TÜRK YURDU ERZURUM’UN MİLLİ MÜCADELEYE KATKILARI VE 30 AĞUSTOS ZAFER BAYRAMI.
Doğu Anadolu’nun en büyük kenti olan Erzurum’un MÖ 4900 yıllarında kurulduğu tahmin edilmektedir. Erzurum’u da içine alan bölge tarih boyunca bölgeye öncelikle Hattiler, Hititler, Hurriler, Asurlar ve Urartular; daha sonra ise Kimmerler, Saka (İskit) Türkleri, Medler, Persler, Makedonyalı İskender, Selevkoslar, Partlar, Romalılar, Sasaniler, Araplar, Gürcüler, Saltuklular, Selçuklular, Moğollar, İlhanlılar, Karakoyunlular, Timurlular, Akkoyunlular, Safeviler ve Osmanlılar hâkim olmuştur.
Erzurum şehri birçok medeniyete ev sahipliği yapmış Türk kökenli kavimlerin yaşadığı ve halen yaşamağa devam ettiği kültürel bir bölgedir. Şehir Müslüman Araplar döneminde bile Türk yurdu olmuş, bir gaza üssü haline getirilmiş, bilhassa Türkistan’dan gönüllü İslam mücahitleri şehre gelip yerleşmişti. Erzurum doğu uçtaki en büyük ticaret merkezi ve Şehir olduğundan dolayı Bizans memleketlerine bir “giriş kapısı” görevini görmekteydi.
Diğer uluslardan olan halklarda işte bu dönemde yani Arapların bölgeye hakim olduğu dönemde Arapların yanı sıra, Rumlar, Gürcüler, Ermeniler ve Yahudiler de şehirde yaşamaya başlamışlardır. Hıristiyan olanlar, cizye ve haraç gibi vergiler dışında herhangi bir mükellefiyete maruz kalmamışlardır. 11. yüzyılın ikinci yarısından itibaren Abbasî halifelerinin fiilen Selçuklu hâkimiyetine girmesi sonucu, Araplar bu bölgeden çekilmiş ve Selçuklular bölgeye hâkim olmuşlardır.
Türklerin Erzurum’da temelli olarak yerleşmesi, Malazgirt Zaferi sonrasında gerçekleşmiştir. Malazgirt savaşı öncesinde Karadeniz’in kuzeyindeki bozkırlardan gelmiş olan Kıpçak, Oğuz ve Hazar, Türkleri Erzurum ve özellikle Erzurum Kalesi içine ve civarına yerleşmişlerdir. Malazgirt Zaferi sonrasında Erzurum-Malatya-Tarsus hattı Selçukluların eline geçmiştir.
Malazgirt Zaferiyle birlikte Sultan Alparslan, emrindeki Türkmen beylerine “Bundan böyle aslan yavruları olunuz; yeryüzünden gece gündüz kartal gibi uçunuz…” diyerek, Anadolu’nun fethine başlamalarını emretti. Erzurum, işte bu emir doğrultusunda, Saltuk Bey tarafından fethedildi. Selçuklular, Saltuklulardan sonra Erzurum’da hüküm süren ikinci Türk hânedanı olmuşlar ve 1230’a kadar hüküm sürmüşlerdir. 1230 yılından sonra ise Alaattin Keykubat’ın Erzurum’u almasıyla birlikte, şehirde hüküm süren ikinci Türk hanedanı da ortadan kalkmış; Erzurum doğrudan merkeze Türkiye Selçuklularına bağlanmıştı.
Erzurum şehri bu dönemlerde Moğolların önünden batıya doğru kaçan Türkmenlerin akınına uğramış ve Türk nüfus şehirde önemli bir artış göstermiştir. 1232- 1233 yıllarında ise Ertuğrul Gazi liderliğinde Oğuzların Kayı boyundan bir gurup Erzurum yöresine gelip yerleşmişti. Erzurum şehri, Türkiye Selçuklu Devleti’nin 1243’teki Kösedağ yenilgisinden sonra Batı Moğollarının hâkimiyetine girse de, bir Selçuklu vilayeti olarak varlığını devam ettirmiştir. Bu devletin 1256’da kurulan Moğol İlhanlı Devleti’ne tabi olmasıyla birlikte, bu kez İlhanlılara bağlı bir Selçuklu vilayeti Türk yurdu olmuştur.
1336 yılında İlhanlı Devleti’nin yıkılmasından sonra Erzurum şehri çeşitli Türk beylerin ve daha sonrasında Akkoyunlular ile Karakoyunluların hâkimiyeti altına girmiş ve onların mücadele sahası haline gelmiştir. 1517- 1518 yılında ise Osmanlı Türkleri tarafından fethedilmiştir. Türkler için Stratejik konum taşıyan Erzurum, özellikle Gürcistan ve İran’la yapılan savaşlarda her zaman önemli bir askeri üs olmuştur.
Erzurum şehri, Tanzimat dönemi idari düzenlemelerinin uygulandığı ilk yerlerden birisi olmuştur. Yine 1864 Vilayet Nizamnamesi’ne göre Erzurum Anadolu’da kurulan ilk vilayettir. Aynı yüzyılda ortaya çıkan Rus tehdidi karşısında Erzurum şehri askerî yönü ile yeniden ön plana çıkmış, şehir merkezi ve civarı tam bir müstahkem mevki haline getirilmiştir.
1828-1829 Rus işgalinden sonra, özellikle Kırım Savaşı ve sonrasında, yeni bir Rus işgaline engel olabilmek için, şehrin çevresinde modern savunma hatları inşa edildi. Görüldüğü gibi Erzurum, Osmanlı Devleti’nin İran ve Rus sınırına yakın en önemli stratejik mevki olması nedeniyle, her dönemde önemli bir kale görevi görmüştür.
Türk yurdu ve her zaman bir uç serhat şehri olan Erzurum ve Erzurumluların mücadele azimleri hiç bitmemiş şehir bu büyük savaşa mümkün olduğunca hazırlanmış, bu milli ruhu I. Dünya Savaşı ve milli mücadele yıllarında sürdürmüşlerdir. Özellikle millî mücadele yıllarında Bolşevik İhtilalinden dolayı Rusların, 17 Aralık 1917’de Osmanlı Devleti ile Brest-Litovsk Antlaşmasını imzalayarak, Doğu Anadolu’yu boşaltması sonrasında, Ermenilerin Müslümanlara yönelik katliamlarını engellemek ve işgale son vermek için Doğu Cephesi Komutanı Kâzım Karabekir Paşa kumandasındaki Türk askeri 12 Mart 1918’de Erzurum’a gelerek, şehri Ermenilerden kurtardı.
“Doğu Anadolu’da bir Ermeni devleti kurulması tehlikesi karşısında, şehrin ileri gelenleri tarafından “İstihlâs-ı Vatan” ismiyle gizli bir cemiyet kuruldu. Kasım 1918’de İstanbul’da “Vilayat-ı Şarkiyye Müdafaa-i Hukuk-ı Milliye Cemiyeti” tesis edildi. Bu cemiyetin Erzurum şubesi 13 Mart 1919’da açıldı. İstihlâs-ı Vatan Cemiyeti kapatılarak, üyeleri bu yeni cemiyete dâhil edildi.
15. Kolordu Komutanlığına atanan Kâzım Karabekir Paşa’nın 3 Mayıs 1919’da şehre gelmesi, cemiyetin çalışmalarını hızlandırdı. Cemiyet, bölgesel bir kongre toplama kararı alarak, şark vilayetlerini umumî kongreye davet etti. Bu sırada Mustafa Kemal Paşa, 3. Ordu Müfettişi olarak Erzurum’a geldi (3 Temmuz 1919).
Bölgedeki vatanseverleri bir araya getiren Erzurum Kongresi 23 Temmuz 1919’da açıldı ve başkanlığına Mustafa Kemal Paşa seçildi. Böylece milli mücadelenin Anadolu’daki ateşi burada yakılarak, Adeta bir millet meclisi gibi hareket eden kongre, aldığı kararları uygulaması için “Temsil Heyeti” oluşturdu ve bu icracı heyetin başına yine Mustafa Kemal Paşa getirildi.” (Küçükuğurlu. 2021)
Erzurum Kongresini (23 Temmuz 1919) takiben milli mücadele ruhunu şahlandıran diğer kongreler olan; sırasıyla, Alaşehir Kongresi (16 Ağustos 1919), Sivas Kongresi (4 Eylül 1919), Amasya Görüşmeleri (20 Ekim 1919), Temsil Heyetinin Ankara’ya Gelmesi (27 Aralık 1919) ile Türkün topyekûn dirilişi başlamıştı.
Batıda ise 1920 yılında Yunan saldırısı tüm şiddetiyle başlamıştı. Amaçları batı Türk yurdunu işgal edip, sahiplenerek Türk’ün boynuna esaret kemendini vurmaktı. Eskişehir, Afyon, Kütahya tek-tek elden gidiyor, kara toprak kanla yoğruluyordu. Bu işgal ve zulüm karşısında belki düzenli ordumuz kalmamış fakat kadını ve erkeğiyle milli mücadeleye omuz veren yediden yetmişe vatan evlatlarının oluşturduğu adeta yoktan var ettiği ordumuz, silahının, üniformasının hatta ayakta postalının olmamasına bakmayarak o yenilmez yürekleriyle, dişiyle, tırnağıyla, topyekûn ölümüne saldırdılar düşmana. Bu inançla yendiler İnönü’de düşmanı. Ardından sırasıyla geldi türkün muhteşem zaferleri. Afyon, Kütahya, Eskişehir, Dumlupınar, Sakarya…
O Sakarya muharebesi ki eşi benzeri yoktur dünyada. Türk ordusunun kazandığı bu zafer, bir milletin kaderini değiştiren 22 gün, 22 gecelik büyük zor bir çarpışmadır (Erdoğan.2021). Bu savaş, vahşi ve saldırgan insanlık duygularından yoksun, düşmanın ensesinde patlayan Türk’ün demir yumruğudur. Bu savaş, haksızlığa boyun eğmeyen, vatan toprağını kirli papuç ve emelleriyle çiğnemeğe çalışanların Sakarya’nın hırçın sularında boğuluşudur. O Sakarya ki Türkün ve ordusunun bin bir hileler ve oyunlarla viyana kapılarından çekilmeye başlayıp burada düşmana dur deyip direndiği yerdir Sakarya. Kahraman Türk Milletinin “Ya istiklâl, ya ölüm!” parolasıyla mücadele ettiği yerdir Sakarya.
Tarihler, Ağustos 1922 yılını gösterdiğinde Vatanın bağrından düşmanı söküp atmaya kesin kararlı olan Türk Ordusu, bütün gücünü toplayarak Eskişehir’den İzmir’e kadar düşmanın üstüne taarruz etmeye can atıyordu. Sabırsızlıkla beklenen Büyük Taarruz, 26 Ağustos sabahı günün ilk ışıklarıyla başladı. Patlayan toplar bütün dünyaya Türkün gürleyen sesini duyuruyordu.
Erinden başkomutanına kadar tek vücut olmuş Türk ordusunun inançlı neferleri zaferin geleceğini biliyordu. Taarruz pek yaman sürüyor, süngüler, mermiler adeta havada uçuşuyor, türkün gücünü ve yenilmezliğini er meydanında dünyaya gösteriyordu.
26 Ağustos günü akşamı ordularımız düşman mevzilerini birer birer ele geçirerek Ahır Dağını düşmanın bağrına bir mızrak gibi saplandı. Yunan mevzilerini teftiş ve kontrol eden bir İngiliz generalin “Türkler bu tahkimatı altı ayda aşamazlar” dediği mevzi ve tahkimat, dört gün gibi kısa zamanda geçildi.
Düşman, postallarıyla kirlettiği topraklarımızdan arkasına bakmadan yakıp yıkarak, katlederek kaçıyordu. Artık zafer çok yakındı. Bu zafer günlerce açlığa, susuzluğa meydan okumuş bir ordunun, evlerini, bebeklerini komşusuna yakınına emanet ederek askere cephane taşıyan kadınların zaferiydi. Bu zafer gözyaşlarıyla cepheden haber bekleyen bir milletin yaşlı, kadın ve çocuklarının sevinç çığlıkları, uğruna can verdiğimiz, ölmeye ant içtiğimiz toprakların zaferiydi.
Tarihler 30 Ağustosu gösterdiğinde tarihin akışı değişmiş, Türkün üzerindeki kara bulutlar dağılmış, güneş bir başka doğmuştu tepelerden. Artık zafer türkündü. Başkomutan Mustafa Kemal’in önderliğinde vatan uğruna şahlanan Türk Milleti, Kurtuluş Savaşı’nı kazanmıştı.
Sonuç olarak; Havza Genelgesi (28 Mayıs 1919) ile başlayan süreç, Amasya Genelgesi (22 Haziran 1919) ile devam etmiş, Erzurum Kongresi (23 Temmuz 1919) ile ete kemiğe bürünmüştür. “Böylece, ilk olarak Erzurum’da halkın seçtiği bir lider olarak ortaya çıkan Mustafa Kemal Paşa, yine bu dönemde açılan Son Osmanlı Mebusan Meclisi’ne Erzurum milletvekili olarak seçildi. Erzurum’da kurulan Temsil Heyeti, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin 23 Nisan 1920’deki açılışına kadar, Milli Mücadele hareketini idare etmiş ve ardından görevini TBMM’ye ve onun hükümetine bırakmıştır. Böylece Erzurum, vatanın düşman işgal ve tehdidinden kurtuluşu ve Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşundaki şerefli vazifesini layıkıyla yerine getirmiştir”. (Küçükuğurlu. 2021)
30 Ağustos Zafer Bayramı Türk’e kutlu olsun!
Kaynak:
1 – Küçükuğurlu M. (2021) Erzurum Tarihi – Erişim adresi: https://erzurum.ktb.gov.tr/TR-56064/tarihce.html
2 – Altaylı (2021) Türk Tarihi ve kültür araştırmaları. Erişim adresi: https://www.altayli.net/
3 – Erdoğan (2021) Sakarya meydan muharebesi saha araştırmaları. Erişim adresi: https://www.altayli.net/sakarya-meydan-muharebesi-saha-arastirmalari.html
Derleyen: Erdal AYKAR