Kasım 24, 2024

Kerkük’ü, Urmiye’yi kaybedersek

0

Dünya nüfusunun önemli bir bölümünün tutkulu olduğu Ortadoğu’nun merkez ülkeleri Türkiye ve Azerbaycan’dır. Ortadoğu’nun siyasi ve demografik coğrafyası yüzyılın başında Farsça, Ermenice ve şimdi de Kürtçe kartlar kullanılarak değiştiriliyor. Fars, Ermeni kartı, Anglo-Fransız-Rus devletleri tarafından Gajar ve Osmanlı Türk imparatorluklarının çöküşü için kullanılmışsa (bu amacına ulaşmış olsalar da), Kürt kartı da Türk ve Azerbaycan devletlerini bölmek ve zayıflatmak için kullanılmıştır. topraklar.. Kürt siyasi kimliğini oluşturmak ve dinamik olarak ele geçirmek için ABD ve İngiltere onlara ulusal bir misyon ve hedef verdi. “Dogun’u Türk zulmünden kurtarmak icin!” Kürt şairlerinin, şairlerinin ve siyasi kadrolarının Kürt milletinin önünde hep söylediği slogan budur. Kürt siyasi kimliği, Kürt ulus inşası bu misyonla oluşturulmaktadır. İran dil grubuna mensup Kürt halkı, Aryan ırkçılığının yeni bir biçimi, yeni bir niteliğidir. Hint-Avrupa dil ailesinin akraba halkları olan Farslar, Kürtler, Ermeniler Türk coğrafyasında İran, Ermenistan, Kürdistan kurarak Türkleri Ortadoğu’dan silmeyi amaçlar ve bu halklar siyasetin derin katmanlarında stratejik müttefiklerdir. Amaç birliği ve etnik akrabalık fikri onları Stratejik Müttefiklere dönüştürüyor.

Kürt örgütleri PDK ve PJAK’ın sahibi olduğu grilaypjak.blogfa.com ve Pyam.nu web siteleri şöyle diyor: Irak’taki Türkmen şehirleri Musul, Erbil, Süleymaniye ve Kerkük’ü Irak Kürdistan Ulusal Özerkliği’ne dahil ettiğimiz gibi, Güney Azerbaycan Topraklarının yarısı “İran Kürdistanı” projesinin parçası olacak.Orada Türkler bu şehirlere “yerimiz” dese de biz hepsini geri alacağız. Siz Türkler işgal ettiğimiz şehirlerimizi özgürleştirmemize engel olamayacaksınız. Güney Azerbaycan denilen coğrafi bölgede. Bu topraklar aslında Kürdistan.Siz Selçuklu Türkleri ile Orta Asya’dan gelip bu topraklara yerleşen göçebelerin torunlarısınız.

Yahudi Kürt lider ve kuzey Irak’taki ABD-İngiliz-İsrail Kürdistan Ulusal Özerklik hükümetinin lideri Mustafa Barzani, KurdTV’de yaptığı konuşmada şunları söyledi: asırlardır göçebe işgali altında inleyen topraklar. Kerkük, Urmu, Maragha, Tebriz, Kürt halkının kalbidir. Onları kimseye vermeyeceğiz.” Kürt Puk-Media haber ajansından yapılan açıklamada, “Büyük Kürdistan’ın hayata geçirilmesini hızlandırmak isteyen Kürt şehirleri Razan, Bahar, Kovrang, Hamadan, Esadabad ve Malayir’e büyük göç dalgaları başladı. Güney Azerbaycan’da.” Kürdistan Geri Dönüş Hareketi Kürtlere hitaben yaptığı konuşmada, “Güney Azerbaycan, Kerkük, Erbil, Musul, Kifri, Khanagin, Telafer ve Adana dahil, Nahçıvan dahil her yer Kürttür” dedi. Kürt örgütlerinin stratejik planı budur. “Karabağ, Ermeni kardeşlerimizin topraklarından, Ardahan’dan Türkiye’ye, Kazvin’e (Güney Azerbaycan), Musul’a (Irak Türkmenlerinin toprakları), Nahçıvan’a ve Kelbecer’e (Kuzey Azerbaycan) kadar bizim topraklarımızdır.” Sazemane Defa Huquqe Beşar Dar Kordestan’dan yapılan açıklamada, “Sulduz bölgesi Alevi Kızılbaşların kadim vatanıdır ve etnik köken itibariyle Kürt’türler. Kuzey Irak’taki Mustafa Barzani hükümeti stratejik politikasını böyle tanımlıyor. “Kürtler Türkiye ile Güney Azerbaycan arasında tampon rolü oynamalı.” İran parlamentosundaki milletvekilleri Bahaddin Adab ve Khadija Mansuri, Türkiye’deki Sirri Surayya Urmu şehrinin Kürtlere ait olduğunu söyledi. Kuzey Irak’taki Kürt hükümetinin çıkardığı sözde “dirav” banknotların üzerinde bir “Kürdistan” haritası var. Harita, Güney Azerbaycan ve Türkiye’nin birçok bölgesini ve Nahçıvan’ı gösteriyor. Böylece Kürt Sorunu yaratılmıştır ve geleceğimiz tehlikededir.

Kürt kartını aktif olarak kullanan ülkeler ABD ve İsrail’dir. “Türkiye Kürdistanı”, “Irak Kürdistanı”, “İran Kürdistanı”, “Azerbaycan Kürdistanı”, .. “Birleşik Kürdistan”, İsrail’in bir devlet olarak varlığının ve güvenliğinin garantörüdür.

: Kerkük bölgesindeki politikayı anlamak için Batı’nın bu bölgede son 300 yıldır uyguladığı sömürge politikasını incelemek gerekiyor. Yakın ve Ortadoğu’ya yerleşen ve imparatorluklar, beylikler ve ulus-devletler kuran Türklerin yönettiği toprakların yeniden dağıtıldığını ve Türkiye coğrafyasının küçülme sürecinin devam ettiğini söyleyebiliriz. XVIII yüzyıldan itibaren bu süreç 3 ana başlık altında değişik etaplar halinde gerçekleştirilmektedir.

1. İmparatorlukların (Osmanlı, Gacar, Babür) yıkılması ve topraklarının bölünmesi, Türklerin iktidardan ayrılması ve ikincisinin azınlıkta toplanması.

2. Türk Ulus Devletlerinin Yıkımı.

3. Devletliğini kaybeden ve azınlık durumuna düşen Türklerin (Ermenistan, Afganistan, Suriye, Irak, İran, Çin, Rusya) asimilasyonu, etnik temizliği ve soykırımı.

Yüzyılın başında Ermeni, Fars ve şimdi de Kürt unsurlarının Ortadoğu’dan Türkleri silme süreci 18. yüzyıl Avrupa’sında şekillenmişti. İngiltere’nin “Büyük Oyun” politikası doktrinlerle yürütüldüyse, şimdi oldu. Amerika Birleşik Devletleri ve Avrupa Birliği (Afganistan, Suriye, Ermenistan, İran, Irak) öncülüğünde “Büyük Ortadoğu” projesi adı altında yürütülmektedir.

Yirminci yüzyılın başlarında İngiltere, Fransa ve Rusya, bölgeyi binlerce yıldır yöneten Türkleri kovmak için Ermeni, Asur, Sırp, Arap ve Fars halklarını Türklere karşı kullanarak Ortadoğu’nun bölünmesinde kilit rol oynadılar. Bu coğrafyadaki siyasi haritalar, “Büyük Oyun” adı verilen İngiliz-Rus siyasi rekabeti temelinde İngiliz-Rus etki alanlarına uygun olarak çizilmiştir. 21. yüzyılda bu coğrafya ABD, İsrail ve Avrupa Birliği’nin çıkarlarına göre yeniden dağıtılıyor. Yeni siyasi oyunların baş aktörleri Kürtlerdir. Bu sefer Ermenilerle birlikte Kürtler de kullanılıyor. Irak, Suriye, Lübnan, Türkiye, İran ve Azerbaycan’ı tehdit eden Kürt faktörü, bizleri, Türkiye’yi ve Azerbaycan’ı yeni siyasi doktrinler ve paradigmalar yaratmaya zorluyor. Kürtlerin Kerkük bölgesinde devlet kurma girişimleri Azerbaycan’ın çıkarlarına aykırıdır, çünkü bu bölge eski Azerbaycan tarihinin ve kültürünün yaşadığı bir bölgedir.

Anadolu, iklim ve coğrafya bakımından dil ve kültür bakımından Azerbaycan’ın devamı niteliğindedir. Türk mimari ve sanat eserleriyle süslenmiş bu bölgeler Türk-İslam medeniyetinin bilim ve kültür merkezleriydi.

Bugünkü Irak’ın Bağdat, Kerkük, Musul, Süleymaniye, Erbil, Sincar, Telafar, Altunkorpu, Köysancag, Tuzhurmatu bölgeleri uzun zamandan beri Azerbaycan’ın siyasi coğrafyasının ayrılmaz bir parçası olmuş ve tarihsel olarak Azerbaycan’ın kültürel alanının bir parçası olmuştur. Kerkük Türkmenlerinin yurdu Bağdat, Kerkük, Erbil, Süleymaniye, Musul, eski çağlardan beri Azerbaycan Türklerinin anavatanıdır. Tarihçiler, dilbilimciler, etnograflar ve edebiyatçılar, Irak’taki İç çayara kültürünün ilk kurucuları olan Subartullar ve Sümerlerin Türk olduklarını ve Azerbaycan’dan bu coğrafyaya taşındıklarını ve dünya kültürünün temellerini attıklarını uzun zamandır arkeolojik ve dilsel kanıtlarla ispatlamışlardır. Ona göre Azerbaycan’ın siyasi coğrafyası MÖ IV. Yüzyılda oluşmuştur. Daha önceki zamanlarda, Ichichayara (Irak), günümüz İran coğrafyası (Elam, Medya), Kafkaslar ve Anadolu, M.Ö. sosyo-kültürel ve etno-linguistik özelliklere sahip bu medeniyetin temsilcileri Subartu, Sümer, Aratta, Mitanii, Kuti, Elam, Hitit, Urartu, Manna, Medya, Etrüsk, Truva vb. Bu devletleri kuran halklara sosyo-kültürel özellikleri ve dilleri nedeniyle Turanlı denilmektedir. MÖ üçüncü binyılın ikinci yarısından MÖ ikinci binyıla kadar, Sami kökenli halklar Arap Yarımadası’ndan göç ederek günümüz Irak (İki Nehir) ve Akdeniz kıyılarına yerleşerek Akad, Babil, Asur, Fenike-Ugarit devletleri ve kültürleri Asya bölgesinin etno-demografik yapısı değişmiştir. MÖ 1. binyılın (9. yüzyıl) başlarında Hint-Avrupa dil grubuna mensup Hint-İranca konuşan halklar (Persler) bu bölgeye yerleşerek Elam devletinin Anshan bölgesine yerleştiler ve Ahameniş’i kurdular. Böylece Ortadoğu ve Ortadoğu’da etno-demografik oluşum Turanlı (Türk), Sami, Hint-Avrupa-Fars halklarının katılımıyla gerçekleşmiş, tüm bu değişimler yapıyı etkilemiştir. Ancak eski Turan (Subartu-Sümer-Aratta) köklerini değiştirememiş ve bu süreç İskender’in fetihlerinden sonra bölgede kurulan Seleukos, Part ve Sasani dönemlerinde Arap İslam Halifeliği dönemine kadar devam etmiştir. Modern Irak coğrafyasında eski Azerbaycan-Turan kültürü, İslam Hilafeti döneminde Irak’ta yaşayan Türkmenler tarafından benimsenmiştir.

Türkmenlerin Irak’a yerleşmeleri H. 54 yılında Emevi hükümdarlarından Ubeydullah bin Ziyad tarafından 2000 Türk’ün Basra’ya gelmesiyle gerçekleşmiş, bu süreç 1918 yılına kadar sürmüştür. Böylece Irak 900 yıl Türk egemenliğinde kalmıştır. Irak Türkleri için “Türkmen” tabiri Selçuklu dönemine kadar uzanır. “Türkmen” tabiri Türklerden ayrı bir soyu ifade etmez. Selçuklu Devleti’nin yıkılmasından sonra Erbil’de Zeyneddin Küçükoğulları (1144-1233), Musul’da Atabeyler ve Kerkük’te Kıpçakoğulları adlı Türk beylikleri kuruldu. Erbil, Muzaffereddin Gökboru döneminde 1190’dan 1233’e kadar 43 yıl Türk-İslam kültürünün altın çağını yaşadı. 1514 yılına kadar Irak Türkmen bölgesini çeşitli Türk hanedanları yönetti. Osmanlı Padişahı Yavuz Sultan Selim 16.9.1514’te Tebriz’e yaptığı ziyaretin ardından 1515’te Kuzey Irak’ı fethetti ve Osmanlı İmparatorluğu’na katıldı. Yaklaşık 19 yıl sonra, 1534’te Kanuni Sultan Süleyman Bağdat’a girdi. Safevi egemenliğine son vermiş ve böylece Irak’ın tamamı Osmanlı İmparatorluğu’nun bir vilayeti haline gelmiştir. 1732 ve 1734’te Nadir Şah Avşar, Kerkük’ü Osmanlılardan alıp tekrar Avşar hanedanı tarafından yönetilen Safevi İmparatorluğu’na kattı ve Osmanlı idaresi altında kaldı. Hem Safevi hem de Osmanlı imparatorlukları döneminde Irak Türkmenlerinin konumu etno-demografik-kültürel açıdan daha da güçlendi. 12 Mart 1917’de Bağdat, İngilizler tarafından işgal edilmiş ve İngilizlerin de desteğiyle Mekkeli Hüseyin, Osmanlılara karşı ayaklanmış ve bu isyan sonucunda orta ve güney Irak, İngiltere’nin Fransız kolonisi haline gelen Musul, ve Suriye.

30 Ekim 1918’de imzalanan Mondoros Antlaşması’ndan üç gün sonra İngiliz General, 6. Osmanlı Ordusu Komutanı Ali İhsan Paşa’dan bölgeyi İngilizlere teslim etmesini istedi ve 8 Kasım’da İngiliz bayrağı çekildi. Musul’da. 10 Ekim 1922 İngiliz-Irak Antlaşması ile Irak -bu kadim Türk toprağı- İngilizlerin himayesine girerek İngiliz sömürgesi oldu. Bu kolonizasyon hareketi 1923’te Lozan Antlaşması ile yeniden teyit edildi. “Sınır ve İyi Komşuluk İlişkileri” Anlaşma” Türkiye arasında imzalandı. Her iki anlaşma da Irak Türklerinin kaderini dikkate almamış ve Irak Türklerinin hukuki statüsünü tanımlamamıştır. Irak’ta, Abdülkerim Kasım’ın isyanıyla monarşinin devrildiği Irak’ta bir cumhuriyet kurulmuştur.1980-88 İran- Irak savaşı, Saddam Hüseyin, Irak Türkmenlerini savaşın ön saflarına koyarak Türkmen katliamlarına zemin hazırladı. Ayetullah Humeyni Azerbaycan Türklerinden oluşan “Aşure Tümeni” yıl ve onları ölmeleri için savaşın ön saflarına gönderdi. İran-Irak savaşında öldürülen 6 milyon İranlının yarısından fazlasının ve Iraklıların yarısından fazlasının Türk olması nedeniyle Azerbaycan Türklüğü tarihi, kültürü ve vatanı dışındaki süreçlerin kurbanı oldu.1991’de Amerika Birleşik Devletleri ve müttefikleri, Irak’a savaş açtı ve Kuveyt’i Irak’tan aldı. Tüm bu siyasi olaylar Irak Türkmenlerinin siyasi, ekonomik ve demografik hayatını olumsuz etkilemiş ve bölgenin kalkınmasını engellemiştir. Nasıl yani İran’daki Türklerin istatistiki sayısı Pehlevi ve İslami rejimler tarafından azınlık olarak, Irak’taki Türkmenlerin sayısı da hükümetler tarafından tahrif edilmiştir. Bugüne kadar Irak’ta beş nüfus sayımı yapılmıştır.388.939 (İran’ın %6’sı) nüfus), 1965’te 473.626 (nüfusun %5,8’i), 1977’de 495.425 (nüfusun %4’ü) ve 1981’de 567.057 (nüfusun %4,15’i) idi. 1981 nüfus sayımına göre Musul – 1.227.215, Selahaddin – 402.067, Kerkük – 567.957, Diyala – 637.778, Erbil – 632.252 gibi Türkmen şehirlerinin toplam nüfusu 3.467.269, Irak’ın toplam nüfusu ise 13.669.689 idi. 1987’de Irak’taki Türklerin sayısı 16 milyon veya toplam nüfusun %2’si olarak tahmin ediliyordu.2 milyondan fazla Iraklı Türk olduğu tahmin ediliyor. Bu iddia istatistiklerle doğrulanabilir.1957’de 500.000 Iraklı vardı. Irak’ta yaşayan Türkmenler 1959’da 567.000’di.Irak’ta yıllık nüfus artış hızı %3.296.1994’te Irak Türklerinin sayısı 1.764.029’du.Aynı zamanda Araplar ve Kürtler lehine demografik dengesizlik vardı. Irak’ın Türkçe konuşulan bölgelerinde bölgenin etnik yapısı Kürt Arap göçmenler tarafından değiştirildi ve Türkler anavatanlarında azınlık haline geldi. Örneğin 1960 yılında Kerkük nüfusunun %95’i Türk iken, Araplaştırma politikasıyla on binlerce Arap ve Kürt aile yerinden edilmiş, 1980 yılında ise Türk nüfusunun %95’i %75’e düşmüştür. Tarih boyunca Irak’ın kuzey ve orta bölgeleri Türki bölgeler olmuştur. Türkler, Azerbaycan ve Anadolu ile ilgili büyük bir kültürün temellerini atmışlardır.

Irak Türklerinin yaşadığı topraklarda resmi Irak hükümetlerinin izlediği idari-toprak politikası, Türk topraklarının ele geçirilmesine, Türklerin demografik dengesinin ihlal edilmesine ve asimilasyonuna zemin hazırlamıştır. Örneğin, Kerkük’ün toprakları 1977’de 19.543 km iken daha sonra 9.426 km’ye düşürülmüştür. 1957’den beri Türklerin yaşadığı iller – Musul (Musul ili 9 ilçe, 26 ilçe, 2153 köy dahil), Erbil (Erbil ili 6 ilçe, 15 ilçe, 1151 köy dahil), Kerkük (Kerkük ili 4 ilçe, 14 ilçeden oluşuyordu) ), 1274 köy dahil), Diyala (Diyala ili 5 ilçe, 13 ilçe ve 718 köy dahil) sistematik olarak Türklerden temizlenmeye başlandı, bu bölgelere Arap ve Kürt yerleşimciler yerleşmeye başladı. Bölgede Kürtleşme o kadar hızlı oldu ki, Kürt silahlı grupları artık Türk topraklarında bir Kürt devleti kurmaya çalışıyor. Mesele net çünkü ABD ve Batı bunu istiyor çünkü son yüz yıldır Türk devleti ve Türk ordusu, Türk siyaseti, Türk azınlıklarını ve bölgelerini koruyabilecek Türk çıkarları yok. Çünkü Türk devletleri Batı’nın ve Rusya’nın çeperi haline gelmiş ve Türk milletinin geleceği için bağımsız bir siyasi irade oluşturamamaktadır. Tıpkı Irak Türk bölgelerinin Kürtleşip bir Kürt devleti haline gelmesi gibi, yirminci yüzyılın başlarında Batı Azerbaycan’daki Erivan Hanlığı’nda da aynı senaryo gerçekleşti. Batı’nın ve Rus devletinin desteğiyle bölgede Türk etnik temizlik ve soykırım politikası uygulanmış, bölge Ermenileştirilerek Ermeni devleti kurulmuştur.

Irak’ın özellikle Kerkük-Musul bölgesinde büyük petrol sahalarına sahip olduğu biliniyor.

Irak ekonomisi için en önemli durgunluk kaynaklarından biri petroldür. Irak’ın petrol gelirleri toplam gelirlerin %87’sini oluşturmaktadır. Irak’ın petrol rezervlerinin bazı kaynaklarda 100 milyar varil, bazılarında ise 200 milyar varil olduğu tahmin edilmektedir. The Middle East and North Africa-1992 adlı yıllık rapor, Irak’ın 1990’lardan bu yana 36 petrol üreticisi ülke arasında 7. sırada yer aldığını kaydetti. Rapora göre Irak, dünya ham petrolünün %3,09’unu üretiyor. Irak petrolünün %75,50’si Kerkük’ten, %22,74’ü Basra’dan ve %1,76’sı Musul’dan üretiliyor ki bu da Irak’ın toplam üretiminin %77,26’sını oluşturuyor. Ayrıca Türkiye’nin bu bölgelerinde doğalgaz yatakları ve Kerkük’te çok miktarda kükürt bulunduğuna dair raporlar var. Irak’ın birkaç parçaya bölünmesi, Türkiye’nin Kürt bölgesi Özerklik tesis edilmesi, IŞİD’in askeri savaşlarının gerçek nedenleri, bu petrol rezervlerine sahip olma savaşlarının tezahürleridir. Kürt faktörünün zayıflattığı Türkiye, petrol bölgesi için yoğun küresel mücadelelerden tecrit edilmiş, bölgenin Kürtleştirilmesi ve Kürt devletinin kurulması üzerindeki kontrolünden yoksun bırakılmış ve Kerkük Türklerini bile savunamaz hale gelmiştir. Bölgede Kerkük Türklerinin varlığı, Türk özerkliğinin kurulması, bu petrol rezervlerinin bulunduğu bölgenin Türkiye’ye devredilmesi veya Türk kontrolüne geçmesi Türkiye’nin güçlenmesi anlamına gelir ki bu Batılı ülkeler tarafından kabul edilemez.

Ne yapalım.

1. Ancak tüm bunlara rağmen Türkiye ve Azerbaycan, Kerkük Türkleri ile ortak bir stratejik politikaya sahip olmalı ve ortak bir siyasi duruş sergilemelidir.

2. Türkiye ve Azerbaycan ortak ordusu Irak Türkmen bölgesine girmeli ve Türklerin güvenliğini ve topraklarının bölünmezliğini sağlamalıdır.

3. Aynı zamanda bu ülkelerin medyası da Türkmen bölgesi için ayağa kalkmalı. Türkiye’nin çıkarlarını korumak için bir enformasyon politikası oluşturulmalı. Ne yazık ki Türkiye ve Azerbaycan’daki medya şirketleri Kerkük Türklerinin kaderine kayıtsız kalıyor, çünkü onlar ulusal çıkarların değil, Batı ve ABD çıkarlarının savunucusu ve daha bağımlılar. Batı merkezlerinde. “ABD-Batı-İsrail’in yaptığı doğru” düşüncesi, Batılı köle medyasını bu bölgelerde yaşanan felaketlere ve katliamlara kayıtsız kılmıştır.

4. Türkmen gençliği üniversitelerde ücretsiz eğitim almalıdır.

5. Türkmen partileri, siyasi örgütler, kadın örgütleri, STK’lar, insan hakları örgütleri, milletvekilleri, aydınlar, bilim ve kültür merkezleri ile yakın işbirliği yapılmalı, Türkmenler, Türkiye ve Azerbaycan ile yakın entegrasyon sağlanmalıdır.

6. Irak’ın bölünmesine ve Türkmen bölgesinde bir Kürt devletinin kurulmasına izin verilmemelidir.

7. Türkmenlerin Irak’ın toprak bütünlüğü içinde özerklik arzusu desteklenmelidir.

8. Buna karşılık, Irak siyasi bağımsızlığını ve bütünlüğünü koruyamazsa, Irak Türkmenlerinin toprakları gönüllü olarak Irak Türkmenleri tarafından Azerbaycan’ın vesayeti altına alınmalı ve Azerbaycan bu faaliyetin altyapısını hazırlamalı ve propaganda çalışması yapmalıdır. .

8. Türkiye ve Azerbaycan, gelecekteki güvenlikleri ve stratejik çıkarları doğrultusunda Ortadoğu’da, Irak’ta aktif bir siyasi pozisyon sergilemelidir. Kerkük bölgesi, Türkiye ve Azerbaycan’ın devlet güvenliğinin anahtarıdır. Irak Türklerinin etnik temizlik ve soykırım yoluyla bölgeden kovulması, Irak’taki Kürtleri güçlendirecek, Güney Azerbaycan’ın Urmiye bölgesini kontrol altına alacak ve Batı Azerbaycan’ı bir bütün olarak Kürtleştirecektir. Böylece Türkiye’yi Güney Azerbaycan’a bağlayan Urmu bölgesinde tampon bir Kürt bölgesi oluşturulacak ve Güney Azerbaycan ile Türkiye birbirinden izole edilecektir. Bu, Anadolu ile Azerbaycan arasındaki bağların kalıcı olarak kopmasına, Türk dünyasının geleceğine büyük bir darbe olacaktır.Azerbaycan’daki Milli Azerbaycan Hareketi’nden yararlanan Kürtler, Azerbaycan’ın tarihi topraklarında bağımsız bir Mahabat Kürt devleti kurdular – Maragha, Sinigala, Hamadan, Sanandaj ve diğer Azerbaycan toprakları. Bu, Azerbaycan Türkizminin XX yüzyıldaki en büyük yenilgisidir. Erevan hanlığı, Karabağ Ermeniler tarafından fethedildi, Güney Azerbaycan’ın Maraga, Siniggala, Hemedan, Sanandaj bölgeleri Kürtler tarafından fethedildi. Aynı zamanda Kürtler Batı Azerbaycan’ın Urmiye, Sulduz, Maku, Hoy, Tikantepe Kürdistan bölgelerini aramakta ve tarihi topraklarımızı ele geçirmek için mücadele etmektedirler. Türkiye ve Azerbaycan bu süreçlere müdahale etme ve kendilerini savunma imkanından mahrum bırakılmıştır. Kerkük bölgesinde bir Kürt devletinin kurulması ve Urmu ve Nahçıvan’ın Kürtleştirilmesi, Kürdistan ile Ermenistan arasında bağımsızlık mücadelesi veren Güney Azerbaycan’ın gelecekte ezilmesine ve Kuzey Azerbaycan ile Türkiye’nin tecrit edilmesine yol açacaktır. toprak birliğinin varlığını baltalayacak, “Kürdistan” ve “Ermenistan” tehdidi altında olacaktır. İran rejiminin Urmu Gölü’nü kurutmak ve bu topraklardan Azerbaycan Türklerini yeniden yerleştirme planının, Anadolu ile Azerbaycan arasındaki coğrafi, etnik ve kültürel bağları koparma politikasına da hizmet ettiğini belirtmek isterim.

Araş.Yazar:Yasəmən Qaraqoyunlu

About The Author

Bir yanıt yazın