YEREL DEMOKRASİ VE ERZURUM
Henry Maddick 1963 yılında Londra da yayınlamış olduğu demokrasi, yerinden yönetim ve kalkınma adlı çalışmasında belirttiği gibi artık ekonomik kalkınma ve demokratikleşme ile ilgili pek çok fikir, tartışma ve çalışma doğrudan yerel yönetimler üzerine kaymaya başlamıştır. Maddick’i haklı çıkaracak gelişmeler Sovyetlerin yıkılmasıyla birlikte kendini göstermiştir. Son dönemde özellikle küreselleşme süreci içerisinde yerel değerlerin ön plana çıkarılarak artan iletişim olanakları ile dünyaya servis edilmesi şehirleri eskisine nazaran daha ön plana çıkartmaya başlamış ve şehirlerin hem uluslararası ilişkilerde hem de uluslararası ekonomide yeni bir aktör olarak sahneye çıkartmıştır. Bu gelişmeye paralel olarak kent devletleriyle birlikte ortaya çıkan demokrasi yeniden asli vatanına yani şehirlere dönmüş ve yeniden şehirlerde yerel demokrasi adıyla kendinden bahsettirmeye başlamıştır. Bu dönem içerisinde aynı zamanda Avrupa Birliği öncülüğünde ortaya çıkan kentli hakları kavramı da tartışılmaya ve kabul görmeye başlamıştır. Şehirli olma hakkının kullanılması şehirlilerin, şehre yönelik politika ve hizmet üretenler ile şehir yönetimine talip olanlara şehir kimliği çerçevesinde ve yerel demokratik ilkelere uygun olarak şehirli hassasiyetlerini hissettirmelerine bağlıdır. Çünkü bir şehrin asıl sahipleri, mirasçıları, koruyucuları ve geliştiricileri şehir sakinleri ve o şehri sevenlerdir.
Özellikle şehirli hakları üçüncü kuşak hak olarak nitelendirilen katılım hakları içerisinde yer alan ve özellikle sivil toplum örgütleri aracılığıyla sürdürülmesi ve korunması mümkün olan haklardır. Zaten Avrupa ve Amerika da belediyeler Kemal Görmez’in yerel demokrasi ve Türkiye isimli kitabında belirttiği gibi büyük birer sivil toplum örgütü olarak kabul edilmektedir.
Şehirli haklarının temelde iki noktada toplandığını daha önceki çalışmalarımızda da belirtmiştik. Bu noktalardan ilki şehirlinin, şehirde ki merkezi ve yerel yönetimlerin sunduğu hizmetlerinden yeterince, dengeli ve eşit olarak faydalanılması sonucu kendini yaşadığı şehre ait his etmesidir. Diğeri ise yaşadığı şehri kendini geliştirerek değiştirmesidir ki bu da şehirlinin yaşadığı şehri sevmesi anlamına gelir. Özellikle bu son nokta şehir demokrasisinin yani yerel demokrasinin özünü oluşturmaktadır.
Yerel demokrasinin gelişmesi için yerel yöneticilerin halk tarafından seçilmesi ve denetimlerinin yine yerel halk tarafında seçilen ve o yerin sakinlerinden oluşturulan meclis ve konseyleri ile yapılması gerekmektedir. Seçme ve seçilme ile birlikte yerel otoriterlerle işbirliği içerisinde hizmet verebilme imkanı sağlandığı zaman şehri, şehir halkının, kendi farklılıklarını yansıtacak şekilde şehirde hizmet alımını ve teminin sağlandığı bir mekân haline getirir. Yerel demokrasinin gelişebilmesi için kişi ve toplulukların kendi konusunda alınacak kararlara katılabilmesi önemlidir. Bunun için Şehirlilerin, şehir çevresini bozma riski bulunan, plan, proje ve uygulamalardan haberdar edilmesi gereklidir. Şehirli haklarının ve çevrelerinin bozulması durumunda birey ve gruplara, idari ve yargı makamlarına başvuru olanağının tanınması da yerel demokrasinin olmazsa olmazlarından biridir. Ancak bütün bu yerel demokratik unsurlarının kullanılabilmesi için şehirde yaşayanların şehirli hakları ve demokratik hakları konusunda bilinçli olmaları ve hak arama kavramını kendilerinde yer etmesi gereklidir. Buda ciddi bir örgütlenme ve birlikte hareket etme arzusu ile mümkün olur.
ERZURUMDA YEREL DEMOKRASİ
Erzurum açısından yerel demokrasiyi irdelediğimiz zaman şu hususlar dikkatimizi hemen çekmektedir. Ülkemizin genelinde olduğu gibi Erzurum’da da belediye başkan adayları halk ve partinin yerel teşkilatlarından ziyade Ankara’dan merkez teşkilatlarca tespit edilmekte dolayısıyla halka yabancı olan ve halk ile kaynaşmayan belediye başkanları seçilmekte ve maalesef buda yerel idarelerin demokratik olma anlayışını zedelemektedir.
Erzurum’da karşımıza çıkan diğer bir husus ise Belediyelerin daha fazla şehre yatırım yapılması için iktidar olan veya iktidar olmaya aday partilerin belediye başkan adaylarına teslim edilmesi gerektiğine yönelik yerleşmiş fikrin varlığıdır.
Erzurum’da sivil toplum örgütlerinin hem maddi olarak hem de gönüllü esasına göre çalışacak uzman personele sahip olmamasından dolayı gerektiği gibi örgütlenememekte bırakın yerel demokrasinin gelişmesine katkı sağlamayı kendi kuruluş amaçlarına uygun faaliyetleri bile sürdürememektedirler.
Erzurum yerel demokrasinin gelişimine balta vuran diğer bir husus ise güçlü bir yerel basının olmamasıdır. Bu eksiklik yerel yönetimlerin faaliyetlerinin tam ve doğru olarak Erzurum halkına yansıtılmasına engel olmaktadır. Aynı şekilde halkın tepkileri de kamuoyuna tam olarak yansıtılmamakta ve Erzurum da sağlıklı bir kamuoyu denetiminin oluşmamasına yol açmaktadır.
Erzurum’un kalkınmasına ve yerel demokrasisini gelişmesine olumsuz yönde etki eden diğer önemli bir husus ise Erzurum ekonomi çevresinde ortaklığa dolayısıyla işbirliğine dayanan yatırımlardan uzak kalınması neticesinde ekonomide gereken kurumsallaşmanın oluşmamasıdır. Bu yerel yönetimler üzerinde meslek birliklerinin denetim kurmasına engel olmaktadır.
Erzurum’da toplumsal muhalefet geleneğine sahip olunmaması şehrin sorunlarına karşı halkı ilgisiz ve duyarsız yapmakta böylece halkın gerektiği gibi yerel yönetimler üzerinde söz sahibi olma iradesinin olmamasına neden olmaktadır. Bu irade eksikliği Erzurum’da yerel demokrasinin gelişmesindeki en önemli ve aşılması en zor olan engeldir.
Bütün bu nedenlerden dolayı Erzurum’daki yerel yönetimler yapmış oldukları program ve projelerde halkın desteğini arama ihtiyacını hissetmemektedirler. Gerek uygulama öncesi halkın fikrini alma ve gerekse de uygulama öncesi ve sırasında halkı bilinçlendirme, bilgilendirme yönünde herhangi bir istekleri ve çalışmaları olmamakta sadece reklam panolarında yaptık yapıyoruz tarzında ifadeleri barındıran resimli büyük afişler ile icraatları reklam tarzında halkın dikkatine sunulmaktadır. Buda özellikle kent haklarının işlemesi ölçütü olarak kabul edilen kentlilerin kentsel çevreyi bozma riski bulunan plan, proje ve uygulamalardan haberdar edilmesini içeren bilgilendirme hakkı ile kişi ve toplulukların kent konusunda alınacak kararlara katılabilmelerini içeren katılma hakkının ihlali anlamına gelmektedir. Bu iki hakkın ihlalinden daha vahim olanı ise direk vatandaşların elinde bulunan ve idarenin fazla tesir edemediği ve gerekli yasal düzenlemeler ile kullanılabilir durumda olan kentsel çevrenin bozulması durumunda birey ve gruplara, idare ve yargı makamlarına başvuru olanağı tanınması anlamına gelen başvuru hakkının vatandaşlarca kullanılmamasıdır. Bu şehir yönetimine katılmada ve şehirli haklarını kullanma bilinci ve isteği konusunda insanların bilgisiz ve duyarsız olduğunu göstermektedir.
Sivil toplum örgütlerinin yetersizliği ve yerel demokraside yaşamış olduğumuz zorluklar özellikle Stratejik zihniyet( yönetim ve liderlik) konusunda zayıf kalmamıza neden olmakta şehrin sorunlarını tespiti ve çözümünde Erzurum elitinin ve halkının devre dışında kalmasına sebep olmakta ve Erzurum’un yerel siyasetçilerinin merkezi siyasi aktörlere karşı elini haddinden fazla zayıflatmaktadır.
Bu sıkıntıların aşılabilmesi için atılabilecek olan ilk adım yerel araştırma çalışmalarının desteklenerek artırılmasıdır. Yerel çalışmalar Türkiye’nin vatandaşlık bilincinin oluşmasını sağlayacağına ve sivil toplum örgütlenmesinin yetersizliğini ortadan kaldıracağına ilişkin kanaatimiz yüksektir. Bu kanaate dayanarak şunu söyleyebiliriz ki yerel çalışmalar özellikle genç kuşakları kendi yaşam çevresi hakkında daha fazla bilgi sahibi, toplumsal olgu ve olaylara daha derinlemesine hâkim olarak bütün bir ülkeye ve topluma daha çok katkı sağlayan ve aynı zamanda üretici bir yapıya ve karaktere sahip olmalarını sağlayacaktır. Yerel çalışmalar insanları kendileri için bir gelecek kurma çevresine yapıcı bir eleştiri getirerek örgütlenmeye sevk etme ve böylece demokrasi için olmazsa olmaz olan iki hususun, vatandaşlık bilinci ve sivil toplum hareketliliğinin, gelişimini sağlayacaktır. Buda demokrasinin temeli olan toplumsal muhalefet anlayışının yayılması için zemin hazırlayacak ve Cumhuriyetin tamamlayamadığı demokratik kurumsallaşmaya hız kazandıracaktır. Bunun daha iyi anlaşılabilmesi için Ahmet Hamdi Tanpınar’ın beş şehir isimli kitabının dikkatli okunması yeterli olacaktır. Tanpınar, Erzurum şehrini anlatırken yapmış olduğu yerel çalışma sayesinde kuvvetli bir aidiyet duygusunu okuyucularına, Erzurumlulara ve Erzurum sevdalılarına vermektedir. Bu farkındalık ve tat bir şehir kimliğinden bir vatandaşlık kimliğine bakıştır. Bu bakışı bütün bir Erzurum halkına mal edebilmek için yerel çalışmaların dikkatli ve kapsamlı bir şekilde yapılması ve halka aktarılması gereklidir.
ÖMER YAŞAR ÖZGÖDEK