Anadolu da aile her zaman kutsal sayılan bir kavram olmuş ve kutsiyetini de günümüze kadar korumuştur. Aile; evlenen iki kişinin kurduğu bir şirket değil kocaman iki ailenin bir araya gelerek güç birliği sağlaması şeklinde düşünülen son derece önem arz eden, kurulurken asla hata yapmayı kabul etmeyen bir kurumdur. İşte bu kurum kişiliğimizin olduğu kadar toplumumuzun da temelidir.
Temeli sağlam olmayan bir bina nasıl ki sallanmaya, yıkılmaya mahkûm ise temeli sağlam olmayan aile kurumu da eninde sonunda yıkılmaya mahkûmdur. O binada demir, çimento, tuğla, taş ne kadar sağlam, temeli yeterli ise bina da o kadar sağlamdır, sağlam bir aile için sevgi, saygı ve karşılıklı anlayış şarttır. Böyle bir aile ortamında yetişen bireyler ise kendilerini gerçekleştirmiş, kendi yeteneklerini ve değerlerini bilen fertler olarak hem kendi ailelerine hem de mensubu bulundukları millete o kadar katkı sağlar ve değer kazandırırlar. Millet olma vasfını korumaya çalışan bir toplumda da aile kurumu ne kadar sağlam ve sağlıklı ise o toplum o kadar sağlam ve sağlıklıdır. Temeli sağlam olan aileler sosyal hayatın sigortasıdır. Bu durumda aile küçük bir topluluktan oluşan bir millet, millet ise büyük bir ailedir. İnsanların millet sayılabilmesi için milli kimliğini kaybetmeden ayakta kalmayı becermesi gerekmektedir. Milli kültürünü kaybeden topluluklar millet olma vasfını kaybederler. Milleti ayakta tutmanın yolu maddi ve manevi ihtiyaçların gerektiği şekilde karşılanması ile olur. Sağlam bir toplumsal alt yapının temeli olan şey aslında sağlam bir aile birlikteliğidir. Erzurum gibi sağlam toplumsal alt yapıya sahip olan şehirlerde ailelerin ne kadar önemli olduğu ortadadır. Erzurum aile yapısı binlerce yıllık Türk Töresinin sağlam kökleri üzerinde kurulmuş ve en güzel ahlaki eğitimi veren Müslümanlık bilinci ile harmanlanmıştır. Erzurum kültürünün çıkardığı aile tipi Dadaş’ı ortaya çıkarmıştır. Dadaş öyle sıradan bir insan değildir. Ahmet Hamdi Tanpınar’ın tespit ettiği gibi felâketler karşısında direncini kaybetmeyen, mücadeleci, nüktedan, hicivci bir yapıya sahiptir. Bu yapıda ki bir insan kendine olan öz güveni ve saygısı yüksek olan insandır.
Bir insanın kendisine olan saygısını anneden kazanır. Türk töresinde kadın önemlidir ve değerlidir. Esas olan tek eşliliktir. Tek eşliliğin olduğu bir ailede saygı ve sevgi daha fazla ön plana çıkar. Kardeşler arasındaki birlik ve beraberlik kendini daha fazla his ettirir. Sevginin ve saygının, birlik ve beraberliğin olduğu bir ailede yetişen bireyin ruhi doygunluğu elbette ilk önce kendi karakterine daha sonra ise bulunduğu topluma aksedecektir. Erzurum’da, sanılanın aksine tek eşli evlilikler daha yaygındır. Dadaşlık karakterinde yer eden sevgi, saygı, birlik ve beraberlik bundan dolayı en üst seviye de kendini hissettirmiştir.
Erzurum toplumu soy ilişkisinin kurulması açısından baba erkil bir yapıda olmasına rağmen aile içinde kadının etkinliğinin fazla olması nedeniylede ana erkil bir yapı arz eder. Bunda Türk kültüründe kadının değerli ve kutsal olmasının büyük bir payı vardır. Dede Korkut hikayeleri, Oğuz han ve manas destanları Türk toplumunda kadının yerini ve önemini ortaya koymaktadır.
Erzurum erkeği her halükarda annesine oldukça değer veren bir yapıyı sergilemektedir. Evin her türlü sıkıntısı, geleni-gideni, aile ile ilgili kararları, yapılması gereken her türlü aktivite mutlaka annenin onayından geçer. Gelinler erkek çocuk doğurduğu zaman aile içinde statüleri artar. Oğul anası olmak ailede sazı-sözü dinlenen bir ev büyüğü olma özelliğini artırır. Kız beğenmeğe dolaşan görücü kadınlar, oğullarına daha çok becerikli, akıllı ve hünerli kızları bulup almak için çaba gösterirler. Oysa damat seçiminde, uysal olan damadı tercih ederler. Kısacası, Erzurumlu gelinin uyanığını, damadın uysalını sever. Damadın uysal olması, kadının ailedeki rolünü artırır. Dadaş ilk önce kendisine madden, manen ve soylulukta denk bir kadın ile evlenir. Aynı şekilde kız tarafı da kendilerine yakışır bir delikanlıya kızlarını verirler. Denklik şuuru içerisinde yapılan bu evlilik huzurlu bir aile ortamının da temelini atar.
Bu saydığımız nedenlerden dolayı Erzurum evliliklerinde denklik şuuru ön plana çıkar. Erzurum aile yapısı; evliliklerde denklik durumunu oldukça dengeli tutmaya çalışır. Herkes “davul bile dengi dengine” değiminde ki manaya uygun kız, ya da damat düşünür. Aslında bu durum bizim toplumumuzda kadından yana, onun ve ailesinin onurunu korumayı hedefleyen bir güvencedir. Temelde kadını korumak için öngörülen bir dengedir, denklik prensibi hayat boyu ailenin dengede kalmasını amaçlayan, kadın lehine bir sonucu hedefleyen, evlilikte sağlam temeller oluşturulmasını sağlayan bir faktördür.
Erzurum’da ailenin statüsüne uygun olarak, Yaş farkı, eğitim durumu, kültür ayrılığı, maddiyat farkı, dini yönden denklik evlilikte göz önüne alınan unsurlardır.
Özellikle, kadın ve onun ailesi daha aşağı itibar edilen birisine kız vermeyi ve hısım olmayı kendilerine yediremezler ve böyle bir şeyin olması halinde kadın erkeği küçümseyici ve hukukunu tanımaz bir tavır alır, huzur ortamı olması gereken aile de boşanmalar ve yıkımlar olur.
Bunu irdelediğimizde görürüz ki, güzel temennilerle kurulan evliliklerin çok kısa bir zaman sonra dağılmasına sebep olan baş aktör, ailelerin ve eşlerin birbirleriyle denk olmayışlarıdır. Bu denksizlik durumu, maddiyatı önemseyişlerine, aile ve çiftlerin tahsil durumlarına, kültür seviyelerine, adet-törelere, gelenek ve göreneklerine, anne-baba tutumlarına, hayata bakış açılarına, yöresel farklıklardan ortaya çıkan şive, giyim kuşam ve hatta eğitim farkına kadar pek çok noktada kendini gösterir. Bu farklılıklar sebebiyle kimi zaman sorunlar çok basit mevzulardan çıkar ve diğer sorunlarla birleşince aile içinde problemler hayret verecek kadar büyür.
Erzurum dadaşı eşini sever, korur ve sahiplenir. Kadın, dadaş ile evliliğini kuşku ve korku üzerine kurmaz. “Yarın ne olacak, eşim benim şu eksiğimi yarın bana karşı kullanır mı” diye düşünmez. Zaten Dadaşlar ne hikmetse batının güzel kızlarını gelin getirmektedirler hatta batının güzelleri akıllı davranıp doğunun erkeklerine gelin gelmektedirler. Çünkü gerçekten dadaşın; izzet, namus, kişilik, karakter, sevecenlik, vefa, saygı, sevgi, doğruluk, şeffaflık ve merhametinden en ufak bir kuşku duyulmaz.
Kur’an-ı Kerim bu gerçeği çok manidar bir tanımla hayatımıza katar. Ayet-i kerime, “Karı ve koca birbirlerine örtüsüdürler” der. Ayet şöyledir: “Onlar (kadınlar) size örtüdürler, siz de onlara örtüsüsünüz!” (Bakara 187). Yani Ayet çok zarif bir ifadeyle, karı koca arasındaki ilişkinin karakterini ortaya koyar. Elbise ve örtü nasıl soğuk ve sıcaktan korur, sırları ve kusurları örterse, eşler de aynen böyle olmalılar. İşte bu denklik şuuru içinde kurulan yuvada çocuklarını doğuran ana öyle boyun eğecek bir yiğit dünyaya getirmez, çünkü uyumlu bir aile ortamında yetişen kişi öyle her şeyden kolay kolay korkmaz, kendini dünya malına esir etmez, ahlaklı olduklarından dolayı oyun bükecek hatalara düşmezler.
Tüm Anadolu da olduğu gibi Erzurum’da da ana oğul ilişkisi Baba – oğul ilişkisinden daha farklıdır. Oğullar kendilerini analarına daha yakın his ederler. Baba otoriteyi temsil eder. Delikanlılıkta hemen her zaman bir başkaldırı vardır. Belki de dadaş ilk isyanını babasının otoritesine karşı yapmaktadır. Ana bu başkaldırıyı törpüler, aracı olur. Ancak baba otoritesinin sarsılmasını istemez. Çünkü dadaş onun varisidir. Ondan sonra ailenin başına geçecek olandır. Onun için iyi eğitilmeli ve iyi bir iş sahibi olmalıdır. Babasından öğrendiklerini bu delikanlı bir sonraki nesillere taşıyacaktır. Alın terini silerek para kazanmalı ve bu kazandığını hem değerlendirmeli hem de paylaşabilmelidir. Bu açıdan babanın otoritesi ailede itaat ve isyan karışımı bir şekilde kendini his ettirir. Ortamı yumuşatmak ananın yani kadının vazifesidir.
Eski aile yapımız çekirdek aile tipinin aksine büyük aile tipine dayalıdır. Adet-törelerimizde, gelenek –göreneklerimizde oldukça değerli olan eski büyük aile kurumu ve bu kurumda büyüklere gösterilen saygıya dayanmaktadır. Toprak mülkiyetine sıkı sıkıya bağlı olan ataerkil geniş aileler gelenek ve göreneklerini birkaç kuşak arasında yaşayarak öğrenmekte ve aynı şekilde kendinden sonra gelen nesillere aktarabilmektedir. Bu sayede ata erkil akrabalık ilişkileri gelişmekte dayanışma ve birlik duygusunu daha fazla kişilere kazandırmaktaydı. Özellikle toprak mülkiyetinden kaynaklanan gelenekler kişinin karakterine daha fazla empoze edilmekte böylece kişiye hem soyluluk hem de erdemlilik bir anda kazandırılmaktaydı.
İşte böylesine gelişmiş ve birbiriyle ilintili halde olan aile dadaş denilen şahsına münhasır kişiliği ortaya çıkarmıştır.
Peki bu ailenin yetiştirdiği dadaş kimdir derseniz
Dadaş!
Cumhuriyetin ve demokrasinin en güçlü bekçisi ve uğurlu elidir. ( Cumhuriyetimizin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ün kurtuluş mücadelesini Erzurum’dan başlatmış olması ve bunu takiben hemen hemen cumhuriyet tarihinin tüm liderlerinin siyasi mücadelelerinde bu yolu takip etmesi bu durumun en güzel örneğidir.)
Dadaş; serhat boylarının bekçisi, yoksulun kimsesizin koruyucusu, eli sofrası açık, mert imanlı, toksözlü, siyasi ve sosyal hayatın medeni cesaretini nefsinde toplayan cesur bir konuşmacı, vazifesini namus bilen bir memurdur.
Dadaş; Cihan durdukça dalgalanacak bayrağımın gönderidir
Dadaş; eğilmeyen başı, mağruru bakışları ile istiklal meşalesinin taşıyıcısı, Ermeni ye unutamayacağı tokadı vuran, çatık kaşları ile topa mermiyi süren, gerilmeye gelmeyen çelik bir yaydır.
Dadaş; Ağır başlı, vakur, çalışkan, asla menfaatleri uğruna kimseyi arkadan vuracak kahpeliklere tenezzül etmeyen, zafer yolunda can vermek için koşan yiğittir.
Dadaş; Maddi ve manevi değerlerini hiçbir şey uğruna bozmayan, milli karakterini titizlikle muhafaza eden Erzurumludur.
Dadaş; özü sözü doğru, zalimin karşısında mazlumun yanında olan, geleneklerine bağlı törelerine saygılı adamdır.
Dadaş; yalansız, riyasız adamdır
Dadaş; adam satmayandır
Dadaş; satılmak istense bile satmaya kimsenin gücünün yetmediği adamdır.
Dadaş; düşmanına bile ağlayan yürektir
Dadaş; sadece dadaşım diyen değil, dadaş olmaya çalışan adamdır.
Rahmetli Necati Karabacağın tarifiyle DADAŞ “müstesna şahsiyetlerde görülen “efendilik” gibi dogmatik bir ruh asaletidir.” İşte o ruhu taşıyan Dadaşı doğuran Anadır. Yani; nihayetinde hayatını ailesine, memleketine, çocuklarına vakfetmiş bir “ANA” olarak karşımıza çıkar DADAŞ…Yani kadını ile erkeği ile gerçek Erzurumlunun milli kimliğidir DADAŞ …
Zekiye ÇOMAKLI