GÜRCİSTAN AHISKA TÜRKLERİ
Bu çalışma, Ahıska, Ahılkelek Tükleri hakkında daha fazla bilgi edinmek, unutulmaya yüz tutan olayları aydınlatmak, bilinmezleri azaltmak için Azerbaycan, Gürcistan, İran ve Kazakistan’da alan araştırması ve görüşme yöntemiyle hazırlanmıştır.
Ahıska; Türklerin yurdu olup, Gürcistan toprakların güney batısında Parmaksız ve Baş geçit şehirlerinin komşusu olan Gürcistan’ın güneyinde bulunan bir bölgedir. Kıpçak Türkleri arasında yer alan uruğlar boylar bu bölgeye yerleştikleri için Ahıska Türkü adını almışlardır.
Ahıska Türklerinin gerek gelenek gerekse, dil özellikleri olarak, Oğuz boylarından bazı farklı ayrıntılara sahip olması dikkat çekicidir. Fizikî yapı itibariyle, Ahıska Türklerinin Oğuzlardan çok, Kıpçak boylarına benzerlik gösterdiği tespit edilmiştir ve öyledir de. Ahıska Türklerinin ve Kıpçakların antropolojik yapısında; orta, uzun boylu bir fizik, geniş bir yüz, uzun düz veya az kemer bir burundur.
Çatallı-düz çene, iri göz boşlukları küçük-normal boyutta mavi (gök mavisi ve tonları), kahverengi, siyah gözler, sık (gür) sakal, soğuk havanın getirmiş olduğu kıllı bir vücut, iri kemik yapısı ve gelişmiş vücut özelliği görülür.
Ahıska adı, Ermeni, Gürcü, Rus ve Türk kaynaklarında Ak-Sıka, Ak-kale, Akesga, Ahaltsihe, Akhalsikhe, Akalkelek, Akalkalak vb. şekillerde görülmektedir. Ahıska, küçük bir bölgenin adı olarak zikredildiği için coğrafi adlandırmada “Meskhetî Bölgesi” şeklinde bilinir. Meskheti / Ahalsıh / Ahıska ve Cavak /Cavahet / Ahılkelek, günümüzde Gürcistan siyasî sınırları içinde bulunmaktadır. Geçmişte bölgenin iki önemli merkezî kenti olmuştur.
Bunlardan büyüğü, tarihî kaynaklarda Meskheti / Akalsıh /Ahıska diye geçen ve bölgeye adını veren Ahıska şehridir. Ahıska, Kura Nehri’nin kıyısında Türkiye sınırına 15 km uzaklıktadır. İkincisi ise tarihî kaynaklarda, Cavahet / Cavak / Ahılkelek adları ile anılan Ahılkelek’tir. Ahılkelek de aynı nehrin kıyısında olup Türkiye sınırına 32 km uzaklıktadır.
Ahıska Türklerinin bazı Gürcü ve Ermeni kaynaklarında Mesket-Misket Türkleri olarak adlandırılmasının sebebi Gürcistan’ın güneyinde, Karadeniz’in Acaristan kıyısından Kura nehrinin Borcomi Deresi’ne kadar olan 150 kilometrelik bir arazide yerleşmiş olmalarından kaynaklanmaktadır.1
Ahıska ve köyleri tarih boyunca Türklerle yerleşik olmuştur. Ahıska bölgesinin Türklük tarihi, çok eski asırlara dayanmaktadır. Son Kıpçakların, Gürcü Kralının davetiyle gelip yerleşmesinden yüzyıllarca evvel buralarda Kıpçak ve Bun-Türklerin yaşadığına dair ciddî rivayetler ve kaynaklar vardır.
Bu duruma bir örnek verecek olursak, Doğu seferine çıkan Makedonların ünlü kralı İskender, M. Ö. IV. yüzyıl sonlarında Kafkasya’ya geldiğinde, ona karşı çıkan kuvvetli bir Türk varlığının olduğu anlaşılmaktadır. Bunlar, Kıpçak ve Bun-Türk adıyla anılmaktadır.
Türkistan’ın Kafkasya üzerinden Türkiye’ye açılan en önemli kapılarından biri olan Ahıska, Ahılkelek bölgesi, Sakaların, Hunların vatan yaptığı en kadim Türk coğrafyalarından biridir. Bu bölge, stratejik ve jeopolitik önemi ile birlikte çok büyük yer üstü ve yer altı zenginliklerine sahiptir. Bu özeliklerinden dolayı Bizanslılardan İranlılara, Araplardan Ruslara kadar pek çok millet ona sahip olmak için büyük mücadele vermiştir.
Ahıska ve çevresi 1068’de Alparslan tarafından fethedilerek, onun eliyle Selçuklu Devleti’ne dâhil olan Borçalı ve Ahılkelek bölgesi, yüzyıllarca Kafkasya’nın tarihini paylaşmış, 1267’de Moğolların istilasını savdıktan sonra Atabeylerin merkezi yurdu olmuştur. İlhanlı, Karakoyunlu, Akkoyunlu ve Safevî devletlerine bağlı kalmıştır (1268-1578). 1578’de Osmanlı yönetimine katılmış ve Çıldır Sancağının merkezi olmuştur.
Defalarca Safevî, Osmanlı, Afşar, Kaçar gibi Türk devlet ve hanedanları arasında el değiştirmiştir. Son iki yüz yıl içerisinde sık sık Rus, Gürcü ve Ermenilerin işgaline uğramıştır. 1813-1944 yıllarında ise tarihinin en felaketli yıllarını yaşamıştır. Ahıska Türklerinin büyük kısmı, insanın içini bin kere yakan yıkan sefalet, korku ve utandıran haller içerisinde, Aras’ı geçerek Kuzey Anadolu’ya (Türkiye’ye) göç ederken, bölgede kalanlar ise, Rus Despotizminin acısını Stalin Devrinde gördüler.
Komünist Moskova Yönetimi, halkın taşınır, taşınmaz bütün mal varlığını elinden alıp kendilerini Orta Asya’ya sürgün etmiştir. Aslen bir Gürcü olan Stalin, Gürcistan sınırları içerisindeki, Rus ve Gürcü olmayan her unsuru, Sibirya’ya sürerken, bir kısmında, Kazakistan steplerine sürerek, soylarını yok etmeye çalıştı. Bugün, Kırım Tatar Türkleri ve Ahıska Türkleri, kendi yurtları dışına sürgün edilerek, soyları kırıma uğratılan en bahtsız insanlardır.
Kafkasya’da 20.Yüzyılın ortalarına kadar, Ahıska bölgesinde, büyük çoğunluğu oluşturan Kıpçak (Ahıska Türkleri / Yerli) Türkleri idi. 1812 yılında Çar Rusya’sı ile Kaçar Türkleri yönetimindeki İran arasında yapılan savaşta Şehzade Abbas Mirza ağır yenilgiye uğrayıp Gülistan Antlaşması’nı imzalamak mecburiyetinde kalınca (1813) Gence ve Karabağ dahil Kafkasya’nın tamamı Rusların eline geçer.
Abbas Mirza, I. Aleksandr’ın ölümünden sonra başlayan taht kavgasından faydalanarak Rusları Güney Kafkasya’dan atma düşüncesiyle 1826 yılında Rusya’ya harp ilan eder. Yermolov’un komutasındaki Rus ordusu yenilmek üzere iken imdadına güçlü bir ordu ile Paskeviç ulaşır.
Abbas Mirza, Paskeviç’in büyük ve taze güçleri karşısında tutunamaz. Ruslar, Revan ve Nahcivan Hanlıklarını da alarak Tebriz’e kadar ilerler. Şah Kaçar, Ruslarla Şubat 1828’de Türkmençay Antlaşması’nı imzalamak mecburiyetinde kalır. Bu antlaşmanın 15. maddesine göre Ruslar, İran coğrafyasında yaşayan Ermenileri toplu hâlde getirip Kafkasya’ya yerleştirecektir.
Paskeviç, Kars’ı ele geçirdikten (15.07.1828) sonra Ahılkelek üzerine yürür. Ahılkelek Kalesi’ni 1.000 kişilik bir gönüllü milis kuvveti savunmaktadır. Paskeviç’in teslim olun çağrısına‚ Ahıska Kalesi’nin komutanı “Biz Revanlı veya Karslı değiliz. Bin kişiyiz, kalemizin surlarında öleceğiz, teslim olmayacağız. “Ay’ı gökyüzünden indiremediğiniz gibi Ahıska Camisi’nin üzerindeki hilâli de indiremeyeceksiniz Ahıskalılar teslim olmazlar.” diyerek teslim olmazlar.
Paskeviç komutasındaki Rus ordusu 10 Ağustos’ta Ahıska Kalesi’ni kuşatır. Paskeviç, iki top ve 25.000 kişilik takviye kuvveti de aldıktan sonra yaklaşık 30 bin kişilik bir ordu ile Ahılkelek Kalesi’ne saldırır. Fedailerin tamamı şehit olur. Ne hazindir ki Paskeviç’in ilk saldırı için görevlendirdiği alay Müslüman Şirvan alayıdır. Baltanın sapı Müslümandır. Ahıska da 15.08.1828’de Rusların eline geçer. Ahılkelek Kalesi de Rusların eline geçer (24 Haziran 1828).
Harp tarihçisi Uşakov, bin kişilik bu gönüllülerin verdiği mücadeleyi hayret ve hayranlıkla anlatır. “Kalenin reisi, Ferhat Paşa mertçe helâk oldu. Akhılkelek’in cesur müdafileri örnek kahramanlık destanı yazdılar. Kendilerini gönüllü olarak ölüme adayan bu bir avuç insan, haklı olarak herkesi hayrette bıraktılar. Ölülerin tamamı beyaz gömlekli idiler. Bu, Müslüman âdetine göre en yüksek inanç işaretidir.”2
Osmanlı Devleti’nin Yeniçeri Ocağını kapatmasını ve donanmasının Navarin’de yakılmasını fırsat bilen Ruslar doğudan ve batıdan çok büyük güçlerle saldırır. 1828’de Rusların bölgeyi tamamen işgal etmesinden sonra Osmanlı Devleti, bağımsızlığına ve varlığına ölümcül darbe vuran “Edirne Antlaşması” nı imzalamak zorunda kalır (14 Eylül 1829).
İmzalanan Edirne Antlaşması ile Tuna boylarından Batum’a kadar Karadeniz’in kuzeyi ile birlikte Ahıska ve Ahılkelek4 Ruslara bırakılır. Bu antlaşmanın 13. maddesine göre Ruslar, bu defa Osmanlı Devleti topraklarında yaşayan Ermenileri toplu hâlde Kafkasya’ya götüreceklerdir.
Rusya, Kafkasya’yı ele geçirmekle kalmaz, Kafkasya Türklüğü ile Türkiye Türklüğü arasına çoğunluğu Ermenilerden olmak üzere Hıristiyan halklardan oluşan bir tampon bölge oluşturmaya başlar. Paskeviç tarafından Kars’tan göçürülen 70.220; Erzurum’dan göçürülen 36.440 ve Ardahan’dan göçürülen 335 Ermeni’nin büyük bir kısmı Ahılkelek ve Ahıska’ya yerleştirir.3
1853-1856 Osmanlı Rus Savaşında Osmanlı Devleti’ne yardım eden Ahılkelek ve Ahıska Türklerinden bir kısmı savaş sonrasında Rus katliamından kurtulmak için Erzurum’a sığınırlar. 1918’e gelindiğinde Mondros Mütarekesi üzerine Ahıska ve Ahılkelek sancakları, merkezi Kars olan‚ Millî Şûra Hükümeti‛ne katılır. Haziran 1918’de imzalanan Trabzon Antlaşması ile Gürcistan bu iki sancağı resmen Türkiye’ye bırakır.
Ancak 13 Nisan 1919’da İngilizlerin Kars’ı işgal edip, Millî Şûra Hükümeti’ni dağıtması ile Gürcüler, Ahıska ve Ahılkelek’i işgal eder. 16 Mart 1921 Moskova Antlaşması ile de bu iki sancak Gürcistan’ın başkenti Tiflis vilayetine bağlanır.4 Ahılkelek ve Ahıska Türkleri komünist rejimin şiddetli zulmüne maruz kalır. 1924’te Lenin’in ölüp yerine Gürcü asıllı Stalin’in geçmesi ile zulmün şiddeti daha da artar.
1927 yılına kadar Ahıska ve onun yanı başında Ahılkelek olmak üzere iki merkezî şehir vardır. Ancak 1927 yılına gelindiğinde bu merkezler bölünerek Adigün, Ahıska, Aspinza, Ahılkelek ve Bogdanovka diye beş reyon (ilçe) hâline getirilmiştir. Moskova’dan gönderilen emirde Adigün, Ahıska, Aspinza, Ahılkelek ve Bogdanovka adlı beş kent ve bu kentlere bağlı 219 köyde sakin bulunan Türklerin tamamı sürgün edilecektir.5
Bu beş kentin toplam nüfusu 119.820’dir. Stalin’in imzasını taşıyan emirde, sadece Türklerin sürgün edilmesi istenmektedir. Sonradan getirilip bu bölgeye yerleştirilen Gürcü ve Ermenilere dokunulmayacaktır. Ahılkelek ve Ahıska Türklerinin 86 bin olan toplam nüfusunun 40 bini Kazakistan’a, 30 bini Özbekistan’a ve 16 bini de Kırgızistan’a sürgün edilecektir.
Moskova yönetimi, 1935 yılından itibaren önce Ahılkelek ve Ahıska’nın liderler insanları tutuklanıp hapsedilir. Arkasından yiğit, gözü pek, cesur, nüfuzlu, itibarlı insanları toplanıp Sibirya’ya, çalışma kamplarına gönderilir. Moskova yönetimi bununla da yetinmez; diğer Türk topluluklarında yaptığı gibi halkın gözü, kulağı, beyni olan aydınları, âlimleri, din adamlarını, sanatkârları hiçbir sebep göstermeksizin halkın gözleri önünde kurşuna dizdirir.
Defalarca işgal altında kalan ve istilâya uğrayan Ahılkelek ve Ahıska Türkleri en vahim günlerini 20. yüzyılın ikinci çeyreğinde yaşar. 1941 yılında daha savaş başlamadan eli silah tutan bütün Türkler askere alınır. Kayıtlara göre Ahılkelek ve Ahıska Türklerinden 47 binden fazla kişi cepheye gönderilir.
Onlardan çok azı yaralı ve sakat olarak sağ kalır. Onlar cephede Sovyetler Birliği namına savaşırken geride kalan 14 yaşından 70 yaşına kadar çocuk, ihtiyar, kadın, kız, kolhozlarda, demiryolu inşaatlarında çalıştırılır. Borjomi demiryolu onların emeği ile hayata geçirilir. Ne hazindir ki bu demiryolu ile Tiflis’e gezmeye gideceklerini hayâl eden Ahılkelek, Ahıska Türkleri bu demiryolunun ilk yolcuları olarak sürgüne gönderileceklerdir.
Demiryolu yapımı biter bitmez bütün bölge insanı hain ilan edilip, savaşın sisli havasından faydalanarak yok edilmek istenir. Herhâlde bu katliamı saklamanın mümkün olamayacağı ve bir gün hesabının sorulacağı düşünülerek sürgün edilmelerine karar verilir.
Savaş bütün şiddetiyle devam ederken, yıllardır cephede olan gençler köylerine, evlerine dönmeden Moskova yönetimi, 31 Temmuz 1944 günü toplanıp, Gürcistan’ın Türkiye sınırındaki Ahıska- Ahılkelek Türklerinin tamamının Orta Asya’ya sürgün edilmelerine karar verir.6
Stalin’in imzası ile gönderilen 31 Temmuz 1944 gün ve 6279 sayılı gizli emirle, Sürgün hazırlıkları Moskova’nın plânladığı şekilde 14 Kasım akşamına kadar büyük bir gizlilik içinde yapılır.
Adigün, Ahıska, Aspinza, Ahılkelek ve Bogdanovka adlı beş kent ve bu kentlere bağlı 219 köyde sakin bulunan Türklerin tamamı7 14 Kasım 1944 gecesi görevlendirilen 20 bin silahlı asker, Amerika’nın savaş yardımı olarak verdiği 900 Studabekker yük kamyonu ve onlarca vagonluk 57 yük treni hazırlanır. İki saat içerisinde Gece saat 24.00 sularında köyler kuşatılır. Her aileden birer kişi alınarak toplantı yapılır. Burada onlara halka iletilecek mesajlar öğretilir.
Bu temsilciler vasıtasıyla bütün halk aldatılır. Güya askerî tatbikat ve manevra yapılacaktır. Bundan zarar görmemeleri için geçici olarak bölgeden uzaklaştırılacaklardır. 15 Kasım günü sabahın ilk saatlerinde kamyonlar evlerin önüne yanaştırılır ve çocuk, yaşlı, kadın, kız demeden gelişi güzel kamyonlara doldurulup Borjom tren istasyonunda hazır bekleyen yük trenlerine aktarılır. Ahılkelek, Ahıska merkez ve köylerinde yaşayan bütün Türkler vagonlara doldurularak, kendi yaptıkları demiryolu ile Orta Asya’ya sürgün edilir. Hadisenin tanıkları olayı şöyle anlatır:
“14 Kasım 1944 gecesi her evden bir kişiyi toplantıya çağırdılar. Sabaha kadar onları orada tuttular. Sabah saat 06.00’da haber verdiler ki bu bölgede manevra yapılacak. Size zararı dokunabilir. Onun için üç haftalığına geçici olarak başka yere göçürüleceksiniz. Manevra bittikten sonra evinize barkınıza dönecek, malınıza eşyanıza sahip olacaksınız.
Şimdilik, yorgan, yatak, kalın elbise ve biraz da erzak alın, bir koyun da kesip götürebilirsiniz, dediler. Halkı böyle yalanlarla aldattılar. Aynı saatte hiç seslerini bile duymadığımız kamyonların sesi etrafı sardı. Sanki köye düşman askeri dolmuştu. Üç dört aileyi bir kamyona gelişigüzel doldurdular.
Duyduk ki Adıgün, Ahıska, Aspinza, Ahılkelek, Bogdanovka (Hocabey) kentlerinde yaşayan Türklerin tamamını oradan sürgün etmişler. Böylece 220 köyden 126 binden çok ahali sürgün edildi. İki saatte beş şehirden Türkler boşaltıldı.”
Adıgün, Ahıska, Aspinza, Ahılkelek ve Bogdanovka merkezlerinde ve köylerinde yaşayan bütün Türk ahali kış mevsiminin başladığı günlerde Orta Asya’ya doğru yola çıkarılır. 57 trenle Ahıska’dan başlayan ve Kasım-Aralık aylarının soğuk günlerinde 35 gün yolculuk sürer.
Borjom, Tiflis, Rustavi, Gence, Bakü, Kaçmaz, Derbent, Mahaçkala, Heşterhan, Saratov, Ural, Aktöbe, Aral, Gızılorda, Türkistan, Arıs, Çimkent, Tülkübas, Taraz, Merke, Çu, Almatı, Taldıkorğan, Bişkek, Sarıağaç, Taşkent, Semerkant, Andican, Namangan, Buhara, Yangiyol, Fergana, Çizak, Sırderya, Oş ve Çamalgan güzergâhı takip eder.
Binlercesi yollarda açlıktan ve soğuktan ölür. Sağ kalanlar Kazakistan’ın Ural, Aktöbe’den, Kırgızistan Taşkent’te, Özbekistan Buhara, Fergana’ya kadar onlarca yerleşim yerine dağıtılırlar.
Ahıska ve Ahılkelek Türklerinden boşalan il, ilçe ve köylere çevre yerleşim yerlerinden getirilen Rus, Ermeni, Gürcü ve Acarlar ile Birinci Dünya Savaşı ve tehcir sırasında Suriye, Yunanistan, Livan (Arnavutluk), Bulgaristan, Romanya gibi ülkelere giden Ermeniler getirilip yerleştirilir. Stalin, tarihin hiçbir döneminde Gürcülere karşı hasmane hareket içinde bulunmayan Ahıska ve Ahılkelek Türklerini sürgün ederek hem Türklere hem de Gürcülere büyük yanlış yapmıştır.
Arşiv kayıtlarına göre sürgün sonrası dağılım, Özbekistan 53.163; Kazakistan 28.598; Kırgızistan 10.546 olmak üzere toplam 92.307’dir. Sürgün boyunca açlıktan, soğuktan ölenlerin sayısı ise 14.895’tir.8
Arşiv kayıtlarına göre Özbekistan, Kazakistan ve Kırgızistan’a sürgün edilenlerin sayısı. |
|||
Özbekistan |
Kazakistan |
Kırgızistan |
Toplam: |
53.163 kişi. |
28.598 kişi. |
10.546 kişi. |
92.307 kişi. |
Ahıska Türklerinin Kafkasya’daki Nüfus Dağılımı.
1917 nüfus sayımına göre Ahıska kazasında 34.776, Ahılkelek kazasında ise 2438 Türk, kayda geçmiştir. 1926 yılı listelerine göre ise, Ahıska kazasındaki genel ahalinin %50,7’sini Türkler, 25. 1’ini Gürcüler, 16. 1’ini de Ermeniler teşkil etmekteydi.
Stalin’in emriyle 1944 Kasım ayında Mesket-Cavahet bölgesinin 220- 230’a yakın köyünde yaşayan Türk ahalinin tamamı öz vatanlarından Orta Asya çöllerine sürgün edildiler. Moskova yönetimi, 31 Temmuz 1944 tarihinde Gürcistan’ın Türkiye sınırındaki Ahıska- Ahılkelek Türklerinin tamamının Orta Asya’ya sürgün edilmesine karar verir.9
Stalin’in imzası ile gönderilen 31 Temmuz 1944 gün ve 6279 sayılı gizli emirde, plânlandığı şekilde Adigün, Ahıska, Aspinza, Ahılkelek ve Bogdanovka adlı beş kent. Bu kentlere bağlı 219 köyde sakin bulunan Türklerin tamamı 14 Kasım 1944 gecesi görevlendirilen 20 bin silahlı askerin nezaretinde, Amerika’nın savaş yardımı olarak verdiği 900 Studabekker kamyon ve onlarca vagonluk 57 yük treni ile Orta Asya’ya 53.163’ü Özbekistan’a; 28.598’i Kazakistan’a; 10.546’sı Kırgızistan’a olmak üzere sürgün edilir.10
Sürgün boyunca açlıktan, soğuktan ölenlerin sayısı 14.895’tir.11 Ahıska Türkleri, öz tarihî vatanlarına dönmek için hala mücadele etmektedirler. Sürgündeki Ahıska Türklerinin ülkelere göre nüfus dağılımı şöyledir.
a- Kafkas ülkeleri Ahıska Türkleri:
Kafkas ülkeleri Ahıska Türkleri: |
|
Kazakistan |
105. 000 Kişi |
Kırgızistan |
35. 000 Kişi |
Özbekistan |
(1989-1990′da 105. 000 Kişi)10. 000 Kişi |
Ukrayna |
15. 000 Kişi |
Gürcistan |
500.000 Kişi (Tahmini) |
Toplam: |
665.000. Kişi |
b- Azerbaycan Ahıska Türkleri:
Mugan Bölgesi |
65. 000 Kişi |
|
Gence-Kazak Bölgesi |
20. 000 Kişi |
|
Bakü ve Civarı |
10. 000 Kişi |
|
Kuba-Kacmaz Bölgesi |
15. 000 Kişi |
|
Diğer Bölgesi |
25. 000 Kişi |
|
Toplam: |
135. 000 Kişi |
c- Rusya Federasyonu Ahıska Türkleri:
Rusya Federasyonu |
65. 000 Kişi |
Kursk Vilayeti (Oblast) Tahmini |
2. 000 Kişi |
Smolensk Vilayeti |
3. 000 Kişi |
Belgorot Vilayeti |
4. 000 Kişi |
Krasnodar (Krayi) Bölgesi |
15.000 Kişi |
Tula Vilayeti |
2. 000 Kişi |
Diğerleri |
7. 000 Kişi |
Oryol Vilayeti |
2. 000 Kişi |
Çeçen-İngusetya |
3. 000 Kişi |
Rostov Vilayeti |
7. 000 Kişi |
Stavropol (Krayi) Bölgesi |
9. 000 Kişi |
Kabarda-Balkar Cumhuriyeti |
5. 000 Kişi |
Volga Nehri-Güneyi |
3. 000 Kişi |
Riyazan Vilayeti |
3. 000 Kişi |
Toplam: |
130.000. Kişi |
Toplam: 368. 000 Kişi (Tahmini)12
Günümüzde Kazakistan, Kırgızistan, Azerbaycan ve Rusya’nın Kuban bölgesinde toplu halde yaşayan ve mevcudu 500 binden çok olan bu Kıpçak kökenli soydaşlarımız, öz tarihî vatanlarına dönmek için hala mücadele etmektedirler.
Hazırlayan:
Erdal AYKAR
1 (Kalkan, 1998: 160-170; Arslan, 1995: 2)
2 (Uşakov 1836: I/262).
3 (Mahmudov vd. 2010: 265)
4 (Bostan 1988: 526).
5 (Kasanov 2007: 123).
6 (Kasanov ve dğr. 2007: 110 vd.).
7 (Kasanov ve dğr. 2007: 123)
8 (Piriyev ve Piriyeva 2007: 12). Piriyeva vd. 2003: 142)
9 (Kasanov ve dğr. 2007: 110 vd.).
10 (Kasanov ve dğr. 2007: 123)
11 (Piriyev ve Piriyeva 2007: 12).
12 (http://www.acikarsiv. ankara. Edu. tr/fulltext/4116. pdf-)