Ahıska Türklerinin Sürgün Tiyatrosu: “Miko – Gösteri”

Ahıska Türklerinin Sürgün Tiyatrosu: “Miko – Gösteri”

 

Ahıska Türklerinin Sürgün Tiyatrosu: “Miko – Gösteri”

Bugün 77 yıldır sürgünde yaşayan yaklaşık 500.000 Ahıska Türkü, dünyanın bir düzineden fazla ülkesine dağılmış durumda. Bu bağlamda halkın millî varlığını ve manevi birliğini sağlayan temel unsurlar ana dili, folklor ve edebiyat, örf ve adetlerdir. Sürgün sırasında etnik kültürün geleneksel biçimleri korunmuş, yeni yazılı edebiyat, müzik, resim türleri geliştirilmiş, 1930’larda var olan tiyatro sanatı restore edilmiş ve Ahıska Türklerinin ilk filmleri yapılmıştır.

Sürgün sırasında geleneksel sanatların korunması, yenilerinin ortaya çıkması ve gelişmesi aslında tarihsel meşruiyetin bir sonucuydu. Ahıska toprakları tarihsel olarak Kafkasya’nın önemli kültür merkezlerinden biri olduğundan, Ahıska Türkleri bölgenin hegemonik topluluklarından biri olarak güçlü bir devlet geleneği ve zengin bir milli kültür oluşturmuşlardır.

Ancak 19. yüzyılın başlarında Ahıska bölgesinin Rus İmparatorluğu tarafından işgal edilmesi, Kafkasya’daki diğer Türk-Müslüman toprakları gibi, Kafkas Türkçülüğüne de ağır bir darbe vurdu. Bu dönemden itibaren yerel Türklere yönelik baskılar başlamış, Ahıska ve Karapapak Türklerinin çoğu Osmanlı İmparatorluğu’na göçe zorlanmış, İran ve Anadolu’dan Ermeniler evlerine getirilmiştir. Milli kültür, eğitim ve sanat çöktü. Ancak Kafkas Türkçülüğünün milli ruhu sarsılmamış, ana dili, folkloru, edebiyatı, kültürü ve eğitimi yavaş yavaş restore edilmiştir. Mirza Kazım Bey 1836 gibi erken bir tarihte Kazan Üniversitesi’ndeki konuşmasında Gazah, Gence, Şuşa, Şamahı, Guba, Derbent, Bakü, Yerevan, Nahçıvan, Lenkeran’ın yanı sıra Ahıska ve Tiflis’i Türkçenin konuşulduğu bölgeler arasında saymıştır. öğretmek önemliydi. 1900’lü yıllarda Ahıska ve Ahırkalak ilçelerinde modern eğitim kurulmuş ve “modern” okullar açılmıştır. Türkçe, Kafkasya’da ana iletişim aracı olarak yeniden aktif hale geldi.

Unutulmamalıdır ki, tarih boyunca Türkçe Gürcistan’da ana iletişim aracı olmuştur. “Geçmişte geniş bir alanda (Gürcistan’ın çoğu dahil) bir iletişim dili olarak hizmet veren Azerice (Türk – AH), Azerbaycanlılara komşu olan Gürcü nüfusu tarafından sıklıkla konuşuluyordu ve Azerbaycanlıların, diğer halklarla ekonomik iletişimde Gürcü dilini bilmesine gerek yoktu.”

1920-1930 yıllarında Ahıska bölgesinin kültürel ve ekonomik gelişimi hızlanmış, bu köylerde modern eğitim ve kültür merkezleri kurulmuş, milli kadrolar yetiştirilmiştir. Omar Faig Nemanzadeh, Osman Sarvar bey, Ahmed bey Pepinov, Mammad Zaki Dursunzade, Mohammad Ali bey, Afzal bey, Mohammad Sheykhzade gibi şahsiyetler bir bütün olarak Kafkasya’nın kamusal yaşamında büyük rol oynadılar. Ahıska’nın Azerbaycan ile, özellikle Borçalı ile ilişkileri güçlenmiştir. Buraya Azerbaycan’dan çok sayıda öğretmen, sanatçı ve idari personel geldi. Onların yardımıyla anadilinde ortaokullar, teknik okullar, öğretmen okulları ve siyasi kurslar açıldı. Tiflis akhbari (1842), Ziya (1879-1880), Ziyayi Qafqaziyya (1880-1884), Kaşkul (1883) dergisi, Türk çarlığı döneminde Gürcistan’da yayınlanan Kaşkul gazetesi (1884-1891), “Doğu Rusya” (1903- 1905), “Molla Nasreddin” (1906-1918), “Gelecek”, “Kızıl Bayrak”, “Vatan”, “Yeni Dünya”, Sovyet döneminde yayınlanan, bağımsızlık döneminde yayınlanan (1918-1921) “Komünist” (1921) ), “Yeni Düşünce” (1922-1927), “Yeni Köy” (1927-1938), “Hafif Yol” (1924), “Zafer Yıldızı” (1926-1931), “Doğu Kollektif Çiftçisi” (1931), “Altın Şafak” (1926-1930), “Yeni Kuvvet” (1930-1939), “Adygun Kollektif Çiftçi” (1931), “Altın Çiftlik” (1933), Ahıska’da “Komünist” (1930), Aspindzada Medya kuruluşları gibi “Bahçıvan” (1933) ve “Sosyalizm Köyü” (1940) gibi filmler Türk halkının sosyal ve kültürel hayatında ilerici bir rol oynamaktadır.

Bu yıllarda Ahıska Türk nüfusunun demografik durumu da canlanmaktadır. Turistler, araştırmacılar ve ordu, buranın bir Türk toprağı olduğunu açıkça biliyorlardı. Gözlemciler Ahıska Türklerinin kıyafetlerinin de farklılık gösterdiğini, hatta bazı Gürcü köylerinin nüfusunun bile Türk usulü giyindiğini söylüyorlar. Ahıska-Cavaheti bölgesinde ve Adjara, Kobulet, Shavshat, Kakhet, Kartli, İmereti, Guria, Megrelia olarak adlandırılan bölgelerde sadece Türkler değil, Gürcüler ve diğer Hıristiyan kadınlar da uzun süredir başörtüsü takıyorlar. . Genel olarak diğer etnografik örneklerde olduğu gibi Gürcü kıyafetlerinin bir kısmı Türklerden alınmıştır. Kakhet çarları ve aznaurları (Gürcü soyluları) “kızıl saçlı” tarzda ceketler giyer ve türban takarlardı. İmeretler ve başka yerlerde, “kızıl saçlı figür” olan Türk gaftanları Gürcülerin ana kıyafetleriydi. Elbette Gürcü halkının da Türk komşuları üzerinde belirli kültürel ve dilsel etkileri oldu.

Kültürün, mutfağın, müziğin, folklorun, geleneklerin, törenlerin vb. tüm alanlarını kapsayan ve Türk-Gürcü dostluğunu gözler önüne seren bu tür gerçekler ne yazık ki sonradan göz ardı edildi. Bu durum demografik göstergelerde de kendini göstermektedir. Hem çar hem de Sovyetler döneminde, istatistiklerde Türklerin sayısı her zaman keskin bir şekilde azaltılmıştır. Ancak çoğu gösterge doğrudan veya dolaylı olarak Ahıska, Akhirkalak ve Borçalı ilçelerinde Türklerin ağırlıkta olduğunu göstermektedir.

Bunlardan biri soyluların sayısıyla ilgili istatistiklerdir. 1887 yılında Ahılkalak nüfusunun bileşimi, Türklerin köklü bir yerel geleneğe ve devlet geleneğine sahip yerel bir halk olduğunu kanıtlamaktadır: 59.496 asilzadeden 5’i – 5, hanlar, beyler ve ağalar – 253, din adamları – 1.053, meşliler – 21, köylüler – 58.147 , girişimci köylüler – 116, emekli ve yedek düşük rütbeli yetkililer – 17 kişi. Görüldüğü gibi Türk soylularının sayısının salt çoğunluk olması, bu bölgelerdeki devlet geleneğinin zenginliğini ve demografik sayının mutlak üstünlüğünü göstermektedir.

Sürgün arifesinde, 1939 nüfus sayımında Türklere karşı yeni bir provokasyon başlatıldı – Türkler (Azerbaycan ve Ahıska Türkleri) zaten Azerbaycanlı olarak yeniden adlandırıldı ve belgelendi. Tehcir öncesinde Türkler arasında hakaret propagandası yapılmış ve Gürcülüğü kabul etmeleri için birçok girişimde bulunulmuştur. Ancak Gürcü kaynaklarında da belirtildiği gibi, halk bu tür aşağılayıcı teklifleri kategorik olarak reddetmekte ve herkes Türk olduklarını kesin olarak teyit etmektedir.

1939 nüfus sayımı, Ahıska nüfusunun yarısından fazlasının Türk olduğunu gösteriyor – 55.490’dan 28.480’e. Bu istatistiklerin de oldukça çelişkili ve taraflı olduğunu belirtmek gerekir, tüm veriler Ahıska-Akhilkalak ve Borçalı Türklerinin sayısının azaldığını göstermektedir. Bu rakamlarla karşılaştırıldığında, Gürcistan Tarih, Arkeoloji ve Etnografya Enstitüsü’nün N.Javakhashvili’nin adını taşıyan 1989 tarihli raporu, resmi istatistiklerden farklı ve gerçeğe daha yakın rakamları ortaya koymaktadır: Türkler (“Azerbaycan” yazıyor listede). %80, Bogdanovka’da %70, Aspindza’da %66 ve Ahıska’da %51 olarak bildirilmiştir.

Geçen yüzyılın 20’li ve 30’lu yıllarında Ahıska’daki Türk nüfusunun sayısal üstünlüğünü ve o yıllarda Türk kültürünün gelişimini çok iyi hatırlayan büyükler, benimle sohbetlerinde onlardan da bahsederdi. Zeki bir adam, bilge bir yaşlı, nazik bir mizahçı olan Mahammad Mamakhov, Ahıska halkının tarihi, kültürel hayatı ve ekonomisi hakkında saatlerce konuştu. 1980’lerin sonlarında ve 1990’larda, Mohammad Amca, karısı Fatima Teyze ve oğlu yetenekli müzisyen Faig (Faig Azgurlru Mamakhov) ile Bakü’deki Akademik Drama Tiyatrosu yakınlarındaki misafirperver evlerde bizi farklı bir dünyaya götürdü. Geçen yüzyılın başında Azgur’da dünyaya gelen Muhammed Amca, gençliğinde kamu işlerinde çalışmış, 1920’lerin başında Komsomol sahasında çalışmış ve 1927-1929 yıllarında Ahıska’daki “Komsomol ilçesi”nde müfettişlik yapmıştır. . 1929’da 24-25 yaşında okumak için Bakü’ye geldi. O sırada Movlud Bayragdarov’un da Adıgün’deki Komsomol üyesi olduğunu hatırlattı. Musaev, Komsomol meslektaşları Bakhshi Muradov’u hatırladı. 1925-27 yıllarında amatör tiyatro topluluğuna da katıldı. Tiflis’ten (Gürcistan) İbrahim İsfahanlı’nın sahneyi tasarlamak, sahneyi oluşturmak, tiyatroyu kurmak için Adıgün’e geldiğini ve bu tiyatroda kardeşim Ömer’in yöneteceğini söyledi.

“Meşedi İbad”, “Arşın mal alan” sahnelendi. Gurgel’den Ramiz bey Gaplanov tiyatroda, Rahim ve Bahri tiyatrodaydı. Fatma Teyze’nin babası Loman ağa (ünlü kişi Adem’in oğlu – Adamov, Adhamov) tiyatroyla ilgilendi, halk hareketinin önde gelenlerindendi ve daha sonra Türkiye’ye gitti. Muhammed Dada, Ömer Faik’in Azgur yakınlarındaki Agara köyündeki bahçesini çok iyi hatırladı. Gelişmiş bir köy olan Azgur’un aydınlarından Muhammed Zaki’nin (Azgur İmamının oğlu) İstanbul’da okuduğunu, İslam tarihi öğrettiğini ve öğrettiğini söyledi. Bakü’de insan ilişkilerinin aşka dayalı olduğunu yazdığı bir makale yayınlanmış ve daha sonra bu görüşlerinden dolayı zulme uğrayıp 1930’larda tutuklanmıştır. Büyükbaba Mohammad, Abbas Mirza’nın Azerbaycan’dan geldiğini ve Türkçe öğrettiğini hatırladı …

Tiflis edebi ortamının, Tiflis ve Ahıska Türk tiyatrolarının önde gelen araştırmacılarından Profesör Abbas Hajiyev, kısa bilgileri ilk olarak 1980’lerde Tiflis’te (Tiflis) bulunan tarihi belgeler, süreli yayınlar ve arşiv materyallerine dayanarak yazılan bu canlı hatıralarda ortaya koydu. 1960’larda Leningrad ve Bakü. 1930’larda Ahıska, Borçali ve Tiflis’te (Tiflis) Türk basını, kültürü ve eğitimi hızla gelişti. Adıgün’de “Adıgün Kolhoz-Sovhoz Türk Tiyatrosu” kuruldu, bu sanat merkezi büyük başarı elde etti. . Ancak Türk karşıtı Bolşevik rejim tiyatroyu 1937’de Tiflis’e (Gürcistan) taşıdı, ancak bunun için hiçbir koşul oluşturulmadı ve birkaç gösteriden sonra kapandı. 1944 sürgünü, Ahıska Türklerinin genel olarak milli eğitim ve kültür faaliyetlerine son vermiştir.

Maddi imkanları kısıtlı Adıgün Türk Tiyatrosu’nun faaliyetlerinin genişliği ve sanatsal değeri, Ahıska halkının tiyatroya olan ilgisi, Tiflis Türk Tiyatrosu’nun Ahıska köylerini gezmesi, bu bölge insanının kültürel birikiminin yüksek olduğunu göstermektedir. seviye ve tiyatro tesadüfen yaratılmamıştır. Profesör Abbas Hajiyev, bu faktörlere dayanarak, tiyatro gösterilerinin bu köyün kültürel yaşamına, özellikle de Tiflis Türk Tiyatrosu turlarına özel bir ivme kazandırdığını yazıyor. 1920-30 yıllarında Ahıska’da çok sayıda amatör tiyatro topluluğu kurulmuş ve nihayet 1934 yılında Tiflis Azerbaycan Dram Tiyatrosu’nun yardımıyla Adıgün Seyyar Toplu Çiftlik-Devlet Çiftlik Tiyatrosu, başkanlığını büyük sanatçı İbrahim İsfahanlı’nın yaptığı , kurulmuş ve faaliyete başlamıştır. İbrahim İsfahanlı, Asad Khalilov, İsmail Alakbarov, Sadig Mammadov, Gara Nazarlı, Yusif Alakbarov, Mammad Hüseyin Bahtiyarlı, Mammadbagir Mammadov, Nadir Novruzov, Khasay Rüstemli, İsrafil Garayev, yeveddin Rzaridev, Mammadov, Nureddin Rzaridev, Mammadov, Fi. Hatice Aliyeva, Kübra Caferova gibi yerel aydınlar Ömer Mamakhov, Ramiz bey Gaplanov ve diğerleri çalıştı. Adıgün Tiyatrosu 1936’da yerel gösterilerle birlikte Borçalı, Lüksemburg (şimdi Bolnisi) ve Karayazı’yı gezdi. 7-20 Ekim 1936’da Borçalı’da gösteriler yaptı. Tiyatronun repertuarında “Hamlet”, “Othello”, “Mülteciler”, “Hintli Kız”, “Elmas”, “Sevil”, “Altun-Gala”, “Yaşar”, “Ateşin Gelini”, “Şeyh Sanan”, “Hacı Gara”. »,« Şeref»,« Son»,« Zevkle»,« Plato Krechet», «Volkov ailesi». Sadece Ahıska-Adıgün’de değil, Gürcistan’ın Azeri nüfuslu bölgelerinde de ünlenen bu tiyatro çok çalıştı (Yeni Kand gazetesi, 21 Mart 1937). Sadece Mayıs 1935’e kadar tiyatro “30 büyük köyde ve bölgenin önemli noktalarında 70’den fazla gösteri yaptı” (“Golden Ranchbar” gazetesi, 28 Mayıs 1935). “Yeni Kand”, “Gizil Ranjbar” ve “Adıgün Kolkhozchusu” gazeteleri Adıgün Tiyatrosu’nun performanslarını incelemiş ve yakından izlemiştir. Aspindza ve Garayazı’da ve ayrıca Azerbaycan’ın bazı bölgelerinde başarılı turlar yaptı ve sadece 1937’de Ahıska’da 12 performans sergiledi. Ancak Bolşevik rejimi Türk tiyatrosunun başarısına müsamaha göstermemiş, 1937’de tiyatro Tiflis’e (Tiflis) taşınmış ve hiçbir garanti verilmemiş ve birkaç gösteriden sonra kapatılmıştır…

Daha sonra Ahıska Türklerinin ve genel olarak Kafkas Türklerinin kaderinde ulusal bir tarihsel trajedi yaşandı ve nihayetinde “Türk” etnik adından yoksun bırakıldı. Ancak Sovyet rejiminin bu etnosentrik politikası Ahıska Türklerinin ulusal kimliğini ve ulusal kimliğini sarsamamakta, anadillerini, folklorunu, gelenek ve göreneklerini, vatan sevgisini ve vatanlarına dönme kararlılığını korumaktadır. Ahıska Türkleri, sürgünün ilk yıllarından itibaren vatanlarına dönüşü en yüksek milli hedef olarak belirlemişler ve bu şekilde milli bir mücadele başlatmışlardır. Bu mücadele sonucunda Türkler 1956’da resmen rehabilite edildiler, ancak kendilerine herhangi bir tazminat veya vatanlarına dönüş hakkı verilmedi. Ne yazık ki otuz yıl önce Sovyet hükümetinin çöküşüne rağmen Ahıska Türkleri henüz tarihi vatanlarına geri dönemediler.

Bu on yıllar boyunca gayri meşru ve insanlık dışı tehcir sırasında milli edebiyat, müzik, basın örnekleri oluşturulmuş, halk şairlerinin eserleri basılmış, gelenekler, törenler, yaşam tarzı, anadili, dini inançlar ve Türk kimliği, Türklerin doğal milli benliği ile muhafaza edilmiştir. Ahıska Türkleri.. Halkın varlığını ve ulusal kimliğini korumaya hizmet eden kültür kurumlarından biri de Ahıska Türklerinin özverili aydını Mikail Süleymanov’un yirmi yılı aşkın süredir oluşturduğu Özbekistan’ın başkenti Taşkent’teki Miko-Show Tiyatrosu’dur. 1937 yılında kapatılan Adıgün Türk Tiyatrosu’ndan sonra Miko Tiyatrosu, Ahıska Türklerinin sürgün dönemindeki ilk ve tek profesyonel tiyatrosu sayılabilir.

Evden uzakta kurulan ve vatana karşı duyulan doyumsuz sevgiyi ifade eden tiyatronun ana kadrosu sadece dört kişiden oluşuyor – tiyatronun kurucusu, yönetmeni, senaristi, oyuncusu, yönetmeni Mikayil Süleymanov, aktör amcası İlham Usmanov (Taşkent Devlet Kültür Enstitüsü, Halk Tiyatrosu Bölümü) Malik Süleymanov (Taşkent Devlet Kültür Enstitüsü, Koreografi Bölümü’nden mezun), Aladdin Allazov (ortaokul ve lise, halk yeteneği). Yetenekli şarkıcılar Mevlüd Nurioğu, Afraz Süleymanov, Selamet Cevdetkızı, İlyas Gülaydınoğlu da tiyatronun belirli performanslarında veya gösterilerinde sahne alıyor.

Sanatçı bir ailede yetişen tiyatronun reisi Mikail Süleymanov, profesyonel bir tiyatro figürüdür. 1990 yılında Taşkent Devlet Tiyatro ve Güzel Sanatlar Üniversitesi Oyunculuk ve Yönetmenlik Fakültesi’nden mezun oldu. Bir süre çalıştıktan sonra 1998’de Özbekistan Ahıska Türkleri Derneği’ne bağlı Miko-Show Komedi Tiyatrosu’nu kurdu. Ancak Miko-Show bir komedi tiyatrosu olsa da özünde vatanın acısını, vatan özlemini, yabancılaşma duygularını sahneye taşıyor ve bu tiyatronun ve özverili sanatçılarının komik kahkahaları aslında “gözyaşları içindeki kahkahalar”. …

Miko Tiyatrosu’nun repertuarı, senaryosu, sahne yapısı, müziği, kostümleri ve dekorları ve diğer nitelikleri genellikle bu küçük topluluk tarafından belirlenir. Mikail Bey, halkın acısını anlatmak için tiyatroya geldiklerini ve bu üzüntüyü sahnede dile getirdiklerini söylüyor. Aynı zamanda asıl görevin insanları mutlu etmek, güldürmek ve heyecanlandırmak olduğunu söylüyor.

Miko Tiyatrosu’nun performanslarının teması, insanların gerçek hayatından alınır ve aile ilişkilerini, ahlaki ve didaktik temaları, sosyal sorunları yansıtır. Geçen yüzyılın başında aydın Türk aydınları tarafından yaratılan tiyatro topluluklarının saflığını, canlılığını, vatanseverliğini ve canlı gerçekçiliğini anımsatan Miko Tiyatrosu, samimiyeti, milli tutkusu ve doğuştan gelen yeteneği ile yirmi yılı aşkın süredir seyirciyi kendine çekiyor. topluluk. Tiyatronun yaratıcılığının özelliği, Ahıska lehçesinde performansların sunulması, Ahıska halkının karakterinin etno-kültürel ve psikolojik özelliklerinin korunmasıdır.

Sabit bir binası olmayan Miko Tiyatrosu, sanatçılarının özverili çalışmaları sayesinde büyük ölçekte faaliyet gösteriyor, renkli tiyatro gösterileri hazırlıyor, konserler veriyor ve turneye çıkıyor. Miko Komedi Tiyatrosu, Mikail Bey’in konuşmalarında belirttiği gibi, her tur sezonu için yeni bir program yayınlayacak, yeni tema ve tasarımlar üzerine çalışmalar sunacak.

Bir komedi tiyatrosu olarak halkın ruhuna uygun sözler, ironik, komik, hicivli ifadeler, sözler halkın diline düşer. Tiyatronun performans ile müziği, düşünce ile eğlenceyi, müzik ile anlamlı monologları sahnede birleştirmesi sonucunda tiyatro halk tarafından canlı gösteri olarak kabul edilmiş ve tiyatroya “Miko-show” adı verilmiştir. Bu gösterilerin büyük ilgisini gören vatansever topluluk, insanların çok farklı yerlerde yaşadığını göz önünde bulundurarak gösteriler sahneledi ve beş video albüm hazırladı ve dünyanın her yerinden hemşehrilerinin izlemesi için YouTube’da yayınladı. Bu videolar aynı zamanda “Miko” filmleri yapmanın bir yoluydu.

Böylece Kırgızistan, Rusya, Türkiye, Azerbaycan, Amerika Birleşik Devletleri, Ukrayna ve Almanya’da turneler yapan Miko Komedi Tiyatrosu’nun çalışmaları tür açısından genişlemiş ve tiyatro ile sınırlı kalmamıştır. Performanslar, konserler, müzik, şarkılar, danslar, okumalar gibi sanatları eserlerinde sentezleyen tiyatronun yaratıcı etkinliğinin önemli bir yönü film çekmektir. İçeriği ve sanatsal değeriyle öne çıkan Miko Tiyatrosu’nun izleyicilerin ilgisini çeken filmleri arasında “Tatlı Puvar” (“Tatlı Pınar”), “Borç”, “Gerçek Aşk” gibi filmleri sayabiliriz.

1999 yılında çekilen ve 2000 yılında tamamlanan “Tatlı Puvar” filmi Ahıska Türkleri tarihinin ilk uzun metrajlı filmi olmasının yanı sıra sanatsal düzeyi ve içerik derinliği ile de dikkat çekiyor. Film üzerinde çalışmanın asıl zorluğu Ahıska Türklerinin profesyonel sinemacılarının olmaması, sinema için özel bir pavyon ve deneyim olmamasıydı. Ancak tüm bunların yerini vatanseverlik, sanata bağlılık ve Miko halkının özverisi aldı. Miko’nun oyuncularının yanı sıra halktan yetenekler de çekimlere dahil oldu ve hatta çekimler sırasında onlara oyunculuk dersleri bile verildi. Ziyaddin Hasanov sponsorluğunda çekilen filmin çekimleri Alma-Ata’nın köylerinde yapıldı – Halit Maksutov, ses yönetmeni – Ahror Kurmanov, film yönetmeni – Aba Müslüm Şerefeddin oğlu. Tiyatro ekibi ve amatör Ahıska’lı yetenekler de rol aldı: Mikail Süleymanov, İlmira Süleymanova, Yadigar Cafarova, Şamil Binaliyev, Kamal Karayev, Nuriye Azizova, İlham Usmanov, Gülsenem Gamzayeva, Melik Süleymanov, Aladdin Allazov, Kerim Veysalov, Mahmut Süleymanov. ..

Bu filmden önce, sinema deneyimi ve film eğitimi olmayan, kendi binası ve özel bir profesyonel ekipmanı olmayan Miko’nun birkaç kişiyle uzun metrajlı bir film çektiği iddiası oldukça riskli bir iddiaydı. Ancak bütün bu maddi meselelerin yerini Vatan sevgisi, Türkçülük sevgisi ve Mikail Bey ve arkadaşlarının doğuştan gelen yeteneği ve milli şevki aldı. Bu nedenle, filmin çekimlerinden sonra filme olan olağanüstü ilgi inanılmaz derecede yüksekti. Miko’nun dört kişilik kadrosu ve amatör yeteneklerin yarattığı film, birçok profesyonel stüdyo özlemi çeken izleyicilerin beğenisini topladı. Çekimler kısa bir süre içinde – Ağustos 1999’da başladı ve 2000’de tamamlandı. Ahıska Türklerinin tarihi kaderini ve kültürünü yansıtan film, seyirciler arasında büyük ilgi uyandırdı ve bu filmin video kasetine ulaşmayan Ahiska’lı ailesi kalmadı.

Miko teatrosunun ve genel olarak Ahıska Türklerinin ilk filmi olan Tatlı puvar, Türkiye’de TRT-1, TRT-2 ve Kanal-7’de yayınlandı. Film, Özbekçe dublajlı olarak Özbek devlet kanallarında “Özbekistan 1”, “Yoshlar” ve “Taşkent”te “Tatlı Bahar” adı altında defalarca Özbekçe olarak gösterildi ve Özbek izleyicileri arasında çok popüler oldu. Seyircinin bu büyük ilgisi, hayranlığı ve sevgisi, filmle ilgili görüşleri, devlet kanallarında gösterimi sadece “Miko”nun kurucusu ve lideri Sayın Mikayil Süleymanov’un başarısı değildi. Bu, her şeyden önce ilk Ahıska filminin ve Ahıska sinemasının ortaya çıkması anlamına geliyordu. Bu elbette bir sanat olayıydı, bir sanat kahramanlığıydı, Türkçülük tarihine geçecek ve tarihe geçecek bir sanat zaferiydi.

“Tatlı puvar”ın bu başarısı, Mikayil Afras oğlu Süleymanov’un yaşam tarzını ve sanatını doğru seçtiğini, yeteneği, yaratıcılığı, organizasyon yeteneği ile halkına onurla hizmet ettiğini, Vatan sevgisini, Türkçülük sevgisini dostları arasında şevkle yaşadığını göstermiştir. yurttaşlar, eserleriyle Türk ruhunun ölümsüzlüğünü tüm dünyaya göstermektedir. Bütün bunların farkına varan, yaptıklarını duyan ve takdir eden Mikail Bey, kendisine büyük başarı getiren ilk filmle yetinmemiş ve yeni filmler üzerinde çalışmaya başlamıştır.

“Tatlı Puvar”dan sonra Miko tiyatrosu, Özbekistan’da yaşayan Ahıska Türklerinden iş adamı Yunus Süleymanhacıoğlu’nun sponsorluğunda 2002 yılında “Borç” filmini çekmeye başladı. Filmin içeriği evlatların anne, babasına karı sorumlulukları (borcu), anne babaların sevgisi, dikkati ve özenidir. Senaryo Mikail Afrasoğluna (Süleymanov), yönetmen İbrahim Habibulla oğlu (Rasulov), kameraman Talat Aman oğlu (Mansurov), müzik Halit Mahsutova, ses yönetimi Abdukahhar Abdusametoğlu’na ait olan, Malik Süleymanov’un yönettiği “Borç” filminde Mikayil Mumanov, Şamil Binaliyev, Kamal Karayev, Kamil Şehriyev, Selamet Mahsudova, Yadigar Cafarova, Safiya Serverova, Cesim Reşidov, Nuriye Azizova, Sona Ulfanova, Tamara Şakirova, İlham Osmanov, Melik Süleymanov, Aladdin Allazov, Resul Efres, Afras Süleymanov rol almışlar. 2003 yılında vizyona giren ve manevi ve ahlaki değerlerin korunmasını gündeme getiren bu film, seyirciler arasında büyük ilgi uyandırmıştır. TRT-1, TRT-2 kanallarında birkaç kez gösterilmiş ve video kasetleri yaygın olarak dağıtılmıştır.

Bu filmden sonra maddi sıkıntılar nedeniyle çekimlere bir süre ara veren “Miko-show”, faaliyetlerini konser programları, tiyatro gösterileriyle devam etmiş, Ahıska Türklerinin yaşadığı çeşitli yerleri gezmiştir. Nihayet yaklaşık 10 yıl sonra 2014 yılında Kırgızistan’da yaşayan Ahıskalı işadamlarının sponsorluğunda yeni bir 3. film olan “Gerçek aşk”ın çekimlerine başladılar. Kırgızistan’ın başkenti Bişkek’te 45 günde çekilen film, 2015 Cumartesi günü Bişkek’te gösterime girdi. Manevi ve psikolojik motiflerin hakim olduğu bu film izleyiciler tarafından sevildi ve coşkuyla karşılandı. Bu filmin çekimlerinde Miko tiyatrosu sanatçıları ve yerel insanların yetenekleri de yer aldı. “Gerçek aşk”ın senaryosu ve yönetmenliği Mikail Süleymanov, kameraman Şerzod Şohalilova, yayın tasarımcısı Anastasia Reyima, müzik yönetmeni Halit Mahsudova, ses yönetmeni Enver Fayza, yapımcı Mürefeddin Sakimov, idari yönetmen Malik Süleymanov’a ait. Filmde, Amina Askarova, Ferhat Azizov, Mikail Süleymanov, Yayra İsmailova, Selamet Mahsudova, İlham Usmanov, Melik Süleymanov, Feruza Usmanova, Rüstem Mürsel, Afras Süleymanov ve diğerleri rol aldı.

Büyük ilgi gören Miko’nun üçüncü profesyonel filmi “Gerçek aşk’ın hem Bişkek’teki ilk gala tanıtımı hem de müteakip gösterimleri üst düzeyde gerçekleştirildi ve değerli bir sanat eseri olarak kıymetlendirildi. İlk sunuma Türkiye’nin Kırgızistan Büyükelçisi, Kırgızistan Kültür Bakanlığı yetkilileri, Kırgız halkının tanınmış aydınları ve sanatçıları katıldı. Seyirciler hayranlıkla izledikleri ve derinden etkilendikleri filmi alkışladılar. Büyük ilgi gören film, Bişkek – Taraz, Shu (Kazakistan), Taşkent (Özbekistan), Rostov, Bagayevka (Rusya), AH Dayton (ABD), Kherson, Chaplinka (Ukrayna)’dan sonra diğer ülkelerde de gösterildi.

Son olarak filmin videosu Ocak 2019’da Mikayil Süleymanov tarafından açılan “Ahıska film” adlı YouTube kanalında yayınlanmış ve birçok kullanıcı tarafından beğenilmiştir. İnternete gösterilen yoğun ilgi nedeniyle aynı yıl film Rusçaya çevrildi ve UzbekFilmsHD YouTube kanalında “Gerçek Aşk” adı altında yayınlandı. Film, şimdiden dünyanın çeşitli yerlerinde Türkçe ve Rusça internet’te izlenmekte, olumlu eleştiriler ve yorumlar almaktadır.

Mikail Süleymanov’un birçok Özbek filmi ve dizisinin yazarı olduğunu belirtmek gerekir. “Lale”, “Kısmet”, “Ders”, “Çiğerbendim”, “Aşk ve hüzün”, “Bir öpücüğün bedeli”, “Aşk baharı”, “Mutluluk kuşu” gibi senaryolarından yola çıkan filmler, Özbek seyircisi tarafından büyük ilgiyle karşılanan sevilen eserler. Halen Özbekistan Cumhuriyeti Uluslararası İslam Akademisi’ne bağlı Ziyo Medya Merkezi’nde genel müdür olarak görev yapan Mikayil Süleymanov, devlet kanalı Özbekistan-1 için dini eğitim yayınları hazırlamakta ve bu konuda kısa filmler çekmektedir.

Mikail Süleymanov, başarılı çalışmalarından dolayı Özbekistan Cumhuriyeti’nin Bağımsızlığının 30. yıldönümü vesilesiyle 2021 yılında Cumhurbaşkanı Shavkat Mirziyoyev tarafından ödüllendirildi.

Bugün vatansever entelektüel, yetenekli sanatçı Mikail Süleymanov, sanat hayatının en parlak dönemini yaşıyor ve halkı için daha neler yapması gerektiğini çok güzel anlıyor. Bu zor, girift sanat yolunda, sanatsal yeteneğinden ve Türkçülük sevgisinden, doymak bilmeyen vatan sevgisinden ilham alarak kararlılıkla, kararlılıkla yürür. Mikayil Bey’in kendisinin de dediği gibi yeni yaratıcı planlar yapıyor: “Beyaz perdede Ahiska Türklerinin filmlerinin sayısını artırmak için elimizden geleni yapıyor ve yapmaya da devam edeceğiz. Şu an elimizde 4 güzel proje (film senaryoları) var ve ekonomik giderlerin çözülmesini bekliyoruz. Mesele çözüldüğünde yeni bir filmlerin çekimlerine başlanacak.”.

Ahıska Türklerinin ve Türk dünyasının fedakar sanatçısı, vatansever, yetenekli bir senarist, oyuncu, yönetmen Ahıska Türkleri Sürgün Tiyatrosu’nun kurucusu Mikail Afras oğlu Süleymanov…

… Ayrıca Miko Tiyatrosu’nu sahnede canlı izleme, Mikail bey ve çalışma arkadaşları ile tanışma fırsatım oldu. Yaklaşık 15-16 yıl önce “Miko” Azerbaycan’da turneye çıkmıştı. Daha önce Ahıska Türklerinin yaşadığı bölgelere giden topluluk, son gösterisini Bakü’de yaptı. O konuşmaya Ahıska Türkleri “Vatan” derneğinin o zamanki başkanı İbrahim Burhanov, halk hareketinin liderlerinden merhum Kemal Beridze ve halk hareketinin bir üyesi, şair ve yazar Nurettin Sasiyev ile birlikte gittim… Hiç unutamayacağım çok ilginç ve anlamlı bir buluşmaydı, performanslar, müzikler ve şarkılarla çok eğlendik. Sonunda “Miko” ekibiyle fotoğraf çektirdik, imzalı afişlerini verdiler ve Mikail Bey ve arkadaşlarıyla bol bol sohbet ettik…

… Ahıska Türklerinin özverili aydınlarının sürgün döneminde yaptıkları Miko-Show tiyatrosu, eşsiz bir sanat mabedi, Türkçülüğün manevi bir hazinesidir. Manevi ve fiziki varlığını yurt dışında muhafaza etmiş cömert bir halkın sanat abidesidir. Bu sanat mabedini korumak, bu Türk ışığını parlatmak, “Miko”nun fedakar sanatçılarına sahip çıkmak bizim görevimizdir.

Anavatanlarında Miko teatrosuna yeni başarılar, performanslar ve bizlere ise onlara sahip çıkmağı diliyorum! ..                                             Araş.Yazar:Profesör Doktor. Asıf Hacılı

Çeviri Abdül Hamit Gazigil

Ahıska türklərinin sürgün teatrı: “Miko – Şou”

Osmanlı Türklerinin Sürgün Tiyatrosu: "Miko GösterisiArtıq 77 ildir sürgün həyatı yaşayan beş yüz minədək Ahıska türkü bu gün dünyanın ondan çox ölkəsində yayğın halda məskunlaşıb. Bu şəraitdə xalqın milli varlığını və mənəvi birliyini təmin edən əsas amillər – ana dili, folklor və ədəbiyyat, adət və ənənələrdir. Sürgün dövründə etnik mədəniyyətin ənənəvi növləri qorunub saxlanmış, eyni zamanda yazılı ədəbiyyatın yeni janrları, musiqi, rəsm sənəti inkişaf etmiş, keçən əsrin 30-cu illərində mövcud olmuş teatr sənəti bərpa olunmuş, Ahıska türklərinin ilk kino-filmləri çəkilmişdir.

Sürgün dövründə ənənəvi sənət növlərinin qorunması, yenilərinin yaranması və inkişaf etməsi əslində tarixi qanunauyğunluğun nəticəsi idi. Çünki Ahıska diyarı tarix boyu Qafqazın mühüm mədəniyyət mərkəzlərindən olmuş, Ahıska türkləri regionun hegemon toplumlarından biri olaraq qüdrətli dövlətçilik ənənəsi və zəngin milli mədəniyyət yaratmışlar.

Lakin XIX yüzilin əvvəllərində Qafqazın digər türk-müsəlman əraziləri kimi, Ahıska bölgəsinin də Rusiya imperiyası tərəfindən işğal edilməsi Qafqaz türklüyünə ağır zərbə vurmuşdur. Bu dövrdən yerli türklərə qarşı repressiyalar başlayıb, Ahıska və Qarapapaq türklərinin böyük hissəsi Osmanlıya köçməyə məcbur olub, onların yurdlarına İran və Anadoludan ermənilər gətirilib yerləşdirilib. Milli mədəniyyət, təhsil, sənət süqut edib. Lakin Qafqaz türklüyünün milli ruhu sarsılmayıb, tədricən ana dili, folklor, ədəbiyyat, mədəniyyət, təhsil bərpa olunmağa başlayıb. Hələ 1836-cı ildə Qazan universitetində çıxışında Mirzə Kazım bəy əsas yerli dil kimi türk dili tədrisinin vacib olduğu məntəqələr arasında Qazax, Gəncə, Şuşa, Şamaxı, Quba, Dərbənd, Bakı, İrəvan, Naxçıvan, Lənkəranla yanaşı, Ahıskanın, Tiflisin də adını xüsusi qeyd etmişdiri. Ahıska və Axırkələk qəzalarında 1900-cü illərdə müasir təhsil yaranıb, “üsulu-cədid” məktəblər açılıb. Türk dili yenidən Qafqazın əsas ünsiyyət vasitəsi kimi fəallaşıb.

Qeyd edək ki, Gürcüstanda tarix boyu türk dili əsas ünsiyyət vasitəsi olub: «Keçmişdə geniş ərazidə (o cümlədən Gürcüstanın xeyli hissəsində) ünsiyyət dili funksiyasını yerinə yetirmiş Azərbaycan (türk – A.H.) dilini çox vaxt azərbaycanlılarla qonşu olan gürcü əhali də bilib, azərbaycanlılara isə digər xalqlarla təsərrüfat ünsiyyətində gürcü dilini bilməyə böyük ehtiyac olmayıb»ii.

1920-1930-cu illərində Ahıska yörəsinin mədəni-iqtisadi tərəqqisi sürətlənib, bu obalarda müasir maarif-mədəniyyət ocaqları yaranıb, milli kadrlar yetişib. Ömər Faiq Nemanzadə, Osman Sərvər bəy, Əhməd bəy Pepinov, Məmməd Zəki Dursunzadə, Məhəmməd Əli bəy, Afzal bəy, Məhəmməd Şeyxzadə kimi şəxsiyyətlər bütövlükdə Zaqafqaziya ictimai həyatında böyük rol oynayıblar. Ahıska elinin Azərbaycan, xüsusən Borçalıyla əlaqəsi güclənib. Bura Azərbaycandan çoxlu müəllim, sənətçi və inzibati işçi gəlib. Onların yardımı ilə ana dilində orta məktəblər, texniki məktəblər, müəllim məktəbləri, siyasi kurslar açılıb. Gürcüstanda türkcə çar dönəmində dərc olunan «Tiflis əxbarı» (1842), «Ziya» (1879-1880), «Ziyayi Qafqaziyyə» (1880-1884), «Kəşkül» (1883) jurnalı, «Kəşkül» qəzeti (1884-1891), «Şərqi Rus» (1903-1905), «Molla Nəsrəddin» (1906-1918), müstəqillik dövründə (1918-1921) çıxan «Gələcək», «Al bayraq», «Vətən», «Yeni dünya», sovet dövründə dərc olunan «Kommunist» (1921), «Yeni fikir» (1922-1927), «Yeni kənd» (1927-1938), «İşıqlı yol» (1924), «Dan ulduzu» (1926-1931), «Şərq kolxozçusu» (1931), «Qızıl Şəfəq» (1926-1930), «Yeni qüvvə» (1930-1939), Adıgündə «Adıgün kolxozçusu» (1931), «Qızıl rəncbər» (1933), Ahıskada «Kommunist» (1930), Aspindzada «Bağban» (1933), «Sosializm kəndi» (1940) kimi mətbuat orqanları türk xalqının ictimai, mədəni həyatında mütərəqqi rol oynayır.

Osmanlı Türklerinin Sürgün Tiyatrosu: "Miko GösterisiBu illərdə Ahıskanın türk əhalisinin demoqrafik vəziyyətində də dirçəliş baş verir. Səyyahlar, tədqiqatçılar, hərbçilər buranın türk eli olmasını aydın duyurduiii. Müşahidəçilər Ahıska türklərinin geyiminin də fərqləndiyini və hətta bəzi gürcü kəndlərinin əhalisinin də türk üslubunda geyindiyini bildirirləriv. Mesxet-Cavaxet bölgələrində, eləcə də Acarıstan, Kobulet, Şəvşət, Kaxet, Kartli, İmereti, Quriya, Meqreliya adlandırılan yerlərdə nəinki türk, hətta gürcü, digər xaçpərəst qadınları da uzun müddət çadrada gəziblər. Ümumiyyətlə, başqa etnoqrafik örnəklərdə olduğu kimi, gürcü geyiminin də müəyyən hissəsi turklərdən götürülüb. Kaxet çarları və aznaurlar (gürcü zadəganları) «qızılbaş üslubunda» gödəkçə geyər, çalma bağlarmış. İmeretdə, digər yerlərdə də türk qaftanları, «qızılbaş qiyafəsi» gurcülərin əsas libası imişv. Təbii ki, gürcü xalqının da öz türk qonşularına müəyyən mədəni, dil təsirləri olmuşdur.

Təəssüf ki, mədəniyyətin bütün sahələrini, mətbəxi, musiqini, folkloru, adətləri, mərasimləri və sairəni əhatə edən, türk-gürcü dostluğunu aşkarlayan belə faktlara sonradan göz yumulub. Bu cəhət demoqrafik göstəricilərdə də aşkar nəzərə çarpır. Həm çar idarəçiliyində, həm də sovet dövründə statistik göstəricilərdə türklərin sayı həmişə kəskin azaldılıb. Ancaq əksər göstəricilər birbaşa və ya dolayısı ilə Ahıska, Axırkələk və Borçalı qəzalarında türklərin sayca üstünlük təşkil etdiyini göstərir.

Bunlardan biri zadəganların sayı ilə bağlı statistikadır. 1887-ci ildə Axılkələkdə əhalinin silklər üzrə tərkibi türklərin burada əsilli-köklü yerli xalq olduğunu və dövlətçilik ənənəsinə sahib olduğunu sübut edir: 59.496 nəfərdən dvoryanlar – 5, xan, bəy və ağalar – 253, ruhanilər – 1.053, meşanlar – 21, kəndlilər – 58.147, sahibkar kəndlilər – 116, istefada və ehtiyatda olan aşağı rütbəli məmurlar – 17 nəfər olubvi. Göründüyü kimi, türk zadəganlarının sayı mütləq əksəriyyəti təşkil edir, bu isə onların bu ərazilərdə dövlətçilik ənənəsinin zənginliyinin və demoqrafik sayının da mütləq üstünlüyünü göstərir.

Sürgün ərəfəsində, 1939-cu il siyahıyaalmasında isə türklərə qarşı yeni təxribat tətbiq olunur – türklərin (Azərbaycan və Ahıska türklərinin) artıq adı dəyişdirilir və onlar sənədlərdə azərbaycanlı kimi qeyd edilir. Sürgündən əvvəl türklər arasında təhqiredici təbliğat aparılır, onlara gürcülüyü qəbul etdirmək üçün bir çox cəhdlər edilir. Lakin hətta gürcü mənbələrində də göstərildiyi kimi, əhali belə təhqiramiz təklifləri qəti rədd edir, hamı türk olduğunu qətiyyətlə təsdiqləyirvii

1939-cu il siyahıyaalmasında Ahıskanın əhalisinin yarıdan çoxunu türklərin təşkil etdiyi göstərilir – 55.490-dan 28.480 nəfər. Qeyd edək ki, bu statistik göstəricilər də olduqca ziddiyyətli və qeyri-obyektivdir, məlumatların hamısında Ahıska-Axılkələk və Borçalı türklərinin sayı azaldılır. Bu göstəricilərlə müqayisədə, Gürcüstanın N.Cavaxaşvili adına Tarix, arxeologiya və etnoqrafiya İnstitutunun 1989-cu ildə verdiyi məlumatda rəsmi statistik göstəricilərdən fərqlənən və reallığa daha yaxın rəqəmlər açıqlanır: türklərin (siyahıda «azərbaycanlı» yazılıb) 1939-cu idə Adıgün rayonunda 80%, Boqdanovkada 70%, Aspindzada 66%, Ahıskada 51% təşkil etdiyi bildirilirviii.

Ahıskada keçən əsrin 20-30-cu illərində türk əhalinin sayca üstünlüyünü, bu illərdə türk mədəniyyətinin inkişafını o dövrü yaxşı xatırlayan ağsaqqallar da mənimlə söhbətlərində qeyd edərdilər. Zəki insan, müdrik ağsaqqal, incə yumorlu söz xiridarı Məhəmməd Mamaxov Ahıska elinin tarixi, mədəni həyatı, təsərrüfatı haqqında saatlarla danışardı. 1980-ci illərin axırı – 90-cı illərdə Bakıda Akademik Dram Teatrın yanındakı qonaqpərvər evlərində Məhəmməd əmi, xanımı Fatimə xala və oğlu, istedadlı musiqiçi Faiqlə (Faiq Azqurlru Mamaxov) söhbətlər bizi ayrı bir aləmə salardı. Keçən əsrin əvvəllərində Azqurda dünyaya göz açmış Məhəmməd əmi gəncliyində ictimai işlərdə çalışıb, 20-ci illərin əvvəllərindən komsomol sahəsində işləyib, 1927-1929-da Ahıskada «uyezd komsomolunda» inspektor olub. 1929-cü ildə 24-25 yaşında Bakıya oxumağa gəlib. Xatırlayırdı ki, həmin dövrdə Mövlud Bayraqdarov da Adıgündə komsomol olub. Komsomol həmkarlarından Musayev, Baxşi Muradovu yada salırdı. 1925-27-də həvəskar teatr truppasında da iştirak edib. Söyləyirdi ki, Tiflisdən İbrahim İsfahanlı Adıgünə səhnəni tərtib etməyə gəlmişdi, dekorasiya yaratdı, teatrı qurdu, qardaşım Ömər bu teatrda rejissorluq edərdi. «Məşədi İbad», «Arşın mal alan» səhnələşdirilmişdi. Qurgeldən Ramiz bəy Qaplanov teatrda iştirak edirdi, Rəhim, Bəhri də teatrda idi. Fatimə xalanın atası Loman ağa (məşhur şəxs Ədəmin oğlu – Ədəmov, Ədhəmov) teatrla maraqlanardı, o, xalq hərəkatının başçılarındanmış, sonradan Türkiyəyə gedib. Məhəmməd dədə Azqur yanındakı Aqara kəndində Ömər Faiqin bağını yaxşı xatırlayırdı. Söyləyirdi ki, inkişaf etmiş kənd olan Azqurun ziyalılarından Məhəmməd Zəki (Azqur imamının oğlu) İstanbulda oxumuşdu, müəllimlik edirdi, islam tarixindən dərs deyirdi. Bakıda məqaləsi çap olunmuşdu – insanlar arasında münasibətlərin məhəbbətdən gəlməsini yazırmış, sonradan belə fikirlərinə görə təqib olundu və 30-cu illərdə tutuldu. Məhəmməd dədə xatırlayırdı ki, Abbas Mirzə Azərbaycandan gəlmişdi, türk dili dərsi deyirdiix

Tiflis ədəbi mühitinin, Tiflis və Ahıska türk teatrının görkəmli tədqiqatçısı professor Abbas Hacıyev, 1980-ci illərdə qələmə aldığımız bu canlı xatirələrdəki qısa məlumatı, hələ 1960-cı illərdə Tiflis, Leninqrad, Bakıda aşkarladığı tarixi sənədlər, dövrün mətbuatı, arxiv materialları əsasında ilk dəfə aşkarlayaraq, geniş tədqiq etmiş və göstərmişdir ki, Ahıskada, Borçalıda, Tiflisdə 30-cu illərdə türk mətbuatı, mədəniyyəti, təhsili sürətlə inkişaf edirdi və bu milli dirçəlişin nəticəsi olaraq, 1934-cü ildə azərbaycanlı və ahıskalı sənət adamlarının iştirakı və böyük sənətkar İbrahim İsfahanlının rəhbərliyi ilə Adıgündə “Adıgün Kolxoz-Sovxoz Türk Teatrı” yaradılmış, bu sənət ocağı böyük uğur qazanmışdır. Lakin anti-türk bolşevik rejimi 1937-ci ildə bu teatrı Tiflisə köçürmüş, bu teatra heç bir şərait yaradılmamış və buna görə də bir neçə tamaşadan sonra bağlamışdır. 1944-cü il sürgünü Ahıska türklərinin ümumən milli təhsilinə, mədəniyyət ocaqlarının fəaliyyətinə son qoymuşdur.

Adıgün Türk Teatrının məhdud maddi imkanlarla göstərdiyi fəaliyyətin genişliyi və sənət dəyəriOsmanlı Türklerinin Sürgün Tiyatrosu: "Miko GösterisiAhıska əhalisinin teatra olan marağı, Tiflis Türk Teatrının da Ahıska kəndlərinə qastrollara gəlməsi göstərir ki, bu diyarın sakinlərinin yüksək mədəni səviyyəsi olub və burada teatr təsadüfi yaradılmayıb. Professor Abbas Hacıyev məhz bu kimi amillərə əsaslanaraq, yazır ki, bu obanın mədəni həyatına teatr tamaşaları ayrıca rövnəq vermişdir, xüsusən Tiflis türk teatrının qastrolları. 1920-30-cu illərdə isə Ahıskada çoxlu sayda həvəskar teatr dərnəkləri yaranır, nəhayət, Tiflis Azərbaycan Dram Teatrının köməyi ilə 1934-cü ildə böyük sənətkar İbrahim İsfahanlının başçılıq etdiyi Adıgün Səyyar Kolxoz-Sovxoz Teatrı yaradılır və fəaliyyətə başlayırx. Adıgün teatrında İbrahim İsfahanlıdan başqa, Əsəd Xəlilov, İsmayıl Ələkbərov, Sadıq Məmmədov, Qara Nəzərli, Yusif Ələkbərov, Məmməd Hüseyn Bəxtiyarlı, Məmmədbağır Məmmədov, Nadir Novruzov, Xasay Rüstəmli, İsrafil Qarayev, Nürəddin Rzayev, Rzabala Rzayev, Firidun Məmmədov, Ş.Ərdahanlı, Xədicə Əliyeva, Kübra Cəfərova kimi peşəkar sənətkarlar, yerli ziyalılardan Ömər Mamaxov, Ramiz bəy Qaplanov və başqaları çalışırdı. Adıgün teatrı 1936-cı ildə yerli tamaşalarla yanaşı, Borçalı, Lüksemburq (indiki Bolnisi), Qarayazıya qastrola çıxır. 1936-cı ilin 7-20 oktyabrında Borçalıda tamaşalar verir. Teatrın repertuarına «Hamlet», «Otello», «Qaçaqlar», «Hind qızı», «Almas», «Sevil», «Altun-qala», «Yaşar», «Od gəlini», «Şeyx Sənan», «Hacı Qara», «Namus», «Sona», «Kef içində», «Platon Kreçet», «Volkovlar ailəsi» kimi əsərlər daxil idi. Tək Ahıska-Adıgündə deyil, Gürcüstanın azərbaycanlılar yaşayan rayonlarında böyük şöhrət qazanmış bu teatr gərgin işləyirdi («Yeni kənd» qəzeti, 1937, 21 mart). Teatr ancaq 1935-ci ilin mayına qədər «rayonun 30 böyük kəndində və mühüm nöqtələrində 70-dən ziyadə tamaşa vermiş, bədii çıxışlarda bulunmuşdu» («Qızıl rəncbər» qəzeti, 1935, 28 may). «Yeni kənd», «Qızıl rəncbər», «Adıgün kolxozçusu» qəzetləri Adıgün teatrının tamaşalarını təhlil edir, diqqətlə izləyirdilər. Aspindza və Qarayazıda, habelə Azərbaycanın bəzi rayonlarında uğurlu qastrolları olmuş, yalnız 1937-ci ildə Ahıskada 12 tamaşa göstərilmişdixi. Lakin bolşevik rejimi türk teatrının uğurlarına çox dözmür, 1937-ci ildə Teatr Tiflisə köçürülür və heç bir təminatı olmur və bir neçə tamaşadan sonra bağlanır…

Bir qədər sonra isə Ahıska türklərinin və ümumən Qafqaz türklüyünün taleyində ümummilli tarixi faciə baş verir, yerli türk-müsəlman əhalisi bütünlüklə doğma yurdlarından çıxarılaraq, Orta Asiyaya sürgün edilir, insani və vətəndaş hüquqlarından, milli təhsildən, mətbuatdan, mədəni təsisatlardan, toplum halında yaşamaq hüququndan və son nəticədə “türk” etnik adından məhrum edilir. Lakin sovet rejiminin bu etnosid siyasəti Ahıska türklərinin milli kimlik şüurunu, milli varlığını sarsıda bilmir, ana dili, folklor, adət və ənənələr, doğma yurd sevgisi və vətənə dönüş əzmi qorunub saxlanır. Ahıska türkləri sürgünün ilk illərindən başlayaraq yurda dönüşü ali milli məqsəd kimi qarşıya qoyur və bu yolda milli mücadiləyə başlayır. Bu mübarizə nəticəsində 1956-cı ildə türklərin formal reabilitasiyası elan olunur, ancaq heç bir təzminat və doğma yurda qayıtmaq hüququ verilmir. Təəssüf ki, artıq otuz ildir sovet hökuməti dağılsa da Ahıska türkləri hələ də tarixi vətənlərinə qayıda bilməmişlər.

Onilliklərlə davam edən bu qanunsuz və insanlığa zidd deportasiya dövründə Ahıska türklərinin təbii milli özünüqoruma hissi ilə milli ədəbiyyat, musiqi, mətbuat nümunələri yaranmış, el şairlərinin əsərləri dərc olunmuş, adətlər, mərasimlər, yaşam tərzi, ana dili, dini inanc və türk kimlik şüuru qorunaraq yaşamışdır. Xalqın varlığının, milli mənliyinin qorunmasına xidmət edən mədəni təsisatlardan biri də, iyirmi ildən çoxdur Özbəkistanın paytaxtı Daşkənddə Ahıska türklərinin fədakar ziyalısı Mikayıl Süleymanovun yaratdığı, Adıgün Türk Teatrının ənənələrini ləyaqətlə davam etdirən “Miko – Şou” teatrıdır. 1937-ci ildə bağlanmış Adıgün Türk Teatrından sonra “Miko” teatrı sürgün dövründə Ahıska türklərinin ilk və yeganə professional teatrı hesab oluna bilər.

Vətəndən uzaqda yaradılmış və sönməz Vətən eşqini ifadə edən bu teatrın əsas heyəti cəmi dörd nəfərdən – teatrın qurucusu, rəhbəri, ssenaristi, aktyoru, rejissoru Mikayıl Süleymanov, onun aktyor dayısı İlham Usmanov (Taşkent Devlet Medeniyet İnstitutu, Halk tiyatrosu yönetmenliği bölümünü bitirib), aktyor qardaşı Məlik Süleymanov (Taşkent Devlet Medeniyet institutu, Xoreografi bölümünü bitirib), Ələddin Əlləzovdan (orta ve lise okulları, halk yeteneğidir) ibarətdir. Teatrın müəyyən tamaşalarında və ya şoularında istedadlı müğənnilər Mövlud Nurioğu, Əfraz Süleymanov, Salamat Cövdətqızı, İlyas Gülaydınoğlu da çıxış edirlər.

Teatrın rəhbəri, sənətçi ailəsində böyümüş Mikayıl Süleymanov peşəkar teatr xadimidir. 1990-cı ildə Daşkənd Dövlət Teatr və Rəssamlıq Sənəti Universitetinin aktyorluq və rejissorluq fakültəsini bitirib. Müəyyən çalışmalarından sonra 1998-ci ildə Özbəkistan Ahıska Türkləri dərnəyi nəzdində “Miko – Şou” komediya teatrını təsis edib. Lakin “Miko – Şou” komediya teatrı olsa da mahiyyətcə Vətən dərdini, yurd həsrətini, qəriblik duyğularını səhnəyə gətirir və bu teatrın və onun fədakar sənətçilərinin komik gülüşü əslində “göz yaşları içində gülüş”dür…

Miko” teatrının repertuarını, ssenarini, səhnə quruluşunu, musiqini, geyim və rekvizitləri və digər atributları bir qayda olaraq bu azsaylı truppa özü müəyyənləşdirir. Mikayıl bəy məhz xalqın dərdini ifadə etmək üçün teatra gəldiklərini və bu dərdi səhnədə ifadə etdiklərini bildirir. Bununla bərabər, xalqı sevindirməyin, güldürməyin, coşdurmağın da əsas vəzifələri olduğunu söyləyir.

Miko” teatrının tamaşalarının mövzusu xalqın gerçək həyatından götürülüb və ailə münasibətlərini, əxlaqi-didaktik mövzuları, sosial-ictimai problemləri əks etdirir. Öz fəaliyyətində keçən əsrin əvvəllərində maarifpərvər türk ziyalılarının yaratdığı teatr truppalarının saflığını, həyatiliyini, vətənpərvərliyini, canlı realizmini xatırladan “Miko” teatrı özünün səmimiliyi, milli təəssübkeşliyi və truppanın təbii istedadı ilə iyirmi ildən çoxdur ki tamaşaçıları cəlb edir, böyük maraqla qarşılanır. Teatrın yaradıcılığının özünəməxsusluğu həm də tamaşaların Ahıska ləhcəsində təqdim edilməsi, ahıskalıların xarakterinin etnik-mədəni və psixoloji özəlliklərinin qorunmasıdır.

Osmanlı Türklerinin Sürgün Tiyatrosu: "Miko GösterisiStasionar binası olmayan “Miko” teatrı öz sənətçilərinin fədakar zəhməti sayəsində geni miqyasda fəaliyyət göstərir, rəngarəng teatr tamaşaları hazırlayır, konsertlər keçirir, qastrollara çıxır. Mikayıl bəyin öz çıxışlarında dediyi kimi, Miko komedi teatrı hər qastrol sezonuna yeni programla çıxar, yeni mövzularda və tərtibatda əsərlər təqdim edər. Komediya teatrı olaraq, xalqın ruhuna uyğun sözləri, ironik, komik, satirik ifadələr, kəlmələr xalqın dilinə düşər. Teatrın səhnədə tamaşa və musiqini, fikir və əyləncəni, musiqi və mənalı monoloqları birləşdirməsi nəticəsində teatr xalq tərəfindən canlı şou kimi qəbul edilmiş və teatr “Miko-şou” adlandırılmışdır. Bu şouların geniş maraq doğurduğunu görən, xalqın çox müxtəlif yerlərdə yaşadığını nəzərə alan vətənpərvər truppa səhnələşdərdiyi tamaşaları soydaşların dünyanın hər yerindən seyr edə bilməsi üçün beş video albom hazırlayaraq YouTube kanalında yerləşdirmişdir. Bu videoların özü də “Miko” filmlərinin çəkilməsinə bir vəsilə olmuşdur.

Beləliklə, bu vaxta qədər Qırğızıstan, Rusiya, Türkiyə, Aərbaycan, ABŞ, Ukrayna, Almaniyada qastrollarda olmuş “Miko Komedi teatrosu”nun yaradıcılığı janr etibarilə genişlənmiş və yalnız teatr sahəsi ilə məhdudlaşmamışdır. Öz yaradıcılıqlarında tamaşa, konsert, musiqi, nəğmə, rəqs, qiraət kimi sənət növlərini sintez edən teatrın yaradıcılıq fəaliyyətinin mühüm bir istiqaməti film çəkilişidir. “Miko” teatrının öz məzmunu və bədii dəyəri ilə seçilən, tamaşaçıların marağını doğurmuş filmlərindən “Tatlı puvar” (“Tatlı pınar”), “Borc”, “Gerçək eşq” kimi filmləri xüsusi qeyd edə bilərik.

Miko” kollektivinin gərgin yaradıcılığının məhsulu olan, 1999-cu ildən çəkilişinə başlanmış, 2000-ci ildə tamamlanmış “Tatlı puvar” filmi Ahıska türklərinin tarixində ilk bədii filmləri olması, həm də bədii səviyyəsi və məzmun dərinliyi ilə fərqlənir. Film üzərində işin əsas çətinliyi Ahıska türklərinin peşəkar kino sənətçilərinin, kino üçün xüsusi pavilyonun və heç bir təcrübənin olmaması idi. Ancaq bütün bunları Mikoçuların vətənpərvərliyi, sənətə bağlılığı və fədakarlığı əvəz etdi. Mikonun aktyorlarından əlavə, çəkilişə xalq arasından istedadlar cəlb edildi, hətta film çəkilə-çəkilə onlara aktyorluq dərsi də keçildi. Ziyəddin Hasanovun sponsorluğu ilə, təbii şəraitdə – Alma-Atanın köylərində çəkilən filmin senaryo müəllifi – teatrın rəhbəri Mikayıl Afras oğlu (Süleymanov), yönetmeni – İbrahim Habibulla oğlu (Rasulov), kameramanı – Rinat Mırhad oğlu (Galiyev), makiyajçı – Bahtiyar Temirov, musiqiçi – Halid Mahsudov, ses yönetmeni – Ahror Kurmanov, film direktoru – Abamüslüm Şerefeddin oğlu oldu. Rollara da teatr heyəti və Ahıskalı həvəskar istedadlar çəkildi: Mikayil Süleymanov, İlmira Suleymanova, Yodgora Cafarova, Şamil Binaliyev, Kamal Karayev, Nuriye Azizova, İlham Usmanov, Gülsanam Gamzayeva, Melik Suleymanov, Aladdin Allazov, Kerim Veysalov, Mahmud Suleymanov…

Bu filmə qədər heç bir kinematoqraf təcrübəsi və kino təhsili, özünün binası, xüsusi peşəkar avadanlığı olmayan “Miko” heyətinin bir-neçə nəfərlə tammetrajlı bədii film çəkməsi olduqca risqli bir iddia idi. Lakin bütün bu maddi məsələləri Vətən sevgisi, türklük sevdası və Mikayıl bəyin və sənət yoldaşlarının təbii istedadı və milli qeyrəti əvəz edirdi. Buna görə də filmin çəkilişindən sonra ona olan fenomenal maraq inanılmaz dərəcədə yüksək səviyyədə oldu. “Miko”nun dörd nəfərlik heyətinin və həvəskar istedadların ərsəyə gətirdiyi film, bir çox peş\kar studiyaların həsrətində olduğu tamaşaçı uğuru qazandı. Çəkilişi az bir müddətdə – 1999-cu ilin eylülündə başlayıb, 2000-ci ildə tamamlanan, Ahıska türklərinin tarixi taleyini, mədəniyyətini əks etdirən gərgin süjetli bu film tamaşaçıların inanılmaz marağına səbəb oldu, filmin video kaseti çatmayan Ahıskalı ailəsi qalmadı. Mikoçuların və ümumən Ahıska türklərinin ilk filmi olan “Tatlı puvar” Türkiyədə TRT-1, TRT-2Kanal-7-də yayınlandı. Film özbək dilinə dublyaj olunaraq, özbəkcə “Şirin buloq” adiyla Özbəkistanın dövlət kanallarından “Özbekiston 1”, “Yoşlar”, “Toşkent” kanallarında dəfələrlə göstərildi və özbek seyircisi tərəfindən çok sevildi. Bu böyük ilgi, tamaşaçı heyranlığı və sevgisi, film haqqında rəylər, onun dövlət kanallarında nümayişi sadəcə “Miko”nun, onun yaradıcısı və rəhbəri sayın Mikayıl Süleymanovun uğuru deyildi. Bu həm də və ilk növbədə ilk Ahıska filminin və Ahıska kino sənətinin yaranması demək idi. Bu isə, təbii ki, türklük tarixinə düşəcək və tarixdə qalacaq sənət hadisəsi, sənət qəhrəmanlığı, sənət qələbəsi idi.

Osmanlı Türklerinin Sürgün Tiyatrosu: "Miko GösterisiTatlı puvar”ın bu uğuru göstərdi ki, Mikayıl Afras oğlu Süleymanov öz həyat və sənət yolunu düzgün seçib, öz istedadı, yaradıcılığı, təşkilatçılıq bacarığı ilə xalqına şərəflə xidmət edir, soydaşlarında Vətən eşqini, türklük sevdasını qeyrətlə yaşadır, türk ruhunun ölməzliyini öz əsərləri ilə bütün dünyaya nümayiş elətdirir. Bütün bunları yaxşı anlayan, nə etdiyini duyan və doğru qiymətləndirən, Mikayıl bəy ona böyük uğur gətirmiş ilk filmlə kifayətlənmədi və yeni filmlər üzərində işə başladılar.

Tatlı puvar”dan sonra Mikoçular 2002-ci ildə Ahıskalı Türklerden olan, Özbəkistanda yaçayan iş adamı Yunus Süleymanhaci oğlunun sponsorluğu ilə, yenə həmin məkanda “Borc” filminin çəkilişinə başladılar. Filmin məzmununu övlad borcu, valideynlər olan sevgi, diqqət və qayğı təşkil edir. Senaryosu Mikayil Afras oğluna (Suleymanov), yönetmenliyi İbrohim Habibulla oğluna (Rasulov), kameramanlığı Talat Aman oğluna ( Mansurov), müsiqisi Halid Mahsudova, səs yönətmənliyi Abdukahhar Abdusamad oğluna aid olan, Malik Suleymanovun direktorluğunu yapdığı “Borc” filmində Mikayil Suleymenanov, Rüstem Mürsel oğlu, Şamil Binaliyev, Kamal Karayev, Kamil Şehriyev, Selamet Mahsudova, Yodgora Cafarova, Safiya Serverova, Cesim Reşidov, Nuriye Azizova, Sona Ulfanova, Tamara Şakirova, İlham Usmanov, Melik Suleymanov, Aladdin Allazov, Resül Efres, Afras Suleymanov aktyorluq etmişlər. Mənəvi dəyərləri, didaktik-əxlaqi məsələləri gündəmə gətirən bu film, 2003-cü ildə ekrana çıxarılan bu film də böyük tamaşaçı marağına səbəb oldu, TRT-1, TRT-2 kanallarında bir neçə dəfə nümayiş etdirildi, video kasetləri geniş yayıldı.

Bu filmdən sonra maddi çətinliklərlə bağlı, bir müddət film çəkilişinə fasilə verildi, “Miko – şou” öz konsert proqreamlarına, teatr tamaşalarına davam etdi, Ahıska türklərinin məskunlaşdığı müxtəlif yerlərə qastrol səfərlərinə çıxdı. Nəhayət, təxminən 10 il sonra, 2014-cü ildə Qırğızıstanda yaşayan Ahıskalı iş adamlarının sponsorluğu ilə yeni, 3-cü film olan “Gerçək eşq”in çəkilişinə başladılar. Qırğızıstanın paypaxtı Bişkekdə gerçəkləşən çəkiliş 45 gün müddətində tamamlanmış və 2015-ci ilin şubat ayında Bişkekdə filmin təqdimatı baş tutmuşdur. Mənəvi-psixoloji motivlərin üstünlük təşkil etdiyi bu film də tamaşaçılar tərəfindən sevilərək coşquyla qarşılandı. Bu filmin çəkilişində də Mikoçu sənətkarlar və xalq arasından seçilən istedadlar iştirak etmişlər. “Gerçək aşk”ın senaryosu və yönətmənliyi Mikayıl Süleymanova, kameramanlıq Şerzod Şohalilova, yayım tasarımcılığı Anastasiya Reyimə, musiqi Halid Mahsudova, səs yönətmənliyi Anvar Fayza, yapımcılıq Mürefeddin Sakimov, idari yapımcılıq Malik Suleymanova məxsusdur. Rollara Amina Askarova, Fahrat Azizov, Mikayil Suleymenanov, Yayra İsmailova, Selamet Mahsudova, İlham Usmanov, Melik Suleymanov, Feruza Usmanova, Rüstem Mürsel, Afras Suleymanov və digərləri çəkilib.

Osmanlı Türklerinin Sürgün Tiyatrosu: "Miko GösterisiMikoçuların üçüncü professional filmi olan “Gerçək aşk”ın Bişkekdəki ilk qala təqdimatı da, sonrakı nümayişlər də yüksək səviyyədə keçmiş və film böyük maraqla qarşılanarq, dəyərli sənət əsəri kimi qiymətləndirilmişdir. İlk təqdimatda Türkiyənin Qırğızıstandakı böyükelçisi, Qırğızıstan Kültür Bakanlığının məsul nümayəndələri, qırğız xalqının tanınmış ziyalıları, sənət adamları iştirak etmişdir. Tamaşaçılar heyranlıqla seyr etdikləri və dərindən təsirləndikləri filmi ayaqda alqışlamışlar. Xalqın böyük marağına səbəb olan film Bişkekdən sonra başqa dövlətlərdə – Taraz, Şu (Qazaxstan), Daşkənd ( Özbəkistan), Rostov, Bagayevka (Rusiya), AH Deyton (ABD), Herson, Çaplinka (Ukraina) şəhərlərində təqdim edilmişdir.

Nəhayət, filmin videosu Mikayıl Süleymanovun 2019-cu ilin yanvarında açdığı “Ahıska film” YouTube kanalında yerləşdirilmiş və çox sayda istifadəçi tərəfindən izlənilərək bəyənilir. Film internet məkanında böyük maraq doğurduğuna görə, elə həmin il rus dilinə tərcümə edilərək “Настоящая любовь» adı ilə UzbekFilmsHD YouTube kanalından yayına verilir. Artıq film türkdilli və rusdilli internet məkanında dünyanın müxtəlif yerlərində seyr edilərək, müsbət rəylər və şərhlər almaqdadır.

Onu da qeyd edək ki, Mikayil Suleymanov özbəkcə çəkilmiş bir çox film və dizilərin də senryoların müəllifidir. Onun tərəfindən yazılmış senaryolar əsasında çəkilmiş Lale”, “Kисмeт”, “Ders”, Ciğerbendim”, “Aşk ve keder”, “Bir öpücüğün bedeli”, Aşk baharı”, Mutluluk kuşu” kimi filmlər Özbəkistan tamaşaçılarının böyük ilgiylə qarşıladığı sevimli sənət əsərləridir. Hazərda Mikayıl Süleymanov Özbəkistan Cümhuriyyəti Uluslararası İslam Akademisi nəzdindəki “Ziyo” media mərkəzində genel yönətmənlik görəvinde çalışarak Özbəkistan-1 dövlət kanalına dini maarifi yayınlar hazırlamakla birlikdə, bu mövzuda qısa filmlər də çəkməkdədir.

Mikayil Süleymanov başarılı fəaliyətinə görə 2021-ci ildə Özbəkistan Cümhuriyeti Bağımsızlığının 30 illik bayramında Cümhurbaşkanı Şavkat Mirziyoyev tarafından ödüllendirilmiştir.

Vətənpərvər ziyalı, istedadlı sənət adamı Mikayıl Süleymanov bu gün yaradıcılığının çiçəklənən dövrünü yaşayır və doğma xalqı üçün nə etdiyini, nə üçün etdiyini gözəl anlayır. Bu çətin, mürəkkəb sənət yolu ilə əzmlə, qətiyyətlə, öz sənətkar istedadından və türklük sevdasından, sönməz vətən aşkından ilhamlanaraq inamla addımlayır. Mikayıl bəyin özünün dediyi kimi, yeni yaradıcılıq planları qurur: “Ahıskalı Türklerin beyaz perdesinde filmlerimizin dahada çoğalması için elimizden geleni yapdık ve yapmayada devam edicez. Şu an elimizde 4 tane güzel projeler (film senaryoları) mevcüd olup maddiyetinin hel olmasını beklemekdedir. Mesele hel olunca sıradakı yeni filmin çekimlerine hazırlıklar başlatılacakdır” – deyir Ahıska türklərinin, dünya türklüyünün fədakar sənətçisi, yurd sevdalısı, vətən aşiqi, istedadlı senaryo yazarı, oyuncu və yönətmən, Ahıska türklərinin sürgün teatrosunun yaradıcısı Mikayil Əfras oğlu Suleymanov…

…“Miko” teatrını səhnədə canlı seyr etmək, Mikayıl Bəy və onun həmkarları ilə görüşmək mutluluğu mənə də qismət olmuşdur. Təxminən 15-16 il əvvəl “Miko” Azərbaycanda qastrolda olmuşdu. Öncə Ahıska türklərinin kompakt yaşadığı bölgələrə gedən truppa son çıxışını Bakıda etmişdi. Həmin çıxışa mən Ahıska tükləri “Vətən” cəmiyyətinin o dövrdəki sədri İbrahim Burxanov, xalq hərəkatının liderlərindən rəhmətlik Kamal Beridze və xalq hərəkatının iştirakçısı, şair və yazar Nurəddin Sasıyevlə ilə birlikdə getmişdim. Çox maraqlı və məzmunlu, heç vaxt unutmayacağım görüş oldu, tamaşalardan, musiqidən, nəğmələrdən zövq aldıq. Sonda “Miko” kollektivi ilə şəkil çəkdirdik, imzalı afişalarını mənə bağışladılar və Mikayıl Bəylə, həmkarları ilə xeyli söhbət etdik…

…Ahıska Türklüyünün fədakar ziyalılarının sürgün dövründə yaratdığı “Miko – Şou” teatrı unikal sənət məbədidir, türklüyün mənəvi sərvətidir. Qürbətdə öz mənəvi və fiziki varlığını qorumuş comərd bir xalqa sənət abidəsidir. Bu sənət məbədini qorumaq, bu türklük işığını şölələndirmək, “Miko”nun cəfakeş sənətçilərinə qayğı göstərmək bizlərin vəfa borcudur. Fədakar Mikoçulara yeni uğurlar, doğma yurdda tamaşalar, bizlərə isə borca sədaqət arzulayıram!..

i М.Казем-бек. Избранные сочинения. Б., 1985, с. 346.

ii Н.С.Волкова. Этнические процессы в Грузинской ССР // Этнические и культурно-бытовые процессы на Кавказе. Москва, 1978, с.17

iii А.Френкель. Очерки Чурук-су и Батума. Тифлис, 1887; В.М.Лисовский. Чорохский край. Военно-статистический очерк. Тифлис, 1887; Н.Я.Марр. Из грузинских наблюдений и впечатлений. СПб., 1905; П.Уварова. Кавказ. Абхазия, Аджария, Шавшетия, Посховский участок. Путевые заметки. М., 1891; Г.Вешапели. Турецкая Грузия, Лазистан, Трапезунд и Чорохский край. М., 1916

iv А.Д.Андроников. Описание 30-г., Уравельского, полицейского участка Ахалцихского уезда Тифлисской губернии // ЗКОРГО, Тифлис, 1894; к. XVI, s. 90-91; С.Макалатия. Месхет-Джавахети. Тбилиси, 1938, с. 89-91

v Н.Г.Волкова. Статейные списки русских посольств XVI–XVII вв. как этнографический источник // Кавказский этнографический сборник, VI, M., 1976, с. 279-281

vi Брокгауз-Эфрон. Энциклопедия. СПб., 1890, т. II, С. 526

vii К уточнению важного исторического факта // Газета ЦК КП Грузии «Народное образование», 30 июля 1989 г.; Ш.Бадридзе. «Турки-месхетинцы»: как возникла проблема? // Газета «Вечерний Тбилиси», 25 июля 1989 г.

viii К уточнению важного исторического факта // Газета ЦК КП Грузии «Народное образование», Тбилиси, 30 июля 1989 г., c.10-11

ix Asif Hacılı. Ahıska türkləri: Vətən bilgisi. İstanbul, ATRA, 2009, s.102

x Abbas Hacıyev. Tiflis Azərbaycan teatrı. B., 1984, s. 138-141.

xi Abbas Hacıyev. Tiflis Azərbaycan teatrı. B., 1984, s.141

                                                                                                                                                          

Yazar:Prof. Dr. Asif Hacılı

Share this content:

Genel Araştırmalar