KAPİTALİST ŞEHİR SİSTEMİ VE ERZURUM
Cumhuriyet dönemiyle birlikte Erzurum da ülkemizdeki diğer şehirlerle birlikte kapitalist şehir tipolojisiyle tanışmaya başlamıştır. Doç. Dr. H.T Şengül’ün tespitlerine göre Türkiye’nin kentleşme deneyimi kapitalist kentleşmenin özgün biçimini teşkil etmektedir. Türkiye’nin kentleşme süreci 1923 ve 1950 yılları arasında ulus devletin kentleşmesi ile başlamaktadır. 1950 ve 1980’li Yıllarda emeğin kentleşmesi sağlanırken 1980’li yıllardan sonra sermayenin kentleşmesi başlamıştır. Ancak Lambert planı ile temeli atılmaya başlanan modern Erzurum şehirciliğinde kapitalist şehir sisteminin etkileri gecikmeli olarak 1990 lı yıllarda kendini göstermiştir. Bunun iki nedeni vardır. İlki Erzurum’un aristokratik bir toplumsal yapıya sahip olmasıdır. Aristokratik bir yapıdaki toplumda gelenekler çok önemli olup, değişmelere karşı daha dirençli ve tutucu olur. Diğeri ise ithal ikame uygulamaları neticesinde Anadolu’nun birçok yerinde olduğu gibi Erzurum şehrinde de emeğin ve sermayenin şehirleşmesinde yaşanan gecikmedir.
Harvey ve Giddens isimli şehircilik uzmanlarına göre kapitalist şehrin özellikleri şunlardır. Her şeyden önce Kapitalist düşüncenin temelinde yer alan kar elde etme düşüncesi şehir arazisini gelir kaynağı yani rant olarak görülmesine neden olmuştur. Bu özelliğinden dolayı kapitalist şehri aslında metalaştırılmış bir arazi üzerinde yükselmektedir. Bu arazinin kullanım değeri değil el değiştirme değeri önemlidir. Dolayısıyla şehir arazilerinin doğa ile ilişikleri kesilen, inşa edilen mekanlar olmuşlardır. Arazilerin rant gelirleri belirlenirken şehir merkezine yakınlık, toplumsal hareket alanlarına yakınlık, ulaşım ve kamu hizmetlerine ulaşma kolaylığı gibi unsurlar etkilidir. Bu özellikle Orta Cağ şehir tipolojisine uygun olarak kurulmuş şehirler üzerinde ciddi bir kimlik bunalımına ve tarihsel mirasın ve bu mirasa uygun mimari dokunun değişmesine neden olmuştur. Bu değişiklik özellikle tarihi eserlerin anıtsal koruma tarzı ile korunduğu şehirlerde ciddi şehircilik problemlerinin çıkmasına neden olmuştur. Ayrıca hem gecekondulaşma hem de kentsel dönüşüm çalışmaları ile şehir coğrafyasının görünümünde değişmeler meydana gelmiştir. Kapitalist şehirde her şey para ve dolayısıyla ödeme gücü ile ilişkilidir. Bu ölçütler şehirde insanın yaşama yerini belirlemiştir. Buda şehir içerisinde katmanlaşmaya ve ayrıma gidilmesine neden olmuştur. Her gelir grubunun kendine göre uygun olan semtlerde yaşamasına neden olmuş ve buda şehir ahalisi içerisinde farkına varılmayan bir sınıflaşmaya gidilmesine sebebiyet vermiştir. Özellikle Türk İslam şehir tipolojisinde yer alan ekonomik sınıfa göre yerleşme farklılığı olmayan şehirlerde bu ciddi bir toplumsal yapı sorununa neden olmuş, mahalle kültürüne olumsuz bir şekilde etki etmiştir. Bugün Erzurum şehrinde özellikle merkez çevresinde bu rant kendini göstermiş ve tarihi doku ve mimari unsurlar tahrip edilmiş, kültürel yaşantı ağır bir darbe yemiştir.
Kapitalist şehirlerde görülen değişmeler ve Erzurum’da ki duruma bakarsak şunları görmekteyiz.
Şehirleşmenin artması sermayeyi sürekli ve düzenli olarak artırarak şehirlerde birikmesine neden olmuştur. Bu özellik Türkiye’de ilk önce İstanbul ve çevre şehirlerde kendini his ettirmiştir. İthal ikame ekonomi ve bunun yol açtığı korumacı politikalardan vazgeçilip serbest ekonomik çalışmalara geçildikçe bu sermaye birikimi özellikle ekonomik dinamik kuşaklar içerisinde yer alan Kayseri, Eskişehir, Gaziantep, Konya, Bursa vb. şehirlerde oluşmuştur. Adalet ve Kalkınma Partisi hükümetlerinin, (Maliye politikalarının daraltıcı etkisini yavaşlatmak amacıyla) şehirleşme çabalarına yönelik vermiş olduğu destek 1984 yılında Özal hükümetinin uygulamış olduğu serbest ekonominin gecikmeli etkisiyle birleşerek Erzurum’da da sermaye birikmesine neden olmuştur. Ancak henüz şirketleşme sürecini yeni tamamlayan Erzurum sermayesi daha markalaşma sürecine tam olarak geçememesi ve kurumsallaşmadan uzak olması nedeniyle bu sermaye birikimi şehre olumlu olarak yansımamıştır. Erzurum şehir ekonomisi şu anda inşaat sektörünün lokomotifliği altında arsa rantiyeciliği çevresinde kendisini geliştirmeye çalışmakta buda şehircilik açısından Erzurum şehrinin ciddi sorunlar ile karşılaşmasına neden olmaktadır.
Şehirde insan ve eşya hareketini ve sevkini kolaylaştırıp, şehrin farklı bölgeleri arasında ulaşımı sağlayacak büyük bulvarlar ve sürat yollarının açılması kapitalist şehrin bir başka özelliğidir. Ancak bu konuda Türkiye pek başarılı uygulamalara sahne olamamıştır. Erzurum hem şehrin merkezinde hem de yeni imara açılmış alanlarında bu konuda oldukça başarısız kalmıştır. Özellikle şehrin merkezinde yol genişletme çalışmaları neticesinde birçok tarihi eserimiz ve nadide mimari örneklerimiz tahrip edilmiştir. Bu hem Erzurum şehir kimliği, tarihi dokusu ve şehir belleğine zarar vermiş hem de istenilen sonuçlar elde edilememiştir.
Kapitalist şehirlerde büyük mekânsal düzenlemeler yapılmalıdır. Özellikle yolcu ve yük taşımasındaki artışa paralel olarak demir yolu, metro ve hafif raylı sistemler kurulmalı ve özellikle istasyonlar ve terminaller şehirlerin simgesel yapıları olarak ortaya çıkmalıdır. Türkiye henüz taşımacılıkta demir yolunu tam ve etkin olarak kullanamadığı gibi, hafif raylı sistem ve metro taşımacılığına yönelik çalışmalarını tamamlayamamıştır. Erzurum şehrinin saat başına düşen yolcu ve yük taşıma yükü az olduğundan bu ulaşım tarzı şehirde uygulanmamıştır. Ancak 1937 yılında Erzurum şehrine ulaşan demir yolu için yapılan istasyon simgesel bir değer taşıyacak şekilde inşa edilmiştir. Şehir terminali ve hava limanı konusunda ise bu simgeleşme başarılı olmamıştır.
Kapitalist şehirlerde artan nüfus ile birlikte konut ihtiyacını karşılamak için büyük konut stok alanlarına ihtiyaç vardır. Bundan dolayı şehrin coğrafik görünümü değişir. Bugün Türkiye sürekli artan bir kent nüfusu ile karşı karşıyadır. Bu ister istemez şehirlerde ciddi bir konut sıkıntısına yol açmıştır. Bu 1950’li ve 2000’li yıllar arasında ciddi bir gece kondu sorununa yol açmış başta orman ve kamu arazileri olmak üzere gecekondularca işgal edilmiş buda şehir coğrafyası görünümü yani şehir silüetini etkilemiştir. 1990’lı yıllarda başlayan ve 2000’li yıllarda artan kentsel dönüşüm faaliyetleri ile şehir coğrafyası yeniden görünüm değiştirmiştir. Bu durum şehrimiz içinde aynen geçerli olmakta olup bu faaliyetlerde geleneksel mimari doku ve tarihsel miras göz ardı edilmektedir.
Kapitalist şehirlerde görülen son özellik küreselleşme ile birlikte artan ticari aktiviteye bağlı olarak alışveriş merkezlerinin (AVM) artması ve bunların toplumsal hayatın ve alt yapının merkezine yerleşmeye başlamasıdır. Bu özellik başta İstanbul olmak üzere birçok şehrimizde görülmüştür. Son yıllarda aynı özellik Erzurum şehrimizde de kendini hissettirmiştir. İstasyon caddesi civarında açılıp daha sonra kapanan AVM bu konuda Erzurum da öncü olmuştur. Bugün Yenişehir semtinde, Cumhuriyet caddesinde ve eski otobüs terminalinin yerinde yapımı tamamlanarak hizmete açılmış üç AVM bulunmaktadır. Bu üç AVM olumsuz kış koşulları nedeniyle toplumsal hareketliliğin ve hayatın canlı olduğu merkezler olarak karşımıza çıkmaktadır.
Görüldüğü üzere Erzurum şehir tipolojisi tam olarak oturmamış ve tarihsel tipolojisi neredeyse tamamına yakını tahrip olmuştur. Erzurum gibi tarihi değeri olan bir şehrin bu duruma düşmesi şehircilik açısından gerçekten utanç verici bir durumdur. Şehircilik konusunda ne kadar yetersiz ve bilinçsiz olduğumuz anlaşılmaktadır. Özellikle dünyanın kentsel koruma kavramına geçtiği bir dönemde hala Erzurum şehir tipolojisini belirleyememiş olmamız ciddi bir şehircilik problemi olarak karşımızda durmaktadır. Ömer Yaşar ÖZĞÖDEK