BİNLERCE YILLIK TÜRK YURDU ERZURUM
Daha ilkokul yıllarında büyük bir gururla öğrendik Malazgirt Zaferi’ni. Sultan Alparslan komutasındaki atalarımız; 50 bin kişilik orduyla yaklaşık 200 bin kişilik Bizans ordusunu yenmiş ve Anadolu’yu bize yurt etmiştir. Bu şanlı zaferi büyük bir keyifle ve gururla ortaokul ve lise yıllarında da tekrar tekrar dinledik ve 1071 yılını bir milat kabul ettik. Aslında bizim Anadolu’ya girişimiz 1048 Pasinler Savaşı’yla olmuştur ama büyük zafer 1071 yılında kazanıldığı için bu tarihi daha çok benimseriz.
Bazı siyasi gruplar, bizlerle ilgili yaptıkları paylaşımlarda hep işgalci olduğumuzu ve 1071 yılında Anadolu’ya geldiğimizi iddia ederler. Bunu iddia edenlerin başında da Ermeni, Yunan ve PKK yandaşları gelmektedir. Sebebi malum, ileride uzun uzun anlatacağım. Bizler de sahadaki derleme ve araştırmalarımızda bu düşüncenin halkımıza benimsetildiğini görüyoruz. Başlarda ben de o şekilde inanıyordum. Ancak sahada yaptığımız araştırmalar, bunun böyle olmadığını bizlere gösterdi. Açacak olursak:
Narman’da koçbaşlı mezar taşlarıyla kurulmuş orijinal bir mezarlık bulmuştuk. Burayı Prof. Dr. Cengiz ALYILMAZ ile incelemiştik ve hocam Kıpçak Türklerine ait bir mezarlık olabileceğini söylemişti. Kıpçak denmesi ise üzerindeki haç motifinden kaynaklanıyordu. Türklerin burada varlıklarını göstermesi açısından önemli olan bu eserlerle ilgili Cengiz Hoca, buradaki koç heykellerinin daha önce gördüklerinden çok daha büyük olduğunu da söylemişti. Koçbaşlı mezar taşlarını inceledikçe hemen her köyde olduğunu gördük. Nitekim Prof. Dr. Yunus BERKLİ de bu konu hakkında çalışmalar yapmıştı.
Prof. Dr. Osman TURAN da bir çalışmasında “Türklerin savaşçı yapısından yararlanmak üzere Bizans’ın bu bölgelere Hristiyan olan Kıpçak ve Peçenek Türklerini yerleştirdiklerini, Malazgirt Savaşı’nda -savaş anında- Bizans ordusunda yer alan bu Türk boylarının Sultan Alparslan’ın ordusuna geçmesi sayesinde güç dengesini sağladığını ve o zaferin bu vesileyle kazanıldığını” anlatır.
İki sene önce Tortum’da belediye ekiplerinin çalışması esnasında ortaya çıkan ve bilgisinin bana ulaşmasıyla müdahale ederek koruma altına aldırdığımız koçbaşlı mezar taşları da oldukça eskiydi. Bölgede bir kazı çalışması yapılıp karbon testi yapılırsa net tarih belli olacaktır.
2020 yılının Şubat ayında Şenkaya’dan tarafıma gönderilen bir fotoğraf üzerine hemen resmi işlemleri başlatırken bir taraftan da akademik çevreyle bu fotoğraftaki taşın ne olabileceğini tartıştık. Bu konuda en yetkin isimlerden olan Prof. Dr. Cengiz ALYILMAZ, bunun bir taşbaba heykeli olduğunu söyledi. Asistanı Prof. Dr. Osman MERT, kameralara bilgi verirken MÖ 5-6. yy.ı işaret edip Kıpçak Türklerine ait olabileceğini söyledi. Oysa aynı konuyla ilgili Prof. Dr. Veli SEVİN, İskit Türklerine ait olduğu bilgisini bizlerle paylaştı. Kendisi de Hakkari Stelleri’yle ilgili çalışmaları yapmıştır. Milattan önce Anadolu’daki İskit varlığını ve saldırılarını her kesim kabul etmekte ve bazı kesimler de bunları sahiplenmektedir. Ancak İskit ve Kimmerlerin, Türklerin ataları olduğunu da yine hemen her kesim kabul etmektedir.
Oltu’da bulunan ve 5,20 m’lik boyuyla Türk dünyasının en büyük dikili eseri olan, başından geçen onca talihsizlikten sonra günümüzde koruma altına alınmış olan eser de yine bizlere milattan önceki Türk izlerini vermektedir.
Anadolu’nun milattan önceki tarihi araştırılırken Tunç Çağları’nda ve Demir Çağı’nda görülen “Kurgan Halkları” yeterli arkeolojik çalışma yapılamadığı için etnik olarak net bir şekilde sınıflandırılamamıştır. Oysa kurgan tipi mezarların Türklere ait olduğu da bilinmektedir. Yine de bilimsel veriler olmadan bu konuda net bir sonuca ulaşamayız.
Alaybeyi Mahallesi’nde geçtiğimiz yıllarda yapılan arkeolojik kazıda bir kurgan ortaya çıktığı haberi yayıldı. Kurgan değil, höyüktü kazılan yer. Kazıda bir insan ile bir atın aynı mezarda bulunması da oldukça ilginçtir. Bu durum, genelde Türklerde görülen bir gelenek olsa da kazıların yetersiz olması sebebiyle net bir bilgi de veremiyoruz. Gönlümüz, şehrimizde daha fazla ve daha detaylı kazıların yapılmasından yana. Bunun için de Erzurum’un ve Erzurumlunun bu çalışmaları desteklemesi gerekiyor.
Yukarıda şimdilik kısaca değindiğimiz buluntular, Türklerin Erzurum’da milattan önce var olduklarını ve o tarihlerden beri bu şehirde yaşadıklarını göstermektedir.