Milli Mücadele Şehri kavramına kısa bir açıklık getirmek için şunları söyleyebiliriz. Milli Mücadele tarihi içerisinde yaşanan önemli tarihi olaylara mekân olan şehirlerdir. Tarihi kararların alındığı, savaşların yapıldığı, uğrunda ölünen şehirlerdir. Milli Mücadele şehirlerini sayacak olursak; Samsun, Amasya, Havza, Erzurum, Trabzon, Sivas, Ankara, Eskişehir, Afyon, Sakarya, Maraş, Antep, Urfa ve İzmir şehirleri hemen aklımıza gelir. Dikkat edersek bu şehirleri dört grup altında toplandığını görürüz. Milli Mücadele kararlarının alındığı, bu kararların uygulandığı ve bu kararlar doğrultusunda savaşılan ve kurtarılan şehirler. Kurtarılan şehirler ise ikiye ayrılmakta bir kendini kurtaranlar diğeri ise kurtarılanlar. Erzurum 23 Temmuz 1919 Perşembe günü toplanan kongre ile kurtarılmayı bekleyen şehirler için kurtuluş kararını alan şehirlerdendir. Milli Mücadele olarak bilinen dönemin en önemli ayağının gerçekleştiği bu olay, biz tamamen farkına varmamış olsak da, dünya tarihine yön verecek etkileri olan nadir olaylardan biridir.
Bu tarihi kongrenin yapıldığı şehir, ağır bir katliam sonrası yeniden ayağa kalkmaya çalışan tarih yorgunu olan Erzurum’dur. Binlerce yıllık tarihi ve kültürel mirasın toplumsal hafızasına ve mimarisine kaydetmiş olan bu şehir tüm yıkımlara rağmen bir ulusu yeniden ayağa kalkmasına önderlik edecek kabiliyet ve eğitime sahip kanaat önderlerini, aydınlarını, askerlerini bağrında barındırmış ve tarihin en karanlık günlerinde ortaya çıkartmıştır. Mülki İslam’ın kilidi olan bu toprakların Müslüman yurdu kalabilmesi için Türklüğünü garanti altına almak amacıyla toplanan önemli bir kongreye ev sahipliği yapan Erzurum, bugün yani Erzurum Kongresinden yüz yıl sonra, evvel zamanın Kaf Dağının ardındaki masal ülkesi gibi hayallerde mi kaldı?
Bu soruyu sorma ihtiyacı duymamızın sebebi, hatıralarda kalan Erzurum ile şu anda yaşayan Erzurum arasında olumsuz yönde yaşanılan farklılıklardır. Ekonomik, kültürel, sosyal, siyasal, toplumsal ve kentsel açılardan şehrin ilerlemesi gerekirken, geriye doğru bir gidişatın yaşandığına ve Erzurum kültürünün kaybolduğuna ve şehrin geleceğinin pek parlak olmadığına dair başta şehir eliti olmak üzere değişik çevrelerin dile getirdiği endişelerin varlığıdır.
Bu sorunun cevabını vermek için Erzurum’un yüzyıllık kentsel toplumsal yapısının ve şehircilik analizinin çok iyi yapılabilmesi gereklidir. Ancak Erzurum’un toplumsal yapısının üzerine yapılan bilinen bir çalışma mevcut değildir. Şehircilik açısından ise Dadaş Ocakları Derneğinin yapmış olduğu ve Dernek sitesi üzerinden yayınladığı bir bildirgenin dışında herhangi bir derli toplu çalışmada bulunmamaktadır. Bizim bu kısa yazımızda da bu türden bir çalışma yapma şansına sahip değiliz ancak yazımızın amacına ulaşabilmesi için kısa bir değerlendirme yapmak zorundayız.
Toplumsal yapı, belli bir alanda yaşayan topluluğun yaşamını etkileyen, siyasi, tarihi, kültürel, ekonomik vb. hususlarla organize edilmiş ilişkilerdir. Bu ilişkiler ne kadar uyumlu ve sağlam temeller üzerine oturmuş ise o şehir veya ülke bir o kadar müreffeh, uyumlu, mutlu ve vatandaşlık bilincine sahip vatandaşlara sahip olur. Şehircilik ise bir şehrin yerel ve toplumsal tarihi araştırmalarına dayanılarak hazırlanan ve o şehirde yaşayan veya o şehri seven insanların kendilerini şehri severek ait olma duygusunu kazandırarak şehir vatandaşlık bilincinden ulusal vatandaşlık bilincine ulaşmasını sağlayan çalışmalar bütünüdür. Gördüğünüz gibi şehircilik aslında toplumsal yapının değerlendirilmesi ve işlenmesidir.
Toplumsal yapı analizinde toplum ve yerel tarih temel noktayı teşkil eder. Maalesef Erzurum üzerine yapılan sistematik ve kapsamlı bir yerel ve toplumsal tarih çalışmasının da olmadığı görülmektedir. Bundan olacak ki toplumsal yapı analizlerinde ve şehir sistematiği oluşturmada ciddi sıkıntılar yaşamaktadır. Bugün bundan dolayı yaptığımız tüm yatırım kararları ve geleceğe yönelik planlamalarımız başarısız olmaktadır. Toplumsal tarih ve toplumsal yapı çalışmalarımız olmadığından dolayı yüz yıl önceki Erzurum bugün bize bir masal şehri, içinde yaşayanlar ise masal kahramanı gibi gelmektedir veya öyle anlatılmaktadır.
Yüz yıl önceki Erzurum, serhat şehri olan Erzurum’dur. 93 harbi ile başlayan Rus Çarlığına sınır şehri olma özelliği Erzurum’un tarihten gelen derbent misyonunun tüm ağırlığı ile şehrin toplumsal hayatına yön vermeyi başardığı görülmektedir. Acem ülkesine yapılan seferlerin tophane merkezi olan Erzurum Rus çarlığına karşı tabyalar şehri haline gelmiş şehrin en işlek merkezi noktası olan çarşılar askerlerin ve ticaretlerinin merkezini bu askerlerin iaşesini temin etmek olan tüccarların yer aldığı bir merkez haline gelmiştir. Bundan dolayı Erzurum’da asker kutsaldır ve sevilir. Çünkü o sadece ülkeyi korumakla kalmaz aynı zamanda şehrin bir evladıdır. Bu evlatlar, her ne kadar Sarıkamış hezimetinden sonra Erzurum’u Rus işgalinden koruyamamış olsa da Ermeni Mezaliminden kurtarmıştır. Eskiden Ruslarla komşu olan Erzurum Bolşevik ihtilalinden sonra şimdide kendilerine katliam yapan ve kendilerini bir devlet olarak görmeye başlayan Ermenilerle komşudur. Çünkü Kars ve çevresi henüz Ermeni işgalinden kurtarılamamıştır.
Erzurum kadim ticaret yollarının buluştuğu önemli bir gümrük şehridir. Bu şehirde gelen geçen kervanlar farklı kültürleri ve bilgileri tıpkı üzerlerinde taşıdıkları, kürkler, baharatlar, cevherler gibi Erzurum’a taşımaktadırlar. Bundan dolayı Erzurum çarşıları birbirinden yetenekli ve mahir zanaatkârlar ile esnaf ve tacirlerle dolup taşarken, Erzurum medreseleri de âlimler, sufiler ile dolup taşmaktadır. Çarşılarda gündüz esnaflık yapanlar akşamları medreselerin ve dergâhların talebeleri ve sufileridir. Gündüz Esnaf, gece talebe olan bu çarşı ahalisi, ahilik geleneğini ve onun fütüvvet anlayışını devam ettirmiş ve şehrinin savunmasında gönüllü bir nefer olarak yer almıştır.
Erzurum eşrafı aynı zamanda kırsal kesimle bağlantısını koparmamış zengin çiftlik sahibi olan insanlardır. Bundan dolayı şehrin otoritesi haline gelmişlerdir. Şehrin bu otoriterleri yaptıkları ticaret sayesinde birçok farklı vilayet ve ülkelerde tanınmışlardır. Tanınmış esnafları, âlimleri ve sufileri ile Erzurum, ülke genelinde tanınmış, ticaret, ilim ve stratejik nedeniyle ünü dünyaya yayılmıştır.
Hareketli bu toplumsal yapı Erzurum’u aksiyoner bir şehir haline getirmiş birçok toplumsal muhalefet örneğine sahne olmuştur. Bunlardan en sonuncusu olanı Hayvanat Vergisine karşı sergilenen tavır ve isyan olmuştur. Tabi ki burada bir Osmanlı orta sınıfı hareketi olan ve askerler tarafınca kurulmuş ve geliştirilmiş olunan İttihat ve Terakki Cemiyetinin ve onun meşhur yüzbaşısı Hüseyin Tosunun teşkilatçılığını göz ardı edemeyiz.
Ermeni olaylarının ve bu olayların Erzurum’da yaşattığı acıların özellikle 1917 -1918 yılları arasında Erzurum ve çevresinde yaşanan katliamların Erzurum toplumsal hafızası ve yapısında ne kadar derin yaralar açtığı açıktır. Balkan trajedisinden sonra yeni Osmanlıcılıktan, Türkçülük anlayışına dönen İttihat ve Terakki ve üyelerinin kurup hayata geçirdiği Teşkilat-ı Mahsusa artan Rus tehdidi ve Ermeni ayrımcılık hareketine karşı harekete geçmiştir. Erzurum Toplumsal yapısının dinamizminden istifade ederek burada çalışmalara başlamış, Yakup şevket, Filibeli Ahmet Hilmi, Ebu hindili Cafer Bey gibi önde gelen elemanları ile burada toplumsal bir teşkilatlanma ve olası bir işgal altında toplumsal direniş organize edecek yapılanmaya gitmiştir. Ermeni mezalimine karşı şehirde yaşanan teşkilatlanma ve direnişin temelinde bu çalışmalar etkili olmuştur. Gerçi bu teşkilatlanma Erzurum kodlarında bulunmakta olup gerektiğinde ortaya çıkmıştır. Gavurboğan ve Aziziye kahramanlıkları bunların örnekleridir.
Birinci Dünya Savaşından hemen sonra Wilson prensipleri ve Mondros Mütarekesine dayanılarak içinde Erzurum’unda bulunduğu altı vilayetin Ermeni yurdu olarak itilaf devletlerince tescil edilmesine yönelik başlattıkları ilhak çalışmasına karşılık toplanan Erzurum Kongresinde yukarıda kısaca değinmeye çalıştığımız toplumsal yapı mekanizması devreye girmiştir. Bu mekanizma sayesinde Erzurum Kongresi halka mal edilmiş tepeden tırnağa her noktasında Erzurum ve Erzurumlular yer almıştır.
Bu kongrenin toplanmasına iştirak eden ve başkanlığını sürdüren Mustafa Kemal ile Erzurum arasında kurulan duygusal bağın zayıflamasına neden olan en üzücü olay 24 Kasım 1925 tarihinde gerçekleşen Şapka Hadisesi olmuştur. Olayın çıkış nedeni ve azmettiricilerinin tam olarak anlaşılamamış olmasına rağmen bu olay Erzurum ile Ankara arasındaki derin muhabbeti baltalamıştır. Ermeni olaylarına karşı direnişi örgütleyen Kırbaşzade Fevzi Beyin olaylardan sonra jandarmalarca vurularak öldürülmesi ve na’şının kokuncaya kadar cami avlusunda bekletildikten sonra dört kişi ile defnedilmesine izin verilmesi Erzurum halkını öfkelendirmiştir. Şalcı bacı olarak bilinen şöhret isimli şal satan bir kadının ve kadiri tarikatının şeyhi olan Ali Galip Efendi, Nakşi Tarikatı Şeyhi Hacı Osman Efendi ile Erzurum eşraflarından Kullebi Akif Ağanın da içinde bulunan ve sayısı 18 ile 22 arasında olduğu söylenen Erzurumlunun asılması halkın zoruna gitmiştir. Bu olay, Milli Mücadeleyi başlatan şehir ile Milli Mücadeleyi başlatıp, Cumhuriyeti kuran ve yöneten kadro arasında güven ve muhabbet duygusunu sarsmıştır. Yukarıda yazdıklarımıza dikkat edecek olursanız Erzurum şehir toplumsal yapısında o dönemde çarşı ve ilim erbabı etkilidir. Bu kesime yapılan bir hakaret ve saldırı şehre yapılmış gibi kabul edilmektedir. Milli Mücadele şehri, Milli Mücadele kadrosuna gücenmiştir.
Erzurum Kongresi toplandıktan 20 yıl sonra 1919 yılının önemli üç şehri arasında Demiryolu bağlantısı kurulmuştur. Bu şehirlerden ilki Ankara, İkincisi Sivas, Üçüncüsü ise Erzurum’dur. Demir yolunun Erzurum’a gelişi sadece ulaşım açısından değil, Cumhuriyetin bu şehre verdiği önemi de göstermesi açısından önemlidir. Çünkü Demiryolu ile birlikte o günkü koşullar içerisinde önemli olan üç bina İstasyon Binası, il kültür müdürlüğü ve halkevi binası ile Tekel Binası açılışı da yapılmıştır. Demiryolu o zamanki koşullara göre önemli imalat şehri olan Erzurum ürünlerinin yurt içi piyasasına gönderilmesini kolaylaştırmıştır. Bu kolaylık sadece ticaretin gelişmesini değil hayatların akışını da kolaylaştırmıştır. Tahsil için Ankara ve İstanbul’a giden Erzurumlu öğrencileri taşırken öğretmen, memur ve askerlik görevi için Ankaralı, İstanbullu, Eskişehirli, Kayserili, Sivaslı ve Erzincanlıları Erzurum’a taşımıştır. Demiryolunun bu kolaylığına rağmen Erzurum kadim ticaret yollarından uzak kalmış tarihini, kültürünü ve eğitimini besleyen kaynaklardan ise mahrum kalmıştır. Özellikle İkinci Dünya Savaşından sonra artan Sovyet Baskısı ve artan Komünist ideolojik baskı, Erzurum’u bu coğrafyadan uzaklaştırmıştır. Artan ulaşım olanakları kervanların ticaret avantajını bir anda dezavantaja çevirmiş yüzlerce kişilik kervanların yerini tek şoförlük kamyonlar almaya başlamıştır. Erzurum artık merkezi bir şehir olmaktan uzaklaşmaya ve bir kenar şehir olma pozisyonuna gelmiştir. Çarşı eski gücünü kaybetmeye başlamıştır.
Demokrat partili yıllarda başlatılan kentleşme politikası içinde Erzurum’unda yer aldığı merkezi şehirlerin yapısını değiştirmeye başlamış birçok önemli tarihi eserin yıkılmasına veya zarar görmesine sebebiyet vermiştir. Erzurum’da ilk kez tarihi binaların yıkılmasına bu dönemde rastlanılmıştır. Pervizoğlu Medreselerinin bir bölümü olmak üzere birçok tarihi eserimizi bu dönemde kaybettik. Demokrat partinin uyguladığı tarım politikaları ile hem şehrin eşrafı hem de köyün ağası olan kesim bir anda gözünü Erzurum’dan, İstanbul’a çevirmiştir. Demiryolu aracılığıyla İstanbul ve Ankara’yı tanıyan üniversiteden mezun gençler ya Ankara’da bürokrat olmaya ya da İstanbul’da tüccar olmaya karar vermiştir. Ailelerin Ankara ve İstanbul’da ilk öncüsü olan bu gençler ailelerin yaşlıları ve büyükleri ebedi âleme göçtükçe bu kararlarını uygulamaya başlamışlardır. Demiryolu artık Erzurumlu eşraf ve tacirleri buralara yatırım yapmaya ve yerleşmeye taşımaya başlamıştır. Demokrat Parti iktidarının Erzurum’a yapmış olduğu ve hatta Devletin ömrü boyunca Erzurum’a yapmış olduğu en büyük yatırımı Atatürk Üniversitesini açmak olmuştur. Erzurum kaybetmeye başlamış olduğu kültür ve eğitim şehri özelliğini bu üniversite ile kazanmaya başlamıştır. Bu dönemde bu üniversitede görev yapan hocalar ve eğitim gören öğrenciler Erzurum geleneklerinin yaşadığı son döneme denk gelme şansını yakalamış ve anlatılan Erzurum’u yaşama şansını yakalamışlardır. Erzurum çarşı geleneğini şehirde kalan esnaf ve zanaatkârlarıyla, son dönem Osmanlı medrese geleneğini yaşayanlarla aynı şehirde yaşama şansını yakalayan bu ilk üniversiteliler hem Erzurum kültürünü tanıma hem de tanıtma konusunda önemli hizmetler görmüşlerdir.
Erzurum Toplumsal yapısına ilişkin en ağır darbeyi planlı ekonomi uygulamaları ve NATO üyeliğine geçiş sürecinde yaşamıştır. Planlı ekonomi döneminde İstanbul, Sakarya ve Kocaeli civarlarında başlatılan sanayi kalkınma süreci bütün Anadolu’da olduğu gibi Erzurum’da ki yatırımcıyı ve sermayeyi o bölgeye çekmiştir. Erzurum eşrafından sonra zanaatkârını ve eşraflardan toprakları devralan eski kâhyaları o günün toprak ağalarını da İstanbul’a kaptırmaya başlamıştır. Çarşı artık yoktur, medrese kültürünün temsilcileri birer birer ahirete göç etmektedir. Köy arazileri bölünerek satılmaya başlamıştır. Köyle Şehri birleştiren kesim aradan çıkmaya başlamıştır. Yılların Derbent şehri olan Erzurum NATO şehridir ve Sovyet Rusya’nın en önemli askeri hedefidir. Bir saldırı anında Ruslara karşı koyabilecek tek silah Amerikan atom bombalarıdır. Tarih boyunca gelişmesine ve yıkılmasına neden olan stratejik önemi şimdi gelişmesine engeldir. Devlet Erzurum’a yatırım yapmama kararı almıştır. Buna rağmen tıpkı Teşkilat-ı Mahsusa da yapıldığı gibi Erzurum’da bir direniş ve mücadele örgütü kurulmuş Erzurum’un yok olmak üzere kurulu aksiyoner yapısına dayanılarak komünizme karşı mücadele başlatılmıştır. Üniversite kontrol altına alınmış, bilimsel ortamdan daha çok fikirsel ve siyasal ortamın oluşturulmasına zemin hazırlanmıştır. Üniversiteliler Erzurum Şehir Kültürünün yozlaşmasında suçlu olarak gösterilmeye başlanılmış ve birçok ahlaksızlığın yuvası olarak gösterilmiştir
1980 ihtilali ile bu yapılanmaya son verilmiştir. Turgut ÖZAL ile başlayan liberal politikalar ve onu halk yaşantısına indirecek olan çok kanallı dönem ile birlikte Erzurum kültürü tamamen tahrip olmaya başlamıştır. Komşuluk ilişkileri yok olmaya başlamış, milli ananeler ve törelerimiz Amerikalaşmaya başlamıştır. Erzurum’da iş bulmakta zorlanan gençler İstanbul, Sakarya, Ankara, İzmir, Bursa’ya göçmeye başlamıştır. Erzurum’a iyi doktor gelmemeye gelenin ise kalmamaya başladığı, ağır kış koşullarında yerde aylarca kalan buzlar ve karlardan dolayı şehirden kaçmaya başladılar. Artan gece kondulaşma ile harabe haline gelen şehri kurtarmak için planlı gece kondu bölgeleri açıldı. Ancak şehrin merkezi ıssızlaşmaya ve çöküntü haline gelmeye başladı. Kooperatifçilik ile başlayan inşaat sektörü şehrin tüm değerlerinden uzak bir şekilde gelişmeye başladı. İmara açılan her toplu konut alanı Erzurum mahallelerini yok etmiş sakinlerini birer birer ilk önce kendi bünyelerine taşımış ardından ise başka şehirlere yolcu etmiştir.
Seksenli yıllarda ordunun halk içerisinden uzaklaşması ve cemaatleşmenin his edilmeye başladığı yıllardır. Ordunun lojmanlaşma dönemine girmesi ile Subay ve halk birlikteliği kopmuştur. Bu dönemin bir diğer toplumsal unsuru cemaatleşmedir. Cemaatleşmenin Erzurum üzerine yaptığı en olumsuz etki ticari hayatının cemaat üyelerinin eline geçmesine ve kendi cemaatin dışında kalanlara hayat hakkı tanımayacak şekilde gelişmesi olmuştur. Bu rekabeti, kurumsallaşmayı engellemiştir.
Doksanlı yıllarda şehirde yaşanan yoğun göç olayları yaşanmaya başlamıştır. Geçim sıkıntısından, doktor yokluğundan, eğitim yetersizliğinden ve şehirde yapılacak bir şey olmamasından, havanın soğukluğundan şikâyetlerle başlayan göç Erzurum halkı ile birlikte kalan kültürel ve sosyal kırıntılarımda Erzurum’dan koparmıştır.
Yüz yıl sonra ki Erzurum ise yüz yıl önceki şehir otoritesini kaybetmiş, kendini besleyen toplumsal yapıdan tamamen uzak bir haldedir. Yüz yıl önceki stratejik zihniyeti bugün sergileyemiyoruz. Yüz yıl önce Kongreyi toplamak için güvenilen ve dayanılan halk yok. Yüzüncü yıl etkinliklerinin planlanması ve yürütülmesinde halkı göremiyoruz. Bir çağ kebabını bile halka çok görüp dağıtmadan götüren bir etkinlik maskaralığı var. Yüz yıl önce dünyaya haddini bildiren halk yerine bu densizliğe haddini bildiremeyen bir halka sahibiz. Ekonomimiz yok denecek durumda, eğitim ve kültür şehri bugün eğitim seviyesinde 60. sırada yüz yıl önce sayısız kanaat önderi yetiştiren şehirde bugün halkın sözünü dinleyip güvenebileceği bir tane kanaat önderi yok. Naim Hocadan sonra şehirde sözü geçen ve halkın sevip saydığı bir tane kanaat önderi var mı diye soruyorum. Hoş! Bugün, Naim Hoca hayatta olsa şimdi onunla aynı değerleri paylaşan aynı gelenekten gelen şehir halkı var mı o da tartışılır. Yüz yıl önceki ekonominin çok gerisinde bir ekonomiye sahibiz. Bunların nedenleri üzerinde konuşacak insan sayımız az ama bunlara çözüm bulacak insanımız ise maalesef hiç yokmuş gibi duruyor.
Bir varmış bir yokmuş, evvel zaman içinde kalbur saman içinde, ben anamın beşiğini tıngır mıngır sağlar iken, babam düştü eşikten, anam düştü beşikten, develer tellal iken, pireler berber iken az gitmişler, uz gitmişler, dere tepe düz gitmişler. Kaf dağının ardında Erzurum diye bir şehir varmış. Tarihi mahalleleri birer birer yıkılmış, çarşısını ve ulemasını kaybetmiş, üniversitelerin şehir hayatından uzak olduğu bu şehir Yüz Yıl önceki Erzurum’la aynı yer imiş…
Yüz yıl önce Kongreyi toplayan halk yüz yıl sonra kongre kutlamalarından uzaklaştırılmış, yüz yıl önce ülkenin kurtarılması için stratejik kararlık sergileyen şehrin cemiyetleri yerine Erzurum için karar alamayan dernekleri var. Yüz yıl önceki Erzurum dinamik bir şehir iken yüz sonraki Erzurum pasif gözünü Ankara’ya dikmiş gelecek yardımlara umut bağlamış durumda. Yüz yıl önceki Erzurum’un her mahallesinde birkaç tane kanaat önderi varken şimdi kocaman gözüken şehirde bir avuç önder çıkmıyor. Yüz yıl önceki Erzurum bölge lideri iken şimdiki Erzurum bölgenin sürekli gerileyen şehri olmuş. Yüz yıl önceki Erzurum vatan ve milletin selameti için göç verilmeyecek kararı alınan şehir iken bugünkü Erzurum göç verecek nüfusu kalmamış. Yüz yıl önceki Erzurum masallarda, hayallerde kalmış.
DADAŞ OCAKLARI GENEL BAŞKANI:EYYÜP COŞKUN