Seni Unutmadık İbrahim Erkal

Seni Unutmadık İbrahim Erkal

Seni Unutmadık İbrahim Erkal,

Narman’da 1984’ün haziranıydı. Ortaokul bitmiş liseye aday öğrenci olmuştum.

Bıyıklarımız terlemiş sesimiz horozlanmıştı. Etrafta begonyalar, papatyalar rayihalarını saçmış, Allah’ın sanatı doğa yeşil giysisine kavuşmuştu. Güneş olanca güzelliğiyle raks ediyordu. Öğlen ezanı okunmuş ehli salik namaz için camilere akın etmişlerdi. Şehri ikiye bölen cadde sağlı sollu kahvehanelerin ve işyerlerinin yoğunluğuyla kalaba bir görüntü oluşturuyordu. Sabah 08.00 de Erzurum’a giden belediye otobüsü 14.00 itibariyle geri gelmiş: yolcularını ve emanetlerini sahiplerine ulaştırmıştı. Bagajı boşaltıp yolcuları uğurlayan muavin, elinde bir kaset sağa sola baktıktan sonra tiz sesiyle : “Duyduk, duymadık demeyin İbrahim’in kaseti çıktı.” Diye tekrar ede ede bağırıyordu.

Yanına vardığımızda muavinin terlemiş yüzüyle burun buruna geldik. Kaseti elinde sıkı sıkıya tutup yukarı kaldırdı ve sevinçle bağırmaya başladı “ Bizim İbrahim, bizim İbrahim! “ diyordu. Elindeki kasetin ön yüzünde: Bol dökümlü mavi gömleği ve gülen yüzüyle İbrahim Güzelses bize gülüyordu.

Evet! Unkapanı yeni bir ses daha piyasaya sürmüştü. O ses bizden taa içimizdendi. Öyle ki daha altı ay öncesiydi. 18 Mart Narman’ın kurtuluş gecesi programında koroda kardeşleri Erdal, Abdullah ben ve diğer on kişiyle halk türküleri söylemiş harika bir kurtuluş gecesi düzenlemiştik. Programın şefi oydu ve elektrosaz çalıyordu. Adaşı İbrahim (Demir) klavye ve akordeonla, Bedir (Altınok) kaşıkla, Kadir (Altınok) darbukayla ona eşlik ediyorlardı.

Lise son sınıf öğrencisi İbrahim vakur gezişi, usta saz çalışıyla gönülleri fethediyordu. Hele yanık sesi ve kendine ait besteleriyle parmak ısırtıyordu. Çevre il ve ilçelerden davetler geliyor, programlar ardı ardına ses getiriyordu. Babası Bekir amca’ da iyi bir klarnet ustasıydı. Hatta lakabı “Gıranatacı Bekir” idi. Düğünlerde klarnet çalar çoluğunun çocuğunun rızkını kazanırdı.

Aynı zamanda gönüllü olarak Camii Sağır Camii’nin müezzinliğini yapıyor vakitlerde ise çok güzel ezan okuyordu.

Kabına sığmayan İbrahim demek ki keşfedilmişti. Çocuk aklımla gıpta etmiş hatta içten içe kıskanmıştım. Keşke ben de onun gibi ünlü olabilseydim. Sahneler, maun ışıklar…

Muavinin elinden kaseti alan Erdal abi (Karahan) koşarak; Foto Erol’un dükkânına ulaştı. Foto Erol aynı zamanda kaset satışı ve dolumu da yapıyordu. Peşinde benimle beraber bir sürü çocuk vardı. Heyecanla Foto Erol’a durumu izah etti. Erol abi kaseti, kasetçalara taktı ve sesi dışarı Verdi. İlk çalınan “ Sarhoş Baki” isimli eserdi. İbrahim’in sesini duyan Foto Erol’un dükkânın önünde öbek öbek yığıldı. Kasetin A ve B yüzünde: Erzurum yöresine ait bilinen türküler vardı. Sümmani geleneğine düşkünlüğünü göstermiş, bu ilk kasetinde iki türkü seslendirmişti. Sonraki uzun yıllar o yoldan gidecek ozanlığını modernize ederek milyonlara kendini ispatlayacaktı. Narman”ın Samikale köyü ve Narman merkezde düzenlenen “Geleneksel Âşık Sümmani Şenliklerine” el atmış: yerelden ileri götürerek ulusal basına taşımış ve üzerine düşen görevi fazlasıyla yapmıştı. Sonraki yıllar şenliklere geldi yine geldi o hep geldi.

Çünkü Sümmani onun manevi hocası ve yol göstericisiydi. Narman, Sümmani ’den sonra en büyük ozanlarından birine bu yüzyılda kavuşmuştu. İbrahim Erkal bir müzik dehasıydı. Kasetlerindeki eserlerin güfteleri ve besteleri hepsi kendine aittir. Kardeşlikten, saf sevgiden, unutulmuşluktan, vefasızlıktan bahsediyordu. Hatta “ Unutulanlar, unutanları asla unutmazlar!” diyordu. Bir de şiir kitabı çıkardı. Ben bu şöhreti hiç sevmedim” diye. Gerçekten de sevmemişti halkından memleketinden hiç kopmadı. El altından insanlara çok yardım yapardı. Kimse de bilsin istemezdi.

Başarısı ve yorumu hakkında nice sözler söylendi nice yazılar yazıldı. Narman’da, Erzurum’ da hatta Türkiye’deki tüm Erzurumlular onunla gurur duyuyordu.

Zaman ilerledi, hakkındaki haberler gün geçtikçe güçleniyordu. Ankara’da lokantada garsonluk yaptığı akşamları ise gazinolarda sanatını icra ettiği söyleniyordu. Doksanların sonu ve iki bin yılına girdiğimizde “Tutku, Canısı, Erzurum’a gel,” gibi onlarca eserlere imza atıyor ve milyonlar satıyordu. Erzurum’a ve Erzurum spora yaptıklarıyla tüm Türkiye’de takdirler topluyordu. Bir avuç: kıskanç ve kendini bilmeze kızmış “Erzurum Uzak Şehir” isimli şarkıyı yapmıştı.

Yıllarca Erzurum konserlerine -uçak korkusu olduğu için- özel arabasıyla koşarak gelmiş ve hemşerilerine unutulmaz geceler armağan etmişti. Çoğu kez medyadan uzak, çat kapı gelir Anne-babası ile doya doya vakit geçirirdi.

Erzurum’u tebdil-i kıyafet-şapka ve siyah gözlükle- gönlünce gezer öyle giderdi. Bunların birçoğuna şahit olmuştum. Amcasının oğlu Abdülkadir Erkal hem sınıf arkadaşım hem de

Erzurum da Yenişehir semtinde- oturduğumuz zamanlarda kapı komşumdu. Onlara dinlenmeye geldiğinde görüşme imkânımız olurdu. Yaptıklarından ve yapacaklarından bahsederken heyecanını gizlemezdi.

Rabbim mekânını cennet etsin.

Selim ADIM

Share this content:

ERZURUMLULAR