BİRİNCİ DÜNYA SAVAŞINDA ERZURUM’DAN YANSIYANLAR 1877-1878

BİRİNCİ DÜNYA SAVAŞINDA ERZURUM'DAN YANSIYANLAR 1877-1878

BİRİNCİ DÜNYA SAVAŞINDA ERZURUM’DAN YANSIYANLAR 1877-1878

Osmanlı Rus harbi (93 harbi) Erzurum için bir dönüm noktasıydı. Osmanlı Devleti için önemli olan Erzurum topraklarının savunulması için II.Abdühamid 1877-1878 (93 Harbi) Osmanlı Rus harbi esnasında Gazi Ahmed Muhtar Paşa’ya çektiği telgrafında şöyle demekteydi: “Bugün bulunduğunuz yer Asya’nın en önemli noktası ve düşmanın göz diktiği yerdir. İşte bu yer büyük bir tehlikede bulunuyor. Allah esirgesin bir vakitten beri ordumuzda görülen dağılma ve çöküntüler bu defa da vukua gelir ve Erzurum’a da bir zarar olur ve Erzurum istilaya uğrarsa, böyle elemli bir olayın devletin maddi ve manevi varlığında açacağı yaraları size anlatmaya lüzum yoktur. Şu halde asıl iş görecek ve devletin üzerindeki nimet hakkını gözetip milletimizin sizden beklediği şerefi ispat edecek gün, bugündür. Namus ve şerefi muhafaza edemezsek, bu, kıyamete kadar tarihimizden çıkmayacak, askerlik şerefimize, sürülmüş açıklı bir leke olacaktır…” Birinci Dünya savaşının Türkiye açısından ilk önemli muharebeleri de Erzurum ve çevresinde gerçekleşti. Binlerce askerimiz,Tifüs ve dizanteriden ölürken, binlercesi de donarak şehit oldu. Bu savaşta Erzurum’un sosyal ve ekonomik dokusunu büyük ölçüde değiştiren gelişmelerde yaşandı. Erzurum hayvanından tohumluğuna kadar maddi gücünü yitirdi. Erzurum savaşın ilk aylarında çevre yerleşim yerlerinden muhacir alırken, savaşın yenilgi ile neticelenmesi üzerine Erzurum halkı muhacir oldu. Yerini, yurdunu bırakıp aç-çıplak yollara döküldü. İşte sizlere o tarihlerden birkaç anekdot

Erzurum’da Yerli At Irkı Nasıl Tüketildi?

Hasan İzzet Paşa süvari kurmayı idi. Atları çok sever, düzenli bir süvari alayının manevrası onu son derce heyecanlandırırdı. 9. kolordu bölgesinin eksiklerinden biride düzenli süvari birliklerinin bulunmayışıydı. Yarbay Yusuf İzzet Bey süvari birlikleri kurmak için çalışıyordu. Bu yüzden 2’nci Süvari Tümeninin seferberliğinde güçlükler yaşanıyordu. Hasan Izzet Paşa Tümen komutanı Yarbay Yusuf Izzet Bey’in çalışmalarına destek olmak amacıyla, genel kuralları ve temayüllerin dışına çıkarak bir emir yayınladı: Toplanan ulaşım araçları arasındaki binek hayvanlarının, birinci öncelikle süvari tümeni alaylarına ayrılması, Süvari tümeni savaş düzeninde bulunan 21’nci Alay’dan 9’ncu kolordu ve 29’ncu tümen Karargahları için 40 hayvan ayrılmış.Bu hayvanlar geri verilmelidir. Yanlışlığa neden olanlar hakkında gerekli işlemin yapılmasıyla sonucun bildirilmesi” Emrini vermiş ve bu konuda emrini birkaç kez tekrarlamıştı. Emirler semeresini vermiş devşirme yöntemiyle halktan alınan atalarla günün birinde 1.300 at mevcuduyla süvari tümeni oluşmuştu. Fakat bu oluşum sırasında da Erzurum Vilayeti içindeki yerli at ırkının da kökü kurutulmuştu.

Bir Parça Ekmeğe Muhtaç Duruma Düşen Erzurum

Seferberliğin ilanından ( 2 Ağustos 1914) 4 Şubat 1915 tarihine kadar beş ay içerisinde Diyarbekir vilayetinden Erzurum’a gönderilebilen erzak miktarı 198 tondan ibaret kalmıştı. Aynı süre içerisinde Mamüratilaziz ve Sivas vilayetlerinden Erzurum’a gönderilebilen erzak ise 1 237 ton kadardı. Buna karşılık yalnız Bitlis vilayeti 5 000 ton erzak göndermişti ki buna göre seferberliğin ilanından 4 şubat 1915 tarihine kadar çevre vilayetlerden Erzurum’a gönderilebilen erzak miktarı yaklaşık olarak 6 400 tondan ibaret kalmıştı. Halbuki yalnızca Erzurum vilayetinin orduya verdiği erzak 71.792 tona ulaşmaktaydı. Bu durum Erzurum yöresi halkı için büyük bir yük teşkil etmekteydi. Çünkü iaşe bölgesinin diğer vilayetlerinden erzak yetiştirilmediğinden ordunun laşesini sağlayabilmek için yöredeki çiftçilerin tohumluklarıma bile el konuluyordu. Cepheye yakın olan kazaların yükü daha da ağırdı. Mesela sadece Hasankale kazsından orduya 42 000 ton erzak verildiğinden aç kalan halk iç bölgelere muhacir olup göç ederken; burada yüzden fazla köy de Ruslar tarafından işgal edilerek yakılmış, ahali bir parça ekmeğe muhtaç duruma düşmüştü. (Tuncay ÖğünKafkas Cephesinin 1. Dünya Savaşında Lojistik Desteği. Sh. 152).

Erzurum Üzerine Görüş Ayrılıkları

Erzurum Müstahkem Mevkii Komutanı alman Poselt Paşa, III. Ordu komutanlığına yazdığı bir raporda Erzurum Müstahkem Mevkii’nin inatla savunulabilmesi için 40. 000 kişiye ihtiyaç vardır. Halen müstahkem mevkii yeterli olmayıp top ve eksik sahra tahkimatı bulunmaktadır. Bu kış kalenin silahlandırılmasıyla tahkimatında değişiklik yapılması mümkün olmayıcağından gerekli savunma kuvveti verilse dahi kale inatla savunulamaz” diyordu.( Genelkurmay….3 ncü Ordu Harekatı sh. 99) Alman kurmayı Gozel’de onu destekliyordu. (Guze Büyük Harpte Kafkas Cephesindeki Muharebeler sh.18-19) Buna karşı Ahmed Fevzi Paşa Erzurum’un elde bulunan kuvvetlerle her ne pahasına olursa olsun savunulmasından yanaydı. Çünkü Erzurum’un ilk hamlede savunmasız olarak düşmana terke edilmesi demek Van’dan başlayarak bütün Murat suyu vadisinin Ruslara terki demekti. Buda hem insan kaynakları açısından hem gıda ve erzak temini açısından imkanların elden çıkarılması demekti. Hasan İzzet Paşa Erzurum kalesinin savunulup savunulmayacağının Başkumandanlık vekaletinden sordu:

  1. Düşman bize adet ve teçhizat itibariyle üstündür. Üstün kuvvetler b,ir taarruzda bulunabilir. Sarıkamış’a şimendiferle yığınak yapabilir.

  2. Üstün kuvvetlerle taarruz eden düşman III. Ordu’yu ihmal edemez. Arayıp bulmaya mecburdur

  3. Biz düşmanla açık sahrada çarpışmak kudretinde isek kendi topraklarımızı çiğnetmeden evvel taarruza geçmeli ve hududu tecavüz etmeliyiz, değil isek taarruzdan sarfi nazar etmeli, bize en münasip bir vaziyet almalıyız. Değiliz, o halde stratejik açıdan müdafaada kalmalıyız.

  4. En münasip müdafaa mevzii Erzurum etrafındadır. Evvela mevcut yollar Erzurum’da birleşir, Erzurum merkezi bir özelliğe sahiptir. İkinci olarak her türlü iaşe kaynakları Erzurum’dadır.”( ATASE, K. 2950. II. 6.FI-4)

Hasan İzzet Paşa ordunun bütün kudret ve kuvvetiyle Erzurum’u müdafaa ve muharebelerin bu havalide yapılmasından yanaydı.

Erzurum’u Düşmana Teslim Eden Haindir!

İstanbul ise Erzurum’un sağlamlaştırılması gereğini inkar etmemekle beraber Erzurum’u gözden çıkarmış gibiydi. Ahmed Fevzi Paşa Gozel Paşa’ya şöyle diyecekti: Rica ederim İstanbul’a anlatınız: Bu bölge tarihi bir bölgedir. Erzurum’u savunmadan düşmana terk edecek bir komutan, bu fedakar halkın indinde ebede kadar hain olarak kalacaktır. Ben bu lekeyi kabul edemem ve Rusların bir baskınına karşı Erzurum’u elimden geçen kuvvetle savunmaya var gücümle savaşırım. Eğer İstanbul şimdilik Erzurum’u sağlamlaştırmayı sürdürme imkanı görmüyorsa bari 28’nci Tümen’in sayısını seferi sayıya yükseltme emrini versin.”(Şerif İlden ACE. Sh. 59) Gozel İstanbul’a dönüşünde Ahmed Fevzi Paşa’nın teklifini kabul ettirmiş ve ardından Enver Paşa’nın şu emri gelmişti: “Erzurum Kaledir. Komutanı 9’ncu Kolordu Komutanıdır.” Oysaki Erzurum’un haddinden fazla eksiği vardı. Kale değildi. Ama İstanbul bir jest yaparak kolordu komutanının görüşüne saygı duyduğunu vurgulamak istemişti. Ayrıca bu emirle Enver Paşa, Hasan İzzet Paşa’nın başvurusuna da cevap vermiş oluyor ve “Kale birliklerini istediğiniz gibi yerleştiriniz” cevabını vermiş oluyordu. Bir noktanın kale olup olmamamsı çok önemli bir karardı. Kalesini savunamayan düşmana teslim eden bir komutanın cezası kanunlara göre idamdı.

Genel Kurmay Başkanlığınca yayınlanan Birinci Dünya harbinde Türk Harbi Kafkas Cephesi isimli eserin ikinci cildinde şöyle yazar:

“Sarıkamış Harekâtı’nda lojistik desteğe önem verilmediği görülmektedir. Bu harekâta ait lojistik desteği kapsayan bir idari emre rastlanmamıştır. Bu Harekâtta daha çok erzak kolları ve demirbaşlarla yetinme ve mahallinden tedarike(Rus erzak depolarından faydalanma) güvenildiği ve menzil kollarından az bir kısmın harekâta katıldığı görülmektedir.(Sh 669)

Turan fatihi kendisini Orta Asya savaşçıları gibi hissetmiş olmalıdır. Asker cephanesiz, gıdasız, giyeceksiz yürüyecek, Kafkasları feth edip orada buldukları ile karnını doyuracaktı. Enver Paşanın kurmaylarından General Liman von Sanders şöyle demiştir. “Sarıkamış Taarruzunu haklı çıkarmak yolunda her hangi bir sebebi Harp tarihi hiç bir zaman tespit edemeyecektir.

Nakliye Aracı Bulunamayınca Erzaklar Sırtta Taşındı

Onbirinci kolordu erzak kalmadığından aç kalan askere iaşe yardımı için acele yardım istemişti. Menzil vasıtaları kafi değildi. Erzurum Valisi Tahsin Bey bir defaya mahsus olmak 1500 kilo erzak: halkın sırtlarıyla taşıma kararı verdi. Erzurum ahalisi denenmiş vatan sevgileriyle bu erzakı taşımayı seve seve kabul etmişti. Otuz kiloluk torbalar yaptırıldı. Mektep çocuklarının sırtlarında un torbalarıyla hükümet konağı önünden hareket etmelerindeki fedakarlık ve hamiyet örneği herkesi ağlatmıştı. Erzurum ahalisi unları Nebi hanları kadar götürecekti Hasankaleliler de Nebi hanlarından Hasankale’ye taşıyacaklardı. Erzurum halkı üzerlerine düşen görevi bihakkın yaptılar fakat Hasankale ahalisi sayıca az olduğundan nebi handa biriken erzak çuvalları yerine ulaşması bir hayli sürmüştü. (Aziz Samih(İlter) Büyük Harpte Kafkas Cephesi Hatıraları. Sh.11. Ankara 1934

Erzurum’da Develer Çeşmesi Devesiz Kaldı

Seferberlik yıllarında Erzurum’da ki 3ncü Ordu’ya sevk edilen iaşe ve erzaklar için en dayanıklı en fazla yük çeken, en çok aranan ve ihtiyaç duyulan hayvan şüphesiz develerdi.

Adlarına çeşme bile yapılmıştı. Develer çeşmesi. Develerle, Bayburt Erzincan ambarlarındaki eşya, araç ve gereci taşımak için 10 nakliye kolu kurulmuş fakat bu nakliye kolları ihtiyaca cevap verememişti. 202 Makkare, 760 deve tortum Erzurum ve Erzurum Hasankale arasında çalışmaktaydı. Buna ilaveten 700 adette deve kiralanmıştı. (Genel Kurmay. AGE. Cilt II.Sh.669)

Diyarbakır’dan Erzurum’a nakliye için Bağdat’tan getirilen 120 Deveden 70 adeti soğuk sebebiyle öldüler. Sivas bölgesinde nakliyenin yapılabilmesi için Konya ve Ankara bölgesinden 2 000 deve ve 900 araba temin edilmişti. Malatya Elazığ bölgesinden nakliyatta kullanılmak üzere 400 Deve, 2500 katır, 1100 beygir temin edilmiş bunlardan da 400 ölmüş, 600 ü çürüğe çıkmıştı.

Ruslar trenler ve motorlu araçlarla asker,araç gereç ve iaşe sevk ederken Anadolu insanı hayvanını, canını ortaya koymuştu.

Evlatlar aç Kalmasın Diye Analar babalar Yollarda Öldü

Enver Paşa için tarihlerin ret etmediği, ret etmeyeceği meziyetleri sıralanır. Onun karakteri şöyle tasvir edilir. Mükemmel ahlaki değerlere sahip,hiddetlenmeyen, ağzından çirkin ve kaba söz çıkmayan, sevinmek ve öğünmekten nefret eden, kızıp öfkelendiği zaman bile ölçülü konuşan, sır saklamayı bilen birisidir.(Ramazan Balcı. Tarihin Sarıkamış Duruşması .sh. 131. tarih Düşünce Kitapları.İstanbul 2005 Emir Şekip Arslan. Şehit Enver Paşa ve Arkadaşları. Sh10, 17,28,34Samsun İl Matbaası. 1948))

O, İffet ve namus timsali, feragatin en üst sınırında, hayat ile ölüm arasında fark görmeyecek derecede idealist’ti(Ramazan Balcı. Tarihin Sarıkamış Duruşması .sh. 131. tarih Düşünce Kitapları.İstanbul 2005 Muallim Fuat Gücüyener. Büyük harpte Tanıdığım Kahramanlar. Enver Paşa Sh. 5.Anadolu Kitap Deposu. 1943)Hiçbir engel ve tehlike kabul etmeyen kalbi ona bir an bile korkunun heyecanını tattırmamıştı. Ruhunda o kadar inatçı bir azim vardı ki bunu yenmek mümkün değildi. Hayatında attığı adımların hiç birini geri çektiği görülmemiştir. (Ramazan Balcı. Tarihin Sarıkamış Duruşması .sh. 131. tarih Düşünce Kitapları.İstanbul 2005 Ziya Şakir Yakın Tarihin Üç Büyük Adamı Talat, Enver ve Cemal Paşalar. Sh 139. İstanbul Ahmet Sait Matbaası. 1944) Daima şahsi cesaretin zirvesinde yaşamış, hayatı savaştan ibaret kabul ederek her zaman tehlikenin en önünde bulunmuştur. (Ramazan Balcı. Tarihin Sarıkamış Duruşması .sh. 131. tarih Düşünce Kitapları.İstanbul 2005 Halil Erdoğan Cengiz. Enver Paşanın Anıları. 1881-1908. Sh 4. İstanbul. İletişi,m yayınları. 1991)

O şahsi cesareti, hayatı savaştan ibaret gören felsefesi, hayat ile ölüm arasında fark görmeyen bakış açısı ile milletin mukadderatını eline almış onu hayat felsefesi olan heyecan ve maceraya sürüklüyordu. Ne olursa olsun, ne pahasına olursa olsun. 3 ncü orduya gerekli olan erzak ve mühimmatın taşınmasında yollar,araçlar, hayvanlar yetersiz kalıyordu. Halk yeni önderlerini arzusu için neyi var neyi yok seferber etmişti. Çalışabilecek nüfus silah altına alındığı için valiliklerce yapılan nakliye işinde ekseriyetle Başkumandan vekili gibi dayanıklı olmayan iş gücü ve dayanma gücü düşük kadın ve çocuklar la 45 yaşından büyük erkekler çalışıyordu.

Taşınan erzakın doğrudan Erzurum merkezine ulaştırılması zorunlu hale getirilince ağır kış şartlarında en az 30-40 gün süren seferler çok sayıda insan ve hayvan ölümüne yol açtı.

Erzurum’dan dönen kafile memurları ve hayvan sahipleri tifoya tutularak kısmen yollarda, kısmen evlerinde öldüler. Bu durum da halkı tedirgin olup dehşete düşmüş, çalışmak istememiş, yetkili makamların tehditlerinde etkisiz kalmıştı. Valilikler daha fazla baskı olursa halkın hapislerde bile yatmaya razı olduklarını, Erzurum’a giden kafilelerin ancak yarısının geriye dönebildiklerini, dönebilenlerinde çalışamayacak kadar hasta ve güçsüz olduklarını “rapor etmişlerdi. (Ramazan Balcı. Tarihin Sarıkamış Duruşması. sh. 79-80. Tarih Düşünce Kitapları. İstanbul 2005) Analar ve babalar hatta çocuklar cepheye gönderdikleri çocukları aç kalmasın, vatan düşman çizmesiyle

çiğnenmesin diye cephe gerisinde Padişah damadının inatçı azminin karşısında patir patır dökülmüşlerdi.

Muzaffer Taşyürek

Bir yanıt yazın