneğimizin imkânlarıyla Erzurum, İstanbul ve Kocaeli’nde düzenlediğimiz fotoğraf sergilerinde fermanın tanıtımını yaparak önem ve değeri- ne dikkat çektik. Televizyon, gazete, internet yoluyla fer- mandan ülkemizin ve şehrimizin kamuoyunu haberdar etmeye çalıştık. Hedefimiz bu kıymetli eseri Fatih’in Bosna fermanı gibi markalaştırmak.

II. Abdülhamit’in “Erzurum Ahalisine” başlığıyla kaleme aldığı bu hümayunun şehrin muhtelif yerlerine, okullara, tabyalara, kongre binasına anıt, levha gibi farklı biçimler- de asılması, şehrin kimliği ve tarihi açısından önemlidir. Bilhassa fermanın Erzurum’un girişine ve Aziziye tabyalarına granitten levhalar biçiminde yazılıp anıtlaştırılması elzemdir.

Fermanın Latinize edilmiş hali:

Erzurum Ahalisi! Vatanın muhafazası uğurunda düşman-ı umumiye karşı ibrâzına niyet ettiğiniz gayretinizden ziyâdesiyle hoşnud oldum. Davamızın Hakk’a makrûniyetinden ve avn-i İlahî’ye mazhariyetimizden emin bulunduğumuzdan, meşru olan davamızın yine meşru ve mesud neticelerini kazanmak için son dereceye kadar fedakârlık ihtiyar etmelisiniz. Çünki, devletimizin tamamiyet-i mülkiyyesi zıman-ı emine merbut olmağla, Hudâ-negerde, Erzurum şehrini düşman istila etse bile, oranın yine memalik-i şahanemizden madudiyetine halel gelmeyeceğinden, ancak düşmanın memleketimizde bulunacağı zamanda hakkınızda bila-tereddüd reva göreceğine emsal-i kesi- resi şahid olan türlü zulüm ve mekidetinden dolayı, İslam ve Hıristiyan kâffe-i tebaamızın ırz u namus ve mal ve canları muhtel olup, vatanımızın muhafazasında ka- yıdsızlık gösterdiğiniz için hükûmet-i meşruanıza karşı namlarınız lekedâr ve alude-i şeyn ü âr olur. Binaena- leyh, selametinizi memleketimizin muhafazasında bilip ve Liva-yı Osmanî’nin zill-i himayetine sığınıp def’-i sail emrinde nihayet dereceye kadar çalışmanızı hassaten emr ü tavsiye eder, cümlenizi Hakk Teala’nın avn ü inayetine emanet eylerim. fi 27 Teşrinievvel sene 93.                                    Murat ERTAŞ

Erzurum Araştırmaları