Neslihan Arzu Keteci İle Röportaj

Neslihan Arzu Keteci İle Röportaj

Neslihan Arzu Keteci

Röportaj yapmak için iyi bir araştırmacı, psikoloji ve analiz alanlarında belirli seviyede bir bilgi birikimi gerektirir. Bundan dolayı röportaj edebiyat açısından ayrı bir yerde konumlandırılmaktadır. Yazarımız değişik alanlarda başarılı çalışma yapan Erzurumlular ile yaptığı röportajlar ile Erzurum şehir edebiyatında önemli bir boşluğun doldurulmasına katkı sağlamıştır. Yapmış olduğu röportajlarda şehrin farklı kesimlerinden ve farklı özelliklere sahip olan Erzurumluları şehrimizde tanınmalarına vesile olmuştur. yaptığı röportajlarda Erzurum toplumsal tarihini, yerel tarihini, şehir kurgusunu farklı pencerelerden okurlarına sunmuştur.

Röportajların klasik sorusu ile başlayalım isterseniz. Bize kendinizi tanıtır mısınız?

1974 Erzurum doğumluyum. O dönem ikisi de öğretmen olan bir anne babanın ilk çocuğuyum. Babam Edebiyat öğretmeni Burhanettin KETECİ, annem Kimya öğretmeni Erendiz DALMIZRAK KETECİ. 3 kardeşiz. Varlığına her zaman şükrettiğim ve benim için çok kıymetli ve özel olan benden 11 ay küçük bir kız kardeşim Aslıhan Esra ve varlığını dünyalara değişmeyeceğim, gücümü ondan aldığım 5,5 yaş küçük bir erkek kardeşim M.E. Kürşad var. Kız kardeşimle aramızdaki yaş farkının az olması ve o yıl annemin vefatı (çocuklar birbirinden ayrılmasın düşüncesiyle) sebebiyle ilkokula 1980 yılında beraber başladık. Bu sınıf ve sıra arkadaşlığı Lise 2.sınıfta Matematik / Edebiyat bölüm ayrımına kadar devam etti. İlkokulu Erzurum İnönü İlkokulu’nda, ortaokulu Nenehatun Kız Lisesi orta kısmında okudum. Babamın tayini dolayısıyla Lise eğitimime İzmir Bornova Mustafa Kemal Lisesinde başlayarak orada tamamladım. A.Ü. Sosyal Bilgiler Bölümü 1996 mezunuyum.

Birbirine bağlı, hoşgörülü, sevecen bir aile ortamında geçti çocukluğum. Annemizi 1980 yılında kaybedince Babaanne ve Büyükbabanın kontrolünde geçen ve her zaman büyük bir mutluluk ve gururla bahsettiğim güzel bir çocukluk dönemimiz oldu. Ailemize ait Keteci konağından 1978 yılında Gez Mahallesi Doğu Apartmanına taşındıktan sonra, 28 çocuklu bir apartmanda aynı yaş grubu çocuklarla birlikte büyüdük. Bazen çocukluğuma ait anılarımı yazıyorum ve bu beni mutlu ediyor. Çünkü bir insan çocukluğunda mutluysa, ilerleyen yaşlarda da mutlu bir birey olabilme yolunda ilerliyor. Apartmandaki komşularımızın birçoğuyla, aile büyüklerimizin Erzurum tabiriyle ata dede komşuluğu ve dostluğu vardı. Bu sebeple sosyal ilişkiler, komşuluk bir başka yaşanıyordu apartmanda. Sahiplenme duygusuyla yoğrulmuş sevgi dolu yürekleriyle ebeveynler herkesin çocuğuyla ilgileniyor, kimse ayrım yapmıyordu. Şimdilerde özlemle andığım bayram ritüelleri ve Ramazan Ayı apartmanımızdaki komşuluk sayesinde gerçek anlamda yaşanıyordu. Bir Bayram arefesi ve Bayram sabahı konulu yazım bunu çok güzel anlatmaktadır.

3.5 yıl Ak Sigorta Acenteliği – 5,5 yıl solaryum merkezi işletmeciliği ve 2 yıl Asılsız Ermeni İddialarıyla Mücadele Federasyonunda yönetici asistanlığı çalışmalarında bulunduğum iş hayatım oldu.

15 yıldır yerel gazete ve dergilerde tarihi ve kültürel araştırma yazıları yazmakta ve söyleşiler yapmaktayım. Söyleşilerimin bir arada bulunduğu Sıla Özlemi – Gurbetteki Erzurumlular kitabım 2021 yılı Mart ayında takipçilerim ile buluştu.

23 yıldır İstanbul Erzurumlular Kültür ve Dayanışma Vakfında Yönetim Kurulu Üyesi olarak çalışmakta olup, son 3 yıldır da Vakıf Kadın Kolları Başkanlık görevini yürütmekteyim.

10 yılı aşkın bir süre hocam Sayın Fehim İBRAHİMHAKKIOĞLU’ndan çakıl taşı resim dersi aldım, yaptığım çalışmalarla İstanbul ve Ankara’da 5 karma sergiye katıldım.

5 yıldır da E. Vatikan Büyükelçisisi Prof. Dr. Sayın Kenan GÜRSOY Hocamızın Felsefe Atölyesi derslerine katılmaktayım.

Çakıltaşını farklı tasarımlarda da kullanmak isteği ile 4 yıldır da ortağım İç Mimar Gülseren ÖZGÖR ile Hattat ve Müzehhib Sayın Muhammet MAĞ Hocamızla çağdaş hat çalışmalarına Üsküdar’daki atölyemizde devam etmekteyim.
Fotoğraf çekmek, seyahat etmek ve şiir yazmak hobilerim arasındadır.

 

Edebiyat hayatınız nasıl başladı ve eser(iniz)lerinizde Erzurum’u konu edinmeye nasıl karar verdiniz?

Lise 2.sınıfta matematik ve edebiyat diye ayrılır ya ! Ben edebiyat bölümünü seçtim. Ortaokul yıllarından beri günlük tutardım dolayısıyla yazmaya alışkındım.Küçük çapta kendi kendime yazdığım şiir denemelerim ,küçük sayılabilecek öykülerle kelam ve kalem arasında sevimli bir ilişkimiz vardı. Babam çok iyi bir edebiyatçıydı. İmla kurallarına ve telaffuza çok önem verir, küçük yaşlardan beri de bizim yanlış kullandığımız veya yanlış telaffuz ettiğimiz her kelimede bizi ikaz ederek düzeltmemizi ister ve doğrusunu öğretirdi. İşte o zamanlar bu ikazlar o kadar basit şeylermiş gibi gelirdi ki, onun yokluğundan sonra bu düzeltmelerin nasıl büyük bir eksiklik olduğunu şimdi daha iyi anlıyorum.
Şöyle ki vakıfta bulunduğum süre içerisinde Erzurum kültürüyle yetişmiş Erzurum örf ve adetleri ile büyümüş memleketten ayrı olmasına rağmen dahi bunları bulunduğu yerde de yaşamaya ve yaşatmaya çalışan büyüklerimle birlikte oluyordum. Onlarla geçmişe yönelik sohbetler ediyor ve bu sohbetlerden büyük bir mutluluk duyuyordum. Fark ettim ki hepsinin birikimlerini kendilerinden sonrasını anlatma ihtiyacı vardı. Daha ne isteyebilirdim ki bir şehrin hafızası olan insanlarla birlikteydim ve bu fırsat elime geçmişti onlarla konuşmak anlattıklarını kayıt altına almak ve ilerisinde bunları değerlendirme planı ile yola çıktım. Yaptığım bir Erzurum seyahatinde Murat Ertaş hocamızla bu konu üzerinde konuşmuş ve onunda teşvikleriyle bu büyüklerimle sohbetlere başlamıştım. Muzaffer Taşyürek hocam ve Metin Diler abim destekleriyle hep yanımdaydılar . Bazen can alıcı sorularla bazen de fotoğraf destekleriyle dergilerdeki yazılarım ve akabinde de kitabımın. oluşma süresince de beni hiç yalnız bırakmadılar. Bir kayıt cihazıyla yollardaydım. Sorular hazırlıyor, karşılaştırmalar yapıyor hafızalarında eskiye dair ne varsa hepsini öğrenmeye çalışıyordum.
Çok güzel anılar biriktirmişlerdi , her biri ayrı ayrı güzel ve heyecan vericiydi. Sabahlara kadar kayıt cihazını dinliyor notlar alıyor ve bunları bir bütün haline getirmeye çalışıyordum. Söyleşilerin sayıları gittikçe artıyordu. Ve bir gün beklediğim haber geldi. Erzurum Aziziye ve Palandöken Belediyeleri bünyesinde tarihi ve kültürel dergi çıkarılacaktı. Bu dergilerin hem yayın kurullarında görev aldım, hem de yaptığım söyleşiler sırasıyla bu dergilerde uzun yıllar yayınlandı. Bir şehrin tarihine ve kültürüne not düşecek arşiv niteliğinde yazılardı her biri ve bunları ben kendim çoğu zaman hiç telaffuz etmedim hep başkalarının bu konulardaki fikirleriyle yaptığım işin ne kadar anlamlı ve güzel olduğunun farkına varmıştım artık. Dergilerin yayın hayatı devam ettiği sürece benim de bu yazılarım devam etti.
İki ayrı dergide ve farklı sayılarda toplam 25 söyleşi yer almıştı . Bunların hepsini tek bir yerde toplama isteğiyle çalışmalar yapmaya başlamıştım. İşte bu süreçte bu fikrimi paylaştığım ve fikirlerine önem verdiğim başta babam olmak üzere kıymetli büyüklerim bu çalışmanın çok anlamlı bir iş olacağı konusunda beni ikna ettiler. Yaklaşık 4 -5 ay süren bir matbaa sürecinden sonra Babama itaaf ettiğim
“ Sıla Özlemi / Gurbetteki Erzurumlular kitabım 2021 yılı Mart ayında okurlarıyla buluştu.
Hem söyleşilerde birlikte olduğum büyüklerim için bir süpriz oldu bu kitap hem de benim hayatımda gerçekten çok anlamlı bir proje olarak yerini aldı.
Bu süreçte yanımda olan herkese gerçekten çok teşekkür ediyorum .
Bir şehrin tarihi ve kültürüne kazandırdığımız bu kitapta, emek vererek gönül birliği yaptığımız herkese sizlerin aracılığıyla bir kez daha teşekkür ediyorum.

Sizce şehir edebiyatı nedir ve Erzurum edebiyatının şehir edebiyatı açısından konumu nedir. Biraz daha açarsak Erzurum’a değer katan bir edebiyat anlayışı mı var yoksa edebiyata konu olan bir Erzurum mu var?

Şehir Edebiyatı nedir? “ demişsiniz sorunuzda. Hepimizin de bildiği gibi şehir, insanla varolan ve varolma sürecini insanla tamamlayan bir mekân.
”Şehir” dediğimiz bu mekânın varolduğu tarihi süreç içinde insan merkezli bir medeniyete ihtiyaç duyulmakta. Bu medeniyetinde içerisinde barındırdığı değerler var. İşte şehir Edebiyatı da bu değerlerden biri.
Şehirlerin edebiyat sürecine gelince: doğrudan şehirleri konu alan eserler var malumunuz. Erzurum bir edebi şehirdir.
Erzurum bir şehir olmaktan öte bir medeniyetin, bir geleniğin temsilcisi aslına bakarsak. Tarihte oynadığı rollerle bir hazinedir.

2021 yılı Mayıs ayında “Erzurum” denilince neler hissediyorsun? sorusuyla karşılaşmıştım ve şu şekilde dile getirmiştim bana hissettirdiklerini.

AŞIĞIZ SANA ERZURUM

Yüzyılların ardından kopup gelen, tarihe ışık saçan Şehir. Seni anlatmaya ne lügatım yeter,ne de kalemim.
Masumiyetin rengi beyazın bir gelinlik gibi anlamını sende bulduğu, soğuk cennetim.
Bindallı gibi bezeli Yakutiye’den mi? Yoksa zirvelerde taht kurmuş Abdurrahman Gazi Türbesinden mi? Ya da ilmin kapısı Çifte Minareli Medrese’den mi? başlamalı anlatmaya…

Sen; Moskof’un ve Ermeni’nin göz diktiği; ‘’Geldim ki göreyim, kimin malını kime veriyorlar?’’ diyen Mezararkalı Mevlüt Ağa’nın memleketi Erzurum. Sen ata yurdum, ana yurdum, milletimin mihenk taşı, Cumhuriyetin temelinin atıldığı, vatanın bile sana borçlu olduğu şehirsin.
Ulu Önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün ‘’ bu Millet ile neler yapılmaz ki! ‘’ dediği Dadaşlar diyarısın. Cumhuriyete giden yolu açan, kahramanlıklarıyla destanlar yazan, yılgınlık nedir bilmeyen, Milli mücadelenin öncü şehrisin.
Birbirine kenetlenmiş halkıyla, genciyle, yaşlısıyla ve kadın kahramanlarıyla tarihin akışını değiştirerek Aziziye Destanını yazan şehirsin.

Tarihin önünde Dadaşça duruşun adıdır Erzurum. Vatanı ve Milleti için amansızca mücadele eden vakarlı bir duruşun, ay yıldızlı bayrağın gönderinden indirilemeyeceği, ezanın susturulamayacağının ispatıdır Erzurum. Vatanın bölünmez bütünlüğünün tasdik edildiği, manda ve himayenin reddedildiği hürriyet ve tam bağımsızlığın ilan edildiği yerdir Erzurum.
Her bir eseriyle İlhanlı’nın, Saltuklu’nun, Osmanlı’nın mührünü taşıyan kadim şehirsin sen, Erzurum.
Lalapaşa Camiinde Koca Sinan’ı, Ayazpaşa Camiinde Hafız Osman’ı, Yakukutiye’de Hoca Celalettin’i, iki avucunu semaya açmış dua edercesine gök kubbeye uzanan Çifte Minareli Medrese’de Hundi Hatunu gördüğümüz şehirdir, Erzurum.
Erzurum tarihtir, şandır, şereftir..
Erzurum vatandır, ardır, namustur, haysiyettir.
Erzurum sevgidir, saygıdır, muhabbettir, aşktır.
Darir’den, İbrahim Hakkı’dan, Efe hazretlerinden, Sümmani’den, Emrah’tan, Reyhaniye Aşktır Erzurum.
Âşıkların yurdudur.
Aşığız sana Erzurum.

Bu yorumda elbetteki Erzurum’dan ilham aldım. Erzurum denince hissettiklerim, bana düşündürdükleri bunlar.
Sorunun ikinci kısmına gelince Erzurum gerçekten zor bir coğrafya. Böyle zor bir coğrafya da kadın olmak, başarılı olmaya çalışmak ve bir takım engellerle eleştirilerle karşılaşmak elbetteki olağan. Mücadelemiz bu yönde bizim. Selim niyetle çalışmaktı gayem. Benim tek düşüncem buydu. Çok şükür nasip oldu. Ben bu çalışmalarımın hak edişi karşısında 2020 yılında Erzurum Dernekler Federasyonu tarafından “ yılın Nene Hatun’u ödülüne” layık görüldüm. Şehri dışardan takip eden biri olarak devam etseydim çalışmalara, ya da sadece Erzurum etiketini kullanarak ilerlemeye çalışsaydım bu derece takdir edilmem mümkün olur muydu? Olmazdı tabii. Ben yaptığım her çalışmada Erzurum ve Erzurumluya hizmet etmeyi amaçladım.

 

Şehir edebiyatı insanların şehirle kurmuş olduğu ilişkiyi yansıtır. Bu ilişkiyi aktarırken şehrin tarihi, toplumsal olaylar, kişilerin psikolojisi ve mekanlar gibi şehrin değişik katmanlarından etkilenir. Böylece her edebiyatçı kendine özgün bir şehir bilinci oluşturarak bunu eserlerine yansıtır. Sizin şehir bilincinizin oluşmasına hangi şehir katmanı yada katmanları ne oranda etkili olmuştur ve bunu eserlerinize aktarımınız nasıl olmuştur?

O kadar güzel bir soru ki bu. Soru üzerinde düşünürken bile etkileniyor insan. Erzurum bir tarih şehri. Bir medeniyet otağı. Tarihe yolculuk yaptıran şehir Erzurum. Sadece doğunun kalesi değil ülkenin yıkılamayacak kalesi Erzurum. Farklı dönemlerde inşa edilen, her biri tarihten ayrı bir kesit olarak karşımıza çıkan eserleriyle geçmişten günümüze kopmayan / kopmayacak bir bağ Erzurum. Vatan Millet ve Bayrak sevgisinin daha bir başka içine işlendiği milliyetciliğin kalesi Erzurum. Bu sevgi ve manevi his olmazsa yıllar yılı Aziziye Tabyalarındaki “ Ecdada saygı yürüyüşü “için kilometrelerce öteden gelir miyim? ben ya da gelir mi? diğer memleket sevdalılar.
İşte en çokta bu katmanlar şehir bilincinin oluşmasında etken rol oynuyor diyebilirim.
Kadın olmanın çok zor olduğu bir coğrafyada tarih boyunca istiklâl ve istikbâl mücadelelerinde en ön safta yer alarak fedakarlık göstererek tarihe mal olmuş kadın kahramanlarının izinden gidebilmeye çalışma isteği ve hevesi de bu tarih bilinciyle birleşince ayrılmaz bir bağ oluşuyor insanın memleketiyle.
Bir diğer etkende doğa şartları diyebilirim. Şöyle ki; kar yağarken yazdığım şiirlerim vardır benim. O sükûnet, o ahenk alır götürür duygu yüklü insanları.
Bir de kara tren var. Sanki başka bir şehirde yokmuşcasına çocuk ruhumla sahiplendiğim. Bir dönem insanlarının hepsinin hatıralarında olan…
Bütün bu katmanlar seni aynı duyguları yaşayanlara yönlendiriyor. Türlü türlü hikayeler dinlemek istiyorsun, unutulmaya yüz tutmuş anılarla yolculuk yapsın insanlar istiyorsun. Siyah beyaz fotoğraflarla geçmişten bugüne bir köprü kurulsun istiyorsun. Bu niyetlerle çıkıyorsun bu yolculuğa.

Şehir edebiyatçısı şehrin yorumunu edebi olarak yapar. Bir Erzurum şehir edebiyatçısı olarak Erzurum yorumunuzu özetler misiniz? Bu yorumda Erzurum’dan mı ilham aldınız yoksa görmek veya yaşamak istediğiniz Erzurum mu etkili oldu? Soruyu daha da açmamız gerekirse Erzurum’a dışardan mı baktınız yoksa şehirde yaşayan ve mücadele eden bir kişilik olarak kimlik arayışında mı bulundunuz?

3. ve 5. Soru birbiriyle bağlantılı. Ortak cevap vermiş olalım. Bana hissettirdiklerini yazmıştım. Bizlere anlatılan bir Erzurum hikayesini dinledik hep çocukluğumuzda. Büyüklerimizin âşık olduğu eski Erzurum. “ Eskiden ! Çok eskiden “ diye başlayan. Babamın Babaannesi Hırtızlı nene’yle, Babaannemin çocukluğuyla, Büyükbabamın anıları.. Bu etkilerle de eski Erzurum’u bilenlere konuşup onların hikayelerini dinleme isteği…
6. Edebiyatın, şehrin markalaşması, kimliğinin oturması ve aktarılması, şehir belleğinin yaşatılması açısından katkıları nedir? Sizin eserinizin bu açıdan Erzurum’a kattığı değer nedir?
Edebiyatın şehrin markalaşması ,kimliğinin oturması ve aktarılması ,şehir belleğinin yaşatılması açısından katkılarına gelince: Edebiyat sayesinde yaşanan iyi örneklerin ileri ki nesillere aktarımı; kötü örneklerden de ders alınarak yapılmamasını ve yasadığı hayata ilişkin duygularını dile getirmek isteyenlerin; edebiyat sayesinde duygularının dile getirilmesi ve paylaşımı konusundaki desteğini söyleyebilirim.
Benim kitabımın bu anlamda memleketimize kattığı değere gelince: kitabı okuyanlardan bana gelen ortak düşünceyi söylemek isterim. Şehrin arşivi niteliğinde bir kitap . Bir şehrin belleği diyoruz ya! ya da bir şehrin geçmişine ait izler. İşte bu ve benzeri kitaplarda bunları bulabiliyoruz. O dönem ki şartlarda yaşayan insanların birbirleriyle olan sosyal iletişimlerinden başlayarak iş hayatları ,şehrin kültür yapısı ,coğrafyası, tarihi , şimdilerde unutulmuş gelenek ve göreneklerin tamamı.. bunların tamamı var bu kitapta. En basiti düşünelim : Şu an olmayan komşuluklar şu an yaşanamayan çıkarsız dostluklar ve mahalle kültürü.
Bizler bir önceki nesilden bir şeyler öğrenmeye çalışan belki de son örnekler olduk şimdi ki nesile bakınca. Bu yüzden ben diyorum ki : bu bir sorumluluktur ,hepimizin görevidir gelecek nesillere aktarılması gereken bu kadim şehirle ilgili o kadar çok bilgi var ki.
“Unutmayalım unutturmayalım “ diyerek bu güzel söyleşi için teşekkür ediyor emeği geçen herkese saygı ve sevgilerimi sunuyorum.                                                                                                                                                                         ERZURUM SEVDASI DERGİSİ

Share this content:

Röportajlar