DADAŞLIKTA ASKERLİK RUHU
ASKER ANDI
“Barışta ve savaşta, karada, denizde ve havada, her zaman ve her yerde, milletime ve cumhuriyetime doğruluk ve muhabbetle hizmet ve kanunlara ve nizamlara ve amirlerime itaat edeceğime ve askerliğin namusunu, Türk Sancağını canımdan aziz bilip icabında vatan, cumhuriyet ve vazife uğruna seve seve hayatımı feda edeceğime namusum üzerine ant içerim.”
ESAS VAZİFE
Her askerin esas vazifesi; Cumhuriyete sadakat, vatanını sevmek, iyi ahlak sahibi olmak, üste itaat, hizmetin yapılmasında sebat ve gayret, cesaret ve atılganlık, icabında hayatını hiçe saymak, bütün silah arkadaşlarıyla iyi geçinmek, birbirine yardım, intizam severlik, yapılması menedilen şeylerden kaçınmak, sıhhatini korumak ve sır saklamaktır.
Yazımıza asker andı ve askerin esas vazifesine ilişkin emir ile başladık. Dikkat ederseniz bu iki metin askerlik mesleğini ne güzel özetleyerek anlatmış. Askerlik Türk milletinin kadim mesleğidir. Sadece meslek değil aynı zamanda Türk milletinin yaşam tarzıdır. Asker millet unvanını hak eden bir başka millet yoktur. Bu millet asker millettir. Geçmişte böyleydi, bugünde böyle, gelecekte de böyle olacak. Bakın 15 Temmuz Darbe girişiminde bütün bir millet el ele vererek, tankları, jet uçaklarını, savaş helikopterlerini, tam donanımlı komandoları tek bir kurşun bile sıkmadan alt etmeyi becermedik mi? Bu olay, necip milletimizin köklerinden gelen askerlik kodunun içimizden çıkıp gitmediğinin asker millet unvanını koruduğumuzun göstergesi değil midir? İçimizde bir yerlerde atalarımızdan miras kalan Alplik ruhu, karşılaşılan her güçlükte, devlete ve vatana yönelik her saldırıda ve tehlikede uyanmıyor mu?
Alplik; Türk ordusunun bilinen en eski unvanlarından biridir. Alp ne demektir? Alp eski Türklerce cesur, savaşçı ruhlu, bahadır, yiğit kişilere verilen sıfattır. Bu kelimeye Orhun Kitabelerinde, Uygur alfabesinde, Kutadgu Bilig’te ve DivanüLügatü’t-Türk’te kullanılan; Alp tigin, Alp-tuğrul, Alp-Kutluğ, Alp-Er Tunga ve Alp-Tulug Öge gibi pek çok kahramanın isminde rastlamaktayız. Dikkat ederseniz buradaki alp kelimesi bir unvan olarak isimlerin önünde kullanılmıştır. Bu kullanma tarzı ile Alplik; mertliğin, yiğitliğin, cesaretin, kahramanlığın ve cömertliğin temsilcisi olan bir insan tipi olarak karşımızda durmaktadır. Prof. Dr. Faruk Sümer, oğuzlar isimli çalışmasının 300 ve 301. Sayfalarında Alpler hakkında şunları söylemektedir “Destanlarda, Alp; cesur, ağır başlı, merhametli, zayıfları koruyan, övünmeyi sevmeyen insandır. Onlar kötü yürekli ve hileci kimseler olmayıp, bilâkis yoksullara yardımcı, zayıfları koruyan, bağışlayıcı, vefalı, büyüklerine saygılı, fakat şeref ve haysiyet duygusuna bağlı, kadınları hor görmeyen mert insanlardır. Her halde Alpler, bütün bu vasıfları taşıyan insanlar olmalı idiler. Alplik ruhu şüphesiz, sadece cesaretten gelen basit bir davranış değildi.” Göktürk Kitabelerinde iyi ve kötü kağanın özellikleri anlatılırken “Bilge Kağan imişler! Alp Kağan imişler! “Buyrukları (vezirleri) de bilge imiş ! Alp imiş!” ifadeleri yer almaktadır.
İslamiyet’in Türklerce kabulü ile birlikte Alp kelimesi sonuna eren veya gazi kelimesini alarak Alperen yada Alper gazi olmuştur. Türk Töresi için savaşan, kağanın buyruğunu yerine getirmek için kılıç kuşanan Alpler bundan sonra erenlik yoluna girmiş dini İslam uğruna, Allahın emirlerini yaymak ve onun yüce peygamberi olan Hz. Muhammed’e yakışır bir kul olmak için kılıç kuşanmış fetihten, fethe koşmuşlardır. Alperenlerin en büyük silahı imanları olmuştur. Alplikte gözünden gördüğünden korkmamak varken cesaret ve kudret Alp’e aittir. Alperenlikte ise kudret ve kuvvet Allaha aittir ve cesaret imandan gelmektedir. Alperenlikte gazilik unvanı ve cihat hükümleri Alplik ile buluşmuştur. Risaletü’l-İslâm adlı ilmihal kitabında gazi olmanın şartları şu şekilde ifade edilmiştir:
-
Ana ve atanın rızası bulunmalıdır.
-
Üzerindeki emanetleri yerine getirmiş olmalıdır (mesela borçlarını ödemiş olmak).
-
Ailesinin geçimi için nafaka bırakmak
-
Gazâ sürecinde gerekli geçimini sağlamış olmalıdır (aksi takdirde yolda eşkıyalığa veya başka türlü hukuksuzluğa yönelebilir).
-
İslâm hükümdarının gazâ için emretmiş olması gerekir. Yani savaşın İslâm topluluğunun hayrına bir hareket olduğunu Emiru’l-Müminin’in onaylamış bulunmasıdır.
-
Yoldaşına yardımcı olmalı, dayanışma ve birlik içinde bulunmalıdır.
-
Yolda kimseyi incitmeyecek (askerin geçtiği güzergâhta halkın yağmaya uğramaması.)
-
Düşmanla çarpışma halinde kaçmamalıdır, sonuna kadar sebat etmelidir. İslâm, bu yolda ölene şahadet, sağ kalana gazilik mertebesi vaat eder.
-
Ganimet malına ihanet etmemelidir, İslâm kurallarına göre ganimet malının bölüştürülmesinde çok dikkatli davranılması önemlidir.
-
Gazinin niyeti samimi olmalıdır. İslâm dini ve Müslüman halk için savaştığını unutmamalıdır. (Gazâda tamah ve riya olmamalı, hareketlerinde dinî hayır düşüncesinden uzaklaşmamalıdır. Gazaya sırf ganimet için gitmemelidir.
Aplik ve hemen devamında Alperenlik ruhu, Türk askerlik psikolojisinin ve felsefesinin temelini oluşturmaktadır. Askerlik mesleği tam anlamıyla bir inanç mesleğidir. Türk askeri için, Türk-İslam töresinden gelen inanç ve değerler binlerce yıldır muhafaza edilerek gelmiş köklü bir manevi mirastır. “Askerlik yapmadan adam olunmaz” sözünün altındaki manada asker olan kişinin sarsılmaz bir inanca ve erdemli olmasına ilişkin duyulan beklentidir.
Askerliğin temel değerleri vazife, düzen ve disiplindir. Askeri vazife aslında vatana ve millete yönelik saldırıların önlenmesi ve bu iki kutsal emanetin muhafaza edilmesidir. Dolayısıyla bu hizmetin maddi karşılığından daha ziyade manevi hazzı fazladır. Bu hizmetin yerine getirilmesi için her türlü maddi ve manevi sıkıntılara dayanılmalı tüm güçlüklere göğüs gerilmelidir. Askerlikte az laf çok iş önemlidir. Sebatla vazife yerine getirilmelidir. İyi bir asker, komutan rütbe, yasal zorunluluklar ve askeri kuralların zorlanması dahi olmasa da içten gelerek kendisine başvurulan ve aranan bir büyük olabilmelidir. İyi bir asker kurallara uyar, usullere önem verir, birlik ve beraberlik içinde dayanışma ve birliktelik ruhu ile hareket eder.
Askerlik ahlaklı insanların mesleğidir. Asker olan kişi; edepli ve ağırbaşlı olur, başkalarını aldatmaz, silah arkadaşlarına entrikalar düzenlemez, vatan ve milletine ihanet etmez, rüşvet ve yetkiyi kötüye kullanmaz. Asker kişi hakkaniyet sahibi, dürüst, mert kişidir. İyi bir asker şahsiyet, ciddiyet ve vakar sahibi olur. Temelinde doğruluk, özgüven, çalışkanlık, yüksek bilinç ve ruhsal özellikleri bulunması gereken şahsiyet, vakar ve ciddiyet her rütbe ve makamdaki asker için önem ve değer taşır. Bununla beraber iyi bir komutanın vakarla-gururu veya kibir’i, ciddiyet ile katılığı birbirinden ayırt etmesi gerekir. İyi bir asker nefsine hakim olur ve doğru karar verir. Asker geniş yürekli, hoşgörülü, kadere inanan ve kuruntulara kendini kaptırmayan iyimser ve mert olmalıdır.
İşte askeri okullarımız bu değerleri askerliği kendine meslek olarak seçmiş subay ve astsubaylarımıza kazandırmak için şu temel nitelik ve ilkeleri müfredat hedefleri olarak belirlemişlerdir.
-
Vatanı ve milleti sevmek,
-
İyi ahlak sahibi olmalarını sağlamak,
-
Cesaret ve şecaat sahibi olmalarını sağlamak,
-
Vatanı ve milleti için canını esirgememek,
-
Çevresiyle iyi geçinen ve arkadaşlarına yardım eden biri olarak yetişmelerini sağlamak,
-
Sebat ve gayret sahibi olmalarını sağlamak,
-
Vatandaşlık sorumluluğu ve bilincine sahip olmalarını sağlamak,
-
Dürüst, hoşgörülü ve alçak gönüllü olmalarını sağlamak
-
Güçlü bir iradeye sahip olmak
-
Yeterli fiziki güce kavuşmalarını sağlamak
Ulu önderimiz Atatürk’ün Askerlik ocağına ilişkin söylediği şu sözlerin belleğimizde çok iyi yer etmesi gerektiğine inanmaktayız. “Asker ocağı, örgütüyle, millet ve hükümetin güvenine sahip, bilim ve ahlâkça yüksek, özveri fikirleri ve özellikleri ile belirgin, görev aşkıyla dolu subay kurullarından oluşan eğitim kurullarıyla, milletin yetişmiş gençlerini yalnız askerlik açısından değil bilgi açısından da eğiten ve yetiştiren bir okul, bir eğitim ocağıdır. Bu ocakta vatandaşlar, eşitliği öğrenirler; cesaret ve girişim fikirlerini geliştirirler. Bu ocakta bütün vatandaşlar, hep aynı toprağın evlâdı olduklarını en iyi duyarlar. Bütün vatandaşların millet ve memlekete faydalı ve yararlı olmak gereği, orada en iyi anlaşılır.”
Askerlik sanatının sürekli olarak icra edildiği coğrafik parçalar vardır. Bu coğrafik parçalar askerlik açısından önemi nedeniyle daha çabuk vatan olur ve bazen bütün bir vatanın muhafazasının sorumluluğu o coğrafik parçanın üzerinde kalır. Güzel vatanımız Anadolu coğrafyası, stratejik ve askeri önemi nedeniyle birçok medeniyete ev sahipliği yapmıştır. En son olarak bizi, Türkleri bağrına basmıştır. Buraya yerleşmek için birçok alp can feda etmiş ve yerleştikten sonrada burayı savunmak için birçok alperen Anadolu’nun kara topraklarına kanlarını akıtmıştır. Anadolu’nun Türkleşmesinde ise en önemli stratejik kapı Erzurum olmuştur. Anadolu’nun Türkleşmesinde Erzurum’un fethi önemli rol oynar. Anadolu’ya geçen birçok Türkmen boyu Erzurum ve çevresinde konaklamıştır. Erzurum askeri ve stratejik önemi nedeniyle hem Türk devletlerinin kendi aralarında giriştikleri mücadelelere hem de Anadolu’yu işgal etmek isteyen yabancı devletlerin saldırılarına sahne olmuştur. Bu askeri hareketlilik Erzurum’u bir ordu şehrine haline getirmiştir. Özellikle Rus ve İran savaşları nedeniyle Erzurum büyük bir kışla haline gelmiştir. Yaşanan işgal girişimleri ve işgaller; Erzurum insanını tam bir asker haline getirmiştir. Erzurumlu içinde barındırmış olduğu Alplik ruhunu canlı tutarak yeri geldiğinde şehrin içerisine sinsice girmeye çalışan düşman askerlerini mahalle içerisinde boğmuş, yeri geldiğinde tabyaları işgal eden Rusları geri püskürtmüştür. Sürekli olarak yaşanan bu askeri hareketlilik ve serhat şehri olma özelliği nedeniyle toplumsal psikoloji açıdan Erzurumluların mücadeleci ve cesur olmasına neden olmuştur. Erzurumlu ve Erzurum’u savunan Askerler her zaman için Anadolu’nun kilidinin Erzurum olduğunun bilincinde olmuş ve ona göre asker sivil dayanışması yüksek olmuştur. Bu açıdan bakıldığı zaman askerlik Erzurumlunun ikinci mesleği haline gelmiştir. Dolayısıyla dadaşlık kültürü ve dadaş karakteri üzerinde askerlik önemli bir etki oluşturmuştur.
Dadaş; tıpkı Alp gibi kahraman, yiğit, cesur, mert olmuştur. Dadaşımız bir Alperen gibi Allah rızası ve peygamber sevgisiyle dolmuş taşmış, ata ve ana rızası gözetmiş, sonuna kadar büyük bir sebat ve cengâverlik ile düşmanla gaza etmiştir. Dadaş iyi bir asker olarak vatani vazifesinden kaçmamış, ülkesi ve milleti ne zaman dara düşmüşse başka kim var sorusunu sormadan kendini ortaya atmış ve cenk meydanındaki kardeşinin yardımına koşmuştur. Dadaş ta tıpkı iyi bir asker gibi hakkaniyet sahibi, dürüst ve merttir. Dadaş, şahsiyet, ciddiyet ve vakar sahibidir. Dadaş, dürüst, doğru, özgüven sahibi, nefsine hâkim, geniş yürekli, hoşgörülü, kadere inanan ve kuruntulara kendini kaptırmayan iyimser bir insandır.
Şaşırılacak bir şekilde askerlik ve dadaşlık iç içe girmiş iki ayrı kavram olarak karşımızda durmaktadır. Asker millet tanımı herhalde kendini en çok dadaşlık üzerinde somutlaştırmış ve karakterize etmiştir.
İHSAN GENCE