NEVİ ŞAHSINA MUNHASIR MARKA ŞEHİR
Erzurum, tarih boyunca Huriler, Urartular, Kimerler, İskitler, Medler, Persler, Partlar, Romalılar, Bizanslılar, Sasaniler, Araplar, Selçuklular, Moğollar, İlhanlılar, Safaviler gibi onlarca medeniyet hüküm sürdüğünden bir medeniyetler beşiğidir.
Medeniyetler beşiği olması haliyle bu şehre tarihi bir kimlik kazandırmıştır, zira her medeniyet kendinden izler bırakmıştır, camileriyle medreseleriyle, hamamlarıyla, köprü, kervansaray, tabyalarıyla adeta bir açık hava müzesi hüviyetine bürünmüştür.
Milli mücadele döneminde alınan “Milli sınırlar içinde vatan bir bütündür parçalanamaz” kararıyla milli mücadelenin kilit taşı olmuş bir şehirdir, cumhuriyetin temellerinin atılmış olması dolayısıyla misyon sahibi bir şehirdir.
Anadolu’yu bilen, bölgenin tarih ve coğrafyası üzerine araştırma ve inceleme yapanların saptadıkları bir gerçek vardır: “Erzurum ve çevresine egemen olan milletler Anadolu’ya egemen olurlar. Bu hakikat nedeniyle Cennet Mekan Sultan Abdulhamit Han “Erzurum Düşerse Anadolu Düşer” diyerek Bu kadim şehrin bir bünyede kalp ne ise Anadolu’da Erzurum’un yeri odur gerçeğiyle bu şehrin önemi üzerine söylenecek son sözü söylemiştir.
Yaklaşık 1900 Mt. rakımıyla dünyanın en yüksekte kurulmuş dokuzuncu ilidir, bu sebepten Anadolu’nun çatısıdır.
Erzurum komşu yabacı devletlere sınırı yoksa da Rusya ve İran’a giden başlıca yollar Erzurum’dan geçer bu bakımdan Erzurum birinci derecede bir askeri bölgedir.
Erzurum sosyal-kültürel yapısıyla Anadolu’nun adeta vitrinidir. Türk insanının karakteri, Müslümanlığı, gelenek görenek yaşam tarzı vs. üzerine söz söylemek, kalem oynatmak isteyenin ilk uğrayacağı yerdir Erzurum. Zira küreselliğin, kapitalistleşmenin, yazılı ve görsel medyanın, deformasyonuna daha az maruz kalmış, kendi olabilmiş bir şehirdir.
Ülke genelinde bir kültür başkenti seçilecek olsa buna 81 il içerisinde en layık Erzurum’dur. Zira Kültürel yozlaşmanın, kültürel erozyonun, kimlik kaybının kaçınılmaz olduğu bir dünyada, kendini ekseriyetle muhafaza edebilmiş bir şehirdir.
Erzurum’u Erzurum yapan dokusuyla, nevi şahsına münhasır bir şehirdir. Yemeklerin en güzelinin kokusu Erzurum mutfağından yükselir, Erzurum ağzı ile kendini en güzel şekilde anlatma yeteneği bahşedilmiştir, düğünleri, bayramları, askere uğurlama, kısır geceleri, bin bir gece masalları tadındadır.
Erzurum bir markadır, değerler yetiştirme bakımından şehrin her mahallesi, çifte minareli medresesinin, Yakutiye medresesinin adeta bir şubesidir. Bu medresenin muallimleri, Nenehatun’dur, Kara Fatma’dır, İbrahim Hakkı’dır, Alvarlı Efe’dir, Pir Ali Baba’dır, Ömer Nasuhi Bilmen’dir, Sümmani’dir, Reyhanidir… bu değerlerin rahle-i tedrisatından geçen Erzurumlu ayrıca bir değer olmuştur. Kiminden tarih, kiminden din, kimisinden müzik dersleri almıştır. Bu değerlerle aynı ruha aynı bakış açısına, aynı estetiğe, aynı hassasiyete sahip yeni değerler yetiştirmekte pek mahirdir.