Roma’dan Osmanlıya Erzurum Şehir Tipolojisi

Roma’dan Osmanlıya Erzurum Şehir Tipolojisi

Şehirlerin coğrafi görünümleri aynı zamanda şehri kuran veya ona sonradan hakim olan kültürlerin izlerini taşır. Her büyük medeniyetin kendine özgü bir şehir tipi geliştirmiştir. Bu şehir tipinin oluşmasında medeniyet merkezinin bulunduğu coğrafyanın, kültürel, ekonomik, siyasi düşünce tarzı ve yaşam biçimi etkili olmaktadır. Bugün dünyada şehircilik derken veya daha doğru tabirle modern şehir tipi derken akla roma şehir tipolojisi gelmektedir. Dünya ülkelerinin tamamına yakını, bağlı oldukları veya geliştirdikleri medeniyet ne olursa olsun yada hangi kültür medeniyet çizgisinde olursa olsun şehirlerini Roma şehir tipolojisine uygun olmasını istemektedirler. Bugün bizim ülkemizde de bu şehir tipi benimsenmeye başlamış ve birçok Anadolu şehri bu tipolojiye uyum sağlanması için kentsel dönüşüme sokulmuş ve bu anlayışa göre şehir planlamaları yapılmaya başlanmıştır.

Roma Şehir tipolojisinin yanı sıra bugün yeryüzünde en çok rastlanan bir diğer şehir tipolojisi ise islam şehir tipolojisidir. İslam şehir tipolojisi bazı ufak tefek farklardan dolayı değişik adlar altında toplanmıştır. Bu farklar aslında şehirlerin işlevi ve kuruluş yerlerinden kaynaklanmaktadır. Selçuklu ve Osmanlı şehir tipolojileri de aslında birer islam şehir tipolojisinin alt tiplerinden başka bir şey değildir. Bugün Anadolu şehirlerinin tamamına yakını roma şehir tipolojisi üzerine kurulup daha sonra yaşanan Selçuklu Osmanlı hakimiyeti ile islam şehir tipolojisine dönen yada tamamen islam şehir tipolojisine (Selçuklu ve Osmanlı)uygun bir şekilde kurulup bu şekilde gelişen şehirlerden oluşmaktadır.

Anadolu yada küçük Asya, medeniyetlerin birer geçiş noktası olmuş ve büyük medeniyetlere ev sahipliği yapmıştır. Bu medeniyetler geçişinin son devresi Roma ve Türk İslam medeniyetlerini kapsamaktadır. Anadolu’ya geçiş kapısı olan Erzurum ise en az Anadolu kadar medeniyetlere ev sahipliği yapmıştır. Bunda doğal yolların üzerinde yer alan bir kavşak olmasının büyük etkisi olmuştur. Erzurum ticari ve askeri açıdan önemli bir Doğu Roma şehri olarak ortaya çıkmıştır. Roma şehirlerinin kendine ait özelliklerinin başında mimari yatmaktadır.

Profesör Diana E. E. Kleiner in tanımıyla Roma şehirleri dünya çapında mimari formlarla oluşan şehirlerdir. Romalılar şehirlerini gelişi güzel kurmamışlardır. Özellikle şehirleri kurarken yer seçiminde isabetli davranmışlardır. Savunulabilir olmaktan ziyade erişilebilirlik ve ulaşım olanakları göz önüne alınmıştır. Şehrin kurulması ve gelişmesi tamamen sistematik bir şekilde olmuştur. Bu sistematiğin temelinde Romalıların askeri becerileri yatmaktadır. Romalılar çıktıkları seferlerde kare veya dikdörtgen şeklinde ve ızgara planlı castrum adını verdikleri askeri kamplar kurmuşlar ve etrafını koruma çitleri çekmişlerdir. Romalılar kurmuş oldukları şehirlerde de bu plana dikkat etmişlerdir. Roma şehirlerinin kendine ait özelliklerinin başında şehrin genellikle dikdörtgen şeklinde bir sur içerisine alınması, şehrin ızgara tipi bir planla geniş caddeler ve sokakların birbirlerini dik açı ile kesmeleri ve büyük meydanların olmasıdır. Şehirde merkezden geçen iki ana cadde bulunmaktadır. Kuzey-güney yönündeki caddenin adı cardo, doğu-batı yönünde uzanan caddenin adı ise decumanus idi. Cardo ve decumanus, tam şehrin merkezinde kesişiyorlardı. Kesişim noktasında şehrin en büyük mabedi yer almaktadır. şehrin geri kalanı çok düzgün bloklar halinde planlanmıştır. Bu bloklarda da şehirlerin başlıca unsurları olan ev, dükkan gibi yapılar yer almaktadır. Evler tek katlı, villalar veya apartman şeklinde olabilmektedir. Romalıların beton dökmeyi bilmeleri çok katlı apartman yapmalarına olanak sağlamıştır. Tiyatro veya forum gibi ana yapılar şehrin farklı kesimlerine yerleştirilerek şehrin her kesiminde insan hareketliğinin yayılmasını arzu etmişlerdir.

Kendi başına önemli bir savaş medeniyeti olan Roma, dışardan gelecek saldırı tehlikesinin de farkındaydı ve bu nedenle şehirler surlarla kuşatılmıştı. Özellikle hudut şehirleri ve bu şehirleri korumak amacıyla inşa edilen garnizonlar sağlam surlarla çevrilmiştir. Her Roma şehrinin bir hamamı vardır. Evlerin çoğunda akan su yoktu, bu nedenle de hamamlar çok önemli mekânlardı. Şehirlerin çoğunda birden fazla hamam bulunmaktadır. Özellikle savaşa giden lejyonlar şehirlere girmeden önce yıkanıp temizlenmelerine özen gösterilirdi. Bu yüzden dolayı şehir girişlerinde lejyon hamamları kurulurdu. Romalı şehirlerinde tiyatronun önemli bir yeri vardır. İnsanların bir araya gelip eğlenmelerine boş zamanlarını eğlendirerek geçirmelerine önem verirlerdi.

Romalılar şehir içinde yollara verdikleri önem kadar kaldırımlara da önem vermişler ve bunları yol genişliğine orantılı bir şekilde yapmışlardır. Roma şehirlerinin diğer önemli unsurları ise mezarlardır.

Erzurum İslam ilerleyişi ile birlikte Doğu Roma imparatorluğunun elinden çıkmıştır. Bunda Roma imparatorluğunun uygulamış olduğu askeri stratejinin de önemi vardır. İslam ilerleyişini durdurmakta zorlanacağını anlayan Doğu Roma imparatoru Antakya, Tarsus, Malatya ve Erzurum şehirlerini Müslümanlara terk ederek askersiz bir tampon bölge oluşturmuş ve bu şekilde islam ilerleyişini Anadolu içlerine doğru yayılmasına engel olmuştur. Bu dönemden itibaren Erzurum İslam şehir tipolojisi ile tanışmaya başlamıştır. Ancak sugur olarak adlandırılan hudut kale şehirlerde Araplar şehir içerisine fazla yerleşmemişler, buraları bir ordugâh olarak kullanmışlardır. Muhtemelen iç kale içerisine yerleşen arap askerler burada ilk önce bir mescit inşa etmişler ve şehir içerisinde kalan en büyük ibadethaneyi de camiye çevirmişler ve yeni bir cami yapımına girmemişlerdir. Ancak yaklaşık üç yüz yıllık süren bir hakimiyet dönemi ile birlikte sürekli olarak bu bölgeye gelen Müslüman Arap nüfus şehirler içerisinde yerleşme ve dolayısıyla kendilerine göre bir şehir kurma veya şehri kendi isteklerine göre dönüştürme gayreti içerisine girmiş olmaları muhtemeldir.

İslam şehrinin merkezi kısmında cami vardır. Caminin yanı sıra İslam şehrinin merkezinde yer alan diğer unsurlar hamam ve pazar yeridir. İslam şehrinin en önemli olan faaliyeti ticarettir. Şehrin oturma alanları ile diğer alanlar arasında ciddi farklılıklar vardır. Bu farklılığın unsurlarından bir tanesi kültürel çeşitlilik, diğeri ise oturma alanlarının dar ve çıkmaz sokaklardan oluşmasıdır. Bunda amaç şehrin yönetiminin zayıf kalması halinde mahallelilerin kendi güvenliklerini sağlayabilmelerine yardımcı olmak yatar. Dolayısıyla bir İslam şehrinde mahalle hayatı çok büyük bir önem arz eder. Dayanışma ve yardımlaşma daha fazladır. Her mahallenin kendine ait bir alış veriş yeri vardır. İslam şehrinde evler genellikle avlulu olup, bahçelidir. Ticari faaliyetlerin hemen hemen tamamı şehir merkezindeki büyük caminin etrafında çizgisel olarak toplanmıştır. İslam şehirlerinde yollar genelde kıble yönüne doğru uzanmaktadır. Roma şehirlerin açık olmasına karşın İslam şehirleri kapalıdır. Yani roma şehirlerinde kamu düşüncesi varken İslam şehirlerinde mahremiyet yani insan ve aile yaşamının şehir hareketliliğinden korunması vardır. İslam şehirlerinde şehir sadece dıştan gelen tehlikelere karşı korumak esas iken roma şehirlerinde şehrin hem dış hem de iç tehditlerden korunması anlayışı vardır. Ancak islam şehir tipinde şehrin düşman işgali altında girdiğinde halkın direnmesi kolay iken roma şehir tipinde böyle bir şans yoktur.

Erzurum, Anadolu’ya Selçukluların girmesi ile bir Selçuklu şehri olmuştur. Anadolu da şehir hayatına geçen Selçuklular için yerleşim yer açısından üç farklı yönteme başvurmuştur. Bunlar sırasıyla Doğu Roma şehirlerinin çok az değişiklik yapılarak kullanılması, büyük değişiklikler yapılarak Doğu Roma şehir sit alanlarının kullanılması ve doğrudan Türkler tarafından kurulan şehirlerdir. Selçuklu şehirlerine dikkat edildiği zaman genelde ova üzerinde kurulan şehirlere rağbet edildiği ve kendi kurdukları şehirlerde yerleşim yeri olarak ovaların tercih edildiği görülür. Bu şehirlerin hepsi surlarla çevrilidir. Selçuklu şehir tipi Orta Asya Türk şehir tipinden etkilenmiştir. Bu şehir tipinde Kerpiç duvarlarla birbirinden ayrılmış iç kale, Şehristan ve Rabat diye üç bölümden oluşur. İç kale saray ve yönetim binalarının toplandığı bir merkez iken, Şehristan aristokrat ve zanaatkârların yaşadığı bir yerdir. Camiler ve hamamlar burada bulunmaktadır. Rabad ise şehrin surları dışında kalan kısmı yani varoşlarıdır. Rabad aynı zamanda şehrin Pazar bölgesidir. Bu bölgede yer alan mahallelerde mescitler ve hemen yanında medreseler yer alır. Şehrin en önemli merkezi Ulu Caminin bulunduğu alandır. Şehrin en önemli sosyal merkezi burasıdır. Çarşı da ulu caminin hemen yanında kurulmuştur. En önemli sosyal kurumda cami değil meydandır. Bu meydanlara gök meydan denilir ve genelde surların dışında yer alır. Törenler ve cezalar burada yerine getirilir. Pazarlar buralarda kurulur. Erzurum Selçuklu kale şehirlerinden bir tanesi olup siyasi ve idari işleve sahiptir. Kısmen kale dışında gelişen şehirlerden biridir. Erzurum bölgeler ve milletler arası mübadele merkezidir. Şehrin doğu batı uzantılı caddesi yani roma döneminde kalan decumanus üzerinde bu sefer ulu cami yapılmıştır. Erzurum şehir merkezi artık ulu cami civarıdır. Şehrin gelişimi kale dışına çıkmıştır. Rabat denilen kısımda medreseler yapılmaya başlanmıştır. surlar içerisine kervanlar sokulmadığından Rabat denilen yerde kervan saraylar ve Pazar yerleri mevcuttur. Dolayısıyla şehrin en hareketli kısmı surların dışındaydı.

Erzurum aynı zamanda bir Osmanlı şehridir. Osmanlı’da bir yerleşme merkezinin şehir ya da kasaba olarak kabul edilmesi için bazı işlevsel özellikleri taşıması gerekir. İdari açıdan yerleşmede bir sancak beyi veya bir kadı bulunmalıdır. Pazar etkinlikleri gelişmiş olmalı ve nüfusun önemli bir kısmı geçimini tarım dışı gelirlerle sağlamalıdır. S.Faroqhi Osmanlıda Kentler ve Kentliler isimli çalışmasında şehrin en az 400 vergi mükellefinin oturmuş olduğu bir merkez olarak tanımlamıştır. Vergi mükellefi 400 – 1000 arasında olanlar küçük şehir,1000 -3000 arasında olan şehirler orta ölçekli 3000 den fazla mükellefi olan şehirler ise büyük şehir olarak nitelendirmektedir. Erzurum ortalama olarak 2000 üzerinde vergi mükellefinin bulunduğu bir şehir olarak büyük bir şehir olma özelliğine sahiptir. Cami, bedesten ve imaret Osmanlı şehir planına hâkim olan unsurlardır. Bu üç unsurun bulunmuş olduğu mahalle şehrin çarşı mahallesidir. Şehre yönelen yollar burada sonuçlanır ve aralarında düzenli bir bağlantı vardır. Bu odak noktaları arasındaki yerler çarşı ve pazar ile donatılmıştır. Şehrin asıl merkezi bedestendir. Etrafında ise hanlar bulunmaktadır. Çoğunlukla şehrin büyük cami ya da camilerden bazısı da merkezde yer almaktadır. Bu merkezden diğer odak noktalarına doğru bir yayılma göze çarpar. Yayılmanın eksenini de bedestenden başlayan ve uzun çarşı denilen çarşı oluşturur. Uzun çarşıya açılan çarşı sokaklarında her biri farklı iş kollarında hizmet sunan esnaf örgütlenmeleri vardır. Çarşılar camiye göre değil bedestene göre açıklanmalıdır. Gece olunca bu çarşılar boşalır yani şehir mahallelere taşınırdı. Şehir alanının büyük bir kısmını mahalleler oluştururdu. Fiziki yapısından daha çok sosyal yapısı ön planda olan bu mahallelerde herkes birbirinden sorumlu olup sosyal dayanışma son derecede gelişmiştir. Mahallenin temizliğinden, güvenliğine kadar hatta yeni binaların çevre ile ilişkilerinde son kararı veren yine mahallelidir. Mahallenin merkezi mescittir. İmamın evi mescidin tam yanında olur ve mektepte caminin ya içinde ya da yanında olurdu. Aynı din ve etnik grupta olan insanlar bir mahallede otururdu. Evler bir avlu ile bahçeye açılırdı. Sokaklar dardı ve yönleri bir anda değişebilirdi. Çıkmaz sokaklar vardır. Şehirlerde planlamış bir meydan yoktur. Cadde ve sokak ayrımı da yoktur. Şehrin merkezi bölgeleri ve en değerli yerleri vakıf gelirleri için ayrılmıştır.

Bugün Erzurum şehrine baktığımız zaman vakıf dükkanlarının ve iş yerlerinden tutun, dar sokak ve mahalle planları İslam şehir modelinin izlerini taşımakta olup. Şehrin modernleşmesi için yapılan tüm çalışmalara rağmen bu izler kendini belli etmekte ve şehrin ruhunu teşkil etmeye devam etmektedir. Roma ordugahı olarak kurulan Erzurum hem uzun süren Arap, Selçuklu ve Osmanlı hakimiyeti ile tam bir İslam şehir tipolojisi ile şekillenmiş Roma dönemi şehir tipolojisini tamamen silinmesine neden olmuştur. Bugün şehir katmanları üzerinde yeterli çalışma yapılmamış olması Erzurum şehrinin tipolojik evrelerinin tarihlendirilmesi ve katman haritasının çıkarılmamasına neden olmuştur.                                                                                                                                                                                                    YAZAR: ÖMER YAŞAR ÖZĞÖDEK

Bir yanıt yazın