ERZURUM VE MÜZİK
Erzurum birçok alanda olduğu gibi müzik alanında da kendine özgü gelenekler oluşturmuştur. Bu geleneklerin temelinde güçlü coğrafya ve bu coğrafyayı anlamlaştıran zengin tarihi olmuştur. Ahmet Hamdi Tanpınar Erzurum’u bir gelenekler şehri olarak tanımlamaktadır. Beş şehrinde Erzurum’u anlatırken değindiği geleneklerden biride müzik geleneğidir. Bu geleneğin bir ayağında divan edebiyatın gazelleri ile şekillenen sanat müziği diğerinde ise halk ezgileri ile şekillenen halk müziği yer almaktadır. Bu gelenek o kadar güçlüdür ki bir Erzurum Türküsü seslendirilmeye başlandığı zaman müziğin ölçüsünden, makamından anlayan birisi bunun hemen bir Erzurum türküsü olduğunu anlar ve bunu Elazığ, Diyarbakır, Kars, Trabzon türkülerinden ayırt eder. Erzurum türküleri 10/8 ölçüde, Segah, Uşak veya Hicaz makamlarına uyularak derlenmiş ya da söylenmiştir. Bu Erzurum müzik geleneğinin bir mührüdür. Hangi ilçesinden, köyünden, mahallesinden derlenirse derlensin, söylenirse söylensin Erzurum türküleri bu geleneği yansıtırlar. Erzurum türküleri doğrudan Erzurum’u anlatır. Her bir Erzurum türküsü Erzurum’un simgesi olacak kadar güçlüdür. Bunun temel sebebi sağlam temeller üzerine bina edilen toplumsal yapıdan beslenen bir müzik kültürüne sahip olmasıdır. Bu kültürel bağlılık, tarihi miras ve coğrafik konum Erzurum musiki zevkini etkilemiştir. Türkü sözleri ve ezgileri derinlemesine incelendiğinde tarihsel süreçte yaşanan acıların, coğrafik konumundan kaynaklanan ezgi geçişlerini ve ağız yapılarını barındıran bu musiki adeta Erzurum Sevdası üzerine yükselmiştir. Sevdayı, sevgiyi, muhabbeti en vurgulu ve yoğun hissettiren sanat dalı müziktir. Bundan dolayı Erzurum ahalisi Erzurum’a olan sevgisini muhabbetini türkülerine ilmek ilmek işlemiş, türkülerle Erzurum’u övmüştür.
Erzurum’u her yönüyle anlatan, Erzurum’u öven, Erzurum’un simgesi olan bu türküler içerisinde “Erzurum çarşı pazar”, “Kırmızı gül demet demet”, Hüma kuşu yükseklerden seslenir”, Hani yaylan, hani senin ezelin”, Tutam yar elinden tutam”’ın apayrı yeri vardır. İbrahim Hakkı Hazretlerinin “Mevlam neylerse güzel eyler” Alvar imamının “Dün gece yar hanesinde yastığım bir taş idi” gazelleri insanı alıp başka alemlere götürür. Hepsi birbirinden güzel, birbirinden farklı özelliği olan bu türkülerin, gazellerin toplumsal hafızamızda, müzik belleğimizde ve şehir kimliğimizde yer etmesinde sözleri ve müzikleri kadar bu eserleri yorumlayan, seslendiren Raci ALKIR, Mükerrem KEMERTAŞ, Hulisi SEVEN gibi güçlü seslerinde etkileri büyük olmuştur. Bu büyük ustalar Erzurum türkülerini sırf iş olsun diye, maddi kazanç sağlamak için değil yürekten, hissederek ve sevgiyle okumuşlardır. Bundan dolayı olsa gerek okunan türküler,gazeller insanların gönlüne hitap etmiştir. İşte bu doğuştan sanatçıların, güçlü seslerin arasında en gençleri olan ve günümüzde Erzurum müzik geleneğinin son temsilcilerinden biri olarak kabul ettiğimiz Mehmet Çalmaşur’u bu yazımızda kısaca tanıtmaya çalışacağız.
BİR MÜZİSYEN YETİŞİYOR
Mehmet Çalmaşur, yukarıda değindiğimiz, toplumsal alt yapının ve geleneklerin şehri olan Erzurum’un, insanları ve müziği şekillendirmeye güçlü bir şekilde devam ettiği son dönemlere denk gelen bir çocukluk, gençlik ve yetişkinlik sürecini yaşama şansını elde etmiş bir müzik ustası. Kendi tabiriyle Erzurum’u kendisine hissettiren her şeye muhabbet duyan, Erzurum’u seven ona sevdalı olan bir müzisyen. Gurbette duyduğu bir davul sesiyle can can! Nağrasını atacak kadar Erzurum aşığı olan bu müzik ustası icra ettiği türkülerde, yetiştirdiği öğrencilerde, derlediği türkülerde bu sevdayı sonuna kadar yaşayan ve yaşatan birisi. Çalmaşur, Erzurum Aşkale ilçesinin Evrenli köyünde şimdiki kanuna göre mahallesinde, 1947 yılında dünyaya geldi. Babası, çevresinde Molla olarak hitap edilen Ahmet Bey Annesi ise Sediye Hanımdır. Baba, anne ve yedi kardeşten oluşan aile 1950 yılında aile reisinin Devlet Demir Yollarında ki işi nedeniyle Evrenli köyünden Erzurum’a göç eder. Ailenin Erzurum’da yerleştiği yer Dere Mahallesidir. Bu mahalle Türbe deresinin Erzurum’da geçtiği yatak üzerine kurulduğundan dolayı Dere Mahallesi olarak adlandırılmıştır. Erzurum’un en köklü mahallelerinden biri olan bu mahallede yukarıda değinmiş olduğumuz toplumsal yapı içerisinde, Erzurum geleneklerine uygun ve içerisindeki müzik sevgisi ile büyümüş ve yetişmiştir. Babası Molla Ahmet, çok iyi bar tutmasını bilen bir bar sevdalısıdır. Öylesine sevdalıdır ki nerede bar tutulsa gözlerinin yaşardığı söylenir. Babasının bu özelliği onun Erzurum barlarına olan hayranlığını artırmıştır. Allah vergisi olan yeteneği ile çocukluk döneminde çok güzel şiirler okuyup, çok iyi türkü söylemeye başlayan Mehmet Çalmaşur’un müzik hayatında en önemli etken annesi Sediye Hanımdır. Sediye hanım kendine has yetenekleri olan, kendi yaşam tecrübesiyle beden dilini iyi kullanmayı beceren ve bu şekilde çevresini etkilemeyi başaran aynı zamanda karşısındaki kişilerin nasıl tesir altına alınacağını bilen birisidir. Mehmet Çalmaşur annesinin bu özelliğini ilk kez, okumuş olduğu Cumhuriyet ilkokulunda 3. Sınıfta iken katılmış olduğu Atatürk konulu bir şiir yarışması esnasında öğrenmiştir. Annesi, Mehmet Çalmaşur’a bu yarışmada diğer öğrencilerin ezberlediği ve hemen hemen birbirlerine benzeyen konulardan daha farklı bir konuya ve özelliğe sahip “Diyorlar ki Türk Milleti Bitti” isimli bir şiiri ezberletir ve bu şiiri okurken beden dilini nasıl kullanacağını da gösterir. Hem okunan şiirin diğerlerinden farklı olması hem de annesinin öğrettiği şekilde şiirin sonunda bu vatanda düşmanları boğarız manasına gelecek şekilde ayağını yere vurması dinleyenler üzerinde etkili olmuştur.
ERZURUM RADYOSU VE MEHMET ÇALMAŞUR
Mehmet Çalmaşur’un hayatında bu olaydan sonra şiir ve müzik önemli bir yer tutmaya başlamıştır. Ancak hayatın acı bir gerçeği vardır. O da geçimini temin edebilecek düzenli bir gelire ve rahat yaşayabilmek içinde iyi bir işe sahip olmak. Orta sanat mektebini bitirdikten sonra Mehmet Çalmaşur 1963 yılında bugün 55’inci Bakım Fabrika Müdürlüğü olarak faaliyetlerine devam eden ve o zamanlar halk arasında iş ocağı olarak tanımlanan Mahallebaşı semtindeki 1021 Ağır Bakım Fabrikasında teknik eleman olarak işe başlar. Geçimini garantiye aldıktan sonra sevdiği ve hayatının bir parçası olan müzik çalışmalarına ise amatörce devam eder. Bu dönemde Ordu evinde türküler söylemiştir. 1965 yılında Zeki Başar’ın ifadesiyle Erzurum’da devletin boş bıraktığı konservatuar boşluğunu doldurmak için yetenekli gençlerin toplanıp eğitilmesi amacıyla kurulan Erzurum Halk Oyunları ve Türküleri Derneğine kaydolarak ihtiyaç duymuş olduğu müzik eğitimini Hulusi Seven gibi ustalardan aldığı derslerle gidermeye çalışmıştır.
Erzurum sosyal hayatında o dönem çay bahçeleri önem arz etmektedir. Herkes en iyi elbiselerini giyinerek aileleriyle yaz aylarında gece gezmelerine bu bahçelere gelirlerdi. Bu bahçelerin bir kaçının ismini burada zikretmeyi şehir belleği açısından önemli buluyorum. “Köşk Aile Bahçesi”, “Ömür Çay Bahçesi”. “Lalapaşa”, “Kale dibi” Kale dibi sadece bayanlar içindi. İşte bu çay bahçelerinde yazımızın en başında ismini zikrettiğimiz sanatçılarımız bu çay bahçelerinde Erzurum halkı ile buluşur onlara türkülerini, gazellerini okurlardı. Bu bahçelerde türkü okuyan isimlerden biride Mehmet Çalmaşur idi.
Onun çok sevmiş olduğu hayatında önemli bir yer tutan müziğin tamamen işi haline gelmesi ise 1960 yılında yayın hayatına başlayan TRT Erzurum Radyosuna 1967 yılında Türk Halk Müziği korosuna ses sanatçısı olarak girmesi ile olmuştur. Çocukluğunda şiir yarışmasını kazanmasına yardımcı olan annesi Sediye Hanım bir kez daha Mehmet Çalmaşur’a destek olmuştur. Tıpkı şiir yarışmasında okuduğu şiir gibi bu seferde radyo sınavında okuması için kendine farklı bir türkü öğretir ve ısrarla bunu okumasını ister. Bu türkü annesinin iş gördüğü zaman sürekli okumuş olduğu türkülerden biridir. İlk önce itiraz etse de annesinin ısrarını kırmaz ve aşağıda sözlerini vermiş olduğumuz Kars yöresine ait Ay Kız Kimin Kızısan, Almadan Kırmızısan türküsünü okur.
Ay kız, kimin kızısan
Almadan kırmızısan
Atan, anan beslesin
Büyütende bizimsen
Aç hurcunu, al bıçağı
Kes almayı, ver yara
Dilim dilim dilim dilim
Evet tıpkı şiir yarışmasında olduğu gibi Anne Sediye Hanım Mehmet Çalmaşur’u çalıştırır ve aynen şiir yarışmasında olduğu gibi sınava katılan diğer insanların okuduğu türkülerden farklı olması nedeniyle Mehmet Çalmaşur’u Nida Tüfekçi ve Vecihi Daryal’dan oluşan sınav kurulunda bir adım öteye taşır. Mehmet Çalmaşur sınavı kazanmış ve stajyer sanatçı olarak TRT Erzurum Radyosunda sözleşmeli olarak işe başlamıştır. TRT’de daimi kadro alması ise 1985 yılında olmuştur.
Erzurum Radyosunun yayına başlaması sadece Mehmet Çalmaşur için değil, birçok mahalli sanatçımız ve Erzurum halkı içinde önemli olmuştur. O zamana kadar çay bahçelerinde ve evlerindeki pikaplarında dinleyebildikleri türküleri, şarkıları ve sevdikleri sanatçıları artık radyolarından dinleyeceklerdir. Erzurum Radyosunun açılması Türk musikisinin gelişmesi ve müzisyenlerinin yetişmesi içinde büyük bir hizmet vermiştir. Türk Halk Müziği ve Türk Sanat Müziği alanında Erzurum Radyosuna eleman alınması Erzurum müzik hayatını canlandırmış yeni bir kan getirmiştir. O zamana kadar Erzurum’da müzik eğitimi tabiri caizse, usta çırak ilişkisi şeklinde yürütülmektedir. Dinlediklerini çalıp, bildiklerini okuyan ama en içten duygularla okuyan ustaların Halk Eğitim Merkezi, Belediye Konservatuarında ve Halk Oyunları ve Türküleri derneğinde kısıtlı imkanlarla ve belirli türküleri öğrettikleri ve onların üzerinden eğitim verdikleri bir ortamdan bir anda daha geniş imkanlarla ve daha profesyonel kişilerce verilen bir eğitim ortamına kavuştular. Kendilerini geliştirmek için plaklarını dinledikleri ustalar şimdi kendilerine eğitim vermek amacıyla Erzurum Radyosuna gelmişlerdir. Mustafa Geceyetmez, Ali Can, Nida Tüfekçi gibi ustalardan aldıkları nota ve şan eğitimlerinden sonra son noktayı koyan Ateş Köyoğludur. Müzik dili olan notayı adeta kendilerine belletmiştir.
Televizyonun olmadığı, radyonun revaçta olduğu dönemde, dükkanlarda evlerde çalınan lambalı radyolarda içinde Mehmet Çalmaşur’un olduğu Erzurumlu sanatçıların icra ettiği türküler sokaklarda yankılanmaktadır. Erzurum Radyosuna yeni başladığı zamanlarda bir gün Babası ile birlikte Erzincankapı semtinde giderken radyo dinleyenlerin küfürle karışık takdirlerine şahit olurlar. Babası Molla Ahmet, Mehmet Çalmaşur’a döner ve “Bu sesini hafızlıkta, Kuran okumada değerlendirmedin gittin türkü söyledin. şimdi ise ne zalimliğimiz kaldı ne gavurluğumuz” diyerek o zamana kadar aslında kendisinin hafız olmasını istediğini ve müzik konusundaki çalışmalarından olan hoşnutsuzluğunu esprili bir şekilde ilk ve son kez dile getirmiştir.
MEHMET ÇALMAŞUR’UN MÜZİK KİMLİĞİ
Mehmet Çalmaşur, müziğin dili olan notayı iyi bilen ve başarılı bir şekilde kullanan usta bir müzisyendir. Piyano, “Fadies Fa” bazen ise “La” olarak okumaktadır. Kendi bestelerinde Segah makamını kullanmakta ve Erzurum türkülerinin geleneksel ölçüsüne uygun olarak bestelemeye dikkat etmektedir. Segah makamını tercih etmesinin nedenini ise kendi yaşındaki insanların rahat ve keyifle dinleyebilmeleri olarak açıklar. “Ben şiiri alır okurum. Önce içime o şiiri yerleştiririm. Bana uyan şiir varsa onu bestelerim”. Şeklindeki açıklaması onun şiire ve müziğe yaklaşımını göstermektedir. Bestelediği şiirler arasından beş tanesi kendisine aittir. Bunlar içerisinde en sevdiği “Yaz gelsin yar yaz gelsin” ve bir babanın oğluna nasihat verdiği “Oğul” isimli olan besteleridir. 200 kadar şiiri besteleyen veya derleyen Mehmet Çalmaşur birçok türkünün TRT repertuarına girmesini sağlamıştır. Bestelediği ve derlediği şiirlerin tamamına yakını Alvar imamı olarak bilinen Muhammed Lütfi ve başta Aşık Sümmani ve Emrah olmak üzere aşıklara aittir. Sözleri Aşık Yareni’ye ait olan “Benim Anam Erzurumludur” türküsü derlemiş olduğu türküler içerisinde en meşhur olanıdır. Repertuarında Erzurum türkülerinin yanı sıra, Azerbaycan, Kerkük, Kars, Sivas, Malatya, Elazığ, Urfa ve Diyarbakır yörelerine ait 3000’den fazla eser bulunmaktadır. Özellikle uzun havalar konusunda geniş bir repertuar sahibi olduğunu da burada belirtmemiz gerekir. En çok beğendiği ve etkilendiği ses sanatçısı dönemin en iyi müzisyenlerinden biri olarak gösterilen ve güçlü bir sese sahip olan Diyarbakırlı Celal Güzelses’dir. Diyarbakırlı Celalden sonra etkilendiği ve beğendiği Erzurum dışındaki diğer sanatçılar ise Sarı Gelin Türküsünün varyantlarından birini derleyen Malatyalı Fahri Kayahan, Kel Hamza olarak bilinen Urfalı Hamza Şenses ve tıpkı Erzurum’un Türkü Paşası Raci Alkır gibi davudi bir sese sahip olan Erzincanlı Turan Engindir. Ahmet Hamdi Tanpınar’ın Beş Şehir isimli kitabında sesiyle besteleriyle övdüğü ve Mehmet Çalmaşur’un doğduğu sene vefat eden Hafız Faruk Kaleli’nin muhteşem sesiyle doldurduğu taş plaklardan dinlediği türküler sayesinde Erzurum müzik geleneğinin hafızasına işlemesini sağlamıştır. Gerçek bir Erzurum musiki ustası olan Kaleli sadece plakları ile değil, yetiştirmiş olduğu talebelerinden biri olan Hulusi Seven’le de Çalmaşur’u etkilemeye devam etmiştir. Erzurum Radyosunun Doğudan Sesler isimli korosunun şefi olan ve Erzurum müziğine ciddi katkılar sağlayan Hulusi Sevenden Erzurum Halk Oyunları ve Türküleri Derneğinde almış olduğu dersler ve onun yorumladığı eserleri dinlemesi suretiyle Kaleli’nin temsil etmiş olduğu Erzurum müzik geleneği ve ilkeleri onun belleğinde iyice yer etmiştir. Hulusi Seven, sadece sesi ve yorumuyla değil verdiği eğitim ve yol göstericiliği ile Mehmet Çalmaşur’un müzik kimliğinde iz bırakmıştır. Etkilendiği ve dinlemekten zevk aldığı Erzurumlu müzisyenlerden ses ve okudukları esere yoğun duygu hissini ve manayı katmayı başarmaları açısından en çok beğendiği isimler ise o dönemde “Alkuyruk” lakabı ile tanınan Raci Alkır, Muharrem Akkuş ve Mükerrem Kemertaş’tır. Bağlama konusunda gerçek bir usta olan Fuat Lehimler adeta ustalığıyla onu büyülemiştir. Ancak bütün bu ustaların içerisinde Suat Işıklar’ın yeri bambaşkadır. Tamamen alaylı olarak müzikte kendini geliştiren bu usta adeta profesörlere nota dersi verecek kadar bilgilidir. Nota bilgisini ve duyguyu aynı anda yansıtabilen muhteşem namelerin sahibi olan bu usta onun müzik hayatında en çok imrendiği isim olmuştur.
Güzel sesine ve müzik bilgisindeki ustalığına rağmen plak ve kaset doldurmamıştır. Belki de burada Erzurumlu bir müzik yapımcısının olmaması da etkili olmuş olabilir. Genelde müzik piyasasında yer alan yapımcılar Karadenizli ve Güneydoğulu insanların elinde olup bunlarda güzel sesi olan insanlara plak ve kaset yaptırarak arabesk ve pop tarzında müzik yaptırmışlardır. Bu Mehmet Çalmaşur gibi geleneklerine ve köklerine sahip çıkan müzisyenlerce kabul edilmemiş ve müzik piyasası da onlara yer vermemiştir.
MÜZİK HOCASI MEHMET ÇALMAŞUR
Erzurum Radyosuna başlaması kadar emekli olması da hayatında bir dönüm noktası olmuştur. 1970 yılında Melahat hanımla yapmış olduğu evliliktenTaner isimli bir oğula, Figen, Sibel ve Pınar isminde üç kıza sahip olan Mehmet Çalmaşur TRT’ den edindiği müzik bilgisini ve deneyimini yansıtacağı ve aktaracağı eğitimlerle birçok çocuğun ve gencin adeta müzik açısından babaları olmuştur. Ses sanatçısı ve koro şefi olan Mehmet Çalmaşur şimdi bir Müzik öğretmenidir. Kendi çocukluk ve gençlik döneminde müzik eğitiminde yaşadığı sıkıntılar onu bu alanda aktif görev almaya zorlamıştır. Gerçi zaman geçmiş ülke ve şehir gelişmiş ve bu gelişme müzik eğitimine de yansımıştır. Hemen hemen bütün okullarda müzik öğretmenliği branşından mezun olan öğretmeler okullarda ders vermeye başlamıştır. Atatürk Üniversitesinde Güzel Sanatlar Fakültesi ve Eğitim Fakültesinde müzik bölümü açılmış ve içerisinde kendi oğlunun da yer aldığı birçok akademisyen yetenekli gençleri nota, şan vb. konularda akademik dersler vermektedir. Ancak bu Erzurum için yeterli değildir. Çeşitli nedenlerle müzik eğitimini bu kurumlarda alamayan birçok sayıda çocuk ve genç vardır. Müzik bilgisine sahip olup ta tecrübeli bir koro şefi ve müzisyenden son rötuşların vurulması gereken genç müzisyenlere el uzatacak bir usta lazımdır. Mehmet Çalmaşur bu boşluğu gerçekten başarıyla dolduran bir isim olmuştur.
Müzik eğitimi deyip geçmemek lazım. Her ne kadar birçok aile müzik eğitimini gereksiz görse de aslında çok önemli bir işlevi vardır. O işlev ise insanları kötü alışkanlıklardan kurtarmaktır. Musiki zevkini alan insan derin duygulara ve manevi derinliklere ulaşır. Sağlam bir psikolojiye sahip olur. Burada bahsedilen müzik gelenekleri olan sağlam köklere sahip olan müzik eğitimidir. Mehmet Çalmaşur bunu Kars’ın Digor ilçesinde kaymakamlık tarafınca 2012 yılında yürütülen bir proje kapsamında Digorlu çocuklara verdiği eğitimle güzel bir örneğini sergilemiştir. Terörün şiddetlendiği bir dönemde hafta sonlarına denk gelecek şekilde haftada bir Digor’a kendi aracıyla gider ve gelir. İlk önce aileler çocuklarının bu eğitime katılmasını istemezler. Ancak o ısrarla görevini yürütür. Her derste bir tane günün sözünü çocuklara yazdırır. Bu sözlerden bir tanesi “Aç kalmak alçalmaktan iyidir.” Sözüdür. Müzik eğitiminin yanı sıra annesinden öğrenmiş olduğu beden dilini de çocuklara öğretir En sonunda bu çocuklardan oluşan koro, Kars valiliğinin organizasyonuyla Ankara’ya giderler. Buradaki etkinliklere katılırlar. Sonuçta hayatlarında otobüse binmeyen çocuklar uçağa binerler. Ankara’da mecliste bir konser verirler. Mehmet Çalmaşur bu konseri şöyle anlatmaktadır “Annemin bana öğrettiği vücut dilini çocuklara öğretim. Konse esnasında icra edilen türküler kadar kullandıkları vucut dilide konseri dinleyenler üzerinde etkili olmuştur Mecliste bulunan bürokrat ve siyasetçiler programı yarıda kesip çocukları kucaklamaya başlarlar. Bunun üzerine şimdiki Cumhurbaşkanımız olan Recep Tayyip Erdoğan bu koroyu dinlemek istediğini belirtir. Korodan seçilen çocuklar mini bir konser icra ederler. Bu esnada bestesi bana ait olan “Ey aziz vatanım cennet Türkiyem”türküsünü okurlar. Aziz vatanım derken sağ ellerini kalplerinin üstüne koyarlar.O çocuklar orada öyle bir iz bırakırlar ki “Ankara’da Çalmaşur’un öğrencileri Digor’dan gelerek zirve yaptılar.“ şeklinde haber manşetleri atılır. Çalmaşur, çocuklara Türkiye’nin her tarafını gezdirir Ankara’dan sonra çocuğunu göndermeyen aileler artık çocuklarının da koroya alınması için Mehmet Çalmaşur’un peşine düşmeye başlarlar. O çocuklardan hiçbir tanesi ne polise taş atmış nede askere kurşun sıkmışlardır.
Mehmet Çalmaşur Erzurumlu çocukların, gençlerin ve kadınların müzik eğitimine de ciddi katkılar sağlar. Bu katkıyı Sivil Toplum Kuruluşlarının hazırlamış olduğu projeler kapsamında yer alarak müzik eğitimi vererek sağlamıştır. Bunlardan ilki Erzurum Kültür Sanat ve Diyaloğu Geliştirme Derneğinin (ERKÜSAD) Erzurum’un Dağ Mahallesi ve çevresindeki çocukların Gazi Mahallesinde Kuran eğitimi aldıkları Halit Paşa cami Kuran kursuna devam eden 60 kadar çocuğun yer aldığı Gönül korosu isimli ilahi topluluğunda çocuklara başta gazeller olmak üzere birçok eseri notaları ile öğretmesiyle olmuştur. 2013 yılının Ramazan ayında Gönül Korosu muhteşem bir konser verir. Sivil Toplum Kuruluşları bünyesinde vermiş olduğu bir diğer eğitim ise kadınlara yöneliktir. Bu projeyi Mehmet Çalmaşur, Erzurum Kalkınma Vakfı (ERVAK) kadın kollarına kayıtlı üyelere vermiş olduğu eğitimle başarılı bir şekilde yürütür. Bu proje kapsamında eğitim alan 30 kadın üye 12 Mart 2016 yılında Erzurum’un 98. Kurtuluş yıl dönümü kapsamında harika bir konser verirler.
Mehmet Çalmaşur’un Müzik hocalığına ilişkin kariyeri Mehmet Sekmen’in Erzurum Büyükşehir Belediye Başkanlığı görevine seçilmesiyle birlikte apayrı bir boyuta geçer. Şehrin sosyal ve kültürel hayatına katkıda bulunmak amacıyla 6 Eylül 2015 tarihinde “Bireysel huzurumuz ve toplum için sanat” sloganıyla kurulan Sanat Merkezinde faaliyet sürdürecek Türk Halk Müziği Korosunun başına Mehmet Sekmen, adaşı Mehmet Çalmaşur’a “müziğin başına senin geçmeni istiyorum” sözleriyle teklifte bulunur. Mehmet Çalmaşur bu teklifi kabul eder. O tarihten bugüne kadar bu koronun başında yer alır ve müzik eğitimlerine devam eder. Bu koronun içerisinde yer alan kadınlardan kurmuş olduğu “Bülbül-i Şeyda” adındaki gurup ile TRT Müzik ve Kardelen televizyonlarında yayınlanan programlara konuk olurlar.
Mehmet Çalmaşur vermiş olduğu bu eğitimlerin hepsini TRT tarzında yapmıştır. Erzurum’un kaliteli göç verdiği, toplumsal yapısının hızla değiştiği bu dönemde, düğün salonlarına hitap eden 4’lü ayakla çalınan müziklere karşı, Erzurum müzik geleneğini ayakta kalmasını sağlayan bu eğitim hakikaten takdir edilmesi gereken bir çalışmadır. Mehmet Çalmaşur vermiş olduğu eğitim ile Erzurum müzik geleneğinin devam etmesini sağlayacak birçok yeni kuşak müzisyenin yetişmesini sağlamıştır. Öğrencilerinin büyük bir kısmı müzik bölümlerini kazanarak gelecek nesillere Türk Musikisini aktarmayı sürdüreceklerdir. Bilgisayarların, televizyonların, tabletlerin, akıllı telefonların başında kalkmayan bir neslin yetiştiği bu dönemde Mehmet Çalmaşur adeta bir kültür savaşı sürdürmektedir.
Birçok güçlü sesin, zamanın meşhur seslerinin bir iki kuşak sonra unutulduğu ve hatırlanmadığı müzik piyasasında Mehmet Çalmaşur en azından bu hizmetiyle, yetiştirdiği öğrencilerle ve onların yetiştirdiği müzisyenlerle unutulmayacaktır.
İyi bir müzisyen ve iyi bir müzik hocası olan Mehmet Çalmaşur aynı zamanda vefalı bir dosttur. Erzurum’un müziğine yıllarca hizmet etmiş olan ve birçoğu Erzurum Radyosunda birlikte görev yapmış olduğu; Kemal Yabancıoğlu, Fethi Siverekli, Celil Kalkan, Hüsnü Karadeli, Nizamettin Şamasör, Yakup Aktaş, Abdurrahman Demir, İsa Abuşoğlu için 2019 yılında bir vefa gecesinin düzenlenmesini sağlar.
Adem Kılıç tarafınca kendisiyle yapılan bir söyleşiye dayanarak hazırlanmış olan bir biyografik kitabı yayınlanarak okurlarıyla buluşmuştur.