Nurullah GENÇ İLE RÖPORTAJ

Nurullah GENÇ İLE RÖPORTAJ

Nurullah GENÇ

Başarılı bir bilim adamı ve şair olan Nurullah Genç etkileyici yazarlığı ile gerçek bir hikaye üzerinden hazırladığı yollar dönüşe gider romanıyla bir Erzurumlunun 1. Dünya savaşında esaret altında yaşadıklarını anlatmaktadır. Bu romanda üzerinde çalışmayı ihmal ettiğimiz bir konu olan Ruslar tarafınca esir alınarak götürülen ve birçoğunun bir daha geriye dönemediği Erzurumluları anlatmaktadır. Romanda Dadaşlık vasfına sahip olan bir insanın esaret altında bile bu vasfını nasıl muhafaza ettiğini anlatmaktadır. Kitapta doğrudan Erzurum yer almasa dahi kahramanın yaşantısı ve karakteristik özellikleri Erzurum kültürünün ve değerlerinin bir yansıması olarak kitabın her satırında kendini hissettirmektedir.

SORULAR:

  1. Röportajların klasik sorusu ile başlayalım isterseniz. Bize kendinizi tanıtır mısınız?

Mahremde kalmayı seven bir münzevi. Görünürde olmak ne getiriyor ki insana. Her şeyi gören, bizden alakasını kestikten sonra her şeyi göremeyenler görse ne olur. Zaman bunun için mi var yani mekân bunun için mi var. Mekânın görünürlüğü yanında zamanın görünmezliği bize ne söylüyor. Mesela dünya mesela içinde barındığımız ev. Neden onlarla değil de zamanla ifade ediyoruz kendimizi daha çok. Yaşımız, yüzümüzdeki çizgiler hangi hakikatin mümessilleri acaba? İşte tam da o. Görünmeyen ve bilemediğimiz ne varsa mahrem. Görünmeyen ve işaretleriyle tahkiken tasdik eylediğimiz ve inandığımızdan başka ezeli ve ebedi olan ne var ki.

Ben mi kimim! Kim olabilirim ki. Bütün bunların ortasında bir mahrem, bir münzevi. Erzurumlu. Horasanlı. Pinaduz Köyünden. Yunus Emre’nin, “Bir kevele büründüm, Yunus diye göründüm” dediği türden. Kusurlu.

  1. Edebiyat hayatınız nasıl başladı ve eser(iniz)lerinizde Erzurum’u konu edinmeye nasıl karar verdiniz?

Çocukluğum şiirdi benim. Çünkü şiirin içinde doğmuş ve büyümüştüm. İki divanı ezberden okuyan bir adamın mahdumu olarak şiirle yoğrulmuştu ruhum. Sibirya gazisi bir dedenin torunu olarak tahammülle ve mücadele azmi ile donatılmıştı duygularım. Kısacası edebiyatın gözdesi şiir, cilasıydı gönlümüzün. Öylesine içimize işlemişti ki dokuz yaşında bir çocuk olarak başka bir köyde okula başladığımda yirminin üzerinde şiir vardı ezberimde. Böyle başlayan bir hayat için edebiyat lüzumu evvel bir meseledir artık. Ve hâlâ öyledir benim için.

Erzurum’u bilerek konu edinmedim. Erzurum kalbinde yaşadığım şiirin adıydı benim için. Ve hâlâ öyledir.

  1. Sizce şehir edebiyatı nedir ve Erzurum edebiyatının şehir edebiyatı açısından konumu nedir. Biraz daha açarsak Erzurum’a değer katan bir edebiyat anlayışı mı var yoksa edebiyata konu olan bir Erzurum mu var?

Şehir ukdedir ve düğümü atan da çözümü de insandır. İbn-i Haldun’un evreninde bedevi umrandan hazeri umrana geçişin adıdır şehir. Büyüdükçe büyütür meseleleri ve ufku. Ya güzele meyledenlerin ıslahıyla aydınlanır ya da çirkine kucak açanların helâk ettiği bir harabe karanlığına bürünür. Bu yüzden şehir insanın dünya yolculuğunun aynasıdır aynı zamanda. O aynanın ışıl ışıl ve hayata aydınlık yansıttığı yerde kalp, nuruyla donanmış demektir yaratının. O aynanın karanlığa gömüldüğü yerde ise kararmış bir kalbin cehennemi kuşatır insanlığı.

Şehir edebiyatı dediğimiz hem o şehrin kimliğiyle alakalı beyan sırlarının araştırılması ve malum hale getirilmesi çabalarını ifade eder. Hem de yukarıda vurgulamaya çalıştığımız iki kalp türünün akıl yoluyla şehri şiir veya başka bir türle buluşturmasının adıdır. Yahya Kemâl’in “Sana dün bir tepeden baktım aziz İstanbul” demesi bundandır. Ya da kardeşinizin “Erzurum garında banklar üstünde, uyku tutmuyor karanlıklar” demesi hakeza.

Sorunun son cümlesinin cevabı kendisinde saklı. Hem Erzurum’a değer katan bir edebiyat anlayışı var. Hem de edebiyata konu olan bir Erzurum.

  1. Şehir edebiyatı insanların şehirle kurmuş olduğu ilişkiyi yansıtır. Bu ilişkiyi aktarırken şehrin tarihi, toplumsal olaylar, kişilerin psikolojisi ve mekânlar gibi şehrin değişik katmanlarından etkilenir. Böylece her edebiyatçı kendine özgün bir şehir bilinci oluşturarak bunu eserlerine yansıtır. Sizin şehir bilincinizin oluşmasına hangi şehir katmanı ya da katmanları ne oranda etkili olmuştur ve bunu eserlerinize aktarımınız nasıl olmuştur?

Bir şehri fotoğraflarıyla tanıyan kişi şehrin içinde olan kadar o şehre nüfuz edemez anlamında bir sözü vardır bir düşünürün. Şehrin içinde olmak ise o şehri tanımak anlamına gelmez. Derya içindeki mâhiler gibi şehir içindeki canlılardan da söz etmek mümkün. Ne şehrin kimliğinden ne de tarihi katmanlarından haberdardır bu canlar. Hele günümüz dünyasında kutulara mahkûm edilen insanların şehrin kalbi derinliğini keşfetmesi çok daha zor hale gelmiştir.

Şehir edebiyatı insanların şehirle olan ilişkilerine ayna tuttuğu ölçüde başarılı olur. Ve her edebiyatçı kendi dünya gözüyle bakar meselelere. Şehre de aynı gözle nüfuz eder. Bu nedenle edebiyatın şehri sunuş biçimi inançlar etrafında şekillenir. Yani şehir şuuru ile edebiyatçının şuuru arasındaki etkileşim yazarın bakış açısıyla bütünleşen ya da çatışan bir fotoğrafın adıdır.

  1. Şehir edebiyatçısı şehrin yorumunu edebi olarak yapar. Bir Erzurum şehir edebiyatçısı olarak Erzurum yorumunuzu özetler misiniz? Bu yorumda Erzurum’dan mı ilham aldınız yoksa görmek veya yaşamak istediğiniz Erzurum mu etkili oldu? Soruyu daha da açmamız gerekirse Erzurum’a dışardan mı baktınız yoksa şehirde yaşayan ve mücadele eden bir kişilik olarak kimlik arayışında mı bulundunuz?

Erzurum’a hiçbir zaman dışarıdan bakmadım, bakamadım. Çünkü ben Erzurum’un kalbinde doğmuşum zaten ve ayrı mekanlarda hayatımı sürdürsem de hep o kalpte nefesleniyorum. Hayatımın en kayda değer sayfalarında o kalbin mührü var. O kalpte tarihimin altın harflerini öğretti bana büyüklerim. Elbette ilhamımı oradan aldım daha çok ve oradan yayılan irfan ışığıyla beslendim. Ancak şunu da ifade etmekte yarar var. Erzurum bizim istediğimiz Erzurum olma özelliğini de yavaş yavaş kaybediyor. Bu çok tehlikeli bir durum. Onun kadim irfanının ve iz’anının nesilden nesile aktarılması bir zarurettir. Düşünce ve hislerimizi paylaşan hemşerilerimizin bu çağrıya kulak vermeleri gerekiyor. Aksi takdirde yıllar sonra bu gün anlattıklarımız birer çok eski hayale dönüşebilir.

  1. Edebiyatın, şehrin markalaşması, kimliğinin oturması ve aktarılması, şehir belleğinin yaşatılması açısından katkıları nedir? Sizin eserinizin bu açıdan Erzurum’a kattığı değer nedir?

Edebiyat ortak paydalarla insanın hafızasını oluşturur. Bu nedenle edebiyat estetiğin ve kültürün aktarımı açısından olmazsa olmazıdır hayatın. Bir şiir, bir hatıra veya bir hikâye, bir roman veya bir deneme bir şehrin herhangi bir özelliğini yıllar sonrası için o zamanın insanlarına ileterek inkişafın ve terakkinin sağlam temeller üzerine kurulmasına imkân hazırlar.

Şehirle özdeşleşen bir eserin o şehri insanların ortak paydası haline getirmesi mümkündür. Bugün gittiğim her yerde insanlar Erzurum garından söz ediyorlarsa bunun bir anlamı olmalı. İşte tam da dediğim paydayı işaret eden bir haldir bu. Çünkü Siyah Gözlerine Beni de Götür şiiri ve şu iki mısra dillere pelesenk olmuştur artık:

Erzurum garında, banklar üstünde

Uyku tutmuyor karanlıkları

Teşekkür ederim.

Share this content:

Röportajlar