GUGUK BİR DURUM
Önemsiz sandığımız olaylar bir de bakıyoruz ki, hayatımızda derin izler bırakmışlar. Bilincimizde dibe vuran bir takım olaylar zamanı gelince denizdeki cesetler misali beynimizde yüzeye vuruyorlar. Tıpkı yıllar önce bir belgeselde izlemiş olduğum olayda olduğu gibi, sanırım saka kuşu ile guguk kuşu arasında geçen olay şöyleydi; dişi saka kuşu, pusudaki dişi guguk kuşundan habersiz kuluçkaya yatmıştır. Dişi guguk, saka kuşunun yuvasından bir anlıkta olsa ayrılmasını sabırsızlıkla beklemektedir. Karnı acıkan saka yuvadan ayrıldığında, olanlar olur. Pusudaki dişi guguk kuşu on saniyelik zaman zarfında yuvaya gelir, yuvadaki yumurtalardan birisini dışarıya atar, kendi yumurtasını yuvaya bırakır. Akabinde cami avlusuna yavrusunu terk eden zalim anne telaşıyla sırra kadem basar.
Yuvasına dönen saka olanlardan habersizdir. Kendi yumurtalarından ayırt edilmesi oldukça güç olan guguk yumurtasını kendisinin sanır. Yumurtalardan bir günlük zaman farkıyla önce guguk kuşunun yavrusu çıkar. Daha yürümekte bile zorlanan yavru guguk fıtratında olan kurnazlıkla yemeden içmeden ilk iş olarak ertesi gün yumurtadan çıkacak saka yavrularının gerçeğin ifşası olacağını bildiğinden saka yumurtalını telaşla yuvadan aşağı atar. Durumdan habersiz anne saka yuva döndüğünden yavrularını kaybetmiş olmanın üzüntüsünü, yavru guguk kuşunun yaşıyor olması sevinci ile bastırır. Kalan bir yavru ile kendisini teselli eder.
Artık, guguk kuşuna yemez, yedirir-içmez, içirir. Hain yavrunun büyümesi için elinden geleni ardına koymaz. Her türlü fedakârlığı kendi yavrusu sandığı bu kuş için gösterir. Zamanla yavru guguk saka kuşunun dört misli büyüklüğüne ulaşınca anne saka yuva ile yiyecekler arasında mekik dokur, düşünmeye fırsat bile bulamaz. Koca bebeği, küçük gagasında taşıdıklarıyla doyurmanın telaşındadır.
Dünyada buna benzer bir durum İki asır önce ABD’de “ÜLLİMİNATE TARİKATI” olarak İnsanlık âlemine tıpa tıp uygulanmaya başladı. Dünyayı yönetmek üzere bu tarikatın kurgulandırdığı olay şöyledir; oldukça az sayıdaki zenginler kulübü kendi içlerinde kapalı bir yapı oluşturmuşlar, kız alıp vermelerde bile sermayenin bölünmemesi için BERDEL SİSTEMİ geliştirmişlerdir. C. Washington’un bile şer cephesi olarak nitelendirdiği bu tarikat etkinliğini günümüzde daha da artırmıştır. ABD başkanı olan G. W. Bush’un üniversite yıllarında bu tarikatın gençlik anlarında görev aldığı söylenmektedir. Bu zenginler kulübü dünyayı yönetmek iddiasıyla yola çıkmışlar. Epeyce de mesafe kat etmişlerdir.
Bu amaç uğrunda ülkeleri birer saka yuvası görüp kendileri ise guguk kuşu rolüne soyunmuşlardır. Üçüncü dünya ülkelerinin yuvalarına bıraktıkları yumurtaları ile bu ülkelerdeki yönetim halkalarını tamamlamaya çalışıyorlar. Ülkemizdeki yüz zengin içinde en hatırı sayılır olanlar bile bu zenginler kulübünün genel dağıtıcıları ve gelirlerinin önemli bir kısmını bunların mallarını satarak elde ediyor. Zaten sanayide yatırım yapacaklar da yuvadan atıldığında geri geniş halk kitlelerini ana saka kuşu görüp kendilerini besleterek büyütmek kalıyor. Fakir halk toplulukları yutturulan yavru gugukları beslemenin telaşından olanları akıl edip düşünemezler. Çünkü mihenk taşı durumundaki diğer yumurtalar yavru guguk tarafından çoktan yuvadan atılmıştır.
1990 yılında vurucu tim ve üs bölgesi komutanı olmam nedeniyle katılımcılar içinde en düşük rütbeli subay bendim. Brifingi veren paşa bizleri ülkemizin düşmanları hakkında bilgilendiriyordu. İç düşmanlarımızdan sıra dini menşeli olanlara gelmişti. Sırasıyla bütün tarikatları saydı.Kadiri, Nakşi,Uşşaki,Rufai,Mevlevi,Halveti,Celveti….
Akabinde en tehlikelisi olarak malum kişiyi söyledi. Oradaki dinleyiciler arasında bulunan Galip Mendi sorular bölümünde, komutanım bir maruzatım var, diyerek söz aldı.
” Tarikatlar adamı kıtır kıtır doğrar! Ağlayan adamdan ülkemize ne zarar gelir?” dedi. Konferansı veren komutan hiddetlendi.” Albayım! Albayım! Sen hiç mi tarih okumadın? Sen de hiç mi tarih şuuru oluşmadı? Tarikatların ahlakiliği, tarihiliği, vatanperverliği, milletseverliği ve devlet severliği var. Bunların Selçuklu da ve Osmanlı da etkin hizmetleri var. Devletlerin yaşaması için istihbarat bile vermişler. Cumhuriyetimizin kurulmasında bile bunların katkıları vardır. İstanbul Üsküdar’da ki Özbek Tekkesi işgalde Meclisi Mebussan üyelerini ve silahları Anadolu’ya geçirmede Kuvayi Milliye’ye destekte önemli görevler üstlendiler. Albay! Sana tavsiyem İstanbul’a gittiğinde Özbek Tekkesi’ni ziyaret et. Haklı olarak diyebilirsiniz ki bu kadar meziyeti olan tarikatları neden cumhuriyetimize düşman örgütler içine aldınız? Yukarıda saydığım meziyetlerine tezat olarak bunlar ülkemiz rejimini beğenmezler. Yerine siyaseten şeriatı getirmek isterler. Bunun için zararlı örgütler içine aldık. Lakin rejimi sevmemelerine rağmen millete ve devlete silahlı başkaldırıda bulunmazlar. Yıkmadan-dökmeden rejimi siyaset yoluyla değiştirmek isterler. Buna en büyük delil Erbakan’dır. Onun ülkesini sevmediğini söyleyebilir miyiz? O Zahit Kotku’nun müridi. Adam Almanya’dan kariyerini feda ederek ülkesi için kalkmış gelmiş. Kendi şeyhi ile Kadiri şeyhi Hayri Öğüt parti kurdurmuşlar. Siyaseten rejimi dönüştürmek istiyorlar. Bunlara karşı önlemimizi alırız. Lakin senin ağlayan dediğin adam, Mossad kontrolünde onun devlete vereceği zararı kimse tahmin edemez! ”
Üçüncü dünya ülkelerinin kendi yuvalarında bir guguk yumurtası üzerinde saka kuşu gibi oturduklarını anlamaları yumurtadan bir gün evvel çıkan yavru guguk kuşunu; öz evlatları yavru sakaları yuvadan atarken yakalama tesadüfüne kalmıştır.
REŞAT COŞKUN