Kasım 22, 2024
Erzurum'da Medya

Atatürk Üniversitesi iletişim Fakültesi Dekanı Sayın Prof. Dr. Uğur YAVUZ ile “Yerel Medya” üzerine söyleşi(RÖPORTAJ YAPILIŞ VE İLK YAYIN TARİHİ HAZİRAN 2014)

Röportaj Reşat Coşkun, Ayşenur Yıldırım

Erzurum’da Medya

Erzurum’daki medyanın sektör bazında yeterince geliştiğini düşünüyor musunuz?

Şimdi Erzurum medyasındaki gelişmişlik şehrin gelişmişliğiyle eş değerdedir. Erzurum jeopolitik konumu, coğrafik özellikleri, iklimin soğukluğu ve benzer nedenlerle kendisinden beklenen atılımı fazlaca yapamayan bir şehir. Erzurum’un özellikle geçmişini bilenler çok sonra bu şehre geldiklerinde biraz hayal kırıklığına uğruyorlar. Evet! sonunda burası bir üniversite şehri, bir kültür şehri, bu bakımdan medyanın belirli bir gelişmişlik düzeyinde olduğunu söyleyebiliriz. Ama medyanın ciddi bir atak yapması için gereken mali destek tam olarak sağlanamadığından o açıdan biraz sıkıntılı olduğunu söyleyebiliriz. En azından şehirde insanlarin bir mahalli gazete alma alışkanlıklarının çok yaygın olması lazım. İnsanların mali sorunlardan maddi sıkıntılardan kurtarıp başlarını kaldırıp şehrin sorunları ile ilgilenmeleri lazım ki medya gelişsin ama ben kendi şartları içerisinde medyamızın pekte fena bir durumda olmadığını düşünüyorum.

Peki! Uğur hocam medyanın geçmişten günümüze toplumsal rolünde ne gibi değişiklikler gözlemliyorsunuz?

Şimdi tabi bu değişikliğin en büyük sebebi teknolojik değişim. Şimdi biliyorsunuz geçmişte bir Albayrak gazetesi vardı. Her zaman gündemde olan, dolayısıyla medya her zaman etkili her zaman güçlü olmuştur. Ama toplumdaki rolü teknik durumlara göre değişmektedir. Yani nasıl artık evde bile ev hanımları sabah kalkıp sanal älemde Erzurum haberlerini inceliyorlar. Evet, bu yaygınlaşmaya başladı. Sadece sanal gazeteler değil sosyal medyada son derecede etkin tabi sosyal medyanın diğer online gazetelerden çok daha farklı bir özelliği var. Çok daha hızlı giriyor haberler. 2011 yılında bir yüksek lisans öğrencimiz vardı. Kış olimpiyat oyunlarının açılışını görüntülemiş ve çok güzel ifadelerle hemen Facebook üzerinden aktarmıştı. Yani olay hemen haber haline gelmişti. Bunu internet gazeteciliği derslerinde her zaman anlatıyorum. Dolayısıyla bu yönüyle teknolojinin etkisi çok fazla eskiden yani bu dijital teknolojinin olmadığı dönemde en önemli haber bile bir gün beklemek zorundaydı. Şimdi internet gazeteciliğin, online gazeteciliğin peşine sosyal medyanın çıkması ile birlikte artık aniden haber mantığı ortaya çıkmaya başladı.

Hocam peki, bir iletişim fakültesi dekanı olarak Erzurum medyasında gördüğünüz noksanlıklar ve çözüm yolları nelerdir?

Evet, şimdi Erzurum basınını tanıyoruz. Çoğu eski gazeteciler pişmişler sahada, olayı bilen, yetenekli, tecrübeli, becerikli çok sayıda gazeteci arkadaşımız var. Gerçi bunların büyük bir kısmını büyük şehirlere kaptırdık ama hala şehrimizde sayı olarak yeterli, yetenekli arkadaşlarımız ve önemli medya organları var. Ama şöyle bir eksiklik var şehrimizde devlet kurumları ya da güçlü kurumlar yeterince eleştirilmiyormuş gibi yani valilik, üniversite, ticari kuruluşlar gerektiği gibi eleştirilmiyor bunun haricinde pek öyle büyük noksanlık görmüyorum.

Peki, uğur hocam biraz önce sıcağı sıcağına haber üzerinde durdunuz. Haberin sıcaklığının yanı sıra kaynağı da önemli değil mi? Ya- yanlış bir haber yapıldı ve bu haberden biri mağdur oldu. Bu mağduriyet nasıl önlenebilir?

Tabi buna ilişkin gazetecilik kuralları var. Bu bahsettiğim gözlemlenebilir haber, sempozyum, toplantı, açılış vb. içindir. Anında gözlemliyorsunuz, konuşmaları analiz ediyorsunuz, izlenimlerinizi servis ediyorsunuz bu başka. Bir araştırma haberi tabi ki böyle değil.

Yani hocam bizim demek istediğimiz ulusal medyada bir siyasallaşma süreci var. İşte 17 Aralıkta bu anlayış sergilendi. Bu anlayışta bir taraftarlık söz konusu, karşı tarafı sıkıntıya sokma anlayışı var. Sizce ulusal medyadaki bu siyasallaşma benzeri bir durum Erzurum medyamızda mevcut mudur?

Evet, şimdi bunu artık pek yadırgamıyoruz. İşin mutfağında olan yâda eğiticileri olarak biz gazetecilerin yüzde yüz bağımsız haber yapmasını beklemiyoruz. Yani insanların belirli bir paradigmadan bakış açısından olaylara bakmasını normal karşılıyoruz. Ama tabi bu siyasallaşma eğilimi biraz daha çok olaylara at gözlüğü ile bakma noktasına gelirse veya dediğiniz gibi yanlı, gerçek dışı haberlerle karşı tarafı incitme noktasına gelirse bu etik bir olay değildir ve doğru olmaz. Tabi bu durumda Erzurum basını ne durumdadır. Yakın bir zamanda bir seçim geçirdik. O tür siyasallaşma eğimlerini iyi kötü gördük ama ben yine de şöyle bir fark görüyorum yaygın basında bu siyasallaşma eğilimi daha çok keskin ve daha çok çirkin, bir biri ile büyük zıtlıklar taşıyan haberler var. Yani Erzurum medyasında da bu siyasallaşma var ancak yerel gazeteciyi ilgilendiren bu bölge olduğu için bu siyasallaşma eğiliminin ulusal medya kadar ciddi noktalara varmadığı kanaatindeyim.

Peki, hocam Erzurum’da ki sosyal ekonomik değişimle medya arasındaki ilişkiyi nasıl açıklarsınız?

Erzurum da az önce söylediğim gibi bir sosyoekonomik değişim yok Erzurum stabil bir şehir. Uzun zamandır gelişme için sıkıntılar yaşayan bir şehir. Dolayısıyla medyanın durumu da buna paralel. Medya dediğim gibi teknolojiye kendini uydurdu. Artık internet gazeteciliği çıktı. Sosyal medyayı etkin kullanmaya başladı. Ama tabi ki medyanin dördüncü kuvvet olabilmesi için yerel sorunlarla daha çok ilgilenebileceği bir konuma gelmesi lazım. Erzurum da hala birinci öncelikli şey ekonomi insanlar hala ilk önce ekonomilerini düşünüyorlar, insanlar onu bir aşamadılar ki diğer sorunlarına eğilsinler. Bunun içinde ekonomik sorunları aşabilmesi lazim. Çünkü Erzurum da herkes ekonomik durumunu düşünüyor.

Malumunuz dünyada artık ülkeler, bölgeler, iller algı oluşturma üzerinden yöneltiliyorlar. Erzurum algı oluşturmanın neresindedir?

Şimdi medyanım biz bazı konularda algı oluşturması gerektiğine inanıyoruz. Mesela çevre bilinci gibi. Engelliler gibi buna ilişkin haberler yapılmakta mesela engelli geçitlerinin üzerine araçların park etmesi haberleri buna örnektir. Ancak daha önceki sormuş olduğunuz soruyla da bağlantılı bir şekilde Erzurum medyası siyasi algı oluşturmada başarısız olmuştur.

Hocam peki ülkemiz medyasındaki özgürlük olgusunu nasıl değerlendiriyorsunuz?

Şimdi bunu yer yer bizde siyasiler ve başbakanımızın da söylediği bir olgu var bizde medya aslında çok fazla özgür. Bunu kanunlara, yönetmeliklere bakmadan da söyleyebiliriz. Çünkü bizde medyanın yüzde yetmişlik kısmı muhalif medyadan oluşmaktadır. Verdikleri haberlerin bir kısmı kaynaksız ve hakaret içerikli buna rağmen çok ciddi kovuşturmaya ve takibe de uğramıyorlar yani bence bizde medya özgür. Yani içeride çok fazla gazeteci var diyorlar ancak bunların çok azı fikir suçundan dolayı hapis. Çoğu adi suçlardan veya terör suçlarından ceza almışlar. Bunu içeriden yâda dışardan bakan herkes anlayabilir. Bence medya fazla özgür ve bu özgürlüğü çok olumsuz bir şekilde kullanılıyor bunu belli bir medya grubu için söylemiyorum herkeste var. Kaynaksız haber, mesnetsiz haber ve muhatabını fazlaca zor durumda bırakacak haber bu herkeste ve her zaman var bunu böyle kanunla yönetmelikle önleyemezsiniz. Toplumun bir kamuoyu algısı oluşturması lazım yani medyanın algı oluşturmasından ziyade toplum bir algı oluşturmalı. Bu şekilde bir haber yapıldığı zaman medyanın bunu toplum kabul etmez ayıp olur endişesine düşmesi gerekiyor. Yani burada iş topluma düşüyor.

Hocam ülkemizde basın özgürlüğünü söylüyorsunuz ama şu anda sosyal medyaya ilişkin bir yasak var mesela Twitter gibi gezi parkı ve daha sonra ses kayıtlarında olduğu gibi kanallara haber yapma yasakları oldu. Bu çerçeveden baktığımızda basın özgürlüğünü nereye koyacağız?

Şimdi ona biraz dışarıdan bakmak lazım. birde tersinden bakalım merkezi Türkiye olan Twitter benzeri bir sosyal medya düşünün buradan bazı insanların Ingiltere, Fransa ve Amerika’da çok büyük böyle spekülasyona dayalı haberler yaptığını insanların sokaklara döküldüğünü düşünün, bu ülkelerin Türkiye’ye olan tepkisi nasıl olurdu? Yani burada da şu an buna benzeyen bir tepki var. Yani sosyal medyanın denetimsiz olması, çok ciddi bir şekilde haber de değil, hakaret, suç niteliği taşıyan ifadeler, yalan yanlış bilgiler vermesi, mesela gezi parkı olaylarında falan yerde kadın öldürüldü falan yerde TOMA göstericiyi ezdi gibi gerçek olmayan bu beyanlarla millet, bir sürü insan sokaklara döküldü. Bu beyanlara dayalı çok büyük olaylar çıkarıldı. Tabi demokratik bir ülkede binlerde, on binlerde yüz binlerde sokağa dökülebilir. Bunun yadsınacak bir tarafı yok. Ama bir zamanlar cumhuriyet mitinglerini hatırlarsanız. Milyonlarca insan sokaklara döküldü ama ne polis ne TOMA nede herhangi bir şey insanlar demokratik bir şekilde tepkilerini dile getirdiler, topluca Anıtkabir’e gittiler. Topluca meydanlarda toplandılar. Hükümeti protesto ettiler. Bir tek kişinin burnu kanamadı, bir tek kişinin canı yanmadı. Ama gezi parkında durum böyle değildi. Yani ambulanslar taşlandı, itfaiyelerin şoförleri indirilip dövüldü. İşin en sıkıntılı tarafı ise Twitter Türkiye Cumhuriyeti devletini muhatap kabul etmiyor.

Yetmişli, seksenli yıllarda milyonlar gerçek ile ilgisi olmayan algıları kabul etmişlerdi. Bu böyleydi, şu şöyleydi diye. Ama bugünkü ortamda herkes her şeyi biliyor. Toplumlara yalan yanlış şeyleri gerçekmiş diye dayatamazsınız Ben bu yönüyle internet ve sosyal medyayı çok seviyorum ama dediğim gibi provakatif eylemlere insanları sürükleyecek yâda örnek bile vermek istemiyorum o kadar ağır, o kadar ciddi hakaretler var ki ben mesela kendim için böyle bir şeyle karşılaşsam günlerce uykum gelmez. Bunun için insanların son derece dikkatli olması ve bir denetim mekanizmasının gelmesi gerekiyor.

Uğur hocam, fakülteniz medya ile alakalı ve tabi ki ilimize katkısı bulunan kurumlardan müesseselerden birisi, kuruluşunuzdan günümüze fakültenizin ilimize, bölgemize hatta ülkemize de katkılarını bize nasıl izah edersiniz?

kendilerineBizim Atatürk Üniversitesi iletişim Fakültesi güçlü bir şekilde kurulmuş bir fakültedir. Hocalarımızın önemli bir bölümü istanbul, Ankara, Gazi gibi ülkemizin köklü üniversitelerinde köklü iletişim fakültelerinde doktoralarını yapmış ve tezlerini verip gelmişler. Yine uygulama biriminde çalışan hocalarımız başta İstanbul gibi büyük şehirlerde medyada tecrübe yapmış isimler. Bundan dolayı öğrencilerimize iyi bir eğitim verdiğimize inanıyorum. Tabi ülkemizde medya sektöründe iş bulmak sıkıntılı ama Atatürk Üniversitesi mezunlarını diğer kişilere göre daha ayrıcalıklı bir konumda görünüyor. Öğrencilerimizin çoğu ulusal medyada iş bulabildiler. Bu iş bulanlar daha sonra kendi arkadaşlarına referans oldular. Yani bu bakımdan ulusal medyada iyi bir durumda olduğumuzu düşünüyorum. Yerel medyaya katkılarımıza gelince yanlış hatırlamıyorsam 2001 yılı idi gazetecilerin medya konusunda iletişim konusunda eğitim veren bir kurum olmadığı için yâda az olduğu için Erzurum da bu mesleği icra eden arkadaşlarımızın çoğu üniversite mezunu ama gazetecilik eğitimi görmemişler. Ama alanda yetiştikleri için bu işi çok iyi biliyorlar. Şimdi dört yıl bu eğitimi almış bir insanı düşünün bir de on yıl, on beş yirmi yıl bu mesleği yapan bir kişiyi düşünün zaten kendisini yetiştirmiştir. Bunda bir sıkıntı yok ama akademik bilgi kazandırmak amacıyla yüksek lisans başlatalım ve onları alalım diye düşündük. Herkes müracaat etsin dedik. Başvuru şartlarında lisans şartını genel olarak bıraktık. Yani gazeteci ve sosyal branş demedik. Çok ilginç bir durum ortaya çıktı. Baktık ki askerlik sıkıntısı olan ne kadar mühendis varsa müracaat ettiler. Kayıt yaptırdılar fakat devam etmediler. Yani kendi öğrencilerimiz bile ilk dönem kazanamadılar. Dolayısıyla biz orada bir başarısızlığa uğradık. Ama onun haricinde belli oranda yerel medya ile ilişkilerimizi sürdürüyoruz. En azından yaptığımız organizasyonları beraber yapıyoruz. Yani bir gazeteci davet edeceğiz mesela ortaklaşa davet ediyoruz. Daha çok doğu Anadolu Gazeteciler Cemiyeti ile iletişim fakültesinin ortak etkinlikleri oluyor. Çok kurumsal bir işbirliğimiz yok ama en azından bir tanışmışlığımız var. Birbirimizi biliyoruz, fikir alışverişi yapıyoruz, neler yapabileceğimizi konuşuyoruz. Ama açık söylemek gerekirse bu henüz tam bir harekete dönüşmedi. Bununda en büyük gerekçelerinden biri ise iletişim fakültesi öğrencilerinin yerel medyada çalışmaya başladıklarında ciddi bir maaş, ciddi bir gelir veya ciddi bir gelecek elde edebileceklerini düşünmemeleridir.

About The Author

Bir yanıt yazın