Bu soruyu aslında Erzurum’u, Erzurumluyu ve değerlerimizi neden anlatamıyoruz diye sormamız lazım. Ancak dergimizin konusu Kara Fatma olunca soruyu bu şekilde sormak en azından bu sayı için daha uygun olur. Dergimizin bu sayısında Kara Fatma lakabı ile tanınan Fatma Seher Erden Hanımı farklı yönleriyle ele alan, araştıran ve okurlara bilgi veren birbirinden değerli yazılar yer aldığından dolayı biz bu Milli Mücadele kahramanı olan Mücahide hanım hakkında tanıtıcı bilgiler vermeyeceğiz. Ama Kara Fatma’yı neden anlatamıyoruz sorusu üzerinde duracağız.
Kara Fatma’yı anlatamıyoruz. Çünkü bilmiyoruz. Yıllardır Kara Fatma hakkında bilgimiz yoktu. Böyle birisinin yaşadığından bile haberimiz yoktu. Milli Mücadele destanını liselerde okutulan inkılap tarihi derslerinde anlatılanlar dışında bilmiyor ve değerlendiremiyorduk. Dolayısıyla tarih bilincinin dışında kalarak olaylara ve kişilere basmakalıp bilgiler ve fikirlerle yaklaşarak değerlendiriyorduk. Son yirmi yıldır bir nebze bu yaklaşımın dışına çıkan bir tarih anlayışına döndük ve tarihi olayların yanı sıra tarihi kişiliklerle ilgilenmeye başladık. Yeni nesil tarih anlayışından elde etmiş olduğumuz yeni bilgileri ancak yakın dönemde kitaplaştırmaya başladık. Sosyal medyanın gelişmesi ile birlikte bu bilgilerin paylaşılması geçmiş dönemlere nazaran daha kolay olmakla birlikte birbirinden yanlış ve taraftar şekilde bilgiler ve içeriklerle dolu yayınlar yapıldı.
İnsan zengin oldu mu paranın kıymetinin farkına varmaz derler. Bizde tarih zengini, coğrafya zengini, kültür zengini olduğumuzdan olacak kıymetlerimizin pek farkına varmıyoruz herhalde. Sonuç vefasızlık ve çok geç farkına vardığımızı anladığımızda hayıflanmalar. Benim tarihim senin tarihin aman resmi tarih aman derin tarih diyerek kahramanlarımızı unutturma veya çarpık olarak tanıtma hastalığımız var. Elin oğlunun sanal kahramanlarına hayran iken biz kendi kahramanlarımızı unutuyoruz. İşte unuttuğumuz ve hatırladığımız zaman taraftar bir şekilde yanaştığımız kahramanlardan biride Kara Fatma Hanım. Kimi giyimine kuşamına takılmış kimi de savaştığı coğrafyaya. Ama bu kadın bizim kadınımız. Tarihten gelen bir Kara Fatma felsefesi var aslında bu felsefeyi bilmeyen bir insan Kara Fatma’yı nasıl anlayabilir yada anlatabilir.
Tarihi yazmak ve kültür oluşturmak farklı ama bunları anlatmak ise baştan başa farklı bir konu. Maalesef tarihi yazmak kadar anlatmada başarılı değiliz. Bir tarih ekolümüz daha yok, oluşturduğumuz bir tarih felsefemizde yok. Kültür açısından aynıyız. Kültürlü insan derken yazan çizen insanlar tanımlandı yıllarca ama bu insanlar kültür nasıl anlatılır nasıl nesilden nesle aktarılır diye bir eğitim vermedik. Bir başka eksik olduğumuz nokta ise yerel ve sosyal tarih. Genel tarihin yanı sıra yerel tarihte önemlidir. Toplumsal tarih ile birlikte çalışıldığında şehir belleğinin ve kimliğinin oluşturulmasında son derecede önemli olan bir bilgi birikimi ve vatandaşlık şuuru sağlar. Bu özellikle şehircilik vizyonunun oluşmasında etkili olur. Bizim değerlerimize kayıtsız kalmamızın bir sebebi ise genel tarih yazıcılığının vermiş olduğu uzaktan yaşanılan topluma ve mekana uzak tarihsel bilgide tarihine ilgisiz kalmaktır. Bu durumda tarih insanların ilgi duymadığı bir alan haline gelir.
Tarihi ve kültürel çalışmalarda yaşamış olduğumuz bu yetersizliği maalesef şehircilik alanında da yaşıyoruz. Yerel ve toplumsal tarihten edindiğimiz bilgileri ve malzemeleri şehir hayatına ve dolayısıyla şehir vatandaşlarına nasıl aktarabileceğimizi ve bu şekilde nasıl markalaşabileceğimizin bilincine ulaşamadık ve işin gereği olan teknik bilgilere sahip değiliz. Sahip olsak bile gerekli tecrübeyi henüz edinemedik.
Erzurum açısından iki sorun daha kendini göstermektedir. Bunlardan ilki kenarda kalmış kent psikolojisi, siyasi düşüncede sığlaşmış ve stratejik zihniyetten uzak yerel kent politikalarına sıkışıp kalmaktır. Erzurum kendine has bir şehir otoritesi geliştiren bir şehirdir. Bunun temelinde ahilik teşkilatı ve onun etrafında gelişen çarşı kültürü etkili olmuştur. Özellikle planlı kalkınma dönemi ve modern üretime geçiş aşamasında bu otoritesini kaybetmiştir.
Bu söylediklerimizi şöyle izah edebiliriz. Türk İnkılap tarihinde milli mücadele kongreler, örgütlenme, cemiyetler, isyanlar ve cepheler hakkında genel bilgi verilir. Ama bu bilgiler içerisinde birkaç tane büyük komutanın ismi ve önemli etkisi olan olaylar haricinde ayrıntıya girilmez. Ama iş yerel tarihe girdiği zaman olay daha ayrıntılı olur. Bir bölgeyi ve şehri ilgilendiren kişileri anlatabilirsiniz o zaman mesela bir çete lideri olan bir kadın daha çok dikkatleri çeker. Bu kadını bir şehre ve bölgeye aidiyetini vurgulayabilirsiniz. Yapılan mücadele daha kişisel ve daha özel bir hale dönüşür. Burada mücadele, sergilenen gayretler ve kahramanları daha somut bir isim haline gelir. Bu isimler ve olaylar daha kültürel bir şekilde ele alınır. Toplumsal ve coğrafik değerlere daha fazla vurgu yapılır. Elde edilen bilgiler ile bu olayın geçmişten geleceğe doğru bugün kaybedilmeden nasıl aktarılacağına ilişkin projeler geliştirilir. O zaman resim, heykel, mimari, edebiyat daha çok devreye girer.
Milli mücadeleyi anlatabilmek için gerekli olan bu teferruatlar birleştirilerek bir Milli Mücadele ruhu ortaya çıkarılır. Bu milli mücadele ruhunun somutlaştırılması için o şehrin bir veya birkaç kahramanı daha çok ön plana çıkarılarak kentsel mekanlar üzerinden şehir vatandaşlarına tanıtılır. Böylece kentsel vatandaşlık şuuru ile ulusal vatandaşlığa ulaşılır. Bu bilinç yakalandığı zaman olaylar sığ bir siyasi düşünceden çıkar ve daha evrensel bakış açısı ile sorunlara yaklaşılır. Yerel siyaset ve demokrasi gelişir. Bir kenar kent psikolojisinden çıkılır ve şehrin kendi problemlerini çözecek bir stratejik zihniyet geliştirilir. Bunun sonucunda şehir kültürünü ve kimliğini devam ettirici sağlıklı bir kent otoritesi ortaya çıkar. İşte biz bu yukarıda saydığımızı aslında yıllar öncesinde bünyesinde barındıran bir şehrin bugünkü sakinleri olarak bu kaybettiğimiz değerlerimizi arıyor ama bir türlü bulamıyoruz. Bundan dolayı olacak ki şehrimizin değerlerinin farkına varıp bir türlü tanıtamıyoruz.
İşte Kara Fatma’yı bu nedenlerden dolayı anlatamıyoruz. Kara Fatma yıllardır genel tarih içerisinde yer tutmayacak kadar büyük bir isim değildi. Ama Kara Fatma gibi isimler olmasaydı bugün anlattığımız büyük insanların bir önemi olmayacaktı. Kara Fatma arşivlerin açılması ile başlayan yerel ve toplumsal tarih şuurun ışımaya başlaması ile diğer milli mücadele kahramanları gibi farkına varıldı ve araştırılmaya başlandı. Ama Kara Fatma felsefesi tam olarak anlatılamadı çünkü Milli Mücadele ruhu tam olarak kavranmadı. Şehir kimliği ve şuuru tam olarak gelişmediğinden dolayı Erzurum’un milli mücadele ruhunu bünyesinde barındırdığı ve bu ruh ile milli mücadele yöntemini belirleyen bir kurtarıcı şehir olduğu bilincini içimizde his edemedik. Bizden uzak bize yabancı olan anlatımlardan dolayı Erzurum halkının insanının bu mücadeleye ne zorluklarla ne tarzda düşüncelerle sahip çıktığını anlatamadık. Erzurum Kongresini daha tam olarak anlatamadığımızdan dolayı bu kongrede alınan kararlara sahip çıkmak için yola çıkan kahramanlarımızı da anlatamıyoruz.
Kara Fatma bir Erzurumlu kadındır. Erzurum insanının içinde barındırdığı mertlik, yardımlaşma ve kahramanlık duygularını barındıran bir aile ortamında yetişmiştir. Kocasına aşık vatanına, milletine en derin sevgi duygusu ile bağlı olup zor dönemlerde halk olarak dayanışmaya geçilen bir dönemin insanıdır.
Kadındır ama Türk Kadını ata binen, ok atan, kılıç kuşanan göçmen Türk kadınlarının torunu, kızıdır. Kara Fatma denilince akla binlerce yıllık bir töre gelmelidir. Kara Fatma geleneksel kadın rolünden modern ulus devlete geçişte kılığı ve kıyafeti ile üstlendiği görevler ile sembol bir kadındır.
Milli Mücadelenin yönteminin belirlendiği ve ulusal kurtuluş kararının alındığı kongrenin topladığı şehrin evladı olarak bu kararların hayata geçirilmesi için cepheden cepheye koşan savaşçı bir Erzurum kadınıdır. Onun katıldığı ve fedailiğini yaptığı mücadele ile modern ulus devletin kadın askeri imajı ile Türk kadınlarına rol model olmuştur.
Sömürgeci hareketlere karşı ulusların kadın erkek ayrımı yapılmadan yapılan mücadele ile başarılı olacaklarının ispatlayıcısıdır.
Geleneksel Türk kadının ruhu ile modern Tür kadının aslında bir olduğunu ve bu iki kimliğin aslında ayrılmaz bir bütünlük teşkil ettiğinin canlı örneğidir.
Kara Fatma cephede içtiği kıtlama çay ile Erzurumluluğunu asla unutmadığını ispatlayan Erzurumlu bir kadındır.
Alev alev yanan vatan için insanları canlarından vazgeçirerek davasına hizmet etmeye ikna edecek kadar girişimci bir Erzurumlu kadındır.
Dede korkut öykülerinin sözde olmadığını ispatlayan kadındır.
Kendisine bağlanan emeklilik maaşını vatan hizmetinin karşılığı olmaz diye kızılaya bağışlayan kadındır.
Kara Fatma ülkesini düşük düşürmemek için yabancı gazetecilere karşı yaşadığı yoksulluğu saklayarak devletinin güçlü olduğu imajını veren Erzurumlu kadındır.
Kendisini esir alan Yunan askerlerini daha sonra tek başına esir alarak özgürlüğüne kavuşan cengaver Erzurumlu bir kadındır.
Göğsünde patlayan bir İngiliz yapımı el bombasının şarapnel parçalarını ömür boyunca taşımak zorunda kalan bir gazi kadındır.
Bir tek savaşta veya olayda değil yıllarca farklı cephelerde savaşan bir mücahidedir.
Maalesef Erzurumluların vefasızlığına maruz kalan bir Erzurumlu kadındır. Zaruret ve yoksulluk zamanında kendine el uzatmaktan imtina eden Erzurumlu vekiller ve iş adamlarının yerini şimdi onun adını kendi memleketinde yaşatacak projelere imza atmaktan aciz ve imtina eden Erzurumlu siyasiler ve iş adamları almış durumda. Kara Fatma’yı anmak Fatma Seher Hanıma artık bir şey kazandırmaz. Ama bu şehre çok şey kazandırır. Şehrin marka değerinin artmasına katkı sağlar, şehir kimliğinin oluşturulmasına katkı sağlar, şehrin sadece kongre toplayarak değil kadını ve erkeği ile ülkenin kurtarılmasında görev aldığını ispatlar.
Kara Fatma’yı anti emperyalist mücadelenin kadın bir kahramanı olarak bütün bir dünyaya Erzurumlu kimliği ile tanıtabiliriz. Modern ve geleneksel Türk kadını imajını bir arada sergileyen bir cumhuriyet kadını imajı ile tanıtabiliriz. Erzurum kongresinden alınan kararları bir Erzurumlu kadın olan Kara Fatma eliyle milli mücadeleye nasıl taşındığını anlatabiliriz. Kurtarıcı şehrin savaşçı kadını olarak anlatabiliriz. Kendine güvene dayanan psikolojik alt yapıya sahip bir kadın olarak kadın derneklerimizin iş birliği ile yerinde demokrasi ve birlikte hizmet üretme hakkının simgesi olarak aydın ve kültürlü bir şehirli kadın olarak tanıtabiliriz. Bunun için anıtlar dikebiliriz. Kitaplar yazabiliriz. Onun etrafında gelişen olayları konu alan bir milli mücadele filmi çekebiliriz. Onun etrafında mikro bir milli mücadele tarihi kitabı yazabiliriz. Onu daha doğrusu onunla Erzurum’u tanıtabilmek için çok şey yapabiliriz.
Ama bunlar en çok ne için işe yarar biliyor musunuz? Gelecek nesillerimize muhtaç oldukları kudretin damarlarında akan asil kan olduğunu şuur altlarına işleyebiliriz.
Rahmet ve saygıyla Fatma Seher Erden hanımın nezdinde tüm Kara Fatmalara
Araş.Yazar: Ömer Yaşar ÖZĞÖDEK