Sağlık hizmetleri, toplumla çok yakın iletişim içinde yürütülen özel bir çalışma alanı oluştururken; sağlık çalışanları, hastalık, yaşlanma veya diğer nedenlerle kendi kendine bakma yetisini yitiren, genellikle sıkıntı içinde olan ve bakıma gereksinim duyan kişilere, her yaş grubu ve her cinsiyetteki bireylere hizmet vermektedir.
Türkiye’de, sağlık çalışanlarına yönelik şiddet olayları, öteden beri var olmakla birlikte son yıllarda belirgin bir ölçüde artış göstermiştir.
Şiddet, Dünya Sağlık Örgütü’ne göre; “Kendine, bir başkasına, grup ya da topluluğa yönelik olarak ölüm, yaralama, ruhsal zedelenme ve gelişimsel bozukluğa yol açabilecek ya da neden olacak şekilde fiziksel zorlama, güç kullanımı ya da tehdidinin amaçlı olarak uygulanması” olarak tanımlanmıştır. Sağlık kurumlarındaki şiddet de; “ Hasta, hasta yakınları ya da diğer herhangi bir bireyden gelen, sağlık çalışanı için risk oluşturan; tehdit davranışı, sözel tehdit, fiziksel saldırı ve cinsel saldırıdan oluşan durum” olarak tanımlanmıştır.
Bugüne kadar sağlık çalışanlarına yönelik şiddet olayları incelendiğinde hemen hergün yüzlerce sözel ve fiziksel şiddet olaylarının var olduğu görülmektedir. Bağırma, kötü ve alaycı ifadeler, aşağılayıcı sözler, hakaret ve tehdit gibi söylemler sözel siddet kapsamına girerken; sağlık kuruluşundaki eşyalara zarar verme, kapıyı sert bir şekilde çarpma, sağlık personelini itme, vurma, silah, bıçak veya sert bir cisimle yaralama, öldürme gibi olaylar fiziksel şiddet kapsamında değerlendirilirler.
Şiddet, bir problem çözme aracı olarak görüldüğünden, birçok boyutta ve çeşitli şekillerde karşımıza çıkmaktadır. Yapılan araştırmalara göre şiddet, her sektör ve işyerinde görülen bir sorun olmakla birlikte, sağlık alanında ortaya çıkan şiddetin diğer işyerlerine göre oldukça fazla olması ve daha az kayda alınması dikkat çekicidir. Sağlık kurumlarında 24 saat kesintisiz hizmet verilmesi, aşırı kalabalık/rahatsız ortamlarda çalışılması, ilaç, alkol ya da şiddet öyküsü olan psikiyatrik hastalık tanısı konulmuş kişilerle çalışma, muayene ve tetkik için uzun bekleme süreleri, yanlış anlama gibi iletişim sorunları, hekimin veya hemşirenin zamanının kısıtlı olması, hasta ve yakınlarının biran önce kendileriyle ilgilenilmesini istemesi, kendi hastalarının daha acil olduğunu düşünmeleri, hastaları içeri almada adil davranılmadığı şeklindeki şüpheleri, bazı meslek ve hasta gruplarına tanınan öncelik hakları, güvenlik görevlilerinin, hasta bilgilendirme ve yönlendirme personellerinin yetersizliği, saldırgan davranışla baş etme konularında sağlık personelinin eğitim ve deneyim eksiklikleri gibi nedenler, sağlıkta şiddet riskini artıran faktörler arasında yer almaktadırlar.
Medyada hekimlerin ve sağlık çalışanlarının aleyhine yapılan tahrik edici haberler, açıklamalar, suçlayıcı söylem ve konuşmalar, televizyon dizilerinde, filmlerde şiddeti özendiren sahnelerin varlığı da sağlıkta şiddetin nedenleri arasındadır.
Yapılan araştırmalara göre sağlıkta şiddet olaylarının en fazla Acil Servislerde, Aile Hekimliklerinde ve Psikiyatri Servislerinde görülmekte olduğu, çalışanlar arasında en fazla şiddete maruz kalanların ise, Acil Servis ve Psikiyatri Servisi Hemşireleri ile Aile Hekimleri olduğu ortaya konmuştur.
Şiddete uğrayan sağlık çalışanları şikâyet başvurularını savcılığa yapmakta, ancak bu süreç uzun sürdüğü için çalışanlar, şiddet durumu ile karşılaştıklarında ya sessiz kalmayı tercih etmekte ya da unutmaya çalışmaktadırlar.
Sağlık Bakanlığının 2012 yılında oluşturduğu “Beyaz Kod” uygulaması, olası bir kavga, taciz ve sağlık personeline yönelik bir tehdit olduğu zaman, olay yerine en yakın güvenlik görevlilerinin gelip olayı çözmesi ve kayıt altına alması amacıyla kurulmuş, fakat bu uygulama daha çok, sadece şiddet olayı meydana geldikten sonraki dönemde, şiddete maruz kalan sağlık çalışanına ücretsiz avukatlık desteğinden öteye geçememiştir.
Sağlıkta Şiddeti Önlemek İçin;
* Hasta haklarının ön plana çıkarılıp, sürekli gündemde tutulduğu gibi, sağlık çalışanlarının haklarından da bahsedilip, onların halkın gözündeki itibarını yükselten bir tutum izlenmeli, çalışanları değersizleştirecek uygulamalardan kaçınılmalıdır.
* Sağlık kurumları şiddete yaklaşım konusunda daha donanımlı hâle getirilmeli, çalışanlara, sahip oldukları haklar, mevcut kanunlar, şiddet kapsamına giren davranışlar, şiddete maruz kaldıklarında veya sonrasında neler yapabilecekleri konusunda bilgilendirilmeler yapılmalıdır.
* Şiddetin hoş görülmediği bir ortam oluşturulmalı, meydana gelen şiddet olaylarında şiddetin türüne bakılmaksızın, şiddet uygulayan kişi veya kişilere sadece adli cezalar değil, aynı zamanda idari hak mahrumiyetleri de uygulanmalıdır.
* Sağlık çalışanlarına yönelik bir şiddet olayı meydana geldiğinde, kamudaki tüm yöneticiler aynı sert tepkiyi göstermelidirler.
* Sağlıkta şiddetin önlenmesinde, sağlık sistemine yön veren politikacılar, sağlık yöneticileri, sağlık sendikaları, meslek odaları, meslek dernekleri iş birliği yapmalıdır.
Amaçları insanlara yardım ve tedavi etmek olan hekimlerin ve sağlık çalışanlarının güvenli koşullarda çalışmaları, olabilecek şiddet risklerinin azaltılması, çalışanların psikolojik ve fiziksel iyilik hallerini olumlu etkileyecek, motivasyonlarını artıracak ve olası iş gücü kayıplarını da engelleyecektir.
Unutulmamalıdır ki, sağlık çalışanlarının korunması, ülkenin sağlık hizmetlerinin ve dolayısıyla toplumun sağlığının da güvence altına alınması demektir.
YAZAR: FATMA KILIÇ