KENT VATANDAŞLIĞI VE ERZURUM

KENT VATANDAŞLIĞI VE ERZURUM

Seksenli yıllardan sonra dünya üzerinde yükselmeye başlayan yeni liberal akımla birlikte ulusal vatandaşlık tanımının yanında yeni vatandaşlık tanımlarının kullanılması üzerine tartışmalar başlamıştır. Tartışılan bu yeni vatandaşlık tanımlarından biri ise kent vatandaşlığıdır.

Kent vatandaşlığı diğer vatandaşlık tanımlarına göre biraz daha özel ve mekâna göre yapılan bir vatandaşlık tanımıdır. Sosyolog ve şehir bilimci olan Henri Lefebvre’ye göre kent vatandaşlığı kentsel mekânı kullanma ve kent ile karar alma süreçlerinde söz sahibi olma haklarını içerir. Bir kentte yaşayan herkes, kentin bağlı olduğu ülkenin vatandaşı olsun ya da olmasın o kent üzerinde hak sahibidir.

Özellikle küreselleşen dünya ile birlikte çık hızlı kentsel dönüşümler yaşanmaya başlandı. Bu dönüşümlerle birlikte birçok farklı kentsel sorunlarda ortaya çıktı. Her şehir gelişmişlik seviyesi ve etki sahasına göre bu sorunlarla karşılaştı ve sorunlara neden olan güçlerin mücadele sahasına döndü. İşte bu sorunlar ve mücadele kent haklarının doğmasına yol açmıştır. Şu unutulmamalıdır ki kent hakları aslında gündelik hayatın gerektirdiği çeşitli kentsel hizmetleri kapsamaktadır. Yaya hakkı aynı zamanda yerel yönetimin sunması gereken bir hizmettir. İşte bu hizmetleri ne kadar yeterli ölçüde alabilirseniz yaşamış olduğunuz kentinde o kadar vatandaşı olursunuz.

Kent vatandaşlığı aslında sınıfsal ve sınıfsal olmayan tüm dışlanma türlerine karşı mücadele etme amacıyla kullanabilme özelliğine sahiptir. Çünkü küreselleşen dünya ile birlikte sürekli geçişlerin yaşandığı bu dönemde ortaya çıkan bu kavram ile siz farklı hakları, talepleri, kimlikleri kent mekanının içerisinde yer bulmasını isteme fırsatını elde etmiş olacaksınız. Bir kentte yaşayan ne kadar farklı kesim varsa kentsel hayatta o kadar ihtiyaç var demektir. Ne kadar faklı ihtiyaç varsa kentsel mekanın da o kadar şekillendirilmesi gerekecektir. Kadınların engellilerin, yaşlıların, çocukların, gençlerin, fakirlerin ve zenginlerin sosyal fiziki ihtiyaçları ve hareketliliğine göre kenti kurgulamak ve kentsel hizmetleri ona göre sunmak zorundasınız. Dolayısıyla kent vatandaşlığı aslında bir statü değil bir sürecini ifade etmektedir. Bu ifade aynı zamanda yaşamış olduğumuz küreselleşme dönemi içerisinde dünyada uygulanan Neo liberal ekonomik politikalara karşı insanların sosyal haklarını koruma mücadelesine de vurgu yapmaktadır. Küreselleşme dönemi içerisinde dünyada uygulanan Neo Liberal ekonomik politikalara karşı insanların sosyal haklarını koruma mücadelesine de vurgu yapmaktadır. Bu ifade yaşamdaki ekonomik gerçeklikleri savunan küreselleşmiş vahşi kapitalizme karşı verilen, sosyal gerçekliklere vurgu yapan ve sosyal hakların savunulduğu yerel mücadelelerin ifadesidir.

Bütün bu talep etme ve hizmet alma süreci ile bunun finansman yöntemi kentsel alanlarda iki farklı sorun olan kentsel erişimi ve kentsel algılamaya da beraberinde getirmektedir. Bu sorunlardan ilki şehir hizmetlerinden her şehirlinin yeterince yararlanmasının yanı sıra sürdürülen hizmetin yerine getirilebileceği hizmet donatımı ve yerinin tespiti kararlarına halkın katılımın gerçekleştirilememesi ile ilgilidir. Bu sorun şehri sevme duygusunun azalmasına sebebiyet vermektedir. Bu sorunu maalesef şehrimizde de son yıllarda gittikçe artan oranlarda hissetmeye başladık kendimizi Erzurumlu olarak hissetmemiz ve Erzurum’u sevmemiz gittikçe zorlaşmaya başlıyor. Bu şehirden gidenleri geriye getirmek neredeyse imkansız bir hayal oldu. Bırakın bu hayalin gerçekleşmesini yeni gelenleri bile burada tutmak zorlaşmaya başladı.

Diğer sorunumuz ise algılamada karşımıza çıkmaktadır. Bu ise kentsel hizmetlerin dengeli dağılımı ile ilgilidir. Kent vatandaşlığı kavramı içerisinde karşılaşmış olduğumuz en temel sorunun şehir içerisinde kentsel hizmetlerin nitelik itibariyle dengeli bir dağılımının olmamasıdır. Özellikle kadim mahallerimizde bu sorun kendisini daha fazla hissettirmiştir. Hastanelerin şehrin birçok mahallelerinden uzak olması, katı atık toplanma hizmetleri, toplu ulaşım araçlarında sefer sayısının azlığı, toplumsal alt yapı çalışmalarında yaşanan aksaklıklar, yaya ve araç yollarında ki yetersizlikler; bazı kamu görevlilerinin bilinçsizliği vb. bu mahallede yaşayan vatandaşlarımızın kendilerinin kent hayatından dışlandığı algısını uyandırmıştır. Bu kent vatandaşlığı kavramının sarsılmasına neden olmuştur.

Kişinin yaşadığı yeri sevmesi ve kendisini o şehre ait olduğunu hissetmesi yukarda saymış olduğumuz hizmetlerden her hangi bir ayrıma tabi tutulmadan ve ek bir maliyet ile karşılaşmadan istifade ettiğine inandığını ölçüde mümkün olmaktadır. Bu noktada şehrin çok kültürlülük etrafında bütünleşmelerinin sağlanmasına dikkat edilmelidir. Bu olumsuzlukların giderilmesi için devlet tarafınca sunulan sosyal hizmetlerden ve geliştirilen projelerden kent sakinlerinin haberlerinin olmaması ve sunulan hizmetlerden yeterince yararlanamadıkları da düşünülünce kent vatandaşlığı için önemli olan bilgilendirme ve katılımı konularında çok ciddi bir sıkıntı içerisinde olduğumuz anlaşılacaktır.

Kadim mahallelerimizde yaşanan sosyal dışlanma ve kentsel dönüşüm kapsamında yaşanan soylulaştırma Erzurum kent vatandaşlığının tanımlanması ve başarılı bir şekilde yürütülebilmesi için çözüme kavuşturulması gereken en önemli sorun olarak karşımızda durmaktadır. Gelir yetersizliği, kentsel dönüşüm projeleri kapsamında yeni konut ediniminde yaşanan finansal zorluklar, toplumsal alt yapı yetersizlikleri, merkezi şehir kültürüne adapte sorunu, dışardan göç edenlerin kültürel değerlerini kent hayatında ifade edememeleri nedeniyle yaşanan bir sürü sorun Erzurum şehirciliğinin temel sorunlarını teşkil etmektedir.

Ömer Yaşar ÖZGÖDEK

Share this content:

Erzurum Araştırmaları