Hamidiye Alayları yada Hamidiye Hafif Süvari Alayları, Osmanlı padişahı II. Abdülhamit‘in Doğu Anadolu‘da oluşturduğu çalışmalarına 1890 yılında başlanılmış, 1891 yılında fiilen kurulmuş Terekeme – Kara papaklardan, Kürtlerden, Doğu Anadolu’da yaşayan Türk halklarından, Türkmenlerden ve Yörüklerden oluşan Osmanlı birlikleridir.
Ermenilerin 13 Haziran 1878’de Berlin Konferansı‘na “Ermenistan’a ilişkin Proje” sunması ve bu projenin olumlu karşılanmasından sonra Osmanlı Devleti sınırları içindeki terör ve katliam eylemleri hızlandı. Ermeni Hınçak ve Taşnak örgütleri düzenli ordu haline dönüştü. Rusya Şark Vilayetlerine yönelik emellerini açıkça ifade etmekteydi ve işgal hazırlıklarına başlamıştı.
Osmanlı devletinin yenilgisiyle biten harbin neticesinde ilk önce yeşil köyde sonrasında 13 Temmuz 1878 günü Berlin’de imzalanan antlaşma ile Osmanlı devleti topraklarında yaşayan gayri Müslim ve özellikle Ermenilere çok geniş haklar tanınmıştı. Bu antlaşmanın 6. maddesine göre “Osmanlı devleti, halkı Ermeni olan eyaletlerde mahalli ihtiyaçların gerektirdiği ıslahatı yapmaya ve Ermenilerin Çerkez ve Kürtlere karşı huzur ve güvenliklerini garanti eder. Ve bu konuda alınacak tedbirleri bildireceğinden, bu devletler söz konusu tedbirleri gözeteceklerdir.”
Anlaşmanın sonunda başta Rusya olmak üzere ve diğer Avrupalı devletlerden güç alan Ermeniler,1890 yılında Erzurum,1892-1893 yıllarında ise Kayseri, Yozgat, Çorum ve Merzifon,1894 yılında ise Sason’da Osmanlı devletine karşı isyan ettiler. II. Abdülhamit, doğu meselesi adı altında, Avrupalı devletler tarafından istenilen reformların, Hıristiyan tebaa için önce özerklik sonra bağımsızlık; Osmanlı Devleti için de zayıflama ve parçalanma anlamına geldiğini düşünüyordu.
Bölgede “asayişin temini, Ermeni şaki ve katillerin tedip edilmesi ve Rus işgaline karşı” halktan silahlı güçler oluşturmayı kararlaştırdı. Bu dönemde yabancı devletlerin baskısı ve özelliklede içerde Ermenilerin amansız saldırılarından masum ve silahsız halkı korumak, 1890 yılı sonrasında Doğu Anadolu’da bir Ermenistan devletinin kuruluşunu engellemek amacıyla Osmanlı devleti Hamidiye Alayları adı altında tamamı sivillerden oluşan silahlı birlikler oluşturarak; Hamidiye Alaylarının kurulmasını sağladı.
Tamamına yakını Terekeme atlı süvarilerden oluşan Hamidiye Alaylarının amacı her türlü iç karışıklık ve Ermeni çeteleri saldırılarında çıkarılan olumsuzluklara ve olaylara zamanında müdahale etmek, resmi kuvvetlere yardımcı olmak, devlet otoritesinin zaafa uğradığı ve yetersiz kaldığı yerlerde mahalli kuvvet oluşturarak olaylara müdahale etmek veya ettirmek karışıklıkları önlemek öncelikli amaçlarıydı.
1890 yılındaki Erzurum isyanının akabinde 1891 yılında sultan II. Abdülhamit han toplam 53. madde olan bir nizamname çıkardı. Sultan II. Abdülhamit hanın ismini taşıyan Hamidiye alaylarının kurulması için müşir zeki paşayı görevlendirdi. Oluşturulan bu alayda en önemli ve kahramanca işler yapan ve tamamı gönüllü Terekeme atlı süvarilerinden oluşan süvari alayıdır. İstanbul’dan gönderilen alay sancağı ve bir fermanla birlikte Mihrali Bey bu süvarilerin komutanlığına getirildi.
Her köyden 32 atlı olmak üzere birer takım dört takımdan bir bölük, dört bölükten 486 kişilik alay teşkil edildi. Tüm takım bölük ve alay komutanlarıyla birlikte terekeme Karapapak atlı süvarilerinin atlı süvarilerinin sayısı 515 atlıya ulaştı. Bu alaylar sayesinde Ermeni yerleşkelerinde özellikle iç Anadolu ve çevresinde sükunet sağlanarak düzen intizamıyla korundu.1 40. terekeme – Karapapak süvari alayı iç Anadolu’da özellikle Sivas ve çevre illerde devlet kuvvetleri ile el ele vererek disiplini sağlayarak ön plana çıktılar.
Hamidiye Alaylarının Kuruluş Sebepleri:
19. Asrın son Türk-Rus savaşından (1877-1878) sonra Osmanlı Türkiye’sinde durum son derece ağır ve gergindi. Hatta vahimdi de denilebilir. Anadolu, yakın doğu, Kafkasya gibi stratejik önemi çok yüksek olan bölgelerde kendi etki alanını genişletmek ve arttırmak için Osmanlı’nın zayıflamasını ve sonuç itibariyle bölünüp parçalanmasını isteyen İngiltere, Rusya, Fransa gibi bazı devletler çirkin emellerine ulaşmak istiyorlardı. Ayrıca önemi yavaş yavaş anlaşılmaya başlayan petrolü ve petrol bölgelerini ele geçirmek, yeni sömürge alanları elde etmek için Anadolu’da ve diğer Osmanlı topraklarında yaşayan etnik azınlıklardan yararlanmaya çalışıyorlardı.
Şark Vilayetlerine yönelik emellerini açıkça ifade etmesi ve işgal hazırlıklarına başlaması üzerine Osmanlı Devleti, bölgede “asayişin temini, Ermeni şaki ve katillerin tedip edilmesi ve Rus işgaline karşı” halktan silahlı güçler oluşturmayı kararlaştırdı. Hayat Tarih Mecmuasının Temmuz 1976 sayısının 48. sayfasında Nihat Gültepe de alayların kuruluş sebeplerini şöyle sıralıyor:
“Hamidiye Alaylarının kurulması ile şunlar amaçlanmıştı. Askeri disiplin içine alınan aşiretlerden Doğu Anadolu için kolluk kuvvetleri olarak faydalanmak. Düzenli süvari birlikleri oluşturularak, muhtemel bir Rus işgaline karşı elde hazır kuvvet oluşturmak. Dış tahriklere kapılan ve isyana kalkışacakları açık olan unsurları yola getirmek. Aşiretleri iskân ettirmek ve bunları medenileştirmek; onları disiplin altına alarak eğitmek. Aşiret kavgalarına son vererek bu yöredeki bütün potansiyeli devlet lehine kullanmak. Bu vesile ile yol, köprü, okul binaları vs. yaparak Doğu Anadolu’nun imarına çalışmak.”
Yukarıda kaydedilenlerden hareketle Şeyh Şamil’in torunu müşir (mareşal) Mehmet Zeki Paşa (1835-1929) baş gösteren isyanların bastırılması, ülkede güvenliğin ve sınır bölgelerde yaşayan halkın emniyette olabilmesi, sınırların daha iyi korunması amacıyla doğu ve güneydoğu Anadolu’da yaşayan çeşitli aşiret ve gruplardan Rusya’daki kazak alaylarına, süvari (atlı) Müslüman-Türk v.s alaylarına benzer özel süvari birliklerinin oluşturulması gereğini Sultan ll. Abdülhamit’in dikkatine sunar. Mehmet Zeki Paşa’nın bu girişimini sultan olumlu karşılar ve gerekenin yapılmasını emreder.
Böylece 1890’dan itibaren Anadolu ve ön Asya’da yaşayan Karapapak, Kürt, Arap ve Türkmen aşiretlerinden oluşan, “Hamidiye Alayları” adıyla anılan, yarı askeri alayların kurulması için, Mehmet Zeki Paşa’nın komutası altında teşkilatlandırma çalışmaları başlatılır. 1891’de bu alaylarla ilgili ilk kanuni düzenleme (53 maddelik nizamname) kabul olunur.
Hamidiye Alaylarının Kuruluşu:
Dördüncü ordu kumandanı Paşa’nın fikri olan ve gerçekleşmesini ısrarla istediği bu projeye, ilk başta paşaların bir kısmı karşı çıksa da II. Abdülhamid Han, Zeki Paşa’yı bu işle görevlendirdi. Kendisine Erzincan‘ı merkez seçen Müşir Zeki Paşa, 1891 ilkbaharında faaliyete geçti. İlk iş olarak Mirlivâ Mahmut Paşa‘yı doğuya gönderip aşiretlerden Hamidiye Alaylarının kurulumunu başlattı. Bu faaliyet beş yıl sürdü. 1896’da Erzincan, Erzurum, başta olmak üzere, doğuda ve birçok yerde Hamidiye Süvâri Alayı meydana getirildi. Bu dönemde sâdece Erzurum vilâyeti dâhilinde 8 alay kuruldu.
II. Abdülhamit‘in emri ile alaylar, İbrahim ve Kerim paşalar tarafından kurulmaya, alt yapıları oluşturulmaya başlandı. Böylece, Türk tarihinde ilk gayrinizami harp usullerini uygulayanlar İbrahim ve Kerim paşalar olmuşlardır. Daha sonra resmi statüde yapılan ilk düzenleme 1891 yılında olmuştur. 1896 ve 1910 yılında da bu yasa düzenlemeler-den geçmiştir. İlk başta alay sayısı 50 civarında iken, zaman içinde alay sayısı artarak 1908 yılında 65 olmuştur.
Teşkilat büyük ölçüde Vilayat-ı Sitte’nin Erzurum, Van, Bitlis, Diyarbakır ve Erzurum Vilayetlerinde görülür. Sivas vilayetinde ise ayrı bağımsız bir alay (40.Alay) kurulmuştur. Kurulan alaylardan sadece 4 tanesi 5. Ordu, diğerleri ise 4. Ordu mıntıkasındadır. Ancak Anadolu dışında Trablusgarp‘ta da bu teşkilatın kurulduğu görülmektedir. İsim olarak ise ilk kez 1880 yılında biraz farklı olmakla beraber Yemen‘-de görülür. II. Abdülhamid‘in tahttan indirilmesinden sonra teşkilatın mahiyeti ve adı değişmiştir. Hamidiye ismi 1910 yılında İttihat ve Terakki Partisi tarafından 1910 yılında son yapılan düzenleme ile Aşiret Hafif Süvari Alayları Nizamnamesi ile ortadan kaldırılmıştır. Bu alayların ismi Aşiret Süvari Alayları olarak değiştirilmiştir.
Hamidiye alaylarının Yapısı ve Kimliği:
Hamidiye Alayları ile ilgili kanunun 19. maddesinde alayların yapısı ve kimliği hakkında şu bilgilere yer verilmiştir: 1891’de ilk olarak çıkarılan elli üç maddelik nizamnâmede Hamidiye Süvari Alaylarının nasıl kurulacağı ve özelliklerinin nasıl olacağı açıklanmıştır.
Buna göre; bu alayların isimleri Hamidiye Süvari Alaylarıdır. Bu alaylar, dört bölükten az, altı bölükten fazla olmayacaktır. Her bölük; dört takımdan, her takım da 32 neferden az, kırk sekiz neferden fazla olmayacaktır. Her alay en az 512, en fazla 1152 kişiden meydana gelecektir. Her dört alay bir liva sayılacaktır. Büyük aşiretlere bir veya birden fazla alay, küçük aşiretlere ise birkaç bölük kurma hakkı verilecektir.
Ancak alay kurulması ve eğitim maksadıyla aşiretlerin birleştirilmesi önlenecek, merkezi otoritenin veya ordu kumandanlarının emri ile sadece savaş zamanında birleştirilecekti. Her alaydan iki çavuş orduyu Hümayun merkezine gönderilip mektep alayında eğitime tabi tutulacaktı. Ayrıca her alaydan bir çocuk seçilerek İstanbul’a gönderilecek, orada süvari mektebinde tahsil gördükten sonra mülazımlık (Teğmen) rütbesiyle memleketine ve alayına dönecekti.
Asakir-i Hamidiye Süvari Alayları Kürt ve Arap aşarinden mürettep olduğundan bu akvama mensup olanlardan her birinin mensup olduğu kabail ve eşairin iktiza ede geldikleri şekil ve kıyafette bulunması münasip ve muvafık olacağından şimdilik üç numune intihap olunmak şarttır. Üzerlerindeki ahaliyi sairden fark olunacak surette alayın isim ve numarası yazılı bir alamet-i farika bulunacaktır.”
Alayların subayları ise İstanbul’da askeri eğitim görmüş aşiret çocuklarından oluşacaktı. Bu ihtiyacı karşılamak için İstanbul’da Aşiret Mektebi adıyla Askeri okullar kuruldu. Bu subaylar gösterdikleri başarılar ile üst mertebelere çıkabileceklerdi.
Ruslara yönelik olarak Şafii Kürtlerden oluşturulan Hamidiye Alayları amacına uygun faaliyette bulunmaz daha çok Eşkıyalık yapar. Ermeni ve Alevi köylerine baskınlar düzenleyip çapulculuk yaparlar 23 Temmuz 1908 ‘de İkinci Meşrutiyet’in ilanından hemen sonra Eylül 1908 ayında Kürt Hamidiye Alaylarının silahlarını ellerinden almak isteyen İttihatçılar bunu başaramazlar.
Şafii Kürtlerin ağa ve aşiret reislerinin çocuklarının eğitildiği İstanbul’daki “Aşiret Mektebinde ve Hamidiye Alaylarında ise Kürt milliyetçiliği filizlenmiş ve örgütlenmeye başlamıştır. Bu durum Doğu Anadolu’da Alevi-Şafii çatışmasını beraberinde getirir. Sonuçta; Okul Müdürü Kolağası Kamil Bey; “bunlar aşiret değil haşerat” olarak niteler.
HAMİDİYE ALAYI-KARAPAPAKLAR VE KOMUTANI MİHRALİ BEY.
40. Karapapak Hamidiye Süvari Alayı:
40. Alay Sivas’ta olup, Mihrali Bey tarafından Kars’tan Sivas’a yerleşen Karapapak Türklerinden teşkil edilmiştir.1892 yılında kurulmuştur. 40. Karapapak Hamidiye Süvari Alayını diğerlerinden farklı kılan üstün özellikleri çoktu. Diğer alaylar birbirine mesafece yakınlık ve bağlılığına göre seçilerek kurulmuş idiyse 40. alay onlardan uzak bir yerde yerleşmiş ve onlardan ayrı, bağımsız hareket ediyordu.
Bu sebepten dolayı diğer alaylar, livalar (tugaylar) şeklinde teşkilatlanmış, 40. alay ise hiçbir livaya bağlanmamış, sadece nizami ordunun Sivas Fırkasının (tümeninin) nezareti altında olmuştur. Doğrudan doğruya Fırkasına bağlı olarak kalmıştır. (Yeri gelmişken kaydedelim ki 6. Karapapak Hamidiye Alayı 1. livaya, 7. Karapapak Hamidiye Süvari Alayı ise, karargâhı Malazgirt’te olan 3. livaya bağlıydı.)
Diğer alaylardan zabitlerinin sayı çokluğu ile seçilen 40. alayın en önemli özelliği şudur. Bu alayın süvarilerinden çoğunun 1877/1878 Kafkas cephesindeki Türk-Rus harbinde Kars gönüllüler alayının kumandanı Mihrali Bey’le omuz omuza dövüşen kahramanlardan oluşmasıdır. 1892’de birçok aşiret reisi ve kabile önderi İstanbul’a gelerek Yıldız Sarayı’nda Sultan ll. Abdülhamid’i ziyaret ediyorlar. Padişahta onların her birine hediyeler ve nişanlar vererek taltif ediyor.
Ayrıca alayların her birine bir yüzünde Kuran-ı Kerim’den bir ayet, diğer yüzünde ise Sultan armasıyla işlenmiş kırmızı atlastan sancaklarla beyaz ipek kumaşa yazılmış fermanlar veriliyor. Diğer yandan 40. Alay, tarihimize Komutanı Mihrali Bey ile birlikte 1905 yılında Yemen‘e gitmesi ile geçmiştir. Mihrali Bey başta olmak üzere alayın büyük kısmı Yemen‘den gelememiştir.
Sultan Abdülhamid’in tahttan indirilmesinden sonra iktidara geçen İttihat ve Terakki partisi, Hamidiye Alaylarının teşkilatını lağvetti. Aşiret hafif süvari alayları adıyla yeniden düzenlendi ve sayıları da azaltılarak 24’e indirildi. Doğuda meydana gelen Ermeni isyanlarında önemli faydası görülen bu alaylar, Balkan Savaşı‘nda yerinden oynatılmadı.
1913 yılında, alaylar yeni bir teşkilatlanma içerisine sokularak ihtiyat süvari alayları adı altında, iki fırka halinde, merkezi Erzurum olan Dokuzuncu kolorduya bağlandılar. I. Dünya Savaşı‘nda doğuda dinç ve zinde olarak Ruslara karşı çarpışan bu alaylar, Rus birliklerini geri çekilmeye zorladılar. Ermenilerin tehcir edilmesinde etkin oldular.
Karapapaklar ve Komutanı Mihrali Bey:
II. Abdulhamit han Sultanın emrinden sonra Hamidiye alaylarının kurulmasıyla ilgili izin alınması için en acil müracaatta bulunan aşiret ve gruplardan biri Karapapaklar olmuştur. Mihrali Bey, aslen Borçalı bölgesi Darvaz Köyü’nden olan 1877/1878 Türk-Rus savaşı gazisidir. Savaşta gösterdiği kahramanlık ve yararlık sebebiyle Padişah ll. Abdülhamid Han’ın özel muhabbet ve yakınlığına mazhar olmuştur. Padişahın özel fermanı ile yakın akrabaları ve silah arkadaşları olan Kara papaklarla birlikte Sivas vilayetine yerleşmiş bulunan, engin savaş tecrübesine sahip meşhur Mihrali Bey’de (1844-1906) bir alay kurmak maksadıyla gerekli iznin alınması için başvuruda bulunur.
Resmi izin alındıktan sonra Kara papaklardan oluşan üç Hamidiye süvari alayı (14 bölük); Karaköse (Ağrı) civarında yaşayan Kara papakların oluşturduğu ve her biri dört bölükten ibaretti. Saraçlı Ali Bey’in yönetim ve kumandasında altıncı ve Daştan Ağa kumandasında yedinci Karapapak Hamidiye süvari alayları, Sivas’ta yaşayan Kara papaklardan ibaret Mihrali Bey’in kumandası altında altı bölüklü kırkıncı Kara papak Hamidiye süvari alayı kurulur. Her üç alay Mehmet Zeki Paşa’nın kumandası altındaki dördüncü orduya bağlıydı. Bu ordunun karargâhı ve merkezi Erzincan’da idi.
İstanbul’da yayınlanan günlük gazetelerden Önce Vatan gazetesinin köşe yazarlarından Mehmet Sadi Polat’ın köşesinde 2008 Mart-Nisan-Mayıs aylarında yayınlanan “Bu memlekete gönül verenler. Mihrali Bey” başlıklı önemli ve değerli makalelerinde de görülmektedir ki Sivas vilayetinin tek Hamidiye alayı olan 40. karapapak Hamidiye alayı 1892 yılı 26 Ekim’inde Sivas şehir merkezinde yapılan ve büyük bir kalabalığın katıldığı muhteşem törenle resmiyet kazanmıştır.
Bu alayın kuruluşunu, kumandan ve askerleri hakkında çektiği telgrafla, o devrin Sivas Valisi Memduh Bey (sonradan Vezir Mehmet Memduh Paşa), Sultan ll. Abdülhamid’e aşağıdaki şekilde rapor etmiştir:
“Cenab-ı Hak daima velinimetimiz, Padişah Efendimiz Hazretlerini muvaffak etsin. Padişah Efendimizin yüce ismiyle isimlendirilerek aşiret ve kabilelerden teşkil edilen süvari alayları, Sivas vilayetinde karapapak muhacirleri emirlerinden Mehrali Bey’in kumandanlığı altında kurulmuştur. Karapapak alayı mülazım-ı sani’ye (üsteğmen) kadar 27 subay, 20 çavuş, 4 bölük emiri, 23 onbaşı ve 355 erden teşkil olunmuştur. Karapapak alayının toplam mevcudu 487 kişiden ibarettir.
Alayın teşkili ile ilgili olarak bugün benim de hazır olduğum ve Sivas kadısı, müftüsü, vilayet memurları, Asker’i erkan, ulema, meşayih (şeyhler) ve eşrafın da katılmış olduğu tören yapılmıştır. Bu törende resmi geçit yapılmış ve bu resmi geçidi izleyenler tarif edilmez sevinç ve mutluluk yaşamışlardır. Tören sonunda da Padişah Hazretlerine yaraşan bir şekilde ona bağlılık ve hizmet etmenin bir nişanesi olarak alay zabitleri ve erleri arka arkaya “Padişahım çok yaşa” nidalarıyla dua ve niyazlarını yüce Allah’a ulaştırmışlardır.
Daha sonra süvariler bir gösteri yapmışlar ve onların çevik ve serbest bir şekilde ata binip inmeleri izleyenleri hayrete düşürmüştür. Askeri kuvvetler içerisinde böyle bahadırlardan ibaret alayların teşkil edilmesi Padişah Hazretlerini büyük zaferlere ulaştıracağından, büyük mutluluk ve sevinçle bu vaziyeti sizlere arz etmeye cüret ettim. Her mevzuda emir ve ferman Padişah Hazretlerinindir”. (Sivas Valisi Memduh).
Sık sık Erzincan’da Zeki Paşa ile görüşen Hamidiye alay kumandanları 1893’te toplanıp İstanbul’a giderek Sultan Abdülhamit ile görüşürler. Sultan ile sık sık görüşen Hamidiye kumandanlarından biri de Miralay Mihrali Bey’dir. Bu görüşmelerden biri hakkında Tiflis Devlet Üniversitesi Türkoloji Merkezi’nin başkanı Prof. Valeh Hacılar şunları yazıyor:
“Rus-Türk muharebesinin Anadolu cephesinde ilk defa Mihrali Bey’i Mecidiye Ordeni (nişanı-madalyası) ile taltif eden Osmanlı hükümdarı Abdülhamit bu yiğit adamın şahsı ve kahramanlıkları hakkında çok şey işitmiş olsa da onun yüzünü görmemiştir.
Bu sebeple Padişah Mihrali’yi Sivas’tan İstanbul’a davet eder. Sultanın huzuruna girmek için mermer merdivenleri çıkıp gösterişli kabul salonunda bulunan hükümdara saygı göstermek gerekiyordu. Protokol kuralları gereği herhangi bir kural dışı hareket ve söz yasaktı. 40. Karapapak Hamidiye Alayı Kumanda Heyeti Reisi olan Mihrali Bey talep edilen şekilde resmi kıyafette ve kılıcı da üzerinde sultanın kabul salonuna girecekti.
Mermer basamakları çıkarken savaşta ayağından aldığı yara sonucunda biraz aksayan Mihrali’nin kılıcının kınındaki gümüş uçluk basamak ve yerdeki mermerlere dokunarak ses çıkarıyordu; “tık… tık… tık… tık….” Bu sesi sultan Abdülhamit’te duyuyor. Mihrali’yi görünce yumuşak bir tarzda:
“Aslanım ben seni uzun boylu, iri bedenli, iri yapılı bir insan tasavvur ediyordum. Bu boy ve cüsse ile o kadar kahramanlığı nasıl yaptın?” diye sorunca orta boya yakın sayılacak Mihrali Bey cevabında: “Sultanım, boyum uzun olmasa da kolum ve kılıcım uzundur!” der. Mihrali’nin cesareti ve hazır cevaplılığından hoşlanan sultan onu bağrına basar. Bu resmi davet ve tanışma Mihrali’nin hükümete, hükümdara olan sadakatini, sultanın ise Mihrali’ye olan rağbetini artırır”.2
1893’ün 7 Ocak günü Sivas’ta 40. alayın kumandanı Mihrali Bey’e Hamidiye Alay Sancağının teslimi ile ilgili gösterişli törenler yapılmıştır. Aynı gün Sivas Valisi Halil Paşa Osmanlı Dahiliye Nezaretine (İçişleri Bakanlığına) çektiği telgrafla bu merasim hakkında şöyle bilgi vermiştir: “Müminlerin emiri, yüce İslam dininin halifesi ve velinimetimiz olan padişah efendimiz yüksek şan ve şerefini sonsuza kadar sürdürsün. Amin.
Padişah efendimizin büyük gayretleri cümlesinden olarak, Sivas’ta Karapapak kabilesinden ibaret 40. Hamidiye Süvari Alayına mahsus olarak ihsan edilmiş bulunan zafer sancağının, lV. Ordu-yı Hümayun Müşirliği tarafından kolağası yaver efendiye verilmek üzere, bir hafta evvel yola çıkarılıp bugünkü perşembe günü Sivas’a ulaştırılması kararlaştırılmıştır.
Bendeniz ve bütün mülkiye memurları, resmi elbiseleriyle askeriyeye mensup erkan, Sivas’ın uleması, dini önderleri, itibar sahibi ileri gelenleri ve her sınıftan ahali ile Sivas’ın dışına çıkarak büyük bir hürmet ve ihtiramla karşılama töreni düzenlenmiştir. Hamidiye alay sancağı büyük saygı ve sevgi gösterileri ile beraber, sancak beratı okunduktan sonra padişah hazretlerinin yaverlerinden ve özel memurlarından miralay Vehbi Bey tarafından Mehralı Bey’e teslim edilmiştir. Sancak tesliminden sonra halkın da katılımıyla Padişah Hazretleri’nin ömrünün uzun ve bereketli olması için “Padişahım çok yaşa” duası ve nidalarıyla yapılan diğer dualar Peygamber Efendimizin huzuruna gönderilmiştir.”
Valinin telgraf mektubunu alan dahiliye nazırı Halil Rıfat Paşa Sultan’a gerekli malumatın verilmesi için sadaret makamına resmi olarak şunları yazıp göndermiştir: “Padişah Hazretlerinin büyük lütuflarından biri olan, Karapapak kabilesinden ibaret 40. Hamidiye Süvari Alayı için inayet ve ihsan buyrulan zafer sancağının 4. ordu müşirliği tarafından Sivas merkezine nasıl gönderildiği ve vilayetin ileri gelenleriyle halk tarafından karşılanıp yapılan törende padişah hazretlerinin ömrünün uzun ve bereketli olması için nasıl dualar edildiğine dair Sivas vilayetinden gelen telgraf name ilave olarak takdim edilmiş olmakla bu mevzuda emir ve ferman padişah hazretleri-nindir.”
lV. Ordu kumandanı Mareşal M. Zeki Paşanın Sultan ll. Abdülhamit’e gönderdiği, Mihrali Bey ve silah arkadaşlarını gösteren dokuz adet fotoğraftan biri; altında “Sivas Vilayetinin hudutları içinde iskan edilen Kara papaklardan teşkil olunmuş 40. Hamidiye Süvari Alayına ait zafer sancağının teslim töreni ve Kara papakların bazı kahramanlık gösterilerinin resmi 4. ordu müşiri Mehmet Zeki Paşa tarafından Padişah Abdülhamit Han hazretlerine takdim edilmiştir” ifadelerinin yazıldığı, Mihrali Bey’e Sivas Belediye binası önündeki sancak teslim töreninin fotoğrafı idi.
Doğu Anadolu’da asayişi korumak için kurulmuş olan Hamidiye alayları, Osmanlı devletinin düşmanlarına karşı özel usullerle seçilirdi. Ermeni tarihçisi Parsamyan “Ermeni halkının tarihi” adlı kitabında Hamidiye alaylarını ‘kan içen alaylar’ olarak adlandırır. Mihrali Bey’in Türk-Rus savaşından sonraki faaliyetleri ile ilgili önemli araştırmalar yapan Celal Bayar Üniversitesi Tarih bölümü hocalarından Sayın Cengiz Çakaloğlu; “1895’te Ermenilerin yaşadığı birçok şehirde çeşitli olaylar olmuştur.
Bu olaylar münasebetiyle hiçbir yerde Hamidiye alayları silah altına alınmamıştır. Yani normal askeri kuvvetlerle bu olaylara müdahale edilmiş ve isyanlar bastırılmıştır. Dolayısıyla 40. alay da silah altına alınmamıştır. Ancak Hamidiye Alayı mensuplarıyla Ermeniler arasında bazı çatışmaların olduğu görülmektedir. İşte bu olaylar sırasında Mihrali Bey’in adı geçmektedir. Kendisinden çeşitli şikayetler olmuştur. Ancak saldırılar karşılıklıdır” demektedir.
Ayrıca Mihrali Bey’in çok sevdiği ve güvendiği, aynı zamanda alayında kolağası (Yüzbaşı) olan, (Kangal’ın Karapapak köylerinden Kuşkayası’nda yaşamış ve ölmüş) Çopur Mustafa’nın da Kangal civarındaki Ermenilerle meydana gelen bazı çatışmalarda adı geçmektedir. Hatta Ermeniler bu Çopur Mustafa’ya beddua mahiyetinde türkü bile yakmışlardır. Bu türkünün bir bendinde: “Kalmaya – Kalmaya ahım kalmaya, Çopur Mustafa da mıraz almaya” denilmektedir.
Çünkü söylentiye göre Çopur Mustafa, Asatur Kahya adındaki zengin bir Ermeni’nin altı oğlunu çatışma sırasında öldürmüştür. Ermenilerle çarpışırken kullanmış olduğu kılıç Kuşkayası Köyü’nde yaşayan torunları tarafından saklanmaktadır.
Mihrali Bey ve Hamidiye alayı mensuplarının Sivas ve çevresinde Ermenilerin devlet aleyhine tahribat ve isyanlarına izin vermediklerine diğer müellifler de katılmaktadır. “Kısa zamanda 40. karapapak (terekeme) süvari alayı bölgede öyle bir isim yaptı ki Sivas ve çevresinde Ermeniler isyan etmek şöyle dursun, yerlerinden bile kımıldanamadılar”.3
Kaynaklardan Osmanlı Devleti’nin hudutları içinde çeşitli olağanüstü olaylar görüldüğü veya oluştuğu takdirde silahaltına alınıp görevlendirilen ve verilen bütün görevlerin üstesinden başarıyla gelen alayların en başında 40. Karapapak Hamidiye alayının olduğu anlaşılmaktadır. 1897’de yapılan Türk-Yunan savaşında 40. alayın silahlandırılıp hazırlanması için emir verilir. Fakat savaş çabuk sona erdiği için cepheye gönderilmesine gerek kalmaz.
1899’da Osmanlı’ya karşı Irak’ta başlayan isyan hareketinin bastırılmasında 40. alayın özel hizmeti olmuştur. Şöyle ki; isyanın bastırılması için Kurt İsmail Paşa (Hatunoğlu) görevlendirilir. O da yardım için 1877-1878 Türk-Rus savaşından tanıyıp yakın dost olduğu Mihrali Bey’le görüşür. 40. alay derhal toplanarak Mihrali Bey ve Kurt İsmail Paşa’yla Sivas’tan Bağdat’a gider. Bağdat valisi Mehmet Fazıl Paşa onları özel ihtiramla karşılar.
Mihrali Bey isyancıların başı amansız eşkıya-kaçak Cafer’e gönüllü teslim olması, olmazsa kendisinin ve isyancıların mahvedileceği konusunda haber gönderir. İsyancılar üstlerine gelenlerin efsanevi savaş kahramanı, yenilmez asker ve gazi Mihrali Bey ve askerlerinin olduğunu görüp, içinden çıkılmaz durumda olduklarını anlayarak affedilmelerini rica ederler. Mihrali Bey de bu ricayı kabul ederek bunların affı için şahsen Padişaha müracaat eder. Padişah da Mihrali Bey’in isteğini kabul eder. İsyancılar affedilir. Onlar da gönüllü olarak teslim olurlar.
Bağdat valisi ve affedilen isyancılar Mihrali Bey’e iyi cins Arap atları hediye ederek ihtişamlı bir biçimde Sivas’a yolcu ederler. Bu hadiseden sonra Mihrali Bey ve 40. alayın şöhreti daha da artar ve yayılır.
Yeri |
Toplam |
||||
1 |
Tutak |
400 |
250 |
650 |
|
2 |
Sipkan |
Hosuna |
400 |
175 |
575 |
3 |
Sipkan |
Cemal Verdi |
400 |
225 |
625 |
4 |
250 |
360 |
610 |
||
5 |
Zilan |
450 |
250 |
700 |
|
6 |
Karapapaklar ve Kürtler |
Eleşkirt ve Karakilise |
400 |
150 |
650 |
7 |
Terekemeler ve Kürtler |
Tulak – Kalakilise |
300 |
200 |
500 |
8 |
200 |
175 |
475 |
||
9 |
Şapikan ve Badayan |
Kızıldiz |
250 |
325 |
575 |
10 |
Taşkesen, Diyadin |
Kasatkanlı |
198 |
350 |
548 |
11 |
Karakilise, Diyadin |
175 |
325 |
500 |
|
12 |
Hamdiki,Başımi,Hal,Hesin |
Karakilise, Diyadin |
225 |
350 |
525 |
13 |
Bergiri Muradiye |
200 |
318 |
518 |
|
14 |
Haydaran |
Bergiri Muradiye |
175 |
350 |
525 |
15 |
Şevli |
Van, Timar |
200 |
350 |
550 |
16 |
255 |
270 |
525 |
||
17 |
215 |
315 |
530 |
||
18 |
Zermaniz, Saray |
300 |
380 |
680 |
|
19 |
Saray |
225 |
425 |
650 |
|
20 |
Şkeftka |
Eblak |
327 |
213 |
540 |
21 |
Adaman,Zilan,Hecidıran |
Erciş |
250 |
275 |
525 |
22 |
Haydaran |
Erciş |
175 |
350 |
525 |
23 |
200 |
350 |
550 |
||
24 |
Heydaran |
Erciş |
175 |
350 |
525 |
25 |
Adilcevaz |
250 |
300 |
550 |
|
26 |
Hınıs (Kumdeban) |
335 |
205 |
540 |
|
27 |
Hasenan |
340 |
200 |
540 |
|
28 |
Hasenan |
Malazgirt(Diknuk,Dinbt) |
304 |
230 |
534 |
29 |
Hasenan |
Moranköyü |
310 |
230 |
540 |
30 |
Hasenan |
Bullanık |
308 |
232 |
540 |
31 |
308 |
232 |
540 |
||
32 |
Cibran |
Hınıs |
310 |
235 |
545 |
33 |
Cibran |
Varto |
315 |
330 |
545 |
34 |
Tekman |
300 |
250 |
550 |
|
35 |
Zirkan |
Söylemez |
375 |
500 |
875 |
36 |
Cibran |
Kiği |
285 |
265 |
550 |
37 |
Bayezit (Örtülü kışlağı) |
305 |
370 |
540 |
|
38 |
Celali |
Bayezit (Şeyhlu kışlağı) |
300 |
240 |
540 |
39 |
Mahmudiye (Saray) |
305 |
301 |
606 |
|
40 |
Kafkasya muhacirleri |
275 |
500 |
775 |
|
41 |
Milli |
275 |
265 |
540 |
|
42 |
Milli |
255 |
375 |
630 |
|
43 |
Milli |
Siverek |
303 |
247 |
550 |
44 |
Siverek |
305 |
225 |
530 |
|
45 |
Res ül Eyn, Mardin |
350 |
270 |
620 |
|
46 |
Tay (Arap) |
445 |
185 |
630 |
|
47 |
Siverek |
310 |
230 |
540 |
|
48 |
335 |
205 |
540 |
||
49 |
Miran |
Cezire |
308 |
232 |
540 |
50 |
375 |
300 |
625 |
||
51 |
450 |
200 |
650 |
||
52 |
Kays |
400 |
150 |
550 |
|
53 |
Urfa |
250 |
300 |
550 |
|
54 |
Berazı |
Urfa |
300 |
300 |
600 |
55 |
Berazı |
Urfa |
275 |
300 |
575 |
56 |
200 |
300 |
500 |
||
57 |
Hasankale |
300 |
250 |
550 |
|
58 |
Adaman |
Erciş |
200 |
350 |
550 |
59 |
Hakkâri |
150 |
400 |
550 |
|
60 |
Şidan |
Hakkâri |
350 |
300 |
650 |
61 |
Söylemez |
250 |
300 |
550 |
|
62 |
Kiki |
Harran |
250 |
350 |
600 |
63 |
Milli |
550 |
250 |
800 |
|
64 |
Milli |
Viranşehir |
600 |
225 |
825 |
65 |
Belideyi |
Erciş, Patnos, Malazgirt |
250 |
200 |
450 |
*** |
Toplam: |
19306 |
18410 |
37581 |
Ayrıca bakınız: Vikipedi, özgür ansiklopedi
Kaynakça :
– Selahattin Dündar terekemeler karapapaklar s.154
2 – V. Hacılar. Borçalı Mehralı Bey tarixi heqiqetlerde, Tiflis, 2001, s. 131-132.
3 – S.Dündar ve H. Çetinkaya. Terekemeler (Karapapak Türkleri) Ankara 2004 S. 154).
4 – TOZLU, S.( 2005).Karapapaklar Hakkında Bazı Notlar-I-, Karam, Sayı: 7, Güz, s.86-96.
5 – VALEHOĞLU, (Hacılar), F.(2005).Karapapaklar ve Onların XIX.Asır Harp Tarihi, Bakı.
6 – YENİARAS, O.(1994).Karapapak ve Terekemelerin Siyasî ve Kültürel Tarihine Giriş, İstanbul.
7 – BALA, Mirza, “Karapapak”, İslâm Ansiklopedisi, MEB Yay., C. 6, 1977, İstanbul.
8 – UŞAKOV, Nikolay İvanoviç, 1828-1829 Tarihlerinde Türkiye’nin Asya Bölgelerinde Askerî Harekât ve Savaşlar Tarihi, Kısmî Tercüme: M. S. Kafkasyalı, Eduard Prats – K0 Yayınevi, C. 1-2, 1836, Sankt Petersburg.
9 – AYKUN, İbrahim, Paskeviç ve Şark Seraskerliği ile İlişkileri, Türkler 12, Yeni Türkiye Yayınları, 2002, Ankara.
10 – KURAT, Akdes Nimet, Türkiye ve Rusya, Kültür Bakanlığı Yay., 1990, Ankara.
11 – TEDVADZE, Şota ve Otar, XIX Əsrin Birinci Yarısında Ermənilərin Kvemo Kartili Və Samtsxe Bölgələrinə Kütləvi Şəkildə Köçürülmələri, Tercüme eden: Mirze Mehemmedoğlu, Garapapaglar Dergisi, S. 13, 2008, Tiflis.
12 – BITIS, Alexander, 1828-1829 Türk-Rus Savaşı ve Edirne Antlaşması, çev.: Nasuh Uslu, Türkler, Yeni Türkiye Yayınları, 2002, Ankara.
14- VALEHOĞLU, Fahri, Garapapaglar ve Onların XIX Esr Herb Tariki Seda Neşriyyatı, 2005, Bakı
15 – BADDELEY, John F. (1989), Rusların Kafkasya’yı İstilası ve Şeyh Şamil, çev. Sedat Özden, Kayıhan Yay. İstanbul.
16 – DANİŞMEND, İsmail Hâmi (1950), İzahlı Osmanlı Tarihi Kronolojisi, Türkiye Yayınevi, C. III, İstanbul.
17 – Dımaşki, Ebû Abdullah Muhammed b. Abdurrahman (1994), Kitâbu nuhbeti’d-dehr fî acâibi’l-berri ve’l-bahr (Saint-Petersbourg 1865-66 nüshası)Yay.: M. Ferin-A. F. Mehren, Ed.: Fuat Sezgin, Institut für Geschichte der Arabisch-Islamischen Wissenschaften Yay., Frankfurt.
18 – GEHREMANPUR, Yusuf (1385/2006), Ferheng-e Âme-ye Él Ġarapapak, Yaz Neşriyatı, Urmiye.
19 – Gazi Ahmed Muhtar Paşa (1996), Sergüzeşt-i Hayatım’ın Cild-i Sanisi, Tarih Vakfı Yurt Yay., İstanbul
20 – KARSAKLI, M. (1964), ‚Türk Rus Savaşlarında Karslılar‛, Türk Kültürü Dergisi, S. 22, Ankara.
21 – V. Potto. Kavkazskay ol voyna v otdelьnıx oçerkax, ėpizodax, lekendax i biokrafiy ol x, tom III, Persidskay ol voyna 1826-1828 gr., VIP. 2, SPb, 1887, s.334-335.
1 (Selahattin Dündar terekemeler karapapaklar s.154)
2 (V. Hacılar. Borçalı Mehralı Bey tarixi heqiqetlerde, Tiflis, 2001, s. 131-132.).
3 (S.Dündar ve H. Çetinkaya. Terekemeler (Karapapak Türkleri) Ankara 2004 S. 154). Yazar: Erdal Aykar