Mustafa Altunok İle Röportaj
Şehir merkezlerinde bile Sivil Toplum Faaliyetlerini yürütmek zorken Narman ilçemizde sadece Erzurum’u değil bütün bir Türkiye’yi ve insanlığı kucaklamaya dertleri ile dertlenmeye, dertlere derman olmaya gayret eden bir Kur’an Kardeşliği derneği kuruldu. Derneğimizin kurucu başkanı olan ve şu anda da başkanlık görevini yürüten Mustafa Altunok ile Kur’an kardeşliği ve Erzurum’un üzerine konuştuk.
Mustafa Altunok kimdir? Bize kendinizi tanıtır mısınız?
1980 yılında Dadaşlar Diyarı Erzurum’un Narman ilçesinde dünyaya geldim. Baba tarafından Mahmutçavuş, anne tarafından ise Samikale Köyü’nden olup, Âşık Sümmâni’nin torunlarındanım. İlk ve orta öğrenimimi Narman’da tamamladım. 2007 yılında insani ve İslami bir sosyal hareket başlatmak için bir nevi öncülük vazifesi üstlendim ve 2010 yılında Kuran Kardeşliği derneğimizin kurucu başkanı oldum. Kur’an’ın Hayatın Her Alanına Taşınması’ adına 2017 yılında siyasi çalışmaları başlatıp, 2019 yılındaki Narman Belediye Başkanlığı Seçimleri’nde, Narman Bağımsız Belediye Başkan Adayı oldum. Böylelikle siyasi hayata somut olarak adım attım. Şu anda sivil toplum merkezli tüm çalışmalarımızı devam ettirmekle beraber, özellikle yoğun bir şekilde siyasetle ilgili faâliyetlerimizi yürütüyoruz. İnşâallah siyasetçi kimliğimizle birçok siyasi proje üretmekte ve bunun için çeşitli çalışmalar ortaya koymaktayız. Kur’an Kardeşliği Derneği’nde başkanlık görevini yerine getirmenin ve halka açık dersler icra etmenin yanı sıra bazı gazetelerde köşe yazarlığı yaptım. Bununla beraber ‘Kur’an Kardeşliği’ ve ‘Şuûrdan Şiire’ adlı iki kitap çıkardım. Şu anda yazım aşaması tamamlanıp çıkma sürecinde olan beş kitap çalışmam da mevcuttur. Yıllar süren bu sürecin ardından ‘Narman Bağımsız Belediye Başkan Adayı olmamamız bizim için hem bir adım ve hem de bir tecrübe olmuştur. İnşâallah ileride daha aktif ve güçlü bir şekilde siyasi mücadelemizi yürüteceğiz. Allah(c.c.)’ın izni ile bugüne kadar ortaya koymuş olduğumuz başarılardan yola çıkarak ‘yaptıklarımız yapacaklarımızın garantisidir’ ilkesi gereği ileriye yönelik nice proje hazırladık. Şu ki kendi imkânlarımızla bu sayısız hizmetleri sunan bir ekip olarak, siyasi bir olanak elde ettiğimizde ne gibi çalışmalara imza atabileceğimizi şimdiden ispat ettik. Anadolu Üniversitesi Açık Öğretim Fakültesi Türk Dili Ve Edebiyat bölümünü okumakta olup, meslek olarak özel güvenlikçi olarak çalışmaktayım. Aynı zamanda evli ve iki çocuk babasıyım.
Mustafa Bey sizi ilginç kılan özelliklerden bir tanesi çalışmalarınızı Kuranı Kerim’e dayandırıyorsunuz. Elbette ki Kuran dinimizin temeli. Sizin Kuran hassasiyetiniz nasıl başladı?
Gençlik dönemimi herkes gibi Kur’an’dan ve hakikatten yoksun bir şekilde geçirdim. Doğal olarak tabiri caizse bu ‘Câhiliye Dönemi’mde, hızlı ve yoğun bir şekilde devam eden bir süreçten geçtim. Şu da var ki ne yazık ki o zamanlar ilçemizde, bugün var olan Kur’an Kardeşliği Derneği gibi, özellikle gençlerle ilgilenen, onlara yol gösteren ve düşmüş oldukları çukurlardan tutup çıkaran oluşumlar yoktu. Örneğin bir gün olsun tek bir büyüğümüz gelip bizimle ıslah anlamında konuşmaz, bize nasihat edip öğüt vermezdi. 2003 yılında yani yirmi üç yaşımda, çok ciddi arayışlarda olduğum bir dönemde, bir arkadaşımın ısrarıyla Kur’an Meâli’nin okunduğu bir sohbete katıldım. Aşırı derecede ilginç gelen bu muhabbetten çok etkilenmiştim. Şu ki biliyorsunuz bizim toplumda hele ki o yıllarda, Kur’an’ın sadece Arapça Metni okunup bırakılırdı. Yani Türkçe Meâli hiç okunmazdı. Böylelikle hiç kimse Rabbimiz’in Kur’an’da ne buyurduğunu anlamazdı. Anlamadığı için de ilahi hükümleri hayatına geçiremezdi. Kısacası Kur’an’la alakası olmayan hurafelerin hâkim olduğu bir süreç yaşanıyordu. Katılmış olduğum o derste, ilk defa Kur’an’ın meâlini yani manasını okuma fırsatı buldum. Bunun benim için hayatımın dönük noktası olduğunu söyleyebilirim o gün için! Hatta yeniden doğduğumu demiş olsam, inanın abartmış olmam. Çünkü Kur’an yüreğime işte o gece inmeye başladı. Mecazi olarak, o gece benim Kadir Gece’m oldu. Bu anlamda ben kırk yıllık hayatımı iki döneme ayırıyorum. Kur’an’la buluşmadan önceki ve sonraki dönem diye! O olaydan sonra böylelikle o güne kadar süregelen hayat tarzımın dışında bambaşka bir yaşantı şekline adım attım. Kur’an’la olan diyaloğumda özellikle tefsir boyutuyla ilgilenip, ilâhi kitabımızı daha iyi anlamaya yoğunlaştım.
Mustafa Bey, meal ve tefsir üzerinde yoğunlaşmış durumdasınız bunun sebebi nedir?
Biliyorsunuz Kur’an, ilk muhatap toplum Arap olduğu için doğal olarak Arapça olarak indirilmiş olan bir kitaptır. Zaten Arap bir topluma misal İngilizce bir kitap inmesi beklenemezdi. Çünkü o zaman Allah(c.c.)’ın buyruklarını anlayamazlar ve emirlerini uygulayamazlardı. Fakat Kur’an sadece Araplar’ın anlayıp yaşaması için indirilmedi. O ki insanlığın tümü için lütfedilmiş olan bir rehberdir. Dolayısıyla hangi ırktan olursa olsun, Arapça Metni’nin yanı sıra herkesin onu kendi diliyle de okuyup anlaması gerekir. Türk Türkçe Meâli’ni, Fransız Fransızca Meâli’ni gibi! Aslolan onu hayata döküp yaşamaktır. Lakin bunun için ilk olarak anlamamız gerekir. İnsan anlamadığı bir kitabı nasıl uygulayabilir, anlamadığı bir dini nasıl yaşayabilir? Allah(c.c.) mutlak hatip olarak bir hitapta bulunmuş ve biz insanları muhatap kılmıştır. Dolayısıyla onu anlamalı ve hayatın her alanına taşımalıyız. İşte bizler Kur’an’ın anlaşılıp hayatın her alanına taşınması için 2007 yılında bir Ramazan Ayı’ında Kur’an Kardeşliği Hareketi’ni başlattık. Biraz önce de ifade ettiğimiz gibi müslüman bir toplumda olmamıza rağmen birçok engel ve saldırı ile karşılaştık. Özellikle bazı grup ve cemaatlerin iftira ve propagandalarına maruz kaldık. Ama hamdolsun hiçbir şey bizi yolumuzdan döndüremedi ki döndüremez! 2010 yılında Kur’an Kardeşliği Derneği’ni kurduk. Kur’an Kardeşliği Derneği gerek Narman’ın merkezinde gerek köylerinde gerekse diğer bazı il ve ilçelerde, aynı zamanda Sosyal Medya aracılığıyla Türkiye çapında projeler üretip hayatın her alanında faâliyetler düzenleyen ve karşılığında hiçbir ücret istemeyen bir Sivil Toplum Kuruluşu’dur. Çünkü bir âyetin meâlinde de ifade edildiği gibi; ‘Bizim ücretimiz, âlemlerin Rabbi olan Allah(c.c.)’a aittir!
Mustafa Bey Derneğinizin kuruluş öyküsünü anlatır mısınız?
Uzun bir dönem süren meal ve tefsir merkezli ilmi çalışmaların ardından, yukarıda bahsettiğim gibi 2007 yılında öncülük edip ‘insâni ve islâmi’ bir sosyal hareket başlatmaya yöneldim. ‘Kur’an Kardeşliği’ adını verdiğim bu ‘dini ve milli’ oluşum için özellikle alkol, esrar ve kumar gibi kötü alışkanlıkları olan insanları alıp yetişmeleri adına çalıştım. Yine boş ve gereksiz ortamlarda vakit çürüten aynı zamanda her hangi bir ilmi etiketi ya da kökeni olmayan kişilerle ilgilendim. Onlardan, hiç kimsenin ummadığı bir ehil kadro oluşmasına çabaladım. Üç yıl süren bir alt yapı çalışması sonucunda, bu ıslah hareketinin resmileşip dernek haline getirilmesi için mücadele verdim. Beraberimdeki dava kardeşlerimle birlikte bin bir türlü engellemelere rağmen yaptığımız emeklerin akabinde, bu birliktelik 2010 yılında resmi bir derneğe kavuşturulmuş oldu. Kur’an’la yetişecek yeni bir nesil için çabalar sarf edip, bu fikrimizi sistematik bir projeye dönüştürdük. Bunun için gerektiği zaman en ücra köylere bile gidip sohbetler düzenledik. Gece gündüz demeden ve bir gün bile ara vermeden ulaşabileceğimiz her yere tebliğ ziyaretlerinde bulunduk. Gerek konferanslar aracılığıyla gerekse mitingler vesilesiyle vahyin hakikatlerini haykırmaya çalışıp, kullanılması gereken her türlü imkânı bu uğurda seferber ettik. Kur’an’ı yaşamın merkezine taşımayı şiâr edip, bu amacımıza yönelik kurumlar oluşturduk. Yetimler başta olmak üzere ihtiyaç sahiplerine farklı bir önem verip, bu minvalde yoğun bir mesai sergiledik. ‘İnfak Mağazaları’ adıyla gerçekleştirdiğimiz hizmetlerle, yardım bekleyen kardeşlerimizin ayağına koştuk. Kur’an’ın etrafında bireyleri bir araya getirmek için dernek faâliyetine girdikten sonra, dernekleri de bir araya getirmek için platform düşüncesine yoğunlaştık. ‘Kur’an Kuruluşları Platformu’ olarak hayata geçirilen bu harekette yöneticilik yapıp, dostlarımızla beraber hayatın her alanına dair projelere imza attık. ‘Nezir Medya’ adıyla yapılandırdığımız birimle ise, tüm bu çalışmaların yaygınlaşmasına çaba harcadık.
Erzurum il merkezinde bile dernek faaliyetleri sıkıntılı olurken siz Narman ilçe merkezini derneğinize merkez seçmişsiniz bunun sebebi nedir?
Müsaade ederseniz bu sorunuza, güzel ilçemiz Narman’la ilgili yazmış olduğum bir şiiri okuyarak cevap vermek istiyorum.
Başağa Harman, Dadaşa Narman Gerek
Sen ki kahramanlığın, diyarında doğmuşsun,
Namertlik bir taş olsa, ikiye yarman gerek.
Vatan düşmanlarını, ellerinle boğmuşsun,
Bil ki başağa harman, dadaşa Narman gerek!
Seninle bozulacak, zalimlerin oyunu,
Yaralı garibanın, gönlünü sarman gerek.
Yarın senden sorulur, kurtlar kapsa koyunu,
Bil ki başağa harman, dadaşa Narman gerek!
Kurmalısın dostluğun binasını gayretle,
Sümmâni’nin harcını, aşk ile karman gerek,
Muhabbetin gücüne dönüp de bak hayretle,
Bil ki başağa harman, dadaşa Narman gerek!
Erzurum’dan çık yola, memleketim diyerek,
Tortum’u da geçtin mi, sevinçle varman gerek.
Elbet sen de büyüdün, ekmeğini yiyerek,
Bil ki başağa harman, dadaşa Narman gerek!
Derneğiniz hakkında bilgi alabilir miyiz?
Kur’an Kardeşliği Derneği, Kur’an’ın hayatın her alanına taşınması adına kurulmuş olan bir sivil toplum kuruluşudur. Kur’an bildiğiniz gibi insanoğlunun doğru bir bilgi ile inşâ olup hareket edebilmesi için, kendisine tenezzül buyrulup nazil edilen bir hayat kitabıdır. Kardeşlik ise bu yaşam rehberini benimseyip uygulamaya çalışanların, aralarında oluşması gereken diyalog şeklidir. Elbette ki bu dinin adı, İslam’dır. Muhataplarının birbirleriyle olan bağı ise, İslam Kardeşliği’dir. Fakat unutmayalım ki dinimizle ilgili her türlü açıklama, Kur’an’dadır. Bağımıza dair tüm ayrıntılı bildiri ise, Kur’an Kardeşliği’ndedir. Nitekim bir müslüman için en önemli kavramlardan biri tevhit yani Allah(c.c.)’ın Birliği’dir. Diğeri ise vahdet yani ‘Ümmetin Birliği’dir. Ama ne var ki Kur’an olmadan tevhit anlayışı, kardeşlik olmadan ise vahdet olgusu oluşmaz. Bizler biliyoruz ki peygamberimizin vahyi uygulayıp tebliğ etmeye çalışırken ilk kullandığı yöntemlerden biri, Kardeşlik Projesi’dir. Kur’an’ı yaşamaya çalışmadıkça, birbirleriyle gerçek manada kardeş olmaya mücadele etmedikçe ve bu saydıklarımızı en iyi yapmış olan rasûlümüzü örnek almaya gayret sergilemedikçe, bu ümmet gerçek manada mü’min vasıflarına asla bürünemeyecektir. Ki bunun için de ne kendisi güvene kavuşacak, ne de başkalarını emniyete ulaştıracaktır. Şu anda olduğu gibi vahyin bildirdiği hakikatlerden uzak bir halde, bölünüp parçalanmış bir şekilde ve sırtlan zihniyetlilerin saldırmış olduğu bir durumda mahvolup gidecektir. Eğer ki bu söylediklerimizi kabul edip bir an önce kendine gelmezse!
Kuran kardeşliği Derneği olarak Kur’an’ın meâliyle birlikte okunması gerektiğini söyleyerek, onun anlaşılmaya yönelik bir hayat kitabı olduğunu haykırdık. Böylece âyetlerdeki ilahi hükümleri anlayarak okumasını sağladık. Kur’an’ın manasına vakıf olunması için en ücra yerlere dahi gidip, halka on bin civarında ücretsiz Kur’an Meâli hediye ettik. Cenaze evlerine gidip acıları Kuran ayetleri ile paylaştık. Alkol ve uyuşturucu gibi kötü alışkanlıklara gayri ahlaki ve nizami yaşayışlara karşı mücadele ettik ve bu insanları topluma yeniden kazandırma konusunda başarılı olduk. Aralıksız bir şekilde yapmış olduğumuz hakikat merkezli ders ve sohbetlerle, gerçeğin ortaya çıkıp algılanmasına yol açtık. Kahvehanelerde, açık alanlarda, ev sohbetleri ile insanlarımızı bilinçlendirmeye çalıştık, değişik şehirlerde, ilçelerde ve mahallelerde tebliğ ziyaretlerinde bulunduk. Her türlü hurafe ve batıl inanca karşı halkımızı bilinçlendirmeye çalıştık. Sunmuş olduğumuz konferans, seminer ve mitingler aracılığıyla, gerekli konularda toplumu bilinçlenmeye sevk ettik. İnsanlarımızı kandırmaya çalışan her türlü cemaat ve tarikata vb. yapılanmalara karşı halkımızı uyardık. Vatandaşların insâni ve imâni duygularını sömürerek menfaât elde eden sahtekârların oyunlarını bozduk. Irkçılık, mezhepçilik, tarikatçilik ve cemaâtçilik gibi, bireyleri tefrikaya sevk eden algıların önüne geçtik. Alanlarında uzman olmuş âlimleri bölgeye davet edip, yaptıkları sunumlardan halkın faydalanmasını istedik. Sosyal medya üzerinden oluşturduğumuz etkin sayfa ve guruplarla, insanlığa faydalı olacak yayın ve paylaşımlarda bulunduk. Manevi bunalıma giren insanlara psikolojik destek sağladık. Başta bilgi yarışmaları olmak üzere çocuklarımıza gençlerimize yönelik bilgi artırıcı faaliyetlerde bulunduk. Başta kan davası olmak üzere birlik ve beraberliği bozacak her türlü tefrikaya karşı halkımızı uyarıcı çalışmalar yaptık. Küskünleri barıştırdık. Aile içindeki küskünlükleri önlemek için gayret ettik ve var olanları çözmek için çaba sarfettik. Kimsesiz, hasta, yoksul bakıma muhtaç insanlarımızın sorunlarına elimizden geldiği kadar çözmek için uğraştık. Geliri olmayan veya borç batağına düşen insanlarımızın sıkıntılarına derman olmaya çalıştık Özellikle kış aylarında yabani hayvanların açlıktan ölmemeleri veya çevrelerine zarar vermemeleri için et, ot vb. yiyecekleri yaşam alanlarına bıraktık, sportif ve kültürel faaliyetlerde bulunduk
Evet, Kur’an Kardeşliği Derneği bu ve buna benzer daha birçok çalışmayla Narman’da ve ulaşabildiği her yerde resmen bir devrim yapmıştır. Kur’an Kardeşliği Derneği, Narman’ın onurudur. Hiç kimsenin cesaret edemediği işlere girişmiş, hiç kimsenin ilgilenmediği hususlara el atmış ve hiç kimsenin göstermediği gayreti sergilemiştir. Kur’an Kardeşliği Derneği bu anlamda Narman’ın umudu, Narman’ın geleceğidir. Kur’an Kardeşliği Derneği, Kur’an’ın Narman’da yetişmiş olan meyvesidir. Hiçbir yere, hiçbir oluşuma bağlı olmayan bu dernek, tamamıyla Narman’lı gençlerin kurmuş olduğu bir Sivil Toplum Kuruluşu’dur. Ekibimiz ise Narman Dava Adamları Ekibi’dir. Bunun haricinde başlatmış olduğumuz Milli Doğruluş Hareketi ve Diriliş’ten Kuruluş’a Hareketi gibi Sosyal Medya Oluşumları da yan çalışmalarımızdandır.
İşte böyle! Bizler kendimizi doğup büyüdüğümüz bu topraklara yani Narman’a, Erzurum’a, Türkiye’ye aynı zamanda milletimize ve ümmetimize kısacası insanlığa adamış olan bir ekibiz. Yazmış olduğum şu şiir, söylemek istediğimiz hususu açıkça ortaya koyacaktır. Ki aynı zamanda bu şiiri, Narman Belediye Başkanlığı Seçimleri’de slogan olarak kullanmıştık;
Davamız Hak, Derdimiz Halk
Ey ecdadın mert evladı,
Haydi, artık ayağa kalk.
Oğuz’dur her alpin adı,
Davamız hak, derdimiz halk!
Mûsa olup at asayı,
Kaldır artık o tasayı,
Unutma şu tek yasayı,
Davamız hak, derdimiz halk!
Adalettir kalkanımız,
Şehadettir al kanımız,
Cenkle geçer her anımız,
Davamız hak, derdimiz halk!
Ne sağdayız, ne de solda,
Hizalıyız tek bir kolda,
Bu ömürlük kutlu yolda,
Davamız hak, derdimiz halk!
Evliyalar, âlimler ve âhiler şehri olan Erzurum’a bu açıdan baktığınızda, Kur’an ve Erzurum başlığı altında neler söylersiniz?
Erzurum, var olduğu günden itibaren tarihin her döneminde gerek insanî, gerek dinî gerekse millî tüm konularda hep aktif bir rol almış, bunun için canını ortaya koyacak kadar mücadele etmiş ve gerektiğinde hiçbir fedakârlıktan geri durmamıştır.. Erzurum, vatan ve millet denilince bu kutsal kavramların bayraktarlığını yapmaktadır. Ülkemizin adeta bir kalesidir. Bu kalenin varlığı ve duruşu, vatanımızın tabiri caizse teminatıdır. Erzurum ilim yönünden hep önde olmuş ve birbirinden kıymetli şahsiyetler yetiştirmiş bir şehirdir. En önemli özelliği ise, Kur’an’a yaptığı hizmetlerdir. Şöyle ki bağrından çıkan nice âlim halkımızı Kur’an’la buluşturmuş ve onlara vahyin hakikatlerini haykırmıştır. Dahası bu hizmetlerin devamı için onlarca talebe yetiştirmişlerdir. Bu yönüyle Erzurum, Kur’an’la anılan bir şehirdir. Dolayısıyla her bir köşesinden, imanın kökleştiği tüm diyarlarda olduğu gibi inanıp salih amel işleyen nice Allah Dostu çıkmıştır. Rabbimiz bir âyetin meâlinde şöyle buyurmaktadır:
‘Bilesiniz ki Allah’ın Dostları’na korku yoktur, onlar üzülmeyeceklerdir. Onlar ki iman edip takvaya erişmişlerdir!’(Yûnus Sûresi / 62,63.Âyetlerin Meâli) Erzurum ilmin yanı sıra kültür ve sanatın da başkentidir. Kültür ve sanat, Erzurum’da vücut bulmuştur. Örneğin âşıklık alanında, bir nevi ozanlar otağıdır. Düşünün ki Âşık Sümmâni, Âşık Nüsret Sümmânioğlu, Âşık Hüseyin Sümmânioğlu, Âşık Reyhâni ve Âşık Mevlüt İhsâni gibi isimler, hep Erzurum’da yetişmiştir. Nitekim bu kıymetli ozanlarımız da, şiirlerinde Kur’an’ın Ahlâkı’nı yansıtmaya çalışmışlardır. Erzurum aynı zamanda âhileriyle de öne çıkan bir ilimizdir. Çok köklü bir geçmişe sahip olan ahilik geleneği, Erzurum’da halen daha etkin bir şekilde varlığını sürdürmektedir. Ahi Evran tarafından bir Esnaf Teşkilatı olarak ortaya çıkan bu oluşum, çalışmalarını yalnızca ekonomik ve ticarî anlamda sürdürmemiştir. Siyaset, eğitim ve ahlâk gibi hayatın birçok alanında çalışmalar yapmış, Anadolu’da birlik ve düzenin sağlanmasında etkili olmuştur. Böylelikle çok büyük katkılarda bulunmuştur. Erzurum hangi açıdan ele alınırsa alınsın, kadim geçmişiyle her zaman bir ay gibi parlamış ve etrafına ışık yaymıştır. Nitekim böyle olmasındaki en önemli etken, tekrar tekrar vurguladığımız gibi Kur’an’dır. O ki bir Kur’an Şehri’dir.
Kur’an Ahlâkı ve dadaşlık vasfı hakkında değerlendirmelerinizi alabilir miyiz?
Erzurum’lu olmanın en kıvanç verici ifadesi olan ‘dadaş’ deyimi, özü itibariyle ‘kardeş, mert, delikanlı, yiğit, cesur, kahraman, doğru, dürüst, namuslu ve inançlı’ gibi anlamlara gelmektedir. Dadaş olmak, gerçekten de bir Erzurum’lu için onurdur. Nitekim ülkemizin her yerinde bu kavram sevilip itibar görmektedir. Erzurum’lu olduğunu söyleyen bir kişiye hemen, ‘dadaş mısın?’ sorusunun sorulup özel bir ilgi gösterilmesi, bunun en sade ispatıdır. Öyle ki bu söylem vatanımızın dört bir köşesinde halkımız tarafından tescillenmiştir.
Dadaş sözcüğünün gönüllerde bu denli yer tutmasının asıl sebebi, elbette ki taşımış olduğu mana ve buna yönelik sergilediği düsturdur. Dadaş, şehit kanlarıyla sulanmış olan bu aziz toprakların en önde gelen muhafızıdır. Bunu ise sadece yüreği ve bileği ile değil, aynı zamanda ahlâkı ve kültürüyle de öne çıkarmaktadır. Dadaş yalnızca erkekler için kullanılan bir nam da değildir. Erzurum’un kadını bile dadaştır. Beşikteki bebeğini bırakıp cepheye koşacak kadar yiğit olan Nene Hatun, bu hususta verilecek en önemli örnektir. Dadaş ki Türk’ün, Türk Kültürü’nün ve Türk Ahlâkı’nın katıksız temsilcisidir. Öyle ise bir dadaşın özünü ahlâk ortaya çıkarmaktadır. Dolayısıyla dadaş, doğru sözlü olup yalandan nefret eder. Tutamayacağı sözü vermez, verdiği sözden caymaz. Peygamberimizi örnek almaya çalıştığı için, emin ve güvenilirdir. Emanete hıyanet etmez. Hiçbir mazluma zulmetmez ama hiçbir zalime de boyun eğmez. Rüzgâra göre şekil almaz. Çünkü o, bin yıllık çınar gibidir. Kimsenin namusuna göz dikmez. Edepli ve iffetlidir. Aynı zamanda yardımseverdir. Garibana el uzatır, ekmeğini yoksulla paylaşır. Kibirli değil, tam aksine mütevazidir. Neyse odur. Yani özü sözü birdir! Evet! Dadaş bu ve benzeri daha nice kıymetli vasfıyla tam bir ahlâk timsalidir. Bu yönüyle dadaş, Kur’an’da belirtilmiş olan mü’min özelliklerine sahiptir. Peygamberimizle ilgili bir âyetin meâlinde şöyle buyrulmaktadır:‘Muhakkak ki sen muazzam bir ahlâk üzeresin!’(Kalem Sûresi / 4.Âyetin Meâli) Dadaş, günümüzde bile ahlâki yapısını korumaya çalışanların yani Kur’an’a göre hareket etmeye uğraşanların başında gelmektedir. Bu açıdan baktığımızda, dadaşın çok önemli bir misyonu temsil ettiğini görürüz. Öyle ya! Dadaş sadece Erzurum’u ya da Türk’ü değil, en önemlisi imâni ve ahlâki yönden Kur’an’da bahsedilen mü’minleri temsil etmektedir. Bir dadaşın ortaya koymaya çalıştığı ahlâki yaşantı, Allah’ın Kur’an’da belirtmiş olduğu ve öncülüğünü peygamberimizin yapmış olduğu ahlâk anlayışıdır. Dadaş, bu manada Kur’an Mü’mini’dir. Dadaş ahlâkını Kur’an’dan alan, Kur’an’a göre yaşamaya çalışan ve bu konuda peygamberimiz Hz.Muhammed(s.a.v.)’i örnek almaya çabalayan kişidir. O yüzden yine belirttiğim gibi, bizler dadaşlar olarak bu misyonumuzun farkında olmalı ve her zaman ona göre hareket etmeliyiz.
Mustafa Bey sorularımıza cevap verdiğiniz için teşekkür ederiz
Erzurum Sevdası Dergisi’nin yönetici ve görevlilerine çok teşekkür ediyor, gerek kendilerine gerekse okuyucularına ve tüm dadaşlara selam ve muhabbetlerimi sunuyorum.