STRATEJİK OLARAK ERZURUM
Bilişim teknolojisi ve bilgisindeki hızlı gelişim ve sürekli yaşanan dinamik değişim bilgi asrı denilen günümüzde küresel yaklaşım içinde yerel değerlerin ön plana çıkarılarak, bu değerleri baskın bir şekilde tanıtıp, pazarlamayı becerebilen ülkelerin dünyaya hâkim olma imkânını sağlamıştır. Özellikle gelişen ekonomi ve teknoloji ile birlikte artan askeri hareketlilik ile paralel yaşanan kültürel değerlerin kendilerini ifade etme arayışları da dünyada uluslararası ilişkileri daha dinamik ve farklı bakışların sergilendiği bir mecraya çekmiştir. İşte uluslararası sistemdeki bu dinamik dönüşüm şehirleri de uluslararası ilişkiler içerisinde ülkeleri ve ülkelerinin de içinde bulunmuş olduğu uluslararası örgütler gibi bir aktör haline getirmiştir. Tabi ki bu aktörlükte başarılı olacak veya başarılı olmaya aday olan şehirlerin, coğrafik, kültürel, tarihi açıdan önem taşımalarının yanı sıra psikolojik ve sosyolojik açıdan rekabete hazır ellerinde ki potansiyel ekonomik kaynakları etkin kullanabilecek ve çağın sunduğu teknolojik imkânlardan en iyi şekilde faydalanabilecek kabiliyette olmalarını gerekli kılmaktadır.
Sovyetler Birliğinin yıkılması ile birlikte bir anda dünyanın en önemli aktörlerinden birisi haline gelen Türkiye; bölgesel ve küresel bir güç unsuru haline gelmek için Balkanlar, Ortadoğu, Kafkasya, Orta Asya, Karadeniz ve Akdeniz bölgelerine yönelik ciddi politikalar üretmek zorundadır. Bu Türkiye’nin bulunmuş olduğu coğrafyanın bir zorlamasıdır. İster istemez bu coğrafya üzerinde bazı şehirler ön plana çıkmak zorundadır. Bu şehirlerden biri ise Erzurum’dur. Erzurum Kafkaslar ve İran üzerinden Ortadoğu ve Orta Asya için Türkiye’nin geliştireceği politikaların ve açılımların merkezi olabilecek özelliklere sahiptir. Güçlü bir stratejik yapının oluşmasında ana unsur coğrafya, ekonomi, kültür ve tarihtir. Bu unsurları güçlendiren diğer unsurlar ise siyasi, politik, dini, sosyolojik ve psikolojik değerlerdir. Bu hususların her birinin Erzurum da ne derecede güçlü ve baskın bir şekilde yaşandığı aşikârdır.
Erzurum stratejik önemi büyük olan Türkiye’nin stratejik değeri çok büyük olan ili ve şehridir. Bu şehrin uluslararası arenada hak ettiği yeri alması için ilk önce kendi ülkesi içerisinde hak ettiği öneme kavuşması gereklidir. Bundaki en büyük görev Erzurum elitine düşmektedir. Kendi yerel değerlerinden evrensel mesajlar üretebilecek psikolojik güvene, kültürel aidiyet hissine, tarih bilincine, mekân idrakine ve zihinsel donanıma sahip olan Erzurum eliti bu zorlu görevin temel dinamiği olmak zorundadır. Bu dinamiğin harekete geçmesi için gerekli araştırma merkezlerini ve üniversite enstitülerinin kurulması şarttır. Erzurum kimliğini ve belleğini oluşturan nüfus kaybının önlenmesi, göç olayına çare bulunması gereklidir. Bunun yanı sıra Erzurum’dan başka illere göçen hemşeriliklerimizi güçlü bir lobi yapacak tarz da örgütlememiz şarttır. Farklı yabancı dilleri çok iyi konuşabilen dil uzmanlarımızı yetiştirmek şehrin turizm, ekonomik ve kültürel alanda hizmet etmelerini sağlamamız gerekmektedir
Erzurum stratejik çalışmalarının başarıya ulaşması için edilgen politikalardan vazgeçilmeli, aktif ve dinamik politikalar uygulanmalıdır. Merkezi yönetimden bekleme yerine, sorunları şehir eliti belirlemeli, çözüm önerilerini şehir politikacıları geliştirmeli ve merkezi hükümete proje ve fikirler üretilerek gidilmelidir. Bu noktada Erzurum eliti, Erzurum siyasetçisi, Erzurum halkı arasında köprü görevi yapacak sivil toplum örgütlerinin kurulması ve güçlendirilmesi ve gerekli yerel çalışmaların yapılması için herkes elinden gelen fedakârlığı sağlamak zorundadır. Stratejik zihniyet( yönetim ve liderlik) belirlenmeli bunun için yerel demokrasiye gereken önem gösterilmelidir.
Geleceğin Erzurum şehrini kurup rakipleriyle rekabet edebilmesi için stratejimizi bir an önce oluşturmak, sistemimizi buna göre kurmak, politikalarımızı tespit ederek uzun, orta ve kısa vadeli planlarımızı yaparak, programlarımızı ve projelerimizi uygulamamız gereklidir.
JEOCOĞRAFİK VE ASKERİ AÇIDAN ERZURUM
Erzurum; Türkiye’nin politika üretmek zorunda olduğu bölgelere sınır teşkil eden illere komşu ve bunları birbirleriyle bütünleyen bir konumda bulunmaktadır. Bulunmuş olduğu coğrafik bölüme adını birlikte verdiği Kars gibi Kafkasya’nın bir doğal uzantısı olmaktadır. Bu ilimiz üzerinden Erzurum’un Kafkasların içlerine, Grozni’ye kadar etki edebilirken, Hazar denizi üzerinden Orta Asya’ya hitap edebilmektedir. Rize ve Artvin illeri üzerinden Karadeniz ülkelerine de etki bölgesi içine dâhil edebilme imkânına sahiptir. OVİT tünelinin açılmasıyla birlikte Doğu ve Kuzey Avrupa ve Rusya’ya deniz yoluyla bağlanma imkanına kavuşacaktır bu açıdan incelendiğinde Deniz hâkimiyeti kapsamında bakıldığı zaman Doğu ve Kuzey Avrupa’ya Karadeniz yoluyla açılma olanağına sahip olan bir şehir pozisyonuna gelmektedir. Gümüşhane, Erzincan, Bingöl ve Muş illeri üzerinden Anadolu’nun değişik bölgelerine bağlanmaktadır. Bu iller üzerinden Asya, Afrika ve Avrupa’nın birleşim noktasını teşkil eden Erzurum bir boğaz özelliğini kazanmakta adeta Anadolu’nun
jeopolitik kilidi olmaktadır. Özetleyecek olursak Erzurum Kafkaslar üzerinden Hazar denizinin güneyinden orta Asya ya, oradan Basra körfezinden Orta Doğu’ya, Anadolu’dan Karadeniz’e kadar geniş bir coğrafyaya hâkim olabilecek konumdadır.
Erzurum sahip olmuş su kaynakları itibariyle coğrafik üstünlüğünü pekiştirmektedir. Orta Doğu açısından son derecede önemli olan iki su kaynağından biri olan Fırat ırmağının kaynağını teşkil eden Erzurum bu özelliği itibariyle kendisine kutsallık ithaf edilmiştir. Orta Doğuya Fırat ile hayat veren Erzurum Aras ırmağı ile Kafkasya’ya Çoruh ırmağı ile de Karadeniz havzasını sulamaktadır.
Erzurum sahip olmuş olduğu coğrafya nedeniyle ülkelerin rekabet etmiş olduğu merkezi bölgenin tam göbeğinde yer almış, ekonomik, askeri ve kültürel açıdan son derecede önemli bir merkez haline gelmiştir.
Doğuda Artvin’den başlayarak Iğdır’da Küçük Ağrı dağının eteklerinde son bulan Gürcistan, Ermenistan, Nahcivan sınırlarından (eski Sovyetler Sınırı) başlayan bir boğazın uç kısmını oluşturan Erzurum bu özelliği sayesinde Rus Stratejisi olarak bilinen Avrasya kara gücü ile Amerikan Stratejisi olarak bilinen deniz hâkimiyeti stratejisinin kesiştiği bir noktadır. Rusya açısından Steplerden almış olduğu gücü sıcak denizlere indirecek olan bu noktaya hâkim olması son derecede önemli iken, şimdinin tek süper gücü olan Amerika için ise kendisine rakip olan Rusya’nın bu geçide hâkim olmasına engel olmak son derecede önemlidir. Bu özellikte olan Hayber geçidini kontrol etmek amacıyla Afganistan’da yaşanan askeri ve politik mücadele ile yine aynı özellikte olan Balkanların savaş ve siyasi tarihi bu konu hakkında bir fikir sahibi olmamıza yeteceğine inanmaktayım. Hava stratejisi yaklaşımında dahi Erzurum stratejik bölgeleri kontrol edebilecek, kara ve deniz hâkimiyetini destekleyecek bir üs olarak değerlendirilebilecek yapıya sahiptir.
Erzurum’a kadar doğudan batıya doğru sınırlı alanlarda yayılma imkânı bulan düşman kuvvetleri Erzurum’u geçtikten sonra beş kol halinde Anadolu içlerine ve oradan diğer bölgelere yayılma imkânına kavuşacaktır. İşte bu minicik bilgi bile Erzurum çevresinde neden bu kadar çok tabyanın yapıldığının ve Erzurum’un bir savaş meydanı haline geldiğini açıklamaya yetecektir.
Bu konuda son söz olarak şunu belirtmek isterim ki bugün Erzurum aktif bir dış politika stratejisini belirleyen Türkiye’nin sadece savunma merkezi değil aynı zamanda bir saldırı merkezi olarak hazırlanması gereklidir. Bunun için Erzurum hem diplomatik hem de ekonomik açıdan beslenmeli ve desteklenmelidir. Erzurum sahip olduğu askeri konum üstünlüğünü Türk, Azeri, Gürcü, Ermeni ve İran ilişkilerinin görüşüldüğü bir merkez haline getirilerek uluslararası boyutta daha da güçlendirebilir.
JEO EKONOMİK AÇIDAN ERZURUM
Erzurum yer altı kaynakları açısından zengin bir coğrafyaya sahip olduğu kadar. Bitki örtüsü itibariyle de büyük bir doğal kaynağa sahiptir. Erzurum iklimin etkisiyle sahip olmuş olduğu bitkisel örtüyle hayvancılık ve arıcılık sektörlerine liderlik yapabilecek bir konumda bulunmasının yanı sıra coğrafik üstünlüğü ile büyük bir lojistik merkez olma kapasitesine de sahip olmaktadır. Bunun yanı sıra yeraltı kaynakları itibariyle de ciddi bir zenginlik kaynağını içinde barındırmaktadır. Kafkas petrol bölgesine olan yakınlığı, Basra ve Hazar bölgesinin Kafkaslardan, Karadeniz’e geçiş ayağını oluşturan istikrarlı bir noktasıdır.
Bir enerji nakil hattı merkezi olarak değerlenen Erzurum, Kars, Ardahan üçgeninin merkezi şehri olarak İran, Rusya, Kafkas ülkelerine yönelik bir cazibe merkezi haline getirilmesi halinde, Hong Kong gibi dünyanın sayılı üretim, teknolojik ve finansman merkezleri arasına girebilecektir.
Birçok ekonomik özelliğe sahip olan il maalesef ithal ikame ekonomisi döneminde yurdumuzun birçok yerinde olduğu gibi ihmal edilmiş hak ettiği öneme ve yere ulaşamamış, gelişimi sağlanamamıştır. Askeri değerinden dolayı özellikle soğuk savaş döneminde ciddi ekonomik yatırımların yapılmasından çekinilmiştir. Bundan dolayı başta eğitim ve sağlık hizmetleri olmak üzere birçok toplumsal alt yapı alanında geri kalmıştır. Katma değeri yüksek iş alanlarının kurulamaması veya var olanların düşük kapasitede çalışmak zorunda kalması nedeniyle sürekli olarak göç vermektedir. Bu şehrin jeo kültürel yapısı için ciddi bir sıkıntıdır. Yetişmiş insan kapasitesi şehrin güçlü jeo stratejik yapısına göre yetersiz kalmıştır.
Erzurum ekonomik alanda hak ettiği seviyeye gelebilmesi için ithal ikamesine dayalı ekonominin olumsuz etkilerinin giderilmesi gereklidir. Bölgenin ve ilin sermaye ihtiyacını ve profesyonel yönetim ve danışmanlık eksikliğini kapatacak bir risk sermaye örgütünün kurulması ithal ikamesi politikaların olumsuz
etkilerini giderici ilk adım olacaktır. Bu noktada yapılması gereken bir diğer önemli çalışma ise Türkiye’de gerçekleştirilmek istenen ekonomik dinamizmin oluşturulması süreci içerisinde yeni bir ekonomik dinamik alanının oluşturulmasıdır. 1980’li yıllarda oluşturulan Kayseri, Konya şehirlerinin önderliğinde oluşturulan İç Anadolu dinamik ekonomik alanı ile 1990’lı yıllarda Adana, Kahramanmaraş ve Gazi Antep şehirlerinin liderliğinde gelişen Akdeniz dinamik ekonomik alanlarına en kısa süre içerisinde Erzurum, Sivas, Rize, Van şehirlerinin önderliğinde gerçekleştirilecek yeni bir ekonomik dinamik alanının ilave edilmelidir. Böylece Türkiye; Kafkaslar, Hazar ve Basra bölgesine ekonomik çıkar oluşturma fırsatını da elde edebilecektir. Bu ekonomik dinamizm bölgesinin diğerlerinden en önemli farkı direkt olarak uluslararası bir ekonomik dinamik bölgesi olmasıdır. Türk, İran, Rus, Kafkas bölgelerinin kesişim noktası olarak zaman içerisinde Ekonomik İşbirliği Teşkilatı (ECO)üyesi olan ülkeler ve Karadeniz Ekonomik İşbirliği Örgütü( KEİÖ) üye olan ülkelerine hitap eden bir cazibe merkezi olabilecek konumda olan Erzurum bu dinamik bölgenin merkezi olacaktır. Bunun için Erzurum ve çevresinin ekonomik alanda planlamaları yapılırken bu uluslararası örgütlere yönelik değerlendirmelerinde yapılması gereklidir.
JEO KÜLTÜREL VE TARİH AÇIDAN ERZURUM
Erzurum her şeyden önce bir imparatorluk şehridir. Erzurum, birçok imparatorluklara ve medeniyetlere ev sahipliği yapan, Rus savaşları ve Milliyet isyanlarının etkisini yaşayan, çok kültürlü ve milletli olan Osmanlı imparatorluğunun yıkılış döneminde ilk antiemperyalist hareketin fikri yapısının oluşturulduğu ve bu hareketin başarıya ulaşması ile birlikte modern ulus devletin temellerinin atıldığı tarihi açıdan önemli bir şehirdir.
Bu tanıma dikkat edecek olursak Erzurum şehrinin aslında kendisinin tarihi bir değer olduğu ortaya çıkmaktadır. Bu noktada böylesine önemli olan bir şehrin tarihi bir koruma alanı olması gereklidir. Böyle bir şehrin korunması ve başarılı bir stratejinin oluşturulması için şehir kimliği ve tarihsel belleğin oluşturulması şarttır. Böylesine önemli olan şehirlerde şehir coğrafyası ve şehir tarihine uygun bir şehir yaşantısının sürdürülememesi çatışmalara ve uyumsuzluklara neden olmaktadır.
Tarihin en derin zamanları içerinde gelmesine rağmen bu şehrin tarihi bir şehir olduğunu gösteren bütün emareler yok edilmiştir. Tarihi gelişimine ve yapısına uygun bir planlama ve şehir sistematiği oluşturulamamıştır. Bugün Erzurum jeo tarihi itibariyle değerlendirilememiş. Hakkında yeterli yerel ve şehir tarihi çalışmaları yapılamadığından dolayı hızlı bir şekilde tahrip edilmiştir. Bu yapılan ağır tahripler neticesinde şehir belleği ve mimarisi yok edilmiştir. Bu kapsamda yapılan en büyük hata ise Erzurum şehri ve halkı için ileride en ağır tarihi ve ekonomik tehdidi oluşturacak olan Ermeni iddialarına karşı elimizi kuvvetlendirecek olan Ermeni mezalimine ilişkin izlerin silinmesi olmuştur. Milli mücadelenin önemli şehri olan Erzurum bu konumunu cumhuriyet içerisinde pazarlayamamıştır. 19 Mayıs 11 Eylül tarihleri arasında önemli bir ayağı teşkil eden 23 Temmuz başta Erzurum halkı olmak üzere Türk halkına anlatılamamış, Milli mücadele dinamizmi ve coşkusu şehre aktarılamamıştır. Rus işgalleri ve Ermeni mezalimine ilişkin en kuvvetli direniş noktasını oluşturan aidiyet duygusu şehirden silinmeye başlamıştır. Bu hatalar Erzurum’un ileride uluslararası sistemde hak ettiği güçlü konuma gelmesinde karşılaşacağı en büyük olumsuzluk olarak durmaktadır.
Erzurum bir imparatorluk şehri olduğunu yukarıda söylemiştik. Bir imparatorluk şehri olarak Erzurum çok kültürlülüğe alışık bir şehir olarak karşımıza çıkmaktadır. Erzurum geniş bir coğrafyanın kilit noktası olarak uluslararası ticaretin merkezi olarak, geçmişinde kadim kültürlerinde geçiş noktası olmuştur. Bu geçiş noktasında Dadaşlık kavramını besleyen sosyolojik ve kültürel değerlerini tarihsel birikimi ile birlikte coğrafi alanda uygulaması ile Erzurum dünya üzerindeki yerini belirler. Dolayısıyla Erzurum Dadaş kimliği ile hayat, tarihi ile bir hakikat, kültürü ile bir ülküdür. Bu ülkü Avrupa kültürü ile bütünleşme amacı doğrultusunda yürütülen etnik, mezhep ve yabancı kültürel amaçlı yapılanmalara karşı durarak Dadaşlık kültürünü ilk önce Türkiye’ye ve daha sonrada dünyaya açılması hedefini, etnik, dinsel ve siyasi çatışmalara girmeden, ayrımcılığa karşı birliği sağlamayı ifade edecek tarzda simgeleştirilmeli ve tanımlanmalıdır. Bu tanım ve simgeleştirme de tarihte batı medeniyetine karşıtlık oluşturan en büyük medeniyetin son güçlü temsilcisi olan Osmanlı devletinin ve bugün onun varisi olan Türkiye’nin kuzey doğu kesimindeki en büyük kültür, ekonomik, askeri merkezi olarak Erzurum kadim medeniyetlerin batı medeniyetleri arasında geçiş sağlayabileceği vurgulanmalıdır. Bu tanım ve simgeleştirme başarılı olduğu takdirde ilk antiemperyalist harekete ev sahipliği yapan ve emperyalist işgalden ilk kurtulmayı başaran şehir olarak Erzurum tanımlanabilir. Böylece Erzurum, emperyalist hareketler neticesinde batı medeniyeti etrafında toplanmak zorunda kalan medeniyetlerin kendi kültürel birikimleri ve tarihsel değerlerini aktarabilecekleri bir birleşim noktası olarak uluslararası sistemde tanınan bir şehir olarak ta ön plana çıkabilir. Bu şekilde içinde kuvvetli bir kültürel aidiyet duygusunu ifade eden Dadaşlık ile şehir kimliği birleştirilirse Erzurum dünya şehirleri içerisinde saygın bir konuma getirile bilinir. Bu saygın konumu ile Erzurum mahalli kültürlerin tanıtıldığı bir kültür merkezi durumuna getirilebilir.
Bu noktada Türkiye ve Erzurum için sıkıntı çıkarabilecek iki ana unsur vardır. Bunlardan ilki Misak-ı Milli sınırlarını ve yeni oluşturulan ulus devleti koruma amacıyla batı eksenini rahatsız eden birçok milli ve manevi değerlerden vazgeçilerek oluşturulmaya çalışılan yeni kültürel yapıya yönelik temelsiz politikaların varlığıdır. Bu şekilde bir yaklaşım sürdüğü müddetçe Erzurum için bir kültürel merkez olma yönünde gerekli olan Devlet destekli politikalar üretilemeyeceği gibi bu şekilde bir kültürel sisteme sahip olan bir ülkenin şehri olarak uluslararası arenada gerektiği gibi inandırıcı bir pazarlama ve tanıtma çalışması da yapılamayacaktır. Bunda sağlıklı bir eğitim sistemi kuramamamız ve kültürel politikalar ve uygulamalar neticesinde elit kesimin üzerinde ciddi bir kimlik bunalımına düşürmesi nedeniyle kendi kültürünü ifade etme ve tanıtımına katkıda bulunmada yaşayacağı yetersizliğin payı yüksektir. Diğer sıkıntıya sebep verecek olan husus ise sürekli olarak farklılığına vurgu yaparak terör eylemleri düzenleyen PKK terör örgütünün varlığıdır. Bu Erzurum’un temsil etmiş olduğu coğrafik bölgede hem siyasi, hem ekonomik hem de kültürel açıdan sıkıntıya sebebiyet veren bir güvenlik sorunu olarak istikrarsızlığa neden olmaktadı