ALİ İHSAN TORAMAN’LA RÖPORTAJ
ALİ İHSAN TORAMAN
Ali İhsan Toraman anı ve kısa biyografi konusunda iki önemli çalışmaya imza attı. Erzurum’da ve Ankara’da görev yapan Erzurumlu bir bürokrat olan Toraman, şehir belleği açısından önemli olan konulara “Dünde Kalanlar” isimli kitabında yer vererek bu olayların kendi çevresinden şahit olduğu işleyişi ve şehre olan etkilerini samimi bir ortamda aktarmayı başarmıştır. “Hatırla(n)mak Güzeldir” isimli kitabında ise kısa biyografik tarzda şehrin belleğinde yer tutan ve şehrin gelişmesine dönük katkı sağlayan Erzurumluların tanıtımına yönelik kısa biyografilerine yer vermiştir. Bu çalışması ile şehirde vefa duygusunun ve kentsel vatandaşlık bilinci oluşmasına katkı sağlamayı amaçlamıştır.
Sayın Toraman, bu özel çalışmamıza katıldığınızdan dolayı teşekkür ederek röportajların klasik sorusu ile başlayalım isterseniz. Bize kendinizi tanıtır mısınız?
Efendim ben teşekkür ederim. Erzurum ili Tortum ilçesinde 1947 yılında dünyaya geldim. Askerlik görevini müteakip Sümerbank Erzurum Bölge Müdürlüğü’nde işe başladım. Aynı kurumda sırası ile Pazarlama Şefliği, Muhasebe Müdürlüğü, Bölge Müdür Yardımcılığı ve Bölge Müdürlüğü görevlerinde bulundum. Bir Kamu İktisadi Kuruluşu olan Köy-Teks Yatırım Holding A.Ş’de 1988¬-1990 yılları arasında iki yıl süreyle Denetim Kurulu Üyeliği görevinde bulundum. Sümerbank Genel Müdürlüğü’nce çalışmalarımda gösterdiğim başarılardan dolayı 1988 yılında Yönetim Kurulu tarafından Takdirname ile ödüllendirildim. Yine aynı senede Erzurum Ticaret ve Sanayi Odası Yönetim Kurulunca Bölge kalkınmasına sağladığı katkılarından dolayı, Takdir Belgesi ile ödüllendirildim. Sümerbank Genel Müdürlüğü’nce düzenlenen pek çok hizmet içi eğitimine katıldım.Nisan 2003 tarihinde Erzurum Sümerbank Bölge Müdürlüğü’nden ,Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne bağlı olarak faaliyet gösteren Hereke Halı ve İpekli Dokuma Fabrikası’na Fabrika Müdürü olarak atandım ve bir çok hizmet içi eğitim programına katıldım. Nisan 2008’de TBMM Başkanlık Makamı’nın takdir ve onayı İle TBMM Hereke Halı ve İpekli Dokuma Fabrikası Müdürlüğü’nden TBMM Başkanlığı Müşavirliği’ne atandım.
Anadolu Üniversitesi (aöf) İşletme bölümü mezunu, evli ve üç çocuk babasıyım. “Dünde Kalanlar” ve “Hatırla(n)mak Güzeldir” adlı yayınlanmış iki kitabım bulunmaktadır. Gönüllü çalışma gruplarından ER-VAK (Erzurum Kalkınma Vakfı) üyesiyim. TBMM Müşavirliği’nden 20 Şubat 2012 tarihinde emekliye ayrıldım. Türk Dünyası Parlamenterler Vakfı (TDPV) kurucu mütevelli heyet üyesi olup, halen bu vakfın Genel Koordinatörlük görevini yürütmekteyim.
Edebiyat hayatınız nasıl başladı ve eser(iniz)lerinizde Erzurum’u konu edinmeye nasıl karar verdiniz?
Edebiyat hayatınız nasıl başladı sorunuza, yazmaya nasıl başladığınızla başlamak isterim, “Çünkü ben edebiyatçı değilim edebiyatçılara haksızlık yapmış olmak istemem.” Oldu bitti okumayı severim derken aklıma bugüne kadar hafızamda biriktirdiklerimi neden yazıya dökmeyeyim fikri oluştu. Ara ara şiirler ve bir takım “özlü” sözler yazmaya başladım derken çocukluğumdan bugüne hatıralarımı bir ölçüde aile bülteni şeklinde belgelemek istedim tabi bunu yaparken çocukluk ve gençlik yıllarımın ardından memuriyet hayatımda geçirdiğim günler içerisindeki yaşanmışlıkları da dahil edince o masum bülten bir anda “Dünde Kalanlar” ismi ile şubat-2020’de 260 sayfalık hacimde bir kitaba dönüştü ve okuyucusu ile buluştu.
Tam bu heyecanı yaşarken o malum “Pandemi” döneminde bana da galiba yazma virüsü bulaşmış olacak ki yazma arzusu depreşti -evde daha fazla vakit geçirme zorunluluğu- o süreçte sosyal medya hesabımdan bir takım paylaşımlar yapmaya başladım, bu paylaşımlarımın ağırlıklı olarak ana teması “Erzurum’un değerleri, Dostlar serisi” olarak seyir almaya başladı bu çalışmada muradım şehrimizle özdeşleşmiş çeşitli çevrelerden insanlarımızın biyografilerinden de esinlenerek paylaşımlarımı devam ettirdim bu paylaşımlar bir sayıya ulaşınca ve bir çok çevreden de olumlu tepkiler alınca bu bilgilerin bir kitapta toplanması konusu da sıkça gündeme gelince de, 26 Ekim 2022’de yayına giren “HATIRLA(N)MAK GÜZELDİR” isimli eser ortaya çıkmış oldu. Kitabın çıkış hikayesini detaylandıracak olursam, oldu bitti bir hususu hep aklımda tuta geldim o da ; “İnsanlarımızın yaşarken kıymetini bilmek onları hatırlamak ve onure etmek onları payelendirmek gerekmez mi? Buna vefa denmez sadece. Buna insana değer vermek denir. Gelin bir kez dahi olsa.
Etrafımıza bir bakalım. Henüz yaşıyorken, kıymetli olduğunu düşündüğümüz insanları tespit edip, ona ne kadar kıymetli biri olduğunu, ne kadar iyi biri olduğunu söyleyelim. Ha… Bunu kimseden beklemeyin. Bizzat siz yapın. Anneniz, Babanız ,akrabalarınız, Dostlarınız, sevdikleriniz… Etrafınızda çok değerli insanlar vardır mutlaka. Ne olur yaşarken kıymet bilin … Yaşarken kıymet bilin… Yarın çok geç olabilir…”
Sizce şehir edebiyatı nedir ve Erzurum edebiyatının şehir edebiyatı açısından konumu nedir. Biraz daha açarsak Erzurum’a değer katan bir edebiyat anlayışı mı var yoksa edebiyata konu olan bir Erzurum mu var?
Bu soruya biraz genel olarak cevap vermek isterim yani sadece Erzurum odaklı değil şehir odaklı cevap vermek bana daha uygun geliyor. “İbn-i HaldunŞehirlerinde bir ruhu vardır. Bir şehirde yaşayan insanlar zamanla yaşadığı şehrin ruhuyla karakteristik açıdan özdeşleşirler.” Yazar; Ümmiye Yılmaz Erçelik ise “Her şehrin kendine göre ayrı bir ruhu vardır” der. O nedenle, Her şehir farklı bir gizemi beslerken bağrında, sokak taşlarında binlerce anıya ev sahipliği yapabilir. Ayrıca şehirlerin ruhu insanlarınkinden çok da farklıda değildir.
Şehir edebiyatı insanların şehirle kurmuş olduğu ilişkiyi yansıtır. Bu ilişkiyi aktarırken şehrin tarihi, toplumsal olaylar, kişilerin psikolojisi ve mekanlar gibi şehrin değişik katmanlarından etkilenir. Böylece her edebiyatçı kendine özgün bir şehir bilinci oluşturarak bunu eserlerine yansıtır. Sizin şehir bilincinizin oluşmasına hangi şehir katmanı yada katmanları ne oranda etkili olmuştur ve bunu eserlerinize aktarımınız nasıl olmuştur?
Şehir ve insan birbirini besleyen, birbirinden güç alan varlıklar. Yüzyıllar içinde bu beslenme sonucu hem insanın hem şehrin ruhaniyeti, şahsiyeti meydana gelir. Zamanla insan ve şehir birbirine nüfuz eder. Aralarında kalıcı bir rabıta peyda olur. Şehrin dokusu, sokakları, havası, edası insanın kanına işler. Yaşamın tadı, tuzu değil esası olur. Adeta onsuz yaşama faaliyeti düşünülemez hale gelir. Sanırım bir insanın bir şehre ait olması böyle bir şey olsa gerek.
Şehir edebiyatçısı şehrin yorumunu edebi olarak yapar. Bir Erzurum şehir edebiyatçısı olarak Erzurum yorumunuzu özetler misiniz? Bu yorumda Erzurum’dan mı ilham aldınız yoksa görmek veya yaşamak istediğiniz Erzurum mu etkili oldu? Soruyu daha da açmamız gerekirse Erzurum’a dışardan mı baktınız yoksa şehirde yaşayan ve mücadele eden bir kişilik olarak kimlik arayışında mı bulundunuz?
“ERZURUM BİR MUBAREK ŞEHİR”, “Bu Sevda Bitmez”.
Yönünüzü nereye çevirseniz çevirin bu sevdanın haykırışı ile karşılaşırsınız.
Emin olunuz birileri belki merak eder araştırır ise Erzurum’la ilgili o kadar kaynak bulur ki başlı başına bir il kütüphanesi oluşturabilir.
Bir müddettir bazen sosyal medyadan kaynak araştırması yaparken ve her Erzurum yazarken onlarca bilgi ve belgeyle karşılaşıyorum bu ne mübarek ne bereketli bir beldeymiş. Merak ettim nedir bu birikimin kaynağı diye anladım ki tüm bu verilerin kaynağı bu toprağa bağlı sevdalılarının her dönemde bağlıklarını duyguya dökerek bu güne kadar aktara gelmiş olmaları imiş. Onun için yazının başlığını “Bu sevda bitmez” diye belirledim.
Bakıyorsunuz, Birileri ; tarihte iz bırakanları, velilerini,delilerini, kahramanlarını, kabadayılarını, kültür ve zanaatını, coğrafyasını ve tarihini, insanını ve gelenek göreneklerini, bu topraklarda yaşanan acı tatlı hatıraları, halk oyunlarını, ozanları şarkıları türküleri, nereden nerelere geldiğimizi, Birileri bizi, bizim olanı, bizden olanı. Özetle; “Erzurum’u” o sevdayı yeri gelmiş kalemiyle, yeri gelmiş yüreğinde taşıdığını sözlere, sözleri yazılara dökerek anlatmaya çalışmış.
Tamda aşağıya alıntıladığım dört örnekte olduğu gibi…
“Erzurum kilidi mülki İslam’ın
Mevla’ya emanet olsun Erzurum
Erzurum derbendi ehli imanın
Mevla’ya emanet olsun Erzurum”.
Yukarıdaki dörtlük bu kadar değil elbet. Alvarlı M. Lütfi Efendi’nin yazdığı şiir, her yönüyle bir çırpıda Erzurum’u anlatmakta,
İbrahim Erkal,
“Palandöken yastığın
Evleri yığın yığın
Dadaşların el ele
Alem senin aşığın
Hadi gel, Erzurum’a gel
Erzurum yahşi, güzel.” derken,
Değerli şair Emin Alper’de bu şehre karşı hissettiklerinin hüznüyle;
Bu akşam
Sen ve ben-yalnız ikimiz
Körkütük hasret kesilmişiz
Seni seyrediyoruz yüzyıllar ötesinden
Şimdi
Yüreği gurbet olan
Ve yaşamak kadar büyük bir yalan
Bir zamanın yabancısıyız
Hangi uzak rüyanın sancısıyız Erzurum”
derken.
Yine;
Mustafa Özkan
Ben adımı Selçukludan almışım
Sultan Alparslan’la Türkmen olmuşum
Namımı cihana “dadaş” salmışım
Erzurum adını erden almıştır
Erzurum ecdattan bize kalmıştır.
derken…
Hep bu sevda bitmez’e vurgu yapmışlar. Evet… “Bu Sevda Bitmez”
Edebiyatın, şehrin markalaşması, kimliğinin oturması ve aktarılması, şehir belleğinin yaşatılması açısından katkıları nedir? Sizin eserinizin bu açıdan Erzurum’a kattığı değer nedir?
Türk Dil Kurumuna göre, Şehir genellikle tarımsal faaliyetlerin yapılmadığı, nüfusunun çoğunun ticaret, sanayi, hizmet veya yönetimle ilgili işlerle uğraştığı yerleşim alanıdır. Konuya bu tanımın açılımı ile bakıldığında ve şehrin markalaşması, kimliğinin oturması ve aktarılması hususlarının değerlendirilmesinde ve de özelliklede şehrin markalaşması yönündeki -genel tanımlama-kavramları yönünden, Selçuk Univ. İletişim Fak.’den Hüseyin Altunbaş, “Şehirlerin Markalaşması” isimli eserindeki şu alıntı ile konuya girmek isterim. “Günümüzde,Şehir markalaşmasının amacı daha iyi anılmak ve hatırlanmak, ziyaret edilmek ve böylece o şehrin itibarını ve gelirini artırmaktır.
Şehir markalaşmasının sosyokültürel etkisi de oldukça önemlidir. Markalaşma ile farklılaşma ve kalkınmanın yanı sıra bir kimlik, tanımlama, devamlılık ve toplumsal bütünlük sağlanır. Kısacası, şehir markalaşmasının hem yer kimliği ve şehir bilinci oluşturmak, yatırım ve politik sermayeyi çekmek gibi ekonomik yönü; hem de hedef kitlenin tavrını ve davranışlarını değiştirme gibi sosyokültürel yönü bulunmaktadır.”
Bu açıklama baz alındığında ve konu ilimize indirgendiğinde evvele şehrin markalaşması, kimliğinin oturtulması, aktarılması ve şehir belleğinde yaşatılması hususlarına bakıldığında Edebiyatın Erzurum’un markalaşmasında Türkiye kamuoyuna yansıyan çok sayıda eserin üretildiğini görmekteyiz,
Örneklersek;
-Abdurrahman Gazi Haz.
-İbrahim Hakkı Hz.nin MARİFETNAMESİ
-Ömer Nasuhi Bilmenin Büyük İslam İlmihalı eseri.
-Erzurumlu Emrah’ın, Aşık Sümmaninin,
-Şair Nef’ı
-Ziyaettin Fahri Fındıkoğlu
-Nenehatun
-Kara Fatma (Fatma seher erden)
daha yüzlercesi bu şehrin markalaşmasına kimliğinin oturmasına ve aktarılmasına katkısı olan değerlerimizdir.
Uzun bir uğraş sonucunda yayın hayatına giren “Hatırla(n)mak Güzeldir” adlı eserde amacımı özetlerken aşağıdaki ifadeleri kullanmış idim, “Elinizdeki bu eser bir hasretin bir özlemin, hayatımda iz bırakan anılar ve hatıraların, kaybolmaya yüz tutmuş “vefa ve dostluk gibi” bir kısım değerlerin kaybolmasına rıza göstermeyen duygularımın dışa vurumu sonucunda ortaya çıkmış dokunuşlardır.
Bizlerin bu dünya üzerindeki yaşam süremiz sonsuz değildir, hangi noktada dan bakarsak bakalım bunun bir sonu vardır. İşte sonu bilinen bu hayatta kalıcı olan tek şey gök kubbede hoş bir sedadır. O nedenle yüreğinizden ne geçiyorsa onu karşı tarafa hissettiriniz zira ne yarın olur nede yarın “o” olur hayat geç kalmayı affetmez. Bende bu uyarıyı dikkate alarak “keşke” dememek için yüreğimden geçenleri ahde-vefa olarak yazmaya ve kalıcı olsun diye de kitaplaştırmaya karar verdim.
Ekim-2022 ayı sonlarına doğru okuyucusu ile buluşan “Hatırla(n)mak Güzeldir) eser, Erzurum’umuzun değerleri başlığı altında, isimleri Erzurum ile özdeşleşmiş, kadim şehrin kültürüne, sanatına, sosyal ve ekonomik yaşantısına katkıda bulunan bir kısım dostlarla ilgili yapılan kişisel değerlendirme ve hayat hikâyelerinden oluşmaktadır. Kadim kültüründen nasiplendiğim “Mübarek Şehir” Erzurum’umuza minnet ve şükranlarımı sunuyorum.” diye noktalamış idim. Eserdeki bu mesajla insanların geleneğimizde var olan yakınlaşma, dayanışma, dostluk, ahde-vefa gibi bizi biz yapan değerlerimizi öne çıkarmak bir nebzede olsa gelecek kuşaklara bir mesaj aktarmak isteğinin amaçlandığıdır diye bilirim. ERZURUM SEVDASI DERGİSİ