İBRAHİM ERKAL BİYOGRAFİSİ

İBRAHİM ERKAL BİYOGRAFİSİ

İBRAHİM ERKAL BİYOGRAFİSİ

YAZAN ÖMER YAŞAR ÖZGÖDEK

İBRAHİM ERKAL

Bu yazı üzerine çalışırken aklıma birçok yazı başlığı geldi. Ama hangi başlığı atarsam atayım. Açıkçası içime pek sinmedi. Bir kişi en çok kendi ismini duymayı severmiş. Psikologlar öyle söylüyorlar. Evet, isim insanların anılmasının ilk adımı. Sen kimsin sorusuna verilen ilk cevap kişinin ismi ve soy ismini söylemesiyle olur. Bazı insanlar vardır ki isimleri, şahsiyetini, işini, sevdasını fazlasıyla anlatır. Onu anlatacak olan yazılarda da başlık olarak o isim yeter. İbrahim Erkal işte o isimlerden biri. Hakkında araştırma yaptığınızda karşınıza çıkan ilk bilgiler onu Türk ses sanatçısı, bestekârı, film ve dizi oyuncusu olarak tanıtacaktır. Ancak İbrahim Erkal bunların hepsinden çok daha ötede mana dünyasında kendini tanıma yolunda ilerlemeye gayret eden, ben kimim sorusuna cevap arayan birisidir. Belki de bundan olacak hayatının içinde yer eden tüm renklerini müziğine ve sanatına yansıtmayı başarmıştı. O tutkuları içinde canısını bulmuş ve canısı için ömrüm demiştir. Kısa bir ömre çok şeyler sığdırmıştır. Yokluk ve sefalet içerisinde verilen yaşam mücadelesi, bu yaşam mücadelesi içerisinde tutkusu olan müzik çalışmaları ve o çalışmaların karşılığı olarak gelen ve sevemediği şöhret, kullanılmışlığa karşı isyan, sevdiklerine sahip çıkma ki bunun içerisinde Erzurum’da var. Aşk, dostluk, muhabbet ve çile ile yoğurduğu yaşamını belki de ölmeden önce ölenlerin sırrına ulaşarak “De get yalan dünya” diyerek tamamladığında resmi kayıtlara göre 52 ama gerçekte 50 yaşındaydı. İşte İbrahim Erkal ve onun yarım asırlık yaşamından dergi sayfalarına sığdırabildiğimiz öyküsü.

AİLESİ VE ÇOCUKLUĞU

Ebubekir’den olma Hatice’den doğma İbrahim Erkal’ın, her ne kadar nüfus idaresinin resmi kayıtlarına göre 01/01/1965 doğum tarihli olarak gözükse de ailesinden alınan bilgilere göre gerçek doğum tarihi 10 Ekim 1967’dir. İbrahim Erkal’ın sırf kahveye rahatça gitmek için yaşını büyüterek doğum tarihini 01/01/1965 olarak değiştirmiştir. İbrahim Erkal, Erzurum ilinin Narman ilçesinde Camii Kebir Mahallesinde iki katlı mütevazi bir evde dünyaya gözlerini açtı. Babası Tarım Bakanlığında çalışan bir tarım işçisi, annesi ise ev hanımıdır. İbrahim Erkal; Erdal ve Abdullah isimli iki gardaşa (erkek kardeş) ve Hülya, Nuran ve Meryem İsimli üç bacıya (Kız kardeş) ağabeylik ederdi. Yani Erkal ailesi 6 çocuk, ana ve babadan oluşan sekiz kişilik bir aileydi ve en büyük çocuk İbrahim Erkal’dı. Aile Erzurum’a taşınıncaya kadar Erzurum’un Narman ilçesinin Camii Kebir Mahallesinde oturmuş ve oranın en sevilen ailelerinden biri olmuştur.

İbrahim Erkal’ın çocukluğunda ve gençliğinde altı şey önemli yer tutar. Kur’an-ı Kerim, okul, şiir, müzik, patenle kaymak ve Galatasaray. İbrahim Erkal öğrenim hayatına Narman’da başlamış ve Narman’da tamamlamıştır. Okuduğu okulların hepsi yan yanadır. 18 Mart ilkokulunda başladığı okul hayatı, Narman lisesinde mezun olmakla bitmiştir. Okul arkadaşlarının vermiş olduğu bilgilere göre disiplinli, derslerini günü gününe yapan, görünümüne ve temizliğine özen gösteren, arkadaşları ile son derecede ilişkileri iyi olan ve öğretmenlerine karşı saygılı bir öğrenciydi. Onun çocukluk yıllarında en büyük tutkusu müzikti. Ortaokulda müzik öğretmeni olan Muhittin Akgül onun müziğe karşı olan yeteneğini keşfetmiş ve kendisiyle yakinen ilgilenmiş ve müzik bilincini yerleştirmiştir. Okulda öğretmeninin desteği ama daha çok kendi çabası ile öğrenmiş olduğu flüt ve mandolin ilerideki müzik hayatının temelini sağlam ayaklar üzerine oturtmasına önemli katkılar sağlamıştır. Ödevlerini bitirdikten ve kardeşlerinin ödevlerini yapmalarına yardımcı olduktan sonra, boş zamanlarını müziğe ayırmaktaydı. Flüt ve mandolin çalmak en büyük zevkiydi. Ortaokuldan liseye geçiş dönemlerinde yine kendi çabalarıyla bağlama çalmayı da öğrenmiştir. Ortaokuldan itibaren şiir yazmaya başlamış ve kendi şiirlerini yazdığı bir defter tutmaya başlamıştır. Kuran’ı Kerim zevki ve okuma isteği aslında tıpkı müzik gibi babasından kendisine genetik miras olarak geçmiştir. Babası onun Kuran öğrenmesi ve iyi bir hafız olmasını çok arzulamış ve her fırsatta oğlunu bu alana elinde geldikçe yönlendirmeye çalışmıştır. Allah vergisi güzel sesi ile babasının gönüllü olarak müezzinliğini yaptığı Camii Kebir camisinde zaman zaman ezan okumuş, kamet getirmiş ve kuran tilavet etmiştir. İbrahim Erkal kışların sert geçtiği, imkânların ise kısıtlı olduğu çocukluk döneminde karda, buzda kaymayı çok severdi. Bir demirci ustasına paten yaptırmış ve okula kışın bu patenle kayarak gidip gelmek onun en büyük zevklerinden biri olmuştur. O dönemde Anadolu’da her çocuk ve gencin gönlünde üç büyük futbol takımından birisinin sevdası yatardı. İbrahim Erkal ise gönlünü Galatasaray’a kaptırmıştı. Öğrencilik yıllarında harçlığını çıkartmak için kahvehanelerde garsonluk ve tuğla ocaklarında işçilik yapmıştır. Liseyi bitirdikten sonra girmiş olduğu ÖSS ve ÖYS sınavlarında Ankara’da öğretmenlik bölümünü kazanmış ve bu okulu okuma bahanesi ile Narman’dan ayrılmış ve Ankara’ya gitmiştir. Ancak tercihini müzik alanında yapmış ve kazandığı okula kaydını yaptırmadan müzik eğitimine yönelmiştir.

İbrahim Erkal’ın müzik hayatına geçiş yapmadan önce babası Ebubekir Bey’e bu bölümde yer vermek ve daha fazla okurlarımıza tanıtmak, İbrahim Erkal’ın kişiliğinin, maneviyatının ve müzik kariyerinin oluşumunun temellerinin okurlarımız tarafınca daha iyi anlaşılması açısından önemli olacağı kanaatindeyim.

Ebubekir Bey aslında gazelhan olan babası gibi güzel sesi olan, tasavvufa gönül veren bir hafızdır. Yukarıda belirttiğimiz gibi oturdukları mahalleye de adını veren Camii Kebir Camisinde gönüllü olarak müezzinlik yapan birisidir. Okula hiç gitmemiş, okuryazarlığı 1960 yılında askerlik yapmış olduğu Hadım köy kışlasında öğrenmiştir. Askere gitmeden önce kaval çalmasını bildiğinden olacak bando takımına klarnetçi olarak alınmış ve burada kendisine nota eğitimi verilmiştir. O dönemde askerlik süresi 30 ay olduğu için müzik konusunda kendisini bayağı bir geliştirme şansını yakalamıştır. Askerlik görevini bitirdiğinde vatani görevinde çalmış olduğu ve komutanınca kendisine “bunu senden başka kimse iyi çalamaz” diyerek hediye ettiği klarnet ile memleketine geri döner. Halk arasında o dönemde klarnete gırnata onu çalana da gırnatacı denilmektedir. Bu yüzden artık Ebubekir Bey, Gırnatacı Ebubekir olarak anılmaya başlanmıştır. Erzurum radyosunun seçmelerine katılır ve girdiği sınavda başarılı olur. Çünkü o tarihlerde nota bilgisi olan, özellikle klarnet çalan ve sanat müziği icra edebilen bir müzisyen bulmak çok güçtür. Ancak radyoda birlikte çalıştığı bazı kadınların hallerinden rahatsızlık duymuş ve o günün koşullarına göre çok iyi imkân sağlayan radyo sanatçılığından istifa etmiş ve Narman’a yerleşmiştir. Tarım müdürlüğünde işçi olarak işe başlamıştır. Narman’a döndüğünde ramazan ayında sahurlarda arkadaşlarıyla beraber insanları sevdikleri şarkıları çalarak uyandırmış, bayramlarda, eş ve dostlarının düğünlerinde klarnetini çalmıştır. Özellikle sabah namazlarında okuduğu ezan ve sabah namazlarından sonra güzel sesiyle iki bazen üç saate yakın okuduğu Kuran çocuklarının ruhlarına maneviyatı, kulaklarına ise musikiyi nakşetmiştir. 2009 yılında kızı Nuran’ın geçirmiş olduğu kalp krizi nedeniyle 28 yaşında vefat etmesi Ebubekir Bey’in kalp rahatsızlığının iyice ilerlemesine neden olmuş ve evladının kaybından iki yıl sonra 2011 yılında Yasin suresini okurken tıpkı kızı gibi kalp krizi geçirerek ruhunu Rabbine teslim etmiştir. İbrahim Erkal’ın arzusu üzerine Cenaze taşınırken Tasavvuf Musikisi sanatçısı Fikret Erkaya’nın seslendirdiği Salat-ı Ümmiye belediye hoparlörlerinden çalınır. Babasının vefatıyla yaşamış olduğu acıyı İbrahim Erkal “Çileli Başım” isimli şarkısıyla tüm hayranlarıyla paylaşmıştır.

İBRAHİM ERKAL VE MÜZİK

BİR MÜZİSYENİN DOĞUŞU

İbrahim Erkal 1984 yılında lise mezunu bir genç olarak öğretmen olmak için Ankara’ya gitmiştir. Cebinde parası olmayan, kısıtlı bütçeye sahip, Ankara’da adamı olmayan bir ailenin, elinde mesleği olmayan bir çocuğu olarak yapması gereken şeyi yapmış ve bulduğu ilk işe girmiştir. Bulmuş olduğu iş garsonluktur. Ankara’nın Yenimahalle ilçesinin Demetevler mahallesinde faaliyet gösteren Soylu restoranda girmiş olduğu garsonluk onun o dönemde hayatına ve tutkusuna bağlayan tek güvencesiydi. Her ne kadar öğretmen olmak için Ankara’ya gitmiş olsa da tercihini tutkusu olduğu müzikten yana kullanmıştır. Müzik yeteneği gazelhan dedesinden, gırnatacı, hafız ve gazelhan olan babasına, ondanda İbrahim Erkal’a miras olarak geçmiştir. Okul yıllarında resmi bayramlar başta olmak üzere özel gün ve gecelerde sahne alan İbrahim Erkal müziğe olan bu ilgisini daha yukarılara taşıma azmindeydi. Ankara’da bir gazinoda tanıştığı Musa Eroğlu onun yeteneğini ve müziğe olan ilgisini fark ederek kendi adına açmış olduğu ve ders vermiş olduğu Musa Eroğlu Müzik Eğitim Merkezine gelmesini teklif eder. İbrahim Erkal bu merkeze kaydolarak bağlama, nota ve solfej eğitimi almaya başlamıştır. Musa Eroğlu’nun desteğiyle biri tamamen Erzurum oyun havasından oluşan türkülerin yer aldığı Sarhoş Baki, diğeri ise tamamen söz ve müziği kendisine ait eserlerden oluşan Ah beni vah beni (Sensiz Yaşayamam) isimli iki albüm çalışması yapmış ancak bu kasetler başarılı olmamıştır. Bir taraftan müzik, bir tarafta yaşamak, halk tabiriyle ayakta kalmak için giriştiği bu zorlu mücadelede bir ara halk arasında verem olarak bilinen Tüberküloz hastalığına da yakalanmıştır. İbrahim Erkal’ın her Türk gencinin olduğu gibi yapması gereken, bitirmesi gereken bir vatani vazifesi vardır. Bu vazifeyi ifa etmedikçe ilerlemek istediği yolda yol alması güçleşecektir. Askerlik görevi ona hayat mücadelesinde ve maddi sıkıntılarına küçük bir mola verdirirken, sevmiş olduğu müziği de sürdürmesine olanak sağlamıştı. Peygamber Ocağına 1986 yılında teslim olmuş ve acemilik eğitiminden sonra İstanbul, Kalender Ordu evinde solist olarak görevlendirilmiş ve 1987 senesinde buradan terhis olmuştur. Askerlik bittikten sonra İbrahim Erkal kısa süreliğine Erzurum’a gelmiş ailesiyle kısa bir süre hasret giderdikten sonra tekrar Ankara’ya dönmüştür. Bir yıl kadar Ankara’da kaldıktan sonra hem geçimi hem de müziği açısından Ankara’nın kendisine aradığını veremeyeceğini anlamış ve 1988 senesinin Ekim ayında İstanbul’a gitmiştir.

İstanbul onun için yeni bir başlangıçtır. Ankara’da Musa Eroğlu Müzik Merkezinde almış olduğu müzik eğitimi askerlik nedeniyle yarım kalmıştır. Hem bu eğitimini tamamlamak hem de daha rahat bir geçime kavuşmak amacıyla İstanbul onun için ideal bir yerdir. Çünkü müzik piyasasının hem kalbi hem de beyni burasıdır. İstanbul’a gitme kararını kendisinin Narman’da çocukluk arkadaşı dostu olan ve o dönemde Ziraat Bankasının İstanbul’da bir şubesinde çalışan ve aynı zamanda kendisi de müzisyen olan Selami Bektaş’ında etkisi olmuştur. İbrahim Erkal arzuladığı müzik eğitimi ve peşine hedeflediği noktaya gelebilmek için ilk önce yaşamını idame ettirebilmek ve daha sonrada arzuladığı eğitimi finanse edebilecek bir gelire ve bunun içinde bir işe sahip olması gerekir. Tıpkı Ankara’da yaptığı gibi ilk önce bir restoran da kendisine garson olarak iş bulur. Burada çok kısa bir süre çalıştıktan sonra Nişantaşı’nda faaliyet gösteren Merhaba isimli kafede iş bulur ve garson olarak burada çalışmaya başlar. Bir taraftan bu işe devam ederken diğer taraftan ise Erzurumlu büyük saz ustası Arif Sağ ile Selami Bektaş aracılığıyla tanışır ve kendisinden bağlama dersleri almaya başlar. Bu büyük ustadan sadece bağlama değil nota, solfej ve halk müziği usulleri üzerinden çok şey öğrenir. Arif Sağ’ın duruşundan ve tecrübesinden çok şey öğrendiği muhakkaktır. İbrahim Erkal, Selami Bektaş’ın ortak olduğu Çağlayan’da faaliyet gösteren Telden Dile Müzik Merkezine gider. Burası onun için hem ders aldığı hem ders verdiği hem de barındığı bir yer olur. Telden Dile Müzik Merkezinin kurucusu ve ortaklarından Mehmet Sağat ve Atilla Meriç tutku isimli albümünde ciddi katkılar sağlayan isimler olacaklardır. İbrahim Erkal bu merkezde ut, piyano, bağlama, nefesli çalgılar başta olmak üzere birçok enstrümanda, nota, solfej ve şan alanında kendini geliştirir. Bu dönemde emekliye ayrılan babası almış olduğu emekli ikramiyesinin yarısını İbrahim Erkal’ın ihtiyacı olan enstrümanları ve araçları almak için gönderir. İbrahim Erkal ihtiyacı olan aletleri aldıktan sonra arta kalan parayı geriye gönderir. Aldığı bu çalgı aletlerinden biri uzun süreler boyunca kullandığı ut dur. Gündüzleri garsonluk yapan İbrahim Erkal geceleri ise Udi sanatçı olarak ilk önce Tunç kafede daha sonra ise garsonluk yapmış olduğu Merhaba Kafe’de sahne aldı. Merhaba Kafe’de sadece udi olarak değil piyanist olarak ta canlı müzik yapmıştır. Bu dönemde haftanın belirli günlerinde Düzce’de bir restoranda da sahne almıştır. 1992 yılında Tekirdağ’da Dalyan isimli restoranda udi sanatçı olarak sahne almıştır. Kum bağ ilçesinde ise Abone isimli bir çay bahçesinin işletmesine ortak olmuş ve geceleri sahne almıştır. Tekirdağ döneminde gündüzleri inşaat işçisi geceleri ise ses sanatçısı olarak çalışır. Tekirdağ’da sadece çalışmamış aynı zamanda harıl harıl çıkarmayı düşünmüş olduğu albümün içerisinde yer alacak olan eserlerinin sözlerini yazıp, müziklerini hazırlamıştı. Telden Dile Müzik merkezindeki öğretmen arkadaşlarıyla birlikte Tutku adını verdiği kasetin düzenlemelerini tamamlarlar. Sistem stüdyolarında kaydı yapılan albümün kayıt ücretinin yarısını Mehmet Sağat karşılarken geri kalan kısmı için sistem stüdyosuna borçlanılır. Albümün kaydedilmesi işin bitmesi anlamına gelmez. Önemli olan bu albüme sahip çıkacak onu basacak ve dağıtacak bir müzik yayıncısıyla anlaşılması gereklidir. Çünkü bir kasetin basılması, dağıtılması ve tanıtılması gerçekten ciddi maliyetleri gerektiren bir iştir. Türkiye’de müzik dünyasının merkezi olan Unkapanı çarşısında yapımcılarla görüşmeye giderler ancak umduklarını bulamazlar.

BİR STARIN DOĞUŞU

90’lı yıllar müzik piyasasında önemli değişimlerin yaşandığı bir dönemdir. Bu sadece Türkiye’de değil dünyada da kendini his ettirmekteydi. Türkiye’de 50’li ve 60’lı yıllar müzik piyasasında halk müziği, sanat müziği ve hafif batı müziği popüler iken 70’li ve 80’li yılarda arabesk ve Türkçe Rock müzik hâkimiyeti vardı. 90’lı yıllar arabesk müziğe duyulan ilginin azalması ile birlikte yeni arayışların yaşandığı bir döneme denk gelmektedir. Bir taraftan yabancı diğer taraftan Türkçe pop gençler arasında yayınlaşırken, genç ve orta yaş arasında olanlar için ise halk, sanat ve bu iki müziğin sentezi olan ve yapımcılar tarafından fantezi olarak adlandırılan müzik tarzı yaygınlaşmaya başlamıştı. Orta yaş ve yaşlı nüfus arasında halk ve sanat müziği eskiden olduğu gibi popülerliğini korumaktaydı. Müzik piyasasını etkileyen bir diğer husus ise çok hızlı bir şekilde gelişen özel radyo- televizyon yayıncılığı olmuştu. TRT’nin aksine sıkı kuralları olmayan bu kanallar yayın akışlarını çok farklı programlarla doldurarak rekabet etme yoluna gitmişlerdi. Müzik sansürleri yoktu. İnsanlar arasında bir anda farklı müzik türlerinde tanıdık ve bildik seslerin yanı sıra yeni sesler ve yüzleri dinleme ve görme isteği sektörde farklı arayışları başlattı. Sektördeki bu hareketlilik aynı zamanda müzik alanında yeni yapımcı firmaların ortaya çıkmasına, genç ve müzik piyasasına farklı ve yenilikçi bir anlayışla bakan yapımcıların sektöre girmesine neden olmuştu. Sadece ses değil görsellikte önemliydi, kaset ve CD çıkartmak yetmiyordu. Televizyonlarda yayınlanacak kliplerde lazımdı. Özellikle Kral TV gibi sadece müzik üzerine yayın yapan bir televizyon kanalının kurulması bu sektörü başka bir boyuta taşıyacaktı.

Unkapanı çarşısında aradığını bulamayan ve lise yıllarında çıkardığı Sarhoş Baki (Erzurum Türküleri kasetinde başarısızlığa uğrayan İbrahim Erkal artık ümidini kesmiş ve Erzurum’a dönme kararı almıştır. Ancak o sırada arayışta olan bir başka kişi daha vardır. Bu kişi ise İskender Ulus’tur. 15 Mayıs 1962 tarihinde Ordunun Gölköy ilçesi Ahmetli köyünde dünyaya gelen İskender Ulus, tıpkı İbrahim Erkal gibi hayat mücadelesi içerisinde olan, müziğin solistliğinden tutun, yönetmenlik, yapımcılık ve işletmeciliğe kadar her alanında yer almıştır. 1990 yılında kurmuş olduğu ve 1992 yılında ise Türk Halk Müziği sanatçısı Belkıs Akkale’ye ait olan Midas Plakçılık Şirketini devralarak büyüttüğü Ulus Müzik Şirketini güçlendirmek için farklı tarzlarda müzik yapan yetenekli ve içinde yıldızlık parıltısı bulunan yeni sesler aramaktadır. Arayışta olan bu iki isimin tanışmasında Korkut Sarıgül’ün albümü İskender Ulus’a getirmesi ile olur. İskender Ulus kaseti dinler ve İbrahim Erkal’ı tanımadan albümü satın alır ve sahiplenir. İbrahim Erkal ve İskender Ulus 1993 yılından 2006 yılına kadar tam 12 yıl birlikte çalışırlar ve ulus müzik çatısı altında Tutku, Sıra bende/Aklımdasın, Gönlünüze Talibim, Sırılsıklam, De Get! Yalan Dünya, Su Gibi, Aşk Name, Gönül Limanı, Yüreğinden Öpüyorum isimli 9 albüme imza atarlar. 2006 yılında profesyonelce alınan bir kararla Ulus Müzikle yollarını ayırır. İskender Ulus kendisine en çok para kazandıran iki sanatçının Doğuş ve İbrahim Erkal olduğunu belirtmiştir.1 Peki, ama İbrahim Erkal bunu nasıl başarmıştır? Bu sorunun cevabını İbrahim Erkal’ın müzik kimliği isimli başlıkta bulacağınıza inanıyoruz. İbrahim Erkal Ulus Müzikten ayrıldıktan sonra sırasıyla Camses, Söz Müzik ve Poll Production isimli müzik yapım firmaları ile çalıştı. Camses Müzik’te Aranağme isimli albümü çıkardıktan sonra Söz Müzik şirketi ile anlaşır ve bu şirkette Burnumda Tütüyorsun isimli albümünü yayınlar. En son çalıştığı firma ise Poll Production firmasıdır. Bu firmada ise Nefes 1 ve Ömrüm isimli iki albüme imza atar. Ömrüm albümüne ismini vermiş olduğu Ömrüm şarkısını sevgili eşi Filiz hanıma yazmıştır. Bu albüm Nefes 1 albümündeki şarkılara ilave edilen üç yeni şarkıyla çıkarılmıştır. İbrahim Erkal’ın bu albümü hazırlarken sebebi anlaşılmadık bir şekilde çok acele ettiği söylenmektedir.

İbrahim Erkal albüm çalışmalarını sürdürürken bir taraftan da sahne çalışmalarına devam etmiştir. Sıra bende aklımdasın albümünü çıkardıktan hemen sonra 1995 yılında Tarabya’da bulunan Palet-1 isimli müzikli restoranda sahne almaya başlamış ve 2012 yılına kadar burada sahne almıştır. 2012 yılında ise İstanbul Maltepe’de İdeal Tepe Turgut Özal Bulvarında bulunan Çakılkeyf isimli Fasıl Restoranda geçmiştir.

Sadece restoranlar, gazinolar, kafeler ve eğlence merkezlerinde değil halk konserlerinde, festivallerde, Erzurum derneklerinin düzenlediği gecelerinde de sahne almıştır. Narman ilçesinin küçük sinema salonunda düzenlenen özel gün ve gecelerde çıkmaya başlamış olduğu sahne yaşantısını Türkiye’nin en önemli eğlence merkezlerinde sürdüren İbrahim Erkal en son konserini ise 9 Nisan 2017 günü Esen yurt Erzurum Şöleninde vermiştir

Canısı isimli bir televizyon filmi ve yine bu filmden esinlenerek çekilen Canısı dizisi ve sen aldırma isimli bir başka dizi olmak üzere iki dizi ve bir film tecrübesi olan İbrahim Erkal oyunculuğu sevmemiştir. Rol aldığı dizilerin ve filmin reyting başarısını şarkılarının tutulmasına bağlıyor. Oyunculuk hayatını “ben şarkıcıyım, oyuncu değilim bu iş benim sahne hayatımı etkiliyor ve ben oyunculuğu sevmedim diyerek sona erdiriyor.” İbrahim Erkal sadece oyunculuğu değil şöhreti olmayı da sevmemiştir. Ben bu şöhreti sevmedim isimli şiir kitabına adını verdiği şiirinde bunu ifade etmiştir. İbrahim Erkal’ın bunun dışında şarkılarım diye bir şiir kitabı daha vardır.

İbrahim Erkal’ın albüm çalışmalarında yaşadığı başarının duraklamasında tıpkı kendisini şöhret eden duruma benzer bir durumun dünyada ve Türkiye’de yaşanmasını açıklamak mümkün. Bu sefer internet şarkıcılığı moda olmuş, tek şarkılarla parlayan hızlı şöhret olan şarkıcıların türkücülerin devri olmuştur. Youtube, sosyal medya vb. sanal ortamlarda çoğu zaman okuyanın kim olduğu dahi bilinmeyen şarkılar gençleri cezbetmişti. İnternet ortamında yayınlanan videolar sosyal medya üzerinde yapılan ucuz reklamlar ile birçok yeni yeteneğin yıldızı parlamış kısa sürelide olsa şöhreti yakalayanların sayısı artmıştı. Bu birçok yıldızın uyum sağlamakta zorlandığı, pahalı prodüksiyonlar ile gündemde kalmaya alıştıkları ortamı sarsan bir rekabete yol açmıştır. Eğer birde yapılan albümler ve şarkılar yapım firmaları tarafından gerektiği gibi bu ortamda tanıtılıp pazarlanamıyorsa ve İbrahim Erkal gibi magazin dünyasından uzak kalınıyorsa bir anda müzik piyasasında unutulmasına ve dışarıya atılmasına yol açmaktaydı. İşte İbrahim Erkal ve onun gibi birçok yıldız sanatçı bu sıkıntıyı yaşamış ve albüm satışlarında sıkıntı içerisine girmişti. Bugün kasetçi olarak tabir edilen işyerlerinin kapanmasında bu durum etkili olmuştur.

Ulus müzik sonrası kaset ve CD satışlarındaki azalmada bunun haricinde etkili olan iki farklı neden daha vardır. Bunlardan ilki İbrahim Erkal’ın magazin programlarına karşı ilgisiz kalması ve çalıştığı firmaların gerekli olan pazarlama ve halkla ilişkiler çalışmalarını yürütmemesidir. Bunu İbrahim Erkal kendisi ile yapılan röportajda şu şekilde ifade etmiştir.2”… Sırf malzeme olmak için düzenimi bozmak istemem. Aile kutsal bir kurum. Magazinde, yaptığınız müzik kimseyi ilgilendirmiyor. Kiminle berabersin, kimle oturuyorsun?.. Sordukları ve merak ettikleri bunlar. Eşimle, ailemleyim dediğiniz zaman kimsenin ilgisini çekmiyor zaten… Asıl sebebi televizyonlarda benim katılabileceğimiz doğru dürüst programların olmaması. Kadınların tartışmalarının arasında sana bir vakit veriyorlar. Sen de çıkıp bir şarkı söylüyorsun. Bir bakıma uvertürsün. Bu, reklam yapmak isteyen yeni sanatçılar için iyi bir fırsat. Ama ben yirmi yedi yıldır müzik yapıyorum. Bu kadar emek ver, git garnitür olarak bir şarkı söyle. Bu benim ağırıma gidiyor. Çok fazla düzgün program olmadığı için televizyona çok fazla çıkmıyorum ama konserlerim devam ediyor… Son altı yıldır firmam ile bir akort sorunu yaşadık. Husumetimiz yok ama benim isteklerimi onlar, onların isteklerini ben kabul etmediğim için albümler ortada ve sahipsiz kaldı. Albümleri yaptık çıkardık ama sahip çıkılmadığı için pek duyulmadı.” İbrahim Erkal’ın magazin dünyasından uzak kalması ve reklamını yapmamasına ilişkin olarak hayat arkadaşı Filiz Erkal kendisiyle yapılan röportajda3 fazla reklam yapmadığını konserlerine magazin götürmediğini popülerliğini hiç yitirmediğini ve hayranlarının onu hiç bırakmadığını eski şarkılarının bile bugün hâlâ dillerde olduğunu söylemiştir.

İBRAHİM ERKAL’IN MÜZİK KİMLİĞİ

Yukarıda değişik, vesilelerde yazdıklarımızı burada kısaca özetleyerek konumuzu genişletelim. İbrahim Erkal müzik yeteneğini ve ilk musiki bilgilerini Klarnet ustası olan babasından almıştır. Kendi çabasıyla, flüt, mandolin ve saz çalmayı öğrenmiştir. Ankara’da Musa Eroğlu Müzik Eğitim Merkezinde; bağlama, solfej ve nota dersleri almıştır. İstanbul’da ise Telden Dile Müzik Merkezinde nota, şan, solfej, piyano, ut, başta ney ve klarnet olmak üzere nefesli enstrümanları çalmayı öğrenmiştir.

İbrahim Erkal’ın doğduğu ve büyüdüğü topraklar güçlü gelenekleri olan ve bu geleneklerini müziğe yansıtabilen bir coğrafyaya aittir. Erzurum ve müzik üzerine yaptığım her çalışmada bu geleneklerim müziğe nasıl yansıdığını ve kendine özgü bir müzik geleneği oluşturduğunun farkına varan ve bilen birisi olarak bu konuda yazdığım tüm yazılarımda bu geleneğe vurgu yapmadan geçemem. İbrahim Erkal gibi doğduğu, büyüdüğü ve yetiştiği coğrafyaya, oranın sosyal ve kültürel değerlerine kuvvetli bir aidiyet duygusu ile bağlı olan bir müzik ustasını anlatan bu kısa biyografik yazımda bu vurguyu daha kuvvetli bir şekilde ifade etmek istedim.

İbrahim Erkal Erzurum müzik geleneğinden beslenmiş ve bunu yer yer sanatında sergilemiştir. Doğduğu ve büyüdüğü Narman, âşıklık geleneğinin güçlü isimlerinden Sümmani babanın yetiştiği yerdir. Kendisi ile yapılan röportajlarda ve bulduğu her fırsatta kendisini Sümmani’nin, Reyhaninin ve Âşık Emrah’ın devamı olduğunu söyler. Zaten kendisini sevenler ve hayranları ona modern ozan demektedirler. İbrahim Erkal kendine has bir müzik yapmış, sözleri, besteleri ve icrası ile kendine has bir ekol geliştirmiştir. Radyo programlarında, Ferdicilere, Orhancılara, Müslümcülere dönük anonsların yanında artık Erkalcılara anonsu da işitilmeye başlanmıştır. Bu isimlerden tek farkı onun arabesk veya fantezi müzik alanında değil Türk Sanat ve Halk Müziğini ustalıkla birleştiren bir tarzda kendini bütün Türkiye’ye kabul ettiren bir isim olmasıdır.

İbrahim Erkal müzik tarzını yapmış olduğu bir röportajda ben Türk Müziği yapıyorum diyerek açıklamıştır4. Onun yapmış olduğu müziğe Tük Sanat Müziği ezgilerinden esinlenen Türk Halk Müziği demek daha doğrudur. İbrahim Erkal, Müzik tarzına Arabesk ve Fantezi adının verilmesine karşı çıkmıştır. 5

İbrahim Erkal Türk Halk müziğini hafif batı müziği ile buluşturmayı başaran, türküleri gitar ile çalıp söyleyen, birçok türkü derlemesine imza atan ve kendisine ait özgün besteleri de olan Adanalı müzisyen İlhan Erten’den ve sanat müziği ile halk müziğini birleştiren Diyarbakırlı Celal Güzelses’ten etkilenmiş veya örnek almıştır. Etkilenmiş olduğu bu isimlerin onun müzik tarzına yansımasını Hülya Okur ile yapmış olduğu röportajda şu cümlelerle ifade etmiştir6.” Türk Sanat Müziği ve Türk Halk Müziği diye iki ayrı müziği tanımıyorum. Diyarbakırlı Celal Güzelses’in albümünü alıp, dinleyin, bir tane bağlama var mı? çünkü o zaman Halk müziği ve sanat müziği diye ayrılmamıştır. Ne zaman iki tane ağabeyimiz türküleri, şarkıları toparladılar hizmet ettiler ama peşin sıra çok büyük kötülük ettiler. Kendi sazlarının öğrencilerini yetiştirdiler, TRT’ye soktular, hiçbir köyde iki tane bağlama aynı şarkıyı çalmazdı, TRT’de çaldı, “Vur davulcu, çal zurnacı” da, zurnacı yetişmediği için 30 tane bağlama çaldı onu. Bu mu bizim müziğimiz, şimdi ben, Türk müziği diyorum.”

İbrahim Erkal’ın ses tonu tenordur. Tenor, ses skalasının temelini oluşturur. İbrahim Erkal, ses tonunu ve oktavı çok iyi ayarlayabilen ve kullanabilen bir sanatçıdır. Kulağa çok tatlı bir tını bırakacak şekilde tiz ve pes geçişleri başarılı bir şekilde yapabilmektedir. Bu şan, solfej ve nota bilgisinin tam bir ahenk içerisinde belleğinde yer ettiğini göstermektedir. Bunun en iyi anlaşıldığı nokta bestelerinde ana ve ara nameler arasında farklılık oluşturması ve bunlar arasında yumuşak geçişler sağlayarak kulağa hoş bir seda bırakacak bütünlük sağlamasıdır.

İbrahim Erkal eserleri, Erzurum müziğinin geleneksel ölçülerine uymasa da bestelerini Erzurum yöresinin türkülerinin derlenmesi ve bestelenmesinde en çok kullanılan uşak ve nadiren hüseyni makamlarına uyarak yapmıştır. Buda insanları etkileyen ve manalı güzel sözlerden oluşan şarkı sözleriyle birleşince gerçekten insan kulağına tatlı bir tını bırakmaktadır. İbrahim Erkal eserlerinin hem söz yazarı hem bestekârı hem de yorumlayanı olarak bestelerinde hangi noktada nasıl bir dokunuş yapacağını çok iyi karar vermiş durumda. Telli, nefesli ve vurmalı birçok enstrümantal çalması nedeniyle beste içerisinde almak istediği sesin hangi enstrümantal ile elde edeceğini bilmesi bestelerinin insanlar üzerinde oluşturduğu tesiri artırmıştır. Bir sanatçının yaşadığı toplumun değerlerini kendi sanatçı kimliği ile bütünleştirerek insani tavrını ve değerini sanatına yansıtması onu apayrı bir yere taşır. İbrahim Erkal yetişmiş olduğu toprakların değerlerini, Anadolu insanı kimliğine sahip dinleyicilerine “De get, Yalan Dünya” isimli eserinde olduğu gibi yeri geldiğinde şive yaparak dinleyenlerine sevdirmesi müzik kimliğinde ayrıca önemli bir yer tutmaktadır. Burnumda Tütüyorsun albümümde Türk Sanat müziğinde karşılaştığımız fasıl ve Rock müziğine ilişkin enstantanelere bestelerinde yer vermeye başlamıştır. Müzik çalışmalarında popüler olma kaygısından daha çok insanların kulağına ve duygularına hitap edecek güzel müzik yapma bunun için anlamlı ve içten sözler yazma ve bu sözlere içtenlik katacak manasını güçlendirecek besteler yapmak kaygısını içinde taşımıştır. Onun müziğinde en çok sevdiği şey insanlara sevdiklerini hatırlatması ve aşka davet etmesidir.

Genelde söz ve güftesi kendisine ait eserleri yorumlamıştır. Kendi bestelerinin dışında başta Erzurum yöresi olmak üzere Türk Halk Müziği eserlerini de icra etmiştir. Bu türkülerin dışında dışarıdan beste alarak yorumlamamıştır. Buna karşı birçok sanatçıya bestelerinden vermiş ve vermiş olduğu bu bestelerin hiçbir tanesini kendisi kullanmamıştır. Bestelerini yorumlayan sanatçılardan bazılarının isimlerini harf sırasına göre sıraladığımız zaman oldukça geniş bir şöhret listesi ile karşılaşırız. Alişan, Ayhan Aşan, Burhan Çaçan, Ceylan, Doğuş, Erdinç Şahin, Ferman Toprak, Gökhan Özen, Hülya Avşar, İbrahim Tatlıses, İzzet Yıldızhan, Kader, Metin Şentürk, Mine Koşan, Murat Yıldız, Soner Arıca, Ümit Yılmaz, Vahdet Vural, Yudum, Zara, Zeynep.

İbrahim Erkal’ın müzikte en büyük hayali bir konservatuar oluşturmak ve orada müzik dersleri vermekti. Bunu başaramadı ancak Telden Dile Müzik Merkezinde ve Maltepe Musiki Eğitim Derneğinde başta bağlama ve ut dersleri olmak üzere yediden yetmişe müziğe gönül veren yetenekli insanlara müzik dersi vermiştir.

Maltepe’de bir müzik kayıt stüdyosu açarak müzik alanında işletmecilikte yapmış olan İbrahim Erkal müzik dünyasına yeni adım atan birçok genç yeteneğin elinden tutmuştur.

 

DİSCOGRAFİĞİ

  1. Albüm Adı: Sarhoş Baki

Çıkış Tarihi:1984

Şirketi: Uzelli

Süresi: 54:14

Albümdeki Toplam Eser Sayısı: 15

Albüm Eserleri: “Sarhoş Baki”, “Su Kenarı Çeperler”, “Erzurum’dan Gelir Tatar”, “Gülizar”,

“Bingöl Dumandır”, “Deli Kız”, “Şu Kızların Elinden”, “Toyular”, “Hele İyi Bir Şey Söyle”,

“Narman Güzeli”, “Kız Kara Kız”, “Yar Beni”, “Yâre Beni”, “Narman’dan Gel”, “Güle Güle Ayhan’ım”

Hit olan Eserler: Yok

Klip Çekilen Eserler: Yok

Ödül Adaylığı: Yok

Aldığı Ödül: Yok

  1. Albüm Adı: Sensiz Yaşayamam/Ah Beni Vah Beni

Çıkış Tarihi: 1986

Şirketi: Özleyiş

Süresi:?

Albümdeki Toplam Eser Sayısı: 5

Albüm Eserleri: “Sensiz Yaşayamam”, “Kader”, “Gam Tabur Tabur”, “Yüce Dağ Başında”, “Ah Beni Vah Beni”

Hit Olan Eserler: Yok

Klip Çekilen Eserler: Yok

Ödül Adaylığı: Yok

Aldığı Ödül: Yok

  1. Albüm Adı: Tutku

Çıkış Tarihi:1993

Şirketi: Ulus

Süresi: 40:87

Albümdeki Toplam Eser Sayısı: 9

Albüm Eserleri: “Anlatamam”,”Tutku”, “Ellere Düş”, “Varmayın Üstüme”, “Sadede Gel”, “Bir Güzel Sevdim”, “Unutmadım Seni”, “Canımın İçi”, “Potpori (Ela Gözlüm · Çakır Gözlüm · Fındıklı)”

Hit Olan Eserler: Tutku

Klip Çekilen Eserler: Tutku

Ödül Adaylığı: Yok

Aldığı Ödül: Yok

  1. Albüm Adı: Ölümüne Cim bom

Çıkış Tarihi: 1994

Şirketi: Midas Kasetçilik

Süresi: 32:31

Albümdeki Toplam Eser Sayısı: 8

Albüm Eserleri: “Hep Birden”, “Aslanlar Geliyor”, “Ölmeye Geldik”, “Seninleyiz”, “Hadi Ordan”, “Ölümüne Cim Bom”, “Seviyoruz Seni G.S.”, “Başka Yolu Yok”

Hit olan Eserler: Yok

Klip Çekilen Eserler: Yok

Ödül Adaylığı: Yok

Aldığı Ödül: Yok

  1. Albüm Adı: Sıra Bende/Aklımdasın

Çıkış Tarihi:1995

Şirketi: Ulus

Süresi: 45:48

Albümdeki Toplam Eser Sayısı: 12

Hit Olan Eserler: Aklımdasın, İnsafsız, Sevmesen de olur,

Klip Çekilen Eserler: Aklımdasın, sevmesen de olur, insafsız

Albüm Eserleri: “Ahlı Vahlı Şarkım”, Aklımdasın”, “Sıra Bende”, “İnsafsız” “, Ateşime Gel”, “Sevdalı”, “Sevmesende Olur”, “Geç Onu Değiştir”, “Ah Şu Bekârlık”, “Yalnız Olmuyor”, “Şiir”, “Takıl Bana”

Ödül Adaylığı: 1995 yılı 2. Kral Müzik TV. En iyi Arabesk Fantezi Erkek Şarkıcısı

Aldığı Ödül: Yok

  1. Albüm Adı: Gönlünüze Talibim

Çıkış Tarihi:1996

Şirketi: Ulus

Süresi: 46:13

Albümdeki Toplam Eser Sayısı: 12

Hit Olan Eserler: Canısı, Yalnızım, Unutmayacağım, Erzurum’a Gel, A! Bebeğim, Yollar, Adam Gibi

Klip Çekilen Eserler: Unutmayacağım, Canısı, Yalnızım, Erzurum’a Gel

Albüm Eserleri: “Canısı”, “Benimle Dans”, “Yalnızım”, “Gözüm İstanbul”, “Unutmayacağım”, “Erzurum’a Gel”, “Adam Gibi”, “Ben de İstersem”, “A Bebeğim”, “Küçüğüm”, “Yollar”, “Er Meydanı”

Ödül Adaylığı: 1997’de düzenlenen 3. Kral TV Video Müzik Ödülleri [Arabesk-Fantezi En İyi Erkek, En İyi Şarkı Sözü (Canısı), Yılın Şarkısı (Canısı), En İyi Beste (Canısı)

Aldığı Ödül: 3. Kral TV Video Müzik Ödülleri [Arabesk-Fantezi En İyi Erkek, En İyi Şarkı Sözü (Canısı),

  1. Albüm Adı: Sırılsıklam (Bu albüm beste seller olmuştur)

Çıkış Tarihi: 1998

Şirketi: Ulus

Süresi: 46:33

Albümdeki Toplam Eser Sayısı: 12

Hit Olan Eserler: Gavurun Kızı Dönemem, Sırılsıklam, Sen Aldırma, A! Kuzum, Yazık Bana, Güllere de Küstüm

Klip Çekilen Eserler: Güllere de Küstüm, Gavurun Kızı, Sen Aldırma, Dönemem

Albüm Eserleri: “Aşkım”, “Gavurun Kızı”, “Dönemem”, “Sırılsıklam”, “Sen Aldırma”, “Palandöken’de Aşk”, “A Kuzum”, “Vıdı Vıdı”, “Yazık Bana”, “Aslanlar Gibi”, “Güllere De Küstüm”, “Kır Çiçeğim”

Ödül Adaylığı: Yok

Aldığı Ödül: Yok

  1. Albüm Adı: De Get Yalan Dünya

Çıkış Tarihi: 2000

Şirketi: Ulus

Süresi: 62:14

Albümdeki Toplam Eser Sayısı: 14

Hit Olan Eserler: De Get Yalan Dünya, Nasıl Sevmiştim, Sarı Gelin, Tut Nefesini, Üzdüler Beni, Büyük Yalnızlık, Seviyorum mu ne,

Klip Çekilen Eserler: De Get Yalan Dünya, Sevin Gönül, Nasıl Sevmiştin

Albüm Eserleri: “Seviyorum Mu Ne?”, “Yazılıyorum Sana”, “De Get Yalan Dünya”, “Sevin Gönül”, “Nasıl Sevmiştim”, “Alem Bozulmuş”, “Sarı Gelin”, “Aşk Bebeğim”, “Tut Nefesini”, “Ağzım Yanmış”, “Üzdüler Beni”, “Sabır”, “Büyük Yalnızlık”, “Hele Dadaş”

Ödül Adaylığı: 2001 yılında düzenlenen 7. Kral TV Video Müzik Ödülleri

Aldığı Ödül: Yok

  1. Albüm Adı: Su Gibi

Çıkış Tarihi: 2001

Şirketi: Ulus

Süresi: 44.08

Albümdeki Toplam Eser Sayısı: 9

Hit Olan Eserler: Balam, Aşkından yanayım mı? (Gönül), Bunu Saymıyorum,

Klip Çekilen Eserler: De Get Yalan Dünya, Sevin Gönül, Nasıl Sevmiştin

Albüm Eserleri: “Balam”, “Daha Ne”, “Aşkından Yanayım Mı (Gönül)”, “Anlarsın Zamanla”, “Yaşıyor İnsan (Salla)”, “Bunu Saymıyorum”, “Var Mısın”, “Güzelleşelim”, “Vazgeçemedim”

Ödül Adaylığı: 2002 yılında düzenlenen 8. Kral TV Video Müzik Ödülleri Arabesk-Fantezi En İyi Erkek Sanatçı

Aldığı Ödül: Yok

  1. Albüm Adı: Aşkname

Çıkış Tarihi: 2002

Şirketi: Ulus

Süresi: 56:21

Albümdeki Toplam Eser Sayısı: 13

Hit Olan Eserler: Sevme, Nereye Kadar, Unutulurmuş, Yağmur Yağar

Klip Çekilen Eserler: Sevme, Unutulurmuş, Aşkım aşkım

Albüm Eserleri: “Usta”, “Sevme”, “Kaldırım Taşları”, “Nereye Kadar”, “Aşkım Aşkım”, Unutulurmuş”, “Defter Hanım Kalem Bey”, “Bir Şans Daha”, “İki Yarısız”, “Ağla Gözlerim”, “İyi Hatun”, “Yağmur Yağar”, “Akşam Olanda”

Ödül Adaylığı: Yok

Aldığı Ödül: Yok

  1. Albüm Adı: Gönül Limanı

Çıkış Tarihi: 2004

Şirketi: Ulus

Süresi: 58:04

Albümdeki Toplam Eser Sayısı: 13

Hit Olan Eserler: Yandım, Gönül Limanı, Sevdim Ya

Klip Çekilen Eserler: Yandım, Taze Taze, Gönül Limanı

Albüm Eserleri: “Güle Güle Bebeğim”, “Yandım”, “Bir Dadaş”, “Gönül Limanı”, “Taze Taze”, “Sevdim Ya”, “Bizim Esrarımız”, “Can Feda”, “Tıpış Tıpış”, “Dut Gibi”, “Kızma Bilader”, “Bir”, “Lemide”

Ödül Adaylığı: Yok

Aldığı Ödül: Yok

  1. Albüm Adı: Yüreğinden Öpüyorum/Gülüm

Çıkış Tarihi: 2004

Şirketi: Ulus

Süresi: 58:04

Albümdeki Toplam Eser Sayısı: 13

Hit Olan Eserler: Yandım, Gönül Limanı, Sevdim Ya

Klip Çekilen Eserler: Yandım, Taze Taze, Gönül Limanı

Albüm Eserleri: “Güle Güle Bebeğim”, “Yandım”, “Bir Dadaş”, “Gönül Limanı”, “Taze Taze”, “Sevdim Ya”, “Bizim Esrarımız”, “Can Feda”, “Tıpış Tıpış”, “Dut Gibi”, “Kızma Bilader”, “Bir”, “Lemide”

Ödül Adaylığı: Yok

Aldığı Ödül: Yok

  1. Albüm Adı: Aranağme

Çıkış Tarihi: 2008

Şirketi: Cam Ses

Süresi: 45:00

Albümdeki Toplam Eser Sayısı: 10

Hit Olan Eserler: Sana Değer, Sen Bana Lazımsın, Kral da Ben Sultan da, Seni Veren Allaha Kurban olurum, Neni Nenni

Klip Çekilen Eserler: Sen Bana Lazımsın

Albüm Eserleri: “Sana Değer”, “Kral da ben Sultan da ben”, “Sen Bana Lazımsın”, “Seni Veren Allaha Kurban Olurum”, “Tutmayın Beni”, “Kurtuldum”, “Var Gün Dostları”, “Seni Aradım(şiir)”, “Nenni Nenni”, “Çıkrık Benim”

Ödül Adaylığı: Yok

Aldığı Ödül: Yok

  1. Albüm Adı: Burnumda Tütüyorsun

Çıkış Tarihi: 2011

Şirketi: Söz Müzik

Süresi: 44:00

Albümdeki Toplam Eser Sayısı: 10

Hit Olan Eserler: Burnumda Tütüyorsun, Olamadım

Klip Çekilen Eserler: Yok

Albüm Eserleri: “Burnumda Tütüyorsun”, “Üç Kuruş”, “Gittin”, “Taksit Taksit”, “Seni Nasıl Severim “, “Haydi Gidelim”, “Olamadım”, “Sen Ne Anlarsın”, “Nasılda Akıyor Zaman”, “Tak Sepeti Koluna”

Ödül Adaylığı: Yok

Aldığı Ödül: Yok

  1. Albüm Adı: Nefes-1

Çıkış Tarihi: 2015

Şirketi: Poll Production

Süresi: 37:35

Albümdeki Toplam Eser Sayısı: 8

Hit Olan Eserler: Çileli Başım

Klip Çekilen Eserler: Vur Dibine

Albüm Eserleri: “Unutulanlar”, “Vur Dibine”, “Şapkam Düştü”, “Çileli Başım”, “Körfezde Buluşalım”, “Gülüm Nanay”, “Sev Beni Sevdim Seni”, “Bugün Hava Erzurum”

Ödül Adaylığı: Yok

Aldığı Ödül: Yok

  1. Albüm Adı: Ömrüm- Nefes 1

Çıkış Tarihi: 2017

Şirketi: Poll Production

Süresi: 49:29

Albümdeki Toplam Eser Sayısı: 11

Hit Olan Eserler: Ömrüm,

Klip Çekilen Eserler: Ömrüm

Albüm Eserleri: “Ömrüm”, “Annem Benim”, “Rararili”, “Unutulanlar”, “Vur Dibine”, “Şapkam Düştü”, “Çileli Başım”, “Körfezde Buluşalım”, “Gülüm Nanay”, “Sev Beni Sevdim Seni”, “Bugün Hava Erzurum”

Ödül Adaylığı: Yok

Aldığı Ödül: Yok

MÜZİKHOL

İbrahim Erkal’ın müzik hayatında sahne almış olduğu yerleri yukarıda müzik hayatının içerisinde bahsetmiş olmamıza rağmen okurlarımızın ve konuyla ilgilenen araştırmacılara kolaylık olsun diye aşağıda maddeler halinde tekrarlamayı uygun gördük.

  1. Narman Sinema Salonu: Narman/Erzurum (özel gün ve gecelerde ve düğünlerde)

  2. Soylu Restoran: Ankara

  3. Kalender Orduevi: İstanbul (Askerlik görevi nedeniyle)

  4. Tunç Kafe: İstanbul

  5. Merhaba Kafe: İstanbul

  6. Dalyan Restoran: Tekirdağ

  7. Abone Çay Bahçesi: Kum bağ/Tekirdağ

  8. İsmini öğrenemediğimiz bir restoran: Düzce

  9. Palet -1: İstanbul

  10. Çakılkeyf: İstanbul

ENSTRÜMANTALİST

Araştırmalarımızdan öğrenebildiğimiz kadarıyla İbrahim Erkal’ın çaldığı müzik aletlerinin isimleri aşağıda sıralanmıştır.

  1. Flüt

  2. Mandolin

  3. Saz ve bağlama

  4. Ut

  5. Piyano

  6. Org

  7. Ney

  8. Darbuka

OYUNCULUK YAŞAMI VE FİLMOGRAFİSİ

İbrahim Erkal oyunculuk hayatına başlaması Canısı isimli parçasının tutulması üzerine gelen film teklifini kabul etmesiyle olmuştur. Aslında Türk Sinema tarihinde tutulan sevilen şarkıların adıyla ve o şarkı konu alınarak senaryolaştırılmasıyla çekilen filmler önemli bir yer tutmuştur. Orhan Gencebay’ın Bir Teselli ver, İbrahim Tatlıses’in Mavi Mavi, Ferdi Tayfur’un Çeşme, Müslim Gürses’in İsyankâr, Emrah’ın Ayrılamam, Ceylan’ın Güneş Yine Doğacak isimli filmleri bunun en iyi örnekleri arasındadır. Yani Türk sineması kendine özgü bir müzikal film tarzı geliştirmiştir. İşte İbrahim Erkal’ın meşhur Canısı isimli şarkısı da bu tarzda bir film olmuştur. Canısı Şarkısının sözleri etrafında bir film konusu senaryolaştırılmıştır. Temel Gürsu tarafınca yönetmenliği üstlenilen film 1996 yılında TV Filmi olarak nitelendirilen tarzda çekilir. Başrol oyuncuları İbrahim Erkal ve Emine Ün’dür. Film 1997 yılında Show TV’de yayınlanır bu filmin başarısı sonucunda Canısı dizisi çekilir. Filmin yapımcı şirketi olan Gold Film Show TV’nin ısrarları sonucunda dizi olarak aynı kadroyla çekilir ve iki yayın sezonunda 1997 ve 1998 yılları arasında 26 bölüm halinde yayınlanır. Bu dizi yayınlandığı sürece reyting rekorları kırar. İbrahim Erkal ikinci oyunculuk deneyimini yine Canısı gibi tutulmuş bir şarkısı olan Sırılsıklam’ın öyküleştirilerek senaryolaştırılmış ve aynı adla yayınlanmış olan dizide yaşamıştır. Bu dizide rol arkadaşı Melis Yamalıoğlu’dur. 1998-1999 yılları arasında yine iki yayın sezonunda toplam 32 bölüm halinde Show TV’de yayınlanmıştır. Dizinin yönetmeni Temel Gürsu ve yapımcı şirketi Gold Film’dir. Bu diziden sonra 2004 yılında Cennet Mahallesi isimli dizide katıldığı konuk oyuncu rolünü saymasak oyunculuk hayatına bu dizi ile sonlandırmıştır. Oyunculuk hayatını sonlandırmasında ki temel etken müzik çalışmalarını engellemesidir. Oyunculuk hayatı esnasında kaset ve sahne çalışmaları sekteye uğramıştır. Kendisi oyunculuğu hakkında Hülya Okur’la yapmış olduğu röportajda şunları söylemiştir7.” Ben iyi bir oyuncu olduğumu söyleyemem, ben matrak adamım, gülerim, benim oyunculuğum, Temel Gürsu’nun başarısıdır. Suratı asık görünürüm ama gülerim. Film yazdım da oynar mıyım, oynayamam mı bilmem” kendisiyle yapılan bir başka röportajda ise oyunculuğundan daha çok şarkıcılığından dolayı rol aldığı dizilerin izlendiğini söylemiştir. Yine aynı röportajda bu dizilerden dolayı birçok kadınla beraber gözükmesinin babası tarafınca eleştirildiğini belirtmiştir.8 Muhtemelen bu nedenlerden dolayı oyunculuk hayatını sevmemiş ve bu perdeyi kapatmıştır.

İBRAHİM ERKAL’IN KİŞİLİĞİ

İbrahim Erkal kişiliğini aslında.” Bizde karınca kararınca kimsenin etlisine sütlüsüne tuzlusuna tatlısına karışmadan iyi baba, iyi eş, iyi bir vatandaş iyi bir kul iyi bir arkadaş iyi bir dost ve iyi bir can sevgilisi hepiniz benim canımdan öte sevgilimsiniz hepinizi yüreğinizden öpüyorum” sözüyle özetlemiştir. Şimdi bu sözü başta ölmeden önce kendisiyle yapılan röportajlar olmak üzere değişik kaynaklardan elde ettiğimiz bilgilere dayanarak başlıklar altında açıklayarak İbrahim Erkal’ın kişiliğini anlamaya çalışalım.

KİMSENİN ETLİSİNE SÜTLÜSÜNE TUZLUSUNA TATLISINA KARIŞMAYAN İBRAHİM ERKAL

Aile ve arkadaşları ile yaptığımız görüşmelerden İbrahim Erkal’ın yaşamı boyunca karşılık beklemeden insanlara yardım ettiğini öğrendik. Kendisiyle yapılan röportajlarda artık insanların kendilerini belli etmediklerini ve çok rahat bir şekilde insanları kandırabildiklerini söylüyor. İbrahim Erkal topyekun bir şekilde toplumun bozulduğunu ve dünyanın gittikçe belirsiz bir hal aldığını anlatıyor. Merhamet, sevgi ve aşkın insani ilişkilerde eskisi kadar yer etmediğini söylüyor. 9 İbrahim Erkal yaptığı bir başka röportajda10 ise “Hiç kimseyle kavgam yok. Kimsenin tavuğuna, köpeğine karışmam. Herkesle karşılaştığımda ben samimi samimi sarılır, öperim. Onlar nasıl sarılıyorlar bilmem. Ben işimi yapayım da kim ne yaparsa yapsın, kimisi iblis ile haşır neşirdir, kimisi Mevlası ile. Benim Aziz’im derdi ki: “Sabah git işine, akşam gel eşine, karışma devlet ile Allah’ın işine” Televizyonlara ara sıra çıkıyorum, beni artık magazinde göremezsiniz, o magazinde gördüklerinizin hepsi de dizide zaten. Ondan sonra görebildiniz mi, yok. Benim magazinim burası. Musiki Cemiyeti, gazinom da var, gönül meyhanense gidiyorum, Agopun meyhanesine gidiyorum sarhoşlara şarkı söylüyorum. Full iş yapıyorum, en az yarısı fanlar geliyor ama magazincilerin dikkatini çekmiyor, zaten ben de çağırmıyorum.”

BABA VE EŞ İBRAHİM ERKAL

İbrahim Erkal, 2003 yılında Filiz Akgün ile evlendi. 2004 yılında ilk çocukları Dilara, 2005 yılında İbrahim Eralp ve 2017 yılında Elif Su isimli çocukları doğdu. İbrahim Erkal aslında en güzel şarkılarını ailesi için yazmıştır. Biricik eşi Filiz Erkal için “ Ömrüm” ilk doğan çocukları için ise “Balam” isimli şarkısını yazmıştır. Baba ve Eş İbrahim Erkal konusuna geçmeden önce şunu özellikle belirtmekte fayda var. İbrahim Erkal, çocuklarına her şeyden önce adam olsunlar diye dua eden bir babanın oğlu. Kendi ayaklarında durabilmeleri için onları çalışmaya ve erdemli olmaya teşvik eden bir aile yapısı içerisinde büyümüş. Dededen, babadan kendisine miras kalan başta müzik olmak üzere değerleri ve yetenekleri çocuklarına aşılamaya çalışan bir baba ve sevgi dolu, ailesiyle ilgilenen, eşine saygılı bir aile reisi portresi ile karşı karşıyayız.

İbrahim Erkal, ailenin kutsallığına inanan, evlendikten sonra magazin dünyasına uzak kalan magazin gündemine malzeme olmak için aile düzenini bozmayan kahve ve gece hayatı olmayan İbrahim Erkal’ın tek aşkı ise ailesi ve müzik.11 İbrahim Erkal ile yapılan bir başka röportajda ise evlendikten sonra hırs duygusunu dizginlediğini baba olduktan sonra daha bir dinginleştiğini ve zenginleştiğini ve ailesini dışında harcamış olduğu zamana acıdığını eve zaman ayırdığı anlarda, panik halinde koşturduğu günlere yazık olduğunu anladığını söylemektedir. İbrahim Erkal kızı Dilara’ya Keman, oğlu İbrahim Eralp’ı ise Lavta (uta benzeyen bir enstrüman) çalmayı öğrendiklerini söyleyerek müzik yeteneği ve ilgisinin çocuklarına geçtiğini vurgulamıştır. 12

Filiz Erkal ise eşi İbrahim Erkal ile büyük bir aşk yaşadıklarını söylediği röportajında İbrahim Erkal’ın dünyasının ailesi olduğunu, çocuklarına karşı ilgili olduğun ifade etmiştir. Aynı röportajda aile olarak her fırsatta birlikte yemek yediklerini, kendilerine zaman ayırdığını, ona güvendiğini ve kendisine duyduğu güveni asla sarsmadığını, aralarına asla bir kadının girmediğini evlendikten sonra kesinlikle başka bir kadınla ilgilenmediğini bundan dolayı onu asla kıskanmadığını söylemiştir. Filiz Erkal İbrahim Erkal’ın “bir nevi işini değil bizi tercih etti” demiştir. Filiz hanım devamında yaptığı açıklamalarla İbrahim Erkal’ın aile hayatıyla iş hayatının arasında denge sağladığını ve asla iki hayatını birbirine karıştırmadığını belirtmiştir. Filiz Erkal eşi İbrahim Erkal’ın kararında alkol kullandığını ve asla alkolik olmadığını bunun çok kötü bir iftira olduğunu kendisiyle yapılan röportajda özellikle vurgulamıştır. İbrahim Erkal en güzel şarkılarını aslında ailesi için yazmıştır. “Ömrüm” isimli şarkısını yazdığında Filiz Erkal’a “’Sana öyle bir şarkı yaptım ki ‘Canısılar’ falan hikaye. Hiçbir şey bunun gibi değil. Bütün Türkiye duyacak’ demiş. Filiz Erkal’a göre gerçekten birbirlerinin ömrü olduğunu söyleyerek bir eş ve baba olarak İbrahim Erkal’ı bu röportajda anlatmış. 13 Burada İbrahim Erkal’ın Balam isimli şarkısını da ilk doğan çocuğu Dilara için yazdığını da söyleyelim.

VATANDAŞ İBRAHİM ERKAL

İbrahim Erkal Devletin işi ile Allah’ın işine karışılmaması gerektiğini söylemiştir. İbrahim Erkal yaptığı röportajlarda14 memleketine hizmet yapan herkese teşekkür ettiğini, siyasetle işinin olmadığını yaptıkları her güzel şeyi alkışladığını kötü yaptığı şeyde de Allah Islah etsin dediğini söylemiştir. Röportajında Mustafa Kemal Atatürk, Turgut Özal ve Recep Tayyip Erdoğan’a ülkeye yaptıkları hizmetlerden dolayı duyduğu sevgi dikkatlerden kaçmamaktadır. Toplumun ilmen ve manen eğitilmesi gerekliliğine, eğitilemeyen bir toplumun yönetilemeyeceği, kanaat önderlerine toplumun ihtiyacı olduğuna inandığı, cemaatçi anlayıştan daha çok cemiyetçi bir anlayışa sahip olduğu anlaşılmaktadır. Atatürk döneminde Diyanet işlerinin protokolde 5. Sırada olduğunu şimdi ise 52. sıraya doğru geldiğini. Atatürk’ün doğru anlaşılmadığı düşüncesindedir. Atatürk’ün büyük bir hafız olduğu musikiye kıymet verdiği ve belediyelerin musikiye önem vermesi gerektiğini musiki sayesinde toplumun sakinleşeceğini düşünmektedir. Mesut Yılmaz ile Tansu Çillerin hırslarından dolayı kavga ettikleri ve ülkenin bundan dolayı zarar gördüğünü söylemektedir. Atatürk’ün ve Turgut Özal’ın önünün kesildiğini söylemektedir. Recep Tayyip Erdoğan’ı başarılı bir lider olarak görmektedir. Recep Tayyip Erdoğan’ın demir yollar konusunda başarılı görmektedir. Atatürk öldükten sonra Türkiye Cumhuriyeti olarak uykuya daldığımızı söylemektedir.

KUL İBRAHİM ERKAL(İBRAHİM ERKAL’IN MANEVİ DÜNYASI)

İbrahim Erkal’ın yaptığı röportajları incelediğimizde ve yakın çevresinin anlattıklarını dinlediğimizde sanatçımızın manevi yaşantısının gerçekten tahmin edilenden çok daha ötede derinlik taşıyan ve çok az bilinen bir özelliğe sahip olduğunu anlıyoruz.

İbrahim Erkal’ın tasavvufi bir anlayışa sahip olduğu ve vahdeti vücuda inandığı anlaşılmakta. Kendisini Halvet-i neşesinde olduğunu ve bu tarikata gönül verdiği yaptığı röportajda kendi ağzıyla söylemektedir15.

Burada tasavvuf, vahdeti vücut ve Halveti tarikatı hakkında birkaç cümlede oluşan kısa bir bilgi verelim. Tasavvuf; Kalbi saflaştırarak, bidatlerden uzaklaşarak, nefsi itaat altına alarak sürekli olarak kişinin kendisini Allah’a yakın görmesini sağlayan İslam mistik anlayışıdır. Vahdeti vücud ve Vahdeti şühut olmak üzere iki tasavvufi yaklaşım vardır. Vahdeti vücud vücut birliği olarak bilinen ve Allahtan başka bir varlığın olmadığına inanır ve her şey “O” diye özetlenir. Vahdeti Şuhud ise her şey ondandır anlayışına dayanır. Bu anlayışa göre bütün yaratılmışların, fiillerin, duygu ve düşünürlerin kaynağı Allah’tır. Her iki düşüncede aslında ikiyi birleyerek açık ve gizli şirkten kurtulmayı amaçlarmaktadır. Tarikat Allah’a ulaşmada onun emir ve yasaklarına uyulmada izlenen yol anlamına gelmektedir. Halvet yalnızlaşma, tenhaya çekilme anlamına gelmektedir. Halvetilik Tarik-i Ali olarak bilinen ve köklerini Hz. Ali’ye dayandıran tarikatlardan birisidir. Hz Resulün torunu Hz. Ali’nin oğlu Hz. Hasan’dan başlatılan silsileden gelinerek Ömer el Halveti tarafınca 14. Yüzyılda kurulmuştu. Anadolu’da Şeyh Şabani Veli tarafınca yaygınlaştırılmıştır. Tarikatların anası olarak bilinen bu tarikat cehri zikir yapan tarikatlardan biri olup yalnız kalınarak masivadan uzaklaşarak Allah’a yakınlaşmak amacındadır. Bu tarikat son dönemlerde merhum Mehmet Dumlu Kütahyevi tarafınca Türkiye’de popüler hale getirilmiştir. İbrahim Erkal ile aynı dönemde Ulus müzik yapımda anlaşan ve rahmetli Erkal ile bir düet yapan Zara başta olmak üzere dönemin birçok sanatçı ve bilim adamının Mehmet Dumlu’dan tariki tabirle el aldığı bilinmektedir. Mehmet Dumlu musikiye büyük değer veren ve kendisinin de musikişinas olduğu bilinen bir şahsiyet olduğunu burada belirtmek isterim. İbrahim Erkal’ın Tasavvuf müziği sanatçısı olan hemşerisi Fikret Erkaya’dan etkilendiği ve ona büyük bir sevgi ve saygıyla bağlandığı yaptığı röportajlarda anlaşılmaktadır. Babasının cenazesinde Belediye hoparlöründen Fikret Erkaya’nın icra ettiği Selat-ı Ümmiyeyi çaldırdığını yukarıda zikretmiştik. Şimdi “Ben ikiyi birledim. Oraya demirledim. Sultanın geleceği gönlümü temizledim” mısralarını yazan İbrahim Erkal’ın Hülya Okur’la yapmış olduğu röportajdan manevi dünyasına ilişkin söylemiş olduğu sözleri maddeler altında sıralayalım.

((“Ahmet Hakan, İbrahim Erkal’ın, iyi veya kötü bir neyzen olduğunu ama çaldığını, tambur çaldığını, tasavvuf eğitimi aldığını bilemez, Ahmet Hakan benim tarikatçi olduğumu da bilemez.”

“…Hocam’ın(Fikret Erkaya)Salat-i Ummiyesi vardır. Ben, “Babamın camiden, kabristana kadar, belediyenin hoparlörleri Salat-i Ummiyeyi çalsın” dedim, müftü efendi sessiz gitmesinde fayda olduğunu söyledi, “Niye dedim, gıybet mi yapılsın arka sıra, musiki dinlesinler” Allah’u ekber diyor, başka bir şey demiyor ki, ama güzel seslerden dinliyoruz, güzel sesli adamdı, güzel sesle gönderdik.”

“…Ha ne kadar faydamız olur, onu Allah bilir, çünkü yapan o, eden o, bizde bir şey yok, ben hiçbir zaman şarkılar benim demedim, şarkı söyleyen de Allah, dinleyen de Allah, böyle yapamazsan, şöhreti aşamazsın. Şöhreti böyle yendim, söyleyen de, dinleyen de, seven de, alkışlayan da o, “Beni alkışlıyorlar, çok seviyorlar” dediğin zaman aşamazsın onu, gezemezsin, yanında korumalarla gezersin. Ben her yere böyle giderim, hiç silah görmedim şimdiye kadar. Askerlikte de nasip etmedi Allah.”

 

“…İnsan en tehlikeli hayvandır. Biz hayvan sınıfındayız. Belagat, nebatat, hayvanat. Ne zaman kendini bilirsen, insan oluyorsun. Adamı bir başına bırakırsan, o hayvan tabi. Ona Rabbini, kendini bildirirsen, insan olur, biz buraya insan olmaya geliyoruz. Yoksa hayvan gibi doğuyoruz, hayvanlar gibi yiyioruz, içiyoruz, kavga ediyoruz, ne zaman birbirimizi sevmeyi öğreniyoruz, kendimizi tanıdığımız zaman. Birinin bizi yarattığını ve takip ettiğini bildiğimiz zaman insan oluyoruz. İnsan olabilmek için, o insanların başına; matematik, fizik öğretmeni değil gönül öğretmeni göndermek lazım…”

“…Hepsinin sahibi var ama kimisi kendisini biliyor, kimisi bilmiyor. Ama o vazifeyi yapıyor, o sorumluğu olduğu sokağın muhtarı. Evliyalık vardır ama kendisi bilmez, kimi mürşitler vardır hiç konuşmaz, kimisi çok konuşur, kitap yazar, kimisi türbesinin bilinmesini ister, kimisi istemez. Çünkü Allah’ın neşesi bol, sınırsız. En büyük devrimci Allah, bir yarattığını bir daha yaratmıyor, tırnaklarımız, saçımız uymuyor, genlerimiz uymuyor. Çünkü Allah çok renkli.”

“…ben cemaati hiç sevmedim. Hiç cemaatçi değilimdir, ben cemiyetçiyimdir, cemaat, birbirine benzeyen insanların olduğu yerdir. Cemiyet, herkesin olduğu yerdir. Cemaat, şekilcidir. Bizim burada gördün, başı açık, kapalı herkes var. Aziz Hazretlerinin(Yazar Notu: Mehmet Dumlu’dan bahsediyor akabinde ismini zikrettiği kitabın müellifi Mehmet Dumlu’dur.) kitabı vardır, “Batmayan güneş, devam eden gölgeler” diye. “Kapalıları diğer şeyhler aldı, bunlar da bana kaldı, yabana mı atayım” demiştir. Çarşafı hiç sevmez. Ahrete huzursuz gidecek, komünistlerden de, ateistlerden de kötü çarşaflılardır. Çarşaf, Hıristiyanlıktan, Şialara, oradan da bize geçmiş ve İslam’ın içine girmiş en büyük hurafedir, derdi. Bir kutlu doğum haftasında gördüm, koroda ben varız, hoca var, Hazretleri iki günde 17 saat konuşan adam, 10 dakika konuştu, “Herkesin testisi dolu, benim testisi dolulara vereceğim bir şey yok, cebimde dursun param, başka çocuklara dağıtırım, hadi çocuklar naynay bunlar bu işten anlar” dedi. Biz de dizildik şarkılarımızı söyledik. Yani din, şekle indirgenecek kadar basit değildir. Sen çıplak kadına, “Allah’ın yok” diyebilir misin? Hem diyorsun ki, yaprak kımıldamıyor, hem ona “Senin Allah’ın yok mu?” diyorsun. Mevlana ne diyor, “Hiçbir şey yok ki, Allah’ın tesbih etmesin, Atomu da böldüler, o da sola dönüyor” Biz musiki neşeili tarikiz. Kimisi de meyhaneden gidiyor Allah’a. Allah bizi güzel yoldan götürsün. Yoksa kimsenin tariki, namazı vs beni ilgilendirmiyor.”

“…Ben müziği sevmeyen din adamını da sevmem. Müzik, mabetten çıkmadır, müzik hep dindir. Müzik aşkı işliyor değil mi, adam bilmeden Leyla’yı severken, Mevla’yı seviyor. Çünkü bir kızı o kadar güzel seviyor ki, o kızın sahibi kim? Mevla’nın hoşuna gidiyor, Mevla sevmeyi de seviyor, sevilmeyi de seviyor, kıskanılmayı da seviyor, kıskanmayı da seviyor. Dinin olmadığı musiki yoktur, musikinin camilerde çalınması ve söylenmesi gerekiyor. Yoksa tavuklar gibi kafayı yere indirip, kaldırıp biraz ödeyeceği çeki düşünerek namaz kılan, benim dinimden değil. Huşu içinde kılsın, oradan iki tane ilahi söylense, tambur, ney çalınsa ne olur? Tamburlar, neyler Agopun meyhanesinin malları mı? Sadettin Kaynak, çok büyük bir imam, hafızdır. Atatürk de çok büyük bir hafızdır. İnsanların kötü huylarını çıkarır, söyleriz, Allah gibi settar ol, adamın bir kötü huyu varsa gizle, güzelliğini anlat, o adam kötülüğünü unutur, iyi huylarıyla yaşar. Musiki=Aşk=Mevla’dır. Ben öyle öğrendim.”

“…Ben farklı bir adamım. Azizim der ya, “Benim bir ayağım bu tarafta, öbürü o tarafta” Benim bütün ayaklarım o tarafta. İçinde Allah olan her şeyi seveceksin…”

“…, “Herkes bir otelin ortağı ol” dedi, kimse Fisabilillah(Allah yolunda) hizmeti ettiğimi bilmiyor, benim İbrahim Hakkı’nın torunu olduğumu bilmiyor.”

“…Hırsı yok ettim, aslında ben 2000’de İzmir’de hırsı yok ettim de, evlilikten sonra daha bir sağlam oldu. Çalışmadan durmam ama hırsı kaldırdım. Hırs, adamı iki ayaklı hayvanatlardan birisi yapıyor…”

“…Aşk, kısa süreli bir his kaybıdır” o ne güzel bir his kaybıymış, ben hep kaybettim. Aşkı çok fazla zikretmesinler. Aşık oluyorsun da bilmiyorsun çünkü olduklarında Mevla kendini, cemalliğini gösteriyor, bazen de celalliğini gösteriyor, celalliğini gösterince kaçıyorsun, cemalliğini gösterince seviyorsun…”

“…. Ahlaksız imandan Allah’a sığınırım. Ahlaklı profesör, Edison gibi olur, sana ampul üretir, ahlaksız profesör de atom bombasını yapar, sen bütün okullarda zekalı çocukları profesör yapacaksın ama ahlak yok. Din, ahlaksız olmaz ki, ahlaksız din, din değildir. İnsanlara din dersini öğretmeyeceksin, Allah dinine sahip çıkar, kimse kusura bakmasın, hiçbir sokak, hiçbir cadde sahipsiz değildir. Allah dinine sahip çıkar merak etme, sen kendine sahip çık. O Allah’a güvensizlikten ileri gelir.”

“…Her şey Allah’ın eliyle oluyor, elini boyaya sok, duvara vur, “Allah” yazar.”

“…. Bana tasavvuf hocam da, “Deli” derdi, onun için ben çok mutluyum.”))

İbrahim Erkal kendisiyle yapılan bir diğer röportajda ise Her şeyin Allah’tan geldiğine inandığı için yıkım yaşamadığını söylemiştir16 “Şöhretin verdikleri ile aldıkları birbirini telafi etmedi. İnsanın zamanından çok alıyor. Sevdiklerinle arana duvar koyuyor. Şöhretin yükünü kaldıramadığın zaman kendini boşlukta hissediyorsun. İnsana müthiş bir benlik duygusu getiriyor. Kendinizi başka bir şey zannediyorsunuz. Bu da sizi zehirliyor. Ben bu zehri Rabb’ime yönelerek içimden atmaya çalıştım. Yapan da yaptıran da o dedim. Yunus’un dediği gibi “Sen çık aradan, kalsın yaradan.” dedim. Olanlardan kendime pay biçmemeye başladım.”

İbrahim Erkal’ın Dilek Köroğlu ile yapmış olduğu bir röportajda manevi dünyasını aşağıdaki şiiri ile açıklamış ve sevenlerine mesaj göndermiştir. 17. “Ben Yolculuğumu İçeriye Doğru Yapıyorum, Çünkü: Her Ne Varsa İçerde, Dışarısı Gölgelik, Dünya Gözlere Perde Bir Anlık Eğlencelik. Ben İkiyi Birledim, Raya Demirledim, Sultanın Geleceği, Sarayı Temizledim.

İbrahim Erkal’ın manevi dünyasına ilişkin bir hatırayı ise Aysun Gemalmaz bizimle paylaşmıştır. Bu anıyı size özetleyerek anlatalım.” İbrahim Erkal’ın sahne aldığı bir gazinoda garsonluk yapan bir gencimiz ailesiyle sorunlar yaşamaktadır ve bunu çevresinde saklamaktadır. Bir gün İbrahim Erkal bu gencin yüzüne dikkatle bakar ve ailesine sahip çıkmasını ve doğacak kızına iyi bakmasını söyler. Garson şaşırır çünkü eşiyle ayrılmak üzere olduğunu çevresinde kimseye söylemez ve işin tuhafı eşinin hamile olduğundan haberi de yoktur. İbrahim Erkal’ın sözünü dinler, ailesiyle barışır, muayenede eşinin hamile olduğu teşhisi konulur ve bir ay sonra bebeğin cinsiyetinin kız olduğu anlaşılır.

“İbrahim Erkal’ın manevi dünyasına ilişkin bir başka hatıratı ise Erzurum’un duayen gazetecilerinden Kadir Sabuncuoğlu Az Gittik Uz Gittik isimli kitabında aktarmaktadır. İbrahim Erkal’ın ailesinin İstanbul’a İbrahim Erkal’ı ziyarete gittikleri bir gün rahmetli Erkal annesi ve kız kardeşlerine “dünyanın tadı kaçtı benimle ölür müsünüz” diye sorar. Ailenin tepki göstermesi üzerine “iyi siz ölmeyin ben öleceğim. Benim Allah’ım var beni bu hale getiren Allah çocuğumu büyütür” der. Kız kardeşi Merye Gedik Erkal abisinin sanki öleceğini bildiğini söyleyerek bu duruma yorum yapmaktadır.18

 

Sonuç olarak İbrahim Erkal Halveti tarikatı şeyhlerinden Mehmet Dumlu’ya intisap etmiş vahdeti Vücut anlayışına sahip bir sufi olarak bazı manevi hallerden nasiplenmiştir.

İYİ BİR ARKADAŞ, DOST VE CAN SEVGİLİSİ İBRAHİM ERKAL

İbrahim Erkal yaşamı boyunca hiçbir karşılık beklemeden pek çok insanın yaşamına dokunduğu bu insanların hayatlarına güzellikler kattığını görüştüğümüz yakınları, eş ve dostları ifade etmiştir. Yine yapmış olduğu röportajlarda söylediklerini derlediğimizde karşımıza çıkan kişilik özelliklerini aşağıda özetlemeye çalıştık.

İbrahim Erkal hayata güzel baktığını, kendini dışarıdan suratsız ve sert birisi olarak göründüğünü ama aslında komik bir adam olduğunu, komedi dizilerinden hoşlandığını ve bu yönünü de çok sevdiğini söylemektedir. Hayatın her yönüyle etkilendiğini ve bunu müziğine yansıtan bir kişiliğe sahip olduğunu, her şeye rağmen hayata güzel baktığı bu röportajında ortaya çıkıyor.19 İbrahim Erkal yaptığı bir diğer röportajda ise şöhreti samimi bulmadığı için sevmediğini, kendisinin samimiyete önem verdiğini ve hırslı olmadığını söylemektedir. İbrahim Erkal dostlarıyla arkadaşlarıyla hayranlarıyla karşılaştığında samimiyetle sarıldığını söylemektedir. İbrahim Erkal aynı röportajda dostları olduğu bundan dolayı kaygılanmadığını, dünyayı yaksalar bir horum otunun yanmayacağını söylemektedir. Onun için sevilmek en büyük kazançtır. İnsanların birbirlerinin kötü özelliklerini saklaması gerektiğini gerçek aşkın olması için karşı cinsleri birbirlerine erotik obje olarak bakmamaları gerektiğine inanmaktadır. Arkadaşlarını genelde kendisinden daha büyüklerden seçtiğini ve bunun çok faydası gördüğünü söylemektedir. 20

İbrahim Erkal ile bir dönem aynı gazinoda çalışan, Sergen Ergin ile yaptığımız görüşmede İbrahim Erkal’ın garson, vale, güvenlik görevlisi, temizlikçi fark gözetmeden herkese çok iyi davrandığını söylemiştir. Sergen Ergin İbrahim Erkal’ın ne kendi müzik grubu, nede gazinonun diğer çalışanları ile hiçbir sorun yaşamadığını, onları aşağılamayı bırak en ufak kırıcı bir söz ve hareketten kaçındığını ve asla geldiği yeri unutmayan bir yapıya sahip olduğunu söylemiştir.

İbrahim Erkal’ı tanıyan hemen hemen herkes onun insanlara yardım yaptığını, el altından birçok öğrenciye burs verdiğini, tanıdığı yada tanımadığı birçok insana yardım elini uzattığını ve bunu ancak öldükten sonra anladıklarını söylemişlerdir.

İbrahim Erkal yalan söylemeyi sevmediği gibi kendisine yalan söylenmesini de asla sevmeyen bir karaktere sahip olduğunu, kapısına gelen hiç kimseyi geriye çevirmediğini ailesi ve arkadaş çevresi özellikle belirtmişlerdir.

İbrahim Erkal herkese sevgi ve saygıyla yaklaşan, şöhretin verdiği insanlara tepeden bakma ve kibir duygusuna kendisini kaptırmayan, alçakgönüllü, yardım sever bir kişiliğe sahip olduğunu onu tanıyanlarla yapmış olduğumuz hemen hemen herkes ifade etmiştir.

Murat Balkuş İbrahim Erkal’ın kişiliğini sorduğumuzda onu en iyi anlatan şey vefalı bir dost olmasıdır diye bize cevap vermiştir.

Bilal Özcan ise İbrahim Erkal hakkında “Herkese sevgiyle bakan pırıl pırıl bir yüreği vardı ve asla kasıntı değildi. Çoğu ünlünün yaptığının aksine, çevresindekilere tepeden bakmazdı. Yukarıda Allah var, İbrahim Erkal çok alçak gönüllü bir şöhretti. İyi insandı be dostlar, daha ne olsun.” Demiştir.21

Eşi Filiz Erkal ise “İbrahim Erkal’ın birçok insanın gönlüne farklı şekillerde girmeyi başarmış birisi olduğunu ve gerçekten farklı kesimlerden birçok insanı kendisini sevdirmeyi başardığını, kimsenin malında mülkünde gözü olmayan ve asla insanları kıskanmayan temiz ve bir o kadar titiz birisi olarak tanımlamıştır.

Kardeşi Abdullah Erkal abisinin maneviyatı kuvvetli, dingil bir ruhsal yapıya sahip, cömert, eli açık kardeşlerine ve ailesine düşkün, dürüst, doğru insanlara menfaati için asla yaklaşmayan ve kimseyi dünyevi bir çıkar ve istek için kandırmayan, gerçek dostluğu en büyük zenginlik olarak kabul eden bir kişi olarak ifade etmiştir.

Dergimizin yazarlarından ve İbrahim Erkal’ın eski bir arkadaşı olan Selim Adım ise İbrahim Erkal’ın kişiliği hakkında şunları söylemiştir. “İbrahim Erkal namuslu bir insandır. Arkadaş canlısıdır. Alçak gönüllü, gösteriş yapmayan, şöhreti önemsemeyen, yaşamında sadeliği seven, paraya pula değer vermeyen cömert birisidir.” Demiştir.

Arzunaz Demirbay isimli bir hayranı gitmiş olduğu bir sinemada İbrahim Erkal’ın bilet almak için sırada beklerken görünce çok şaşırdığını söylemiştir.

KORKULARI VE ALIŞKANLIKLARI

İbrahim Erkal’ın herkes tarafınca bilinen bir uçak korkusu ve kontrolü elde bırakmama huyu vardır. Bundan dolayı kendi kullandığı araçla seyahat yapmayı tercih etmektedir.

İbrahim Erkal’ın alkol kullandığı da bilinmektedir. Kendisiyle yapılan bir röportajda sahne hayatının en fırtınalı dönemlerinde alkolün dozajını kaçırdığı dönemler olduğunu en büyük pişmanlığının ise alkol kullanmak olduğu ve onu da bırakmak için çalıştığını söylemiştir.22 İbrahim Erkal alkol kullanmasının gerekçesi olarak bir arkadaş toplantısında insanların ikiyüzlü olması, üç kuruşluk insanların çoğalması ve bunların samimiyetsizliğine tahammül etmek olarak açıklamıştır. Eşi Filiz Erkal’da eşinin alkol kullandığını ama asla alkolik olmadığını bunun çok kötü bir iftira olduğunu söylemiştir.23

İbrahim Erkal kağıdı kalemi yanından ayırmayan sürekli olarak notlar alan ve bu notlardan çok güzel besteler çıkarmayı beceren bir bestekar sanatçıdır.

İBRAHİM ERKAL VE ERZURUM

İbrahim Erkal kelimenin tam anlamıyla kendini Erzurum’a ait his eden bir Erzurum Sevdalısıdır. “Erzurum ayrıdır, ben oraya aşığım, oranın insanı da bana aşık. Ben orada İbrahim Hakkı’nın, Efe Hazretlerinin, Reyhani’nin, Sümmani’nin devamıyım ”demiştir24.İbrahim Erkal kendisinin Erzurum’a hizmet etmeye çalıştığını ve Erzurum’a hizmet edenin ayağını öpeceğini ve dönemin başbakanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Erzurum’a çok büyük hizmetler yaptığı için ona teşekkür amacıyla bir şiir yazdığını söylemiştir25. İbrahim Erkal Erzurum ve ilçesi Narman’ın tanınması için çok çalışmıştır. Yeri geldiğinde memleketi için “Haydi Erzurum’a Gel” gibi şarkılar yazmış yeri gelmiş şarkıları için Erzurum’da klipler çekmiş ve sanatçı arkadaşlarını her fırsatta Erzurum’a getirmiştir. Bununla yetinmemiş Erzurum’un kalkınması için akademisyenlerin yer aldığı çalışma grupları kurmuş Erzurum’a hangi alanlarda yatırım yapılacağını araştırmıştır. Çevresindeki iş adamlarını Erzurum’a getirmiş onların Erzurum için yatırım yapmalarını istemiştir. Erzurum için kış festivalini başlatmış ve bu festival üniversite kış oyunlarının Erzurum’a getirilmesi sürecini başlatmıştır.

Bulduğu her fırsatta kendi aracıyla Erzurum’a gelip tebdili kıyafet ile Erzurum’u gezmiş, Erzurum evliyalarının türbelerini gezmiş, ailesini ziyaret etmiştir.

Erzurum’un kalkınmasının önünde en büyük engel olarak ulaşımı görmüş, hızlı trenin Erzurum için önemli olduğunu görmüş ve Erzurum için kış turizmin önemine inanmıştır. İbrahim Erkal Erzurum için fisebilillah çalıştığını her fırsatta belirtmiş kendisine bir otele ortak olma teklifi geldiğinde bunu ret etmiştir.

Dönemin Büyükşehir Belediye Başkanı ile bazı Erzurumlu iş adamlarına yönelik kızgınlığı olsa da asla Erzurum’a kırılmamış ve Erzurum’un kendisinde apayrı bir yeri olduğunu söylemiştir26.

İbrahim Erkal Erzurumspor için özel bir marş yazmış ancak bu marş Erzurumspor’un şampiyonluğu dâhil hiçbir dönem Erzurumspor tribünlerinden çalınmamıştır.

Erzurum sevdalısı bu büyük Erzurumlu sanatçıya ne yazık ki Erzurum gerektiği gibi vefalı olmamıştır.

Erzurum gecelerinin çoğuna ücretsiz sahne alan İbrahim Erkal en son halk konserine de ölmeden kısa bir süre önce 9 Nisan 2017 tarihinde Esenyurt’ta Erzurumlular şöleninde sahne almıştır.

İBRAHİM ERKAL’IN VEFATI

. İbrahim Erkal öleceğini hissetmiş gibi davranmakta başta “Ömrüm” isimli albüm çalışması olmak üzere her işini aceleyle yapmaya başlamıştır. Hatta vefatından on gün önce doğan kızının ihtiyaçları için yapılması gereken alışverişi bile eşi Filiz Erkal’ın acelen ne daha sonra yapalım demesine aldırmadan tamamlamıştır. İbrahim Erkal’ın son günlerinde yanında olan herkes sanki İbrahim Erkal öleceğini biliyormuş gibi davranıyordu diye durumu anlatmaktadırlar. İbrahim Erkal tansiyon ve şeker hastasıydı. Özellikle tansiyon rahatsızlığı onu rahat bırakmamaktaydı.

Filiz Erkal İbrahim Erkal’ın kaza geçirdiği 12 Nisan 2017 gününü şu şekilde anlatmaktadır.27” Sürekli güzel sözler söylüyordu. Meğer son sözleriymiş. Sürekli helalleşir gibi sarılıp öperek hepimizle vedalaşmış aslında. 14 sene boyunca asla ‘Gitme’ lafı çıkmamıştır ağzımdan. O gün uzandı, ‘Tansiyonum yüksek’ dedi. Kendini iyi hissedince de dışarı çıkmak istedi. ‘Arkadaşlarımla hava alayım’ deyince, ‘Gitme’ dedim ilk defa. Üzerime bir sıkıntı çöktü. Elim kolum tutmadı. Bebeğim bile o gün bir başka ağlıyordu, susturamadım.” İbrahim Erkal’ı o gün buluşmaya çağıran Süha, Suat ve Hasan isimli arkadaşlarıyla Maltepe’de bir restoranda yemek yerler ve gece 12 civarında bu mekânda ayrılır. Restoranın valesine kendisini eve götürmek üzere aracının anahtarını verir. Vale İbrahim Erkal’ı Maltepe’de oturduğu sitenin otoparkına kadar getirir ve durumunu iyi görmediği İbrahim Erkal’ı evine kadar götürmeyi teklif eder ancak İbrahim Erkal bunu kabul etmez ve vale oradan ayrılır. Sitenin güvenlik kamerası kayıtlarına göre İbrahim Erkal otoparktan dairesine gitmek için asansörün kapısına gelir ve gece 01.00 civarında fenalaşarak asansör kapısının önünde düşer. 1.5 saat sonra sitenin güvenlik görevlisi İbrahim Erkal’ı otoparkta baygın halde yatarken bulup ailesini aradı.28 Olaya ilişkin olarak Filiz Erkan ise kendisiyle yapılan röportajda olaya ilişkin şunları söylemiştir.” Sabah 2 gibi komşumuzun kızı rahatsızlanıyor, hastaneye götürürken otoparka indiğinde İbrahim’i baygın halde yatarken görüyor tesadüfen. Güvenliğe haber veriyor Düşünün gece 12’de girmiş ve iki saat orada kalmış. Çok korkunç. Sonra güvenlik haber veriyor ve hastaneye götürülüyor…”29

İbrahim Erkal’ın evine yakın olan Kartal Devlet Hastanesine götürülür. Burada yapılan tetkikler sonucunda tansiyon düşmesi nedeniyle yaşanılan denge kaybına bağlı düşmenin şiddetiyle çene kemiklerinin kırıldığı ve beyin kanaması geçirdiği anlaşılır. Daha sonra New Hospital isimli bir hastaneye sevk edilir. Ancak yapılacak fazla bir şey olmadığı anlaşılır ve buradan Ümraniye Devlet Hastanesine sevk edilir. 27 günlük bir yoğun bakım süreci sonucunda İbrahim Erkal’ın 9 Mayıs 2017 tarihinde beyin ölümü gerçekleşir. 29 günlük tedavi süreci başarısızlıkla bitmiştir. 11 Mayıs 2017 tarihinde saat 22:10’da 49 yıl 7 ay 2 günlük ömrünü tamamlayarak ruhunu rabbine teslim eder.

Müzik hayatı boyunca onu yalnız bırakmayan hayranlarından Türkiye’nin her tarafında gelenler 29 gün boyunca tedavi olduğu hastane önünde bir yakınlarını, dostlarını bekler gibi beklemişler ve son yolcuğunda onu yalnız bırakmamışlardır. 13 Mayıs 2017 tarihinde Marmara İlahiyat Camiinde cenaze namazı kılınarak Karacaahmet Mezarlığında yer alan kabrine İbrahim Erkal defnedilir. Allah rahmet etsin.

 

ÖLÜMÜNDEN SONRA İBRAHİM ERKAL

İbrahim Erkal vefatından sonra Erzurum Büyükşehir Belediye Başkanı Mehmet Sekmen eskiden Dadaş sineması olarak bilinen yerde hizmete alınan kültür merkezine İbrahim Erkal’ın adını vermiştir. Narman belediyesi İbrahim Erkal anısına özel bir anma pulunu PTT filateli servisine bastırmıştır. Yıllarca birlikte çalıştığı İskender Ulus onun bestelerinin yer aldığı ve değişik sanatçıların yer alacağı özel bir Trübite albüm hazırlığına başlandı. Bir çok dernek, vakıf, meslek örgütü vefa ödülü altında ailesine ödüller vererek bu büyük sanatçıyı unutmadıklarını gösterdiler. Ama en anlamlı anma etkinliği Kütahya’nın Tavşanlı ilçesinde Alper Alçiçek isimli bir hayranının ölümünün 1. Yıl dönümünde yörenin geleneklerine göre ölülerin ardından sevap olsun diye dağıtılan pidelerden yaptırıp dağıtması olmuştur30. Bu İbrahim Erkal’ın insanların ruhuna nasıl işlediğini gösteren en güzel örneklerden birisidir. Hayatında hiç görüşmemiş olduğu Yavuz Tahtacı isimli bir hayranı ise Beylikdüzünde işlek bir cadde üzerinde yer alan binasının dış cephesine İbrahim Erkal’ın fotoğrafını giydireceğini söylemiş ve bu kararı aldığı gece rüyasında İbrahim Erkal’ın kendisiyle el sıkışarak tebrik ettiğini söylemiştir. Yavuz Tahtacı İbrahim Erkal gibi bir değerin kolay kolay gelmeyeceğini ve onu unutursak kanımız donsun demiştir.

İbrahim Erkal’a gösterilen sevgi çok az sanatçıya nasip olmuştur. Kendisini bir kez daha rahmetle anıyoruz. Yazımızı sonlandırırken Narman ilçemizin Camii Kebir Mahallesinde doğduğu ve büyüdüğü baba evini İbrahim Erkal Müze Evi olarak düzenlemesi fikrini yetkili ve ilgili kişilere sunuyoruz.

Ömer Yaşar Özgödek

 

 

 

KAYNAKÇA

https://www.haberler.com/sanatcilara-sohret-psikolojisi-dersi-4298106-haberi görüntüleme tarihi 14/10/2021

https://www.erzurumajans.com/erkal-en-buyuk-pismanligim-alkol_14037.html görüntüleme tarihi 01/10/2021

https://www.mynet.com/kahreden-gercek-ibrahim-erkalin-esi-ilk-defa-anlatti-119598-mymagazin görüntüleme tarihi 03/10/2021

http://www.doguturk.com/magazin/ibrahim-erkalden-olay-sozler-h6814.html görüntüleme tarihi 04/10/2021

https://www.oncevatan.com.tr/kultur-ve-sanat/ibrahim-erkal-geliyor-h103011.html görüntüleme tarihi 02/10/2021

https://www.bilalozcan.com/bilal-ozcan-yazdi-canisi-neden-oldu-10-mayis-2017-carsamba-25852 görüntüleme tarihi 02/10/2021

https://www.haberler.com/ibrahim-erkal-i-olay-gecesi-evine-birakan-vale-9498399-haberi görüntüleme tarihi 10/10/2021

https://t24.com.tr/haber/ibrahim-erkal-hayrani-olum-yil-donumunde-pide-dagitti,625072 görüntüleme tarihi

Sabuncuoğlu, Kadir, Az Gittik Uz Gittik, 1. Baskı, Zafer Medya, Erzurum, 2020

SÖZLÜ KAYNAKLAR

Abdullah ERKAL

Aysun GEMALMAZ ( görüşenler Ömer Faruk Kızılkaya, Eren Ceylan)

Filiz ERKAL

Mustafa ALTINOK

Selim ADIM

Ümit TOPAL

2 https://www.erzurumajans.com/erkal-en-buyuk-pismanligim-alkol_14037.html

3 https://www.mynet.com/kahreden-gercek-ibrahim-erkalin-esi-ilk-defa-anlatti-119598-mymagazin

6
 http://www.doguturk.com/magazin/ibrahim-erkalden-olay-sozler-h6814.html

7
 http://www.doguturk.com/magazin/ibrahim-erkalden-olay-sozler-h6814.html

8
 https://www.erzurumajans.com/erkal-en-buyuk-pismanligim-alkol_14037.html

9
 https://www.erzurumajans.com/erkal-en-buyuk-pismanligim-alkol_14037.html

10
 http://www.doguturk.com/magazin/ibrahim-erkalden-olay-sozler-h6814.html

11
 https://www.erzurumajans.com/erkal-en-buyuk-pismanligim-alkol_14037.html

12
 http://www.doguturk.com/magazin/ibrahim-erkalden-olay-sozler-h6814.html

13
 https://www.mynet.com/kahreden-gercek-ibrahim-erkalin-esi-ilk-defa-anlatti-119598-mymagazin

14
 http://www.doguturk.com/magazin/ibrahim-erkalden-olay-sozler-h6814.html

15
 http://www.doguturk.com/magazin/ibrahim-erkalden-olay-sozler-h6814.html

16
 https://www.erzurumajans.com/erkal-en-buyuk-pismanligim-alkol_14037.html

17
 https://www.oncevatan.com.tr/kultur-ve-sanat/ibrahim-erkal-geliyor-h103011.html

18
 Sabuncuoğlu, K., Az Gittik Uz Gittik, 1. Baskı, Zafer Medya, Erzurum, 2020

19
 https://www.erzurumajans.com/erkal-en-buyuk-pismanligim-alkol_14037.html

20
 http://www.doguturk.com/magazin/ibrahim-erkalden-olay-sozler-h6814.html

21
 https://www.bilalozcan.com/bilal-ozcan-yazdi-canisi-neden-oldu-10-mayis-2017-carsamba-25852

22
 https://www.erzurumajans.com/erkal-en-buyuk-pismanligim-alkol_14037.html

23
 https://www.mynet.com/kahreden-gercek-ibrahim-erkalin-esi-ilk-defa-anlatti-119598-mymagazin

24
 http://www.doguturk.com/magazin/ibrahim-erkalden-olay-sozler-h6814.html

25
 https://www.erzurumajans.com/erkal-en-buyuk-pismanligim-alkol_14037.html

26
 https://www.erzurumajans.com/erkal-en-buyuk-pismanligim-alkol_14037.html

27
 https://www.mynet.com/kahreden-gercek-ibrahim-erkalin-esi-ilk-defa-anlatti-119598-mymagazin

28
 https://www.haberler.com/ibrahim-erkal-i-olay-gecesi-evine-birakan-vale-9498399-haberi/

29
 https://www.mynet.com/kahreden-gercek-ibrahim-erkalin-esi-ilk-defa-anlatti-119598-mymagazin

30
 https://t24.com.tr/haber/ibrahim-erkal-hayrani-olum-yil-donumunde-pide-dagitti,625072 

Share this content:

ERZURUMLULAR