Şehir; insan, zaman ve mekân unsurlarının birleşim noktasıdır. Bu noktanın içinde hayat hikâyeleri, tarih, kültür ve toplumsal yaşam için gerekli olan donatı alanlarını görürüz. Bu alanlarda yaşayanlara şehirli denilir. İşte bu şehirliler yaşadıkları şehrin asıl sahipleri, mirasçıları, koruyucuları ve geliştiricileridir. Dolayısıyla şehirlerin yönetilmesi, şehre yönelik politika ve hizmet üretiminde bu insanların rolleri önemlidir. Bu rolün etkinliği ise şehir kimliği içerisinde saklıdır.
Şehir kimliği ise şehrin tarihinden gelen mirasın şehirde yaşayan geçmiş ve şimdiki nesillerin yaşam tecrübesi ile beslediği kültürel birikimin ekonomik, kültürel, sanatsal Vb. faaliyetler ile şehir hayatına yansıtıldığı bellektir. Bu bellek şehrin diğer şehirlere olan benzerliğini ve diğer şehirlerden olan farklılıklarını ortaya koyan marka değeridir. Şehir kimliği aslında şehri seven veya o şehirde yaşayanların yâda her ikisinin oluşturmuş oldukları şehir imajıdır. Bu imaj mimari unsurlar ile süslenir ve şekillendirilerek somutlaştırılır ve şehir hayatına kazandırılır.
Şehirli olma hakkının en önemli iki temel unsurdan ilki şehirlinin, kimliği olan bir şehirde yaşamasıdır. Bu insanın bulunduğu şehre ait olduğu duygusunu tatmasıdır. İkinci temel unsur ise şehirlinin tarihi, kültürel mirasla uyumlu nitelikli mimari değerlerin bulunduğu bir çevrede yaşamasıdır ki buda kişinin bulunduğu şehri sevmesi ile alakalıdır. Şehirli olma hakkının gündelik hayatta kendini hissettirdiği nokta yaşamış olduğu şehrin kendini ve sosyal çevresini geliştirebileceği ortamlara sahip olarak geleceğe yönelik kendini geliştirerek ve çocuklarını yetiştirerek zevk almasıdır. Bunun yanı sıra eğitim, sağlık, spor, kültür, güvenlik ve kentsel hizmetleri kaliteli ve yeterli bir şekilde elde etme ve bu nedenlerden dolayı bir başka şehre göç etme ihtiyacını duymamasıdır. Bu şehir kimliği içerisinde yaşam kalitesinin yükseltilmesidir.
Şehir kimliği aslında bir insan, şehir, toplum ve kültür bileşimidir. İşte bu bileşim Erzurum şehrinde Dadaşlık olarak kendini ifade etmiştir. Bundan dolayı Dadaşlık ve Dadaş tanımının Erzurum tarihi ve kültürü ile şehrin gelişiminden bağımsız ele alınıp incelenemez. Sadece bir folklorik unsur olarak ele alıp incelenemez, hamasi tanımlar ile tanımlanamaz. Dadaşlığın tanımı ciddi sosyolojik, tarihi, kültürel, felsefi ve şehircilik çalışmaları ile ele alınıp incelenmesi gereklidir. Bunu şöylede ifade edebiliriz Dadaşlık ruhunun kaybolmaması ancak, Erzurum’un kaybolmamasına Erzurum’un kaybolmaması da Dadaşlık ruhunun kaybolmamasına bağlıdır. Erzurum şehir kimliği olarak dadaşlık, bir ideadır ve dadaş şehirli olma hakkının simgesidir. Erzurum tarihi bir kültür merkezidir ve kendine ait bir ruhu vardır. Bu ruh aynı zamanda Erzurum şehir kimliğidir. Erzurum şehir kimliği de tıpkı diğer şehir kimlikleri gibi içerisinde tarihsel, sosyal, kültürel ve iktisadı unsurları barındırmaktadır. Bu kapsamda dadaş ve dadaşlık şehir belleği ile çok sıkı ilişkilidir. Bundan dolayı bugün dadaş olarak nitelendirilecek insanların şehrin tarihinden gelen değerleri bulup korumak ve bu değerlere yeni zenginlikler katarak geleceğe taşımakla mükelleftir. Erzurum, insanlığın Dadaş kimliği ile ifade edildiği, Anadolu’da Türk töre ve tarihi ile biçimlenen bir mekândır ve geleceğe bir kültür ideali olarak aktarılmalıdır. Dadaşı, bir birey olarak değil, onu Dadaş olarak yetişmesine neden olan aile, okul, mahalle, sokak, köy ve şehir gibi ortak yaşama alanlarında, doğup, büyümesi ele alınıp incelenmesi gerekmektedir. Böylece Dadaşlık, tüm sosyal, ekonomik ve kültürel birikim ve üretim göz önüne alınarak ortaya konulacaktır.
Şehir kimliği şehrin ismiyle ayrılmaz bir bütündür. Şehrin isminin değeri şehrin imajı ile belirlenir. Bu imaj şehrin tarihi mirası, kültürel birikimi, coğrafik yapısı ve çevre dengesi ile iktisadi gelişmişliğiyle şekillenir. Şehir kimliği insanların soy ismine benzer. Tıpkı bir insanın soy ismiyle geçmişini geleceğe aktardığı gibi, şehirlerde geçmişlerden gelen özelliklerini ve şehirsel belleğini koruyarak geleceğe aktararak varlığını sürdürür.
Şehir kimliğine sahip çıkmak ile şehrin iktisadı, sosyal, kültürel gelişmesi ve kalkınması arasında çok yakın bir ilişki vardır. Şehir kimliğinin kazandırılması ise ancak şehrin kültürü, tarihi ve coğrafyasına ilişkin yerel araştırmaların yapılması ile mümkün olur. Yerel araştırmaların ise insanlarda bir farkındalığa neden olarak vatandaşlık bilincinin oluşmasına büyük katkılar sağlayacağı şehir bilimciler tarafınca kabul edilmektedir. Şehir kimliğinin kazandırılması için şehirde yaşanan önemli olayların incelenerek şehir hayatına simgesel olarak aktarılması gereklidir. Şehrin önemli coğrafik özelliklerinin, kültürel değerlerinin, toplumda öne çıkan şahsiyetlerin ve kurumların şehir hayatına aktarılması gereklidir. Bunun için müzeler açılmalı, anıtlar yapılmalı, heykeller dikilmeli, festivaller düzenlenmelidir.
Dadaşlığın Erzurum şehir kimliği olduğunun anlaşılması ve geleceğe aktarılması için geçmişe dönük bir hasret döngüsüne esir olmadan geçmişin mirası ve dokusuyla beslenip geleceği biçimlendirmemiz gerekir. Bunun için dadaşlık tüm sosyal, ekonomik, tarihsel ve kültürel birikim göz önüne alınarak ortaya konulmalıdır. Böylece dadaşlık toplumsal bir değer dadaş ise toplumsal bir varlık haline gelecektir. Dadaşlık ruhunun, Erzurum kültürünün yenden yaşam bilinci haline getirilmesi ile şehrin kimliği olması ve imaj oluşturması için tarihi, kültürel, sosyal ve coğrafik çalışmalara dayanarak gelecek nesillere aktarılmalıdır.
Dadaş kimliğinin Erzurum şehri ile ayrılmaz bir bağı vardır. Maalesef son dönemde gelişme ve değişme adı altında Erzurum şehrinin tarihi, kültürü yok edilmekte ve bu yok edilişe rağmen şehrin gelişimi ve kalkınması sağlanamamaktadır. Bu Erzurum’un asıl sahiplerinin şehri terk etmesine yol açmaktadır ve şehri terk eden her birey ile birlikte şehir belleğimizin bir kısmı da yok olmaktadır. Erzurum’un ruhu tıpkı bedeni gibi yok olmaya başlamış toplumda bir yozlaşma yaşanmaya başlamıştır. Erzurum tarih ve kültür açısından insanı ile ön plana çıkmış ve Dadaş olarak tanımlanan ideal insan tipi ile tanınmış bir şehir olmasına rağmen, maalesef son otuz yıllık süreç içerisinde sürekli olarak göç vererek insanına ait değerlerini kaybetmiştir. Dolayısıyla Erzurum şehir kimliği ciddi bir tehlike altına girmiş ve kaybolmaya yüz tutmuştur.
Şehrin kimliğinin kaybolmasında cumhuriyetin kendine ait bir şehir ve şehirli kimliği oluşturma gayreti içerisinden tarihi mirasa sırt çevirmesi, yerellik ilkesinden uzak politikaları şehirli ve yerellik kültürüne uzak kadrolarca yürütmesinin etkisi düşünülmeyecek kadar fazla olmuştur. Şehir kültürümüz yok edilmiş ve yerine içinde yaşayanların alışamadığı ve yabancı kaldığı bir şehir dokusunun ortaya çıkmasına neden olmuştur. Bu 1941 yılında imzalanan Atina anlaşması ile belirlenen kent planlamasının insan merkezli olması ilkesinin de ağır bir ihlali olmuştur. Bu ihlal sonucunda ortaya çıkan bilinçsiz şehircilik uygulamaları ile şehirlerimizin kentsel kimlikleri ve tarihi dokuları tahrip olmuş ve şehirlerarasındaki farklılıklar kalkmış ve kültürel zenginliklerimiz tehdit altına girmiştir. Buna bir de küresel kültürün etkileri eklendiği zaman şehirlerimiz açısından inanılmaz tahripler oluşmuştur. Bunların etkisi altında kalan Erzurum bilinçsiz şehircilik faaliyetleri ile birlikte kendine özgün olan dadaşlık kültürünü şehrin mimarisine aktaramamaktadır. Bugün Erzurum kendisine özgün şehir tipolojisinden uzaklaşmıştır. Tarihi dokusuna ve mirasına yabancı bir mimari ile şehir dokusunu kaybetmiştir. Bunun sonucu olarak şehir kimliği açısından son derecede önemli olan manevi kültürel unsurlarımızı şehre, mimarimize ve sanatımıza aktaramamaya ve hızlı bir şekilde kültürel faaliyetlerden uzaklaşmaya başladık. Gündelik hayatımız ve geleceğe ilişkin hedeflerimiz maddi unsurlar tarafınca belirlenmeye başlamaktadır. Bunlardan dolayı eskisi gibi şehrimize kültürel açıdan doygun bir ruh halini katamamakta kendine yabancı maddi öğelerden oluşan bir şehir tipi ile karşı karşıya kalmaktayız. Erzurum kadim şehir mirasından uzaklaştıkça ruhunu kaybetmiş ve etkinlik bölgesindeki liderlik vasfını da yitirmeye başlamıştır.
Son söz olarak şunu söylemeliyim ki Erzurum Dadaş kimliği ile hayat, tarihi ile bir hakikat, kültürü ile bir ülküdür. Dadaşlık bilincinin Erzurum tarihi, kültürü ve toplumsal sorumluluk şuurundan ayrılamaz. Dolayısıyla bugünde dadaşlık bilincinin muhafaza edilebilmesi için bu şuurun Erzurum halkının arasında yayılmasını sağlamamız gereklidir. Bu Erzurum şehir kimliğini muhafaza etmemiz için gereklidir. Kimliği olmayan bir şehrin şehir sayılamayacağı bugün şehircilik uygulamalarının temel ilkesidir. Dadaşlığın kaybolmaması için Erzurum’un kaybolmaması, Erzurum’un yok olmaması içinde Dadaşlığın var olması gerektiği asla unutulmamalıdır.
[corner-ad id=”1″]Ömer Yaşar Özgödek