Aralık 1, 2024

Tüm şehirler belli bir tarihi geçmişe sahiptir. Bu geçmiş içerisinde değişik kültürel, sosyolojik, coğrafik ve ekonomik etkilerle şekillenerek gelişir, değişir ve zaman içerisinde tamamen yok olabilirler. Bu özelliğinden dolayı şehirler yaşayan bir oluşum olma özelliğine sahiptirler. Tarihi şehirler üzerinde faklı bir çok uygarlığa veya aynı uygarlığın farklı devletlerine sahip izler taşıyabilirler. Bu izler şehirlerin simgeleri, tarihi eserleri vb. isimler altında şehrin bugününe geçmişten gelen birer hediye ve geleceğe bugünden aktarılacak olan bir miras olma özelliğine sahip mimari ve kültürel eserlerdir. Bundan olayı kadim şehirler UNESCO tarafınca kültürel miras olarak kabul edilmektedir. Bugün kadim bir şehrin kültürel miras olarak kabul edilebilmesi için o şehrin en az birkaç sokaktan oluşan tarihsel, geleneksel mimari ve geçmişin kültürel yaşantısını şehrin gündelik yaşamında sergilenebildiği veya izlenildiği birkaç mahalleyi kapsayan en az birkaç mahallenin olması gerekir. Kadim şehirlerin özelliği şehir merkezlerinin aslında yatay mimari içerisinde gelişmiş olmasıdır. Kadim şehirlerin bu özelliğinden dolayı kendine has mimari özellikleri vardır. Bu özellikler kendini tarihi çevre üzerinde hissettirir. Bu şehirlere erişim kolaylığı ve ferahlığın hissedilebilir olma özelliği olmalıdır. Kadim şehirler gelişmeyen, sabit kalan şehir demek değildir. Tam tersine değişen ve gelişen şehirlerdir. Ancak bu değişim ve gelişim kadim miraslar yok edilerek, tahrip edilerek değil kadim mirastan gelen ilkelerin günümüz şehir planlamasında modern teknikler ile ve şehrin kadim ilkeleri üzerine yükselen geleceğe dönük değerlerin oluşturularak şehir planlarına ve sivil mimariye uyarlanması ile mümkün olur. Bugün bir şehrin kadım şehir olup olmadığını ayıt edici bir diğer özellik ise şehrin asırlar boyunca şekillenerek gelen şehir kimliğini sakinlerinin ve dışarından şehre gelen yabancıların hissedebilmesidir. Kadim şehirde amaç tarihsel ve kültürel mirasın geçmişle bugünü, bugünle geleceği birbirine bağlayabilmesidir. Tarihsel derinliği ve kültürel mirastan gelen bilinci gelecek kuşaklara aktarılabilecek bir sosyal ortama sahip olan şehirler kadim şehirlerdir. Kadim şehirler kendine ait bir şahsiyete sahiptir. Bu şehir kimliğinden çok daha ötede bir şehir ruhu olarak tanımlanır.

Bugün birçok kadim şehir tahrip edilmiştir. Bir şehrin tarihsel özelliğini kaybetmesi onu kültürel miras olmaktan uzaklaştırır. Bir şehrin kadimliğini kaybetmesine yol açan en büyük göçtür. Göç iki şekilde olumsuz etki gösterir. Bunlardan ilki aşırı nüfus artışı ve bu nüfusu şehir içerisinde barındırılması sorunudur. Bu hızlı bir dikey yapılaşmaya neden olur. Dikey yapılaşma, yatay yapılaşma ilkesiyle kurulan ve gelişen kadim şehrin tüm mimari, kültürel ve sosyal ilkelerine aykırı bir şekilde şehri değiştirir. Göçün bir diğer olumsuz etkisi ise şehrin kadim sosyal ve kültürel değerleri üzerine yetişen yerlilerinin şehir içinde azınlıkta kalmasına yol açar. Özellikle ekonomik ve sosyal açıdan değişemeyen şehirler kendi yerli nüfusunu dışarıya gönderirken aynı zamanda sahip olduğu ilkeleri de bu sakinleri ile birlikte birer birer yitirirler. Sonuçta kadim şehirler kimliğini, ruhunu, şahsiyetini yitirmeye başlar ve diğer şehirler ile olan farklılıklarını kaybederler. Diğer şehirlere benzerler ve hem sakinleri hem de dışarıdan gelen yabancılar bu şehrin diğer şehirler ile farkını hissedemezler. Çünkü şehir gerçekten tüm tarihi, kültürel ve sosyal değerlerini onarılmaz bir şekilde kaybetmiştir. Geriye şehir ile bağlantısı kurulamayan ve birer anıt gibi ortada kalan simgeler kalmış olur. Bu simgeleri şehir ile bağlantısını ortaya çıkaran diğer tarihi binaları ya tamamen yada tamamına yakını yıkılıp tahrip edilmiştir.

Kültürel miras haline gelen kadim şehirler, başlı başına bir turistik değerdir. Dünyanın her yanından turistleri kendine çeker. Yüz milyonlarca dolar şehrin kasasına girer. Kadim şehirler bağlı bulundukları ülkenin en değerli prestij alanlarıdır. Bu şehirlerde uluslararası toplantılar, kongreler, seminerler düzenlenir. Kadim şehirlerde yaşayanların refah ve ferah seviyesi yüksektir. Bu şehirlerde yaşayanlar kendilerinde kuvvetli bir aidiyet duygusu yaşarlar

Modern yaşamın getirdiği kentsel olumsuzluklardan kadim şehirleri korumak için bugün modern şehircilikte bazı teknikler geliştirilmiştir. Bu tekniklerin temelinde tarihi fiziksel dokunun korunması yatmaktadır. Tarihi binaları ve simgeleri bir bütün olarak korunur. Bunun için koruma amaçlı imar planları hazırlanır. Kültür ve tabiat varlıkları koruma altına alınır. Kentsel sit alanları ilan edilir. Şehirde yaşayan insanların mümkün olduğu kadar kuşaklar boyunca aynı mahallelerde ve sokaklarda yaşamasını sağlayacak teşvikler verilir. Bir mahalle ile özdeşleşen işyerleri korunarak kuşaktan kuşağa aile içinde kalacak şekilde işletilmesi sağlanır. Sinema salonları, kütüphaneler, müzeler, hamamlar, hanlar, kervansaraylar gibi alanlar asıllarına uygun şekilde restore edilerek amaçlarına uygun şekilde çalıştırılır. Bu gibi alanların mümkün mertebe halkın giriş ve çıkışına açık bir hale getirilir. Bunları sağlamak amacıyla çok farklı alanda çalışan uzmanlar, akademisyenler bir araya getirilerek çalışma platformları hazırlanır. Planlar, projeler geliştirilir ve uygulanır.

Bugün Erzurum kadim bir şehir midir? Daha doğrusu kültürel miras olmaya aday bir şehir midir? Korkarım hayır cevabını vermek zorundayız. Evet! Erzurum binlerce yıllık bir geçmişe sahip. Bugün Avrupa’nın bir çok sayılı şehrinden hatta başkentlerinden daha eski bir geçmişe sahip bir şehir olmakla beraber bu geçmişi bugün yansıtamamaktadır. Üzerinde bir çok simge barındıran şehrimiz maalesef bu simgeleri şehir ile bağlantısını kuran arka mimari unsurlardan mahrum kalarak yapıldıkları zamana uygun şehir hayatını yansıtamamaktadırlar. Bu tarihi üst yapılar şehircilik açısından ön plan yapılar olup onun özelliğini şehre yansıtacak tekil arka mimari unsurların tamamına yakını tahrip edilmiştir. Bunun temelinde yatan nokta şehrin kadım ilkeleri ile beslenen nüfusun büyük şehirlere göç etmesi nedeniyle kültürel ve sosyal ilkelerini kaybetmiş olmasıdır. Kültürel ve sosyal ilkelerinin kaybının hemen peşinde ise şehrin kurulumunda etkili olan yatay mimari ilkelerine tamamen aykırı olan dikey yapılaşmaya geçilmesidir. Dikey yapılaşmada etkili olan unsur ise şehir dışından gelen nüfusun yol açtığı gece kondu sorununu çözmek amacıyla başlatılan toplu konut hamlesi olmuştur. Şehrin ana merkezinin etrafında kurulan uydu şehirlerde nispeten planlı konut inşaatı yürütülmüş olsa da şehrin merkezinde inşa edilen dikey yapılar şehrin kadim merkezini tamamen tahrip etmiş kültürel ve tarihi mirasa sahip çevreyi onarılması mümkün olmayan bir şekilde yok etmiştir. Hacı Cuma ve Hasan-ı Basri ve Kırmacı mahallelerinin yıkılarak dikey yapılaşmaya geçilmesi bu tarihi çevreyi tamamen yok etmiştir. Dikey yapılaşmaya gidilirken şehrin siluetini etkileyen, coğrafik yapısı ile uyumlu olmasını sağlayacak ilkeler belirlenmediği için dikey yapılaşmada bile zıtlık arz eden binalar peş peşe inşa edilmiştir. Mahallelerin kadim sakinleri kurulan uydu şehirlere ve dış göç nedeniyle ayrılmaları sosyal ve kültürel yapıyı bozmuş durumdadır. Koruma planı ve kentsel sit alanlarının tespiti ve tarihi evlerin tescili noktasına yaşanan gecikmeler tarihi çevrenin tahribinin hızlı bir şekilde olmasına neden olmuştur. Şehrin asıl tahribi Lambert tarafınca şehrin merkezinin batıya taşınarak eski şehir merkezine dokunulmaması teklifini şehrin o günkü yönetimi ve şehrin ileri gelenlerinin geriye çevirmesi ile olmuştur. Bugün yaşanan sıkıntıların temelinde bu önerinin değerlendirilmemesi yatmaktadır.

Bundan sonra Erzurum için ne yapıla bilinir? İlk önce Erzurum’un yüz sonra yeniden kadim bir şehir olmasını sağlayacak mimari ve sosyal ilkeler belirlenmelidir. Nispeten tarihi doku barındıran alanlar bu ilkeler kapsamında geliştirilecek şehircilik projeleri ile koruma altına alınmalıdır. Şehrin tarihi mimari yapı planları çıkarılarak tip konutlar geliştirilmeli ve bu konutlar Erzurum şehir coğrafyasına uygun olarak konumlandırılarak inşa edilmelidir. Şehrin simgesi durumunda olan üst yapılar peyzaj ve çevre düzenlemeleri yapılarak şehrin merkezi konumuna getirilmeli yapılacak olan yeni binalar bu alanların etrafında dışarından görüşünü engellemeyecek şekilde konumlandırılmalıdır. Şehrin tarihi binalarının tamamı halkın rahatça gezebileceği şekilde kamu hizmetine sunulmalıdır. En önemlisi ise halkın bilinç seviyesinin yükseltilerek, şehre olumsuz bakış açısının değiştirilmesi sağlanmalıdır. Şehir bilinci ve şehrin geleceğine ilişkin olumlu görüşler kuşaklar ötesine aktarılabilecek şekilde şehrin şimdi sakinlerine aşılanmalıdır.

Volkan ERTÜRK

About The Author

Bir yanıt yazın