Şark Meselesi Gündeminde Gazi Ahmet Muhtar Paşa’dan K. Karabekir Paşaya Erzurum

Şark Meselesi Gündeminde Gazi Ahmet Muhtar Paşa’dan K. Karabekir Paşaya Erzurum

Şark Meselesi Gündeminde Gazi Ahmet Muhtar Paşa’dan K. Karabekir Paşaya Erzurum

Tarih ilmine yardımcı ilimlerinden ikiside – jeostrateji ve Jeopolitik alanlarıdır. Özellikle bir yerin veya bölgenin kendi tarihi gelişimini yönlendirmede adı geçen bilgi dallarının özel bir önemi vardır. Bu hususiyetlerin Erzurum İçin varid olduğu herkes tarafından bilinen bir gerçektir. Çoğu zaman Erzurum İçin-Anadolu’nun giriş kapısı – üç havzaya (Hint Okyanusu, Karadeniz, Hazar Denizi) sularını gönderen ve bu suların taksim edildiği Yayla Tarihi Ticaret Yollarının Kesiştiği Tarihi Güzergâh gibi tabirler kullanılır. Bunun yanında MÖ. Üç Binlerden İtibaren başlayan -kültürlerin karışım noktası olduğu fonksiyonu da artık Zikredilmektedir. Kısacası Erzurum’un bu konumu onu tarih boyunca büyük askeri mücadelelerin alanı haline getirirken bir yandan da kültürel ve ticari önemini de ortaya koyuyordu. Nitekim Habib Sevük “Yurttan Yazılar” adlı eserinde vakayı şu çarpıcı ifadelerle ortaya koymaktadır. On ikinci ve on üçüncü asırlardayız. Garbın şimdiki büyük mamullerinden Berlin henüz doğmamış. Bir isim, Paris taslak bir beldecik ve Londra sisler içinde meçhul bir efsanedir. Hâlbuki Erzurum, hem ticaret, hem askerlik yollarının düğümlendiği yerdir. Hulaga’nun Bağdat’ı yakıp yıkışından sonra oranın ticareti de buraya geçince şehir şimdiki kiremitlik tabyalarına kadar büyüyüvermişti. Aslında Erzurum’un son dönemlerdeki tarihi gelişimi Avrupa devletlerinin 19.Yy sık sık kullandıkları – Şark Meselesi – ile paralellik arzeder. Bilindiği üzere Osmanlı satvetinin Avrupa semalarında yankılanışı olan II. Viyana Kuşatması ve yenilgisinden sonra başlayan geri çekilmemiz aslında – Şark Meselesini doğurmuştur. Nitekim 18. asırdan itibaren zamanın Avrupa Devletleri, Osmanlı Devletini istila etmeye, iktisaden kullanmaya ve Hristiyan Tebayı ayaklandırma faaliyeti içine girmişlerdir. Osmanlı İmparatorluğu’nun ortadan kaldırılması maksadıyla Ortadoğu bölgeleri için yürütülen bu faaliyetler kısaca Şark Meselesi – Avrupa için Selçuklu Türklerinin Anadolu’da hakim olmasıyla başlamıştı. Ancak asıl şark meselesi özellikle Türk toprakları üzerinde batılı güçlerin sahip olduğu ihtirasların sonucunda ortaya çıkmıştır. Şurasını da belirtmek gerekir ki fikir ve bilim alanlarında dünyayı etkileyen ve halen bu etkisi devam eden batının bu göz kamaştırıcı başarılarının arkasında (Tıpkı aynanın arka yüzü gibi) sömürgecilik ve emperyalizm fikriyatının bulunduğunu batılı fikir adamları bile inkâr etmemektedirler. Coğrafi itibariyle Avrupa dışı ve şarklı sayılan ancak Deli (Büyük) Petro zamanından beri Avrupalılaşmaya başlayan Rusya İmparatorluğu 19.Yy başlarından itibaren Şark meselesinin bir numaralı savunucusu ve yürütücüsü olmuştur. 1711 ‘den itibaren 19.Yy kadar Osmanlı Devletiyle dört ayrı savaşa giren ve devamlı olarak genişleme politikası izleyen bu devletin Kafkasları ele geçirerek Kuzeydoğu Anadolu’ya tasallutu olayı 1828-1829 Osmanlı Rus Savaşında mümkün oldu. Osmanlı kaynaklarında Deli / Akbıyık lakaplarıyla anılan Çar I. Petron’un vasiyeti gereğince 1780’de Gürcistan ve Kafkasların merkezi kısmına inen Ruslar 1813 Gülistan, 1828 Türkmençay Antlaşmaları ile Aras Nehrinin güneyine inme fırsatı buluyorlardı. Yunan isyanı bahane edilerek çıkarılan 1828 1829 savaşında General ivan Fyodoroviç Paskiyeviç komutasında Ahıska, Ahilkelek ve karsı ele geçirerek ilk defa Soğanlı dağlarını aşan Ruslar 25 Haziran 1829’da Erzurum’u savaşsız olarak ilk işgale uğratıyorlardı. Bu işgalin canlı şahidi olayları Erzurum Seyahatnamesi adlı eseriyle müşahadelerini günümüze ulaştıran Rus yazarı Aleksandır Puşkin’dir. Bu sırada Ahıskalı-Matiki- Mahlaslı şair Ahmed Dursun Efendi bu kara günlere dair mersiyesinin bir kıtasında savaşın getirdikleri şöyle vasf ediyor.

Ehl-i Erzurum binası ol zaman oldu harap Askerin bir danesin koymazdı ol sahip azap Boynu buruk, Dide Giryan hendek içre ber türab Bu nizam üzre iken birden komazlar Cenge tab

Böylece ilk Rus istilası ile Erzurum nüfusça kayba uğradı ve eski canlılığını kaybetti. General Paskiyeviç harp ganimeti olarak birçok değerli eşyayı Rusya’ya taşıttı. Tepsi Minareyi süsleyen tarihi saat yerinden sökülerek Tiflis’e gönderildi. Bazı kitabeler, mermer işlemeler,yazmalar da aynı akıbete uğradı. Erzurum çeyrek asır Rus baskısından uzak kaldı. Ancak Kırım savaşı sırasında 1855’te Kars’ın düşmesi üzerine aynı tehlike ile karşılaştı. Paris Barış antlaşmasının yürürlüğe girmesi Erzurum’u işgalden kurtardı. Bu savaş sırasında Osmanlı kuvvetlerinin Gümrü’yü ele geçirmemesi ve iyi yönetilememesi Rusların üstünlüğünü sağladı. 1855’deki Kars Zaferi ve müdafasına rağmen Hasankeyf’i alıp Deveboynuna doğru ilerleyen Ruslar’ın Kırım’daki yenilgileri Erzurum’u kurtarmıştı.

Ancak savaş sırasında tahkimatının çok zayıf olduğu anlaşılmıştı. Bu kritik devrede Osmanlı Hükümeti Erzurum’da sık sık Vali ve serasker değişikliği yaptı. Bu valilerden Mustafa Zarif Paşa (1852 1854) ve Fosfor Mustafa Paşa oldukça önemli icraatlar yapmışlardır. Son savaşlarda Erzurum ve Kars Rus saldırısı karşısında tahkimatsız ve savunmasız olduğu gün gibi aşikardı. Bu yüzden Osmanlılar Anadolu’nun kilidi Erzurum’da Rus istilalarına engel olmak için 1867 1874 Yılları arasında Fosfor Mustafa Paşa’nın idare ettiği istihkam ve tabya inşa ettirdiler. Böylece Erzurum şehrini koruyan önemli tabyalar genelde doğuda ve geçitlere hakim noktalara inşa edildi. Bunlar Ahali/Toprak, Aziziye, Mecidiye, Sütnişan/Hamidiye, Sivişli, Çoban Dede, Dolangez, Toy, Ağzaçık, Toparlak, Uzun Ahmet, Tayta, Şihap Paşa ve Karagöbek tabyalarıdır. Daha önceki işgal ve savaşların feci günlerini gören Erzurum haklida bazı tabya ve istihkamların inşasında gönüllü olarak çalışmışlardır.

Ancak Osmanlı İmparatorluğunu bölmeye ve parçalamaya çalışan dış güçlerin marifetiyle Balkanlarda başlayan karışıklıklar, Osmanlıları, halkımızın 93 harbi olarak adlandırdığı 1877-1878 Osmanlı Rus harbinin karanlıklarına doğru hızla sürüklenmekteydi. Osmanlı Devletinin Tersane konferansında Londra Protokolünü reddetmesi üzerine 23 Nisan 1877’de Rus Hükümeti ilişkilerini kestiğini bildiriyor. Ve Ruslar İstanbul’daki elçilik görevlileri ile Erzurum konsoloslarını geri çekiyorlardı. Harp haberini Yıldız Sarayında öğrenen Sultan II. Abdülhamit, umum şark cephesi komutanlığına daha önce Balkanlarda değerli hizmetleri görülen Ahmet Muhtar Paşayı Ve Erzurum valiliğine de Hatunoğlu Kurd İsmail Paşayı tayin Etmişti. Ahmet Muhtar Paşa 11 Nisan 1877’de Erzurum’a gelmiş ve dört gün sonra Kars’ta bulunan Osmanlı cephesine hareket etmiştir. Diğer taraftan bu savaşta Rusların Heimann, Ter-Husakof ve Loris Melikof gibi generalleri Çar Aleksandır’ın kardeşi Mikha,l Mihçiloviç komutasında Kafkas ordusu erkan-1 harbini teşkil ediyorlardı. Generallerden Melikof ve Ter-husakoff Ermeni asıllıydı. Ruslar 24 Nisan 1877’de sınırı aşarak Doğu Beyazıt’ı ele geçirip ilk hareketlerine başlıyorlardı. Ahmet Muhtar Paşa ise Erzurum -Kars yaylasının önemli olan Zivin savaşsını kazandı. Bu seferden sonra Kars ve Beyazıt bölgesinde üstünlük artık Türklerindi. Yahniler ve Gedikler (Kızıltepe)’de Osmanlı – Rus savaşları bütün şiddeti ile devam etti. Ancak İkinci yahniler ve 14 14 Ekim 1877 Alacadağ Muharebesini takiben, Osmanlı kuvvetleri Erzurum’a çekilmek mecburiyetinde kaldı.

4 Kasım 1877’de cereyan eden Deve Boynu muharebesi sırasında Gazi Ahmet Muhtar Paşa karargahını Erzurum’a taşıyarak Erzurum’un savunulması hazırlıklarını deruhde etti. Şehrin savunulması için Top Dağı istihkamlarını (Mecidiye,Aziziye)özel bir önem arz diyordu .Ruslar 5 Kasım 1877’de şehrin güneyindeki yerleri ele geçirdiler Bu sırada şehrin doğusundaki Vank Papazları ile Müdürge ve Tasmasar köyleri Ermenileri Sivişli (Nenehatun) köyüne giderek, Rus karargahında komutanla görüşüp her türlü yardıma hazır olduklarını belirtiyorlardı.Bu ilişkiler sonucunda yerli hain Ermeni kılavuzların rehberliği altında karanlıkta ilerleyen Ruslar 9 Kasım 1877’de Aziziye Tabyasına ulaştılar. Aynı gece Çoban Dededen geldiğini söyleyen ve Türkçe’yi iyi konuşan Ermeniler kendilerine Osmanlı askeri süsü vererek tabyanın Ruslarca işgalini hazırladılar. istihkamlarının Ruslar tarafından ele geçirilmesi şehirde büyük bir hareketliliğe sebep oldu. Bunun sonucunda tarihte emsali nadir görülen “Aziziye Destanı”ve “Kahramanlığı” meydana geldi .Ruslar bu kahramanlık sonucunda Deveboynuna atılmıştı. Bu mücadele sırasında askerden 398, halktan 130 şehit verilmişti. Rusların zayiatı ise iki bin den fazlaydı. Aziziye Kahramanlığına rağmen, 93 savaşının kaderi artık belliydi.Rumeli cephesinde Plevne’nin şanlı bir mücadeleden sonra düşmesi Rusların Edirne’ye kadar ilerlemesini doğurdu. Tabiatıyla askeri ve sivil tarihçiler 1877-1878 savaşının idare ve sevki haklarında çeşitli şeyler yazmışlardır. Bunlardan biri de Doğu Cephesi muharebelerinde Ahmet Muhtar Paşanın hususi katipliğinde bulunan <<Başımıza Gelenleri>> adlı kaynağın müellifi Erzurumlu Mehmet Arif Bey’dir.

1877-78 Savaşının sonucunda imzalanan Ayastefenos (3Mart 1878) antlaşması Kars,Ardahan; Eleşkind ve Bayezid’i Ruslara veriyordu. İngiltere, Fransa ve Almanya şartları ağır olan bu antlaşmaya karşı çıkarak 13 Temmuz 1878’de Berlin Antlaşmasını yürürlüğe koydular. Kars,Ardahan, Batum Ruslara veriliyor. Ayrıca antlaşma gereğince Osmanlı Devleti Doğu Anadolu’da Ermeni azınlığa lehinde islahat yapmayı vaat ediyordu.

Genç sultan II. Abdülhamit saltanatı boyunca bir daha Rus savaşı yaşamamak için devletlerarası siyasette büyük hamleler yaparken asıl zorluğu Ermeni Meselesinde yaşadı. “Şarkı Anadolu’yu muhtariyete götürecek islahatı kabul etmektense ölmeyi tercih ederim” diyerek konu hakkındaki hassasiyetini ortaya koyan II. Abdülhamit, bu konuda sadece Rusya’yla değil ABD, İngiltere ve Fransa ile uğraşmak zorundaydı. Zira özellikle 1880’leden sonra bu devletlerin bu bölgedeki konsolosları birer havari kimliğinde gelen misyonerler Erzurum Ermenilerini maddi manevi olarak destekleyerek, 1890’lardan sonra ortaya çıkan “Ermeni patırtılarına “önayak oldular. Rus ajanların ve misyonerlerin kışkırtmaları daha sonraki yıllarda bu ayrılığı iyice körükleyerek “Taşnak” ve Hınçak” komitelerinin meydana gelmesine, kısaca Ermeni terörüne giden yolu açıyordu.ll. Abdülhamit devrinde II. Osmanlı meclis-i mebusanına Erzurum valisi olarak giren Karakin Pastırmacıyan, Vartakes ve Mededyan gibi Ermeniler aynı zamanda birer komiteci idiler. 1882’de Erzurum’da kurulan ” Ermeni silahlılar cemiyeti gibi teşkilatlanmalar 1890 olaylarına yol açıyor ve artan Ermeni faaliyetleri 1980 olaylarına yol açıyor ve artan Ermeni Faaliyetleri 1908 ve 1909’dan sonra şiddet dozunu artırıyordu.

Olaylar I. Dünya savaşına doğru hızlı adımlarla ilerlemeye başlıyordu. I. Dünya savaşında Erzurum İstilacı Rus çarlık ordusunun ilk hedefini teşkil ediyordu. Osmanlı Devletine Savaş ilan eden Ruslar 1 Kasım 1914’den itibaren hududu geçerek Pasin ve Eleşgird’e doğru ilerlemeye başladılar. Osmanlı ordusu Rusları Köprüköy mevkiinde karşılayarak, Köprüköy (6 kasım 1914) ve Azabköy savaşlarını kazanarak sınırın ötesine attılar. Osmanlı harbiye nazırı ve başkomutanı Enver Paşa ise Kafkaslardan yapılacak bir taarruzun buradaki Müslüman halkın ayaklanması ile muvaffak olup Rusların Doğu Cephesini çökerteceği düşüncesindeydi. Bu amaçla III. Ordu komutanı Hasan İzzet Paşayı azledip kumandayı bizzat ele aldı. 21 Aralıkta başlayan taarruz esnasında Ruslar II. Kolordumuzu geri atmış, 9. kolorduyu esir almıştı. 26 aralıkta Türk ordusu Sarıkamış’ı işgal etmesine rağmen Ruslar karşı taarruzla geri almışlardı. Osmanlı ordusunun artan zayiatı büyük ölçüde soğuk mevsim şartları, açlık ve tifüsten dolayıydı. Bu hareketler sırasında 150 bin kişilik Osmanlı III. Ordusunu doksan bine yaklaşan mevcudunu kaybetmişti. Bu hesapsız ve başarısız taarruz kuzeydoğu cephesinin savaş gücünü temelinden sarsmaktan başka bir işe yaramadı. Bu kayıp en çok Erzurum’u etkiledi. Rus ordusu General Yudeniç komutasında Erzurum’a doğru ilerleme imkanı buldu. Erzurum halkı üçüncü büyük göçe (seferberlik) mecbur kaldı. Kış şartlarının şiddetine rağmen binlerce Erzurumlu Erzincan üzerinden Kayseri, Adana, Sivas ve Tokat gibi iç bölgelere göçmek zorunda kaldılar. Nitekim ” göç güç oldu. Göçler yola düzüldü.” Halk ezgisi bilindiği üzere bu günleri yad ettirmektedir. Ruslar Erzurum’u her taraftan muhasara altına almayı planlamıştı. Bu gayeyle Dumlu Dağı, Kargapazarı, çobandede (Toy) cephelerinden ilerleyen Rus birlikleri Palandöken tarafından gelen kolla birleşerek Erzurum’u işgal ettiler. (16 Şubat 1916) Rus işgalci komutanı Yudeniç ‘i şehrin ileri gelenleri bir tepsi içinde barış ve adaletin sembolü olan Kuran-ı Kerim tuz ve ekmek takdim ederek karşılamalarına ve Rusların ahaliye hiçbir zarar verilmeyeceği yolundaki sözlerine rağmen; Ruslar, Ermenilerin de teşviki ile yağmalara zorla tevkif ve tutuklamalara başladılar. Bunun sonucu olarak 1915 tehcirinde rol oynamakla suçlanan İttihatçılar ve şehrin ileri gelen lider pozisyonundaki bazı kişiler kale surunda asılarak cezalandırıldı. Amaç halkta korku ve dehşet meydana getirmekti. Şehirdeki bu ortamdan Ermeni çeteleri azami derecede istifadeye kalkmışlardır. Ruslar Ermeni komitacıların dehşet ve terör faaliyetlerine pek fazla müdahale etmiyor ve sadece seyirci kalıyorlardı. Kısacası Erzurum’un acı günleri başlamıştı.

Bu acı günleri kaleme alan ve günümüze aktaran birçok hatırat arasında Erzurum Rus II. Topçu Alayı Komutanı olan Tverdo Khlebof hatıralarında; Ermenilerin Türk halkına reva gördükleri mezalimi uzun örneklerle anlattıktan sonra son söz olarak şunları söylüyor; “Yukarıdaki olaylar Ermeni milletinin ve düşünce adamlarının ideallerini pek aşikar bir şekilde gösteriyor. Hiç kimse olan vukuatı olmamış bir hale koyamaz Ermeniler rüzgar ektiler fakat rüzgar ekenin fırtına biçeceğini unuttular.” (Nitekim bu konuda detaylı bilgi Yrd. Doç. Dr. Betül Aslan Erzurum’da Ermeni olayları (1918-1920) hatıralar belgeler-kazılar adıyla 2004 yılında Atatürk Üniversitesince yayınlanan araştırmada mevcuttur.) Diğer devletler açısından olduğu kadar Almanya açısından da Doğu Anadolu önem arz ediyordu. Stratejik bakımdan yukarı Mezopotamya hakimiyetine giden yolda Almanlarda diğer devletler gibi bölgedeki gelişmeleri yakinen takip ediyorlardı. Durum bu şekildeyken Rus hakimiyeti altında çalışan Ermeni çeteleri 1916 1918 ‘de çok kan döktüler 1917’de Erzincan mütarekesi imzalandı. Memleketlerinde ihtilal çıkan Rus askerleri ülkelerine dönerken. Onlardan kalan modern silahları ele geçiren Ermeniler iki ay içinde Fırat ve Aras boylarını kan ve dehşet gölüne çevirdiler. Günümüzde az bir kısmı ortaya çıkan katliamlar ve toplu soykırımlar icra edildi. Nihayetinde XX:. Kolordu komutanı Kazım Karabekir Paşa tarafından kurtarıldığında Erzurum tanınmaz hale gelmiş bir şehirdi. Ancak merkezi Erzurum olacak Ermenistan hayalide artık 12 mart 1918’de tamamen sona eriyordu.gerçekten gazi Ahmet Paşa’dan k. Karabekir’e uzanan dönemde Erzurum çok acılar ve istiraplar yaşamış. 23 temmuz 1919’da ise M. Kemal Paşa önderliğindeki milli şahlanışın ilk merkezi olmuştu. O günleri yaşayan bütün gazi ve şehitlerimize rahmet ve minnet.

Prof. Dr. Selçuk GÜNAY KAYNAKCA 1. Prof. Dr. Enver Korukçu: Selçuklular’dan Cumhuriyete Erzurum 2. Prof. Dr. Enver Korukçu: Şehri Mubarek Erzurum 3. Prof. Dr. Selçuk Günay: Ingiliz seyyahlarının gözüyle Erzurum (Fen – Edeb. Fakültesi Araş. Derneği) 4. Prof. Dr. M.H Yinanç: Erzurum Islam Ansiklopedisi Prof. Dr. Cevdet Küçük: Erzurum Diyanet İslam Ansiklopedisi 8

Share this content:

Erzurum Araştırmaları