TREN YOLCULUKLARI

TREN YOLCULUKLARI

En lüks ve en ucuz seyahatin aynı anda yapılabildiği tek ulaşım aracı her devirde Devlet Demir Yolları ulaşımı olmuştur. Yaşamım boyunca iz bırakan tren seyahatlerini düşündüğümde, dünden bugüne artı eksiler sıraya dizildiler.

Görkemini hiç yitirmeyen tek şey, illerde; bir asra yaklaşan görkemli gar binaları, büyük bahçeler içinde yapılan sağlam görünümlü lojmanları, ilçelerde ve ara istasyonlarda; geneli açıklı, koyulu sarı rengin hakim olduğu ara istasyonlar ve onların aynı renk ve model lojmanları. Sanırım illerde gar binası, ilçe ve ara istasyonlarda istasyon binası model seçilmiş takım binalar yapılmış.

TRENLERE GELİNCE

İlk kez bininceye kadar sadece seyahate çıkanları ve nakil gidenleri uğurlar, heyecanlarını el sallayarak paylaşırdık.

1966 Yılında küçük bir kız çocuğu olarak Ankara’ya yataklı trenle giderken usul ve çeşitlerini öğrenmiştim.

Evet, Erzurum’a gelen “Doğu ekspresi” adlı tren de hizmet; birinci, ikinci ve üçüncü mevki olarak verilmekteydi.

BUNLARI İNCELERSEK

ÜÇÜNCÜ MEVKİ:

En ucuz, tahta bank gibi karşılıklı olan iki kanapedir. Fakir fukaranın tercih ettiği seyahat türüdür. Kalabalık durumuna göre kontenjanları altı ile sekiz kişi arasında değişir.

İKİNCİ MEVKİ:

Kuşetli diye adlandırılan deriden karşılıklı kanapelerden ve bölmeli koltuk tarzından oluşur, kendi içinde 2. ve 3.mevki olarak ayrılır. Dört ve altı kişiliktir. 4 lü olanlar akşama yatak, koltuk tarzı olanlar biraz öne çekilr ve gece öyle uyunur.

BİRİNCİ MEVKİ:

Yataklı olarakta isimlendirilen bu grup üç yataklı, iki yataklı ve tek yataklı kompartmanlar olarak isimlemdirilirdi. İçlerinde genel olarak lavabo vardır. Tek taraflı kadife kumaş kaplı kanapelerden oluşur.

Akşam olunca resmi takım elbise ve şapkalı iki kondöktör tüm kompartmanları sırayla gezer, kapıyı çalarak yataklar yapılacak deyip, temiz ütülü beyaz patiska çarşaf, nevresimden oluşan takımlar ile yatakları yapar, iyi geceler diler çıkardılar. Yatan yolcular da mukabelede bulunur, pijama, gecelik giyip yatardılar. Sabahleyin de yine tek tek yatakları toplardılar. Kuşetlide de yatak yapılır ancak çarşaf takımı yoktur.

3 yataklı ucuz, 2 yataklı orta, tek yataklı lüks olurdu. Her grup türü kendi içinde sınıflandırılır, fiyatlarıda ona göre değerlendirilirdi.

Ankara’ya iki gün bir gece, İstanbul’a iki gece üç günde gidilirdi. Hemen her evde, içinde küçük çaydanlık, ispirto ocağı, yolcu sayısına göre bardak tabak, çatal, kaşık saklama kabı, kumaş peçete vs. oluşan ve her daim hazır tutulan bir seyahat valizi, kılıflar dikilmiş bavullar olurdu.

Tabi trenlerde yolda yiyecek nevalesi olmayanlar için bir de restorant vardı. Herkes kendi bütçesine göre seyahat yapar, bu arada güzel seyahat dostlukları da kurulurdu.

Benim 1966’daki seyahatimde Erzurum’dan 3. Mevki yataklı ile Ankara’ya gitmiş yine 3. Mevki yataklı ile dönerken vagon arızalanmış, bilahare farkı iade edilmek üzere bizi kuşetli vagona yerleştirmişlerdi. Öylelikle yıllar sonra güzel anı ve değerlendirme şansı sundular.

Yıl 2019 yine trenle seyahate çıkmak istiyorum. Yataklı ekonomik olarak mümkün değil çünkü 600 lira, kuşetli ye 01 Aralık 2019’dan ay sonuna kadar yer yok. Fulman koltuk zorunlu tercih. Koltukların kumaş kaplı ve rahat olması en büyük artı.

Vagonların temiz, her saatbaşı elleri eldivenli görevlilerin wc ve lavaboları temizleyip, kağıt havlu, tuvalet kağıdı ve sıvı sabun eksiklerini gidermeleri, elinde faraş ve fırça koltuk aralarını kontrol edip süpürmeler güzeldi.

Devamlı hizmet veren, yemek, çay ve kahve sorununu hele de çok uygun fiyatla temiz ortamda sunan restorantın olması önemli bir hizmetti.

Ben, Erzurum’dan Kayseri’ye; Kayseri’den Adana’ya fulman koltukla seyahat ettim. Vagonların farkınıda öyle gözlemledim. Erzurum Adana arası vagonlarda priz yok, sadece wc lerde var, üç vagon da wc yi dolaştım ancak prizler çalışmıyor. Gelen görevliye priz sordum, aldığım cevap wc de var, “oraların çalışmadığını, ailemin merak edebileceğini, az da olsa kendi imkanları varsa telefonumun şarj etmelerini” rica ettim. Aldığım cevap, “Oraların jeneratörünün yandığını, yemin ederek kendilerinin böyle bir hizmet şansı olmadığını,”söylediler. Restoranta gittim oradan rica ettim bir tane var. Ona da telefon takılı dediler. Şarkışla’dan binen gençlerin şarj cihazıyla acil sorunu çözdüm.

Bu olayı anlatma ve beni üzen iki sebebe gelince? Tesadüf olduğunu düşünmek istiyorum, Kayseri’den bindiğim “Toros” ekspresinde her koltuk arasında priz vardı, üç kişiye iki priz düşerek mağduriyetin tamamen giderilmiş olması, ikincisi de Erzurum’da tren istasyona 11.45’de geliyor, 12.05’de hareket ediyor. Arada Erzincan ve Sivas istasyonları da dahil 15’er dakika bekliyor. Kayseri’de ise 06.00’da geliyor, 07,00’de hareket ediyor, yani 60 dakika. Sebebini çözemedim.

Değişen o zaman ünüforma tarzı şapkalı, kravatlı takım elbiseli kondöktörler, şimdi yerini svetşört, pantolon, kasketten oluşan spor giyime bırakmış. Eskiden her istasyonda bilet kontrol yapılır, delgi zımba aparatıyla işaretlenirdi, şimdi dijital okuyucu ile her istasyonda “yeni binen yolcular” diye seslenip biletlerini okutuyorlar. Teknolojiden güzel yararlanılmış.

Beyefendi, yolcuya güzel hizmet vermek için ellerinden geleni yapıyorlardı. Eskiden saatte bir duble bardaklarla çay satılırken, şimdi servis arabaları, termoslar, yanında bisküvi çikolata çeşitleriyle iki sefer tur atıyorlar. Paralıda olsa güzel bir hizmetti.

Tüm ulaşım araçlarında yaşanan sorun vatandaşımız yanında götürdüğü malzemeyi kolileme veya içine sığacak bir çantaya koymayı öğrenemedi. Vagonlarda şık olmayan görüntüler arz ediyordu.

Kayseri gar binası tadilatta olduğu için vatandaşa üç tane konteyner tahsis edilmiş, ancak ikisinde ısıtıcı yok, ziyadesiyle soğuk, birinde ısıtıcı vardı onda da kadın erkek herkes bir banka uzanmıştı. Soğuk konteyner de bir saat durdum, çok üşüyünce ısıtıcı olana geçtim, zoraki bir bank buldum oturdum. Arada uyanan bayanlar beni oturur görünce kalkıp oturmaya başladı. Diğer konteynerlerde de ısıtıcı olsa ve biri bayanlara tahsis edilse hiç değilse tek gelen bayanlar darlanmasa diye düşündüm.

Her türlü aksaklığa rağmen iyiki tren var, onuncu yıl marşında bahis olunduğu gibi, “Demirağlarla ördük ana yurdu dört baştan… ” misali dilerim memleketime de hızlı tren gelir ve Anadolu insanı da daha kaliteli bir seyahat şansı yakalar.                                                                                                                                                                                              Ayşe Neslihan Hatunoğlu

Share this content:

YAŞAM