HOROZ ŞEKERİ

HOROZ ŞEKERİ

Affan Dede’ye para saydım,

Sattı bana çocukluğumu.

Artık ne yaşım var, ne adım;

Bilmiyorum kim olduğumu.

Hiçbir şey sorulmasın benden;

Haberim yok olan bitenden.

Bu bahar havası, bu bahçe;

Havuzda su şırıl şırıldır.

Uçurtmam bulutlardan yüce,

Zıpzıplarım pırıl pırıldır.

Ne güzel dönüyor çemberim;

Hiç bitmese horoz şekerim!

Cahit Sıtkı Tarancı’nın ”Çocukluk” isimli şiirinde hiç bitmesini istemediği horoz şekeri çoğumuzun belki de herkesin tekrar yaşamak istediği çocukluk dönemimizin bir simgesidir. Bu simgenin içinde masum istekler, sevgi, samimiyet, saygı ve küçük şeylerden zevk alarak mutlu olmak yatıyor. Kim bilir belki de bu horoz şekeri dünün çocukları şimdinin yetişkinleri olan bizlerin içinde saklanıp kalan çocuğu yaşatma arzumuzu anlatıyordur. Cahit Sıtkı bundan dolayı olacak ki “Hiç bitmese horoz şekerim” demiştir.

Horoz şekeri ramazanın yaklaştığı şu günlerde benim yaş kuşağımdakileri bir anda geçmişe götüren tatlı bir anı olarak lezzet dimağımızda yeniden ön plana çıkmaya başladı. Oruç, çocukluk ve horoz şekeri üçlüsü apayrı bir nostalji olarak sadece kişisel belleğin değil aynı zamanda toplumsal belleğin tatlı bir parçası olarak yer tutuğuna inanıyorum. Tahminen en fazla 50 yıl daha horoz şekeri bu bellekte yer tutacak diye düşünüyorum. Niye elli yıl derseniz, horoz şekerinin bir sokak lezzeti olarak doksanlı yıllarda izini kaybettirmesini gerekçe gösterebilirim. Doksanlı yıllarda çocukluğunu yaşayanlar sokakta oynayan son çocuklardı. Şimdi bu dönemin çocukları yirmili yaşlarda ya üniversiteyi bitirmiş ya da bitirmek üzereler. Doksan beşten sonra dünyaya gelen çocuklarımız sokakta oynamayı bilmeyen bilgisayar kurdu olan ve yalnızlaşmış olan bir nesil olarak karşımızda durmaktalar. Sokak satıcılarının kalmadığı bir dönemde büyüyen bu çocuklar horoz şekerini ancak lüks şekerciler ve büyük marketlerde görmekteler. Bunlarında televizyonda bol bol reklamı yapılan çikolata, şeker ve gofret tarzı şeylerin arasında kalan horoz şekerlerine itibar edeceklerini pek sanmıyorum. İşte bundan dolayı horoz şekeri efsanesinin elli yıllık bir ömrü kaldığını düşünmekteyim.

Horoz şekeri, ramazan, çocuk ve sokak buluşmasının yaşandığı dönemler bedenen ruhen ve manen sağlıklı nesillerin yetiştiği dönemler olarak düşünüyorum. Bedenen ve ruhen sağlıklı olmalarının nedeni sokak aralarında bedensel faaliyetlere dayanan oyunların oynanması, sokak aralarında satılan ve o günlerde sağlıksız olduğu söylenen besin maddelerinin bile şimdiki katkılı hijyenik ürünlerden daha sağlıklı olmasıdır. Ruhen sağlıklı olmaları ise sokakta oynanan oyunların hep birlikte oynanması ve o dönemde çocukların bütün bir mahallenin himayesi ve gözetimi altında olmalarıdır. Manen sağlıklıdırlar çünkü sevginin, inancın ve samimiyetin en safiyane şekilde yaşanmasıdır. Hayat mektebinin ilk ayağını oluşturan sokak hayatın ilk dönemlerini yaşayan çocuklar özellikle ramazan ayının yaza yansıdığı dönemlerde İslam dininin gereği olan ibadetleri ve ahlaki değerleri uygulamalı bir şekilde gündüz gece uygulamalı bir şekilde öğrenip öğrendiklerini yaşayabilirlerdi. Oruç musun, Horoz musun sorusunun altında çocukların oruç ibadetine önem vermesi ve çevresinde ayıplanmaması için açlığa ve susuzluğa sabır ve sebatla katlanmayı öğrenirler. Ramazan aylarında bir sepet içerisinde horoz şekerini satan çocuklar ise ta o yaşta ticaret yapmayı, para kazanmayı ve hayat meşgalesini öğrenirlerdi. Özellikle maddi durumu iyi olmayan ailelerin çocukları için aile bütçelerini katkı sağlayacakları en zevkli ve tatlı ticaret aracıydı. Erzurum’un kale çevresinde yer alan birkaç ev başta olmak üzere değişik mahallede toprak çatılı evlerin birer odaları horoz şekeri imalathanesi olarak kullanılırdı. Sıcağa karşı fazla dayanıklı olmayan horoz şekerleri genelde güneşin etkisini yitirdiği saatler olan ilkindi namazından sonra satışa çıkarılırdı. Horoz şekeri satanlar bir sepetin veya küçük bir leğenin içerisine şekerlerini koyarak ilk önce kendi mahallerinden başlayarak satışa başlarlardı. Bu şekerlerin yanında küçük elmalar ile yapılan elma şekerleri de yer bulurdu. Çünkü bu şekerlerde aslında Horoz şekeri yapımında kullanılan şekerin içerisine bandırılarak yapılmaktaydı.

Çocukların oruç tutması için alınan horoz şekeri çocuklar için alınan en güzel iftariyeliktir. Özellikle Denizli, Sivas, Erzurum, Bayburt çevresinde yaygın olarak üretilen ve tüketilen horoz şekerinin bizim kültürümüze nasıl girdiği ve tarihi derinliği tam olarak bilinmemekle birlikte Ruslardan bize geçtiği düşünülmektedir. Sivaslı bir horoz şekeri üreticisi olan Kemal Öznalbant, horoz şekerinin yapımının seferberlik zamanında Ruslara esir düşen büyük dedesinin yanına hizmetçi olarak verildiği bir kadından öğrendiğini söylemektedir. Bu bilgiye dayanarak Erzurum’un Rus işgalinde kaldığı dönemlerde horoz şekerinin Erzurumlularca öğrenilip sevildiğini söyleyebiliriz. Planet çocuk kanalında yayınlanan maşa ile koca ayı( orijinal ismi Mawa Kawa) isimli Rus menşeli çizgi filminde horoz şekerini görebilirsiniz.

Horoz şekerinin nasıl yapıldığını merak edenler için şöyle kısa bir bilgi vererek yazımıza son verelim. Efendim horoz şekeri saf toz şekerden yapılır, İçine bir kibrit çöpü ucu kadar gıda boyası veya limon aroması katılır. Bu gıda boyası nedeniyle horoz şekerini yiyenlerin dili kırmızıya boyanırdı. Bundan olsa gerek çocuklara oruç musun yoksa horoz musun sorusu sorulduktan sonra çocuğun diline bakılırdı. Eğer dilin üstünde kırmızılık varsa sen horoz şekeri yemişsin dilin kırmızıya dönmüş denilirdi. Köz bir ateş üzerinde eritilen şeker horoz şekerlerinin kalıbı içine dökülerek şekil verilir ve şeker donmadan içine kibrit çöpünden biraz kalın bir tahta parçası yerleştirilir. Çocukluğumuzun bu sağlıklı ve unutulmaz tadı olan şekeri sizde evde yapıp çocuklarınıza tattırmak isterseniz 1125 gr toz şekeri 500 ml su içerisinde köpürünceye kadar kaynatarak içine ½ limonun suyu sıkarsınız renklendirici olarak bir miktar lohusa şekeri katabilirsiniz. Şekerin kıvama geldiğini anlamak için bir çay kaşığı kadar bu karışımdan alınır ve bir çay bardağı suyun içerisine atılır. Eğer şeker sertleşirse bu karışım alınır ve birçok internet sitesinden rahatlıkla alabileceğiniz horoz desenli silikon kalıpların içerisine dökerek uygun bir nesneyi bu şekerin içerisine saplayıp ve şekerin donmasını beklersiniz.

Horoz şekerinin tadını mı özledik yoksa horoz şekerinin çağrıştırdığı çocukluk dönemlerini mi bilmem ama şu muhakkak ki bu şeker kadar sağlıklı bir iftariyelik bulmak ne kadar zor ise o eski mahalle yaşamını ve eski ramazanların manevi iklimini yaşamaktan da bir o kadar zor olarak gözükmektedir. Bilmem siz ne dersiniz?

EYÜP COŞKUN

Erzurum Araştırmaları