Aralık 22, 2024
ERZURUM'UN GÜVENLİK STRATEJİSİ

 

ERZURUM’UN GÜVENLİK STRATEJİSİ

Bir şey, bir güç uzun yıllar Türkiye’yi terör belasıyla uğraşmak zorunda bırakmıştır. Sırtını demokrasi ve insan hakları söylemlerine dayayan bu oyun, ülkemizde önce Ermeniler üzerinde oynandı. Yüzyılın başında Taşnak Partisi asırlarca içimizde yaşamış olan Ermenileri imkânsız hayallerle donatıp üzerimize kolayca salmıştı.

Yer altı ve yer üstü zenginlikleri ile dünyada kendi kendine yeten nadir ülkelerden biri olan Türkiye aynı zamanda farklı din, dil ve ırklardan insanlara ev sahipliği yapar. Bu farklı insanların birliktelikleri kan gibi geleneklerin, göreneklerin, örflerin adetlerin de kaynaşmasına neden olmuş ve neticede ortaya, farklı damarlardan beslenen, beslendikçe de zenginleşip güzelleşen ortak bir Anadolu Kültürü çıkmıştır.

Doğal kaynakları ve kültürel zenginliği ile göz kamaştıran Türkiye doğu ile batının kesiştiği bir noktada olduğundan askeri yönden de önem arz etmiş, bu mamur ve stratejik önemi haiz topraklar birilerinin iştahını sürekli kabartmıştır. İştah ise yıkıcı ve bölücü faaliyetleri beraberinde getirmiştir.

En yalın ve basit haliyle bu gün ülkemizin içinde bulunduğu durum böyle özetlenebilir. Savaşlar hiç eksik olmamıştır, Anadolu’nun başından. Defalarca saldırılara maruz kalmış, işgal edilmiş ve sonunda milletimiz kurtuluş mücadelesi gibi bir destana imza atmıştır.

Ülkeler her zaman sıcak savaşla fethedilmemiştir. Fetihlerde “Yüze dost kalbe hain dostluk” gibi bir şey olan soğuk savaş- ta büyük rol oynamıştır. İstihbarata dayalı yıkıcı, yıpratıcı, gizli faaliyetleri betimleyen soğuk savaş aslında çok eski çağlardan beri vardır fakat zamanla daha da gelişmiş, gelişen teknolojiyle daha işler hale getirilmiştir. Askeri operasyonlardan önce düşman ülkedeki dinamikleri harekete geçirmek işgali kolaylaştırmış, zafere giden yolu açmıştır.

Hamasi söylemle Bizans oyunu diye adlandıracağımız bu taktik bir milleti içten çökertmenin en etkili yollarından biridir. Türkiye ise bu konuda en çok saldırıya maruz kalan ülkelerdendir.

Bir şey, bir güç uzun yıllar Türkiye’yi terör belasıyla uğraşmak zorunda bırakmıştır. Sırtını demokrasi ve insan hakları söylemlerine dayayan bu oyun, ülkemizde önce Ermeniler üzerinde oynandı. Yüzyılın başında Taşnak Partisi asırlarca içimizde yaşamış olan Ermenileri imkânsız hayallerle donatıp üzerimize kolayca salmıştı. Osmanlının Birinci Dünya Savaşı’na girmesini fırsat bilen bu eli kanlı örgüt sahipsiz kalan Anadolu’da emsali görülmemiş mezalimlere imza attı. Düzenlediği sinsi baskınlarla Türk askerini ve masum halkı acımasızca katletti, yağma ve tecavüzün alasını yaptı. Fakat ne yazık ki günümüzde Taşnakların uzantıları olan mihraklar 1915 yılındaki zorunlu tehciri öne sürüp Ermenileri masum, Türkleri suçlu göstermeye çalışmakta, kitabı tersten okumanın pirim getirdiğini sezmiş birileri de canla başla onlara çanak tut- maktadır. Bu kesime kendi insanının feryadından ziyade Ermenistan’dan yükselen çığlıklar daha evla gelmekte ve Er- meniler Türkleri değil de Türkler Ermenileri öldürdü demek cesaretin ve aydın olmanın ölçüsü kabul edilmektedir.

Ezilen halkların sözcülüğünü üstlendiğini söyleyen bu örgüt insan haklarından dem vurur, uğruna mücadele verdiğini söylediği insanları dahi katleder. Demokrasiden söz eder yaptığının yanlış olduğunu söyleyen muhalifini yok eder. Hak ve hukuktan bahseder milletten haraç alır, vermeyeni cezalandırır. Kardeşlikten bahseder, kardeşi kardeşe kırdırır. Kalkınmaktan bahseder esnafın kepengini indirtip işyerini etkisizleştirir. Eğitim öğretim, sağlık ve ulaşım sorunlarından bahseder, okulu hastaneyi yolu bombalar, düşman addedip öğretmenin doktorun görev yapmasını engeller.

Ermeni meselesi zamanla uluslararası arenaya taşınıp bir takım haklar elde edilmeye çalışılırken terörün oyuncuları değiştirilmiş, Türkiye’nin başına başka bir bela, Taşnaklardan farklı olmayan bir eli kanlı örgüt daha musallat edilmiştir. Et ve tırnak gibi iç içe geçmiş olan insanları birbirine düşürmeye çalışan bu örgüt gerek güvenlik güçleri- ne gerek masum insanlara düzenlediği silahlı saldırılarla memlekette huzur ortamını bozmak için elinden geleni yapmaktadır.

Çağın yeni karanlık örgütü de Taşnak Partisi gibi etnik bir kimlik üzerinden prim ve rant elde etmeye çalışan, ipleri başkalarının elinde olan, daha fazla özgürlük, demokrasi ve hak diyerek çirkin yüzünü insani mefhumlarla perdelemeye çalışan acımasız, insanlık düşmanı, kaypak hain bir örgüttür.

Ezilen halkların sözcülüğünü üstlendiğini söyleyen bu örgüt insan haklarından dem vurur, uğruna mücadele verdiğini söylediği insanları dahi katleder. Demokrasiden söz eder yaptığının yanlış olduğunu söyleyen muhalifini yok eder. Hak ve hukuktan bahseder milletten haraç alır, vermeyeni cezalandırır. Kardeşlikten bahseder, kardeşi kardeşe kırdırır. Kalkınmaktan bahseder esnafın kepengini indirip işyerini etkisizleştirir. Eğitim öğretim, sağlık ve ulaşım sorunların- dan bahseder, okulu hastaneyi yolu bombalar, düşman addedip öğretmenin doktorun görev yapmasını engeller.

Terör örgütü bunları yapabilmek için sürekli militana, ihtiyaç duyar. Hedef kitlesi genelde fakir, cahil insanlar olsa da varlıklı, mektep medrese görmüş kişilere de el atar. Fakat kullandığı süslü yalanlarına en çok kanan kesim birinci ke- sim olduğu için en kolay onları kazanır. Yoksulu hep özendiği şeye, pilot, vali, komutan olacağına inandırır, ezildiğini, haklarının gasp edildiğini, sömürüldüğünü bunlar için savaşacağını söyler, verir eline silahı salar milletin üzerine. Beyin yıkama işini ise bir plan ve program dâhilinde yapar. Yuvalandıkları kamplarda elebaşları sürekli uyduruk tarihsel dersler verir, kahramanlık masalları anlatırlar. Edebiyata önem verirler. İnce ruhlu olduklarını göstermek için militanlarına dramatik şiirler, romanlar yazdırmaya çalışırlar. Bu konuda teşvik ederler. Kanlı bir paraya hükmederler. Sınır boylarında mazot, sigara, uyuşturucu kaçakçılığı yapar, bu işleri yapan militanları veya sempatizanları askere polise rast geldiğinde “Zavallı köylü evine ekmek götürürken nahak yere öldürüldü” diye ajitasyona başlarlar. Kurdu kuzu postuna büründürür medya da eli kanlı teröriste acıklı hikâyeler anlattırır, eylemlerini mazur göstermeye çalışırlar. El atmadıkları saha yoktur. Müslüman kimliğine bürünürler, dağ başında namazı alaya alan hareketler yapmaktan, yakaladıkları domuzları afiyetle mideye indirmekten geri kalmazlar.

Dil özgürlüğünü savunurlar. Kimsenin tasvip etmediğini bilmelerine rağmen sürekli Cumhuriyetin ilk yıllarındaki politik olaylardan, yaptırımlardan bahseder ısıtıp ısıtıp sofraya koyarlar. Kürt kardeşlerimizi yanlarına çekebilmek için Kürtçe’yi öne sürerler fakat kullandıkları dil normal Kürtçe ‘ye benzemez. Yeni kelimeler icat etmişlerdir ve bir Kürt vatandaş ne demek istediklerini kolay kolay anlayamaz. Kürtçenin içinde Osmanlıca kelimelerde yer alır. Fakat terör örgütü Kürtçe’ de asırlarca kullanılmış bu kelimeleri bile özellikle devlet makamları ile ilgili olanları değiştirmiş aşağılayıcı veya alaycı isimlerle anmaya başlamıştır.

Anadolu’nun her yerine bölge sorumluları atamışlardır. Bu eli kanlı militanlar bulundukları bölgede fırsat kollar, etrafı kızıştırmak ve eyleme uygun hale getirmek için çalışmalar yaparlar.

Örgüt, saçma ütopyasına uygun olarak bölgelere ve şehirlere de değişik isimler vermiştir. Farklı bir isimle andığı Erzurum’da önem verdiği şehirlerden biridir.

Erzurum’da asırlardır çeşitli ırk, inanç ve kültürlerden insanlar kardeş gibi yaşamış ve aralarında bir sorun çıkmamıştır. Bu ise terör örgütünü hep rahatsız etmiştir. Örgüt militanları yıllarca köy baskınları ve yol kesip insan öldürmekle netice almaya çabaladılar ama olmadı. Erzurum insanı teröre destek vermediği gibi yılmadı da. Provokasyonlara kanmadı, huzur ve güveni bozacak davranışlara yönelmedi. Bazen sabrın taştığı noktalar oldu ama böyle durumlarda da sağduyu işledi. Halkın değer verdiği, saygı duyduğu din adamları, nüfuzlu kişiler birlik ve beraberliğin önemine değindi. Top yekûn olmayı savundu. Irk, mezhep, din farkı gözetmeksizin Erzurum insanı el ele verdi, işine gücüne yoğunlaştı.

Erzurum ise bunun farkında olan ve Türk Kürt sorunu olmayan bir şehirdir. Çünkü Erzurumlu bilir ki, Kürt ne kadar Türk se, Türk’te o kadar Kürt’tür. Gerçek olan da budur ve dadaşlar bu olumlu tavrını sürdürdüğü sürece hastalıklı kafalar Erzurum’da çirkin emellerini hiçbir zaman gerçekleştiremeyeceklerdir.

Terör örgütü Erzurum’un bu durumunu hiç hazmedemedi. Etnik kimliklerini ve mezhep farklılıklarını öne sürerek bölemediği insanları başka türlü oyunlarla bölmeye çalıştı. Kâh, şehrin en işlek caddesine kendine çanak tutanların bezini astı kâh asılsız söylentiler çıkarıp insanları kışkırtmaya çalıştı. Başaramadı ama başaramaması geri çekildiği anlamına gelmiyor. Karanlık güçlerin taşeronluğunu yapan terör örgütü Türkiye ile hesabı olan ülkeler tarafından oyunda hep kullanıldı ve kullanılacak. İç ve dış bağlantıları saye- sinde ayakta kalmayı başaran örgütün emellerini boşa çıkarmanın yolu insanımızın sağduyusunu korumasından, birlik ve beraberliğini muhafaza etme- sinden geçmektedir. Erzurum ise bunun farkında olan ve Kürt Türk sorunu olmayan bir şehirdir. Çünkü Erzurumlu bilir ki, Kürt ne kadar Türk se, Türk ‘te o kadar Kürt’tür. Gerçek olan da budur ve dadaşlar bu olumlu tavrını sürdürdüğü sürece hastalıklı kafalar Erzurum’da çirkin emellerini hiçbir zaman gerçekleştiremeyeceklerdir.                                          Eşref ÖZOLTULULAR

About The Author

Bir yanıt yazın