Bir insanın babasını anlatması bir yönden çok kolay gibi görünse de aslında zor bir iş. Hele bu anlatımı yazarak yapmak daha da zorlaşıyor. Benim babam Kıyasettin Temelli; Baba, eş, profesör, ziraat mühendisi, kıraathane işletmecisi, sanatçı, müzisyen, siyasetçi, bürokrat, dost… ve daha bir çok sayamayacağım özelliğe sahip bir insan evet bence en önemli özelliği bu yani insan olması. Çünkü insanlık cismi bir vasıftan daha öte ruhsal ve manen yapılacak bir tanım. Toparlarsak kendisi çok yönlü birisiydi bir taraftan iktisatçı, ziraatçı, diğer taraftan sanatçı ve aynı zamanda bir öğretici olmuştur. Özetle on parmağında on marifet olan bir insandı. Bir arkadaşının tanımıyla tam bir Erzurum beyefendisiydi.
Kıyasettin Temelli, Erzurum’un tabiriyle yedi bacının bir gardaşı yani yedi kız kardeşin bir erkek kardeşi olarak 1935 senesinde Dere Mahallesinde yer alan Dar sokakta bir evde dünyaya gelmiştir. Günümüze göre doğduğu evi tarif edersek yeni açılan Recep Akdağ Caddesinin sağında Saray Bosna Caddesinin köşesinde mor renkli bir bina olan Altun âlem konutlarının olduğu yerde dünyaya gelmiş ve çocukluğu tıpkı ismi gibi dar olan bu çevrede geçmiştir. Ancak kendisini bu dar çevre ile sınırlamamış sürekli olarak kendini geliştirme gayreti içerisinde olmuştur. Şimdiki tabirle kendine vizyon oluşturmuş ve bu vizyonu gerçekleştirmek için gereken misyonlarını da belirlemiştir.
Babamın çocukluk devresinde geleceğini etkileyen iki olay olmuştur. Bunlardan ilki gözünden geçirmiş olduğu rahatsızlığı diğeri ise babası yani dedem Temel Temellinin işletmiş olduğu kahvehanede çalışmaya başlamasıdır.
Rahmetlik babam gözünden rahatsız olduğu çocukluk yıllarında o şiddetli soğukların kışların zamanında ablasının sırtında doktora ve okula gidip gelirmiş. Kendisi ablasının kokusunu hiç unutmadığını söylerdi. Her halde babam en çok ablasının yani benim halamın güzel sesinden dinlediği Erzurum Türkülerini öğrenerek müzik hayatına girmiştir. Babamın hayatını etkileyen diğer olay ise kendisi çocukken dedemin Nur hayat Kırtasiye ve İlim Yayma Cemiyetinin arasındaki Temelin kahvehanesinde bardak toplayarak bu kıraathane işine girmiş olmasıdır. Bu kahvehaneye Lalapaşa Cami ve Kâbe Mescidinin imamlarının sohbetlerine şahit olmuş, onların güzel seslerini dinlemiş ve oradaki ortamdan öğrendikleri ile kendine göre bir yol haritası çizmiştir. Özellikle Kemani Haydar Tel Hüner başta olmak üzere sesi güzel olan imamlar babamı ses konusunda etkilemiştir. Dikkat ederseniz babamın hayatını şekillendiren ve tanınmasına sebep olan iki önemli özelliği müzik ve kıraathane bu iki olay ile doğrudan ilişkilidir.Ablasından dinlediği Erzurum Türküleri onun içine Erzurum sevdasını ve müzik sevgisini yerleştirmiş iken Dedemin kahvehanesinde ise hem ilk müzik eğitimini almış hem de Temelli kıraathanesinin temelinin atmıştır. Bugün ki Temelli kıraathanesi o kahvenin bir eseri olmuştur. Kahvehane sırasıyla Ses Gazinosuna, Ses Gazinosu ise Ses Kıraathanesine oda bugün ki Temelli kıraathanesine dönüşmüştür. Çocukluk yıllarında önüne bağladığı önlükle garson olarak başladığı hayatın öyküsü onun bugün kıraathane kuran ve işleten Profesör olarak tarihe geçirmiş durumda. Ablasından dinlediği türküler onu Güzel Sanatlar Fakültesinin kurucularından biri yapmış.
Kıyasettin Temelli, yukarıda da değindiğim gibi çok yönlü birisiydi. Onun kişiliğini belirleyen en önemli özellik bu olsa gerek diye düşünüyorum. Babam adeta insanların fotokopisini çeken ve onlarda gördüğü güzel hasletleri üzerinde toplamaya gayret eden birisiydi. Bu hasletleri hayatına geçirmesi çok yoğun ve fazla çalışmayı gerektirirdi. Bundan olsa gerek babamın bir mesai mevhumu yoktu. Yani o belirli saatler arasında değil yoruluncaya kadar çalışırdı. Masa başı mesaisi yoktu. Toprakla uğraşmayı severdi ve toprak kadar tevazu sahibiydi. Bu özelliğinin yanı sıra hoşgörülü ve koro şefi olmasından dolayı insanları birleştirebilen onları bir arada çatışmadan yönlendirebilen ve kucaklayan bir kişiliğe sahipti. Bu hususiyetinden dolayı olsa gerek geniş bir çevresi vardı. Babamın lüks hayata yönelik bir düşkünlüğü yoktu. Tam tersine çok kanaatkâr birisi idi. Yani bugünkü bu kıraathane onun tasarruflarının üzerinde yükselmiştir. Kişilik olarak ben babamı her zaman bir ekol olarak kabul etmişimdir. Bunda babamın öğreticiliği etkili olmuştur. Babam her ne iş yapmışsa bunu çevresindeki insanlara kuralıyla, tekniğiyle anlatırdı. Dindar ve ibadetlerini aksatmayan birisiydi. Tasavvufla ilgilenirdi. Temelli Kıraathanesinin biraz daha böyle mistik bir havada olmasının nedeni de zannederim ki babamın bu özelliğinden kaynaklanmaktadır. Babam yani Kıyasettin Temelli, siyasetçi olarak ta farklı özelliklere sahipti. Birleştirici ve bütünleştirici özelliği burada da kendini göstermiştir. Düşünün seksen olaylarının en şiddetli zamanlarında bırakın bir arada oturup konuşup çay içmeyi fikirlerine bile tahammül edemeyen sağ ve sol düşünceli insanlar onun yanında birlikte olur asla bir tartışmaya girmezlerdi. Her türlü siyasi düşünceye sahip insanlar tarafınca sevilir, sayılır ve sözüne itimat edilirdi. Kıraathanede her türlü fikri ve düşünceyi temsil eden yayınların bulunmasına dikkat ederdi. Cumhuriyet Halk Partisi, Milliyetçi Hareket Partisi, Milli Selamet Partisi gibi birbirine tamamen zıt ve tabanları farklı olan siyasi partilerde siyaset yaptı ve geniş bir çevre edindi. Babamın sağı ve solu birleştirmesinin, bunlarla birlikte iş yapmasının altında yatan temel etken bence dinden kaynaklanan hoş görüsü idi. O her zaman bize kültürümüzü Kuranı Kerimden aldığımızı söylerdi. Bunun yanı sıra babamın sanatçı kimliğinin daha doğrusu sanatçı yapısının etkili olduğunu da söyleyebilirim. Özellikle müzik ve resim babamın birleştirici noktasıydı. Çünkü sözler insanı yanıltabilir ama müzik asla o herkesin ortak duygularını yansıtır.
Babam insanlara sevgi ve saygı gösterirdi ve bize insanlara sevgimizi ve saygımızı gösterdik mi buraya gelen herkesin de bize sevgi ve saygı göstereceğini en azından bir selam vereceğini söylerdi. Bu aynı zamanda insan yönetme sanatının temelini oluşturur. Babam, demek ki insanları birleştirirken aslında insan yönetme sanatını kullanmış ve bunu hayatına geçirmişti
Yazımın son kısmında babamın bize yani iki kız üç oğul evladına nasıl yaklaştığını bizleri nasıl terbiye ve eğittiğini anlatmak isterim. Babam bize sevmeyi ve sevilmeyi öğretti. İş disiplinini, dayanışmayı öğretti. Saygının ancak saygı göstermekle kazanılacağını bize öğretmiştir. Çalış, yap, iyisini yap, insanlar seni tanıtsın derdi. Bizim eğitimimiz kıraathanede başlamıştır. Her sabah gelir bizim o gün yapacağımız işleri planlar ve bizi takip eder sonrada kendi işine giderdi.
Babam 2007 yılında geçirmiş olduğu böbrek rahatsızlığından dolayı hakkın rahmetine kavuşmuştur. Ancak savunmuş olduğu değerler, değer vermiş olduğu insanlar ve sanatçı kimliği ile hala Temelli Kıraathanesinde mesul müdür olarak görev yapmaktadır.