SARI GELİN TÜRKÜSÜNÜN VARYANTLARI
SARI GELİN TÜRKÜSÜNÜN VARYANTLARI
KONUNUN ANLAŞILMASI İÇİN BİRKAÇ ZORUNLU AÇIKLAMA
Yazımızın bu bölümüne geçmeden önce konunun anlaşılması için önemli olan birkaç konu hakkında kısa açıklamalar yapmamız gerekmektedir. Bu konular varyant ve versiyon kavramları, türkü derleme faaliyetleri, makam ve usuldür.
Yazımıza varyant ve versiyon kavramlarına ilişkin kısa bir açıklama yaparak devam edelim. Varyant, müzikte söz ve söyleyiş tarzında çeşitleme anlamında kullanılmaktadır. Burada ki çeşitlemeden kasıt söz dizisi ve ezgi usulünde ciddi farklılıklar olmasıdır. Versiyon ise söz dizisi ve ezgi usulünde birbirine benzerlikler göstermesidir. Türkülerin varyantlaşmasındaki en büyük neden bölgeler arasında yaşanan göçler nedeniyle halk manilerinin göç edilen bölgelerde yaygın olan sözlü halk hikâyelerinin ve inançlarında yer alan unsurların etkisinde kalarak mani içerisinde yer alan sözlerde değişmeler veya eklemelerin olmasıdır. Ezgi açısından varyantlaşmanın temelinde ise âşıklık geleneği yatmaktadır. Âşıklık geleneği sözlü ve doğaçlamaya dayandığından dolayı ezgiler ve sözler kulaktan kulağa sazdan saza değişiklikler göstermiştir. Bu değişiklikler benzerlik ve farklılıklar halk müziğinin zenginleştiren unsurlardır. Bu zenginliklerimiz yıllarca sözlü olarak belleklerde tutulmuş ancak Cumhuriyet döneminde yazılı olarak kayıtlara alınmaya başlanmıştır. Türkülerimizin bu şekilde kayıt altına alınmasına ilişkin çalışmalara derleme çalışmaları adı verilmiştir.
Burada sözü bir müzikolog olan Orhan Bahçıvan’a bırakalım. ”Türküler geniş bir alanda okunur müzik yapısına göre yöreleri bilinir. Sözlü ve yazın alanında günümüze kadar yapılan derleme çalışmaları içinde yer alan yöremiz ve yöremize ait halkoyunları. türküler ve halk oyunları dediğimiz zaman aklımıza hemen “yöre” diye bir kavram gelir. “İç Anadolu Yöresi Türküleri” “Doğu Anadolu Yöresi Türküleri” gibi. Yörelerin iç bünyesine girilince şehirler kasabalar beldeler ve köyler akla geliyor. Aklımıza gelen bir başka kavram ise ozanlar, ozanlar da yöresel adlar almakla kendilerini ifade etmişlerdir. Derleme çalışmalarını yapan bir kişi yani bir derlemecinin şu öğeleri göz önünde bulundurmaları gerekir: İlk olarak en azından derleme yaptığın yöreyi bütün hatlarıyla tanımalıdır. Dil üslubundan tutun anlatım üslubuna kadar akla ne geliyorsa tümünü bir derlemeci tam olarak bilmek zorundadır. İkinci öğe ise, yine derlemeci derleme yaptığı yörenin halk hikâyelerini masal ve tekerlemelerini asgarî bir ölçüde bilmelidir. Daha sonra o yörede gelmiş geçmiş ozanları ve ozanların yorum, makam, şiir düzeni ve tasnif ettiği hikâyeleri de bilmesi gerekir. Eğer bir derlemeci derlediği türkünün hikâyesinin nerede geçtiğini biliyorsa ve kaynağı ile birlikte derlediği türküde dipnot olarak bu bilgileri geçmelidir. Halk ezgilerinin birçokları derlendiği yörenin özelliğini taşımıyor. Bu bir suç değildir. Çünkü zorunlu göçler, yöreleri ve türküleri harmanlamıştır. Türkiye Cumhuriyetinin kurulmasından itibaren derleme çalışmaları, bilimsel bir potaya taşınmak istenmiştir. Bu amaçla çeşitli devlet kurumları işe el atmışlar. Çünkü yeni kurulan bir cumhuriyetin her alanda yenileşen sisteme uygun bir müzik politikası da olmalıydı. Bu gerçekler göz önün alanınca Anadolu toprağının sesine kulak verildi. Yani kısacası, Anadolu halk ezgilerini Türk müziğinin öz kaynaklarından olduğunu kabul ediyor ve derlenmesi için gereken koşulları yerine getiriyordu. Rauf Yekta adıyla başlayan derlemecilik, Muzaffer Sarısözenle doruk noktaya erişmiştir. Genelde yöresel yazım hatalarını saymazsak, bu derlemeler en sağlam derlemelerdir. Bu derleme işinin ilk taşıyıcıları müzikle uğraşan öğretmenlerdi. (Köy Enstitüleri) Müzik öğretmenleri derlediği türküleri notaya alıp, dönemin tek yetkili kurumu olan İstanbul Belediye Konservatuarı’na yani şimdi ki, İstanbul Üniversitesi Devlet Konservatuarı’na gönderiyorlardı. Bu yöntem güvenilir olmadığı için, yerinde tespit ve yerinde derleme yöntemi gündeme geliyor. İşte bu kararla birlikte derlemeciler halk içine gitmeye başlıyorlar. 1926 yılında İstanbul Belediye Konservatuarın öğretim görevlilerinden Mahmut Ragıp Gazimihal, Yusuf Ziya Demircioğlu, Ferruh Arsunar, Muhittin Sadak ve Rauf Yekta’dan oluşan bir grup yöre yöre gezmeye başlayarak türkü derleme faaliyetlerinde bulunuyorlar. Bu çalışmalar kapsamında 1929 yılında Erzurum, Erzincan ve Bayburt yöresi türküleri derleniyor. Bu tarihten sonra 1937 yılına kadar derleme çalışmalarına kişisel gayretler ile devam edilmiş ve 1937 yılında bayrağı Ankara Devlet Konservatuarı ele alıyor. Bu grubun içerisinde Muzaffer Sarısözen ismi dikkat çekmektedir. 1937 ve 1962 yılları arasında sürdüren derleme çalışmaları 1964 yılında TRT Ankara Radyosunun kurulması ile TRT bünyesinde sürdürülmüştür. Muzaffer Sarısözen Yurttan Sesler Koro Şefi olarak bu çalışmaların başında bulunmuştur. Derleme faaliyetlerinin bu devresinde ise Kars, Erzurum, Erzincan, Van, Hakkâri, Diyarbakır, Elazığ (Harput), Urfa, Adana, Bitlis, Siirt, Muş, Bingöl yörelerinde derleme çalışmaları sürdürülmüştür. 1967’de ise, daha geniş bir kadroyla dağınık bir şekilde ekip çalışmalarına geçilmiştir. Gaziantep, Burdur, Van, Erzurum, İzmir, Trabzon, Balıkesir şehirlerinde yedi geniş ekip ile derleme çalışmaları yapılmıştır. İstanbul’da toplanan derlemeler belli kişiler tarafından düzenlenerek piyasaya sunulmuştur.”(BAHÇIVAN, 26 Aralık 2012) Türkiye’de derleme çalışmaları gelişigüzel yapılmamış, tüm olaylar kayda alınmış, türkünün kimden derlendiği, nerede ne zaman derlendiği tutanak haline getirilmiştir. (YÜCEL 15 Kasım 2019)
Türk musikisinde makam önemlidir. Makamlar; belirli bir duyguyu, düşünceyi, anlamı simgeleyen, her biri ayrı karaktere, renge, özelliğe sahip müzik renkleridir. Aşkı bildiren ses yollarıdır.(BARKÇİN,2019, S.6) Usul ise geleneksel sanat müziğinde belirli bir zaman içinde vuruşların değerlerinin birbirine eşit veya eşit olmadığı, fakat mutlaka kuvvetli ve zayıf vuruşların belirli bir şekilde yanyana gelmesiyle oluşan zaman kalıplarıdır. Usullerin her bir vuruşuna Darp adı verilir.(Darp eskiden usul yerine de kullanılan bir kelimedir). Geleneksel sanat müziğinde tüm eserler, usul kalıplarına uyularak bestelenmişlerdir. Usul kalıbını oluşturan vuruşlar, kuvvetli ya da zayıf oluşlarına göre; DÜM, TEK, TE, KE gibi hecelerle belirtilmişlerdir.(DORMAN 20 Aralık 2019)
Türk Halk müziğini metrik açıdan dünyanın en zengin ve karmaşık metrik sisteme sahip müzik türlerinden biri olduğu kabul edilmektedir. Bir Türküyü oluşturan dizelerin kelimelerinin hece sayıları, süreleri ve vurguları açısından ilişkisine metrik sistem denilmektedir. Bu sistem bazı müzikologlar tarafınca usul bazı müzikologlar tarafınca ayak olarak isimlendirilmektedir. Türk Halk Müziğinde makam yerine usul kullanılmaktadır. Bazı müzikologlar usul yerine ayak tabirini kullanmaktadırlar. Kuvvetli ve zayıf zamanlı vuruşların, düzenli ve zaman içinde peryodik olarak uygulanmasına usul denilmektedir. Okurlarımızın daha iyi ve kolay anlayabilmeleri için usulü şu şekilde ifade edebiliriz. Düm Tek Teke, işte bu üç kelimeyi okurken çıkardığınız ses usuldür. Bunu daha kolay bir şekilde somutlaştırarak anlatabilmek için şöyle bir yöntem kullanabiliriz. Bir koltukta oturun ellerinizi dizlerinize bildiğiniz bir türkü söyleyerek vurun bu esnada duyduğunuz sesler ve vuruşu hızınız size usulü verecektir. Örneğin DÜM sesini duydunuz bu bir zamanlıdır, DÜ – ÜM şeklinde duymuşsanız bu 2 zamanlıdır. Aynı şey diğer sesler içinde geçerlidir TEK 1 zamanlı TE -EK 2 zamanlı KE 1 zamanı KE- E iki zamanlı gibi, bu sesler size kuvvetli geliyorsa kuvvetli, orta seviyede geliyorsa yarı kuvvetli, az geliyorsa kuvvetsiz vuruş olarak ifade edilmektedir. Temel müzik bilgisi olanlar için söylersek notaların kuyrukları yukarıda ise sağ elle, notaların kuyrukları aşağıda ise sol elle vurulur. Bu vuruşların oluşturduğu ölçü ve zaman sıklığına usul denilmektedir. Türk Halk Müziğinde usul üç ana başlık altına toplanmaktadır. Ana, birleşik ve karma usuller. Konuyu daha fazla uzatmamak için şunu söyleyerek Sarı Gelin Türküsünün varyantlarını incelemeye başlayalım.
Anadolu dışında söylenen varyantlar (birleşik usul grubu içerisinde yer alan) 6/8, Anadolu içinde söylenen varyantları ise (karma usuller içerisinde yer alan) 10/8 ölçüsü ile söylenmektedir.(Gökhan Temur,Kişisel görüşme Messenger programı üzerinden 6 Ocak 2020). 6/8 usul ezgiyi yavaşlatırken 10/8 usul ezgiyi hareketlendirmektedir. Türk müziğine ilişkin ulusal ve uluslararası literatür çalışmalarında Türkülerin Türk Klasik müziğine en yakın olan makam ile ifade edilmesi yoluna gidildiği ve düzenlendiği görülmektedir.
AZERBAYCAN VARYANTI SAÇIN UCUN HÖRMEZLER
SÖZLERİ
Saçın ucun hörmezler, gülü gönçe dermezler sarı gelin….
Saçın uzun örmezler, gülü ıslak koparmazlar (sarı/ narin) gelin
Bu sevda ne sevdadır seni mene vermezler aman
Bu sevda ne sevdadır seni bana vermezler aman
Neynim aman aman, neynim aman aman sarı gelin…
Neynim aman aman, neynim aman aman sarı gelin
Seni mene vermezler ay nenen ölsün sarı gelin aman,
Seni bana vermezler ay nenen/ annen ölsün sarı gelin
Neynim aman aman, neynim aman aman sarı gelin….
Bu derenin uzunu, çoban gaytar guzunu, guzunu…
Bu derenin uzunu, çoban çevir kuzunu, kuzunu
Ne ola bir dem görem nazlı yarin üzünü aman,
Ne olur bir kez görem nazlı yârin yüzünü aman
Neynim aman aman, neynim aman aman sarı gelin
Bu sevda ne sevdadır seni mene vermezler aman,
Bu sevda ne sevdadır seni bana vermezler aman,
Neynim aman aman, neynim aman aman sarı gelin….
Aşıg eller ayrısı, şana teller ayrısı, ayrısı….
Aşık iller ayrısı, tarak teller ayrısı ayrısı
Bir gününe dözmezdim, oldum iller ayrısı aman,
Bir gününe dayanmazdım oldum iller ayrısı
Neynim aman aman, neynim aman aman sarı gelin…
Bu sevda ne sevdadır, seni mene vermezler aman,
Bu sevda ne sevdadır, seni baba vermezler aman
Neynim aman aman, neynim aman aman, sarı gelin…
Kaynak (TM. 4 EKİM 2019). http://www.turkmeclisi.org/?Sayfa=Temel-Bilgiler&Git=Bilgi-Goster&Baslik=sari-gelin-aslen-azeri&Bil=365 (Sarı Gelin Türküsünün bu varyantını https://youtu.be/062Ge_Ty1-0 linkinden dinleyebilirsiniz(Explore Azerbaijan 22 Haziran 2013)
SÖZ ANALİZİ
Yukarıda aktardığımız Sarı Gelin Türküsünün Azerbaycan’da okunan varyantı olup, dikkatle okunduğu zaman bu varyantın sözlerinin Deşn-i Kıpçak şiiri ile büyük ölçüde uyumlu olduğu görülmektedir. Sarı Gelin öyküsü bölümünde aktarmış olduğumuz Deşn-i Kıpçak şiirini konunun önemine binaen bir tekrar yapalım
Akız sar’tın örmezler
(Ay kız saçın örmezler)
Sen’i ban’a bermezler
(Seni bana vermezler)
Te’l alayım kaçayım
(Gel alayım kaçayım)
Karankılık körmezler
(Karanlıktır görmezler)
Akı’z sat’ın set’iz kat
(Ay kız saçın sekiz kat)
Te’s birisin, bizge sat
(Kes birisini, bize sat)
Anan baben kail olsa
(Annen baban razı olursa)
Te’l bögeje bizge yat
(Gel bu gece bizde yat)
Azerbaycan Türklerinin seslendirdiği Sarı Gelin Türküsünün manisi halk edebiyatımıza uygun olarak yedi hecelidir. Azerbaycan’da daha çok “Sacın Ucun Hörmezler” ismi ile bilinmektedir. Azerbaycan’da Bülbül lakabı ile tanınan Murtuza Meşedi Rıza oğlu Memmedov (Azerice: Murtuza Məşədi Rza oğlu Məmmədov) tarafınca derlenmiştir. Azerilerin 7 kadim makamından biri olan Şur makamı ile bestelenmiştir. Türkümüzün bu varyantı ile ne söylenmek istediğine bir göz atalım. Kıpçak varyantında anlatıldığı gibi saçın uzun örülmesi bir evlilik ve birleşme işaretidir. Her ne kadar bizim aklımıza ilk önce sarışın anlamını çağrıştırsa da bu türküde nazik kibar anlamında kullanılabilmesi mümkündür. Bunu Azerbaycan ses ve sinema sanatçısı ve sarı gelin türküsü üzerinde uzmanlaşmış Akif İslamzade ile yapılan bir röportajdan çıkarıyoruz. Akif İslamzade yaptığı bu röportajda “sari” ifadesinin çok eskilerden geldiğini ve kök anlamında renk manasını taşımadığını eski Türklerde kibar, ince anlamında kullanıldığını söylemektedir. Sari Gelin ile söylenmek istenilen nazik, narin kibar ince gelin anlamıdır. (TM 4 Aralık 2019)
Bakü, Uzeyir Hacıbeyli Müzik Akademisi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Kemale Aleskerli Sarı Gelini güneş ışığı olarak yorumlamaktadır. Aleskerli’ye göre Sarı Gelin türküsü aslında Türk mitolojisinin bir yansımasıdır. Açık renkler iyiliğin yansımasıdır. Sarı renk, Güneşin rengidir. Diğer bir anlamı ise yöneliş ifade etmektedir. Sarı renk güneşle ilgili olduğu için kuvvet rengidir. Gelin kelimesi ise eğer “i” harfine vurgu yapılarak okunuyorsa evlenilecek kız , “e” harfine vurgu yapılarak okunursa yöneliş ifade etmektedir. Sarı Gelin ya Güneşin temsilcisi yada Güneşin bulunduğu sonsuzluğa yöneliş ifade etmektedir. Sarı Gelin ile güneş ışığının temsilcisi yada güneşin durduğu en yüce zirveye (Tanrıya) çağrı ifade edilmektedir. Saçın ucun hörmezler güneş ışığının ulaşılmazlığı, gülü sulu dermezler ile kutsal sayılana karşı işlenen günah ifade edilmektedir. Bu sevda ne sevdadır seni mene vermezler ile ilahi aşka ulaşılamamış olmanın sıkıntısına ilişkin serzeniş vardır. Bu derenin uzunu ile yıldızlar arasındaki mesafeyi, çoban gaytar kuzunu ile uçurumlu yere gidilmemek için yapılan dua anlatılmaktadır. Ne ola bir gün göreydim, nazlı yârin yüzünü ile kulun Tanrıyı görme isteği anlatılmıştır. Koy ninen ölsün ile doğadaki ölüm ve dirilişin yan yana oluşu anlatılmaktadır. Azerbaycan ‘da nine Anne demektir. Neynim aman ise çaresizliği ifade etmektedir ve Azerbaycan Türkleri tarafınca kullanılmaktadır. Bu ifade Anadolu Türkçesinde yer almamaktadır. (Alaskerli, 15 Ekim 2019)
Azerbaycan’da Sarı Gelin türküsü bir insana veya Tanrıya duyulan bir aşkı anlatsa da bu varyantta âşık maşukuna ulaşamamaktadır.
EZGİ ANALİZİ:
Prof. Dr. Cavanşir Guliyev, Üzeyir Hacıbeyov tarafınca 1945 yılında Bakü’de yayınlanan Azerbaycan Halk Musikisinin Esasları isimi kitabı kaynak göstererek Saçı Ucun Hörmezleri (Sarı Gelin Türküsü) Azerbaycan Muğam Musikisinin “Şur” makamına dayandığını söylemektedir. Guliyev Sarı Gelin türküsünün janr yönünden uzun havalardan birisi olduğunu,( 6/8 usulde söylediğinden dolayı ezgi ağırlaşmakta ve bir uzun hava niteliği taşımaktadır.) nakarat fonksiyonu “Şur”dan Şur- Şahnaza geçilerek oluştuğunu belirtmektedir.(Guliyev, 12 Aralık 2019) Cavanşir Sarı Gelin türküsü hakkında alınma tarihi 12/12/2019 Mugam Arapça makam sözcüğünden türeyen bir kavramdır ve Türk müziğindeki makamın karşılığıdır. Azeri müziğinde Mugam “serbest üslupta kurulan çok bölümlü vokal-enstrümantal ve enstrümantal musiki eseridir. Makam ise burada lad “dizi” manasında yani perdeleri belirli fonksiyonel vazife taşıyan çeşitli kuruluşlu ses sıralarıdır”( İSMAİLOV, 1984, S.9) Klasik Türk müziğindeki uşşak makamına benzer özellikler gösteren “Şur” makamı insanlara şen, lirik ruh hali vermektedir. Şur makamı Türk müziğinde Uşşak Hüseyni makamlarının çeşnileri ile donandığı görülmektedir. Karara inerken de Kürdi hissi ile indiği görülür. (Akarsu, 2019, 98,102)
ARDAHAN VARYANTLARI
TEREKEME VARYANTI SARI GELİN
SÖZLERİ
Aşık naçar ağlama
Leylim aman amanx3 sarı gelin
Gündür geçer ağlama
Oy ninen ölsün sarı gelin amanx3
Suna yârim
Felek bağlı kapını
Leylim aman aman x3 sarı gelin
Bir gün açar ağlama
Oy ninen ölsün sarı gelin amanx3
Suna yârim
Çağırıram gözel gel
Ölmemişem sağam gel
Boynumda gem zinciri
Yolunda tutsağam gel
Sarı gelin amanx5 amanx2
Bu tay o taya bakar
Leylim aman aman x2 sarı gelin
Arasından çay akar
Oy ninen ölsün sarı gelin amanx3
Suna yârim
Çıksın benim gözlerim
Leylim aman amanx3 sarı gelin
Sensiz dünyaya bakar
Oy ninen ölsün sarı gelin amanx3
Suna yârim
Çağırıram gözel gel
Ölmemişem sağa gel
Boynumda gam zinciri
Yolunda tutsağam gel
Oy ninen ölsün sarı gelin amanx2Suna yârim
Oy ninen ölsün sarı gelin amanx2Suna yârim
SÖZ ANALİZİ
Hetemli tarafınca seslendirilen bu türkü Kars, Ardahan, Göle ve Çıldır tarafınca çalınıp söylenmektedir. https:youtu.be/5bceTYmpn7u web adresinde yayınlanan videoda bu türküyü dinleyebilirsiniz. (Turan Ergenekon, 12 Mart 2012) Türkünün mani yapısı incelendiği zaman yedili hece yapısına uygun olduğu görülmektedir. Türkümüzde Azeri varyantında olduğu gibi, birbirine kavuşamayan iki âşık söz konusudur. Türkü manisinde leyli aman, ninen ölsün, sarı gelin ve suna yârim dikkati çekmektedir. Leylim aman ile sevgili kastedilmektedir. Sevgiliye bir sesleniş vardır. Leyli asıl manası gece karanlığı olmasına rağmen burada sevgili anlamında kullanılmıştır. Azeri varyantı olan sacın ucun hörmez türküsünde çaresizlik belirten neynim yerine burada leylim kullanılmasıyla çaresizlik yerine sevgiliden yardım istenilen ayrılığa son verme kavuşma gayreti vardır. İlk varyantımızda çaresizliği kabullenme bu varyantta ise kavuşma için bir sesleniş vardır. Türkümüzde muhtemelen öldüğü sanılan bir gencin sağ olduğunu sevdiğine haber verme isteği vardır. Burada sarı gelin bu gencin hanımı olabileceği gibi sonradan bir başkasıyla evlenmiş olan sevgilisi de olabilir. Sarı kelimesi sarışın bir hanımı vurgulama ihtimali yüksektir. Suna yârim ile kast edilen uzun boylu kadındır. Türkü motiflerimizde ve halk manilerimizde suna uzun boylu kızları tanımlamak için kullanılmaktadır. Bu varyantta ninen ölsün sözü Azeri varyantına göre kendini daha çok belli etmektedir. Türkünün bu varyantında da tıpkı Azerbaycan varyantında olduğu gibi bir coğrafik yere aidiyet vurgusu yapılmamıştır.
Türkünün seslendirildiği yöre daha çok Ardahan yöresidir. Türküyü seslendiren Hetemli’de Çıldır taraflarında tanınan bir saz sanatçısıdır. Terekeme nedir? Kimlere terekeme denilmektedir? Türkiye’de de genel olarak Kuzeydoğu Anadolu’da yaşayan Azerbaycan Türklerini oluşturan etnik boylardan biridir. Karapapak adı, siyah astragan papak (kalpak) giydikleri için Kafkasya’daki komşu halklar tarafından verilmiştir. Karapapakların diğer bir adı olan “Terekeme” ise Arapçadaki, Türkmenler sözcüğünün karşılığı olan Terâkime (تراکمه) sözcüğünden kaynaklanmaktadır. Halk, bazen Orta Asya’daki Karakalpaklarla karıştırılır. Farklı görüşler de bulunmakla birlikte genel kanıya göre Karapapaklar Oğuz karakterli, Karakalpaklar ise Kıpçak karakterli Türklerdir. . (“Wikimedia Vakfı (WP),”Wikipedia Özgür Ansiklopedi (Erişim 12 Şubat 2020)) İslam Ansiklopedisinin Karapapaklar maddesine göre ise Karapapak, Karapapah, Borçalı ve Terâkime / Terekeme gibi çeşitli isimlerle anılan bu topluluk başlarına siyah kuzu derisinden serpuş giydikleri için bu adı almışlardır. Karapapaklar, Şah İsmâil’in babası Şeyh Haydar’ın müridlerine giydirdiği, on iki imamın adı yazılı on iki dilimli “taç” adlı kızıl kavukları reddederek Sünnîliklerini belirtmek üzere ısrarla “kara papak” giymişlerdir. Özbekistan’ın Karakalpak Özerk Cumhuriyeti’nde yaşamakta olan Karakalpaklarla akrabadırlar. Bu iki grubun Kuman / Kıpçak ve Bulgar / Hazar Türkleri’nin bakiyeleri olduğu ve Karapapaklar’ın Hazar kağanlarına kız veren en itibarlı Kıpçak boylarından birini teşkil ettiği ileri sürülmektedir. Karapapaklar, 1828 Türkmençay Antlaşması’ndan sonra yurtlarını terk ederek Türkiye ve İran’a göçmüşlerdir.(Türkoğlu, 25 Ekim 2019)
EZGİ ANALİZİ
Azerbaycan halkı Türk soyundan geldiği için Azerbaycan müziğinin de Türk müziğinin bir kolu olarak kabul edilmesi gerekir. Azeri üslubu özellikle Kuzeydoğu Anadolu’da (Kars, Ardahan, Iğdır vb.) bariz olarak görülür. Diğer bir deyişle bu üslup Türkçede Azeri lehçesinin konuşulduğu bölgelerde görülmektedir.(Şen 2007)
Bu etki Sarı Gelin isimli türkümüzün terekeme varyantında kendini hissettirmektedir. Âşıklık geleneğinin izlerini taşıyan türkümüz 7 li hece yapısına uygun olması nedeniyle 10/8 ritmik ölçüyle söylenmektedir. Türk sanat müziği açısından uşak makamına daha uygundur. Ağır ve hüzünlü bir dize yapısına sahip olmasına rağmen hareketlidir. Bu özelliği ile “Saçın ucun hörmezler” varyantından ayrılmaktadır. Konuşma diline yakın bir söyleyiş tarzına sahip olup türkümüzde uzun heceler anlaşılır şekilde söylenirken kısa heceler ise belirsizdir. Zaman zaman okuyuşlarda müzik ve dize sözcüklerinin uyuşmamasından kaynaklanan prozodik bozukluklar ve yanlış vurgulamalar türkünün seslendirilmesinde kulağa çarpmaktadır. Bilhassa mısraların durgu ve durak yerleri ile mısra sonlarında zevke bağlı nağmeli okuyuşlar uzun süslemeler, vokalizlerde ısrarlı melodik örgüler kulağa çarpmaktadır. Özellikle leylim aman, sarı gelin aman nakaratlarında bu kendini daha çok belli etmektedir. Buna müzik literatüründe Sylabic ve Melizmatic Karışık (Hybrid) Tarz denilmektedir. Bu tarzda ezgiler serbest ritimli ezgiler olup daha çok gurbet, ayrılık ve savaş acısı gibi duyguları konu edinen türkülerde kullanılmaktadır. Ardahan yöremiz âşıklık geleneğinin en fazla yaygın olduğu Erzurum, Kars, Azerbaycan bölgelerine olan komşuluğu bölgenin ezgi yapısının genelinde etkili olduğu gibi bu türkümüzde de etkili olmuştur. (Münevver Uruk, Telefon Görüşmesi 16 Kasım 2019)
İREVAN ÇARŞI PAZAR VARYANTI
SÖZLERİ
İrevan çarşı pazar
Neydim aman aman
Neydim aman aman Sarı Gelin
İçinde bir kız gezer, Ah!
Sinan ölsün Sarı Gelin aman
Sarı Gelin aman suna yarim
Elinde divit kalem
Neydim aman aman
Neydim aman aman Sarı Gelin
Dertliye derman yazar Ah!
Sinan ölsün Sarı Gelin aman
Sarı Gelin aman suna yarim
İrevan’da bir kuş var
Neydim aman aman
Neydim aman aman Sarı Gelin
Kanadında gümüş var Ah
Sinan ölsün Sarı Gelin aman
Sarı Gelin aman suna yarim
Gitti Urum’a gelmez
Neydim aman aman
Neydim aman aman Sarı Gelin
Elbet bunda bir iş var Ah
Sinan ölsün Sarı Gelin aman
Sarı Gelin aman suna yarim
SÖZ ANALİZİ
Ardahan yöresinde ait olan bir diğer Sarı Gelin türkü varyantımız, İrevan çarşı pazar türküsüdür. 1918 yılında yazılı kayıta geçen bu türkü Ahmet Refik Bey tarafınca Okçulu Köyünden Ali, kaynak gösterilerek derlenmiştir. Kars tarihi isimli kitabında F. Kırzıoğlu bahsetmekte ve bu türkünün bar halay şeklinde çalınan bir versiyonunun olduğunu da ifade etmiştir. Kırzıoğluna göre oyun havası şeklinde çalınan versiyonunda Sarı Gelin, Sarı Kız/Ettin ömrüm yarı kız nakaratı söylenmektedir. (Kırzıoğlu 1953, 380-381) Orhan Bahçıvana göre 1918 yılında yazılı kayıtlara geçtiği bilinen bu türkü 1953 yılında Kırzıoğlunun kitabıyla bir daha kayıtlara geçmiştir. Bahçıvan 1971 yılında yapılan TRT derlemelerinde sahipsiz kalan türküler gibi bu türkünün de kayıt altına alınmadığını veya başka diyarlara gitmiş olabileceğini yazmıştır. (Bahçıvan 2 Ocak 2013). Bu türkümüz notaya döken ise Gökhan Temur’dur. Türkümüze ilişkin bilgileri sözleri ve seslendirmeye ilişkin kayıtları Ardahan Türküleri isimli kitapta bulabilirsiniz (BAHÇIVAN vd. 2016) Türkünün seslendirilmiş halini bu kitabın ekinde verilen cd içerisinde dinlemeniz mümkündür. Türkümüzün bu varyantında ezginin manisi yedili hece yapısındadır. Yukarıda iki varyantın aksine coğrafik aidiyeti gösteren ibare vardır. Türkü İrevan Çarşı Pazar diye başlamaktadır. Buradaki irevan, bugünkü Ermenistan’ın başkenti olan Erivan’dır. İrevan Türkümüzün bu varyantında ve daha sonra açıklanacak varyantların temelini oluşturan şehirdir. Erivan Azeri ağzında İrevan olarak okunmaktadır. Osmanlılar ise bu şehre yürüyen giden anlamında Revan demektedirler. Ruslar ise bu şehre Yerevan ismini vermişlerdir.
Türkümüzün İrevan olarak başlaması bu türkünün Azerbaycan Türkçe ağzıyla söylendiğini ortaya koymaktadır. Sarı Gelin Türküsünün öyküsünü anlattığımız bölümde Ahmet Refik Altınay tarafınca bize aktarılan Okçulu Ali’nin söylediği Türkü sözlerinde vay Sinan ölsün Sarı Gelin nakaratını bu türkü varyantımızda görmekteyiz. Burada ölmesi gereken ya da istenilen kişi Sinan’dır. Çünkü Sinan, maşukuna kavuşamayan âşıktır, çaresizdir, dertlidir. Sinan’ın kim olduğu makalemizin sarı gelin öyküsü bölümünde yer almaktadır.
Elinde divit kalem olan sarı gelin dertlere derman yazmaktadır. Burada tahminen Sarı Gelin okuryazar olan bir kadını ifade etmektedir
İrevan’da bir kuş var dizesinde geçen kuş Türk mitolojisinde kullanılan bir motiftir. Kuş; cennet, ruh, güzellik, iyi haberi simgelemektedir. (Çoruhlu, 2002,152) İrevanda kuş var dizesini buna göre yorumlasak şu anlamlar çıkarabiliriz.
İrevan’da bir(şehir) ruhu var.
İrevan’da bir güzel var yada İrevan güzel bir şehir.
İrevan’da cennet var (İrevan şehrinin güzelliğine yada o sıfatta bir kıza)
İrevan’da iyi bir haber var
Kanadında gümüş var dizesinde gümüş önemlidir. Halk edebiyatımızda gümüş saflığı ifade etmekte kullanılmaktadır. Bu anlamıyla saf bir güzellik dile getirilebileceği gibi Türk mitolojisinde yer alan iki farklı kavrama gönderme yapılmış olma ihtimalide yüksektir. Bu mitolojik kahramanlardan biri Ayızıt diğeri se Umay anadır. Umay, çocukları ve hayvan yavrularını koruyan bir tanrıçadır. Arkeologların Altaylarda buldukları seramik ürünler üzerindeki resimlerde Umay ana üç boynuzlu olarak betimlenir. Orta Asya da bazı arkeolojik buluntulardan anlaşıldığına göre Umay ana motifi, beyaz saçlı ve beyaz giyimli olarak, insanbiçimci bir görünüm sergilemektedir. Kuş kılığında kanatlı bir kadın görüntüsü de vermektedir. Altay Türkleri onu göklerden inen gümüş saçlı, güzel yüzlü bir kadın olarak düşünmüşlerdir. Ayızıt güzelliğin sembolüdür. Bu anlamda Sümer ve Yunan mitlerindeki İştar ve Afrodit’e (Venüs) benzer. Süt gölünden getirdiği damlayı çocuğun ağzına damlatır ve çocuğa ruh verir. İnsan yavrularını, kadınları, hayvanları ve hayvan yavrularını korur. Simgesi, Kuğu kuşlarıdır. Ayısıt’ı simgeleyen kuğular kutsal sayılır ve dokunulmaz. Kuğu aslında kutsal bir kızdır. Bu kız kuğunun beyaz tülünü üzerine giyince kuğu, çıkarınca kız olur. Ayızıt, gökten gümüş tüylü bir kısrak suretinde iner. Yele ve kuyruklarını kanat gibi kullanır. Ayızıt, Şaman dualarında şöyle tarif edilir. “Başında ak gökten ak bir kalpak, çıplak omuzlarında ak gökten bir atkı, baldırına kadar siyah bir çizme. Bu şekilde bir kayaya yaslanarak uyumuştur veya ormanda dolaşmaktadır”.(ONEDİO 08 OCAK 2020) .
Kanadında gümüş var dizesi bir posta güvercinini ifade etmek içinde kullanılma olasılığı vardır. Diyarbakır yöresine ait olan Evlibeden’de kuş var/ Kanadında gümüş var/ Yarim getti gelmedi/ Elbet bunda bir iş var. Türküsünde kanadında gümüş olan kuşu, güvercin olarak yorumlayan görüşler vardır. (Bintepe, 2015,71) Kanadında gümüş olan kuş motifi Sarı Gelin Türküsünün Erzurum Çarşı Pazar varyantının bir versiyonunda, Sarı Gelin Türküsünün Bayburt yöresinde derlenen Revan yolu diken varyantında ve Erzincan yöresinde söylenen Erzincan’da bir kuş var, Erzincan Kemaliye yöresinde derlenen Erzurum’da bir kuş var isimli türkünün iki varyantında kullanılmaktadır.
Gitti Urum’a gelmez dizesinde Urum Anadolu’yu ifade etmektedir. Gitti Anadolu’ya gelmez anlamı vardır. Urum aslında Roma imparatorluğuna Türklerde verilen isim olup Urum’a Roma ülkesi anlamına gelmektedir. Kars, Sarıkamış, Göle ve Ardahan civarlarında yaşayan terekeme olarak adlandırılan Kafkas göçmeni olan ailelerin torunları dede ve ninelerinin Urum ile Anadolu’yu kastettiklerini söylemişlerdir. Şeyh Sanân, hikayesin de Sanânin, Rum ülkesine yani Anadolu’ya gittiğini hatırlayalım.
Neydim aman nakaratı tıpkı Azerbaycan varyantında olduğu gibi çaresizlik belirmektedir. Neydim aman Azerbaycan bölgesinde kullanılmaktadır. Anadolu Türkçesinde neydim yada nedim kullanılmamaktadır.
Ardahan Türküleri kitabının yazarlarından biri olan ve Kuzeydoğu Anadolu aşıklık geleneği üzerinde araştırmaları ile tanınan Orhan Bahçıvan ile İrevan çarşı pazar türküsü hakkında yapmış olduğumuz görüşmede Sarı Gelin türküsünün bu varyantı hakkında şu bilgileri vermiştir. “İrevan Çarşı Pazar türküsü Revan hanlığı dağılınca söylenen türküdür. O döneme ait bestelenen onlarca türkü vardır. Bazı farklılıklar içerse de farklı varyantları olan türküler vardır. Sarı Gelin türküsü bu türkülerden biridir. 1918 yılında derlenerek yazılı kayıtlara geçmiştir. Erzurum Çarşı Pazar türküsü bu varyanttan çok sonraları derlenmiştir. Aslen bu türkü Revan hanlığının yıkılmasından sonra yaşanan göçleri anlatıyor. Buradaki Sarı gelin Revan Türk Hanlığını simgeleyebilir. Hanlık bayrağında sarı renk vardır. Revan hanlığını sarı bir kartala benzetiyor.(Yazarın Notu: Kuş motifi Türk mitolojisinde çift başlı kartalı ifade etmek içinde kullanılmaktadır. Yine Türk mitolojisinde gümüş güneşi ifade etmektedir. Revan Türk Hanlığı bayrağında Sarı renkli aslan ve aslanın arkasında yükselen sarı renkli bir güneş motifi vardır. Azeri varyantında yaptığımız açıklamada sarı gelinin güneş ışığını simgelediğine ilişkin görüşü aktarmıştık. Konu bütünlüğü açısından bu açıklamayı yeniden okumak faydalı olabilir. Ezginin sözlerinde İrevan Çarşı Pazar/ içinde bir kız gezer/elinde divit kalem/ dertliye derman yazar. Böyle veriliyor ezginin sözleri oysa bazı kayıtlarda katlime ferman yazar diye veriliyor. Yani irevan çarşısında pazarında elinde divit kalem olan bir kız yapılan katliamları yazıyor. Bu belgelemek demektir. Ferman anlamında olan bu yazım işlemi derde derman anlamında algılanıyor.”(Orhan Bahçıvan, Messenger programı üzerinden görüşme 3 Ekim 2019)
İrevan Çarşı Pazar türküsünün mani anlamı daha doğrudan anlamlar yüklenirse ve Şeyh Sanân hikayesi ile birleştirirsek şunlar karşımıza çıkar. Sarı Gelin okuma yazması olan bir hanım olup Anadolu taraflarına göçmüş ve İrevana sağ olduğuna dair bir mektup ulaşmıştır. Buda sevinçli bir haber olarak kabul edilmiştir. Ancak İrevena geri gelememektedir. Bunda bir iş bir şüpheli durum vardır. Bir ayrılık vuslata erememe durumu vardır.
EZGİ ANALİZİ
Türkümüzün bu varyantını notaya alan Gökhan Temur ile yaptığımız Messenger görüşmesinde türkünün 10/8 usule göre düzenlendiğini, makamın uşak makamına uygun olduğunu söylemiştir. Sözleri kadar ezgisi ile de Erzurum Çarşı pazar Türküsünü andıran İrevan Çarşı Pazar türküsünü yörede söyleyen vatandaşları söyleyiş tarzına uygun olarak notaya aldığını belirtmiştir.(Gökhan Temur, Messenger programı üzerinden görüşme 6 Ocak 2020)
BAYBURT VARYANTI
REVAN YOLU DİKEN
SÖZLERİ
Ravan yolu tiken
Leylim aman aman leylim marum
Rum leylim aman aman leylim aman aman
İçinde bir kız gezer
Aman ölsün sarı gelin leylim allı gelin sarı gelin
Ravan’da bir kuş var
Leylim aman aman leylim marum
Rum leylim aman aman leylim aman aman
Kanadında gümüş var
Aman ölsün sarı gelin leylim allı gelin sarı gelin
Gitti yarim gelmedi
Leylim aman aman leylim marum
Rum leylim aman aman leylim aman aman
Helbet bunda bir iş var
Anan ölmüş sarı gelin leylim allı gelin sarı gelin
(TD. 21 Ekim 2019)
SÖZ ANALİZİ
1929 yılında İstanbul Konservatuarı Müdürü Ziya Bey başkanlığında, Ferruh Bey, film operatörü Remzi Bey, Kösemihalzade Mahmut Ragıp Bey ve İstanbul Türkiyat Enstitüsü asistanlarından Abdülkadir Bey tarafından derlenmiştir. (TD 21 Ekim 2019) Bu varyanta ilişkin herhangi bir ses kaydına ulaşılamamıştır. Mani yapısı olarak yedili hece vardır. Bu türküde İrevan, Ravan olarak söylenmektedir. Bundan dolayı bir hece düşmesi olmuştur. Türkümüzün bu varyantında coğrafik aidiyet olarak Revan yani şimdi ki ismiyle Erivan gösterilmiştir. Bu türküde de bir ayrılık ifade edilmişti giden yar geriye gelmemiştir.
Revan yolu dikenli şehirdir. Muhtemelen buradan Anadolu’ya yaşanan göç hadisesinden bahsedilmektedir. Yolun dikenli olması zorluk, güçlük ve sıkıntıyı ifade etmektedir. Revan, İrevan çarşı Pazar türküsünde açıkladığımız gibi Osmanlıların Erivan’a verdikleri isimdir. Türkümüzün bu varyantında Revan olarak başlanılması Türküyü söyleyenin Osmanlı yani Anadolu’da yaşayan birisi olduğunu göstermektedir.
Türkünün nakarat kısmında yer alan leylim diğer varyantların aksine çaresizliği değil sevgiliyi ifade etmektedir. Asıl anlamı gece olan leylim hüzün ifade etmek içinde kullanılmaktadır. Ancak leylim tarzında kullanış sevgili anlamını güçlendirmektedir.
Türkümüzün nakarat kısmında ölmesi gereken hatta ölmüş olan iki kişi vardır. Biri Sarı Gelin diğeri ise Sarı Gelinin annesidir. Sarı gelin allı gelin ifadesi ile güçlendirilmiştir. Allı gelin gök kuşağı anlamına geldiği (Kelimeler gen tr. 15 Aralık 2019) gibi evlilik ilişkisinin vurgulanması amacıyla kullanılmışta olabilir. Bu türkümüzün nakarat, kısmı diğer tüm varyantlardan daha fazla sarı gelini vurgulamıştır. Allı gelin ve leylim ifadeleri Sarı Gelini güçlendirmektedir.
Kuş ve kanadında gümüş ifadeleri için Sarı Gelin türküsünün 3. varyantı olarak verdiğimiz İrevan çarşı pazar türküsüne ilişkin açıklamalar geçerlidir.
Türkümüzü yorumlayacak olursak şu yorumları yapabiliriz. Yukarıda açıkladığımız gibi Revan Osmanlılar tarafınca Erivan’a verilen isimdir Anadolu’dan Revana giden bir sevgili vardır. Bu bir Ermeni kızı olabilir yazan ise bir Türk genci olabilir. İkincisi, Revan Hanlığının yıkılması ile yaşanan hüznü, bu olaydan sonra yaşanan göçe maruz kalan birisi için söylenmiş olabilir. Bu dönem içerisinde Revan ve etrafında yaşanan mezalimleri anlatabilir. Bir başka ihtimal türkü derlenirken İrevan Revan şekline dönmüştür. Bu durumda Türküyü söyleyen Revandan Anadolu’ya doğru göçmektedir ve sevdiği Revandadır. Burada şu noktaya bir daha dikkatleri çekmek isteriz. İrevan Azeri ağzı ile Erivan’ın okunmasıdır. Bu şekilde konuşan yada yazan kişi Azerbaycan Türküdür. Revan, Erivan şehrine Osmanlıların verdiği isimdir. Bu şekilde yazan veya söyleyen Anadolu’da bulunan bir Türk’tür. Yazılışı Erivan okunuşu Yerevan ise bunu yazan ve söyleyen Ermeni veya Rus’tur.
EZGİ ANALİZİ
10’lu usulde söylenen bu türkümüz makam olarak tahir makamının curcuna usulü ile söylenmektedir. Basit makamlar sınıfına dahil olan tâhir makamı dügâh (la) perdesinde (Türk mûsikisinde bir nota olarak portenin, sol anahtarına göre alttan ikinci boşluğunun içine yazılan lâ notasının adıdır. Bir oktav (sekizli aralığı) tizindeki lâ notasına muhayyer dügâh perdesi, bir oktav pestindeki lâ notasına da kaba dügâh perdesi denir.) karar eden ve inici bir yapıda olan makamlardandır ve nevâ makamının (Dügâh perdesinde karar veren bir makam olduğundan bu perde üzerinde kurulu olan dizisi, yerinde bir uşşak dörtlüsüne nevâ perdesinde bir rast beşlisinin eklenmesiyle meydana gelmiştir. inici şekli olduğundan basit makamlar arasında sıra numarası verilmemiştir. Makamın dizisi, nevâ makamı gibi dügâhtaki yani yerindeki uşşak dörtlüsüne nevâ perdesinde bir rast beşlisinin eklenmesiyle meydana gelmiştir. Tâhir makamı inici bir makam olduğu için tiz durak muhayyer perdesi civarından seyre başlanacaktır. Bu sebeple muhayyer perdesi üzerinde bir seyir alanına ihtiyaç vardır. Bu da dügâh üzerinde yer alan uşşak dörtlüsünün simetrik olarak tiz durak muhayyer perdesi üzerine aynen göçürülmesiyle elde edilir. Bu suretle hem makamın genişlemesi yapılmış hem de makamın tabii seyir alanı elde edilmiş olur. Curcuna usulü 10/8 zamanlıdır. (Özkan, 1 Kasım 2019)