Erzurum Derken Düşünmek Lazım
Anadolu’daki en eski yerleşim merkezlerinden biri olan Erzurum doğu – batı arası bir geçiş noktasında bulunmaktadır. Asya kıtasının son durağı İran coğrafyasıyla Asya’ya giriş kapısı Anadolu arasında çift yönlü bir kapıdır. Bu nedenle, Erzurum, İran’da kurulan her siyasi gücün ilgisini çekmiş ve Anadolu’da bulunan siyasi güçle İran coğrafyasındaki siyasi göçün mücadele sahası olmuştur. Bu nedenle şehir, belki tarihte hiçbir yerleşkenin başına gelmeyen acılara duçar olmuştur.
Aslında Erzurum’a “kara boğaz kesende, denile bilir. Doğudan gelen yollar 1850 rakımında bulunan bu şehirde birleşir şehrin çıkışında tekrar ayrılırlar.
Gürcistan’dan, Ermenistan’dan, İran’dan, Van üzerinden Irak’tan ve Muş’tan gelen bu yollar Erzurum’da birleşir, hemen Şehrin çıkışında Anadolu içlerine doğru devam eder. Çat üzerinden, Bingöl ve ötesi, Aşkale’ye varmadan İspir üzerinden Rize. Aşkale çıkışında Bayburt üzerinden Trabzon. Erzincan’a varmadan Muti köprüsünden Tunceli’ye doğru ve Erzincan üzerinden Anadolu içlerine.
Yine Erzurum’dan doğan sular üç denize ulaşır: Aras nehriyle Hazar denizine, Karasu nehriyle Basra körfezine, Çoruh nehriyle Karadeniz’e varır.
Zengin su kaynakları, tarıma elverişli alanlarıyla milattan önce 4000’lere uzanan Erzurum, pek çok devlete ve medeniyete ev sahipliği yapmıştır. Hattiler, Roma, Gürcüler, Saltuklular, Moğollar, İlhanlılar, Karakoyunlular, Akkoyunlular ve Osmanlı ve Türkiye Cumhuriyeti.
Bu medeniyetlerden günümüze ulaşan önemli eserler:
Erzurum, kalesi, Çifte Minareli Medrese, Ulu Cami, Üç Kümbetler, Yakutiye Medresesi, Aziziye ve Mecidiyenin de aralarında olduğu 20 tabya, “Doğu’nun Ayasofya’sı” olarak adlandırılan Öşvank Kilisesi ile Meryemana Kilisesi, kervansaray, han, hamam, çeşme, cami, medrese ve kümbetlerden oluşan kültürel mirasıyla tarihe ışık tutar.
Boğazlar Anadolu coğrafyasında, Batı Anadolu bölgesi için ne önem Arz ediyorsa Erzurum da doğu bölgesi için aynı öneme sahiptir.
İbn-i Haldun’un dediği gibi; coğrafya kaderimizdir.
Evet
Coğrafya Erzurum’un kaderi; bu kadere gereken değer verilmediğinden günden güne eriyerek sıradan bir şehre dönüşüyor. Bu dönüşüm ileride ülke için kötü bir yazgıya dönüşebilir.
En başta gelen sorunlardan biri şehrin sürekli göç vermesi; şehir nitelikli göç verirken, bu niteliğin yeri doldurulmadığı gibi demografik yapısında da büyük dönüşüme neden olmaktadır.
Şu unutulmasın ülke olarak Erzurum’u kaybedersek, tekrar 1917 yılının şartlarına geri döneriz.
Bu kez bir kurtarıcımızda olmaz…
Şehrin merkez ilçesi Yakutiye maalesef büyük dönüşüm içerisinde. Şu an itibariyle eski mahalleler yıkılmış veya yıkılmaz üzere. Bu mahalleler halkı kendini Erzurum’la özdeşleştirmiş ve kendilerini Erzurumlu gören kitlelerden meydana geliyordu. Bu dönüşüm hareketiyle, merkezden çevreye doğru itelenmiş oldular. Dönüşüm sonrası ise bu ilçenin merkezine yerleşecek sakinlerin ne kadarı kendilerini Erzurumlu olarak hissedecekler?
Yine büyük oranı Yakutiye ilçesi sınırları içerisinde bulunan Daphan ovası çok hor kullanılarak ovada buluna yerleşkeler adeta göçe zorlanmakta.
Yıllar öncesi bazı köylerin arazileri üniversiteye ve havalına dönüştürülürken daha sonra bu arazi üzerine ikinci bir üniversite kurularak şehrin gerçek sahipleri böylece ötelenmiş oldu.
Çevre yolu ovanın tam ortasından geçirilerek ova parçalandığı gibi, şimdide çevre yolunun çevresi depo ve sanayi sitelerine dönüştürülerek tarım arazileri katledilmekte. Buda yetmemiş gibi paralı otoban projesi ovanın toplulaştırma yapılan ve tescilli tarım alanından geçiyor. Bu yolla, ova kuzey kesiminden de bölünmüş olacak.
Allah, iki bin rakımında bu millete; tarım ve hayvancılık potansiyeli olan bir ova vermiş, biz ise bu ovayı bölmek ve başka alanlarda kullanmaya çalışıyoruz.
Buda yetmemiş gibi; bir “hobi” sevdamız nedeniyle hobi ev demeye dilim varmıyor; adeta tarım alanın ortasına karikatür evler yapılmış.
İlgililere duyurulur; bu yasal bir boşluktan kaynaklanıyor oda ahşap evlerde ruhsat aranmaması.
Bunun yerine boşanan köylerde arsa durumunda olan parseller değerlendirilerek; hem köyler daha modern bir görünüm kazanır hem de birkaç aylığına da olsa köylerde nüfus artışı yaşanır atıl durumda olan araziler bu şahıslara kiraya verilerek üretim artışı sağlanabilir.
Başka ne yapıyoruz?
Daphan ovasında toplulaştırma çalışmaları yapıldı, güzel bir gelişme; lakin bu tarım alanlarında sulama şekli olarak vahşi sulama yöntemi uygulanmaya başlandı, sulama konusunda bilinçsiz olan üretici suyun cazibesine kapılarak adeta toprağı yıkamaktadır. Böyle giderse kısa sürede bu alan bir tuz yatağına dönüşecektir.
Ayrıca açılan drenaj kanalları suyla dolduğundan ova yavaş yavaş taban suyunun da yükselmesiyle adeta bataklığa dönüşmektedir. Birde buna kuş cenneti projesi eklenip drenaj kanalların temizlenmesi yasaklanınca bataklığa dönüşüm Daphan ovasında hız kazanmış durumda.
Evet
Bir kuş cennetimiz olacak; lakin Daphan ovasında yaşayacak insan olmadığı için Erzurum’un bir tarafı da boşalmış olacak. Bu köylerin insansızlaştırılmasının Erzurum’a getireceği olumsuz sonucu düşünmek bile istemiyorum.
Bu coğrafyada Allah bize böyle bir şehir ve ova verdiği halde kıymetini bilemiyoruz.
Teker teker Erzurum’un ilçelerini incelediğimiz zaman her bir ilçenin değişik potansiyelinin olduğu görülecektir; maalesef ilçelerimizdeki potansiyellerini de değerlendiremiyoruz.
Not: ‘Erzurum’a sahip olan milletler Anadolu’ya da sahip olur’
Seyfullah AYDIN