HORMONLU EMLAK PİYASASI

Bankaların düşen konut kredisi faiz oranları vatandaşın yüzünü güldürürken konuta olan talebi de arttırdı ve buna bağlı olaraktan vatandaşın ev sahibi olmak için haklı olarak harekete geçti. Ne yazık ki konut sahipleri de aynı oranda gayri menkullerinin fiyatları yükselttiler. Tabiri caizse Hormonlu bir orta oluştu gayrimenkul piyasasında. Örneğin, faizler düşmeden önce 240.000 TL’ye anlaşmış olduğumuz bir gayrimünkul satışı, faizlerin düşmesiyle birlikte aynı gün akşamı mülk sahibi dairesinin fiyatını 270.000 TL’ye çekti. Peki aynı gün içerisinde ne değişti? Aslında değişen hiçbir şey yok. Piyasanın canlanması için alınan doğru bir karara binaen mülk sahiplerinin fiyatları aynı oranda yükseltmesi gibi yanlış bir karardan başka bir şey değişmemişti.

Peki konut kredilerindeki düşüş piyasayı canlandırdı mı? Bu soruya tam anlamıyla EVET ya da HAYIR demek çok zor. Çünkü sadece kredilerin düşmesi piyasayı canlandırmaya yetmeyeceği kanısındayım bir emlakçı olarak. Tek başına kredi faiz indirimi için yapılan indirimlerin konut satışları için yetersizdir. Piyasanın canlanması için; Hanehalkının alım gücünün yüksek olması, Sabit gelir güvencesi, Ekonomik verilerinin stabil seyretmesi, Siyasi istikrarın olması, Kolaylıkla kira getirisi olması gibi etkenlerle aynı paralelde ilerlemesi lazım.

  1. Hanehalkının alım gücünün yüksek olması: Şu anki piyasa koşullarında, ihtiyaç sahiplerinin istediği ve gerçek manada ihtiyacı olan şeyi almak yerine, bütçesine uygun malı almaya izin vermektedir. Bu da bize Hanehalkının alım gücünün zayıf olduğunu göstermektedir. Oysaki, ihtiyaç sahibi olan hanehalkı, ihtiyaçlarını karşılamak için kriterlerine uygun, ihtiyaç/isteklerini karşılayan, kaliteli ve güzel mal almalıdır.

  1. Sabit gelir güvencesi: Aylık sabit bir geliri olmayan hiç kimse cesaret edipte bankadan kredi çekemez. Eğer insanların sabit bir geliri sürekli çalışabileceği bir iş güvencesi olsa işte o zaman düşen kredi oranları emlak piyasasını hareketlendirir.
  1. Ekonomik verilerinin stabil seyretmesi: Güvenin olmadığı yerde yatırım olmaz. Ekonomik verilerin sürekli değiştiği bir ortamda insanlar bundan faydalanmak ister ve kısa sürede çok getiri sağlayacak yatırım araçlarına yönelirler. Böyle bir ortamda da paralarını gayrimenkule yatırmazlar. Ancak ekonomik verilerin aynı kararda kalması durumunda piyasaya güven hakim olur işte bu durumda vatandaş gayrimenkul almaya yönelir.

  1. Siyasi istikrarın olması: Siyasi bir istikrarın olmadığı, insanların siyasete güvenmedikleri bir ortamda hiçbir şekilde yatırım yapılmaz. Vatandaşın mevcut siyasi iktidara, onların politikalarına inanmadıkları bir ortamda kesinlikle yatırım yazmaz.
  1. Kolaylıkla kira getirisi olması: Her gayrimenkul alan şahıs aldığı dairede oturacak diye bir kural yok. Yatırım maksatlı da gayrimenkul alım-satımı yapılmaktadır. İşte tam burada yatırımcı aldığı gayrimenkulü en kısa sürede en iyi fiyata vermek isteyecektir. Bu ortamı görmediği anda gayrimenkule yatırım yapmayacaktır.

Ülkemizdeki gayrimenkul sektörü, kriz dönemlerinde talebin hızlı düşüş yaşadığı, büyüme dönemlerinde ise uzun vadede ve yavaş arttığı sektör niteliğindedir. Bu nedenle ekonomideki kısa vadeli olumlu gelişmeler sektörün büyümesinde hızlı bir hareketlenme yaratamamaktadır.

Yasin ARSLAN

Bir yanıt yazın