Azerbaycan’ın İran’a dönüşmesini ve İran-fars geleneklerinin Azerbaycan kültürünün ruhuna sızmasını önlemek için mücadele ediyorum. Emin olun ki Azerbaycan Turan olursa İran da Turan olur. Pers kültürünü, geleneklerini ve ruhunu Azerbaycan kültüründen, geleneklerinden ve ruhundan yok etmek için çok çalışmalıyız. O bir zehirdir, bizi zehirlemeye, kendimiz olmamıza müsaade etmiyor.
Fars kültürünün izinin var olduğu yerde, Türk sazı, sözü kırılmıştır. Siz şubiyya hareketini iyi öğrenin. Şubiyya, İslam’ı şiiliğe çevirmiş ve Sasanlı’yı restore etmiştir. Şubiyya’yı öğrendikçe iran-fars milletinin bir faşist olduğunu, diğer milletlere, özellikle Türklere ve Araplara karşı bir pan-fasizm olduğunu göreceksiniz ve kendinizi korumak isteyeceksiniz. Türk milletinin tüm büyük imparatorlukları, devletleri, kültürü, sarayları ve kralları Şuubiyya tarafından içeriden tahrip edilerek çökertildi. Evet, Şuubiya’nın Azerbaycan kültüründeki tüm yıkıcı eylemlerini görüyorum, biliyorum ve tabii ki, milletimi uyarmak, korumak istiyorum. Neden Kuzey Azerbaycan’da tüm değerleri ve hümanizmi ile Avrupa’ya ve tüm dünyaya örnek olabilecek bir Cumhuriyet kurmayı başardığımızı biliyor musunuz? Çünkü XIX yüzyıl Türkmençay Antlaşması’ndan sonra Azerbaycan’da Aydınlanma hareketinin de katkısıyla Hesen Bey Zardabi, Ahmed Ağaoğlu, Ali Bey Hüseynzade, Alimerdan Topçubaşı(ov), Mehmet Emin Resulzade önderliğinde, iran-fars kültürü etkisinden kurtulmayı başardık. Azerbaycan Cumhuriyeti, Azerbaycan’daki derin sosyo-politik-kültürel düşünce devrimlerinin meyvesidir, iran-fars kültüründen uzaklaşarak büyük Türk kültürüne dönüşüdür.
Cumhuriyet, bu kültürel hareketin bir sonucunda doğdu, Türklükten doğdu. Türk’e dönüşten dolayı doğdu. Bugün bu derin düşünce devrimi, özüne dönüş hareketi, Güney Azerbaycan’da, bütün İran coğrafyasına yayılmış Türk topluluklarında, gerçekleşmektedir. İran’ın tamamında – tüm İran coğrafyasında Pers kültüründen kopup ayrılmak ve Türk kültürüne sarılmak, kucaklama hareketi genişlemektedir. Türklüğe dönüş çağı başlamıştır. Türkün Çağı başlamıştır.
Ancak ne yazık ki, Kuzey Azerbaycan’da (Azerbaycan Cumhuriyetinde) Cumhuriyet’in devrilmesinden sonra Azerbaycan toplumu yeniden Türk karşıtı Hint-Avrupa konseptinin etkisi altına girdi. Rusya, Türksüz Azerbaycan inşa etmeye başladı. Azerbaycan, SSCB içinde İran-fars merkezli tarih esas alınarak inşa edildi. Aliyev hükümeti bugün de bu politikayı sürdürüyor. Şu anda Azerbaycan’da tarih kitapları ve resmi ideolojik politika temelinde İran-fars merkezli bir kimlik geliştiriliyor. Evet.
Azerbaycan’ın tarihsel bilinci, İran-Fars merkezli düşünce içeren bir kimlik üretir ve aynı insan tipini yetiştiriyor.
Her millet, imparatorluk ve kültür, varlığını sürdürmek için çevresinde bir güvenlik bölgesi oluşturur. Güvenlik bölgesi, askeri güç, ideoloji, kültürün yayılması ve çevredeki halkların kültür içerisinde eritilmesi, dini dünya görüşünün çevre halklara yayılmasıyla, çevredeki halkların ve kültürlerinin yozlaştırılması vs. aracılığıyla sağlanmış olur.
Sovyetler döneminde yazılmış Azerbaycan tarihi ve edebiyatı da İran’ın güvenliğini korumak için İran-Fars fikri temelinde yazılmıştır.
Unutmayın, değerli okurlarım! Azerbaycan, İran-Fars imparatorluğunun ve kültürünün hem yükselme hem de kırılma noktasıdır. Azerbaycan Türkleşirse, İran’a yayılmış Türkler arasında Türk bilinci daha yüksek olacak, İran kültürü Türkleşecek, Anadolu-İran-Azerbaycan-Türkistan Türkleri arasındaki coğrafi-etnik-dil-kültürel bağlar güçlenecek ve bir Turan yaratılacaktır. Azerbaycan’da Türk bilinci temeliyle bir tarih yazılsaydı, İran coğrafyasına yayılmış Türk milleti, Azerbaycan merkezli bir devlet kurma fikrine sahip olacaktı ve Persler, İran’ın öne gelen merkezi etnik statüsünü kaybedecektir.
İranlı tarihçilere göre Azerbaycan, iran-fars kültürel yörüngesinin bir parçasıdır. Doğru diyorlar. Azerbaycan Türkleri, Perslere karşı savaşıyor olsalar da, Avesta’nın melekleri olan firiştelerin, Şahname kahramanlarının, İran Şahlarının isimlerini hala taşıyorlar. Erkek adlarımıza bakalım: Firdovsi, Rüstem, Behram, Siyamek, Firengiz, Perviz, Behruz, Hosrov ve b.
Gördüğünüz gibi hala Şahname, Avesta etkisindeyiz. Fars İran`ı bizi farslaştırarak, kültürümüzü asimile ederek, tarihimizi çarpıtarak zararsız hale getirmektedir. Tam da bu yüzden biz hala “Azeriyiz”… Azeri olduğumuz sürece de biz İran`ın bir parçasıyız ve İran için “tehlike” arz etmemekteyiz.
Eğer biz Er Tunga, Orhan, Toğrul, Korkut olursak, Türk olursak Fars merkezli İran için “Tehlikesizlik Bölgesi” oluruz.
Arap işgaline karşı savaşan kahramanların tarihi Azerbaycan’da yazılmıştır. Örneğin, Babek ve Arap-Sünni kültür ve ideolojisine karşı savaşan Şah İsmail.
Pers tarihçilerinin ne yazdığına bakın: Arapların Sasani işgalinden sonra Farsların Araplara ve İslam’a karşı tam iki yüz yıl savaştığını yazıyorlar. Bu mücadele kahramanlık tarihi dönemidir. Abu Muslim, Al-Mukanna ve diğerleri. Ancak Persler bu mücadelede mağlup olduktan sonra mücadele taktiklerini değiştirdiler. İslam’ı Arapların elinden almak için bir strateji benimsediler. Bundan sonra Pers mitleri ile sentezlenmiş Zerdüştci Şii ideolojisini benimsediler ve Araplara karşı savaşmaya başladılar. Bu amaçla Şuubiye teşkilatını (mezhebini) kurdular, eski Pers kültürünü ve tarihini canlandırdılar. Farsistanın (Persopolis) yanı-sıra Azerbaycan ve Horasanı da bu mücadelenin merkezine çevirdiler. Bu durumun o zamanın şartları içinde milli-ideoloji kimliyi uğrunda mücadeleye kalkmayan (en az persler kadar) Türkler için doğal kabul ediyorum, böyle olması gerekirdi.
Ama Azerbaycan tarihine dikkat edin. Azerbaycan’da yerel halk olan Türkler, Midiya iktidarı perslerce ele geçirilince ona karşı büyük mücadeleler verdiler. İsyan ettiler. Bu mücadelede büyük kahramanlar var. Örneğin, Gam Ata, Fravartis ve. s. Azerbaycan tarihi ve edebiyatında Pers işgaline ve kültürüne karşı savaşan kahramanların tarihi neden yazılmıyor, onlar hakkında kamu propagandası yok, edebiyat ve medya niye sessiz kalıyor? Hem Gam Ata hem de Fravartis, Babek kadar büyük kahramanlar ve fikir sahipleriydi. Perslerin gelişinden önceki Azerbaycan tarihi ve kültürü bugün olduğundan daha ihtişamlı ve harikaydı. Bu muhteşem kültür Persler tarafından söndürüldü. Perslerle savaşan bu büyük tarihin ve kültürün kralları ve şehirleri nerede? Ulusal vicdanımızda yer almalı, övülmeli ve tarih bilincimizde yer almalıdır. Tüm Azerbaycan Milli Hareketi’nin bir Türk uyanış hareketidir, bir Türkleştirme hareketidir, özüne, köklerine dönüş hareketi olduğunu ve bu hareketin İran-Fars sembollerinden, siyasetten ahlaka kadar uzaklaştırılması gerektiğini düşünüyorum.
Güney Azerbaycan Milli hareketi Bezz kalesine yürüyüş ederek aynı zamanda Fars ideolojisine dolayısıyla bilmeden hizmet eder, Babek`in tarihi ne zamandır Fars ideolojisinin Araplara karşı mücadelesinde sözcü olmuştur. Babek ve Şah İsmail’in fikirleri ve savaşları arasında ideolojik ve tarihsel bir bağ olduğu da bu günlerde yazılıyor. Tabii ki bu doğru, lakin daha doğrusu o olardı ki, bir Gam Ata -Babek-Şah İsmail-Dede Korkut-Osman Gazi-Nadir Şah, Cemaleddin Afgani sentez ve ardıllık alakaları oluşturulaydı ve Türkler için bir değeri olurdu. Söyleyin bakalım, böyle bir hipotez yaratmanız mümkün mü? … Araplarla mücadelede Babek simgesi ve bir mücadele yöntemi var ve Selçuklu kralı Sultan Tuğrul’un bir imajı, simgesi ve yöntemi var. Babek kaybeden olarak Arabistan’a götürüldü, aşağılandı ve öldürüldü. Sultan Tuğrul, bir kahraman olarak Bağdat’a (oku: Sasanlı imparatorluğu döneminde başkent olmuş Bağdat) girdi. Zaferle… Abbasi halifesinin diz çöktürerek. Sultan Tuğrul’un tarihini ve zaferini milli mücadelemizin bir taktiği olarak benimseyelim mi?
Azerbaycan’ın milli hareketi, tüm Azerbaycan’ın mücadelesi ya da İran’ın Türkleşmesi mücadelesi İran coğrafyasının Persleşmesine karşı bir mücadeledir, ancak Perslere karşı mücadelede Fars tarih zihniyyetiyle, fars ideolojisiyle silahlanarak mücadele etmek imkansızdır. Ben Bütöv (bütün) Azerbaycan mücadelesinin Perslere hizmet eden sembollerle, simgelerle yapılmasını bir başarısızlık olarak değerlendiririm ve maalesef hale de bu mücadilede Türk ideolojisini ve kahramanlarını, Türk değerler sistemini göremiyorum.
Kısacası. Perslere karşı mücadelemizin tarihi neden yazılmıyor? Neden Safeviler ve Osmanlıların bir günlük savaşı hakkında içimizde bu kadar yankı uyandırılmış, neden Çaldıran Savaşı milli vicdanımızda diri tutulmakta? …
Bu hatırayı sonsuza kadar saklamak Perslere hizmet etmiyor mu? Perslere karşı savaşırsak Osmanlı-Safevi birliği kurarak kazanabiliriz.
Neden Gam Ata, Güney Azerbaycan ile İran Türklüğü arasındaki mücadelenin sembolü haline gelmiyor. Şimdi, Araplara değil, Perslere karşı savaşıyorsak, hangi tarihsel bilinçle silahlanmalıyız?
Ne de olsa, dini bir savaşla değil, etnik-ulusal bir mücadele veriyoruz.
Azərbaycanın Fars düşünce ağırlıklı – pers merkezli İran’la mücadelesinde temel koşullarından birisi de, Osmanlı ve Safevi (Azerbaycan) Türklerinin birliğini yücelten tarih ve edebiyat yazımı, Türk toplumunun stratejik avantajlarının teşviki ve milli bilincin korunması, diri tutulmasıdır.
Azerbaycan milli hareketi, Pers ideolojisinden ve Pers tarihi zihniyetinden arınmalı, kurtulmalıdır. Yeni bir tarih yazılmalıdır. İran-fars tarihinden arınmış Azerbaycan-Türk Tarihi yazılmalıdır.
Sosyal ağlarda bana karşı kampanya yürütenlerin hepsinin İran-pers “sevdalıları”, hayranları ve ajanları olduğunu fark ettim. Sayfaları “Büyük İran Kültürü”ne hayranlık simgeleriyle dolu.
Neden beni linç etmeye çalışıyorlar? Çünkü söylüyorum ve yazıyorum.
1. Bütün Azerbaycan kurulacak ve Turan’ın merkezi olacaktır. Azerbaycan Turan`dır.
2. Azerbaycan dili yoktur. Türk dili vardır.
Türk dili Azerbaycan’da egemen olursa ve gelişirse, tüm İran, Rusya, Suriye, Irak, Afganistan (Güney Türkistan), Pakistan, Hindistan (İndus Nehri’ne kadar Hindistan’ın 1.300 yıllık Türk gücü ve kültürü var), Çin (Doğu Türkistan-Uyguristan) Türk topraklarında yaratılan kültür, dil ve tarih bütünlüğü yaratılacaktır. Anadolu ile Türkistan’ın kökence birleşik kültür alanı yeniden birleşecek ve yeni bir Türk Rönesansı doğacaktır. Azerbaycan coğrafyası, Anadolu (Batı Türkleri) Türkiyesiyle, Türkistan (Doğu Türkleri), İran adlanan Ortadoğru coğrafyası, Irak (İkiçayarası) (Dicle ve Fırat) ve Suriye Türklüğü arasında coğrafi, kültürel, etnik bir köprü rolü oynamaktadır. Azerbaycan, Turan’ın bel kemiğidir. Türk Rönesansı yeniden Azerbaycan’ın katılımı ve katkısıyla oluşacaktır. Turan Azerbaycan`dan doğacaktır. Bu süreçlerin önüne geçmek için Stalinist Azerbaycan milleti ve Azerbaycan dilinin sahte kavramı hale de uygulanmaktadır. Bu nedenle rus ve fars şovenizminin amacı, Azerbaycan’daki Türklerin kalkınmasını yerindece – Azerbaycanda kırmak, birleşik Türk topluluğu ve Turan ufkunu mahv etmektir. Azerbaycan milleti ve Azerbaycan dili kavramı, Rusya, Çin, İran imparatorluklarını ve Ermenistanı korumak, komşularına zararsız “güvenli” bir Azerbaycan devleti imajı oluşturmak için getirilmiştir.
3. Azerbaycanlı milleti yok, Türk milleti vardır.
Azerbaycan’da Türk milletinin varlığı, geleceğin Turanının garantisidir. Turan, bugünkü Avrupa Birliği gibi Türk devletlerinin bir konfederasyonudur ve Azerbaycan’ın güvenliği ve kalkınması Turan içinde sağlanabilir.
4. Türk milleti Azerbaycan’da otokton, yerli, egemen ve unvanlı (titul) bir millettir.
5. Azerbaycan’da yaşayan tüm halklar ve vatandaşlar eşit ve özgürdür.
6. İran kültürü, Pers kültürü değildir.
Perslerin modern İran coğrafyasına gelişinden önce, İran coğrafyasında ve İkiçayarası’nda, Azərbaycanda, Anadoluda birleşik etno-sosyo-kültürel substratlar (alt tabakalar) zeminler – Subartu, Sümer, Mitanni (Hurri ve Subar kabilelerinin birliği), Kassi, Turukki, Lullubi, Kuti, Aratta, Manna, Hetit, Urartu, Troya, Etrusk, Elam, Midya devletleri ve medeniyetleri olmuştur. Bu medeniyetleri kuran halklar eklemeli dillere sahip halklar olmuşlardır. Bugün İran olarak adlandırılan devletin kültürü, bu halkların inşa ettiği medeniyete dayanmaktadır. Bilim o kadar çok gelişti ki, 18. yüzyılda Avrupa’da kurulan sahte Hint-Avrupa kavramının oluşturduğu Aryanlardan kaynaklanan efsanevi İran kültürü kavramı önemini kaybetti. Bu kavram, ırkçı Avrupa merkeziyetçiliğinin temelinde duran bu ideoloji olarak, bilimsel temelleri olmadığından çöküş dönemine girmiştir. Mifik İran medeniyeti ideasının (fikri), temelinde ırkçı Avrupa merkezciliği kavramı dayanmaktadır.
7. M.ö. IX-VII yüzyıllarda Persler İran coğrafyasına gelmeden önce, bu coğrafyada Aratta, Manna, Elam ve Midya medeniyetleri 4-5 bin yaşındaydı.
Persler medeniyet kurucuları değil, kültür yıkıcı toplumdur ve kendilerince sahte bir İran kültür efsanesi (mifi) uydurmuşlar. Pers bilgini Nasir Purpirar “12 Asırlık Sessizlik” kitabında Perslerin İran coğrafyasını fethettikten sonra önceki tüm medeniyetleri yok ettiklerini yazıyor. Nasir Purpirar m.ö.7. yüzyıl- m.s. 7. yüzyıl arasında kalan tarihe Ortadoğu’nun karanlık tarihi adını verir. Çünkü o dönemde Pers Ahameniş ve Sasani devletleri hüküm sürüyordu. Nasir Purpirar, Persleri devlet kuramayan bir millet olarak görüyor. Bence bu doğrudur ve perslerin üç defa darbe yaptıkları gerçeğine dikkatinizi çekmek isterim. Ahameniler Midya`da bir saray darbesiyle iktidara geldi. Parfya`da, Sasaniler bir saray darbesiyle iktidara geldi. Pahlaviler, Türk Kaçarlara bir saray darbesi gerçekleştirerek iktidara geldi. İhanetle, siyasetle, hileyle. İranlı sosyolog Ali Şeriati, “Dönüş” adlı kitabında Perslerin Türk ve Ortadoğu kültürünü, İslam kültürünü nasıl yok ettiğini ve onu yeryüzünden silmeye çalıştığını ayrıntılı olarak anlatmıştır.
8. Günümüz İran coğrafyası Elam-Midya coğrafyasıdır ve bu devletlerin mirasçıları Türklerdir. Elam ve Midya dilleri, Türkçe gibi eklemeli bir dildir.
9. Elam Midya coğrafyasında sadece 3 pers devleti var olmuştur. M.ö 550-330’da Ahameniler, m.ö. 226- m.s. 651’dek Sasaniler ve 1925’ten günümüze Pahlaviler ve molla rejimi var olmuştur. Sasani ve Ahameni devletlerinin tamamen Pers devletleri olmadığı unutulmamalıdır. Pers hanedanları iktidarda temsil edilmelerine rağmen, bu devletlerin halkları eklemeli dilleri olan yerel halk ve Türklerdi. Aslında, bu Pers devletleri sülale özelliği taşımanın yanı sıra yerel halklarla uyum içinde olan feodal bir devletin sağlamlaştırılması temelinde var oldu. O halde İran coğrafyasında devlet hakkı Türk milletine aittir ve Türk devletinin iadesi gerekir.
İran’daki Türk devletinin tarihi 7.000 yıllıktır. M. Tağı Zehtabi “İran Türkleri” adlı eserinde Firudun Ağasıoğlu “9 bitik” eserinde, Will Durant “Batı’yı Yönlendiren Metinler” adlı eserinde bu konu hakkında geniş bilgi veriyor. Azerbaycan hükümetinde temsil edilen tüm İran hayranlarına, AMEA`da İran Platformunu savunan gizli Türk düşmanlarına, benim hakkımda Azerbaycan’da düşman imajı oluşturan tüm İran istihbarat sistemlerine hatırlatmada bulunmak isterim. Günümüz İran platosundaki Türk devletlerinin listesi tarih ve dünyaca bilinmektedir ve yakın zamanlarda moderator.az sitesinde yayımlanmıştır. http://www.moderator.az/news/259869.html… .
Okuyun. Aratta devleti (M.Ö. III. binyılın ilk yarısı, merkezi Urmu), Lulubi devleti (M.Ö. XXIII.Yüzyıl- m.ö. II. Binyıl, merkezi Urmu), Kuti devleti (m.ö. III. binyılın başı – m.ö. 3. binyılın sonu), Turukki devleti (m.ö. XX-m.ö XI yüzyıllar), Manna devleti (m.ö. IX yüzyıl – m.ö. 590. yüzyıl), İşkuz devleti (m.ö. VII-IV yüzyıllar), Maday devleti (m.ö. 672 – m.ö. 550), Atropat devleti (m.ö. 321-227, merkezi Kazaka), Kafkas Alban devleti (m.ö. IV-ms 705, merkezi önce Gebele, sonra Berde), m.s. 630 yılından 869 yılına kadar küçük feodal devletler olarak Şeki, Girdman, Haçın, Şirvanşahlar, Derbent bölgeleri var olmuşlardır. Bunun temel sebebi feodal çatışmalar ve Arapların İslam’ı yayma yönündeki saldırgan politikalarıdır. 898-941’de Saciler devleti (merkez önce Marağa, sonra Erdebil), 941-981’de Salarlılar devleti (merkezi Ardabil), 971-1088’de Şaddlılar devleti (merkezi Gence), 981-1065 Ravvadlılard devleti (merkez önce Erdebil, sonra Tebriz), 987-1170’de Sünik devleti (merkez Göyçe), 1038-1157’de Büyük Selçuklu İmparatorluğu (Merkez Nişapur), 1108-1227’de Ağsungur devleti (önce merkez Marağa, sonra Tebriz), 1136-1225`de Atabeyli devleti (ilk merkezi Nahçıvan, ardından Tebriz ve Hemedan), 1256-1335’te İlhanlı devleti (merkezi Tebriz), 1335-1357’de Çobanoğlu devleti (merkezi Tebriz), 1375-1468’de Karakoyunlu devleti (merkezi Tebriz), 1378-1508`de Akkoyunlu devleti (merkezi Tebriz), 1501-1722’de Safevi devleti (merkezi Tebriz), 1736-1747’de Afşar devleti (merkezi Meşhed) ve 1794-1925’te Kaçar devleti (merkezi Tahran) mevcuttu. Ayrıca 1918-1920’de Azerbaycan Demokratik Cumhuriyeti (merkezi Bakü) ve 1920’de Azadistan devleti (merkezi Tebriz), 1945-1946’da Azerbaycan Ulusal Hükümeti (merkezi Tebriz) vardı.
Yine okuyun. 1950’lerde iktidardaki diktatör Muhammadreza Pehlevi’nin emriyle dünyanın önde gelen arkeologları, etnografları, piktogram uzmanları ve tarihçiler ülkeye davet edildi. Amaç, bugünkü İran olarak adlandırılan ülkenin eski Pers-Pehlevi tarihini ortaya çıkarmaktı. Bu amaçla Tahran’da “Barrasayhi Tarihi” (Tarih Çalışmaları) adlı bilimsel bir dergi çıkarılarak tüm dünyaya dağıtıldı. Amerika Birleşik Devletleri’nden gelen Helen Kantur ve Pinas Delokas gibi dünyaca ünlü vicdanlı arkeologlar, Ekbatan (Hamadan) ve Hasanlu Tepe (Urmu) höyüklerinden (kurqanlarından) çıkarılan maddi ve kültürel anıtlarla kanıtladılar ki: “İran platosundaki eski uygarlık ve tarih Türklere aittir. Bu tarihin izleri 7.000 yıllıktır. ” http://www.moderator.az/news/259869.html…
10. Elam ve Midya coğrafyasında kurulan Türk devletlerinin halefi və medniyyet daşıyıcıcı Türk milletidir.
Türk devlet tarihi bugünkü İran’da restore edilecektir. İran’da Türkler nüfusun çoğunluğunu oluşturuyor ve İran’ın her yerine, tüm şehir ve köylere dağılmış durumdalar. Konuyla ilgili Recep Albayrak’ın iki ciltlik “İran Türkleri” kitabını okumak yeterli olacaktır.
11. Türkiye ve Büyük Azerbaycan (şimdiki İran) Konfederasyon birliği, konfedere devleti kurulacaktır.
Anadolu, Transkafkasya, Türkistan’dan (Güney Türkistan – Afganistan ve Uyguristan dahil) oluşan büyük bir Turan kurulacaktır.
Bu amaçla, Türk Milli Hareketi bugün İran ve Azerbaycan’da büyüyor ve ben bu hareketin en aktif üyelerinden biriyim. Sonuna kadar savaşacağız. Bugünkü İran bir Turandır.. İran`ı Turan yapacağız. Geçmişte olduğu gibi. Geçmişimiz geleceğimizdir.
Bakü Tebriz Ankara-biz hara farslar hara.
Haray Haray Ben Türküm.
YAZAR: Yasemin Karakoyunlu
Azerbaycan Ulusal Bilimler Akademisi Üyesi