DOKUZ KAPILI ŞEHİR

DOKUZ KAPILI ŞEHİR

Zekiye ÇOMAKLI

Bir zamanlar bayramlar kutlanırdı Erzurum’da. Kapılarından Bayramlıklar, bayramcılar gelir geçerdi. Kapının birinden kumaşlar, birinden halılar, bir diğerinden sebze-meyveler, ötekinden baharatlar, birinden askerler ve hepsinden adamlar gelir geçerdi.
Bayramlar da bayrammış o zamanlar. Dedemden, nenemden dinledim hep, ama bende dedim ki “bayramlar aynı bayram, bayramcılar değişti.” Erzurum’u Erzurum yapan Ticaret Merkezi oluşuydu belki de. İşte bu Merkezi, merkez yapan hayalim de canlandırdığım Erzurum daha doğru bir değimle Erzurum’un kapıları…
Canınız sıkılırsa bir gün çıkın Palandöken’e. İster yürüyerek ister araçla, kayak yolundan başlayın ta… Zirvelere… Çıkabilirseniz çıkın Ejder’e… Bakın, oradan aşağıda koca bir tarih taşıyan, koca bir kültürün beşiği, asırlık çınarları olmasa bile asırlık minareleri görünen Erzurum’a… Göreceksiniz ki bekliyor sizi yüzyıllardır ayakta duran Saat Kulesi, tabyalar, duvarlarına sinmiş Kur’an sesi ile Ulu Camii… Kollarını semaya kaldırmış bekliyor Çifte Minareler, uyanır, gözlerini açar diye umduğumuz Cimcime Sultan…
İstanbul Kapı da belki de İstanbul’dan gelen İpek Yolu kervanlarını görürsünüz ya da Kars Kapı dan batıya gitmek için hazırlanan deve kervanlarını… Gürcü Kapı Gürcistan yolcularını misafir alırdı Erzurum’un koynuna… Denizi yoktu, gemileri de Erzurum’un ama kapıları vardı tarih kokan… Tebriz Kapı da hala Tebrizli görebilir mi insanlar? İran’dan geldiği söylenen ipek halılardan var mıdır hala? Hayır, dualarını ettiler mi seyyahlar Lala Paşa’da? Yakutiye’nin serin duvar diplerinde namaz sonrası sohbet ettiler mi acaba? Kavak Kapıda asker görebilmek için uzun uzun beklediler mi? En az sekiz yüz yıllık olduğu söylenen Harput kapıda ticaretlerini yaptılar mı?

Erzincan Kapıda yaptıkları uzun alış verişlerin sonunda çay içmişlerdir mutlaka Dere Mahallesinin yukarısında olduğu söylenen Değirmen başlarında. Boğaz’da serinlemişlerdir yaz güneşinin kavurucu sıcağında. Çıkmamışlarsa eğer Abdurrahman Gazi Hazretlerini ziyarete, inanışa göre mutlaka yedi kere Erzurum’a geri gelmişlerdir… ve mutlaka bir avuç su içmişlerdir orada ki çeşmeden… Sabah ezanı ile birlikte uyanan kuşların müezzinlere eşlik ettiklerine şahit olmuşlardır püfür püfür esen seher rüzgârında… Belki de “Dua etmeden terk etmeyin beni” diyen şehrin manevi dinamiklerine Yasin’i Şerif okumuşlardır orada. Şehre inince sabah çayını yudumlamışlardır sabahçı kahvelerinde, akşamları, akıl ve gönlü yan yana koyan âşıkları dinlemişlerdir o kahvehanelerde. Uzun, kahırlı yılların ardından bel veren Erzurum konaklarını, Taş Mağazaları, paralelinde ki Kevelcileri, Bat Pazarını, hatta yedi kapısı dışında kapıları dokuza tamamlayan ve gizemini koruyan Yeni kapı ve Kilise kapıyı Palandöken’den gönül gözü ile çektikleri bir kare fotoğrafa sığdırmışlardır yüreklerinde ve Bar oynayan Dadaşlar gibi yaslamışlardır Palandöken’e umut bulutlarını…
Taş binalar taş soğukluğunda değildir Erzurum’da. Gündüz sıcak kavurmaz ve rahat uyursunuz serin akşamlarda. Güneş ve gölge paylaşırlar günün saatlerini. Dar sokaklarda insanların insanlarla, insanların evlerle ilişkileri sıcaktır her zaman, selamlarını esirgemezler birbirlerinden. Arada bir de olsa çıkarsanız Palandöken’e ta… Tabyalardan, Dadaş kent’e, Yenişehir’den Kazım Karabekir’e gözlerinizle yüreğinizle bir yolculuk yapın, HER TÜRLÜ GÜZELLİĞİN BİR FOTOĞRAF KARESİNE sığdığını göreceksiniz.             

                                               

Share this content:

Erzurum Tanımları