“Bazı yaşamlar vardır yaşadıkları yere anlam katar, bazı yaşamlar ise yaşadıkları yerde anlam kazanır. İşte şehir edebiyatı bu anlam bütünlüğü üzerine kuruludur.” Bu sözler Şehir Edebiyatı üzerine bir röportaj hazırlığı esnasında Reşat Hocamızın ağzından dökülmüştü. Bu sözlerin sahibi Reşat coşkun bu anlam bütünlüğünü öykülerine yansıtmayı başaran iyi bir şehir edebiyatçısıydı. Öykülerinin asıl kahramanı kendisiydi ve bunu saklamayı çok iyi becerirdi. Yerel ağırlıklı yazdığı dönemde olayların geçtiği mekanları ismen zikrederek sevdalısı olduğu şehri Erzurum’u öykülerine taşırdı. Araştırmacı özelliği sayesinde şehrin hemen hemen her yerini bilir. Toplumun renkli simalarından yani sıra garip gurabasını tanırdı. Bunun yani sıra şehrin sorunlarını iyi analiz eder ve çözüm önerileri geliştirerek şehrin önde gelenlerin ve çevresine sunardı. Bundan dolayı gerçekten Erzurum üzerine hakkıyla yazı yazmayı başaran iyi bir yazardı.
Ulusal olarak olarak yazmaya başladığı dönemde genel ilkeler ve konular üzerinde çalışmaya başlamış ve öykülerinde mekandan soyutlayarak genel ilkeler ve prensiplere ağırlık vermeye başlamıştır. kullanmamaya özen göstermeye başlamıştı. O, ısrarla “ben artık Erzurum’u yazmayacağım yereli bıraktım sende bırak” derdi. Gerekçe olarak ise şu sözleri söylerdi“artık yaşadığımız bu şehir bizim Erzurum değil ben de bu yaşadığım şehri tanımıyorum.” Aslında haklıydı yaşadığımız şu anki Erzurum bizim ait olduğumuz, tanıdığımız Erzurum değil. Bende ona yerelden ulusal gitmek lazım, evrensel konuları Erzurum örneğinde anlatmamız lazım yaşadığımız bildiğimiz Erzurum yitip gitmeye başladığı bu dönemde yüz yıl sonraki Erzurum nasıl inşa etmeli hangi değerler üzerinde yükselmesi gerektiğini anlatmak lazım derdim. Dergi için yazmasını İstediğim her seferde “ben yereli bıraktım ama sen istiyorsun diye bu yazıyı da vereceğim” der ve bunu belirten ifadeyi yazı içerisine yerleştirerek gönderirdi.
İyi bir yazardı, şairdi, bilgiliydi, araştırır, düşünür,gözlemlerini ve tecrübelerini ilave ederek yazılarını yazardı. İyi bir şehir mütefekkiri ve toplum gözlemleyicisiydi. Zaten bu özelliği onu yazılarını hazırlanmasında önceden kurgulanmış olduğu fikirleri derli toplu bir şekilde ve okur ilgisini çekecek tarzda hemen yazıya dökmesini sağlardı.
Yayın danışmanlığını yaptığım ve şu anda okumakta olduğunuz derginin gidişatını ve yayın konularını danıştığım, fikir aldığım ve bulduğum her fırsatta dergiyi eleştir dediğim birisiydi. Eleştirmek kolay iş değildir. Düşünme ister, yorumlama ister ve öneri ister. Reşat Hoca bu özelliklere sahip iyi bir eleştirmendi. Eleştirmenliğinde ve yazarlığında yaşadığı toplumla ve şehirle bütünleşmesi, gerektiğinde bunlardan kendisini soyutlayarak olaylara objektif yaklaşabilmesi önemli bir meziyetiydi. Bazı zamanlar dergide yayınlamak istediğim özel konulara ilişkin bunu en iyi yazabilecek yazar hakkında kendisinden fikir ve bilgi alırdım. Bu zamanlarda konuya ilişkin bilgisinin yani sıra yazarların konuya nasıl yaklaşacağı onların yazım teknikleri üzerine ilişkin bilgisi hakikaten takdire şayandır.
İstediğim yazıyı çok kısa bir sürede gönderirdi. Sadece Şehir edebiyatı üzerine bir röportaj isteğimi yeni aldığı eve taşındıktan sonrasına atmıştı. Tabi bunu söylerken Allah ömür ve fırsat verirse demeyi unutmadı. Malum ömür buna yetmedi. Yukarıda yazımın giriş cümlesi olarak kullanmış olduğum cümleyi bu isteğimi dile getirdiğimde dile getirmişti.
Çocukluğunu ve o dönemde geçirdiği sıkıntıları anlatırken, geçimini sağlamak için yaptığı ayakkabı boyacılığı, gençlik döneminde iştigal ettiği tablacılığı anlatırken hüzün ve keyfi bir arada yaşardı. Kendine özgün beden dilinde o yılların etkisi ve yaşayamadığı ama aynı zamanda içinde öldürmediği çocukluğunu bir vakar içerisinde sergileyişini görmüşümdür.
Ahlaklı,disiplinli,sorumluluk duygusuna sahip, vatanperver, çevre dostu, hayvan sever, hal hatır bilen iyi bir arkadaş ve dosttu. Uzunca bir dönem görüşemediğimiz bir dönem bir akşam arayıp halimi hatırımı sorduğunda yaptığımız uzun telefon görüşmesinde yakınım bana uzak uzağım ise bana yakındır konusunu tasavvufi bir dille konuşmuş onun gönül ve mana derinliğine şahit olmuştum. Aynı sohbette yalnızlık konusunu konuştuk ve her iyi okur gibi okudukça yalnızlaştığımızı ve çevreden uzaklaştığımızı birbirimize anlatmıştık.
İlkeliydi, değerlerine iyi sahip çıkardı. Bir gün danışmanlık yaptığı bir mobilya mağazasından gönüllü olarak üstlendiği bu vazifeyi bıraktığını öğrendiğimde sebebini sordum. Bana “ticareti iyi öğrenmişler zenginle alışverişe başlamış fakiri unutmuşlar” cevabını verdi.
Haç farizasını yerine getirip evine geldiği zaman vefat etmiş olduğu evinde ziyarete gittim. Konuşma ilahi adalet üzerine döndü bu esnada”ilahi adalet çocukken sırtımda beş kuruşa tuğla taşıdığım tuğla ocağının yerinde bu garip kuluna ev almayı nasip eden şeydir” demiştir.
Dadaşlar üzerine çalıştığım bir dönemde “gardaş! Hele de ben dadaş mıyım? diye sordu. Bende ona muhatabın göre duruşun,nüktedanlığın ve bir vakarın var demiştim. Gülmüştü ve bana bunu hayat öğretti demişti.
Bir Reşat Hoca Öldü diyeler…
Yayına başladığımız tarihten itibaren Erzurum Sevdası Dergisine yazı fikir, öneri ve eleştiri alanında destek olan bu değerli şehir mütefekkirine ve araştırmacısı yazarımıza Allahtan Rahmet ve kederli ailesi başta olmak üzere tüm sevenlerine sabır diliyorum ve buradan Erzurum Sevdası okurlarına bir Reşat Coşkun özel sayısı çıkaracağımıza ilişkin söz veriyorum. Tabi Allah ömür ve fırsat verirse.
Yazar: Ömer Yaşar ÖZGÖDEK