ERZURUMLU KADI RAİF EFENDİ
Mustafa Kemal Paşayla Dersim derelerinden kucağında silahıyla geçen adam..
1874’te Erzurum’un Muratpaşa Mahallesinde doğmuştur. Babası Mehmet Nuri Efendi, annesi İffet Hanımdır. Erzurum’da ilk ve ortaokulu okuduktan sonra Yetim-Hoca Medresesi’ne devam ederek icazetname almıştır. Daha sonra imtihanla Mektebi Nüvvâb’a (Kadı vekili yetiştiren okul) girerek, 1887’de bu okuldan da mezun olmuştur. 16 Şubat 1895 – 21 Temmuz 1899 tarihlerinde İspir Kazası, 20 Ekim 1900 – 24 Mart 1903 tarihlerinde Urfa Sancağı, 11 Haziran 1903–26 Ocak 1905 tarihlerinde Bayazıt Livası, 11 Mayıs 1908–20 Nisan 1910 tarihlerinde Gümüşhane Sancağı Niyabeti Şer’iyelerinde bulunmuş, 5 Temmuz 1910-14 Temmuz 1910 tarihlerinde de Evkaf Mahkemesi Kadılığı Kalem Müdürlüğünü yapmıştır.
28 Ağustos 1910’da Erzurum Vilayeti Merkez Kadılığına atanan Hoca Raif Efendi, bu görevde iken Meclisi Mebusanın II. seçim döneminde Erzurum’dan mebus seçilmiştir. Mebusluğu Meclisin kapandığı 5 Ağustos 1912’ye kadar sürmüştür. Şubat 1912’de Bitlis Vilayeti Kadılığına atanmıştır. Bu görevde iken Meclisi Mebusanın III. devre seçimlerine girerek Erzurum’dan ikinci kez mebus seçilmiştir. Mebus seçilmesi sebebiyle 21 Mayıs 1914’te Bitlis Kadılığından ayrılmıştır. Meclisin kapatılmasına kadar mebusluk görevine devam etmiştir. Mondros Mütarekesinden sonra Erzurum’a dönerek millî direnişin örgütlenmesine öncülük etmiştir. Erzurum Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti’nin kurucusu ve başkanıdır. Millî Mücadele’nin temel taşlarından biri olan Erzurum Kongresi’nin toplanmasında önemli hizmetleri olmuştur. Kongrenin açılış oturumunu yönetmiş, çalışmaları sonunda Heyet-i Temsiliye üyeliğine seçilmiştir. Heyet-i Temsiliye üyeliği Sivas Kongresi ve sonrasında da devam etmiştir . 1921 yılında Erzurum İl Genel Meclisi Daimî Komisyon üyeliğine getirilmiştir. Bu görevde iken TBMM’nin II nci dönem seçimlerine girmiştir. 21 Temmuz 1923’te yapılan seçimde 398 oy alarak Erzurum’dan milletvekili seçilmiştir.
TBMM’nde Şer’iye ve Evkaf, Umuru Diyaniye, Lâyiha ve Nizamname-i Dahilî komisyonları üyeliklerinde bulunmuştur. Bir kanun tasarısının öncelikle görüşülmesi için önergesi ile, Genel Kurulda 19 değişik konuda, 30 konuşması vardır.
Mahir İz’in onun hakkındaki intibaları yaşadığı döneme ışık tutmak açısından ilginçtir. Mahir İz “Yılların İzi” kitabında Kadı Raif Efendi hakkında şunları anlatır.
Erzurum’da kadılık yapmış olan, bu havalide halkın ve okuryazarların kendisine itimat ve hürmet ettiği, nüfus ve şöhret sahibi bir kimseydi.
Memleketin imarı için çok çalışmıştır. Tortum şelalesinden elektrik enerjisi istihsal edilmesini hükümete ilk teklif edendir. Yıllarca bu fikrini ileri sürmüş, nihayet inandırmıştır.
Erzurum’da Milli Mücadele’nin önde gelen şahsiyetlerindendir; Erzurum ve Sivas Kongrelerinde bulunmuştur. Sivas kongresi için, Mustafa kemal paşa”yı kucağında silahıyla araba içinde dersin…. kendisi iltihak etmemiş, iltihakı lazım gelenlerin listesini hazırlamıştır.
Bir zarüret-i siyasiye üzerine, iştirakiyyum (kominist) fırkası kurulup teşkilatlanmaya başladığı zaman, Erzurum”da teşkil ettiği “muhafaza-i mukaddesat cemiyeti”nin reisi sıfatıyla meclis”e çektiği bir telgraf üzerine bütün vali ve kaymakamlara iştirakkiyun fırkasının kapatılması için şifre telgraf verilmiştir. Keyfiyeti bir müddet Çerkeş kaymakamlığı yapan, sonradan evkaf umum müdürü olan Ankara vilayeti evkaf müdürü Hayri bey söylemişti. İkinci meclise Erzurum mebusu olarak iltihak eden Raif Efendi bir gün meb”us
Seçilip partinin umumi kâtipliğine getirilmiş olan Recep (Peker) bey”in şimdi hatırlayamadığım bir münasebetle Rauf bey”e yaptığı şiddetli bir hücuma karşı çıkmıştı,
Bunun üzerine Recep Bey de kendisine dil uzatınca, Raif Efendi ayağa kalkıp:
“Ben, paşayı dersim dağlarından geçirecek Sivas kongresine getirdiğim zaman,
Sen neredeydin?” deyince Meclis hararetlenmiş ve dışarı çıkan Raif Efendi”nin etrafını kılıç Ali, Kel Ali Rize Meb”usu Rauf, Adana meb”usu Ali Said ve daha birkaç kişi bizim zabıt kaleminin önünde çevirmişlerdi; elleri ceplerindeki tabancaların tetiğinde bir emir veya bir hareket bekliyorlardı. Fakat o anda Erzincan meb”usu Sabit Bey, Raif Efendi “nin önüne dikildi; yani “himayemdedir” demek istedi. Bu muhterem zat, bu mehabetiyle bir kere de Birinci Meclis’de şiddetle muhalefet eden Mersin meb’usu Selahaddin Bey’in önüne dikilip siper olmuştu. Onu görenler çekilip gittiler. Çünkü Raif Efendi ile Sabit Bey şark vilayetlerinin adeta ruhu mesabesinde idiler. Kendilerine şehir ve aşiret beylerinin hürmet ve muhabbeti sonsuzdu.
Raif Efendi bu suretle tabir caizse bir “kaza-yı muhakkak”tan (günümüzün tabiri ile derin suikasttan) kurtuldu ve dolayısıyla Halk Partisi’ne karşı muhalefete geçmiş bulundu. Ondan sonraki seçimlerde Meclis’e giremedi.
Cumhuriyetin onuncu yılından sonra, aile geçiminde çektiği güçlük karşısında, bir idare Meclisi azalığı için Meclis Reisi bulunan eski dostu Abdulhalik Renda’ya müracaat etti.
Abdulhalik Bey vaktiyle Haleb Valiliğinde iken, Dâhiliye Müsteşarlığı’na tayini için Raif Efendi, Tal’at Bey’e iltimasta bulunmuştu; bu defa da Abdülhalik Bey ona karşı olan şükran vazifesini yerine getirmek üzere Mustafa Kemal Paşa’ya müracaat etti. Paşa ise: “Biz, Raif Efendi ile bu işe beraber başladık, yine beraber sonuna getireceğiz, bir arada bulunacağız. Meb’usluktan başka bir iş olmaz. Fakat Erzurum’dan seçilmesi de uygun olmaz. Rize’den seçtirelim” demiş.
Abdülhalik Bey keyfiyeti eniştem olan Raif Efendi’ye bildirdi ve Anadoluhisarı Halk Partisi mu’temedi Kanlıca ya gelerek, Raif Efendinin partiye kaydını yaptı. Onun üzerine Raif Dinç, Rize meb’usu sıfatı ile 1935 seçiminde meclis e girdi.
Bu hadiseyi işiten aziz dostu Erzurumlu Gözü büyük zade Ziya Bey telaş içinde Kanlıca’ya gelerek Raif efendi’yi şiddetle tenkit etmiş, mücadelenin başından beri aykırı icraata göğüs geren ve Birinci Büyük Millet Meclisin de kurulan iştirakiyun Fırkası’na karşı Erzurum’da
teşkil ettiği Muhafaza-i Mukaddesat Cemiyeti’ni hatırlatarak “bütün memleketin hürmetle yad ettiği ve Mustafa Kemal Paşa tarafından dahi hizmetleri sitayişle bahsedilen senin gibi bir zat nasıl olur da Halk Partisini mebusluğunu kabul eder?” demiş, teessürünü heyecanla bildirmiş ve derin bir muhabbetle bağlı bulunduğu Raif Efendi’nin gözlerinden yaş getirmişti.
Muzaffer Taşyürek