Bir Milleti Tanımak İstiyorsan Onun Filmlerine Bakmak Yeterlidir

Bir Milleti Tanımak İstiyorsan Onun Filmlerine Bakmak Yeterlidir

Dergimizin bu sayıdaki konuğu Ahıska davasının önde gelen isimlerinden, Mikayil Afrasoğlu. Ahıska davasını beyaz perdeye yansıtan usta bir yönetmen, Miko komediye tiyatrosunun kurucularından değerli bir sanatçı olan Afrasoğlu ile Ahıska davası ve sanat üzerine özel bir röportaj yaptık.

Eren Ceylan (E.C): Sayın Afrasoğlu ilk önce size okurlarımız adına hoş geldin demek isterim.

Mikayil Afrasoğlu(M.A): Hoş buldum.

(E.C) Sayın Mikayil Afrasoğlu okurlarımıza kendinizi tanıtır mısınız?

(M.A) Ben Mikayil Afrasoğlu, 05. 01. 1967 yılında Özbekistan’ın Sirderya vilayeti, Gülistan nahiyesinin (o dönemdeki adı) Krestyanskiy ilçesinde doğdum. 1974’de 7 yaşında ilköğretime gittim. Okuldayken sanata, tiyatroya ve sinemaya çok düşkündüm. Sinema salonu okuluma yakın olduğu için param olsa olmasa her gün dersten sonra sinema salonunun kapısı önüne giderdim. Para olduğunda salona girmek kolaydı, olmadığında ise zor. O zaman oradaki sinema biletlerini kontrol eden yaşlı kadın vardı. Ona rica etmekten başka çarem kalmazdı. Kadın benden bıkmıştı. Beni görünce, “Sen yine mi geldin.“ derdi. Bana kızar, salona girmeme izin vermez, hatta beni kovardı. Hindistan filmlerini çok sevdiğim için kadın ön kapıdan girmeme izin vermese de arka kapıya geçer, sinema bitince kapılar açılır ve adamlar o kapıdan çıkarılırdı. Bende kulaklarımı kapıya koyar filmin sesini dinlerdim. Filmi içerde izleyenler gibi duygulanır, bazen de ağlardım. Bir gün o yaşlı kadın geçerken benim bu halimi görünce beni yanına çağırdı ve bana, “Her gün dersten sonra gelip bana biraz yardım edersen salonda film izlemene izin veririm.“ dedi. Ben o gün uçarak eve gittim. Ertesi gün ders biter bitmez ben sinema salonunun kapısı önünde yaşlı kadına yardım ederek kontrol biletlerini yırtıyordum. Bu işi de severek, sevinerek yapıyordum. Çünkü birazdan sonra bende salonda oturarak film izleyecektim. Böylece içimde oyuncu olmak isteği ateşlenmeye başlamış oldu. İşte o içimdeki ateşlenmiş oyuncu olmak isteği beni 1984 yılında ortaöğretimi bitirdikten sonra Taşkent Devlet Tiyatrosu ve Ressamlık enstitüsüne getirdi. Sınavlardan başarıyla geçerek o yıl bu enstitünün öğrencisi oldum. Bu enstitüde 4 yıl ders alarak 1990 yılında enstitünün ” Kukla ve Komedi Oyunculuk” bölümünü bitirdim. Bu eğitim süresi içinde 2 yıl da askerlik hizmetimi tamamladım. Sonradan 2000 yılda Mannon Uygur adındaki Sanat enstitüsünün “ Ali Yönetmenlik” kursuna kabul olundum ve 2002 yılında bu bölümü de başarıyla tamamlamış oldum. Bu arada 1998 yılında Özbekistan Türk Medeni Milli Merkezi bünyesinde “ Miko ” komediye tiyatrosu kurduk ve Ahıskalı Türklerinin yaşadığı bölgelerde bir çok turneler gerçekleştirdik. Oyuncu olarak bir kaç Özbek filmlerinde ve bir Kazak komedi filminde Oralman İz Pitera ve Ahmet Bey karakterlerini canlandırdım.

(E.C): Mikayil Bey, Bize filmleriniz hakkında bilgi verir misiniz?

(M.A)Ahıskalı Türklerin tarihindeki ilk film olan “ Tatlı Puvar ” filmini 2000 yılında çektik. Bu ilk filmimizde amacımız toplumumuzu iyi tanıtmak, örf ve adetlerimize, kültürümüze geniş yer vermekti. Burada amacımıza ulaştık diye biliriz. Sonradan ikinci filmimiz olan “ Borç ” (2002) filmimiz seyircileriyle buluştu.

Bu iki filmimizde Türkiye’de TRT 1, TRT 2, TRT Avaz ve Kanal 7 kanallarında 2004- 2009 yılları arasında yayınlandı. Özbekistan’da da Devlet kanallarında Özbekçe dublajıyla yayınlanmıştır.

Bu güne kadar çektiğimiz filmlerde ve bundan sonraki filmlerimizde de amacımız Ahıskalı Türkleri dünyaya tanıtmak ve bu günkü nesillere kadar kaybolmayan şivemizi (Ahıska ağzını) bundan sonrada yaşatmak ve sonraki nesillere miras bırakmaktır. Bunlardan ayrı olan filmlerimizde ise terbiye amaçlıdır. 2015 yılında çektiğimiz, senaryosu ve yönetmenliği kendime ait olan “ Gerçek Aşk ” filmi buna güzel bir örmektir.

Bu film geniş anlamdaki, milletine, kendi özüne, insanlığa olan gerçek aşktan bahseder. Bundan sonraki filmlerimize de bu şekilde devam edeceğiz.

Benim yönetmen olarak çekmek istediğim bir film var. Allah’ım onu bana nasip ederse, milletimin 1944’deki Ahıskalı Türklerin Sürgününü çekmek istiyorum. “ Sürgün ” filmini çekip o insanlık dramını dünyaya göstermek istiyorum.

Elbette elimizde yine çok hazır senaryolarımız var. Onlarda sponsorlarını bekliyorlar. İşte bizim sıkıntımız burada, maddiyet meselesi. Şu problem olmasaydı şu an ben 10 tane filmimizin adını saymış olurdum. Bu elbette Ahıska filmlerimiz için söylenmiştir. Ben Özbekistan’da yaşıyorum ve Özbek sinemasında da senaryosu bana ait olan bir kaç sevilen film ve diziler vardır. “ Qizğaldoq ”, “ Kısmet ”, “ Ciğerbendim ”, “ Saboq ” filmleri, “ İğde Gülü ”, “ Beyaz Arzular ”, “ Baht kuşu ” dizileri sözümüzün delilidir.

Şu günlerde Özbek dilinde senaryosu ve yönetmenliği bana ait olan “ Muallima ” (Öğretmen) kısa metrajlı filmimiz bitmek üzere, film seslendirme aşamasındadır. Bu film şerefli ve meşakkatli meslek sahipleri olan öğretmenlerimizin kıymeti konusundadır.

(E.C): Sinema insanları etkileyen önemli bir sanat dalı olduğunu biliyoruz. Milletler, toplumlar ve Ahıska için sinemanın önemi ya da anlamı nedir?

(M,A) Film bu ideolojinin en güçlü kurallarından biridir. Bir milleti tanımak istiyorsan onun filmlerine bakmak yeterlidir. Son on yıllarda Türk dizileri yüksek seviyelerde Ertuğrul, Osmanlı tarihlerini, Sultan Abdulhamithan’ı ne güzel dünyaya tanıtmadı mı? Bununla da Türk olan her insan gurur duymadı mı? Türk milletinin ezelden nasıl kudretli, nasıl cengâver olduğunu tüm dünya görmedi mi? İşte budur sinemanın rolü. Özellikle çocukların, gençlerin bilincinde filmlerin rolü çok mühimdir. Çünkü çocuklar ve gençler film kahramanlarından örnek alırlar. İşte o örnek kahramanı, kötüye hizmet ederse kötü, iyiliğe hizmet ederse iyi örnek alırlar. Bize hocalarımız şöyle öğretirdi: Her bir yazdığın ya da çektiğin eserde terbiye olsun, yoksa o işi yapmamaktan daha iyidir, çünkü sen seyircine hiç bir şey vermiyorsun. Hocalarımız ne kadar haklıymış.

(E.C) Türkiye’de yayınlanan filmleriniz hakkında bilgi verir misiniz?

Tatlı Puvar” ve “Borç” filmlerimiz dediğim gibi Türkiye’de Devlet kanalları olan TRT 1,2 ve Avazdan yayınlatılması ayrıca TRT Kanalının genel yönetmeni benimle telefonda konuşarak (2005 yılları) tebrik etmesi bizleri çok mutlu etmişti elbette. Ama doğrusunu söylemek gerekirse son “ Gerçek Aşk ” filmimizi Türkiye’de yayınlatamadığımızdan üzgünlük duyuyoruz. TRT Avaz kanalında çalışan yetkili insanlarla görüşmemiz oldu ama netice alamadık.

Yine de Allah büyük. İnşallah bir gün gelir yayınlatırız. Şunu eklemek isterdim: “ Gerçek Aşk ” filmimizi Rusçaya dublaj yaptık ve şu an Yotubede.

Gerçek Aşk (Rusça) ” 2 milyon izleyiciyle buluştu. Filmdeki yorumlara bakarsanız hep filme, yönetmene, oyunculara övgüler yapılmaktadır. Bu bizi çok mutlu ediyor çünkü orda filmi sadece Ahıskalılar izlemiyor ya da sadece Türkler izlemiyor orada Rus dili konuşan ve anlayan bir kaç milletler izliyor ve filmimiz onlardan güzel yorumlar alabiliyor.

(E.C) Sinemanın Ahıska davasına katkısı olmuş mudur?

(M.A)Ahıska Sorununu sinemaya hale taşıyamadık ki Ahıska davamızda katkısı olsun. Bugüne kadar yaptığımız filmler sadece bu toplumun varlığını, hale özlüğünü yitirmeden yaşadığını anlatır. Davamız için bu yetmez bence. Belgesel filmler var doğru ama o filmler esas kendi aramızda izleniliyor. Biz ne zaman 14 Kasım 1944’te Stalin başkanlığındaki komünist rejiminin Ahıskalı Türklere yaptığı insanlık suçu olan o sürgün filmimizi gereken seviyede çekersek o filmi dünya izler ve konuşur. O zaman Ahıska Sorununu sinemaya taşıdık diyebiliriz. İşte o zaman davamızda filmin katkısı da olur. Hatırlarsınız TRT Büyük Sürgün Kafkasya çekmişti. Evet çekti, ama gelin bize sorun nasıl çekti? Bizim derdimizi bizden olan, bizden birine sormadan, öğrenmeden nasıl doğrusunu çekersin kardeşim? Evet doğru çekilmedi, hep yanlış. Hatta örnek vereyim kadınların baş örtünmesi (tavşal örtünmesi) bile yanlış, bizim hinkal yemeğimizin yapılması bile yanlış. Neyini sayayım orda bir tane Ahıskalı sima bile yok. Bir sözle bizim derdimizi bizden başkası anlatamaz. Ben demiyorum, yanlış anlaşılmasın bizden biri diyorum. Ya da bizimle beraber olabilir yani.

(E.C) Sayın Afrasoğlu, Erzurum Ahıska Türklerinin yoğun olarak yaşadığı illerimizden biri. Burada yaşayan Ahıska Türklerine ve Erzurum halkına iletmek istediğiniz bir mesajınız var mı?

(M.A) Erzurum’da ciddi bir Ahıska Türk’ü nüfusu olduğunu önceden duymuştum, ama hiç kısmet olmadı ki gidip onlarla bir görüşelim, konuşalım. Ben bilirim ki bizim “ Tatlı Puvar ”filmimiz TRT kanallarından ilk yayınlandığında “ bizim filmimiz” diye çok sevinerek, severek izleyenlerden bir kısmı da Erzurum’daki Ahıskalı Türkler olmuştur. Yine de isteğim Allah kısmet etsinde bir gelip oradaki soydaşlarımla, sırdaşlarımla, dert ortaklarımla, dava arkadaşlarımla, kandaşlarımla, kardeşlerimle bir yüz yüze görüşeyim, hasret gidereyim. He yine Erzurumlu değerli Ahıskalılarımdan bir şunu isterdim Yotubede benim “ Miko Show ” kanalım var, ona abone olsunlar ve benim en yeni videolarımı birincilerden olarak izlesinler. Yorumlarıyla da bize güç versinler.

Bu dergi vasıtasıyla buradan güzel Erzurum’a, hiç görmemişim ama, çok duymuştum, Erzurum halkına, Erzurumlu Ahıskalı Türkleri’me canı gönülden selamlarımı, saygılarımı gönderiyorum. Allaha emanet olun, daima sağlıklı ve huzurlu olun. Dünyada benzeri olmayan bu cennet vatanımızı, Türkiye’mizi rabbim korusun. Bizi bu röportaj sayesinde buluşturan sevimli dergimiz Erzurum Sevdasına yürekten teşekkür eder ve başarılarının devamını dilerim. Bu şiirimi de sevimli dergimiz okuyucularına armağan ediyorum.

Türkiyem!

Vatanlar çok bu dünyada,

Mekanlar çok bu dünyada,

Benzeri yok bu dünyada,

Benim ülkem bu Türkiyem!

Göz şaşırtır tabiatı,

Mevla’m vermiş bin ziyneti,

Bu dünyanın bir cenneti,

Benim ülkem bu Türkiyem!

Bulut öper Uludağlar,

Meyve döker dolu bağlar,

Muhtaçlara yardım sağlar,

Benim ülkem bu Türkiyem!

Osmanlıdan miras bostan,

Fatihleri yazan destan,

Görmek ister her bir insan,

Benim ülkem bu Türkiyem!

Bezek mavi denizleri,

Genç nesil oğul- kızları,

Semada vardır izleri,

Benim ülkem bu Türkiyem!

Şehit olan mertleri çok,

Pes etmeyen harpleri çok,

Meydanda dik alpleri çok,

Benim ülkem bu Türkiyem!

Dalgalansın al sancağım,

Uğruna feda bu canım.

Gururla söyleyeceğim,

Benim ülkem bu Türkiyem!

Övmeye yetmez sözlerim,

Bakınca güler gözlerim.

Görmeye gelin dostlarım,

Benim ülkem bu Türk                                                                                                                                         Mikayil Afrasoğlu.

Share this content:

Röportajlar