Erzurum Coğrafyasının Askerî Açıdan Önemi Ve Yüklediği Tarihî Sorumluluk

Erzurum Coğrafyasının Askerî Açıdan Önemi Ve Yüklediği Tarihî Sorumluluk

Em.Topçu Kd.Albay TESUD Erzurum Temsilcisi

Erzurum coğrafyası incelendiğinde; ilk bakışta doğu ve kuzeydoğu istikametinde yelpaze gibi açılmış, aralarında yüksek sıradağların bulunduğu vadiler dikkati çekmektedir. Bu yüksek dağlar ile vadilerin oluşturduğu yelpazenin merkezinde Erzurum ovası bulunmaktadır.

Harp tarihi incelendiğinde; istila kuvvetlerinin hep bu vadilerden, askerî ifadesiyle “yaklaşma istikametlerinden geldiği veya gelmeye çalıştığı görülmektedir. Aynı şekilde, Anadolu’yu savunan Türk kuvvetleri de bu vadilerde ilerleyerek, gerektiğinde aşılması çok zor dağları aşarak düşmanı topraklarımızdan atmaya çalışmıştır. Yaklaşma istikameti dediğimiz bu vadilerde ilerleyebilmek için de vadinin her iki yanında bulunan ve aşılması güç yüksek dağlara hâkim olmak gerekmektedir. Genel yaklaşma istikametleri Erzurum’da birleşmektedir. Düşman hangi istikamette gelirse gelsin, hedefi Erzurum’dur. Resim 1

Erzurum’a kadar ilerlemenin vadilere bağımlı ve zor olmasına karşın şehir merkezinin savunması için sınırlı imkân sağlayan Top Dağı ve Kiremitlik Tepe haricinde yeterli hâkim arazi ve doğal engel bulunmamaktadır. Bu nedenle de topçu silahlarındaki mendzil artışına paralel olarak, şehri daha ileriden savunabilmek için tabyaların yapımına ihtiyaç duyulmuştur. Bu tabyaların inşasıyla birlikte şehrin de çevresine toprak setler yapılmış, giriş çıkışların kontrollü olarak sağlanabilmesi için de kapılar kullanılmıştır. Şehri çevreleyen surları ve kapıları gösteren A Yarbay Fuat Bey tarafından çizilmiş Erzurum Şehir Haritası’nın Harp Akademileri Komutanlığı’nca basılmış sureti Resim-2’dedir.1 1904 yılında yapılmış olan bu harita o dönemin Erzurum’u hakkında çok önemli bilgileri içermektedir.”

Erzurum, askeri birliklere sağlayacağı geniş barınma imkânı ve tarıma elverişli bereketli toprakları ile tarih boyunca Anadolu’yu işgal etmek isteyen kuvvetlerin iştahını kabartmış ve ileri harekât için elde edilmesi zorunlu ilk hedef ol- muştur. Ordunun beslenme sorununun yerinde çözümüne imkân sağlaması, idari ve lojistik tesislerin kurulması ve işletilmesine müsait oluşu bölgenin askerî değerini artırmaktadır. Erzurum’u ele geçiremeyen bir kuvvetin ilerlemesi; Erzincan’ı, Bayburt’u, Gümüşhane’yi veya daha ileri bölgeleri ele geçirmesi ve elde bulundurması mümkün değildir.

Erzurum coğrafyası bu önemli konumu ve fizikî yapısı nedeniyle sürekli savaşlara sahne olmuş; Erzurum halkı da askeriyle birlikte bu savaşlarda memleketini savunmak için varını yoğunu ortaya koymuştur. Genellikle Aziziye Tabyala- rı’nda Erzurum halkının yazdığı destan yaygın olarak bilinmektedir, fakat Erzurum halkının kahramanlığı bununla sınırlı değildir. Örneğin; Mehmet Arif Bey, bu savaşın hemen öncesinde yapılan Deveboynu Muharebesi’nden bahsederken şu ifadeleri kullanmaktadır:

“Yolda piyade ve süvari birçok ahali dahi silahlı olarak, şehir dışındaki Gümüşlü kümbet yoluyla “Allah, Allah” naralarıyla Deveboynu’na doğru koşup gidiyorlardı. Dürbünle bakınca; düşmanın, harp hattımızın her noktasından taarruza geçtiğini gördüm. Fakat asıl taarruz noktası, sağ cenahımızı teşkil eden Topalak Köyünün önündeki firkamızın bulunduğu yerdi. Bu hali gören ahali, hep ordunun sağ cenahına doğru çekilip gittiler; oradaki kuvvetlerimize yardım etmek üzere ateşe saldırdılar.2” Gözleriyle duruma bizzat şahit olan Mehmet Arif Bey, sonuç olarak; “Erzurum ahalisi, Deveboynu muharebesinde, milli hamiyet ve şecaatlerini ispat etmişlerdi”3 diyor.

Bu bölgenin önemini, Padişah II.Abdulhamid’in Gazi Ahmet Muhtar Paşa’ya hitaben yazdığı telgrafta da görmekteyiz:

“Bu günkü bulunduğunuz mevki, Anadolu’nun en mühim noktası ve düşmanın göz diktiği yerdir. İşte bu mevki, büyük bir tehlike içinde bulunuyor. … Erzurum’a düşmanlar ayak basar ve istila ederlerse, böyle feci bir hadisenin devlet bünyesinde açacağı maddi ve manevi yaraları size tarif etmeğe hacet yoktur.”4 Anadolu’nun savunması, büyük ölçüde Erzurum’un durumuna bağlıdır. Tarihimiz göstermiştir ki; Erzurum düşerse Anadolu’nun kapıları ardına kadar açılmakta, Erzurum düşmeyip direndiği sürece de Anadolu güvende olmaktadır.

KAYNAKÇA

KONUKÇU, Enver; Selçuklulardan Günümüze Erzurum, Erzurum Ticaret ve Sanayi Odası Yardım Araştırma ve Geliştirme Vakfı Yay., Ankara, 1992

Mehmet Arif Bey; Başımıza Gelenler, Haz.:M.Ertuğrul DÜZDAĞ, İz Yayınları, İstanbul, 2006

YURTTAŞ, Hüseyin; “Fuat Bey’in Erzurum Haritası” Atatürk Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü Dergisi, Sayı:15, Erzurum

1 ‘bkz.: YURTTAŞ, Hüseyin; “Fuat Bey’in Erzurum Haritası” Atatürk Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü Dergisi, Sayı:15, Erzurum, 2000.http://www.turkiyatjournal.com/Makaleler/1664147911_5.pdf)

2 Mehmet Arif Bey; Başımıza Gelenler, Haz.:M.Ertuğrul DÜZDAĞ, İz Yayınları, İstanbul, 2006, s.596.

3 age,s.632

4 KONUKÇU, Enver; Selçuklulardan Günümüze Erzurum, Erzurum Ticaret ve Sanayi Odası Yardım Araştırma ve Geliştirme Vakfı Yay., Ankara, 1992, s.549.                                                                                                                                        Yazar: Sabri TOPDAĞI

Bir yanıt yazın