Küçük parke taşlı sokak, onurundan taviz vermeden yıllara direniyordu. Sağında solunda çukurlar oluşsa da ortasındaki tek sıra düz döşenmiş ark yağmurun suyunu bir çırpıda süzmüş büzülen küçük kediye yerleşeceği kuru bir köşe bile bırakmıştı.
Erzurum ‘un muhteşem evleri artık yok. Kentsel dönüşümün kurbanı mahallelerden geriye sadece anılar kaldı.
O yollardan geçip giden insanlar ya batıya göç ediyor ya da aramızda değiller.
Kalenin etrafı da aynı akıbete uğramış. Gözlerim ister istemez eski dostları arıyor. Ne olurdu karşıdan yandan yana vurarak yıldızlı subay elbisesi, çocuklardan kısa boyuyla Gazeteci Şefika çıkıverse. İki yana örüp bıraktığı kurdeleli kıvircık saçları ne yaşlı ne genç kederli gözleri ile gülümseyiverse.
Babam çocukluk ve gençlik yıllarında zaman zaman dayısının matbaasında çalışmış. Söylediğine göre şehirde o dönem Mithat TURGUTCAN, Selami TEKİN, Kemal ALYANAK, Hüseyin DURAK, Nazmi BiLGİN (Doğu Postasının sahibi, bir dönem Türkiye Gazeteciler Cemiyeti başkanı) matbaa işletirlermiş. Şefika basılan gazeteleri koltuğunun altına sıkıştırır, “Aksam postası! Tekmili birden! Son haberler!” nidaları ile sokak sokak satarmış.
Şimdi insanlar ne sevimli cücelere ne de masal kahramanı sevimsiz devlere ihtiyaç duymuyor. Her olay anında sosyal medyada. Kurşun harflerin tersine dizildiği matbaalar da sokakta gazete bekleyen beyefendiler de gitti. Galiba en kötüsü de Gazeteci Şefika… Kedileri, köpekleri, dertleri, emeklerini de toplayıp kale dibini, modern dünyaya bıraktı.
Gazeteciler Derneği ilgilenir mi bilmem ama gerçek bir basın emekçisi bu Erzurumlu kadın anısına bir ödül veya hatırlatacak bir etkinlik hepimizi ne kadar mutlu ederdi.
Bir tweet mi atsak?
Serap ALPTEKİN